Jean Meslier (1664-1729)
18. yüzyılın başlarında, devrimci
demokrat nitelikteki aydınlanmacı
Materyalist filozof ve ütopik komünist Jean Meslier feodal mutlakiyet düzenine, dine ve kiliseye karşı mücadele başlattı. Meslier, köyde yaşayan emekçi bir dokumacının çocuğu olarak dünyaya geldi. Reims’de dini eğitimini tamamlayan Meslier 1689’da Etrepigny’de papazlık görevine başladı.
Köylülerle birlikte yaşaması, emekçilerin nasıl sömürüldüklerini bizzat görmesi onun uyanmasına ve kendisini dini ideolojiden kurtarmasına yol açtı. 1716’da Etrepigny’nin sahibi senyör Toully’ya karşı kürsüden konuşma yaptı ve köylülere zalim davranışından dolayı mahkûm etti. Meslier’nin emekçilerden yana bu davranışı Reims başpiskoposunun öfkesini üzerine çekti.
Köy yoksullarının özlemlerini dile getiren felsefi ve siyasal düşüncelerini Meslier Vasiyetname de topladı. Bu yazıların kopyaları ilkönce 18. yüzyılın otuzlu yıllarda elden ele dolaştı. Voltaire bu yazılardan seçmeler oluşturarak 1762 yılında basımını gerçekleştirdi. Vasiyetname’nin tamamı ilk kez 1864 yılında basıldı.
Meslier’in öğretileri jakoben diktatörlüğün devrimci şimşeklerini haber veren ufuk şimşekleriydi. Meslier’nin mücadeleci görüşleri burjuvazinin felsefe tarihçileri arasında ürküntü yarattı. Öğretileri bu yüzden es geçildi, adı felsefe kitaplarına giremedi. Tüm bunlara rağmen, o, 18. yüzyılım ilk Fransız materyalisti ve tanrı tanımazı olarak anılmalıdır.
Vasiyetname 18.yüzyılın olağanüstü tanrısızlık dokümanıdır. Burada Meslier, insanlan gücü yettiğince uyarmak ve her türden batıl inançtan kurtarmak için kaleme sarıldığını belirtir. Dinin ortaya çıkışı ile ilgili bir soruya Meslier aydınlanan bir insanın cevabını verir.
“Dinler bilinçsizlik, batıl inanç ve ilahi güçlere tapmanın yanı sıra, halkın sömürücüler tarafından ezilmesinin sonucu doğmaktadır. Tüm bunlar kurnaz ve hokkabaz politikacılarca düşünülmüştür. Aynı zamanda bu dünyanın prensleri ve zorbaları halkı baskı altına almak ve kendi amaçlan doğrultusunda yönlendirebilmek için bu buluşları (dinleri) kendi yasalarıyla ayakta tutmaktadırlar.”
Meslier, dinin halkı baskı altına almak ve sömürmek için kullanılan bir gerekçe olduğunu çok iyi anlamıştı. Vasiyetname ‘sinde özlemini dile getiren Meslier, “tüm dünya zorbalarının ve soylularının, rahiplerin bağırsaklarından yapılmış ilmiklerle boğulmalarım” ister. Bütün dinler Meslier’ye göre insan buluşudur. Bundan dolayı da saçma, hayal ve yalandır.
Doktorlarınızın ve rahiplerinizin, tanrının büyüklüğü, etkisi ve kutsallığı hakkındaki ısrarlı konuşmaları sizi boyun eğmeye zorlamak içidir. Tanrının sözü edilen mucizeleri, cennetin hazları ve cehennemin acıları hepsi birer fanteziden, yalandan ve uydurulmuş palavradan başka bir şey değildir. Bunlan önce kurnaz politikacılar icat ettiler, sonra şarlatanlar, gerçekmiş gibi haykırdılar, bilinçsizler ve cahiller de körü körüne inandılar. Hükümdarlar ve güçlüler ise önce bu hurafelere, yalanlara, palavralara ve şarlatanlıklara tahammül ettiler, sonra da halkı baskı ve sömürü altında tutabilmek için bunları kendi yasalarıyla korudular.
incilin ve dinlerin tarihini iyi bilen Meslier, Hıristiyan, Musevi ve diğer dinleri keskin gözlemleriyle eleştirdi ve onların “kutsal” ve “gerçek” olmadığını, “mucizeler” de yaratmadığını ortaya çıkardı. Aynı şekilde Eski Ahit’teki “tanrı buyruklarını”, “tanrı elini” ve Hıristiyan dininin dogmalarını eleştiriye tabi tuttu. Dinin halkı nasıl uyuşturduğunu açık ve renkli bir dille anlatan Vasiyetname , feodal düzendeki devlet ve kilise ilişkisini açığa çıkarıyor.
Meslier Fransa’daki tüm kuvvetin, malların, zenginliklerin, sefahatin ve eğlencenin zenginlere ve soylulara ait olduğunu kızgın bir dille belirtiyor. Halka ise yalnız sefalet, sıkıntı, felaket ve kahredici iş kalıyor. Köylüler, soylular ve zenginler için çalışırken, kendileri bir ekmeğe muhtaç haldedir.
Kitlelerin içinde bulundukları sömürü düzenini etraflı bir şekilde anlatan Meslier, zenginlerle yoksullar, çalışanlarla tembeller arasındaki isyan ettiren farkı açıkça ortaya koyuyor. Meslier bu adaletsiz düzenin kilise tarafından korunduğunu ve kutsandığını da belirtiyor. Meslier buradan tanrıtanımaz bir sonuç çıkarıyor:
“Hıristiyan dini insanlar arasındaki bu büyük anlamsız eşitsizliğe tahammül ettiği, hatta desteklediğine göre, bu, bu dinin tanrı tarafından gönderilmiş olamayacağını gösteren iyi bir kanıttır. Her çıplak gözün de rahatlıkla görebileceği gibi, sonsuz erdeme sahip olan tann bu kadar açık bir adaletsizliği yaratamaz, kutsayamaz ve ayakta tutamaz.”
Büyük bir hicivci olan Meslier, feodal düzeni fena halde eleştiriye tabi tuttu. O günün Fransa’sının yanı sıra diğer ülkelerde de bir insan kategorisinin olduğunu belirten Meslier bunlann topluma yarar getirmediklerini, aksine zararlı olduklarını vurguladı.
Hiçbir şey yapmayan zenginler emeklilik maaşlarını almanın yanı sıra topluma kazanç sağlamadıkları gibi, halkı da solucanlar gibi yiyip bitiriyorlar. Bu zararlı tembeller tabakasına, ister beyaz ister siyah olsun tüm ruhban sınıfını ekleyen Meslier, özellikle Manastır başpapazlarını, başrahibeleri, kilise hukukçularını, tüm keşiş ve rahibeleri bu katogoriye koyar.
Meslier’e göre din, halka en büyük zararı, tiranlığı desteklediği için veriyor. Halkların büyük bir çoğunluğu hükümdarlar ve kibirli zalimlerce köleleştirilmiştir. Bu zalimlere yaltaklananlar da en başta “kutsal papa”, papazlar, başpiskoposlar ve tüm ruhban sınıfıdır.
* Geschichte der Philosophie , (Felsefenin Tarihi), Cilt 1, Veb. Verlag, Berlin 1960,s.478-485.