Rifat Serdaroğlu ÜÇ’lemesi *** TESTİYİ BADEMLER KIRDI * HAİNLER MAHALLESİ * VATANSEVERLİK BORCU

15 Ağustos 2016
Rifat Serdaroğlu

TESTİYİ BADEMLER KIRDI

Demokrasi ve özgürlük, benzetmek gerekirse “Su” gibi bir nimettir.
Lâiklik ve Anayasa ise bu nimeti koruyan, muhafaza eden, sınırlarını çizen “Testi” gibidir!

Büyük Atatürk, Türk Devletini akıl-bilim-lâiklik-ulus devlet-üniter yapı-barış ve bağımsızlık üzerine kurdu. Geldiğimiz noktada bu değerlerin ne kadar önemli ve vazgeçilmez olduğu, tüm gerçekliğiyle bir daha ortaya çıktı.İyi de, çıktı da ne oldu?

Badem, Lâiklik ilkesini mi kabul etti?
-Badem, Aklı ve Bilimi her şeyin önüne koymayı mı kabul etti?
-Badem Ulus Devlet ve Üniter yapıyı mı kabul etti?
Siz hiç Badem’in ağzından “Ben İslam Devleti kurmayacağım, Cumhuriyetin değerlerine saygılıyım” diye bir söz duydunuz mu?

Duyamazsınız! Son günlerde, “Tamam da bakın Badem, FETÖ ile nasıl uğraşıyor! Ona bir şans daha vermek lazım” diyenler var ya, onlar 15 Temmuz’da yaşadığımız felaketin esas hedefinin Badem değil, Lâik Türkiye Cumhuriyeti Devleti olduğunun ayırdında olmayanlardır. Onlar, bu karşı devrim hareketinin Cumhuriyetin ilanı ile başlatıldığını,

bu kalkışmanın dış destekli bir proje olduğunu, zaman zaman isim, Cemaat, Tarikat değiştirerek sürdürüldüğünü hala anlamamakta ısrar edenlerdir.

“15 Temmuz nedir” sorusuna yanıt vermek için onlarca kitap yazılabilir. Dünyanın en zor işlerinden biri böylesine önemli bir konuyu bir cümle ile anlatabilmektir. Affınıza sığınarak şunu söyleyebilirim; “15 Temmuz, Türkiye Cumhuriyetinin başına geçirilmek istenen, bir bölümü Kürdistan Devleti olacak olan Federe İslam Devleti cübbesi giydirilmesinin, CIA elemanı olan FETÖ tarafından provasının yapılmasıdır ve arkası gelecektir…”

Bir kez daha hatırlatayım: Şu iki gerçeği kimse asla unutmamalıdır;
-Erdoğan, “FETÖ’ne menzilimiz aynı olduğu için biz de yardım ettik!”
-Şimdiye kadar Türkiye’den sadece üç kişi Papa’ya “İslam’ın içini boşalmak çalışmasında, gönüllü uşaklık yapmak” için başvurdu.
93 yıl boyunca sadece üç kişi! 1950 yılında Said-i Nursi, 1998 yılında Fethullah Gülen, 1999 yılında Öcalan…

Türkiye’deki dinci kalkışma hareketlerinin ve Kürtçü-Bölücü işbirliğinin neden ayrılmaz bir parça olduğunu, Şeriat taraftarları ve bölücülerin her zaman niçin “yapışık kardeşler” olduğunu bu üç isim ve günümüzdeki temsilcilerinin, kafası biraz çalışan insanlara çok şey anlatması gerektiğine inanıyorum.

15 Temmuz’u da, binlerce masum gencimizin ölümüne sebep olan
“Çözüm Süreci” denen ihanet sürecini de bu bakış ile değerlendirebilirsiniz…

Badem’e bir şans daha vermek isteyenler şunları unutmamalıdırlar;
O, Allah-u Teâlâ’nın tüm vasıflarını üzerinde toplamıştır.
-O’na dokunmak bile ibadettir.
-O, Hz. İbrahim’e kadar uzanan bir yolun, bir kutsal davanın son neferidir.

Bu sözler, Bakan-Milletvekili-Belediye Başkanı olan kişiler tarafından açıkça ifade edilen sözlerdir. Peki, Badem bunları söyleyen adamlarına;

“Siz ne yapıyorsunuz? Ben sadece görevini yapmaya çalışan bir faniyim. Böyle saçmalayıp kendinizi de beni de günaha sokmayın” mı dedi? Yoksa kendisini eleştirenlere; “Bizim Rahmetimiz, gazabımızı aşacaktır, inşallah mı dedi?”

Hukuk Devleti olduğunu iddia eden bir devlette, bir yönetici kendisini Rahmet ve Gazap dağıtabilecek bir ilahi güç sahibi olarak görebiliyor! Ya Erdoğan ile menzili-hedefi aynı olan Gülen?

Kendini “Kâinat İmamı” olarak görüp, peygamberler üstü bir konuma yerleştirmek, insanların ağzının içine tükürmek, tırnaklarını ve sakallarını sanki kutsal şeylermiş gibi saklatmak! Sizce bu beyinler sağlıklı beyinler midir?

14 yıldır başımıza gelen tüm belaların birinci derece sorumlusu Badem’dir.FETÖ’ nü TC Devletinin kalbine kadar sokan da Badem’dir.Öncelikle ve ivedilikle hesap vermesi gereken “Testiyi Kıran Badem olmalıdır.”

Bu hesabı sormayıp, gariban öğrencilerle, ekmek parası peşinde koşan zavallı öğretmenlerle uğraşan Cumhuriyet Savcıları ve Yargıçlar var ya, onlar kısa bir dönem sonra Zekeriya Öz gibilerden daha beter olacaklardır…

Sağlık ve başarı dileklerimle

13 Ağustos 2016
Rifat Serdaroğlu

HAİNLER MAHALLESİ

Tarih böylesine saf, aldatılmaya kandırılmaya müsait, temiz kalpli, İmanlı Çılgın bir Türk daha görmedi Sayın Okurlar! Kimden bahsettiğimi elbette anlamışsınızdır. Cumhur’un Başı Recep Tayyip Erdoğan!

Huber Apo; Çok güzel şeyler olacak, çok güzel şeyler!
Habur Tayyip; Dün, Habur’da yaşananlar karşısında umutlanmamak
mümkün mü? İyi, güzel şeyler oluyor!

Derviş Memedin torunu Bülo; Ben de olsam, ben de dağa çıkarım arkadaş!
MİT’çi A.G Teyze; Büyükşehirlerimizi bombalarla doldurdunuz, hadi iyisiniz!

Komşusu Hain; FETÖ’nün Hava Kuvvetleri İmamı Adil Öksüz’ü, komşusu gazeteci Şen kaçırmış! Yaveri Hain; Kaldığı yeri, FETÖ’cülere yaveri bildirmiş!

Korumaları Hain; Koruma ekibi defalarca değişti. Her seferinde de ofisinde “dinleme böcekleri” çıktı! AKP Kurucuları Hain; Kurucu arkadaşlarından kimi “Abi burada yolsuzluk yapılıyor” dedi istifa etti, kaçtı! Kimi “FETÖ Devleti ele geçiriyor iddiasına kargalar bile güler” dedi! Kimi gitti Reza Zarrab’ın önüne yattı” ve Reisin karizmasını yerle bir etti! Kimi, yüz milyonlarca dolar götürdü, gözü doymadı bir saate ve bir piyanoya tamah etti! Kimi Reisi anında sattı, “Ben kupon araziler noktasında Başbakan ne dedi ise ben onu yaptım. Önce onun istifa etmesi lazım” dedi.

Obama Hain; Hem adamcağıza sen benim eşbaşkanımsın dedi, hem de Fethullah Gülen’i vermedi! Vermeye de hiç niyeti yok! Kadrolu Müteahhitler Hain; Onlara dünya kadar iş verdi. İhale imiş, yeterlilik imiş, hakmış, hukukmuş hiç birini takmadı. Ama onlar ne yaptılar?

“Valla kazanmıyoruz, sermayesine çalışıyoruz” deyip paraları Panama’ da istiflediler. Panama belgeleri açıklanınca her şey açığa çıktı!

Bu kadarla kalsa iyi!
Ali Yüksel; Erdoğan’ın çocukluktan arkadaşı. Milli Görüş Vakfı Almanya Genel Başkanlığı yaptı. Bir ara kafayı kırdı ve kendi kendisini Şeyhülislam ilan etti.3 kadın ile evli ve üçüyle de aynı anda yaşıyor. Damadı Suat Kılıç’ı önce milletvekili, sonra da Bakan yaptırdı. Erdoğan’a Başbakanlık danışmanı olarak hizmet etti ama Erdoğan’ı bir türlü 4 kadın almaya ikna edemedi!

Damadı, kendi başına ihale vermeye kalkınca, Erdoğan tarafından tekme-tokat dövüldü! Bunlar en sonunda hepsi birden FETÖ’cü olup, velinimetlerine ihanet ettiler…

Hüseyin Çelik; Fethullah Gülen bu kişiyi önce Tansu Çiller’e milletvekili yaptırttı. Gülen, daha sonra Çelik’i AKP Milletvekili yaptı. “Van Prensi” olarak bilinen Çelik, üzerinde adı yazan beyaz çorap giymekle ve FETÖ’ye olan ölümüne bağlılığıyla tanınır.

İnsan kendi kendine sormadan edemiyor;
Sayın İmanlı Çılgın Türk Cumhur’un Başı, bu kadar hain arasında senin ne işin var yahu? Sen mi bunları kendine çekiyorsun, yoksa bunlar mı gelip sana yapışıyor? En iyisi, sen bir an önce “Hainler Mahallesinden” çık. Kendine yeni bir mahalle bul, bulamazsan TOKİ’ye söyle sana yeni bir mahalle kursun, sen de rahata kavuş…

Sayın İmanlı Çılgın Türk Cumhur’un Başı; Size üç sorumuz olacak;

1) “İmanlı Çılgın Türk” ismine en yakışan kişi olarak biz, son günlerde demokrasi nöbetlerinde görünen Egemen Bağış’ı seçtik. Bakara-Makara diyecek kadar İmanlı, 1-1,5 milyon dolar ile idare edecek kadar gözü tok, kafaya saç ektirdik mi yakışıklılık ta tamam. Eee siz ne diyorsunuz bu işe? Bence tutar…

2)Bu soruyu dostum Bekir Öztürk sormuş:Diyanet Teşkilatı 3 bin 672 İmamı FETÖ’cü oldukları gerekçesiyle meslekten attı.Bu imamlar Askeri Liselerden değil de, İmam Hatiplerden mezun olduğuna göre, darbeci yetiştiren İmam Hatip Okullarını kapatmayı düşünebilir misiniz?

3) Paralel-paralel deyip durdunuz. Fakat son günlerde yaşananlara bakarsak, esas paralel sizmişsiniz be Reis’im! Orduya-Adliyeye-Polise- Üniversitelere- İş âlemine hep FETÖ sahipmiş! Yani sanki FETÖ devlet, sen paralel! Kim soktu bunları devletin en mahrem yerine be ya!

Sağlık ve başarı dileklerimle

12 Ağustos 2016
Rifat Serdaroğlu

VATANSEVERLİK BORCU

İmanlı Çılgın Türk Erdoğan (gerçi o ben Gürcü’yüm, eşim de Arap diyor ama) Türkiye İhracatçılar Meclisi Üyelerine seslendi; “O Camiadan dostlarınız, arkadaşlarınız olabilir. Ben diyorum ki bunları ifşa edin! Bu vatanseverlik borcudur. İstihbarat-Emniyet herkesi bilemeyebilir, bakın adamlar kaçıyorlar…”

Kendini bilen, aklı başında hiçbir devlet adamı bu sözleri söylemez. Niye mi;

Devletin istihbarat- emniyet kurumlarının bir işe yaramadığını itiraf etmiş olur.
-Kişileri muhbir olmaya teşvik etmiş ve bir cadı avı başlatmış olur.
-Ticari hayattaki rekabet, çekememezlik, kıskançlık gibi duyguların “ihbar kurumu” olarak işletilmesine yol açar.
-TC Devletinin “Hukuk Devleti” ilkesinin, kişilerin “Temel Hak ve Hürriyetlerinin” bilerek yok edilmesine sebep olur…

Sayın İmanlı Çılgın Türk Cumhur’un Başı; Böyle yanlış işlerle uğraşıp kafanızı hiç yormayın! Ben sizi belgeli, devletin kayıtlarına girmiş iki konuda bilgilendireyim, siz de bu FETÖ mensuplarını derhal yakalatın;

1)Abdullah Gül; Sizden bir önceki Cumhurbaşkanı-Kardeşlik Hukuku ile bağlı olduğunuz biraderiniz.Siz henüz bir aylık Başbakan iken, Huber Apo namlı bu İmanlı Çılgın Türk TC Dışişleri Bakanı idi. Bu zat dünya üzerindeki tüm Büyükelçilik ve Başkonsolosluklara 16 Nisan 2003 tarihinde kendi ıslak imzası ile bir genelge gönderdi!

16 Nisan 2003 tarih ve 3847 sayılı Genelgede; “Gülen Cemaati ile yakın ilişkide olacaksınız. Bulunduğunuz ülkelerde Cemaat tarafından kurulan okullar HÜKÜMETİMİZ bilgisinde ve Milli Eğitim Bakanlığımız tarafından desteklenmektedir” diye emir verilmiştir.Siz her zamanki gibi aldatıldığınızı tam tamına 11 yıl 1 ay sonra anladınız ve “FETÖ’ne destek genelgesini” 20 Mayıs 2014 tarihinde yürürlükten kaldırdınız.

Sayın Cumhur’un Başı; Siz, Huber Apo namlı kişiyi FETÖ/PDY’na yardım-yataklık-yorganlık-yastıklık suçlarından tutuklattırmaz da, üzerini örtmeye kalkarsanız, gariban bir memurun şu sorusuna nasıl yanıt vereceksiniz?

“Arkadaş, ülkenin Dışişleri Bakanı ve sonra Cumhurbaşkanı olan zat yardım edin dedi, biz de yardım ettik. Biz hapisteyiz, yardım edin diye emir veren adam köşkte! Bu mu adalet?”

Lütfen elinizi masanızın üzerindeki telefona uzatın ve Bozok Yaylasının yiğit evlâdı, TBMM de ve Adalet Bakanlığında FETÖ’yü aslanlar gibi savunan yaylı Bekir Bakana talimatınızı verin…

2)Bilal Erdoğan; Mahdumunuz. Eğitimini Amerika’da, doktorasını İtalya’da tamamlamaya çalışan, Gürcistan-Mısır- Suudi Arabistan ve Katar pasaportu taşıyan okçu delikanlı!

Bilal Erdoğan’ın TÜRGEV adlı vakfına mebzul miktarda bağışlar yapıldığını biliyoruz. Hatta Arabın biri hiç karşılık beklemeden (Sevda Tepesi neresi yahu!) 100 Milyon Dolar bağışlamış ve Bülent Arınç tarafından da resmi olarak doğrulanmıştı! (Kıdemli Savcı-Yargıç aylık maaşı yaklaşık 3 bin dolardır.Bilal Erdoğan’a yapılan bu bağış tutarı kadar parayı kazanmak için bir Yargıcın tam tamına 2.750 sene çalışması gerekir!)

Konumuz elbette ki bu değil.Konumuz şu; 15 Temmuzdan sonra tutuklanan FETÖ mensubu işadamları var ya, hah işte onlar.Şimdi hapiste olan bu adamlar, teker-teker Bilal Erdoğan’ın Vakıflarına büyük miktarlarda bağışlar yaptılar. Bu adamlar, örneğin Çağdaş Eğitim Vakfına değil de, niçin Bilal Erdoğan’ın vakıflarına balya-balya demetleri akıttılar?
Bu işte bir iş var Sayın İmanlı Çılgın Türk Cumhur’un Başı! Bence, oğlunuz da sizi kandırıyor! Büyük olasılıkla o da FETÖ’cü! Yakında bu paraların makbuzları ortaya dökülecektir…

Bu gerçekleri su yüzüne çıkarmak sizin en fazla 5 dakikanızı alır. Hadi bi gayret ediverin gari. Ecdadımız Osmanlıda, devletin selameti için ne kelleler gitmişti, hatırladınız değil mi? İki tane de siz götürün ve İmanlı Çılgın Türklerin gönüllerine taht kurun…

Sağlık ve başarı dileklerimle

This entry was posted in Politika ve Gundem, Rifat SERDAROĞLU yazıları. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *