TUNUS’TA DEMOKRASİ VE LAİK’LİK TÜRKİYE’DEN DAHA İLERİ * Tunus’ta Atatürkçü Bağımsızlık…

Tunus’ta Atatürkçü Bağımsızlık…

Orhan Özkaya (Arş-Yazar)


Tunus’ta Atatürkçülük yaşıyor
Tunus’ta Habib Burgiba’yla başlayan Atatürkçü “Tam Bağımsızlık” mücadelesi yere düşmez. Gençlik bu bilinci iliklerine kadar duyumsuyor.

Ülkenin Tatavin bölgesindeki fosfat, petrol ve gaz yataklarını son damlasına kadar sömüren küresel finans, her türlü tuzağı kurarak, işbirlikçi Hişam el Meşişi hükümetine verdiği desteği sürdürmekten geri durmuyor. Cumhurbaşkanı Kays Said’in Parlamento’yu dağıtarak, Başbakan Raşid el Gannuşi’yi görevden aldığını duyurması, Meclis’i fesih etmesi, başta Tunus Meclis Başkanı En Nahda Partisi başkanı Gannuşi olmak üzere protestoların yükselmesine neden oldu.

Gannuşi, İhvancı gericiliğin temsilcisi olarak taraftarlarını sokağa döktü. Ülkede Covid-19’la birlikte büyüyen ekonomik kriz, Said’le Meşişi arasında anlaşmazlıkların ortaya çıkmasına neden olduğu vurgusu öne çıkartılarak örtülmeye çalışılıyor. Said’in yılın başında her ne kadar, Hişam el Meşişi’ nin kabine değişikliğini de eleştirmiş, yeni bakanlar arasında kadın bakan olmamasına kaşı tepki koymuş ve yolsuzluk şüphelisi bakanlara onay vermeyeceğini söylemişse de yine hükümet yürüyordu.

Ülkede, Meşişi’nin göreve gelmesinden yaklaşık 2 hafta önce işsizlik ve yoksulluğa karşı protestolar artarak sürmüştü. Bu isyanların ve ayaklanmaların asıl nedeninin işsizlik, yoksulluk ve yolsuzluk olduğu gerçeği… Halkın kendi varlıklarına, “bağımsız” lığına sahip çıkarak enerji zenginliklerini, ülke varlıklarını sömürüye terk etmek istememesi gerçeğidir. Ancak işsizliğin, yoksulluğun, yolsuzluğun ve çaresizliğin “kamucu” ekonomiyle, yani bizdeki gibi “KİT” lerle çözüleceğini görmesi ve inanması… Bu nedenle özelleştirmelere hem gençlik, hem halk, en büyük işçi sendikası olan UNITT ve devrimci partiler karşı çıkıyor.

Atatürk’e en büyük düşman emperyalizmdir
Meclis Başkanı ve Müslüman Kardeşler’ in Tunus kolu İslamcı En Nahda Partisi başkanı Raşid el-Gannuşi, protestoculara “sükunet” çağrısı yaparak, protestoları “milli duruşa aykırı” olarak nitelemişti. Bu arada Tuzer kentinde ise En Nahda’nın bölge merkezinin ateşe verildiği haberleri ajanslara yansıyordu. Protestolar, Covid19 mücadelesinin yetersizliği, işsizlik, yoksulluk, yolsuzluk ve baskıları öne çıkarıyordu. Sağlık Bakanı’nı Fevzi Mehdi’nin görevden alınması yeterli görülmüyordu. Bu durum başlar başlamaz, Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said, Meclisi dondurduğunu, milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldırdığını ve hükümet ile Başbakan Hişam el-Meşişi’ yi görevden aldığını duyurdu.

Tunus Cumhurbaşkanı’nın Başbakanı görevden alma kararını darbe olarak niteleyen En Nahda lideri ve Meclis başkanı Raşit Gannuşi, “Halkı demokrasiyi yeniden tesis etmek için barışçıl mücadeleye çağırıyoruz” ifadelerini kullanarak sokağa dökmesi ne kadar demokrasiden yana olduğunun yansımasıydı. Zaten Meşişi’nin yeni kabinesinin, güvenoyu alarak göreve başlaması, ülkede hiçbir şekilde kabul görmemişti. Ülkedeki sorunların çözümü köklü değişim ve dönüşümden geçiyor. Neo-liberal ekonomi yönetimleriyle, emperyalist şirket ortaklıklarıyla çözülmesi olanaksız. Mısır’ da ki gibi İhvancı gericiliğin Tunus’ta kabul görmesi mümkün değil. İlerici, devrimci, Atatürk ilkeleriyle iliklerine kadar “Tam Bağımsızlık” tan yana olan işçi, gençlik, devrimci partiler ve tüm halk geri adım atmadan mücadeleye devam ediyor.

UNITT, gençlik ve devrimci partiler
Tunus’un ayağa kalkması gençliğin ve devrimci güçlerin sağlam direnciyle, hedefe varan bir oluşumla ancak mümkün. Sorun Kartaca Saray’ındaki Kays Said’le hükümet arasındaki anlaşmazlıktan kaynaklanmıyor. Aslında Tunus’taki gelişmeler bu kapsamda baskı altında tutuluyor. Son dönemlerde çıkan olaylardan sonra hükümeti kuran Hişam el Meşişi, Kartaca Saray’ından onay alarak göreve başlamıştı. Aslında Tunus’ta çalışanların sorunlarının ve işsizliğin çözülebilmesi için istihdama öncelik verilmesi halkla birlikte konulara eğilmek gerektiği açıklaması “Tunus Genel İşçi Sendikası (UNITT)” yetkilileri tarafından, 2017’de petrol bölgesi Tatavin ilinde üç gün süren genel eylemden sonra hükümetle yapılan anlaşmayla saptanmıştı.

Ancak anlaşmazlık devam ediyor… UNITT, çöldeki petrol ve gaz alanlarındaki üretimin durdurulması uyarısını gündemde tutuyor. Üç yıl önceki “ Kamur Anlaşması” nı hiçbir hükümetin uygulamadığını belirtmeye devam ediyor. Bu ilde yabancı tekeller “istihdam” sözlerini tutmamakta direniyor. Bütün bu sorunların bu tür gerici hükümetlerle çözülmesi beklenmiyor. Bu nedenle Tunus sağlıklı bir gelişme içerisine girmemiş, gerememiş durumda. Buna rağmen geleceği belirleyecek en önemli unsur olarak UNITT, gençlik ve devrimci partiler oluyor.

Emperyalizmle ancak savaşılır, uzlaşılamaz
Emperyalist küresel finans elitleri, enerji, alanlarını egemenlikleri altına alabilmek ya da ellerinden bırakmamak adına, doğudan baskıcı rejimlere, gerici yönetimlerin hâkim olmasına gereksinim duymakta, duymaya devam etmekte… Tıpkı Suudi, BAE ve Afganistan’da olduğu gibi… Bu nedenle Ortadoğu’da “Müslüman Kardeşler” rejimini halkı baskı altına almak için, orta çağ artıklarının iktidarını sonuna kadar kullanıyor ve bunu da dünyaya dayatabiliyor. Suudi, BAE’leri gibi…

Bu strateji için de en önemli aletler ve araçlar tarikatlar, cemaatler ve İslamcı terör örgütleri… Bizde uygulanan FETO ve gündemi belirleyen tarikatlar gibi… 17 Aralık 2010’da Muhammed Buazzi’ nin Pazar yerinde arabasıyla birlikte kendisini yakmasıyla başlayan “Arap Baharı” Mısır’da İhvan’ ın sonunu getirdi. İşsiz özellikle üniversite gençliğinin örgütlediği “İşsizler Birliği” tarafından desteklenen protestolar, ülke ve bölge geneline yayıldı. UNITT Genel Sekreteri Nuraddin Tabburi, “…Halk tarafından seçilen yolda yürüyerek mücadele etmek şarttır. Tüm taleplerin yerine getirilmesi için mücadeleye devam edeceğiz” diyerek halka özgüven verdi. Tunus’ta aslında fosfat, petrol ve gaz kaynaklarına çöken küresel sermayenin işçi eylemlerinin sürmesine aldırması söz konusu olamaz.

Bölgede “Tam Bağımsızlığı” ateşleyen Atatürk’ün etkileri
Tunus, Atatürk’ün en büyük takipçilerinden sayılan Habib Burgiba tarafından 1956’da Fransızlarla çarpışan gençliğiyle birlikte bağımsızlığına kavuştu. Tunus halkı ve gençlik, laik bir yönetim altında “Kemalist Karma Ekonomi” ilkeleriyle ve bağımsızlığına özenle ve titreyerek sahip çıkıyor. Fransa ve İtalya tarafından kurulan tuzakları yıkmış atmış bölgesine örnek olmuş, tam “Atatürkçü” bir halk olmakla ne kadar övünse yeridir. .

İşte emperyalizm, bu güzelim halkları ne yazık ki Afganistan’da laik, ilerici Atatürk devrimcisi Kral Emanullah Han gibi liderleri yok etmekten çekinmiyor. Yoksul halkları yobazlığa, dinci İslamcılığa, taş devri cellatlarına teslim etmekten bir an bile tereddüt etmiyor. Tunus İhvancılığının lideri olan, AKP kongrelerinde defalarca boy gösteren Gannuşi, aradığı iklimi Tunus’ta bulamayacağı kesin ve geleceği ise belirsiz. “Arap Baharı” 24 yıl ülkeyi demir cenderede yöneten Zeynel Abidin bin Ali’nin devrilmesine ve müebbet hapis cezasına çarptırılmasına neden olmuştu. Ancak infaz edilmeden ülkeden kaçtı. Mursi ise canıyla bedel ödedi.

Bütün diktatörler gibi Tunus halkına verdiği zararın boyutu hesaplanamıyor. Sadece eşinin takıları, pırlantaları, dolaplardan taşan giysi ve ayakkabı koleksiyonu bile dünya medyasında uzun süre konu olmuştu; tıpkı dillere destan Filipinler’deki İmelda Marcos gibi… Ne yazık ki ABD ve Batı, hiçbir sadık elemanına sahip çıkmıyor ve yüzüstü bırakıveriyor. Halkı ise yazgısına terk ediyor… Filipin halkı ağaç kovuklarında, kaldırımlarda ve zengin ülkelerin ötekileri olmaya devam ediyor.

This entry was posted in ATATURK, CUMHURİYET - DEMOKRASİ - ÇAĞDAŞLIK, DEMOKRASİ-ÖZGÜRLÜK, DEVRİM VE KARŞI DEVRİMLER, DÜNYA ÜLKELERİ. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *