ATATÜRK’ün DEĞERLİ ÖĞRETMENLERİNİN ” ÖĞRETMENLER GÜNÜ” KUTLU OLSUN * Cehaletle savaş * Bilgi okumakla kazanılır ve cehaletin karanlığına güneş gibi doğar. Demek ki bilge insan yetiştirmek isteyen bir öğretmen önce okuyacak! Okuyacak ki aklından başka bir şeye inanmaya gerek duymayan insan yetiştirebilsin.

Atatürk, Ankara Kız Lisesi’nin bitirme sınavlarından sonra öğretmen ve öğrencilerle. (1933)

Cehaletle savaş

CUMHURİYET – Abdullah YÜKSEL – 23.11.2023


Hayatta herkesin bir savaşçı olmak zorunda olduğu anlar vardır. Ressamın fırçasıyla, şairin şiiriyle, yazarın romanıyla, öğretmenin kalemiyle, sözüyle, duruşuyla her an savaşması gerekir. Öğretmenin kalemi çok önemlidir. Söz ve davranışları çok kıymetlidir. Öğretmenin her şeyi ile her an cehaletle savaş halinde olması gerekir.
Hayat savaştır. İnsan, hep savaş halinde olmalıdır yaşamla. Değilse insanın bu dünyada varlığı tartışılır. Cehalet ile savaş ise savaşların en kutsalıdır. Cehaletle savaşmak çok daha zordur. Ancak insanlığa yaraşır bir davranıştır.
BİLGE İNSAN YETİŞTİRMEK
Cehalet karaçalıya benzer. Karaçalı en sert dikenli ağaçtır. Bütün gövde tepeden tırnağa en ince dallara kadar kısa, üç köşe dikenleriyle sıvalıdır. Karaçalı; bal renginden karaya dönüşürken dikenleri de sertleşir, demir çivi gibi olur. Çalının kökleri tuhaf köklerdir; derinlere iner, kıvrım kıvrımdır. Bir karaçalıyı topraktan söküp atmak zor bir iştir. Yapışmıştır toprağa, ayrılmaz.
Cehalet de karaçalı gibi yapıştı mı insana topluma söküp atmak zor bir iştir. Ve toplumsal bir miras olarak kuşaktan kuşağa aktarılır. Toplumsal mirasların en tehlikelisidir. Cehalet; nefret, öfke ve şiddet duygularını barındırır. İnsanlığın gelişmesinde önünde aşılması zor bir duvar gibi örülmüş duran nefret duygusunu, öfkeyi, şiddeti, yıkımı artırır ve insanlığın çok büyük felaketler görmesine neden olur.
Cehaletin karşıtı ise bilgeliktir. Bilge insanlar yetiştirebilen toplumlar; cehaletin yarattığı nefret, öfke ve şiddeti yok edebilir. Peki, bilge insan nasıl olur? Sevgi, hoşgörü, saygı, sorumluluk ve bilgi sahibi öğretmenlerin eğittiği insanlardır bilge insanlar. Egolarını dizginleyebilen, empati duygusunu çok sık kullanabilen ve yaşama olumlu bakan insanlardır. Bu insanlardan oluşan bilge toplumlar cehaletin kör kuyusuna düşmezler. Bilgi okumakla kazanılır ve cehaletin karanlığına güneş gibi doğar. Demek ki bilge insan yetiştirmek isteyen bir öğretmen önce okuyacak! Okuyacak ki aklından başka bir şeye inanmaya gerek duymayan insan yetiştirebilsin.
KIRMIZI ÇİZGİLER
İnsan, cehaletle savaşabilmesi için önce kendi cehaletini gidermeli. Epiktetos bundan yaklaşık 2 bin yıl önce bugün Pamukkale olarak bilinen Roma İmparatorluğu’nun bir şehri Hierapolis’te doğdu. Gençlik yıllarını köle olarak geçirdi. Söylentiye göre sahibi onu bilerek topal bırakmıştı. Onun felsefesine göre “Kimse birbirinden daha üstün ya da daha aşağı değildi. Zihnine önem verdiği, kendini geliştirdiği sürece herkes kıymetliydi.” Maddi koşullar onları bir göstermiyor olabilirdi ama zaten Epiktetos’a göre bu bir ölçüt de değildi. En nihayetinde kendisi bir köle olarak dünyaya gelmiş ancak düşünceleri sayesinde önce kendi içinde sonra da toplum içinde özgürleşmişti.
Kırmızı çizgilerini, güçlü yanlarını, duygularını iyi tanıyan insan yetiştirmeli öğretmenler. Neyi yapacağını değil neyi yapamayacağını bilen; sabrını, öfkesini, sevincini dengeleyebilen, empati duygusunu artırmayı, karşıyı anlamak için dinlemeyi öğrenebilen insan yetiştirmeli öğretmenler. Elbette işe önce kendinden başlamalı. Önce kendine ışık olabilen bir öğretmen çevresini kendi ışığıyla daha iyi aydınlatabilmeli.
ESİN KAYNAĞI
Kısacası biz öğretmenler okumalı, okuduklarımızı özümseyip yaşamımıza dahil etmeliyiz ki rol model olduğumuz öğrencilerimize ışığımızı yansıtalım. Kendini bilen, iyiyle kötünün farkını anlayabilen, sorup sorgulayabilen bir toplum oluşturduğumuzda büyük çıkarcı güçlerin birbirine düşürdüğü ülkelerden olmayız. Ki bize de bu yakışmaz mı? Teslim olmayı reddeden, birilerinin mandası olmayı kabul etmeyen, “Bağımsızlık benim karakterimdir” diyen tarihimizin en büyük lideri Başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk en büyük esin kaynağımız değil midir?

ABDULLAH YÜKSEL – EĞİTİMCİ-YAZAR
This entry was posted in Uncategorized. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *