BİR KENTİN DRAMATİK ÖYKÜSÜ * Çorum 35 yıldır kanıyor * Çorum katliamının tanığı ve mağduru Sadık Eral,gerçeğin 35 yıldır aydınlatılmadığını söylüyor * Çorum’da Alevilerin katledilişinin 35. yılı

TOPLUM BARIŞI

Mezhep ve inanç farklıklarını düşmanlığa çevirerek , komşuyu komşuya kırdıran zihniyete lanetler olsun. Müslüman ülkelerde dış düşmana gerek yoktur. İslam’ın yaşandığı ülkelerde toplumlar kolayca provoke edilerek inanç ve etnisite üzerinden  birbirine öldüresiye düşman kılınabiliyor. Bunun temel nedeni eğitimin çağdaş ve aydınlanmadan yana olmamasıdır. İşte bu nedenle düşünmeyen , sorgulamayan ve çağdaş bilgi yerine din ve inanca bağlı bilgilerle donanmış insanların yetişeceği eğitim sistemleri İslam ülkelerine dayatılmaktadır.En yeni örnekler , mantar gibi çoğalan imam-hatip okulları , 3×4 eğitim sistemi , ilk 4 seneden sonra devam zorunluğunun kaldırılması ile çağdaş aydınlanmadan uzak , özellikle kız çocuklarının eğitim dışına itilmesi ile gelişen dünyadan kopuk ve biat kültürü ile beslenmiş nesiller yetiştirmeyi amaçlayan zihniyet  Çorum , Maraş , Sivas katliamlarının da tertipçisidir. Toplumumuzda karşılıklı saygı ve sevginin beslenerek büyütülmesini ve insanlarımızın hakça , hoşgörü ve anlayışla birlik , bütünlük içinde yaşamasını candan istiyorum.

Katliamlarda yaşamını kaybeden tüm Yurttaşlarımızı saygıyla anarak rahmet diliyorum.

Naci Kaptan

TÜREY KÖSE / SEYFETTİN METE
03 Temmuz 2015 Cuma
Cumhuriyet

Çorum 35 yıldır kanıyor
Çorum katliamının tanığı ve mağduru Sadık Eral,
gerçeğin 35 yıldır aydınlatılmadığını söylüyor

Çorum’da 29 Mayıs – 4 Temmuz 1980 tarihleri arasında gerçekleştirilen katliamlarla 12 Eylül darbesinin taşları döşendi. 35 yıl sonra gerçekler hâlâ aydınlatılmış değil. Katliamın tanığı, tarafı, mağduru, avukatı Sadık Eral, “Anadolu’da Alevi Katliamları” adlı kitabında o günleri anlattı. “Türkiye’de tarlasından ekinlerle birlikte ceset toplayan tek talihsiz il Çorum’dur. Bugün Çorum’da Alevi-Sunni gerilimi yok. Ama yarın birinin damarına basın Çorum’dan 5 tane IŞİD çıkar. Herkesin bir kıyım, katliam korkusu vardır. Size söylemezler, bana söylerler…” diye de ekliyor.

Çorum katliamında resmi rakamlara göre 57 kişi öldü ve bu acı olaylardan 35 yıl sonra hâlâ kentte Alevi- Sünni yurttaşları ayıran bir “Yeşil Hat” var. Sadık Eral, olaylar ilk başladığında hukuk fakültesinde öğrenciymiş, ikinci olaylar başladığındaysa Çorum’daymış. O günleri ve yargı sürecini şöyle anlatıyor:

Çivili sopayla dayak

2 Temmuz’da köyden şehre gelen bir minibüste pusuya düşürüldük. Minibüsü yaktılar. Benim hukuk fakültesi öğrenci kimlik kartımı bulunca bana daha çok saldırdılar. Yaşlı kadınlar, ucuna çivi çakılmış sopalarla dövülüyordu. Yakalandığımız Milönü semtinden duyulunca bizi kurtarmaya gelmek için silah sesleri gelmeye başladı oradan. Ben bu süreç zarfında bir kaçma girişiminde bulundum. Ateş ettiler, ayağımdan vuruldum.

Saldırganlar ülkücü militanlar. Kamyonunu yolun önüne çıkartıp yolu kesen insanlardan biriyle, avukatlık hayatımda daha sonra karşılaştım. Şoförler Cemiyeti’nin avukatlığını yapıyordum. “Beni tanıdın mı? Hani sen o kamyonla yol kesmiştin ya, üniversite öğrencisi bunu daha çok öldürün, diyordun ya o benim” dedim. Kahve fincanı birden düştü elinden, şaşırdı. “Su getirin” dedim, konuşamadı, terk etti.

Cenazeyle yattım

O olaylardan sonra, 12 Eylül sürecinde de bizim bir köyümüzü bastı ülkücü militanlar. Akşam nöbete hazırlanıyoruz, insanlara parolalar falan veriliyor, tamamen iç savaş ortamı. Tepeden otomatik silah sesleri geldi, “Koşun bizi öldürüyorlar” diye çobanların sesi geldi. İbrahim Kaypakkaya’nın köyünde, Karakaya’da.. Biz oraya vardığımızda koyunlar yere serilmişti, vurmuşlar, çoban vurulmuş yatıyordu. Sabah jandarma gelecek, köylü korkuyor “Kendi adamınızı öldürdünüz” diyecekler diye. “Burada bekletelim, köye götürürseniz siz öldürdünüz” derler, “burada bırakırsak da militanlar geri kaçırırlar, başında bekleyelim” dendi. Köylü korkuyor, ben solcu olduğum için korkmamak zorundaydım. Korktuğum halde “devrimci biri korkmaz” diye cenazeyle yattık. Hâlâ geceleri çığlık çığlığa uyanırım.

Cenazeler koktu

Çorum olaylarında hayatını kaybeden iki kişi doğmadığı topraklarda yatıyor, mezarına götüremedik. Biri tıp fakültesi öğrencisi Süleyman Atlas. Olayları araştırırken evine gittim. İşkenceyle öldürmüşler, ailesine teslim etmişler. Köy yolu kapalı, hastane Sünni kesimin elinde, Süleyman’ın doğduğu topraklar faşistlerin denetiminde, yeni ölüler vermeyi göze almadan geçmek olanaksız bu yolu. Cenaze evde kokmuş, balkonun altına mezar kazmışlar, defnedecekken son anda polis korumasıyla Palabıyık köyüne götürmüşler.

Ölü sayısı çok fazla

Karacuma köyünden insanlar olaylardan sonra Çorum’a buğday getirirken vuruldu, kamyon devrildi üç kişi öldü. Bizim minibüsümüzde işkence gören üç kişi sonra köyde öldüler, vadesiyle ölmüş gibi göründüler. Çorum olayları listesinde bunların adı yok. “Çorum olayları” diye toplu bir dava yok.

IŞİD neyse, katliamcılar oydu

Hacı Bektaşi Veli Derneği ve Çorum Kültür Merkezi Başkanı Nurettin Aksoy, Çorum’da o karanlık günlerin tanıklarından. O günlerde 18 yaşında olan Aksoy, anımsadıklarını, tanıklıklarını şöyle anlatıyor:

“Kendimizi sahipsiz hisssettik. Devlet kanalıyla, devlet destekli bir katliam olacaktı. İnsanlar direndi, buna müsaade etmedi. Resmi kaynaklara göre 57 kişi öldü; ama asıl sayı çok fazla. Cenazelerini bulamayanlar, ortaya koymayanlar ya da dışarıdan çok militan geldiği için, gerçek ölü sayısı belirsizdi. 100’ün üzerinde insan öldü. Öldürülenlerin çoğu yaşlı, ‘bana bir şey olmaz’ diye sokaklarda olan savunmasız, tarlasına, bağına, bahçesine giderken öldürülen insanlar. Ekin tarlasının içinde baltayla kesilmiş olarak bulundu insanlar. Bugün IŞİD ne yapıyorsa zihniyet aynı. ”

Her yerdeler

Aksoy, “Hukuken hiçbir şey yapılmadı. Çorum olaylarının gerçekten yargılanmasını istiyoruz. Birilerinin ceza çekmesinden ziyade, oluş sebeplerinin ortaya çıkmasını istiyoruz. Unutmamak adına da bir anıtımız olmasını istiyoruz” diyor. “Alevilerde bugün de korku var mı” sorusuna şu yanıtı veriyor:

“Her an… Şunun bir garantisi yok: Bir Cuma günü camilerden çıkacak fetvalarla insanların nasıl tahrik olacağını kimse kestiremiyor. IŞİD’in sadece Suriye’de değil, Türkiye’nin her ilinde olduğunu biliyoruz.”  Katliamla yüzleşin

Çorum katliamının yıldönümünde yaşamını yitirenler için anma törenleri düzenlendi. Çorum Hacı Bektaşi Veli Vakfı bahçesinde toplanan binlerce kişi Hürriyet Meydanı’na yürüdü. Alevi Kültür Merkezi Başkanı Nurettin Aksoy, “Katliamlarla yüzleşilmeden yenileri engellenemez. Kahramanmaraş’ta, Sivas’ta ve Çorum’da yaşananların hafızalardan silinmemesi ve tekrarlanmaması, insanlık onuru açısından önemlidir. Mahkemede bazı kişiler cezalandırılmış ancak Çorum katliamı tam olarak aydınlatılmamıştır. Dosyalar yeniden açılmalı, failler yeniden yargılanmalıdır” dedi.

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/313417/Corum_35_yildir_kaniyor.html

Çorum’da Alevilerin katledilişinin 35. yılı

28 Mayıs 1980 günü ‘milliyetçi gençlerin’ faşist saldırılarda “Kana Kan İntikam- Kanımız aksa da zafer İslamın” haykırışlarıyla başlayan Çorum Katliamı 10 Temmuz 1980’e (yaklaşık 1,5 ay) kadar devam etti. Saldırılarda 57 Alevi yurttaş öldürülürken; 300’e yakın yurttaş yaralandı. 300’e yakın ev ve işyeri ise tahrip edilerek yıkıldı.

28 Mayıs 2014 Çarşamba tarihli Cumhuriyet Gazetesinden ;

Olaylardan hemen önce Çorum Emniyet Müdürü Hasan Uyar görevinden alınarak yerine Tunceli’de görev yapmış olan Nail Bozkurt atandı. Milli Eğitim Müdürlüğü’ne MHP’li Fethi Katar getirildi. Çorum valiliğine Rafet Üçelli atandı. 40’a yakın polis memuru başka illere nakledildi. Birçok okul yöneticisi, öğretmen ve memurun yer değişimi yapıldı. Buna karşın ataması olan birçok polis memuru ilişiği kesilmeden görev yapmaya devam etti.

ABD’nin Türkiye Büyük Elçiliği’nde görevli Robert Alexander Peck Çorum’da MHP’li il yöneticileriyle, vali ve CHP’li Belediye Başkanı Turhan Kılıçoğlu’yla görüşür. Çorum’dan sonra Amasya ve Tokat’a gider.

1980 yılındaki 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı kutlama hazırlıkları sırasında kızların kıyafetleri bahane edilerek şu bildiri dağıtıldı:

“Müslüman namusuna sahip çık 19 Mayıs gösterileri adı altında yine namus bacılarımızın iffet ve hayasına kahpeçe ve haince saldıracak bir gün geliyor. Yüreklerimizi parçalıyor, içimize kan akıtılıyor. Yine müslüman evlâdı kan ağlamaya kafir düzen tarafından soyularak, en müstehcen ve kepaze kılıkta teşhir edilecektir. Bin yıllık mübarek tarihimize bundan büyük bir leke sürülebilir mi? Kurtuluş Savaşında namusunu Yunan eli kirletmektense ölmeyi tercih eden mübarek ninelerimizin kemikleri sızlamaz mı? Ey müslüman, düşün, süngüyle ama karnında çocuk çıkarken zihniyetle bu zihniyetin farkı ne? Namazını kıl, orucunu tut yeter; karışan mı var diyen gafil müslüman sen de düşün… Düşün ki, haddini bilmeyenlere bildirelim hadlerini. Şu hadis-i Şerifi asla unutma, haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytandır. Ne mutlu canı ile, kanı ile, malı ile CİHAD edenlere...

İslâmcı Gençlik”

Gün Sazak’ın öldürülmesi ve protestolar

Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP) önde gelen isimlerinden Gün Sazak’ın 27 Mayıs 1980 Ankara’da Devrimci Halk Kurtuluş Cephesi (DHKC) tarafından öldürüldüğü iddiası üzerine</ref> Çorum’da da gerginlik arttı.

Olayların başlaması

28 Mayıs Çarşamba günü, Çorum’un en işlek caddesinde ve çoğunluğu çocuk ve gençlerden oluşan gruplar, “kanımız aksa da zafer İslamın, Kana kan, intikam” sloganlarıyla yürüyüşe geçmişlerdir. Yürüyüş korteji, kısa süre sonra saldırıya dönüşür. Cadde üzerinde bulunan solculara ait iş yerleri tahrip edilmeye, yakılmaya başlanır. 29 Mayıs günü cadde ve sokaklarda yürüyüşler “Kana kan, intikam” sloganlarıyla sürmüştür. İş yerlerinin yağmalanmasına, tahrip edilmesine ve yakılmasına devam edilmiştir.

Çorum’la komşu il, ilçe ve köylerle bağlantılı tüm yollar belirsiz gruplarca işgal edilmiştir.

Yine saldırgan başka gruplar Çorum Gazetesi’ne ve Bahar Kitabevi’ne saldırmıştır.

Alevi ve Sünni mahalleleri arasında barikatlar kuruldu ve çatışmalar başladı.

Mayıs ayında yaşanan bu gerginlik askeri müdahaleye karşın devam etti. 30 Haziran’da MHP yanlısı bir iş adamına ait bir otomobilden Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) taraftarlarının ve diğer solcuların yoğun olduğu bölgelerde sivillerin üzerine ateş açıldı. kaynak belirtilmeli

Sokağa Çıkma Yasağı ve Çatışmalar

Çorum Valisi Rafet Üçelli sokağa çıkma yasağı koyar ve halkın savunma amacıyla oluşturduğu barikatların kaldırılmasını ister.

“Çorum kalesi yakınındaki semtlerde oturan halkın kurduğu bir savunma barikatına saldırganlar silahla ateş eder, ancak barikatı aşamazlar. Vali Rafet Üçelli barikatın kaldırılması için Jandarma Komutanı Yarbay Vural Güride’ye emir verir. Halk ise, can güvenliklerini korumak için kurdukları barikatı kaldırmamakta direnir. Vali ve Jandarma Yarbay Vural Güride arasında geçen konuşma şöyle:

Vali: Lütfen Ankara-Samsun Kara yolu trafiğe açılsın. Yarbay Güride: Sayın Valim yolu açmak için silah kullanmak zorunda kalacağız. Kan akar, bu da olayları tırmandırır. Vali: Her şeye karşın yol trafiğe açılmalıdır. Yarbay Güride: Kan dökülür, ben açamam sayın valim. Buyurun siz açın.

CHP’nin milletvekillerinden Şükrü Bütün, Ethem Eken; Senatör Abdullah Ercan olayları yerinde incelemek üzere Çorum’a geldiklerinde belediye başkanı ile görüşürlerken saldırıya uğrarlar.

Halk barikatını kaldırmaz. Bu sırada başka bir semtteki zayıf bir barikatı aşan 19 AN 709 plakalı, kırmızı renkli Reno marka bir otomobil Milönü semtini silahla boydan boya tarar. Semt halkı panik içinde evlerine koşuşurlar. Yaralananlar olur. Mahalleyi silahla tarayan otomobilin plakasının bir traktöre ait olduğu, otomobilin içinde polislerin olduğu kanaati oluşur.”

Olayların sonlanması yetkililerce genellikle alevi kesimin yaşadığı Milönü’ndeki barikatların kaldırılmasına bağlanmıştır. Çorum olaylarına müdahale etmekle görevlendirilen dönemin Amasya 15. Tugay komutanı Şahabettin Esengül’ün iddiası; “Bir sağ partiye mensup milletvekili bana barikatları yararsınız, bertaraf edersiniz, bu iş de burada biter.” İçişleri Bakanı Vekili Orhan EREN, Jandarma Genel Komutanı Org. Sedat Celasun’la birlikte Çorum’a gelirler. Çorum’da teşkilatı bulunan siyasi parti il yöneticileri, Çorum milletvekillerinin katılımıyla bir toplantı düzenlenir. Saldırı olayı değerlendirilir. Çorum Valisi Rafet Üçelli’nin sunumu üzerine Jandarma Genel Komutanı Sedat Celasun: “Biz gerekli yerlerden emir aldık. Milönü’ne tanklarla girip olaylara son vereceğiz” dediğinde; Çorum CHP Milletvekili Ethem Eken, “nasıl olur paşam? Milönü’ne tanklarla girmek neyi çözer? Bu daha çok kan dökülmesine neden olur. Belki bir Milönü hiçbir şey değil ama, Türkiye’de 14 milyona yakın Alevi vatandaş yaşamaktadır. Milönü’ne tanklarla girip kan döküldüğünde tüm ülkede büyük olaylar çıkar” yanıtını verir. Sonuçta oluşturulan bir komite Milönü’ne giderek halkla görüşürler. Can güvenliği garantisi sonucu barikatlar kaldırılır.

Vali Rafet Üçelli ve Emniyet Müdürü Nail Bozkurt görevden alınır. Çorum Valiliğine Yüksel Çavuşoğlu, Emniyet Müdürlüğüne Erdem Yurtsever atanır. General Şahabettin Esengül Jandarma İl Komutanı Vural Güride’nin değiştirilmesi için kendisine yapılan baskıyı şöyle anlatmaktadır: “İsimlerini dahi hatırlamak istemiyorum. Bu milletvekilleri devamlı suretle yaranın kabuklanması değil, kanamasını istiyorlardı. İşleri güçleri Ankara’da belirli odakları tahrik etmek ve almış olduğu yetkilerle Çorum’a gelip karma karışım etmekti. Bu iki milletvekili olayların tarafımdan bastırılmasını memnuniyetle karşılamadılar. Yani ne istiyorlardı? Bir taraf korunsun, diğer taraf öldürülsün. Yani katalizör rol oynamayacaksınız. Güvenlik tedbirleri tam olarak almayacaksınız. Bir kesim ki ona Sünni kesim diyebilirsiniz, Alevileri esasen sıkışmış bir bölgede çevirmiş, onların üzerine saldırıp imha etmek istiyorlardı. Fevkalede küstah bir tavır içindelerdi”

28 Mayıs 1980’de başlatılan saldırı ve katliam, askeri birliklerin müdahalesiyle biçimsel olarak denetim altına alınmıştır. Jandarma İl Komutanı Yarbay Vural Güride görevden alınmış olayların ilk dalgası kontrol altına alınmıştır.

Olaylarda İkinci Dalga

AP Çorum İl Başkanı Yardımcısı Erol Şahin, CHP İl Başkanı Cemal Solmaz’la birlikte vali ve emniyet müdürüyle görüşürler. MHP’nin saldırı hazırlıklarını ileterek önlem alınmasını isterler. Çorum AP milletvekili adayı Ali Ayhan Çetin “Olayların başlangıcı MHP’nin ve ülkü ocaklarının Çorum’u kurtarılmış bölge haline getirmeyi amaçlamaları, bunun için Gün Sazak’ın ölümü onlar için başlangıç noktası oldu.” olarak yorumluyor.

TRT’nin tahriki

TRT’de “Çorum’da Alaaddin Cami’sine patlayıcı madde atılması ve dışarıdan ateş açılması ile olaylar başladı.” Haberini aralıklarla sık sık vermektedir. Alaaddin Camiye bomba atıldığı iddiası camilerin hoparlörlerinden kente duyuruldu, cihat çağrısı yapıldı, suların zehirlendiği iddiası yayıldı. Böyle bir haberi askeri yetkililer vermemiş, vali’de haberi doğrulayıcı veya yalanlayıcı açıklamada bulunmamış. TRT’nin Çorum muhabiri böyle bir haber vermediğini söylemektedir. Haberi yayan poliste ortaya çıkarılmamış. Bir anda ortaya çıkan eli silahlı gruplar alevi mahallelerine uzun namlulu silahlarla saldırmaya başladı.

Polis Panzeri ve Milönü Saldırısı

Alevi mahallesine barikatları yıkarak giren panzerin ateşiyle hamile bir kadın ve bir öğretmen hayatını kaybederken yaşlı bir kadın panzerin altında kalır. Süleyman Ateş isimli tıp öğrencisi panzerin ateşiyle yaralanarak götürüldüğü kontrgerillanın kalesi SSK Hastanesi’nde işkence görür ve öldürülür.

İçişleri Bakanı Mustafa Gürcügil: “Çorum olayları solun bir tertibidir ve devleti yıkma eylemlerinden biridir. Devlete destek düşüncesiyle hareket eden sağ bir grup, bunların karşısına çıkmıştır. Aslında siyasi gayeli ve siyasi hedefli olan sol gruptur..(Cumhuriyet Gazetesi, 14.07.1980) Süleyman Demirel: “Eğer bu fitne CHP’den destek görmezse, devlet bu fitneyi çok kısa bir zamanda söndürür. CHP neyi söylemeye çalışıyor. Günlerdir bu meseleyle uğraşıyoruz… Bu hadiselerin arkasında CHP var..(Cumhuriyet Gazetesi, 11.07.1980) Bülent Ecevit: “….olayı sağ militanların başlattığı bilindiği halde iktidar bunu saklayıp bir komünistlik tehlikesi varmış görüntüsünü vermeye çalışmaktadır. Hükümetin Çorum’daki olaylarda da taraf olduğu, taraflardan biriyle birlik olduğu ve onların suçlarını örtbas etmeye çalıştığı ortadadır…”(Milliyet Gazetesi, 11.07.1980)

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/76477/Corum_da_Alevilerin_katledilisinin_34._yili.html

This entry was posted in DİN-İNANÇ, FAŞİZM, HUKUK-YARGI-ADALET, İNSAN HAKLARI - DEMOKRASİ, İrtica, RADİKAL İSLAM, SİYASİ TARİH. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *