Bir zafer ve uzlaşma belgesi: Lozan

Bir zafer ve uzlaşma belgesi: Lozan

CUMHURİYET – Prof. Dr. Hakkı UYAR – 24.07.2023

Türkiye’de Lozan’a ilişkin dolaşan şehir efsaneleri bir hayli fazladır. Bunun temel nedenleri Cumhuriyet karşısında Osmanlı’nın yüceltilmesi, Atatürk ve Cumhuriyetin başarılarının küçültülmesi siyaseti de bulunmaktadır. Bu bağlamda Sevr’i geçersiz ve yok sayarak Lozan’ı küçültme eğilimi yaygındır.
Lozan Barış Antlaşması, 24 Temmuz 1923’te imzalandı ve 23 Ağustos 1923’te TBMM’de oylandı. Oylamada red oyu verenler de oldu. Halk Fırkası milletvekili olan ve sonraki yıllarda önemli görevlerde de bulunan bu kişiler şunlardı: Kılıç Ali (Gaziantep), Ali Cenani (Gaziantep), Mustafa Necati (İzmir), Faik (Edirne), Şükrü Kaya (Menteşe), Hoca Esat (Menteşe), Besim (Mersin), Niyazi (Mersin), Vasıf (Saruhan), Zamir (Adana), Necip (Mardin), Faik (Tekirdağ), Yahya Kemal (Urfa) ve Şeyh Saffet (Urfa). Oylamaya katılan 227 milletvekilinden 14’ü red oyu verdi. Antlaşma, 213 oyla kabul edildi. Dolayısıyla oylamanın demokratik olarak yapıldığını söylemek gerekir.
Lozan’a hayır diyen milletvekillerinin temel eleştiri konusu Misakı Milli’den verilen tavizlerdi. Batı Trakya, Musul ve Hatay ve İskenderun’un Türkiye topraklarının dışında kalması özellikle bölge milletvekilleri tarafından eleştirildi. Antlaşma lehine konuşan isimlerin azlığı ve antlaşma aleyhine konuşan milletvekillerinin onlardan daha fazla olması dikkat çekicidir. Antlaşma lehine konuşan isimler Dışişleri Komisyonu Başkanı Yusuf Kemal Tengirşenk, Dışişleri Komisyonu Mazbata Muharriri Dr. Tevfik Rüştü Aras ile Dışişleri Bakanı ve Lozan Heyeti Başkanı İsmet İnönü’dür.
Konuşma sırasında Kurtuluş Savaşı üzerine İsmet Paşa’nın yaptığı tespit, yapılan her şeyin plan ve hesap işi olduğunu açık bir şekilde ortaya koymaktadır:
“Harekâtı Milliye’nin hiçbir safhasında hesapsız bir karar ve hesapsız bir cüret yoktur”.
İsmet Paşa uzun konuşmasının sonunda homojen bir vatanın elde edildiğini, dışarıya tanınan ve bizi kısıtlayan ayrıcalıklardan kurtulduğumuzu, tam bağımsızlığın sağlandığını belirtmekte ve bu devletin adının Türkiye olduğunu vurgulamaktadır.
İsmet Paşa vatanın harap ve fakir olduğunu, bunun içeride ve dışarıda bilindiğini ve bunu saklamaya çalışmanın anlamının olmadığını ifade etmektedir. İsmet Paşa’ya göre zayıf ve kuvvetli yanlarımızı bilmekte idik. Bunları bildiğimiz ve bu gerçeklikten kopmadığımız için hata yapmamıştık.
ANTLAŞMANIN KAZANIMLARI
Varmak istediğimiz yer milletler camiasında ilerleme ve çağdaşlaşama idi. Fakir ve harap olsak da kaynaklarımızı iyi kullanırsak, insan emeği ile bunları aşabilirdik. Bunlar insan emeği ile olabilirdi. O nedenle yılmadan ve sürekli çalışmak gerekiyordu. Bu yol bütün milletlerin yürüdüğü ve bizim de yürüyeceğimiz yoldu. Artık çalışma zamanı gelmişti.
Lozan’a hayır oyu veren milletvekillerinin eleştirdiği konuların önemli bir bölümü sonraki yıllarda çözüldü. Musul meselesi aleyhe çözülse de (1926) boğazlarda egemenlik Montrö ile 1936’da sağlandı; Hatay da önce 1938’de bağımsız oldu sonra da 1939’da Türkiye’ye katıldı. Borçlar meselesi de 1930’ların başında yeniden gözden geçirilerek indirime gidildi. Böylece aslında Lozan Barış Antlaşması nihai bir antlaşma olmanın ötesinde, Türkiye’nin tüm dış politika sorunlarını barışçı yollardan çözmenin başlangıç noktası oldu. Bu politika pasif bir barışçılığın ötesinde aktif bir barış politikası olduğu gibi aynı zamanda açık, şeffaf ve net bir şekilde Türkiye’yi çağdaş dünyanın eşit ve saygın bir üyesi haline getirmenin yolunu açtı.
Şunu unutmamak gerekir ki Lozan, Cumhuriyetle paralel ve onun ayrılmaz bir parçası, tam bağımsızlığın sağlayıcısı ve çağdaş Türkiye’nin habercisidir. Kutlu olsun.
PROF. DR. HAKKI UYAR
DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ
This entry was posted in ATATURK, CUMHURİYET - DEMOKRASİ - ÇAĞDAŞLIK, DEMOKRASİ-ÖZGÜRLÜK, LAİKLİK - CUMHURİYET - DEMOKRASİ, SİYASİ TARİH, TARİHE - AYDINLANMAYA - CUMHURİYETE NOT DÜŞENLER. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *