ÂDEM İLE HAVVA * Bölüm 1 / 2

ÂDEM İLE HAVVA * Bölüm 1


Jeologlar en geniş bilimsel kanıtlara dayanarak
dünyanın 4-5 milyar yaşında olduğunu söylüyorlar.

İnsan (Homo) cinsine ait türlerin tarihi günümüzden 2.8 milyon yıl öncesine kadar uzanır. Homo sapiens (modern insan) dışında bütün türleri yok olmuştur.

Tevrat, İsa Mesih’in doğumundan yaklaşık olarak 1500 yıl kadar önce Tanrı tarafından İbrani halkına bildirilmiştir. Yani 3 bin 522 yıl önce. Ama İnancın En güzel Tarihi’nde (İş Bankası Kültür Yayınları, s.8) (*) ise Musa’ya tek Tanrı’nın 3 bin 300 yıl önce bildirildiği yazıyor.

33 yaşında ölen Hz. İsa 30 yaşında peygamber olduğuna göre, Hıristiyanlık bu yıl 1982 yaşındadır. İslam 1412 yıl önce inmiştir.

Şimdi Âdem ve Havva’nın nasıl yaratıldığına,
cennetten neden ve nasıl kovalandığına gelelim:

Hikmetinden sual olunmaz derler ya, Kuranıkerim’de Hicr Suresi’nin 28.-29. ayetinde, “Ben kuru bir çamurdan, şekillendirilmiş balçıktan bir insan yaratacağım. Onu düzenleyip içine ruhumdan üflediğim zaman onun için hemen saygı ile eğilin” buyurur. Yani Tanrı, bir heykeltıraş gibi yerden çamur alıp buna insan biçimi veriyor ve bu nesnenin içine kendi ruhunu üfleyerek Âdem’i yaratıyor. Tanrı, ilk yarattığı eş Lilith asi davrandığı için daha sonra yedinci gün Âdem’in kaburga kemiğinden Havva’yı yaratıyor. “Ve Rab Tanrı dedi: Âdem’in yalnız olması iyi değildir; kendisine uygun bir yardımcı yapacağım.” (Tevrat, Tekvin “Yaratılış”: 18)

CENNETTEN KOVULMAYLA İLGİLİ AYETLER:

Bakara Suresi 35. Ayet: Dedik ki: “Ey Âdem! Sen ve eşin cennete yerleşin. Orada dilediğiniz gibi bol bol yiyin, ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.”

– Yasak ağaca yaklaştıkları için Tanrı, Âdem ve Havva’yı zalim olmakla suçluyor.

Bakara Suresi 36. Ayet: Derken, şeytan ayaklarını oradan kaydırdı. Onları içinde bulundukları konumdan çıkardı. Bunun üzerine biz de “Birbirinize düşman olarak inin. Sizin için yeryüzünde belli bir süre barınak ve yararlanma vardır” dedik.

– Tanrı, kendisine itaat etmedikleri için Âdem ve Havva’yı birbirine düşman kılıyor.

Arâf Suresi, 20. Ayet: Derken şeytan, kendilerinden gizlenmiş olan avret yerlerini onlara açmak için kendilerine vesvese verdi ve dedi ki: “Rabbiniz size bu ağacı ancak, melek olmayasınız ya da (cennette) ebedi kalacaklardan olmayasınız diye yasakladı.”

– Âdem ve Havva, Tanrı’nın yasağına karşı gelip ona karşı asi oluyorlar.

Arâf Suresi, 22. Ayet: Bu suretle onları kandırarak yasağa sürükledi. Ağaçtan tattıklarında kendilerine avret yerleri göründü. Derhal üzerlerini cennet yapraklarıyla örtmeye başladılar. Rableri onlara, “Ben size bu ağacı yasaklamadım mı? Şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi?” diye seslendi.

Sonuç olarak: Tanrı, Âdem ve Havva’yı cennetten kovarak kutsallıklarını geri alıyor. Âdem ve Havva, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın iddia ettiği gibi, kutsal ve dokunulmaz değildir. Onlar da bizim gibi insandır. Cennetten iyi ki kovuldular!.. Dünyayı şenlendirdiler!


(*) La plus belle distoire de Dieu (Editions du Seuil, Paris)


ÂDEM İLE HAVVA * Bölüm 2

Adbilim (onomastik, isimbilim) halkların, ulusların kültür ve geleneklerinin derinliklerine ulaşmak için bir dalgıç gibidir. Yahya’nın karşılığı Yuhanna, Jean ve John’dur. Yunus, Jonas’tır. Zachari, Zakarya ve Zekeriya’dır. Bu benzerlikler bazı halkların aynı dinsel ve etnik çevrim içinde bulunduklarını gösterir.

ÂDEM: Hitit ve Lübnan Tanrısı Adama ya da Adamo. Ama asıl kaynak Sümer mitolojisidir.

“Ti” Sümercede hem “yaşatmak” hem de “kaburga kemiği” anlamına gelir. Ninti adı ise “yaşatan kadın” ve “kaburga kemiğinin kadını” anlamına gelir. Ninhursag tarafından Enki’nin vücudunu iyileştirmek için yaratılan sekiz tanrıçadan biridir. Enki yasak çiçeklerden yemiş ve bu sebeple Ninhursag tarafından lanetlenmişti. Ninhursag onu iyileştirmek için diğer tanrılar tarafından ikna edilir. Bu hikâye daha sonra Tevrat’ın Tekvin (yaratılış) bölümünde anlatılan Âdem ile Havva’nın yaratılış hikâyesinin kaynağı olmuştur.

HAVVA / PUDU HEPA / DUDU HEPA / DUDU HAPPA: “Yerel isimlerde devam eden bir kültür vardır. Ait olunan tarihsel kök kültürler isimlerde taşınır.”(*)

Mitoloji sözlüğünde Hepatut’un eski Grek kültürüne Hebe olarak geçtiğini ve Batı’da Eve’e dönüştüğünü yazıyor. Bilindiği gibi Fransızca ve İngilizcede Eve, Havva anlamına gelmektedir. Havva adı geçmişte yaygın bir kadın adıydı. Bizim ailenin ana tarafında Hapa adı vardır.  Başka yerde Hapa adını hiç duymadım.

Zaman içinde Pudu Hepa ismi dil ve fonetik özellikler ile önce ayrılmış, sonrasında ise biraz daha farklılaşmış, Dudu ve Happa şeklini almış.

İsim köklerinin mistik yanı ise mitolojiye dayanmaktadır.

Büyük güneş tanrıçası Arinna’nın adı Hitit yazıtlarında Hepa, Hepat ya da Hepatu olarak geçer. “Hepa” ile başlayan bu üç ad, Hebe olarak Yunanlaşmıştır. Tevrat’ta Hepa, ilk insan olan Âdem’in karısı Havva olmuştur.

Dudu ve Happa isimleri az önce tarif ettiğimiz coğrafyada kadın ismi olarak kullanılmıştır. Cumhuriyet döneminde bu isimler pek kullanılmaz olmuştur. Ancak Dudu (halamın adı) ve Happa (annemin dayı kızı, Deli Hapa) isimleri Pudu Hepa isimli Hitit kraliçesinin adından gelmektedir.

Deli Hapa, Mersin’de, 1500 metre yükseklikte, Toros Dağları’nda, Demirışık köyünde yaşayan, annemin dayısı Çerkez Mahmut’un kızıydı. Püfür püfür cüvere (sigara) içtiği ve dobra konuştuğu için “Deli” lakabıyla anılırdı. Adının neden Hapa olduğunu, Demirışık ve Arslanköy’ün halkının Hitit kökenli olduklarını hep düşünmüşümdür. Arslanköy’ün eski adı Efrenk’tir. (Vikipedi’de Efrenk için “Yuvaklama, taş bir silindirin damdaki toprak üzerinde yuvarlandırılarak toprağın sıkıştırılmasıdır” diye yazıyor ama anlamının daha başka bir şey olduğunu düşünüyorum.) Toros Dağları’nın insanları beyaz tenlidir, seyil (sahil) insanlarına pek benzemezler.

Soru şu: Hitit tanrıçası Hepatut tektanrılı dinlerin kutsal kitaplarında neden Havva Ana’ya dönüşmüştür? Hitit ve Lübnan tanrısı Adama (Adam) aynı metinlere nasıl oluyor da Âdem (Adam) olarak giriyor ve birlikte insanlığın atası oluyorlar? Diyanet İşleri Başkanlığı mensupları biraz mitoloji ile Jean Bottéro’nun kitaplarını okumalıdır. Acaba imam hatip okullarında ve ilahiyat fakültelerinde başta Mezopotamya mitolojisi olmak üzere Doğu ve Batı mitolojilerini okuyorlar mı?

***

Şimdi İş Bankası Kültür Yayınları’nın sürdürdüğü “…En Güzel Tarihi” dizisinin ilk kitabı olan Dünyanın En Güzel Öyküsü’nü (Tarihi’ni) Telos Yayınları’nı yönettiğim sırada 1996 yılında yayımlamıştım. İnsanın kökeni üzerine Hubert Reeves, Joël de Rosnay, Yves Coppens ve Dominique Simonnet adlı bilimcilerin ortaklaşa kotardığı müthiş bir kitaptır. Bu kitabın “Havva ve Elma” bölümünden (s. 145-146) birkaç satır aktarıyorum:

– Âdem’le Havva’yı öykümüzün içinde nereye yerleştirirdiniz?

– Bana göre onlar 3 milyon yıl önce, Doğu Afrika’nın hoş kokulu savanlarında, sözünü ettiğimiz fay hattının yanında yaşamakta olan Homo habilis’ler olurdu. Bu bölge, insan konuşup avlanmaya başladığı sıralarda gerçek bir cennet görünümünde olmalıydı.

– Yılanlar ve elmalarla birlikte?..

– Evet, “dum” elmaları, yani palmiyelerin meyveleri. Yılanlara gelince, eh, o bakımdan da eksik var sayılmaz… Ama kutsal kitabı bilimle çakıştırmaya çalışmayalım boşuna; bunun anlamı yok…

Ama bu olaydan çıkarılması gereken önemli bir insanlık dersi var: Âdem babamız, şeytana kanıp kendisine elma yediren Havva anamıza karşı “maçoluk” yapmayarak kadına saygılı zarif bir erkek olduğunu kanıtlamıştır!


(*) Ertuğrul Çay (İnternet)

Cumhuriyet – Özdemir İnce – Âdem ile Havva yazısı – 1 / 2 Bölüm alıntıları – https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/ozdemir-ince/adem-ile-havva-yazisi-1-1903370
https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/ozdemir-ince/adem-ile-havva-yazisi-2-1903769

This entry was posted in DİN-İNANÇ, GEÇMİŞİN İÇİNDEN. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *