ÇOK SEVDİM FEYZULLAH BEYLE EŞİ TAYBET HANIMI
Aşağıdaki haberi okuyunca hem birazcık kıskandım hem de mutlu oldum. Düşünsenize; Şırnak kentinin bir beldesinde yaşıyorsunuz. Çiftçilik ve hayvancılık yapıyorsunuz. Şartlar gereği ancak ilkokulu bitirmişsiniz, evlisiniz, eşiniz okuma yazma bilmediğinden öğrenmek için kursa gidiyor. 5 çocuğunuz var. Hayatla boğuşuyorsunuz.
Ve diyorsunuz ki; “Hadi hanım hayvanlarımızı satalım ve yurt dışına gezmeye gidelim”. Feyzullah beyin eşi Taybet hanım en renkli en güzel, en albenili ve de yöresel elbiselerini hazırlıyor. Bavul elde yolculuk başlıyor. Para az fakat hayaller renkli ve çok. İçlerindeki yaşam sevgisi, görmek öğrenmek duygusu. Lisan bilmiyorlarmış ne gam! Yolculuk başlar ayakta demir çarık, elde demir asa…
Aşağıdaki fotoğraflarda Taybet hanımın elbiselerine bakınız, ne kadar renkli ve güzel. Anadolu’nun tüm çiçekleri sanki üzerine toplanmış. Gittikleri her yerde ilgi odağı olmuşlar. Türkiye’yi tanıtmışlar ve kültür farklılıklarını gözleyerek kendilerini de eğitmişler. Hayallerinin peşinde koşma becerisini gösteren Artuç ailesini kutluyorum.
Sizler de hayallerinizi ertelemeyin. Unutmayın ki biz hep plan yaparken gelip geçen şeyin adı hayattır. Geç kalmayın eşinizle, sevdiğinizle birlikte el ele hayallerinizi gerçekleştirin. Yol uzun, zaman dar…
Haberden önce değerli şair Ataol Behramoğlu’nun “YAŞADIKLARIMDAN ÖĞRENDİĞİM BİR ŞEY VAR” şiiri yol gösterici olacaktır.
Naci Kaptan
YAŞADIKLARIMDAN ÖĞRENDİĞİM BİR ŞEY VAR
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği
İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya
Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin
İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına
Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın
Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara,göğe,bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana
ŞIRNAK’ın Balveren beldesinde yaşayan ilkokul mezun çiftçi Feyzullah Artuç (50) ile okuma yazma kursuna giden 5 çocuğunun annesi eşi Taybet Artuç (48), 1 Ağustos günü çıktıkları Avrupa turundan döndü. İneklerini satarak gittikleri Avrupa turunda, 20 günde 15 ülkede 25 şehri yöresel kıyafetleriyle gezen çift, Paris’teki Eyfel Kulesi önünde halay çekti.
Feyzullah Artuç ile eşi Taybet Artuç, son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesini gezdi. Bugüne kadar Suriye, Irak, İran, Ermenistan, Gürcistan, Rusya, Küba, Japonya, Brezilya, Katar gibi ülkeleri ziyaret eden çiftin bu yılki rotası ise, Avrupa ülkeleri oldu.
‘EYFEL KULESİ ÖNÜNDE YÖRESEL KIYAFETLERİMİZLE HALAY ÇEKTİK‘
Gezilerine yöresel kıyafetleriyle çıkan Artuç çifti, ineklerini satıp, 1 Ağustos günü Avrupa turuna çıktı. 20 günlük turda Bulgaristan, Sırbistan, Macaristan, Avusturya, Slovakya, Çek Cumhuriyeti, Almanya, Hollanda, Fransa, İspanya, İtalya, Slovenya, Hırvatistan, Makedonya ve Yunanistan’a giden çift, bu ülkelerde toplan 25 şehri gezdi.
20 günde 10 bin 500 kilometre yol katettiklerini anlatan Feyzullah Artuç, eşiyle birlikte tarihi ve kültürel yerleri görmenin mutluluğunu yaşadıklarını söyledi. Gittikleri her ülkede ilgiyle karşılaştıklarını ifade eden Artuç, “Avrupa’ya gitmemizin amacı tarihi yerleri görmekti. Sofya’dan giriş yaptık. Avusturya, Hollanda, Almanya, İtalya, Fransa’yı gezdik. Yöresel kıyafetlerimizle gezdik. İnsanlar büyük ilgi duydu. Biz de kendi yöresel elbiselerimizi giymekten ve tanıtmaktan zevk duyduk. Paris’te Eyfel Kulesi önünde yöresel kıyafetlerimizle halay çektik. İnsanlar bizi kameraya çekip, eşlik etti. Türk vatandaşları da fazlasıyla ilgi gösterdi. Herhangi bir olumsuzluğa denk gelmedik. Yardımcı oldular. Dürüstçe, bize yol gösterdiler. Çok memnun kaldık. Kültürel değerlerin yüksek olduğunu gördük” dedi.
‘HUZUR İÇİNDE YAŞIYORLAR’
Avrupa’daki yaşantıdan çok etkilendiğini belirten Artuç, “Avrupa’da görgülü olmak, saçını bir tarafa taramak veya yamalı bir pantolon giymemek değil. Medeniyetin ondan ibaret olmadığına tanık olduk. Medeniyet, insanın bütün değerlere önem vermesi. Medeniyet, insanlık uyumu çerçevesinde hareket etmek. Medeniyet gerçekten dürüst hareket etmek. Olumsuzluklardan kaçmak. Avrupa’daki insanlar birbirini kırmıyor, birbirlerini azarlamıyor. Huzur içinde yaşıyorlar. Medeniyetin kendisi huzur. Medeniyetin kendisi insanların birbirine uyum sağlaması, anlaşması. Dürüstçe hareket etmesi. Biz bunlara tanık olduk” diye konuştu.
‘HAYVANLARA BAKIŞ AÇIM DEĞİŞTİ’
Artuç, hayvanlara gösterilen ilgiden çok etkilendiğini de ifade etti. Geziden sonra hayvanlara bakış açısının değiştiğini kaydeden Artuç, “Bizim burada insanlar, sokak hayvanlarını tekmeliyor. Hayvanları önemsemiyoruz. Onları bir canlı olarak görmüyoruz. Oralarda hayvanları önemsiyorlar. Hayvanların da yaşama hakkı var bu evrende. Buraya geldiğimizde hayvanlara bakış açımız değişti. İneğe, kekliğe, geyiklerimize bakış açımız değişti. Onların da yaşam hakkı var” dedi.
