28 Nisan 2014
Rifat Serdaroğlu
KÜFRETME ÖZGÜRLÜĞÜ VAR MI?
Erdoğan, Aziz Milletinin (Türk kelimesini sevmez ve kullanmaz) Cumbaba ’sı olmak için çok çalışıyor! Her olayı, her konuyu kendine göre yorumluyor, öyle anlatıyor. Mitingler düzenliyor, hala milyonlarca lira harcıyor. Ne yaparsın, Erdoğan’da “Bitmeyen Para- İnmeyen Hırs” var. Allah sonunu hayırlı eylesin!
Bugün Salı. Erdoğan yine Grup toplantısında konuşacak, önüne geleni belgesiz-delilsiz-mahkeme kararı olmadan suçlayacak, en ağır hakaretlerde bulunacak. Tüm televizyonlar canlı yayınla verecekler. Milletvekilleri dinleyecekler. Dinleyici localarına doldurulmuş zavallı gençler bağıracaklar; “Dik dur eğilme, milletin seninle” diye. Yani, kafanız boş laflarla yine şişecek, başınız ağrıyacak.
Sizleri biraz olsun tebessüm ettirebilmek için, bugün yazının arasına iki fıkra koyacağım. Birincisini değerli dostum E. Erdoğan’ın (Kısıklı’dakilerle ilgisi yoktur) göndermişti. Fıkra şu
“Hitler, Yahudi katliamına başlamak üzere. Yahudiler Almanya’dan kaçıyorlar. Bunlardan biri Almanya’yı terk etmeden önce cebindeki son para olan 18 Mark ile bir Geneleve gider ve bir kadınla beraber olmak ister. Kadın “40 Mark isterim” der. Diğer kadına sorar, o “30 Mark” ister. Son olarak oradaki zenci bir kadına sorar, o da “20 Mark isterim” der. Adam çaresiz evi terk ederken, evi işleten kadın, “gel, ben 18 Marka seninle olurum” de
Aradan uzun yıllar geçer, savaş sona erer. Adam tekrar Almanya’ya gelir ve “o evi” ziyaret eder. Evi işleten kadın aynı yerinde oturuyordur.
Beni tanıdınız mı” diye sorar. Kadın, adama dikkatle bakar ve “Nasıl tanımam. Sizle beraber olduktan sonra hamile kaldım, bir oğlumuz var” deyip içeri doğru seslenir; “Hans gel oğlum, bak hep merak ettiğin baban geldi, gel tanış.Hans gelir ve adama bakıp “Ben Yahudi baba istemem” deyip içeriye yönelir. Adam çocuğun arkasından seslenir
“Ulan Velet, dua et o gün param yetmedi. Cebimde 2 Mark daha olsaydı, sen bugün zenciydin…”
Erdoğan, eski dostu ve abisi Haşim Kılıç’a verip veriştiriyor. Kılıç’ ın konuşmasının, hukuki nosyonu olmadığını, siyasi polemik yaptığını, yeni muhalefet partisi olduğunu, bittiğini, tarih olduğunu söylüyor!
Şimdi bir vicdan sahibi kalksa ve şunları söylese, haklı olmaz mıydı;
“Ya arkadaş, AKP kapatılma davası görülürken, 11 üyenin 6 tanesi “KAPATILMA” yönünde oy kullanmıştı. Fakat bir partinin kapatılması için 7 oy gerekiyordu. Şimdi yerden yere vurduğunuz Haşim Kılıç “Kapatılma” yönünde oy kullansa idi, siz bugün yoktunuz. Ne sen başbakandın, ne biraderin cumhurbaşkanı idi. Ne paralar olacaktı ne de villalar. Yine, orman arazisindeki kaçak yapıda oturuyor, sucuk satmak için çabalıyor olacaktın. Öpün o Haşim’i, öpün…”
Hukuk uzmanı (!) Erdoğan sürekli olarak şunu söyler;
“Değerli Kardeşlerim, hukukta bir kaide vardır. Müddei, iddiasını ispat etmekle mükelleftir.” Gençler için açalım; Birini iddia ile suçlayan kişi, iddiasını ispat etmek zorundadır.
Erdoğan’a sorsanız;
“Sayın Başbakan, sizin 4 Bakanınız niçin istifa etti? Partiniz bunlar için soruşturma komisyonu kurulması kararını aldı. İddialar yenir yutulur gibi değil. Siz bu Bakanların başı değil de, soğanın cücüğünün mü başısınız.
Siz, Bilal oğlan ile yaptığınız konuşmalarınızı inkâr etmediniz. Milyarlarca Avro’yu-Dolar’ı nereden buldunuz. Bu işte bir yamuk yok mu” deseniz?
Alacağınız yanıt aynen; “Müddei, iddiasını ispat etmekle mükelleftir. İftira atmayın” olur.Ama aynı Erdoğan, elinde bir tane olsun delil-belge-yargı kararı olmadan insanları, hırsızlıkla-çete mensubu olmakla-Casus olmakla- Esrar kullanmakla-Alçaklıkla-Şerefsizlikle-Sülük olmakla-Cibilliyetsiz olmakla suçlar. Devletin memurlarını keyfi olarak sürer-süründürür. Sonra kalkar;
Müslüman olduğunu, insanları yaratandan ötürü sevdiğini ve ayrım yapmadığını söyler, söylediklerine maalesef ki kendisi de inanır!
Ben Erdoğan’ ın davranışlarına-konuşmalarına bakınca, onu bir yerlere konumlandırmakta zorlanıyorum. Siz konumlandırabiliyor musunuz?
“Kiliseye yeni bir Papaz atanmış. Gelir gelmez ilk işi eski çanı temizleyip parlatmak olmuş. Ertesi gün çan çalmak için gittiğinde, karganın birinin çana pislediğini görmüş!
Tekrar temizlemiş. Sonraki gün gittiğinde yine aynı manzara ile karşılaşmış. Papaz temizliyor, karga pisliyormuş! Papaz, kargayı yakalamak için çevresine danışıp bir tuzak kurmuş.
Çanın yanına çok tuzlu bir peynir dilimi ve bir tasın içinde şarap koymuş. Peyniri yiyen karga susayıp şarabı içince, sızıp kalmış ve Papaza yakalanmış.Kargayı eline alan Papaz sormuş
Be hayvan, Yahudi olsan Kiliseye gelmezsin, Hıristiyan olsan çana pislemezsin, Müslüman olsan şarap içmezsin! Sen nasıl bir yaratıksın yahu?”
Sağlık ve başarı dileklerimle
http://rifatserdaroglu.com/2014/04/page/2/