Üçüncü Abdülhamit döngüsü * Yıl 2022. Bu kültür mirası, sadece 570 yıldan beri bizim mülkümüz ve geldiğimiz nokta; Türkiye yüzölçümünün iki katı toprak kaybeden, Osmanlı donanmasını Haliç’te çürüten, imparatorluğun ipini çeken Abdülhamit kopyalarının Türkiye Cumhuriyeti’ni boğdukları nokta

Erdoğan Commemorates Death Anniv. of Ottoman Sultan Abdul Hamid II

Üçüncü Abdülhamit döngüsü

Mine G. Kırıkkanat – 02 Ekim 2022 Pazar

Yaşadığımız toprakların stratejik önemini tarihin en büyük yalanı, İmparator Konstantin’e atfedilen sahte vasiyetin çerçevesinde anlatan Bir Hıristiyan Masalı* başlıklı belgesel kitabımı 2013 yılında, şu sözlerle noktalamıştım:
Nova Roma, Konstantinopolis, İstanbul…1684 yaşına basan bu kültür mirası, sadece 561 yıldan beri bizim mülkümüz. Miras demiş, sende de durayım biraz. Roma yıkılmış, Osmanlı yıkılmış, elbet Türkiye ilelebet payidar kalacaktır da…
Sıra kimde?
Yıl 2022. Bu kültür mirası, sadece 570 yıldan beri bizim mülkümüz ve geldiğimiz nokta; Türkiye yüzölçümünün iki katı toprak kaybeden, Osmanlı donanmasını Haliç’te çürüten, imparatorluğun ipini çeken Abdülhamit kopyalarının Türkiye Cumhuriyeti’ni boğdukları nokta!
Aynı parametreler, aynı sonuca, yani can ve kan karşılığı kurulan bir Türk devletini daha iflasa sürükledi.
100 YILDA 360 DERECELİK DÖNÜŞ
Ufukta hiç bilmediğimiz türde bir dünya savaşının kara bulutları toplanırken Abdülhamit hayranları tıpkı onun gibi kendi ordusunu yendi, öz evlatlarını yedi. Arasına sıkıştığımız Doğu ile Batı bir kez daha boy ölçüşmeye hazırlanırken Milli Savunma Üniversitesi’nden çıkan bizim askerler, askerce yürümeyi bile bilemiyorlar!
Türkiye’nin artık korunmayan sınırlarından milyonlarca sözde sığınmacı özde işgalci içeri akarken, bizim askerlerimiz sınır dışı operasyonlara gönderiliyor, bazen de ölüyorlar…
Sanki bir kâbustayız, bir Üçüncü Abdülhamit dönemi yaşıyoruz.
100 yılda 360 derecelik bu dönüş nasıl becerildi? Harici düşmanları, gaflet ve hıyanet içindeki dahili bedhahları geçtik; bu devleti koruyup gözetmekle görevli sözde laik ve Atatürkçü kimilerinin hiç mi suçu yok?
CIA’NIN ÇOCUKLARI, BİZİM PAŞALAR
15 Temmuz 2016’da darbe yapmaya kalkışan CIA güdümlü FETÖ’yü doğuranlar, 12 Mart 1971 darbesini yapan ABD güdümündeki Memduh Tağmaç ve generaller cuntası değil midir?
Keza PKK’yi yaratanlar 12 Eylül 1980’de sağa da sola da darbe vuran ama asıl şahmerdanı Kürtlerin kafasına indiren Kenan Evren ve uğursuz generalleri kimin emrindeydiler?
12 Eylül darbesini ABD Başkanı Carter’a “Our boys did it” diye haber veren Paul Henze’nin “Bizim çocuklar” dediği, aslında bizim generaller değiller miydi?
Devletin ABD önünde çömelmesi, 1950 yılında Kore Savaşı’na katılmasıyla başlamıştır.
ABD’nin SSCB’yi radikal İslamcı, komünist düşmanı ülkelerle çevirme planı Yeşil Kuşak’a Türkiye’nin de katılması; egemenliğini, bağımsızlığını korumakla görevli sivil ve askeri irade tarafından sağlanmıştır.
CIA’nın kurşun askerleri Memduh Tağmaç ve Kenan Evren cuntacıları yurtsever devrimci gençliği ezerken güya sola karşı barikat diye tarikatları, cemaatleri güçlendirdiler ve Atatürk devrimlerine de laikliğe de ihanet ettiler.
YEMİNİNİ UNUTAN ASKER
Derken arkaik FETÖ devri kapandı. Etiyle, buduyla, sümüğüyle modern FETÖ devri başladı. Orduyu tamamen bitirmek üzere TSK’nin sonuncu Mohikanlarını, Atatürk çizgisinden şaşmayan komutanlarını içeri tıktılar.
Kimi denizci kurmaylarımız ta Yeni Zelanda’dan, kimi PKK ile çarpışmadan koşa koşa gelip yağ tulumu bir FETÖ savcısına teslim oldular. Askerlikten çok yazarlığa yatkın olduğu anlaşılan Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, “korumak için ölmeye yemin ettiği” kozmik odanın anahtarını FETÖ’nün casuslarına eliyle teslim etti.
Hiçbiri direnmedi!
Oysa içlerinden biri teslim olmayıp dirense, örneğin Genelkurmay’ın yazar başkanı kozmik odanın önünde silahını FETÖ savcılarına doğrultup “Ben ölmeden bu eşik aşılmaz!” dese Türkiye bugün yaşadığı kara günleri görmez, zaten 15 Temmuz darbe girişimi de olmazdı…
DİRENMEYENİ ÇÖKERTİRLER
Demek aralarında Abdülhamit’in zorbası Şemsi Paşa’yı tek kurşunla Manastır’ın ortasında indiren bir Teğmen Necip yoktu. “Yarım saat geç kaldım, verdiğim sözü tutamadım” diyerek intihar eden bir Yarbay Reşat (Çiğiltepe) yoktu…
Kumpas davalarla kiminin hayatları çalınan, kiminin karartılan subaylarımızın hepsi masum, hepsi aydın, hepsi demokrattılar. Ama istisnasız hepsi, Mustafa Kemal’in “aymaz otoriteyi, yanlış emri ret” dersinden sınıfta kaldılar…
Şimdi 13 generalimiz, ileri yaşlarına ve hastalıklarına rağmen haksız, hukuksuz bir gaddarlıkla hapiste çürütülüyor. Silahsız ve külahsız bizler, elbette çok üzülüyoruz.
*13. Basım/Kırmızı Kedi Yayınevi, 2022.
This entry was posted in MİNE KIRIKKANAT, Tarih, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *