IŞİD *** IŞİD’e destek “hâlâ sürüyor”

Amberin Zaman
amberin.zaman@gmail.com
13 Haziran 2014 Cuma
Taraf

IŞİD

Yerde ve yataklarda kan izleri taze. Urfa’nın Ceylanpınar ilçesinin güneybatısına düşen Suriye’nin al-Tleiliye köyündeyim. Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) güçleri 29 Mayıs günü şafak sökmeden bu köye baskın düzenlemişti. Aralarında yedisi çocuk olmak üzere 15 sivili uykularında katletmişti. Çocukların biri henüz bir yaşındaydı. Rengârenk kıyafetleri çamaşır ipinde halen asılı duruyordu.

Suriyeli Kürtlerin denetiminde bulunan köy Yezidilere ait. Ancak öldürülenlerin tümü Sünni Arap’tı. IŞİD’in hedefinde olan Yezidiler çoktan köyü terk edip, tarlalarını Araplara emanet etmişlerdi. IŞİD farkında veya değildi. Maksat terör estirmek, intikam almaktı. Zira iki gün önce IŞİD ile savaşan Suriyeli Kürtler, IŞİD’in kontrolündeki bir köye saldırmış, sekiz tane IŞİD’liyi öldürmüştü.

IŞİD’in Musul’daki Türk konsolosluğunu basıp 49 personeli rehin aldığı haberi patladığında o kan dondurucu manzara aklıma geldi. Ve hemen akabinde şu soru: IŞİD bağıra bağıra Musul’a geliyorum dediği hâlde aralarında iki çocuğun da bulunduğu konsolosluk personeli neden derhal tahliye edilmemişti? Zira 6 Haziran günü Irak Kürdistan Bölgesel Yönetiminin (İKYB) başkenti Erbil’e haber çoktan ulaşmıştı. Musul Valisi IKBY’nin İçişleri bakanı Kerim Sincari’yi arayıp “IŞİD Musul’u ele geçirmek üzere, halk kaçıyor, yardım edin,” diye çağırı da bulunmuştu.

Konsolosluk basılmadan tam beş gün önce. Üstelik IKBY Türklerin tahliyesi için yardım teklifinde bulunmuştu ama teklifi geri çevrilmişti. Dışişleri Bakanı diyor ki: “Tahliye edemezdik, zira dışarıdaki ortam güvenli değildi.” Peki, nasıl oluyor da Musul Valisi pazartesi gecesi kentten kaçabildi? Ve diyelim karayoluyla Erbil’e geçemezlerdi. Helikopterle tahliye edilemezler miydi? Kaldı ki Başkonsolos Öztürk Yılmaz son iki yılda Musul’da iki kez bombalı saldırıya uğramıştı.

Biz bu satırları yazarken vatandaşlarımız halen rehin tutuluyordu. Güvenilir kaynaklardan edindiğimiz bilgiye göre çarşamba günü IŞİD, konsolosluk personelini IKBY güçlerine teslim etmeye razı olmuştu.Ancak IŞID içindeki farklı fraksiyonlar “yok, Türkiye sınırı üzerinden iade edeceğiz” diye tutturunca rehineler özgürlüklerine kavuşamamışlardı.

IŞİD bu tavrıyla “Egemen olduğumuz topraklar üzerinden teslim ederiz” demeye getiriyor. Zira örgüt an itibarıyla Suriye’yle iki sınır kapımızı, Karkamış ve Akçakale’yi elinde tutuyor. Adından anlaşıldığı üzere bir “İslam Devleti” kurmak peşinde olan örgüt devlet muamelesi görmek istiyor.

Ve bir soru daha: IŞİD son günlerde iktidar tarafından pompalanan “cihatçı teröre karşı ABD- Ankara işbirliği” haberlerine misilleme de bulunmuş olabilir mi? Reyhanlı saldırısı da Başbakan’ın Obama’yla Washington’da yaptığı terör zirvesi öncesinde gerçekleşmemiş miydi?

Siz bu yazıyı okuduğunuzda vatandaşlarımızın sağ salim ülkemize ulaşmış olmalarını umuyorum.

Ama diyelim ki ulaşmadılar, Türkiye ne yapabilir? IŞİD ile pazarlık dışında hiçbir şey. Kaynaklarımızın ifadesiyle “vatandaşlarımızın canları sözkonusu, onlar dönmeden farklı önlemler alınamaz. Ama tüm önlemler masada”.

Bundan sonra ne olmalı? IŞİD’e karşı en büyük mücadeleyi Rojava’da Suriyeli Kürtler yürütüyor. Türkiye’nin atacağı en doğru adım “yok onlar PKK’lı, Esatçı” takıntılarını bir kenara bırakıp Suriyeli Kürtler ile IŞİD’e karşı birleşmektir. IŞİD’e karşı ittifakın etkili kılınması için İKYB’nin de katılımı şart.

Ancak görünen o ki, iktidar IŞİD’e karşı mücadele için Suriye’deki diğer silahlı gruplara yardım etmeye devam edecek. Oysa birçoğunun IŞİD’den çok da farkları yok.

IŞİD’e destek “hâlâ sürüyor”

Amberin Zaman
amberin.zaman@gmail.com
14 Haziran 2014 Cumartesi
Taraf

Türkiye’nin Suriye’de savaşan radikal unsurlara sunduğu destek yoğun olarak tartışılıyor. İktidara yönelik eleştiriler aynı noktada birleşiyor: “Türkiye beslediği canavarın kurbanı oldu.”

Suriye sınırını defalarca gezdik. Türkiye’nin radikal unsurlar dâhil silahlı muhaliflere sunduğu desteği belgeledik. Devlet hastanelerinde ve kendi oluşturdukları derme çatma tedavi merkezlerinde yaralı muhalif savaşçılarla konuştuk. “Allah razı olsun, Türkiye bize destek veriyor, silah da veriyor” diyenlere rastladık. Türkiye’deki kamplarda bulunan muhaliflerin Suriye’de savaşmaya gittiklerini, bizzat geçişlerine şahitlik eden güvenlik personelinden dinledik. Hepsini bu sayfalarda yayımladık.

http://www.samanyoluhaber.com/web-tv/isidden-vahsi-infaz-rastgele-katliam-9231-video-haberi

IŞİD’den vahşi infaz, rastgele katliam
Suriye’den sonra Irak topraklarında da faaliyetlerini tırmandıran Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) militanlarının Irak’ta gerçekleştirdikleri tüyler ürperten suikast ve infaz görüntüleri yayınlandı. Mashreghnews adlı internet haber portalı

UZUN ZAMANDIR UYARI VARDI

Uzun zamandır başta Amerika olmak üzere Türkiye’nin Batılı müttefikleri Türkiye üzerinden Suriye’ye geçen radikal unsurlar konusunda Ankara’ya uyarıda bulunuyorlardı. Başbakan Erdoğan’ın Mayıs 2013’te Başkan Obama’yla Beyaz Saray’da yaptığı görüşmenin ana maddelerinden biri El Nusra örgütüydü.

Tehlikenin farkına varan Türkiye radikal unsurlara sunduğu desteği frenlemiş görünüyor. Ne var ki IŞİD ile bir yılı aşkın süredir Halk Savunma Güçleri (YPG) bayrağı altında çarpışan Suriyeli Kürtlerin, Türkiye’nin cihatçıları kendilerine karşı desteklediğine dair iddiaları son bulmuş değil. Geçen hafta Suriyeli Kürtlerin kendi yönetimlerini kurdukları Rojava bölgesindeydim. IŞİD’le savaşın sürdüğü Serekaniye cephesine gittim. (Ceylanpınar İlçesi’nin karşısına düşen bölgede). Cephedeki YPG komutanı Abdo Sino, 27 Mayıs günü IŞİD’in elinde bulunan al-Rawiye köyüne bir baskın düzenlediklerini ve sekiz IŞİD militanını öldürdüklerini anlatıyor. İki kilometre ötedeki köy net şekilde görünüyor. Türkiye sınırına neredeyse sıfır noktada. “Aman dikkat, biraz geriye çekil ellerinde Şilka füzeleri var,” diye uyarıyor Djvar Osman adında bir diğer YPG’li komutan.

Abdo’nun iddiasına göre Türk tarafından köye gelen “iki beyaz ambulans” çatışmada yaralanan IŞİD’cileri alıp Türkiye’ye geri götürmüş. “Dürbünle hepsini gördük,” diyen Abdo savaşçıların neredeyse tümünün ya Azeri ya da Çeçen olduğunu belirtiyor. Bunu kanıtlamak üzere ölen militanların birinin cebinden çıkan Azerbaycan’da basılmış ve yayınevinin internet adresi “burhan.az” olan mavi kapaklı bir kitapçık gösteriyor. Adı “Müselmanın Qalası”, yani Müslüman’ın Kalesi. İçinde şehadeti öven ayetler, hadisler var.

“KAFKAS KÖKENLİLER KORUNUYOR”

IŞİD’in bazı birliklerinin etnisiteye dayalı kurulduğu biliniyor. YPG’nin iddialarına göre Türkiye, Kafkas kökenlileri kolluyor. Bunu kanıtlamak imkânsız. Kaldı ki Türkiye, IŞİD’i Eylül 2013’te “terör örgütü” olarak ilan etti. Örgütün hedefi hâline geldiğine göre işbirliği yapıyorlar fikri oldukça fantastik kaçıyor. Ancak YPG’nin siyasi kolu olan PYD’nin eşbaşkanı Salih Müslim AK Parti iktidarı olmasa da “devletteki bazı derin güçlerin” IŞİD’e halen destek verdiğini savunuyor.

Başka bir ihtimal daha var. Savaş rantına dadanan (mazot kaçakçılığı vb.) Türkiye’de sınır hattında yaşayan köylüler (özellikle de Sünni Araplar) IŞİD dâhil bu gruplara lojistik sağlıyor olamaz mı? Türkiye bu konuda tedbir alsa da geçişleri tümüyle engellemek mümkün değil.

Peki, “radikaller” kim? “Ilımlılar” kim? Dün ulaştığımız bir resmî kaynağımız iktidarın bu konudaki “saflığını” şu şekilde özetledi: “Hangisi El Nusra, hangisi, IŞİD, hangisi ÖSO [Özgür Suriye Ordusu]her zaman anlaşılmıyordu, aralarında bir geçişkenlik vardı.”

Oysa Türkiye’nin “ılımlı” addettiği bazı gruplar Washington tarafından “selefi radikal” sayılıyor. Bunların başında Türkiye’nin desteklediği Aşrar Aş Şam örgütü geliyor.

EL ARAP KÖYÜNDE ÇATIŞMA YOĞUN

Dün Urfa’da bir mülteci kampında bulunan Abdel Fettah isimli bir Aşrar Aş Şam komutanıyla telefonla görüştüm. Akçakale sınır kapısını IŞİD’in elinden almak için Türkiye ile birlikte askerî operasyon planladıklarını iddia etti. Rehine krizi sürerken hükümetin böylesi bir adım atma ihtimali sıfır. Kapıya yakın Ayn el Arap köyünde IŞİD ile yoğun çatışmaların sürdüğünü belirten komutan da zaten pek umutlu değildi.

Çatışmada yaralananlar tedavi için hâlâ Türkiye’ye mi getiriliyordu? “Hayır, bizim tarafta artık hastane var, ancak çok ağır yaralılar olursa, onlar da Kilis kapısından geçiyorlar,” diye sözlerini tamamladı Abdel Fettah…

This entry was posted in ORTADOĞU ÜLKELERİ, RADİKAL İSLAM, TERÖR. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *