Akıl Fikir paylaşımları * MÜSLÜMAN TOPLUMLARDA AHLAK KURALLARINA NE KADAR UYULUYOR * DİN VE İNANCI SİYASETE ALET EDENLER * “AK Parti’ye oy vermeyeni Allah çarpar”

Mustafa Akşin
dmaksin@ttmail.com
5 Şubat 2019 Salı

AHLAK KURALLARINA UYMA

Amerika George Washington Üniversitesi’ndeki Pakistan’lı Müslüman Profesör ve yardımcıları “AHLAK KURALLARINA MÜSLÜMAN HALKLARIN ÜLKESEL BAZDA NE KADAR UYDUKLARINI” araştırmış.

Kur’an’da yazılı:

* Adil davranma,
* Sebat etme,
* Yalan söylememe,
* İftira etmeme,
* Gıybette “dedikodu” bulunmama,
* Sözünde durma,
* Liyakat,
* Ehliyeti önemseme,
* Hak yememe,
* Güzel söz söyleme

gibi konularda, “HANGI ÜLKENIN HALKI KURAN AHLAKINA DAHA YAKIN?” diye araştırmışlar.Hiçbir Müslüman ülke ilk 10’a girememiş. İlk 20’de ve ilk 30’da da yok.

39. sırada Malezya
103. sırada Türkiye
104. sırada Suudi Arabistan
105. sırada İran

Peki Kur’an ahlakına en yakın ülke olarak kimler sıralanıyor?

* İrlanda
* Yeni Zelanda
* Finlandiya
* İsveç
* Norveç
* Danimarka
* Kanada

Aydogan Kekevi
dog36k.k.vi@t-online.de
5 Şubat 2019 Salı

Konu: “AK Parti’ye oy vermeyeni Allah çarpar”
Bir de “gençlik neden Deist/Ateist oluyor “ diye şaşırıyorlar.
İnanç kullanmaya devam!!!

05.02.2019

“AK Parti’ye oy vermeyeni Allah çarpar”

AKP İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Zeybekci’nin seçim çalışmaları kapsamında ziyaret ettiği İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Kooperatifi Başkanı Salahaddin Hünü, “AK Parti’ye oy vermeyeni Allah çarpar” dedi.

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/ak-partiye-oy-vermeyeni-allah-carpar-222634h.htm

Bu milleti Allah mı daha fena çarpar, yoksa AKP mi?… Kemal Rastgeldi

Prof.Dr.Coşkun Özdemir
prof.coskunozdemir@gmail.com
Tuesday, February 05, 2019

Bundan 40 yıl önce Türkiyenin gençleri sokaklarda birbirini vuruyorlardı, Solcular ve Ülkücüler. Öğretim üyeleri, üniversite öğrencileri, savcılar, gazeteciler öldürülüyordu, Üniversite sık sık kapanıyordu.

Sonra dağlarda, şehirlerde vuruşma başladı. Kürt gençleri ile asker polis sivil arasında. Nedir bunlar? Sağduyu ile akılla bir çare düşünen gördük mü? Oy peşinde “bana sağcılar suç işliyor dedirtemezsiniz” diyen gaflet içindeki politikacı Uğur Mumcular, Muammer Aksoy, Cavit Orhan gibi ne değerler kaybettik.

Çözülmez bir kürt sorunu canlandı; ölen, öldürülen yurt gençleri. PKK olabildiğince çok asker, polis, sivil, emniyet müdürü öldürerek nereye varmak istiyor? Onu destekleyen, ona sempati duyanların beklentisi nedir? Aydınlanmaya, bilime, laikliğe karşı Türkiye cumhuriyetini bütün kurumları ile yok etmeğe çalışan AKP iktidarı ile bu sorun çözülebilir mi?

Kürtlerin çoğunluğunun bu partiye oy verdiği, milyonlarla birlikte askeri, generali, profesörü, hakimi, savcısı ile FETO‘nun peşine düşen, solcu aydının “yetmez ama evet” dediği, solun, aydının fraksiyonlara bölündüğü, neoliberallerin ümmetçilerle işbirliği yaptığı bir toplumda bırakın kürt meselesini, can yakan, yürek yakan bunca sorunumuz çözülebilir mi?

Patlıcan, soğan fiyatları nereye varacak? Bin lira emekli maaşı alan yaşlı, çay simit parasını nasıl ödeyecek? Çökertilen eğitim nasıl bir aydınlanmacı çizgiye çekilecek. Çok sayıda yazar kurtuluşu yaratıcılık aşılayan bir eğitimde görüyor. İyi de böyle bir iktidardan böyle bir eğitim beklenebilir mi? Daha 40’larda toprak ağalarının köy ağalarının demokrasinin ilk adımında modern, eşitlikçi, laik eğitime saldırdığını bilmiyor muyuz?

Yurdundan ve dünyadan habersiz, olup bitenlerin nedenlerini anlayamayan milyonların, silahlanın tavsiyesinde bulunan şeriatçıları, “Yunan kazansaydı iyi olurdu” diyen Kadir Mısırlıyı umursamayan aydınların çoğunlukta olduğu bir ülkede sorunların çözümü beklenebilir mi? Yine de umutlarımızı kırmayalım. “Yaşamak güzel şey be kardeşim. Bir sevda şarkısı gibi duyup, bir çocuk gibi şaşarak yaşamak” diyordu Nazım. Büyük yazar Attila İlhan da bir dip dalgaya güvenirdi. Bekleyelim o dip dalgayı yılgınlığa düşmeyelim diyorum.

Kemal Rastgeldi
6.02.2019

Ülkesini seven, halkını düşünen, aklını çalıştıran, bilinç ve vicdan sahibi herkesin duyması gereken üstteki endişelerin kaynağı araştırıldığında karşımıza özetle şu olumsuzluklar çıkar:

1. Nüfusumuz kontrolsuz ve dengesiz bir şekilde artmaktadır. Eğitimli, iyi gelir sahibi aileler bir iki çocukla yetinirken fakiri fukara, cahili cühela bakabileceğinden fazla çocuk yapmaktadır (özellikle Güneydoğuda).

2. Kalabalık ailelerin çocukları kaliteli (laik, bilimsel, çağdaş) eğitimden yoksun kalmaktadır.

3. Atatürk döneminde tercih bilimden yanayken, daha sonra iktidara gelenler inanca ağırlık vermiştir. Bu nedenle bir İmam Hatipli “tek adam” olarak tüm devlet yetkilerini eline geçirmeyi başarmıştır. SADECE AHLAK DEĞİL, HUKUK KURALLARININ DA EN ÇOK ÇİĞNENDİĞİ BİR DÖNEMDEN GEÇMEKTEYİZ. Alttaki en ahlaklı ve en gelişmiş ülkeler listesinde hiç bir islam ülkesi yer almamaktadır. İskandinav ülkelerinde halkın çoğunluğu (yaklaşık % 80’i) inançsızdır, genelde ikiden fazla çocuk yapmaz ve en gelişmiş, çağdaş eğitim sistemine sahiptir. Özetle, gelişmek, yükselmek ancak şu üç temel taşı üzerinden gerçekleşebilir:

Nüfus planlaması
İnanç (yani Kuranın çağımıza uymayan hükümleri) yerine bilim ve akılcılık Laik, çağdaş, bilimsel eğitim. AKP’nin dine dayalı siyaseti bunların tam aksi yönünde olduğu için kurtuluş ancak iktidar değişikliği ile mümkündür, fakat söz konusu bu üç noktayı önemseyen, savunan bir muhalefete sahip olmamamız yüzünden şikayet ve yakınmalarımız devam edecektir, ta ki başta CHP ve aydınlarımız yeterince akıllanıncaya, cesaretleninceye, örgütleninceye kadar.

This entry was posted in AKIL FİKİR YAZILARI, DİN-İNANÇ. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *