Naci Kaptan / 23.02.2021
Yokluk, yoksulluk, işsizlik, pahalılık toplumun emekçi kesimlerini ve emeklileri sardı. Pandemi nedeniyle işsiz ve aşsız kalan insanlar yaşam umutlarını kaybettiler. Ülkenin dört bir yanından iç yakan intihar haberleri geliyor.
Önce evlerindeki az kullandıkları eşyaları sattılar, daha sonra gerekli olan eşyaları ve Kitapları sattılar… Müzisyenler canlarından çok sevdikleri, ekmek parası olan müzik enstrümanlarını sattı. Sıra çocuklarının oyuncaklarına geldi. Ve en sonunda umutlarıyla birlikte yaşam sevinçlerini satmadılar, bedelsiz verdiler. Yaşamla vedalaşarak sessiz sedasız gidiverdiler.
Işıl Özgentürk intiharları şöyle yazdı;
“Gün geçmiyor ki gencecik bir kız, meslek sahibi gencecik bir erkek, gencecik bir çift son derece kararlı bir biçimde yaşamı terk ediyor. İşsizlik, yaşamın giderek anlamsızlaşması, işini yaparken uğranan haksız muamele, aşağılanma, açlık, en çok genç nüfusu tehdit ediyor. Bunların çok azını işitiyoruz.
Oysa bir kulak kabartın; çevremizde, üç adım ötemizde genç insanlar intihar ediyorlar. Bir buçuk yaşındaki çocuklarını komşuya bırakıp intihar eden karı-kocayı hemen unutuverdik. Uludağ’da koluna serum bağlayarak ölüme koşan genç doktor,Bir haftadır yeniden baktığım ikinci fotoğraf ise gencecik bir kıza ait. Merve Kaçmış, gencecik bir arkeolog. Dürüst, dinsel inançları kuvvetli bir genç kız. Benim de memleketim Gaziantep’te Zeugma Müzesi’nde çalışıyordu.
Adı Leyla Pınar idi, 28 yaşında. Elbistan doğumlu. Sarı uzun saçları, yeşil elma gibi gözleri vardı. Sahnede peri, hayat içinde ise unutulmuş bir şarkı gibi gezerdi. Okuduğu oyunculuk bölümünü, bursu kesildiği için yarım bırakıp çalışmak zorunda kalmıştı. En büyük tutkusu tiyatro, kitap, müzik ve danstı. İki arkadaşıyla bir oda bir salon evde nefes almaya çalışıyordu. Kendi yazdığı, yönettiği, dekorlarını, kostümlerini kendisinin kotardığı doğa-çevre-hayvan üstüne metinleri hayata katıyor, çocuk tiyatrosu yaparak yaşama tutunuyordu. 6 aydır sahneler, salonlar, okullar kapalıydı.
Geçen hafta evindeki tüm kitaplarını satmak zorunda kalmıştı. Son parası ile mahalle bakkalından aldığı balonları şişirip çocuklara dağıttığı biliniyor. Ve siyah bir kartonun üstüne, palyaço makyajı yaparken kullandığı malzemelerle “boğuluyorum” diye yazarak yaşama veda etti. Cami avlusunda mahallenin çocukları ve ev arkadaşlarından başka kimseler yoktu.”
***