WIKILEAKS BELGELERİNDE TÜRKİYE – 3‏ *** WIKILEAKS SIZINTILARI HAKKINDA DÜŞÜNCELER VE YORUMLAR‏

WIKILEAKS BELGELERİNDE TÜRKİYE – 3‏

WIKILEAKS SIZINTILARI HAKKINDA DÜŞÜNCELER VE YORUMLAR

Değerli okur,

Wikileaks’ın sızıntı belgelerinin henüz çok az kısmının yayımlanmasına rağmen Türkiye ile ilgili olan belgeler ortalığı toz-dumana buladı.Bir gerçek var ki durum bizler için “malümun ilanıdır”

AKP’li siyasetçiler daha henüz çok azı açıklanmış olan belgelerden yine Başbakan Erdoğan’ı övecek bir kaç cümleyi cımbızla seçerek gereken “yağlama ve yıkama” operasyonunu yaptılar !!! Türkiye’nin böyle bir siyasetçi profiline sahip olması , bu siyasetçi türünün gerçekleri görmekten kaçınması ,akıl ve düşünce yöntemiyle neler olduğunu anlamaktan aciz olmaları ülkemiz adına büyük bir şanssızlıktır.Bu tür siyasetçilerin Wikileaks kriptolarında ABD Büyükelçisi  Eric Edelmann tarafından 2004′te yazıldığı gibi

” hükümette gerçek bilgi sahibi olan çok az kişi olduğunu, bazı AKP’lilerin göreviyle büyüyüp geliştiklerini, diğerlerinin ise beceriksiz ve kendi çıkarları doğrultusunda hareket ettiklerini veya bağlı oldukları cemaatlerin amaçlarına hizmet ettiklerini” bilmeleri ve unutmamaları gerektir.

Ne yazıktır ki Edelman’ın yazdıklarını basınımızda taraf olmayan gerçek köşe yazarları devamlı dile getirmelerine rağmen bu söylem ve yazılar ilgililerinin bir kulağından girip diğerinden çıkmaktadır …
 
Gelelim bizlerce bilinenlerin yabancı kripto belgelerine döküldüğü Wikileaks belgelerindeki yolsuzluk konularına ;

Ülkemizdeki yolsuzluklar AKP iktidarı sürecinde tavan yapmadı mı ?

Kombassan-Yimpaş-Deniz Deneri Derneği yolsuzluğu-Yerel yönetimlerin yüzlerce yolsuzluğu ört bas edilmedi mi ? Yolsuzluğun mimarları AKP’li siyasetçilerle aynı kare içinde girmediler mi ?

Başbakan veya Adalet ve İçişleri Bakanları bu yolsuzluğa karışan ve siyasetçilerle hatta başbakanla iç içe,kol kola olanlar hakkında soruşturma  izini vermedikleri her gün gazetelere yansımadı mı ?

Türkiye’nin laik demokratik Cumhuriyet sisteminden şeriata ve irticaya doğru eksen kaymasına uğradığı gerçek değil mi ? 

Dini derneklere,vakıflara ve cemaatlara kolaylık sağlayacak kanunlar çıkartılmadı mı ?

Bürokraside görev verilenlerde liyakat,ehliyet,uygun eğitim,bilgi yerine yandaş olmak ve eşinin türbanlı olması durumları atamalara esas alınmadı mı ? 

Vergiden bağışık kılındılar,izinsiz açılan kuran  kurslarına verilen cezalar tecil edilecek şekilde düşürülmedi mi ?

Din adına kanunlara aykırı eylemler içinde bulunanlara verilen hapis cezaları kaldırılmadı mı ?

İrtica’nın “TEHDİT OLMADIĞI” Milli güvenlik belgesinden çıkartılmadı mı ?

ULUSALCILIK ülkeye tehdit olarak kefeye konmadı mı ?

Örneğin ABD’nin PKK’ya yardım ettiği hakkındaki belgeye hiç bir yorum yapmayan Başbakanın en çok önemsediği konu,

Başbakan Erdoğan 1 kasım 2010 tarihinde Wikileaks belgelerine cevap verirken Türkiye hakkında yayımlanan belgelerden birisini çok öfkeli tavrıyla ve konuyu haberleştiren medyayı  tehdit ederek gösterdi.Eksen kayması,gittikçe güçlenen tarikatlar,sonu gelmeyen yolsuzluklar başbakanın gündemine gereğince girmedi.Başbakan Erdoğan İsviçre bankalarında olduğu yazılan 8 ayrı hesabı için esti gürledi !!!

Ne demişti Erdoğan ;

“Başbakan Erdoğan Wikileaks belgeleriyle ilgili açıklamalarda bulundu. Erdoğan, “Bu belgeleri ispatlamayan alçaktır.Belediye başkanlığı dönemimde “Erdoğan’ın 1 milyar doları var” diyen kişi bugün Ergenekon’dan içeride” dedi. Bu iftiraları atanlar ne kadar alçaksa bu iftiraları manşetleri atanlar siyaset malzemesi yapanlar da aynı derecede müfteridir alçaktır.İspat görevi benim değil. İspatlamayan alçaktır. Ana muhalefet lideri bu iddiayı ortaya atanlara sorsun.Benden bunu ispat etmemi istemek kadar cehalet olur mu? Benim İsviçre bankalarına bir Allah’ın kuruşu param yok ki ispat edeyim.”

Aynı Erdoğan Galataport’un satışı sürecinde Ofer’le görüşmediğini sabah vakti beyan edip,
akşam vakti de görüştüğünü kabul eden kişi değil midir ?

Ne kadar üzücüdür ki , kendisi hakkında yabancı Büyükelçilerin kripto raporlarını ve belgelerini öfkeyle reddeden ve bu nedenle medyayı da tehdit eden Erdoğan ,yapay ve siyasi davalarla ve asılsızlığı bir çok kereler kanıtlanmış olan iddianamelerle tutuklanan ülkemizin değerli aydın,bilge ve Devlet’e hizmetler vermiş kişilerin tutuklandığı davaların Savcısı olduğunu beyan ederek bu değerli insanların onurlarını ve haysiyetlerini hiç düşünmedi …Bu değerli aydınlarımız hala Silivri’de tutsaklar….

Kendisi konu olduğunda etrafı yakıp yıkanların, özeleştiri yaparak,iğneyi kendilerine nasıl batırmaları gerektiğini bilmeli ve öğrenmelidirler.

Wikileaks belgeleri ve siyasetçiler hakkında yapılan yorumlar ve konu hakkındaki köşe yazarlarının görüşleri aşağıda sunulmuştur. 

Naci Kaptan

02 Aralık 2010

KONU BAŞLIKLARI

* ABD-AKP İŞBİRLİĞİ WİKİLEAKS’LE ÇIRILÇIPLAK – Mehmet Ali Güller
* Bu ne şiddet bu ne celal! – Rifat SERDAROĞLU
* Rahmi Koç’tan sonra Edelman ve asıl deprem! – Sabahattin ÖNKİBAR
* Koç: Tayyip Bey’in 1 milyar doları varmış – Sabahattin ÖNKİBAR
* Kutsal yalan! – Hulki CEVİZOĞLU

  

ABD-AKP İŞBİRLİĞİ WİKİLEAKS’LE ÇIRILÇIPLAK

Mehmet Ali Güller
29 Kasım 2010

WikiLeaks’in yayımlamaya başladığı belgelerin ilk partisi, ABD-AKP işbirliğini çırılçıplak ortaya sermiş vaziyette. Kürt Açılımı’ndan AB sürecine, İsrail’le ilişkilerden AKP’nin yolsuzluklarına kadar pek çok şey “belgeli” olarak artık kanıtlanmış durumda…

KÜRT AÇILIMI

Örneğin, Eski ABD Büyükelçisi James Jeffrey, Kürt Açılımı konusunda şöyle diyor: “Büyükelçiliğimiz, bizim verdiğimiz istihbarat desteğiyle PKK’ya karşı kazanılan askeri başarının, sivillere bu açılımı yapmak, Mesut Barzani ve diğer Kürtler ile doğrudan ilişki kurmak için siyasi alan yarattığına inanıyor”. Kürt Açılımı tam da bu işte: AKP üzerinden Türkiye’ye Barzani’yi ve devletini kabul ettirme…

İRAN

Örneğin, AKP’nin İran-İsrail-Suriye ilişkilerinin tamamen ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’ne uyumlu olduğu da ortaya çıktı. ABD adına Ortadoğu’da görev üstlenen AKP, sözde İsrail karşıtı görüntü sergileyip, hem Arap ülkelerinin liderliğine soyunuyor hem de İran’ı yalnızlaştırıyordu. İşte bu gerçek, ABD Büyükelçisi James Jeffrey’in ağzından belgeye şöyle yansıyordu: “Eğer Türkler, Suriye’yi İran’dan ayırmak konusundaki isteklerinde ciddilerse, bu konuda telefon defteri değerinde tartışmalı protokoller imzalamak yerine, gerçek başarılar elde etmeye başlamaları halinde, bu hepimizin çıkarına olur…”

İSRAİL

İsrail’le izlenen kontrollü gerilim de Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ile ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Burns arasındaki ikili temasta günyüzüne çıkıyor. Buna göre, Sinirlioğlu, yaşanan gerilime rağmen, Erdoğan’ı Netenyahu ile bir araya getirmeyi arzuladıklarını beyan ediyor.

FÜZE KALKANI

AKP’nin sözde füze kalkanına karşıymış gibi davranmasının da, tamamen tabanından gelecek tepkilere karşı planlandığı belgelerde ortaya çıktı. ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey, Washignton’a yazdığı bilgi notunda, AKP hükümetinin füze savunma sistemini kendi kamuoylarına anlatabilmek için, “NATO ile bağlamaya ihtiyaç duyduklarına” dikkat çekiyor ve şu gerçeğin altını çiziyor: “Başbakan Erdoğan, Türkiye’nin bu füze sistemine katılımının, ileride bir İran saldırısına karşı İsrail’e savunma sağlamasından endişeli…”

AZERBAYCAN

Belgeler sayesinde, AKP’nin ABD için Kafkasya’da uyguladığı politikaların, Azerbaycan’ın çıkarlarına aykırı olduğu da kanıtlanmış oldu. Aliyev belgelerde, açıkça “Erdoğan hükümetinden hazzetmediğini” ifade ediyor.

AB ÜYELİĞİ

Yine belgelerde, aslında Türkiye’nin AB’ye asla üye olamayacağı da sergileniyor. Türkiye’nin AB kapısına, üye yapılmamak üzere bağlandığı gerçeği, belgelerle somutlanıyor.

YOLSUZLUK

İsviçre’de sekiz ayrı banka hesabı; ihale yolsuzlukları; İran doğal gazından pay alımları; Trabzon belediyesini CHP’den alabilmek için Bakan Faruk Nafiz Özak’ın önce Trabzonspor başkanı yapılması, ardından da kulübe para akıtılması; Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in, vatandaşı olduğu İngiltere’de bir grup yatırımcıya, “Doğan hisselerinizi satın, çünkü onlar gidici” demesi; Hikmet Balduk, Cüneyd Zapsu ve Mücahit Arslan’ın ihalelerde etkin olduğu; Aksu ve Tüzmen gibi bakanlarla, Müezzinoğlu gibi parti yöneticilerinin yolsuzluklara bulaştığı; AKP’li Bakan Abdülkadir Aksu’nun eroin işine bulaşmakla suçlanması, Emine Erdoğan’ın Tayyip Erdoğan’ı “Allah’a inanan ama Allah’a güvenmeyen” şeklinde tanımladığının bir belgede yer alması…

Bakanların ilişkileri, düşkünlükleri gibi ayrıntılara ise basın-yayın ilkeleri gereği hiç girmiyoruz…

SONUÇ

251 bin 287 belgeden henüz 226’sı bu denli kirli ilişkiyi ortaya çıkardığına göre, bakalım belgelerin tamamı yayınlandığında nasıl bir tabloyla karşı karşıya olacağız?!

www.odatv.com
www.maliguller.blogspot.com

Rifat SERDAROĞLU

İzmir – 02 Aralık 2010 Perşembe
 
Bu ne şiddet bu ne celal!
  
 
Wikileaks adlı site, elindeki Türkiye ile ilgili belgelerin 30 tanesini açıkladı. Geride 7700 adet belge var.
9 yıldır tek başına ülkeyi yöneten ve Türkiye’yi “adaletle ve herkese eşit” olarak yönetmesi, mevcut yasalarımızın ve inancımız gereği Allahın emri olan Başbakan Erdoğan önce, “eteklerindeki taşları döksünler, görelim sonra cevap veririz” dedi. Hemen ertesi gün, doğrulukları Amerika tarafından kabul edilmiş belgelerden sadece, “Başbakan Erdoğan’ın İsviçre’de 8 banka hesabı var” diye iddia edeni için esti,gürledi,yağdı…
 
Bu ne hiddet, bu ne celal Sayın Erdoğan? Elinizden gelse  televizyondan fırlayıp, başta Kılıçdaroğlu olmak üzere önünüze kim gelirse tekme tokat girişeceksiniz. Hele bir yol sakin olun. Size vereceğim nasihati yerine getirin hem problemi çözersiniz, hem de partinizin ismi gibi “Ak-Pak” olursunuz…
 
Önerim şu; Suçlanan sadece Recep Tayyip Erdoğan adlı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olsaydı, bu konu yalnız sizi ilgilendirirdi. Suçlanan Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’dır ve bu iftira tüm Türk Milletine yapılmıştır. Eğer iddia doğru çıkarsa bu utanç hepimizin boynunu büker.
Hatırlarsınız, şimdilerde sizin “Ablacığım” dediğiniz Tansu Çiller için de Amerika’da otelleri, mülkleri var denmişti. İddia doğru çıkınca, başta siz olmak üzere hepimiz nasıl üzülmüştük!.. Sayın Çiller’e verdiğimiz fakat onun yerine getirmediği nasihati size vereyim, yerine getirin. Hem siz rahatlayın hem de millet bayram etsin;
Derhal arkadaşınız ve Büyük Ortadoğu Projesi Eşbaşkanı görevini beraberce paylaştığınız Hüseyin Obama’ya bir mektup yazın ve  “bir hafta içinde, ABD ve Kanada dahil dünyanın hangi ülkesinde  benim ve aile fertlerimden herhangi birinin banka hesabımız varsa açıklayın. Bulamadığınız takdirde bu alçakça iftira için yazılı olarak Türk Milletinden özür dileyin. Yoksa “Füze kalkanını” gidin Barzani’nin sarayına kurun” deyin, sonra siz sağ biz selamet…
 
Bu meseleyi böyle suhuletle(kolaylık-nezaket) çözdükten sonra, aşağıdaki konulardaki ricalarımızla bir zahmet ilgilenebilir misiniz? Bu konular görevi gereği, Türk Başbakanın namusuna emanet edilmişlerdir;
*Bir kısım devlet görevlileri sizin haberiniz olmadan, 40 bin insanımızın kanını dökmüş, bebek katili ve uyuşturucu kaçakçısı çetenin başı ile görüşüp protokol imzalama aşamasına geldiler. Apo’nun avukatlarının açıkladığına göre, Anayasamızın “değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez” maddeleri seçimden sonra sizin tarafınızdan değiştirilip, bu katillere “Demokratik Özerklik” verilecekmiş. Bu size ve emanetini taşıdığınız Türk Milletine yapılacak en büyük hakarettir. Lütfen bu konu için de, dünkü gibi bir konuşma yapıp, suçluları adalete teslim edin.
*Yine aynı mihraklar, seçimden sonra PKK terör örgütü mensupları için “Genel Af” çıkaracağınızı ve terörist başı için de önce “ev hapsi” sonra  “af” sonra da “TBMM’ye” sokacağınız iftirasını yayıyorlar.
Bu hepimizi çok üzüyor. Lütfen bu iftiraları, söyleyenlerin ağızlarına tıkayın Başbakanım…
*Eski, Hazineden sorumlu Devlet Bakanımız,  Kemal abinizin yerine yeni Maliye Bakanı ettiğiniz, İngiliz vatandaşı Mr. Shimsek(Şimşek okunur) muhteremle ilgili suçlamaların araştırılıp, onun da aklanmasını sağlayın. Şöyle ki;
Maliye Bakanımız, Doğan Grubu hisseleri düştüğü günden evvel ki İngiltere ziyaretinde, eski işyeri olan borsa şirketinin patronları ile nerede ve ne kadar süre görüştüğü, Büyükelçiliğimiz güvenlik biriminde mutlaka yazılıdır. Onu hemen alın. Sonra Doğan grubuna verilen vergi cezasını üstüne koyun. Birde Bakan Şimşek İngiltere’den döndükten kaç gün sonra bu grubun hisseleri yere çakılmış ona bakın. Hepsini üst üste koyun ve adalete verin. Eminim ki Bakanımız aklanıp gelecektir.
*Bir de şu cümleler çok tavsadı, lütfen artık kullanmayın. Danışmanlarınız yenilerini bulamıyorsa, emredin yerine getirelim. Size hizmet görevimiz, üstelik ücretsiz.
“Boğazımızdan tek haram lokma geçmedi”
“Tüyü bitmemiş yetimin hakkını kimseye yedirmem”
“Müddei, iddiasını ispatla yükümlüdür”
“Abdestimizden şüphemiz yok ki, namazımızdan olsun”
“ Bir Allah kuruşu param yok”
*Sayın Başbakanım, bir de özel ricam var. Bu kadar zamandır size nasihat ediyorum. Umarım beni kırmazsınız.Telekom’u Hariri ailesine verdiğiniz aynı şartlarla, bana da bir devlet kuruluşu vermenizi rica ediyorum. Kazanacağım parayla, bu alçak ve şerefsiz Wikileaks internet sitesinin iftiralarına cevap verecek bir internet sitesi kuracağım. İsmi “Tekbir- Biat- Tesettür” olabilir.
Beni kırmayacağınızı biliyorum, civanım delikanlım, canım Başbakanım benim…
En kalbî selam ve muhabbetlerimi arz eder, bu sene dördüncü defa hac görevlerini yerine getiren ve bu arada TBMM’de de oy kullanmayı ihmal etmeyen değerli milletvekillerine de selam ederim, efendim…
Rahmi Koç’tan sonra Edelman ve asıl deprem!
 
Sabahattin ÖNKİBAR
 
Önce bir soru:  Rahmi Koç gibi Türk iş dünyasının tartışmasız duayeni olan bir ismi, afaki bir şekilde
“Tayyip Erdoğan’ın bir milyar doları var” gibi bir ifadeyi kullanabilir mi?
Belli ki Rahmi Bey’de özel bilgiler var!
Diyeceksiniz ki hani kanıt?
Kanıtlanması için mekanizmaların işlemesi gerekiyordu ama Erdoğan bunu engelledi!
Nasıl mı?
Bizim neredeyse her yazımıza dava açan Tayyip Bey, her ne hikmetse Rahmi Koç gibi bir isme üstelik o beyanına rağmen dava açmadı yani “Hadi kanıtla diyerek” tazminat istemedi?
Niye acaba?
Yoksa Rahmi Koç’un o sözü benim her gün yazdığım yazılardan daha mı önemsiz?
Sebep muhtemelen şudur:
Kanıtla dendiğinde Rahmi Koç muhtemeldir ki paranın yatırıldığı  bazı bankaların isimlerini verecekti ve mahkeme de o bankalara bu iddiayı soracaktı ve bankalar da o bilgileri yargıya gönderecekti.. Tayyip Bey bundan korktuğu için olsa gerek ki uçan kuşları bile dava ederken  Rahmi Koç’a susmuştur!
İşte yaşanan bu örnekten hareketle WikiLeaks’daki Edelman belgesi önem taşıyor!
Edelman kim mi?
ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi!
Başka?
ABD Dışişlerinin en parlak isimlerinden biri!
Malum, dünyada bütün elçilikler ve konsolosluklar, ülkeleri adına istihbarat yaparlar!
Tamam, diplomatların tamamı istihbaratçı değildir ama yanlarında çok sayıda istihbaratçı bulundururlar.
Buradan hareketle Ankara gibi önemli bir başkentte sefirlik yapan Edelman’ın CIA ile yakın ilişkisi tartışılamaz, dolayısı ile aktardığı bilgileri bu çerçeveden değerlendirmek gerekiyor.
Ne diyor Edelman?
Tayyip Erdoğan’ın İsviçre bankalarında 8 ayrı gizli hesabı var!
Dikkat edin; Abdullah Gül ya da başka biri için demiyor da Erdoğan için söylüyor!
Efendim bu dedikodu olamaz mı?
Büyükelçilerin dedikoduları merkezlerine rapor edip etmeyeceği ortadadır!
Keza yine WikiLeaks’den sızan belgelerde adı geçen AKP’li bakanlar hakkındaki bazı iddialar da Ankara’da gazetecilik yapan herkesin bildiği ama yazamadığı şeylerdir!
Buradan hareketle, WikiLeaks’den sızan iddiaların etkilerinin olacağı muhakkaktır!
Bize göre sızan belgeler henüz artçıdır ve asıl deprem geridedir.
Türkiye ile ilgili 7918 belgeden henüz 30’u açıklanmıştır.
Gelelim WikiLieaks sızıntısı için söylenen operasyonun tanımlanmasına?
Onu kestiremiyorum ama belgelerin gerçekliği Hillary Clinton’un özrü ile artık sabittir.
Dahası; New York Times, Guardian, Le Monde, Der Spiegel ve El Pais gibi dünya medyasının amiral gemileri emin olmasalardı böyle bir ortak yayına girişmezlerdi!
Peki bu belgeler AKP’yi nasıl mı etkiler?
Eşyanın tabiatı gereği, son 10 yılda AKP iktidar olduğundan raporların büyük çoğunluğu, onların hakkında olacak ancak bazılarının sunduğu gibi bu raporlar AKP’nin kaleminin kırıldığı anlamına da gelmiyor zira AKP, Patrikhane’den Kıbrıs’a kadar pek çok konuda övülüyor. Keza Balyoz için de “Boş değil” değerlendirmeleri var. Aynı şekilde CHP ile alakalı eleştiriler de söz konusu!
Evet yukarıda işaret ettiğimiz gibi WikiLeaks sızıntılarında daha buzdağının mini bir boyutunu gördük, tamamını beklememiz gerekiyor!
Koç: Tayyip Bey’in 1 milyar doları varmış
 
5 Ağustos 2001
Sabahattin ÖNKİBAR
 
Siyasetteki yeni oluşumları değerlendiren Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Rahmi Koç,
‘‘Bu iş para meselesidir” derken, ‘‘Tayyip Bey’de çok para olduğunu öğrendik, 1 milyar dolar biriktirmişler, nasıl biriktirdilerse” diye konuştu.
 
Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Rahmi Koç, siyasetin para işi olduğunu söylerken, Tayyip Erdoğan’ın başını çektiği Yenilikçiler’in sahip olduğu söylenen 1 milyar dolar için ‘‘Nasıl biriktirmişlerse, onun mali bir derdi olacağını zannetmiyorum” yorumunu yaptı. Koç, Erdoğan’ın kendisini yenilediğine inanmadığını da açıkladı.
 
CNN Türk’te ‘‘Eğrisi Doğrusu” programında Taha Akyol’un sorularını yanıtlayan Rahmi Koç, ekonomiden siyasete kadar birçok konudaki yorumlarını anlatırken, kendilerini Yenilikçiler olarak adlandıran grubun lideri Tayyip Erdoğan’a ilişkin görüşlerini de açıkladı. Koç, şunları söyledi:
 
‘‘Tayyip Bey’in bir geçmişi var. Muhtelif partilerden geldi. İstanbul belediye başkanlığı yaptı, üç ay mahkum oldu. Bazı İngilizler der ki, liderler hapishaneden geçer. O da derslerinin hepsini yapmış oldu. Şimdi Tayyip Erdoğan yeni bir misyona soyunuyor. Bu iş para meselesi. Tayyip Erdoğan’da çok para olduğunu radyolardan dinledik, 1 milyar dolar para biriktirmişler, nasıl biriktirdilerse. Dolayısıyla onun mali derdi olacağını zannetmiyorum. Tayyip Bey, kendini yenilediğini söylüyor, ben kendisini çok yenilediğine inanmıyorum. Bunlar bir misyon yürütüyorlar”
 
Tayyip Erdoğan ile Necmettin Erbakan arasındaki farkın görüş farklılığı değil, izlenen yol olduğunu söyleyen Rahmi Koç, sözlerine şöyle devam etti:
 
‘‘Bunlar bir misyon alarak yürürler ve ondan kolay kolay ne sağa, ne de sola sapacaklarını zannetmiyorum. Bugüne kadar kurulan partilere bakalım, Milli Nizam, Milli Selamet, Refah, Fazilet, şimdi de Saadet partisi. Saadet hariç bunların hepsi tökezledi, kapatıldı. Buradan bir mesaj alınması lazım. Türkiye’de bu yoldan gidilmiyor mesajını alamadılar şimdiye kadar. Hep aynı şeyde ısrar ediyorlar. Erbakan mutlak hakimdi, bu işi kuran adam, bu işin babası. Erbakan’ın müthiş bir zeka oyunu ve manevraları vardı. Ne zaman Erbakan cezalandırıldı parti bölündü. Tayyip Bey’in de Erbakan ile ayrılığı oldu. Ortaya çıkan görüş ayrılığı ‘ben ilericiyim, sen gericisin’ değil, hedefe gitmede. Erdoğan kendine bir yol seçti, ilerleyecektir. ‘Ben yenilikçiyim’ diyor, ama zannetmiyorum. O hedefe başka bir yol seçerek belki daha yumuşak bir yol seçerek gitmeyi planlıyor. Dikkat ederseniz, sorulan soruların hiçbirine cevap vermiyor. Politikada cevap vermemizlik olmaz. Politikada cevap vereceksin, kendinin ne olduğunu ortaya koyacaksın. Taahhüt altına girmemek için cevap vermiyor, bence hatalı.”
 
DERVİŞ’TE PARA YOK
 
Siyasetin para işi olduğunu söylerken ‘‘Derviş’de para yok” diyen Koç, ‘‘Derviş’in paralı bir zemin bulması lazım” diye konuştu. Derviş’e ilişkin olumlu bakış açısını sözleriyle ifade eden Koç’un, bu konudaki değerlendirmesi şöyle:
 
‘‘Derviş, uzun süre yurtdışında yaşamış, tam bir Avrupalı, tam bir Amerikalı gibi 3-4 lisan konuşabilen, Dünya Bankası’nın en üst noktalarına gelmiş, iftihar ettiğimiz bir Türk vatandaşı. Kalktı Türkiye’ye geldi ve ekonominin düzelmesi için geceli gündüzlü, sabırla çalışıyor. Politikaya gireceğini de kendisi -ama doğru ama eğri- söyledi ve ortanın solu olduğunu da ifade etti. Kemal Bey’in içinde politik bir ateş yandığına ve Türkiye’ye faydalı olacağına inanıyorum. Biz kendin pişir, kendin ye derken o dışardan geldi. Farklı bir üçüncü, dördüncü boyut getirecektir bize.”
 
‘‘Ama ne milletvekilidir, ne de bir parti üyesi” dediği Derviş’in iyi bir starateji çizip o yolu izlemek zorunda olduğunu vurgulayan Koç, Derviş’e şu uyarılarda da bulundu:
 
‘‘Bizim politik ayak oyunlarını, manevları, Bizans oyunlarını iyi bilmek lazım, politikada bir şey yapmak için. Yoksa adamı öyle bir harcarlar ki, nereden geldiğini anlayamazsın.”
 
Dişimize uygun banka bulamadık
 
Rahmi Koç, Koçbank dışında finans sektöründe büyümek için yeni bir banka alıp almama konusunda ne düşündüklerini şöyle aktardı: ‘‘Banka almayı düşündük, baktık etrafa, arkadaşlar ‘dişimize uygun gözümüzün kestiği bir şey bulamadık’ dediler. Bizim bankamızla sinerji yaratacak yapıda bir banka olmadı” diye konuştu. ‘‘Şimdilik bakıyoruz etrafa ama bulmuş değiliz” diyen Koç, aradıkları bankayı ise şöyle tanımladı: ‘‘Şubeleri olacak, mesela Koçbank uluslararası çalışırken, o yurtiçine ağırlık verecek. Bilançosu temiz olacak. Batığı, çıkığı olmayacak.”
 
Para yok işçi çıkaramıyoruz
 
Krizden korunmak için Koç Grubu’nun de herkes gibi kemerleri sıkkıtğını söyleyen Rahmi Koç, ‘‘3 bin 500 kişi çıkarmışız. 50 bine yakın insan çalıştırıyorduk, çünkü işler açılıyordu” dedi. Bazı işçileri, tekrar işler açıldığında ihtiyaç olacak diye çıkartamadıklarını ve ücretsiz izin verme yoluna gittiklerini belirten Koç, ‘‘Bir kısmını da çıkaramıyoruz, çünkü çıkarmak için, tazminat için paramız yok. O parayı daha iyi yerlere kullanmak için çıkaramıyoruz” diye konuştu.
 
Yatırımlardan vazgeçilebilecekleri askıya aldıklarını, vazgeçemeyecekleri ise ucuza mal etmeye çalıştıklarını anlatan Koç, bazı yatırımları ise devam ettirmek zorunda olduklarını kaydetti.
 
Para kuş gibidir, ürkütmeye gelmez
 
KRİZ nedeniyle Türkiye’den yurtdışına ne kadar para çıktığı konusunda bir tahmin yapmaktan kaçınan Rahmi Koç, ‘‘Elde done yok, kim bilecek. Merkez Bankası Başkanı çıksa şu kadar dese, kim bilecek. Sistemde dolaşan kayıtsız para var, onu bile kimse bilmiyor ki” dedi. Yurtdışına para çıkarmanın çok uzmanlık isteyen bir iş olduğunu, bunu ancak bilenlerin yapabileceğini söyleyen Koç, ‘‘Para sadece yurtdışına çıkmadı, yastık altına da gitti. Küçük yatırımcı beklemede, o paraların sistem içine girmesi gerekir” diye konuştu. ‘‘Para kuş gibidir” diyen Koç, ürkütülmemesi gerektiğini vurguladı.
 
Allah bizi cep işinden korudu
 
Koç, GSM ihalesini alamamaktan dolayı memnun olduklarını açıkladı. KDV ise ile birlikte yaklaşık 3 milyar dolara İş-Tim’in aldığı bu ihaleye ilişkin Koç, şunları söyledi: ‘‘Bizim ecnebi ortağımız azami 850 milyon dolar azami verilir dedi. Biz 1.250 milyar dolara çıktık. İş Bankası verdi 2.5 milyar dolar. Şimdi görüyoruz ki büyük hata. Büyük rakamlar verilmiş. Biz de şükrediyoruz ki, oraya sürüklenmedik, Açık artırmada, müzayedede insanlar kendini kaybediyor, büyük risklere giriyor. Dua ediyoruz ki Allah bizi bu işten korudu.”
 
2002 bu yıldan daha iyi olur
 
Gelecek yılın bu yıldan biraz daha iyi olacağı tahmininde bulunan Rahmi Koç, ‘‘Ama bugünkü tabloya bakarak, harıl harıl iş olacağını söyleyemem. Yavaş yavaş bir iyileşme olacaktır” dedi. Grup olarak programlarını buna göre yaptıklarını belirten Koç, yatırım yaparken daha dikkatli olacaklarını da sözlerine ekledi. İşlerin açılmasındaki ilk işaretlerin otomotiv ve inşaat sektöründen geleceğini söyleyen Koç, bu arada gayrimenkul fiyatlarının pahalılığından da yakındı. Koç, gayrimenkul fiyatlarının yabancıları bile hayretler içinde bırakacak kadar astronomik olduğunu söyledi.
 
Varlığımızın yarısı gitti
 
Krizin Koç Grubu’na verdiği zararı ‘‘varlığmızın yarısı gitti” sözleriyle açıklayan Rahmi Koç, şunları söyledi:
 
‘‘Krizin bize yaptığı zarar 12 milyar dolarlık ciromuzu 7-8 milyar dolara indirdi. 1 milyar 200 milyon dolarlık kárımızı 600 milyon dolara indirdi. Koç Topluluğu yüzde 10 küçüldü, averaj olarak. Büyüyen sektörlerimiz var, ama daha fazla küçülenler de var. Varlığımızın yarısı gitti.”
 
‘‘Krizin nedeni ekonomik mi, siyasi mi” sorusunu kasım ve şubat krizlerini birbirinden ayırarak yanıtlayan Koç, ilkini finansal, ikincisini siyasi olarak nitelendirdi. Kasım krizinin bankaların taşıdığı risklerin zamanında alınmamasından kaynaklandığını savunan Koç, ‘‘Doğru dürüst kimse bankacılık yapıp para kazanmadı” dedi. Koç, ‘‘Hayatında hiç bankacılık yapmamış, özvarlığı olmayan, hiç vergi ödememiş insanlara bankacılık yetkisi verildi, banka açmalarına izin verildi” derken, bankaların yeterince denetlenmeyişine de dikkat çekti. Yazılan raporların bazılarının sümenaltı edildiğini söyleyen Koç, devlet garantisin iyi banka-kötü banka ayrımını ortadan kaldırdığını vurguladı.
 
Şubat krizinin ise ‘‘tamamen politik” nedenlerden dolayı yaşandığını savunan Koç, bunun güveni zedelediğini vurguladı.
Hulki CEVİZOĞLU
hulkicevizoglu@cevizkabugu.com.tr
 
Kutsal yalan!
 
WikiLeaks, dünya diplomasinin “kozmik odalarına” girdi ve “diplomasi yalanlarının arkasındaki gerçek yüzleri” ortaya çıkardı.
Şimdi, manşetlere ve ekranlara çıkarak yorum yapanlar ise, nedense birdenbire “sağır”, “dilsiz”, “kör” ve “cahil” oluverdiler!..
Belgelere sırt çeviriyorlar, küçümsüyorlar akıllarınca.
Bunlar “dedikodu” imiş!..
 
Sizler değil miydiniz?..
Sizler değil miydiniz, dedikodular ile Atatürkçü aydınları, Türk generalleri, orduyu ve ulusal değerlerimizi itibarsızlaştıran, dedikoduları manşet ve ekranlara taşıyarak aylarca, yıllarca kampanyalar yapan, toplumun üzerinde baskı ve terör oluşturan?..
WikiLeaks belgeleri dedikoduymuş, yeni bir şey yokmuş, Ankara’da bunlar zaten konuşuluyormuş, v.s.
Öyle mi?
Sevsinler.
ABD’li diplomatlara bilgi veren, yorum yapan AKP’ye yakın kişiler, (içlerinde başbakanın -eski- danışmanları da var) şimdi savunmadalar. Siz bunları yapınca normal, başkası yapınca casusluk, öyle mi?
Siz Amerikalı ile konuşursanız “sohbet”, rahmetli İlhan Selçuk ve Silivri “Zulümhanesi” nde çile dolduran Mustafa Balbay konuşursa “casusluk” oluyor, öyle mi?
Dedikoduymuş!..
Sizler değil miydiniz Tuncay Güney’in dedikoduları üzerine en ağır iftiralar atan, manşet ve ekranları aylarca bunlarla terörize eden, insanları mahkum ettiren?..
 
Tarihi yaşatıyorlar..
İki gündür ekranlara çıkıp cahilce yorum yapan, geçmişi bir anda unutuveren hatta Atatürkçü geçinip de bunları ekranda -nedense- dile getirmeyen konuşmacıları görünce acı acı gülümsüyorum. (Sakın beni de çağırmayın, ben de konuşmam!..)
Bunlar yalanmış!..
Şimdi, medyaya  sahip olmanın, medyayı ele geçirip denetlemenin ne kadar önemli olduğunu daha iyi anlıyoruz değil mi?..
Oysa yapılması gereken, çıkıp mantıklı ve inandırıcı yanıtlar vererek, bu yalanları çürütmektir.
Demiyoruz ki, “özel yetkili bir savcı” çıkıp da adı geçenleri toparlasın ve “WikiLeaks zindanlarına” atsın…
Dedikodu ve iddianamelerle ülke yönetilemeyeceğini, toplumun yönlendirilemeyeceğini çok söyledim. (En son Beyaz TV’de Düşünce Fırtınası programında.)
Ama başbakan, bakanları, danışmanları, AKP yöneticileri yolsuzluklarla, yurt dışında gizli hesapları olmakla, uyuşturucu kaçakçılığıyla ve benzeri ağır ithamlarla suçlanıyorsa, bu geçiştirilemez.
Adı geçenler ve başbakan bunlara çok ağır yanıt vermelidir. Tokat gibi bir yanıt olmalıdır ki, inandırıcı olsun.
Üstelik belgelerin daha yüzde 1’inin ortaya çıktığı unutulmasın.
* * *
Ne yazık ki, “yalan ve dedikodu” yeryüzünde kutsallaşmıştır!..
Politikalar ve hatta ekonomi, çoğu zaman yalan ve dedikoduyu bir silah gibi kullanmaktadır. Daha inandırıcı yalan söyleyen politikacı başarılı olmakta, doğrudan ayrılmayan politikacı ise “kabız” ve “beceriksiz” görülerek, oy bile verilmemektedir.
Kimse kabul etmese de bu gerçek ortada.
Yalan ve dedikodu ekonomide, reklamlarda, borsada, politikada, devletlerarası ilişkilerde ve istihbaratta kimi zaman “manipülasyon”, kimi zaman da “imha silahı” olarak yaygın biçimde kullanılmaktadır. Hem de, ta dünya kurulduğundan bu yana.
WikiLeaks baştan sona yalan olsa da, iki gündür Türkiye Borsası yüzde 3,2 ile başta olmak üzere tüm dünya borsalarını düşürmüş, Türkiye’de doları tırmandırmıştır.
Alın size yalan..
 
Bunlara sarılacak mıyız?
İşin başka bir boyutu var.
AKP ve hükümet muhalifleri açısından bu belgeler nasıl değerlendirilmelidir?
Henüz yüzde 1’i biri bile olay yaratan yazışma notlarına itibar etmeli miyiz?
Yabancıların hele ABD’nin belgelerine bakarak yorum yapmak doğru mu?..
Hayır.
Ama bu belgeler bizlerin söylediklerinin ne kadar doğru olduğunu gösterir, bize inanmayanlar bir de bunlara baksın.
Bizler özetle ne diyorduk?
Uluslararası güçler, emperyalist güçler, ABD ve AB sizleri kullanır ve atar, oyun bitince şahı da piyonu da aynı kutuya koyar, postalar. Bunlara inanmayın, alet olmayın.. diyorduk.
Bizler yabancıların sözleri ve belgeleriyle değil, akıl, fikir, bilgi, gözlem ve Atatürk ilkelerini esas alarak değerlendirmeler yapıyorduk.
Gelinen durum, tam bir “deliğe süpürülme” durumudur.
Bakalım, bu durumdan hangi tavizlerle çıkılacak?
Bu belgeler yüzde yüz doğru da olsa, ABD’ye ve ona rağmen açıklama yapıyormuş gibi gözüken WikiLeaks’e güvenmek doğru değil.
 
WikiLeaks’den beklediğimiz..
Şimdi WikiLeaks’den şu belgeleri bekliyoruz:
* ABD’nin PKK’ya yardımının belge ve yazışmalarını,
* Soros’un dağıttığı paralar ve karşılıklarını,
* ABD’nin, NATO numarasıyla Türkiye’ye yerleştirdiği nükleer silahları, atom bombalarını,
* ABD’nin iktidara getirmek için hangi partileri nasıl desteklediğini,
* Atatürkçü aydınlara, Türk Ordusuna ve vatanseverlere hangi komplo ve tertipleri nasıl kurduklarını,
* Hangi sahte belge ve iftiraları nasıl ve nerelerde ürettiklerini,
* ABD’nin, füze kalkanını Türkiye’ye niye yerleştirdiğini.
* * *
 
Bu yazışmalar, 1919 koşullarında Türkiye’de yaşayan yabancı diplomatların yazışmalarına benziyor.
Bakınız şu ifadeye: “Bu koreografinin nasıl sonlanacağını kimse bilmiyor. Burada (Türkiye) her gün yeni bir gün…”
 
01 Aralık 2010
This entry was posted in Dizi Yazilari, Gundem, Haber and tagged . Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *