Diyanet’in itibar suikastı

Cumhuriyet
Nilgün Cerrahoğlu
nilgun@cumhuriyet.com.tr
10 Ocak 2016 Pazar

Diyanet’in itibar suikastı

Kadın hakları savunucularını delirten, kız çocuğu ana babalarını inciten, kızları potansiyel “ensest kurbanı” haline getiren fetvanın, hukuki yaptırım doğurabilecek içeriği; Adalet Bakanı’nı hiç ilgilendirmiyor.

O sade “Diyanet’in itibarı” ile meşgul. Derdi, “Diyanet”i kurtarmak. “Paralelcilerle dinsizler” -ki bakan bunları “alçaklar” diye tanımlamış- özetle el ele verip, “Diyanet’e itibar suikastı yapıyorlar”mış.

Bakan konuyla bunca yakından ilgileniyorsa, birinci ilgi alanının yasa açısından bir değerlendirme yapmak olması gerekmez miydi? “Çocuğun cinsel istismarı” ve “ensest” suç! Bildiğim kadarıyla “cinsel istismarın sarkıntılık düzeyinde kalması” dahi suç…

Bunlar suç da bu suçların “normalleştirilmesi” -laik hukuk açısından- suç değil mi? Hal böyleyken laik T.C.’nin Adalet Bakanı, “Diyanet’in itibarının” peşinde koşuyor. Bu öncelik bile, Türkiye’nin laik devlet olmaktan giderek ne denli uzaklaştığının kanıtı.

Fetvadan kim sorumlu?
“Diyanet İslamın, huzurumuzun, birliğimizin, kardeşliğimizin, maneviyatımızın hizmetindedir!” diyerek kurumun tartışma üstü “kutsallığını” öne çıkaran Bakan, “şok fetva”ya hiç girmemiş…Sosyal medyadan saati saatine ayrıntılarıyla izlediğimiz bu fetva o zaman nedir? Kimin eseridir?

“Bir babanın öz kızına öperken duyduğu şehvet, karısıyla nikâhını düşürür mü?” sorusuna kısaca, “Bazı mezheplerde bunun nikâha bir etkisi yoktur… Hanefilerde kızın annesi babaya haram olur. Ama kız 9 yaşından büyükse…” cevabı verildiyse bu yanıtı kim vermiş ve sonra da yok etmiştir?

Yok böyle bir yanıt verilmediyse, Diyanet sitesinden hızla yok edilen o metin nedir? Bu korkunçluğun bir sorumlusu yok mu? Bozdağ sorumluluğu “alçaklar”a yıkmış ve Twitter güzellemesi ile Diyanet’i aklamış…

‘Kültürel dokunulmazlık’
Buna tam işte “kültürel dokunulmazlık/ cultural impunity” diyorlar.Köln’deki yılbaşı tacizi tsunamisini anlattığım dünkü yazımın devamı olarak bugün tam bu “cultural impunity” konusunu yazacaktım ki eşzamanlı olarak Diyanet’in “fetva bombası” patladı.

“Skandal fetva” da aslında “kültürel dokunulmazlığa” bir örnek…
Kültürel dokunulmazlık, ilk defa Amnesty International (AI – Uluslararası Af Örgütü) tarafından “taciz” bağlamında Tahrir’de irdelenmiş.Tahrir gösterilerinde hatırlayacaksınız, çok sayıda kadın “örgütlü toplu tacize” uğramıştı…Köln’de toplu tacizin nasıl olup da şimdi böyle gerçekleştirilebildiğini araştıranlar, Tahrir dinamiğini hatırlatıyorlar.

Göçmen statüsündeki insanların Almanya gibi bir ülkede nasıl olup da böyle bir işe cüret ettiklerini açıklarken, olayın kahramanlarının Tahrir örneklemesindeki gibi bir “kültürel dokunulmazlık” evreninden geldiklerini anımsatıyor, AI’a atfen şu tespiti yapıyorlar:
“Saldırılar; yasalar ve pratikte kadınlara karşı ağır ayrımcılığın olduğu, bu ayrımcılığın kurumsallaştığı; yetkililerin ayrımcılık ve kadına karşı şiddeti önlemek, cezalandırmak, şiddetle mücadele etmek ve kadın hakları aktivistlerince önerilen taciz karşıtı mevzuatı yaşama geçirmek adına sergiledikleri eksiklikten kaynaklanmakta.”

Buna “kültürel dokunulmazlık” altında korunan kadın düşmanlığı deniyor.
Bu çok köklü bir zihniyet.Önüne gelen kadını av olarak gören Köln’deki “toplu taciz” zihniyeti ile Diyanet fetvasına damga vuran zihniyetin ne farkı var?

İkisi de kadına, her kim olursa olsun, yalnız “cinsel nesne” olarak bakmıyor mu?

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/461367/Diyanet_in_itibar_suikasti.html

This entry was posted in DİN-İNANÇ, FAŞİZM, İrtica. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *