Yargıç ve vicdanı

Yargıç ve vicdanı

CUMHURİYET – Dr. Enver KUMBASAR – 14 Aralık 2022 Çarşamba

Çağdaş demokratik devlet, organların işlevleri bakımından bakıldığında “güçler ayrılığı” ilkesine dayanır. Bu ilke gereği devlet yasama, yürütme, yargı organlarından oluşur. Bu organlar modern devletin üç ayrı işlevini temsil ederler. Her organ diğerinden bağımsız bir şekilde işlevini yerine getirir ve aynı zamanda birbirlerini denetler. Bu organlar arasında yargı, demokratik hukuk devleti bakımından yaşamsal bir öneme sahiptir. Yargı organının, hukuk devletinin gerçekleşmesi ve adaletin sağlanması için diğer organlardan tam anlamıyla bağımsız olması gerekir. “Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı” olarak karşımıza çıkan bu ilke, bütün çağdaş demokratik devletlerin anayasalarında yer almaktadır.
Anayasanın 2. maddesi demokratik hukuk devleti ilkesini, 7. maddesi yasama yetkisini, 8. maddesi yürütme yetki ve görevini, 9. maddesi ise yargı yetkisini düzenlemektedir. “Yargı yetkisi, Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır.” Mahkemelerin bağımsızlığını düzenleyen 138. maddeye göre “Hâkimler görevlerinde bağımsızdırlar, anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemeler ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz”.
ADALET DAĞITAN KİŞİ
Anayasanın güçler ayrılığı ve yargı bağımsızlığı ilkelerine uygun bu düzenlemelere karşın, yargının yönetimine ilişkin Hâkimler Savcılar Kurulu’nun yapısını belirleyen, onu yürütme organının (partili cumhurbaşkanı) denetimine sokan anayasanın 138. maddesindeki hükümler, yargı bağımsızlığını bütünüyle ortadan kaldıran ve hukuk devleti ilkesini büyük ölçüde zedeleyen niteliktedir.
Yargıç, vicdanıyla hareket eden, vicdanının sesini dinleyen kişidir. Yargıç, adil olmak zorundadır. Adalet dağıtan kişidir o. Adalet, devlet, toplum ve birey için yüce bir değerdir. Ve adalet yargıcın vicdanında biçimlenir, kararında kendini gösterir. Kararlar adil değilse, toplumun adalete, dolayısıyla yargıya olan güveni azalır. Son yıllarda yargıya olan güvenin azaldığı bir gerçektir. Bu kanaatin oluşmasında yargı yönetiminin yargı bağımsızlığını ortadan kaldıracak uygulamaları yanında, yargıçların (mahkemelerin) toplumun adalet duygusunu inciten kararlarının önemli bir etkisi vardır. Özellikle siyasi nitelikteki davalarda yapılan uygulamalar, verilen hükümlerin bu olumsuz kanaatin oluşmasına yol açtığı açıktır.
BAĞIMSIZLIK VE TARAFSIZLIK
“Yargıçlık teminatı” anayasada bir ilke olarak yer almakla birlikte, yargının yönetiminden sorumlu Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun mevcut yapısı itibarıyla bu güvencenin tam olarak sağlandığı söylenemez. Kamuoyunca bilinen ve yakından izlenen bazı davalara bakan mahkeme yargıçlarının başka yere atanması ve görevlendirmeler, bu düşünceyi haklı gösterecek nitelikte olmuştur. Yine de bir yargıç, adalet beklentisine yanıt verebilmelidir. Bir gücün etkisinde verildiği izlenimi yaratacak kararlar, yargıcın vicdanında yer bulmamalıdır.
Gücünü anayasadan alan, Türk milleti adına ve anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre karar vermekle yetkilendirilen yargıçların “yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı” ilkesine uygun karar vermeleri anayasal ve vicdani görevleridir. Toplum beklentisi de budur.
DR. ENVER KUMBASAR – YARGIÇLAR SENDİKASI GENEL SEKRETERİ
This entry was posted in DEMOKRASİ-ÖZGÜRLÜK, HUKUK-YARGI-ADALET. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *