DEĞERLİ AYDIN VE TIP İNSANI PROF.DR. TÜRKAN SAYLAN’I 10.YILINDA SAYGIYLA ANARAK * Türkan Saylan, “Eğer bir yerlerde bilime, demokrasiye, barışa, aydınlığa aç bir çocuk senin ışığını bekliyorsa, sönmeye hakkın yoktur, ışıyacaksın! Ölüme saniyeler kalsa bile…” sözünün hakkını yaşamının son anına dek verdi. 

Türkan Saylan ölümünün 10. yılında anılıyor


Yazar, eğitimci, akademisyen cüzzam hastalığının tedavisini bulan ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Onursal Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan, 18 Mayıs 2019 yani bugün 10. ölüm yıl dönümünde anılıyor.

Türkân Saylan 13 Aralık 1935 tarihinde İstanbul’da doğdu. 18 Mayıs 2009 tarihinde İstanbul’da vefat etti. Türkan Saylan Türk tıp doktoru, akademisyen, yazar, eğitimci ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği eski genel başkanıydı. İşte Türkan Saylan’ın hayatı…

Kardelen projesi ile binlerce genç kıza umut ışığı olan Türkan Saylan, kanser hastalığı ile boğuşurken Ergenekon kapsamında 12. dalgada evi aranmıştı. Ardından başkanı olduğu Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) aranmış, binlerce çocuğun belgeleri alınmış ve dernek zor durumda kalmıştı.

Saylan’ın ölümünün 10. yıldönümü nedeniyle ÇYDD’den yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Türkan Saylan, geri kalmışlığı, sömürüyü, bağımlılığı kırma; toplumu tümüyle geliştirme, çağdaşlaştırma ve demokratikleştirme amacına odaklanarak yaşamıştır ömrünce. Yaratıcıdır, üretkendir, yaptığı her şeyi sürekli kılmıştır. Bütün bu özellikleri yaptığı her işe, söylediği her söze yansıtır. Çevresindeki her insanda kalıcı izler bırakır. 13 Nisan 1999’da Türkan Hocanın evine ve ÇYDD’nin 81 noktasına düşen, bir çeşit bombaydı as lında. ÇYDD ‘hiçbir iyiliği cezasız bırakmayan’ zorbalara inat, tam da Türkan hocanın istediği gibi yerinde kaldı, alanı bombaların yıkıntılarına terk etmedi. Hani ‘Ne ektiysen onu biçersin’ derler ya, sevgi ekti Türkan Saylan… Sevgi ektiği topraklarda sevgiye açan çiçekler bitti. Onu sonsuzluğa uğurlayalı 10 yıl oldu. 10 yıldır yüzünü görmesek de düşüncelerini, duygularını biliyor, anlıyor; yapmak istediklerini yapmayı kararlılıkla sürdürüyoruz. Her şey güzel olacak! Rahat uyu Sevgili Türkan Hoca!”

TÜRKAN SAYLAN BİLİM ÖDÜLLERİ

Ömrünü çocukların eğitimine ve halk sağlığına adayan Türkan Saylan adına bu yıl dokuzuncusu verilecek olan “Türkan Saylan Sanat ve Bilim Ödülleri” ise 25 Mayıs’ta sahibini bulacak.

Yazar, eğitimci, akademisyen cüzzam hastalığının tedavisini bulan ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Onursal Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan, 18 Mayıs 2019 yani bugün 10. ölüm yıl dönümünde anılıyor.

Türkân Saylan 13 Aralık 1935 tarihinde İstanbul’da doğdu. 18 Mayıs 2009 tarihinde İstanbul’da vefat etti. Türkan Saylan Türk tıp doktoru, akademisyen, yazar, eğitimci ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği eski genel başkanıydı. İşte Türkan Saylan’ın hayatı…

Kardelen projesi ile binlerce genç kıza umut ışığı olan Türkan Saylan, kanser hastalığı ile boğuşurken Ergenekon kapsamında 12. dalgada evi aranmıştı. Ardından başkanı olduğu Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) aranmış, binlerce çocuğun belgeleri alınmış ve dernek zor durumda kalmıştı.

Zihinlere kanser hastası haliyle kendisine destek için gelenlere el sallarkenki haliyle kazındı.

Türkan Saylan'ın son sözleri | Türkan Saylan kimdir | 10. yılında anılıyor

Türkan Saylan, “Eğer bir yerlerde bilime, demokrasiye, barışa, aydınlığa aç bir çocuk senin ışığını bekliyorsa, sönmeye hakkın yoktur, ışıyacaksın! Ölüme saniyeler kalsa bile…” sözünün hakkını yaşamının son anına dek verdi.

Saylan’ın ölümünün 10. yıldönümü nedeniyle ÇYDD’den yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Türkan Saylan, geri kalmışlığı, sömürüyü, bağımlılığı kırma; toplumu tümüyle geliştirme, çağdaşlaştırma ve demokratikleştirme amacına odaklanarak yaşamıştır ömrünce. Yaratıcıdır, üretkendir, yaptığı her şeyi sürekli kılmıştır. Bütün bu özellikleri yaptığı her işe, söylediği her söze yansıtır. Çevresindeki her insanda kalıcı izler bırakır. 13 Nisan 1999’da Türkan Hocanın evine ve ÇYDD’nin 81 noktasına düşen, bir çeşit bombaydı as lında. ÇYDD ‘hiçbir iyiliği cezasız bırakmayan’ zorbalara inat, tam da Türkan hocanın istediği gibi yerinde kaldı, alanı bombaların yıkıntılarına terk etmedi. Hani ‘Ne ektiysen onu biçersin’ derler ya, sevgi ekti Türkan Saylan… Sevgi ektiği topraklarda sevgiye açan çiçekler bitti. Onu sonsuzluğa uğurlayalı 10 yıl oldu. 10 yıldır yüzünü görmesek de düşüncelerini, duygularını biliyor, anlıyor; yapmak istediklerini yapmayı kararlılıkla sürdürüyoruz. Her şey güzel olacak! Rahat uyu Sevgili Türkan Hoca!”

TÜRKAN SAYLAN BİLİM ÖDÜLLERİ

Ömrünü çocukların eğitimine ve halk sağlığına adayan Türkan Saylan adına bu yıl dokuzuncusu verilecek olan “Türkan Saylan Sanat ve Bilim Ödülleri” ise 25 Mayıs’ta sahibini bulacak.

Tören saat 19.00’da İstanbul Levent’te İş Kuleleri/İş Sanat’ta düzenlenecek olan törenin sunuculuğunu oyuncu Selen UÇER yapacak. ÇYDD Genel Başkanı Prof. Dr. Aysel ÇELİKEL’in açılış konuşmasıyla başlayacak olan törende, yönetmenliğini Nebil ÖZGENTÜRK’ün yaptığı ‘’Adı Türkan’’ adlı belgesel izlenecek.

Belgeselin ardından Yazar Ayşe KULİN Türkan SAYLAN’ı anlatacak. Çağdaş Yaşam Çocuk Korosunun sahneye çıkmasının ardından, program Türkan SAYLAN Sanat ve Bilim Ödülleri’nin verilmesiyle devam edecek. Son olarak uluslararası ödüllere sahip çok ses getiren Sirene Kadınlar Korosu’nun konseriyle gece son bulacak.

“Oysa ölüler hatırlandıkça yaşarlar,” diyor Türkan Saylan “Tek ve Tek Başına” adlı kitapta. Torunlarına aile bireylerini masal anlatır gibi anlatmak istiyor ki, belleklerinde yaşayadursunlar. Onu da anlatmaya devam etmek lazım ki, gelecek nesillerin belleklerinde yaşayadursun… Bu topraklarda yetişen ve karanlığın yutma çabasına karşı ışıl ışıl parlamaya devam eden Türkan Saylan’ın aziz hatırasına saygıyla…

1935 yılında soğuk bir kış günü Emirgan’da, Atatürk’ün bir Limoge vazosuna benzettiği, İsviçreli güzeller güzeli bir anne ile iş adamı babanın bir kız çocuğu doğdu. Adını Türkan koydular. Türkan 4-5 yaşına kadar o evde yaşadı, okumayı yazmayı o evde öğrendi. Ama hayatı boyunca özlemini çektiği, rüyalarına giren Kandilli’de babasının onlar için yaptığı boğaz manzaralı köşk oldu. O evde doğayla iç içe büyüdü. Kardeşleriyle birlikte bahçeye kurdukları ağaç evde oynar, bazen ödevlerini bile orada yaparlardı. Türkan beş kardeşin en büyüğüydü. Annesi bir yere gideceği zaman kardeşlerini ona emanet ederdi. O da annesinin giysilerini giyer, kardeşlerine kol kanat gererdi. O günlerden kalma bir duyguyla belki de yaşamı boyunca yurdunun bütün çocuklarına karşı sorumlu hissetti, bu belki o günlere duyduğu özlemin de getirisiydi. Babasının işleri bozulup ekonomik sıkıntılar baş gösterdikten sonra, hayat bütün Saylanlar için kavgaydı artık…

TÜRKAN SAYLAN KİMDİR?

3 Aralık 1935 günü İstanbul’da doğdu. Cumhuriyet döneminin ilk müteahhitlerinden Fasih Galip Bey ile (evlendikten sonra Leyla adını alan) İsviçreli Lili Mina Raiman çiftinin beş çocuğunun en büyüğüdür. 1944-1946 yıllarında Kandilli İlkokulu ve 1946–1953 yıllarında Kandilli Kız Lisesi’nde okudu. 1963’te İstanbul Tıp Fakültesini bitirdi. 1964-1968 yılları arasında SSK Nişantaşı Hastanesi’nden Deri ve Zührevi Hastalıklar Uzmanlığını aldı.

1968 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı’nda Başasistanlığa başladı. 1971’de İngiliz Kültür Heyeti’nin bursuyla İngiltere‘de ileri eğitim gördü, 1974’te Fransa’da ve 1976’da İngiltere’de kısa süreli çalışmalar yaptı, 1972’de doçent, 1977’de profesör oldu. 1982–1987 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı Başkanlığı’nı, 1981–2001 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Lepra Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürlüğü’nü yürüttü. 1990’da oluşturulan “İÜ Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi”nin kuruluşunda görev aldı ve 1996’ya kadar müdür yardımcılığı ile Kadın Sağlığı derslerinin koordinatörlüğünü yaptı. Dermatoloji Kliniği öğretim üyesi olarak 2002 yılı sonuna kadar çalıştı ve 13 Aralık 2002’de emekli oldu.

1976 yılında lepra (cüzzam) çalışmalarına başladı, Cüzzamla Savaş Derneği ve Vakfı’nı kurdu. 1986’da kendisine Hindistan’da “Uluslararası Gandhi Ödülü” verildi. 2006 yılına kadar Dünya Sağlık Örgütü’nün lepra konusunda danışmanlığını yapmıştır. Uluslararası Lepra Birliği’nin (ILU) kurucu üyesi ve başkan yardımcısıdır. Avrupa Dermato Veneroloji Akademisi’nin ve Uluslararası Lepra Derneği’nin üyesidir. Dermatopatoloji Laboratuvarının, Behçet Hastalığı ve Cinsel İlişkiyle Bulaşan Hastalıklar Polikliniklerinin kurulmasında yer aldı. 1981-2002 yılları arasında 21 yıl gönüllü olarak Sağlık Bakanlığı İstanbul Lepra Hastanesi Başhekimliği’ni yaptı.

18 Mayıs 2009 tarihinde saat 04.45’te vefat etti. Vefat ettiğinde gönüllü kuruluş olarak ÇYDD’nin Genel Başkanlığını, TÜRKÇAĞ ve KANKEV Vakfı Başkanlığı ile Cüzzamla Savaş Derneği ve Vakfı Başkanlığı’nı sürdürmekteydi.

18 Mayıs 2009 tarihinde saat 04.45’te vefat etti. Vefat ettiğinde gönüllü kuruluş olarak ÇYDD’nin Genel Başkanlığını, TÜRKÇAĞ ve KANKEV Vakfı Başkanlığı ile Cüzzamla Savaş Derneği ve Vakfı Başkanlığı’nı sürdürmekteydi.

Etkinlikleri

1989 yılında, “Atatürk ilke ve devrimlerini korumak, geliştirmek, çağdaş eğitim yoluyla çağdaş insan ve çağdaş topluma ulaşmak”[3] amacı ile oluşturulan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin (ÇYDD) kurucularındandır ve uzun bir süre Genel Başkanlığını yürütmüştür. Bunun yanı sıra, 14 Nisan 2007 Ankara-Tandoğan ve 29 Nisan 2007 İstanbul-Çağlayan Cumhuriyet Mitinglerinin organizasyonunda ve icrasında bulunmuştur.

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin dışında farklı sivil toplum kuruluşlarında da çeşitli görevlerde bulunmuş, örneğin 1990’da oluşan “Öğretim Üyeleri Derneği”ni kurmuş ve ilk dönem II. Başkanlığını yapmıştır. Ayrıca 1995’te, mezun olduğu lise için oluşturulan Kandilli Kız Lisesi Kültür ve Eğitim Vakfı (KANKEV)nın ve yine 1995’te kurulan ‘Türkiye Çağdaş Yaşamı Destekleme Vakfı’ (TÜRKÇAĞ)’nın kurucusu ve başkanıydı.

Ergenekon Operasyonu dahilinde 13 Nisan 2009’da, oturduğu ev ve başkanlık ettiği ÇYDD’nin çeşitli merkezlerinde aramalar yapılmış, bazı ÇYDD yöneticileri göz altına alınmış, birçok bilgisayar ve belgeye el konulmuştur.

Diğer görevleri ve başarıları

9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından 31 Mart 2000 tarihinde Sosyal Hizmetler Danışma Kurulu üyeliğine seçilmiştir. 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından Üniversitelerarası Kurul kontenjanından 2 Şubat 2001’de YÖK üyeliğiyle görevlendirilmiş 13 Aralık 2002’de üniversitelerdeki görevlerinden yaş haddinden ötürü emekli olduğu için ayrılmıştır. Mart 2003’te ise Bakanlar Kurulu kontenjanından YÖK üyeliğine getirilmiş ve bu görev Mart 2007’de bitmiştir. 2003–2004 arasında Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu üyeliği ve İstanbul İl İnsan Hakları Kurulu üyeliklerinde bulunmuştur.

Ödülleri

1996’da İstanbul Üniversitesi kendisine “Atatürk İlke ve Devrimleri” ödülünü vermiştir.
İngiltere dermatologlarının derneği olan Dowling Kulübü (1978) ve “Kuzey Amerika Klinik Dermatoloji Derneği” (1996) tarafından onur üyesi seçilmiştir. Bugüne kadar çok sayıda ödüle layık görülmüştür.

“Atatürk İlke ve Devrimleri Ödülü” İstanbul Üniversitesi (1996),
“Ülkemizde Yılın Kadını Ödülü” (1990),
“Melvin Jones Ödülü” (1991),
“Atatürkçü Düşünceye Hizmet Ödülü” İncirli Lions (1996),
“Kuvayi Milliye Ödülü” Haliç Rotary (1997),
“Fahrettin Kerim Gökay Ödülü” Türk Lions Vakfı (1997),
“Türkiye Ziraatçiler Birliği Dayanışma Ödülü” (1998),
“75. Yıl Ödülü” Türk Kadınlar Birliği Şişli Şb. (1998),
“Uğur Mumcu – Muammer Aksoy Ödülü” ADD İstanbul Şubesi (1999),
“Rıfat Ilgaz Kültür Merkezi Onur” Ödülü” (2000),
İtalya “Foyer des Artistes Kurumu Ödülü” (2001),
Cüzzamlı Hastalara verdiği uzun süreli hizmet ve getirdiği bakış açısı nedeniyle “Hasta ve Hasta Yakını Hakları Derneği 2001 Yılı Ödülü”,
“Atatürk Ödülü” Amerika / Atatürk Topluluğu (2001),
“Sanat Kurumu Onur Ödülü” (2002),
“Atatürk / Çağdaşlık Ödülü” Dünya Atatürkçü Kuruluşları (10 Kasım 2003),
“Üstün Hizmet Ödülü” Yıldız Teknik Üniversitesi (2004),
Eğitime yaptığı katkılar nedeniyle “Eğitim Ödülü” TED Koleji,
“Kendinden once hizmet” ilkesine örnek davranışı nedeniyle “100. Yıl Mesleki Başarı Ödülü” Rotary Kulübü,
“İnsan Hakları Ödülü” İzmir Karşıyaka Belediyesi (2004),
“Türkiye’nin En İyi Eğitimcisi” Ödülü – Tempo Dergisi (2004),
Kültür Üniversitesi’nin İstanbul genelindeki üniversitelerin öğrenci ve öğretim üyeleri arasında yaptığı anket sonucunda “Yılın En Yürekli Kadını Ödülü” (2004) ,
“Puduhepa Ödülü” – Adana Kütür Sanat Derneği (2005),
“Meslek Hizmetleri Ödülü” Ankara Emek Rotary Kulübü (Ekim 2005),
“Toplumsal Barış Ödülü” Barış Radyo,
“İnsan Hakları, Demokrasi, Barış ve Dayanışma Ödülü”
Sosyal Demokrasi Vakfı İnsan Hakları Demokrasi Barış ve Dayanışma Ödülü (2005),
“İyi Kalpli Ol Ödülü” Türk Kalp Vakfı (2006),
“Yılın Başarılı İş Kadınları Ödülü” Dünya Gazetesi (2006),
“ÇEK Eğitim Ödülü”, Çağdaş Eğitim Kooperatifi (2006),
Vehbi Koç Ödülü (2009).
Kabataşlılar Derneği Ahmet Taner Kışlalı ” Aydın İnsan” Onur Ödülü (2009)

KARANLIK GÜNLER

Öte yandan 12 Eylül 1980 darbesinin etkileri sürüyor, Türkiye’de gericilik ve Siyasal İslam yükselişe geçiyordu. “Atatürk Türkiyesi”nin geleceğinden endişe eden bir grup aydınla birlikte 1989 yılında Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ni kurdular. Türkan, ölene dek Atatürk Devrimleri, çağdaş ve laik Türkiye Cumhuriyeti için mücadele etmeye devam edecekti. Bu mücadelede ödeyeceği bedel ise tarihe geçecek derecede zalimce olacaktı.

Ama o daha çok gençken çocukluk arkadaşı Gökşin’le mektuplaşmalarının birinde ona, “Dün Ata’nın ölüm gününde milletimin gözyaşlarını dinlerken ve onlarla aynı duygularda birleşirken, benim için her şeyden önce bu aziz vatan gelmekte olduğunu anladım. O kadar çok şey var ki kadın-erkek aşkından önce ve daha mühim, aşk filan bana vız geliyor” yazacak kadar idealistti.

Türkan’a göre Atatürk’ün izinden gitmek, onun devrimlerini geliştirmek için çalışmak demekti. Kız çocuklarının okuması, kendi ekonomik özgürlüklerini sağlamaları, halkın kendi ürettikleriyle yaşantısını kimseye muhtaç olmadan sürdürmesini sağlamak demekti. Türkan ülkesini o kadar severdi ki; Türkiye’de yaşayan insanların, kendilerini hangi kimlikle tanımlarlarsa tanımlasınlar çok marifetli olduklarına inanır, önleri açık olursa en yetenekli doktorların, mimarların, sanatçıların bu topraklardan çıktığına inanırdı. Halkın ayrıştırılmasından her zaman üzüntü duymuştu. Türkan, sıkı bir din eğitimi almasına, İslam’ı pek çok kişiden iyi kavramasına ve kendini hep sadece Müslüman bilmesine rağmen yıllarca İsviçreli annesi Müslümanlığa geçmiş olmasına rağmen “gavur olmakla” suçlanacaktı. Hastalığının son günlerinde bile ÇYDD’ye zarar gelmemesi için mahkemelerde gavur olmadığını ispat etmekle uğraşacaktı.

https://www.bolgegundem.com/turkan-saylanin-son-sozleri-turkan-saylan-kimdir-10-yilinda-aniliyor-861719h.htm
This entry was posted in EĞİTİM, İNSAN HAKLARI - DEMOKRASİ, KADIN HAKLARI, Saglik, TARİHE - AYDINLANMAYA - CUMHURİYETE NOT DÜŞENLER. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *