SİVİLLERE DEVLETİN KOLLUK GÜCÜ YETKİSİNİ VEREN 696 SAYILI KHK NEDEN ÇIKARTILDI ? * Boğaz köprüsü linciyle ilgili olarak şunu söylemek isterim. Linç haberi gerçektir.

KHK 696’nın korumaya aldıklarından birisi de yukarıdadır . Bu ne acımasızlık ve vahşettir ki katlettiği ve başkaları tarafından katledilmiş bir askerin başında bozkurt işaretiyle zafer selamı vermektedir.İşte çıkartılan KHK , Bahçeli’nin deyişi ile bu şerefsizi ve benzerlerini MASUM SAYACAKTIR!!!  — (Görüntü nedeniyle resim karartılmıştır)

696 SAYILI KHK NEDEN ÇIKARTILDI ;

Tuncay Mollaveyisoğlu şöyle yazmış ;

Yangına körükle gitmek! * “Yeni KHK ile devletimiz, millete, devlete ayaklananı gebertme hakkını verdi… Allah razı olsun, devletimiz daim olsun. Şimdi g.tü yiyeni sokağa alalım.”

BU KHK KİMLERİ CEZADAN KURTARACAK ;

Bunun yanıtı aşağıda kalkışma gecesinde olanları dikkatle  izlemiş olan  bir arkadaş tarafından gözlemlerini paylaştığı yazısında verilmiştir.

Darbeye karşı örgütlenmiş olan gruplar keşke böylesi kıyıcı , öldürücü davranmasalardı . AKP iktidarı daha doğrusu Türkiye’yi tek başına yöneten BUYRUKÇU , AKP’nin cumhurbaşkanı Erdoğan askerlerin başlarını kesen / gelecekte de kesebilecek olan , AKP’nin devamlılığını sağlayacak olan SUÇ İŞLEMİŞ ve İŞLEYEBİLECEK OLAN SADAT – HÖH – OSMANLI OCAKLARI isimleri altında örgütlenen , silahlanan / silahlandırılan  grupların , kişilerin ceza almalarını önlemek ve bu oluşumlar üzerinden toplum üzerinde baskı kurmak korkutmak amaçlıdır. 696 nolu KHK , STK’ların hukukçuların aydınların ve  baroların tüm uyarılarına rağmen çıkartılmıştır.

FAŞİZM kapıyı çalmıştır.

Çıkartılmış olan 696 sayılı KHK’nın KİMLERİ KORUMA ZIRHINA ALACAĞINI anlayabilmek için 15 Temmuz  darbe gecesine gitmek gerektir.

Açıklık getirelim ki birçok karanlık noktalar da olsa bu bir askeri darbe kalkışmasıdır . Bu darbeye katılmış olan herkesin yargılanması ve cezalandırılmaları gerektir.  Fakat bu cezalandırma işlemi HUKUK DEVLETİ ilkelerine göre yargı tarafından yapılmalıdır.

Fakat Cezalandırma işlemi 15 / 16 Temmuz günlerinde bu darbeye karşı örgütlenmiş olan SİVİLLER tarafından katliam ve linç uygulanarak yapılmıştır.

Bu arada belirtmek gerekir ki organize olan grupların dışında olan bazı siviller ve polisler linç edilmek istenen askerleri koruyup kurtararak hastahanelere ulaştırılmalarını sağlamıştır.

KIŞLALARINDAN EĞİTİM VAR – TERÖR VAR diyerek çıkartılmış olan DARBEDEN HABERİ OLMAYAN emir kumanda zincirinde en aşağıda olan NE OLDUĞUNU BİLMEYEN düşük rütbeli , rütbesiz ve askeri öğrenciler teslim olmalarına rağmen TEŞKİLATLANMIŞ GÖRÜLEN bazı kişiler tarafından başları kesilerek öldürülmüş , linç edilmiş ve gayri insani olarak darp edilmişlerdir.

Daha sonraları bu kişilerin SADAT isimli ŞERİ GÖRÜŞLÜ emekli askerlerin oluşturduğu ve organize ettiği , eğitim verdiği kişilerden olduğu iddia edilmiştir.

DARBEDEKİ GARİPLİKLER

İlginçtir ki darbe haberinin duyurulduğu saatlerde askeri kışlaların önlerine belediyelere ait yüzlerce kum yüklü damperli kamyonlar bir anda gelerek askeri kışlalara giriş ve çıkışları bloke etmişlerdir. Bir ön hazırlık olmadan büyük sayıda kamyon bu kumları nereden ve ne zaman alarak kışlaların önünde mevzilenmiştir?  Böylesi büyük bir organizasyon için uzun bir zamana ihtiyaç vardır !!!  Bu sorunun yanıtı verilmelidir ?

Hatta bir cami imamı 15 temmuz günü daha henüz darbe girişimi başlamadan CAMİLERDE SELA OKUNMASI talimatının geldiğini Twitter mesajında açıklamıştır . Nasıl oluyor da askeri birlikler henüz harekete geçmeden Diyanet İşleri Başkanlığı bu talimatı göndermiştir ?

Bu konuda yazılacak olan bir çok şaibeli ve karanlık durumlar vardır.

Naci Kaptan / 27.12.2017

O. P. isimli arkadaş şöyle yazmış ;

Boğaz köprüsü linciyle ilgili olarak şunu söylemek isterim. Linç haberi gerçektir.

Daha vahim ve elim olan şey, linç eyleminin polis nezaretinde gerçekleşmiş olmasıdır.Hatta daha da vahim ve elim olan, polis bizzat linç eylemine katılmıştır.Polis, askerin boğazın kesen mürtecinin suç ortağıdır.

Evet, polis elinde kalın sopalarla yerde yatan askerleri döven kalabalığa nezaret etmiştir. Kendilerini savunmak üzere ayağa kalkmaya teşebbüs eden askerleri engellemiş, dipçiklemiştir.Kaçmaya yeltenenler, kendini savunmaya, ayağa kalkmaya yeltenenler olduğunda havaya ateş açmıştır.

Ben bunların vidolarını izledim.Olayların en başından itibaren izledim. Köprünün en başında sadece askerler varken izledim.Sonra polisin birkaç yüz metre ötede tertip aldığı anların videoları izledim.

Sonra polisin ardında kümelenmiş birkaç yüz mürtecinin, yobazın uzaktan askerlere doğru silah attığı, küfrettiği videoları izledim.Sonra üzerine ateş açılan askerin havaya ateş açtığını gördüm.Açılan ateş sırasında kulağından vb hafif şekilde yaralanan silahlı çember sakallı mollaların ajitasyonlarını izledim.Vurulan polis memurunu gördüm.

Saatler içerisinde polisin ardında biriken sarıklı, çember sakallı, palalı, pompalı tüfekli bir mürteci kalabalığın giderek askere doğru yaklaştığını, giderek daha sık aralıklarla polisle beraber ateş açtığını gördüm.

En sonunda asker teslim olmaya karar verdiğinde tek sıra olarak teslim olduğunda, polisin ardından koşarak askerleri kuşattığını gördüm.Polisin ise askerleri ortada yere yatırdığını, elinde odunlar, palalar, pompalı tüfekler olan kalabağın yerde yatan askerleri kuşattığını gördüm.

Bazı mürtecilerin odun kırar gibi yerde yatan askerlerin kafasına elindeki kalın odun parçalarıyla vurduğunu gördüm.Bazı askerlerin bilicini kaybettiğini öylece yerde savunmasız bayıldığını ve onlara yine de tekme atıldığını, başlarının üzerinde tepinildiğini gördüm.

Önceden var olan aşağıdaki youtube görüntüleri içerikleri nedeniyle Cumhuriyet gazetesine ait olan video dışında kalanlar kaldırılmıştır.

Cinayet itirafının görüntüsü: 4 tanesini öldürdük sıra 5’inciye geldi

İstanbul’da darbe girişiminde bulunan ve daha sonra teslim olan bazı askerlerin öldürülmesine ilişkin görüntüler ortaya çıktı. Görüntülerde kalabalığı yönlendiren bir kişinin “4 tanesini öldürdük sıra 5.’ye geldi” dediği duyuluyor. Bu sırada kafası kanlar içinde bir asker yerde görülüyor. Bir kişinin “ne olur vurayım” dediği duyuluyor. Bir başka görüntüde ise yerde dövülen askerler işkence görürken bir kişinin bir başka askeri sopayla öldüresiye ezdiği görülüyor. Bir diğer görüntüde ise yerde öldürülmüş bir askerin tekmelendiği görülüyor. Askerlerin dövüldüğü sırada etrafta çok sayıda polisin olması da dikkat çekiyor. (Cumhuriyet 20.07.2016)

Bazı askerlerin elleriyle kollarıyle kendilerini savunmak için ayağa kalkmaya çalıştığında yakında bulunan polislerin dipçiklediğini onların da darp edenlere katıldığını gördüm. Polislerin sürekli olarak askerlere ana avrat, en ağır şekilde küfrettiği çok açık şekilde görülüyor ve duyuluyordu.

Polislerin askerleri darp etmekten geri durmadıkları da çok açık şekilde görülüyordu. Polislerin linç girişiminde bulunanları durdurmak için en ufak bir gayreti yoktu.Böyle bir gayreti olmadığı gibi kendini savunmak için çabalayanları engelliyordu.

İşte bu yüzden hükumet ve emniyet kaynakları bu olayı hiç yaşanmamış gibi göstermeye çalışmaktadır.Haberle ilgili yasaklamalar bu yüzdendir.Evet, polis Boğaz Köprüsü üzerinde teslim olan darbeci askerlere yönelik linç olayın aktif şekilde katılmıştır.

Bunun videoları YouTube’de mevcuttur.
Bütün bu videoları bir bütünlük içerisinde izlemek mümkündür.

Şunu çok iyi bilmek gerekir.Darbe bir suç olabilir, darbeciler de suçlu olabilir.Ancak, Abdullah Öcalan’a gösterilen merhamet dahi bu insanlardan esirgenmiştir.PKK militanlarına gösterilen adalet anlaşıyı dahi bu insanlardan esirgenmiştir.

Kantarın topuzunun kaçtığını kabul etmek.
Ve artık hizaya gelmek gerekir.

Saygılar.
O.P.

Cumhuriyet
18 Temmuz 2016 Pazartesi

Bu fotoğrafı çeken gazeteci linçten zor kurtuldu: Askerden sonra sıra size gelecek Hürriyet gazetesi foto muhabiri Selçuk Şamiloğlu, Boğaziçi Köprüsü’nde gözaltına alınan askerlerin saldırıya uğradığı anı fotoğraflarken, linç girişimine uğradı. Şamiloğlu, linç edilmek istendiği dehşet anlarını anlattı.

Türkiye, 15 Temmuz gecesi kanlı bir darbe girişimine sahne oldu. Darbeci askerlerin kontrol altına almak istediği yerlerden biri de İstanbul’daki Boğaziçi Köprüsü’ydü. Köprüyü tutan askerler 16 Temmuz 2016 günü sabah saatlerinde teslim olmaya karar verdi.

Askerlerin, silahlarını bırakıp teslim olmasıyla birlikte, köprü çevresinde toplananlar linç girişiminde bulundu. Bu sırada olayları takip eden Hürriyet gazetesi muhabiri Selçuk Şamiloğlu da saldırıya uğrayan isimler arasındaydı.

Şamiloğlu, dehşet anlarını şu sözlerle anlattı:

“Sabah 05.30-06.00 sularıydı. Askerin Boğaziçi Köprüsü’nün Anadolu yakasında olduğunu, halkla çatıştığını duyunca Balmumcu’dan köprüye gittim. Herkes köprünün üstünde o tarafa doğru yürüyordu, ben de köprünün Avrupa ayağından Anadolu ayağına yürüdüm. Ancak oraya vardığımda ve oradaki öfkeli kalabalığı gördüğümde ‘Keşke gelmeseydim’ dedim. Polis, askerleri tutuklayıp çevik kuvvet otobüslerine bindirmişti. Yani ben gittiğimde asker zaten teslim olmuştu.

Hatta köprüde yürüken bazı askerlerin polise ait Akrep tipi zırhlı bir aracın içinde olduğunu gördüm. O sırada kalabalık, aracın içerisindeki askerleri dışarı çıkarmak için aracı sallayıp devirmeye çalıştı. Çevik kuvvet polisine ait otobüslerdeki tutuklu askerleri tek tek dışarı çıkarıp dövüyor, tekmeliyorlardı. ‘Bunları bize verin, vatan hainlerini öldüreceğiz’ diye bağırıyorlardı. Gözleri dönmüş gibiydi.”

‘KÖPRÜDEN ATLAMAYI BİLE DÜŞÜNDÜM’

“Askerlerin indirilip dövülmesini ve linç girişimlerini çekiyordum. O sırada kalabalıktan birisi geldi, ‘Sen kimsin?’ dedi, ‘Gazeteciyim’ dedim. Fotoğraf makinemi gösterdim. Fotoğraf makinemi çekip aldı, sonra beni iteledi, sonra etraftaki herkes bana saldırmaya başladı. Birisi vurunca hepsi saldırdı. Gazeteci olduğumu öğrenince daha çok vurmaya başladılar. ‘Askerlerden sonra sıra size gelecek’ dediler. En az 15-20 kişi aynı anda beni dövüyordu. İki makinem vardı, birini parçaladılar.

Polis ayırmaya çalışıyordu ama nafile, saldıran grubu polis de durduramadı. Ben darp edilirken bazıları ‘Bunu köprüden atalım, kurtulalım’ diyordu. Bunu duyunca köprüden kendim atlayayım diye düşündüm. Beni sürükledikleri son noktada bir askeri linç ediyorlardı, beni dövenler onu görünce o tarafa doğru gitti. O sırada bir polis beni bir nakliye kamyonuna bindirdi. Kamyoncuya ‘Bunu buradan götür yoksa öldürecekler’ dedi. Sonra kamyoncu beni hastaneye götürdü.”

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/569391

This entry was posted in FAŞİZM, Fetullah Gülen, TSK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *