FEYM GRUBU MESAJI * BAŞKAN BIDEN 1915 OLAYLARINA “SOYKIRIM” DİYEREK ANAYASAL SUÇ İŞLEMİŞTİR”

BAŞKAN BIDEN 1915 OLAYLARINA “SOYKIRIM”
DİYEREK ANAYASAL SUÇ İŞLEMİŞTİR”


Gazeteci Uğur Dündar, Emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ söyleşisi;

Başkan Biden 1915 olaylarının soykırım olduğunu söyleyerek anayasal suç işliyor!.. Emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ, ABD Başkanı Biden’in 1915 konusundaki açıklamaları ve Türklere yönelik suçlamaları hakkında önemli değerlendirmelerde bulundu.


Değerli okurlarım,
Emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ ile bugünkü söyleşimizde, 1915 olaylarının ABD Başkanı Joe Biden tarafından soykırım olarak tanınmış olmasının, bu ülkenin anayasası ve iç hukuku açısından değerlendirmesini yapacağız. Ancak konuya, kısa süre önce New York’ taki bir mahkeme jürisinin eski Başkan Donald Trump’a karşı oy birliğiyle suç duyurusunda bulunması ve Trump’ın yargıç önüne çıkarılmasını ele alarak gireceğiz. Bunun nedeni de- söyleşimizden önce Sayın Elekdağ’ın bana anlattığına göre – New-York Mahkemesi Büyük Jurisi’nin bu kararıyla bir tabuyu yıkarak, eski başkanların yargılanabilmelerinin önünü açmış olması…
Bu gelişme Türkiye için şu açıdan önemli: Biden’in 1915 olaylarını soykırım olarak nitelemesi, tarihi gerçeklere aykırı olmasının yanı sıra ABD Anayasası’nın dört maddesini de ihlal etmektedir. Bu durumda, Başkanlığı sona erdikten sonra, Biden’a karşı anayasayı ihlal suçu işlemekten dolayı dava açılabilir mi? Söyleşimizde bu tartışmalı konu hakkında fikir egzersizinde bulunacağız…

UĞUR DÜNDAR U.D.: Sayın Elekdağ söyleşimize, ABD’ nin siyaset ve hukuk tarihinde yeri olacağı anlaşılan “Trump Davası’nın kısa izahıyla başlayalım.
ŞÜKRÜ ELEKDAĞ Ş.E.: Trump, Amerikan tarihinde kendisine yöneltilen bir suçlama nedeniyle yargıç önüne çıkan ilk eski ABD başkanı olmuştur. Trump, cinsel ilişki yaşadığı porno yıldızı Stormy Daniels’a 130 bin dolar “sus payını” avukatı yoluyla ödemiştir. Ancak bu meblağı avukatına yaptığı “yasal bir Ödeme” olarak kayda geçirmiştir. Bu nedenle sahtekarlık suçuyla itham edilmektedir.
U.D.: ABD hukukunda görevdeki başkanlara ve eski başkanlara dokunulmazlık sağlayan bir hukuki düzenleme var mı?
ABD’DE BAŞKANLARIN DOKUNULMAZLIĞI HUKUKİ BİR YORUMA DAYANIYOR
Ş.E.: ABD Anayasası, bir başkanın azil işlemi uyarınca Kongre tarafından “ağır suçlar ve kabahatler “ nedeniyle görevden nasıl alınabileceğine dair bir hükmü içeriyor, bunun dışında başkana cezai bir kovuşturmaya karşı dokunulmazlık sağlayan bir hüküm içermiyor. Bu konuda Adalet Bakanlığı 1973’ te, Başkan Nikson’ nun karıştığı Watergate Skandalı nedeniyle hazırladığı bir notta “Anayasa’da saptanmış görevlerini yapamayacağı nedeniyle bir başkana cezai kovuşturma uygulanamayacağını” belirtmiş. Başkan’ın dokunulmazlığı bu hukuki yoruma dayanıyor. Eski başkanlara gelince, onlar geleneksel bir düzenlemeden yararlanıyor. Eski iktidarlara karşı intikam duygusuyla hareketi engelleyen bir düzen… Trump’a karşı New York Savcısı tarafından hazırlanan iddianame (indictment)  ile bu gelenek yıkılmış oluyor.
U.D.: Peki, Trump’a karşı başlatılan bu cezai kovuşturma, başkanlık görevi sona erdiği zaman Biden için de anayasayı ihlalden dolayı bir suçlama ve yargılama süreci başlatılmasına bir emsal teşkil eder mi?
Ş.E.: Bu konu tartışmalı. Çünkü, Trump’a açılan dava, daha başkan olmadan işlediği bir sahtekarlık suçuna dayanıyor. Tatbikatta bir eski başkana, görevdeyken aldığı kararlar nedeniyle suçlama ve yargılama süreci başlatılamıyor. Ancak Trump’a açılan davanın seyri ve açılması muhtemel davalar, halen tartışmalı olan bu konuya ışık tutabilir.
U.D.: Şimdi Başkan Biden’ın anayasa ihlallerini inceleyelim…
BAŞKAN BIDEN 1915 OLAYLARINA “SOYKIRIM” DİYEREK ABD ANAYASASININ DÖRT MADDESİNİ İHLAL ETMİŞ VE ANAYASAL SUÇ İŞLEMİŞTİR
Ş.E.: Başkan Biden 2021 ve 2022’de yapmış olduğu 24 Nisan açıklamalarıyla 1915 olaylarını soykırım olarak tanımlayarak Osmanlı devletini ve yöneticilerini, suçların en ağır ve iğrenciyle suçlamış ve bu haksız, temelsiz iddiasıyla Türk milletini derinden rencide etmiştir. Kendisini demokrasinin ve hukukun üstünlüğünün baş savunucusu olarak gören Başkan Biden, bu tutumuyla Türk tarihini pervasızca lekelemeye yeltenirken, korumakla yükümlü olduğu ABD Anayasası’nın dört maddesini açıkça ihlal etmek suretiyle anayasal bir suç işlemiştir.
U.D.: Biden, ben Türkleri değil “Osmanlı İmparatorluğunu ve yöneticilerini suçladım, Türkleri rencide etmek gibi bir kastım yok diyemez mi?
Ş.E.: Bu, geçerli bir argüman değil!.. Çünkü Osmanlı diye bir etnisite yoktur. Osmanlı bir hanedanın ismidir. Osmanlı devletini kuranlar Türklerdir ve onlar bizim ecdadımız, biz de onların torunlarıyız. Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı İmparatorluğu'nun en büyük ardıl devletidir; “Duyunu Umumiye” borçlarını ödemiştir. Ermeni teröristler, diplomatlarımız ile yakınlarını şehit ederken cinayetlerini “Osmanlı’nın torunlarını öldürüyoruz” duygusuyla işlemişlerdir.
U.D.: Doğru. Biden sorumluluktan kaçamaz…
OSMANLI İMPARATORLUĞU VE YÖNETİCİLERİ HAKKINDA BİR DAVA SÜRECİ YÜRÜTÜLMEMİŞ VE YETKİLİ MAHKEMECE BU SUÇUN İŞLENDİĞİ HÜKME BAĞLANMAMIŞTIR
Ş.E.: Belirttiğim gibi Başkan Biden 24 Nisan açıklamalarıyla ABD Anayasası’nın şu dört maddesini açıkça ihlal etmiştir:
Birincisi, ABD Anayasası’nın Senato tarafından onaylanan uluslararası anlaşmaları ABD iç hukukunun bir parçası yapan VI. maddesinin ihlalidir. Uluslararası bir suç olan “soykırım” 1948 yılında Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu tarafından oybirliğiyle kabul edilen “BM Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi” ile kodifiye edilmiştir. Türkiye’nin 31 Temmuz 1950’de taraf olduğu bu sözleşme, ABD Anayasası’nın VI. maddesi gereğince, 11 Kasım 1988’de Senato tarafından onaylanmak suretiyle ABD iç hukuk yapısında soykırım suçunu düzenlemiştir. 140 devlet tarafından kabul edilen ve hukukta “jus cojens”(buyruk kural) niteliği kazanan bu sözleşmeye göre, bir eylemin soykırım sayılması için yetkili mahkeme tarafından suçun maddi ve manevi unsurlarının kanıtlanması ve bilhassa suçun özel kasıtla (dolus specialis) işlendiğinin saptanarak yetkili mahkeme tarafından hükme bağlanması gerekir. Osmanlı İmparatorluğu veya yöneticileri hakkında böyle bir dava süreci yürütülmemiş ve yetkili bir mahkeme tarafından suçun işlenmiş olduğu hükme bağlanmamıştır. Bu durumda Başkan Biden 24 Nisan açıklamasıyla hem ABD Anayasası’nı hem de ABD iç hukukunu ihlal etmiş olmaktadır.
İkincisi; ABD Anayasası’nın “Beşinci Değişikliği’ni içeren maddesinin ihlalidir. Hukukun temel bir ilkesi olan “masumiyet karinesini garanti altına alan bu madde, adil bir şekilde yargılanıp bir mahkeme tarafından mahkum edilmeyen “hiçbir kimsenin idam cezasıyla veya kamu ahlakına aykırı bir suçla suçlanamayacağını” öngörür. Böylece Başkan Biden, 24 Nisan açıklamasıyla ABD Anayasası’nı ikinci kez ihlal etmiş olmaktadır.
Üçüncüsü, ABD Anayasası’nın 1. maddesinin 9. bölümünde yer alan “kanunilik ilkesinin” ihlalidir. Bu bölümde, “suç ve eylem sonrasında yürürlüğe giren yasaların” (ex post facto laws) kabul edilmesi ve cezai yaptırımların geçmişe dönük olarak uygulanması yasaklanmaktadır. Bu maddeye göre; işlendiği zamanın hukukuna göre suç teşkil etmeyen bir eylem, sonradan bir kanunla suç olarak kabul edilmesiyle, suç oluşturmaz. “Soykırım” bir sözcük, kavram ve kodifiye edilmiş bir uluslararası suç olarak 1915’te mevcut değildi. “Soykırım’ bir suç olarak ilk defa BM Genel Kurulu’nun 11 Aralık 1946 tarihli ve “(1)” simgeli belgesinde tanımlanmıştır. Sonra da 9 Aralık 1948’de kabul edilen BM Soykırım Sözleşmesi ile kodifiye edilmiştir. Bu nedenle Başkan Biden'in 24 Nisan açıklaması ABD Anayasası’nın I. maddesinin 9. bölümünün ruhuna da aykırıdır..
U.D.: Bunlar gerçekten güçlü argümanlar…
Ş.E.: Şimdi en can alıcı noktaya, dördüncü ihlale geliyorum. ABD Anayasası’nın Değişik 14. Maddesinin “eşit koruma” klozu, “hiçbir Amerika Birleşik Devleti vatandaşının ayrıcalıklarını veya dokunulmazlıklarını azaltacak herhangi bir yasa yapılmayacağını veya uygulanmayacağını, herhangi bir kişinin yasal bir süreç olmaksızın, hayattan, özgürlükten veya mülkiyetten mahrum edilemeyeceğini” öngörmektedir. Ermeni soykırım iddiasını bir gerçek olarak ileri süren Başkan Biden’ın seçim kampanyasından itibaren bu yolda sıkça yaptığı açıklamaları, Amerikalı Türkleri insanlıktan arınmış kötü kişiler olarak damgalamış, hedef olarak göstermiş ve onlara karşı şiddeti teşvik etmiştir. Can ve mal güvenlikleri tehdit altında olan Amerikalı Türklerin “eşit korunma hakları” bu şekilde ihlal edilmiştir.
Nitekim Başkan Biden’ın Ermeni tezini destekleyen söylemi, sözde 1915 Olaylarının intikamını almak isteyen Ermeni ırkçıları Türk Amerikalıları tehdit etmeye ve onlara fiziksel zarar vermeye teşvik etmiştir. 1 Kasım 2020’ de üç Ermeni milliyetçisi, nükleer bilimi alanında çalışan Türk kökenli bir MIT profesörüne Harvard Üniversitesi’nde yaptığı konuşmanın ardından saldırmışlardır. Üç gün sonra, 4 Kasım 2020’de, Glendale’li etnik bir Ermeni olan William Stepanyan, Beverley Hills’teki Cafe İstanbul’da mülkleri tahrip etmek ve restoran çalışanlarına fiziksel olarak saldırmak ve aşağılamak gibi nefret suçundan tutuklanmıştır. Bu meyanda sözde Ermeni soykırımının intikamını almak için hortlayan Ermeni terörizminin Amerika’da ürkütücü ve caniyane bir geçmişi olduğu unutulmamalıdır.
Ermeni teröristler 1973-1982 yılları arasında iki başkonsolosumuzu, bir konsolosumuzu ve bir de fahri konsolosumuzu alçakça öldürdüler. Bu bakımdan Başkan Biden’ın 24 Nisan açıklamalarının, Amerikalı Türkleri Amerikan kamuoyu gözünde popülist olmayan bir toplum grubuna dönüştürme ve bu suretle intikam peşinde koşan Ermeniler için meşru bir zemin hazırlamak gibi tehlikeli bir fonksiyonu olmuştur. Bu durum, Ermeni tezini reddeden Amerikalı Türklerin, Ermeni kökenli Amerikalılar tarafından tehdit edilmelerine, korkutulmalarına ve şiddete maruz kalmalarına yol açmaktadır. Bunun anlamı, Başkan Biden’ın 24 Nisan açıklamalarının, Amerikalı Türklerin Anayasa’nın 14. Değişik Maddesinden kaynaklanan “eşit korunma hakkını”açıkça ihlal ettiğidir. Belirtmiş olduğum bu dört ihlal, reddi mümkün olmayan gerçekleri yansıtıyor.
BIDEN’IN 24 NİSAN AÇIKLAMALARI ABD ANAYASASI VE İÇ HUKUKU AÇISINDAN YARGISIZ İNFAZDIR
Bu nedenle Başkan Biden’ın 24 Nisan açıklamalarıyla yaptığı, ABD Anayasası ve iç hukuku açısından yargısız infazdır. ABD Anayasası'nın II. maddesinin 3. bölümüne göre “yasaların sadakatle uygulanmasına özen göstermekle yükümlü” olan Başkan Biden bu görevini yerine getirmemiş ve belirttiğim dört anayasa ihlali ile suç işlemiştir.
U.D.: Bu yargısız infaz konusunu önceki bir söyleşimizde de ele almıştınız. Bu sefer yeni argümanlarla tezinizi takviye etmişsiniz.
Ş.E.: Biden’ın 24 Nisan açıklamalarının yargısız infaz olduğunu ortaya koyan önemli bir olgu daha var. Bugüne kadar, yetkili bir uluslararası mahkeme kararı olmadan hiçbir zanlı soykırımla veya onun kadar ağır bir suç olan “insanlığa karşı suçla” suçlanmamıştır. Nitekim Nürenberg Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi, insanlığa karşı suçlarla suçlanan Alman Nazilerinin ileri gelenlerini suçlu bulmuş ve bunlardan 22 tanesini ölüme mahkum etmiştir. Keza Ruanda ve Yugoslavya çatışmaları sırasındaki soykırım zanlıları, BM tarafından 1983’te kurulan Ruanda ve Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemeleri tarafından soykırım suçuyla mahkum edilmişlerdir. Bosnalı Sırpların lideri Radovan Karaciç de yakalandıktan sonra Lahey Savaş Suçları Mahkemesi tarafından Serebenitsa soykırımından sorumlu tutuldu, ayrıca Bosna Savaşı sırasında insanlığa karşı suç işlemekten suçlu bulunarak 40 yıl hapse mahkum edildi. İnsanlığa karşı suçlarla itham edilen Saddam Hüseyin için dahi hukukun icaplarının yerine getirilmesi amacıyla bir Irak Özel Mahkemesi kurulmuştur.
U.D.: Şimdi Başkan Biden’ın 24 Nisan açıklamalarıyla anayasal bir suç işlediği tezinizden Türkiye’nin nasıl yararlanacağı konusuna odaklanalım.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN, BIDEN’IN ANAYASAL SUÇ İŞLEDİĞİNİ DÜNYAYA DUYURMALIDIR
Ş.E.: Atılacak adımların başında; Başkan Biden’ın 24 Nisan açıklamalarıyla ABD Anayasası’nı ihlal ederek suç işlediğinin; bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından dünyaya duyurulması gelmektedir. Bu konuda Cumhurbaşkanı’nın yapacağı açıklamada ihlaller detaylı şekilde ele alınmalı ve Biden’ın yaptığının yargısız infaz olduğu vurgulanmalıdır. Dışişleri Bakanlığı da ABD açıklamasına mutaden verdiği cevapta bu husuları ve ayrıca Başkan Biden’ın 24 Nisan açıklamalarının ırkçı Ermeni unsurlarının intikam hırslarını bilediğini ve Amerikalı Türkleri tehdit altında bıraktığını belirtmelidir.
U.D.: Bu konuda ABD’ deki Türk-Amerikan derneklerine de ciddi iş düşüyor. Onlarla temasınız oldu mu?
ABD’DEKİ TÜRK AMERİKAN DERNEKLERİ DE HAREKETE GEÇİYOR
Ş.E.: Türk-Amerikan Dernekleri Kurulu (ATAA) Mütevelli Heyeti Başkanı Profesör Ülkü Ülgür ve derneğin Kalifornia’daki temsilcilerinden Ergun Kırlıkovalı ile temasım oldu. Görüşlerime çok sıcak baktılar ve derhal değerlendireceklerini söylediler. Konunun bir başka boyutu daha var. Bu da eski bir ABD başkanına suçlama ve yargılama sürecinin başlatılıp başlatılmayacağı meselesi… Biden’ın anayasal suç işlediği perspektifinden hareketle, bu konuda akademik araştırma yapılmasına ilgi duyuluyor. Bir Amerikan üniversitesinde bu konuda tarihçilerin ve hukukçuların katlacakları sempozyum yapılması önerisi hakkında fikrim soruldu. ATAA da bu konuda bir komite kurarak çalışmayı planlıyor.
This entry was posted in ABD - AB - EMPERYALIZM, ERMENİ SORUNU, FEYM GRUBU ÇALIŞMALARI. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *