İLERİ DEMOKRASİNİN !!! SÜRDÜĞÜ ÜLKEMİZDE BASINDAN MANZARALAR ** Tayyip Andıcı yedi! İpekören oldu!

Tayyip Andıcı yedi!
İpekören oldu!

Necati Doğru

Andıçlamalar “isim olarak” değil genellikle “gün olarak” yazılıyorlar.
Örneği biliyorsunuz.
“28 Şubat Andıcı” denir.
“Çevik Bir Andıcı” denmez.

Andıc, askeri tabirdir. Muhtıra vermek, hatırlatma yapmak, haddini bildirmek anlamını taşır. “28 Şubat Andıclaması” nda Genel Kurmay’ın generalleri yazılarını “terörle mücadelede PKK’nın ve Öcalan’ın propagandasını yapmak diye gördükleri gazetecileri” andıcladılar.Gazete patronunu uyardılar.

“At şu yazarları” gazetenden.
İşte bu da “4 Mart andıclaması” olduğu halde tarihe “Tayyip Erdoğan Andıçlaması” olarak geçti. Milliyet Gazetesi’nin iki yazarı; Hasan Cemal ile Can Dündar’a; “4 mart tarihli Tayyip Andıclaması” ile hadleri bildirildi.

Alırız köşenizi elinizden
Atarız sizi gazeteden.
Denildi.
Milliyet birkaç gün onlarsız.

Xxx

Tayyip Andıcı’na şöyle gelindi.
İmralı tutanakları servis edildi.
Al bunları yayınla.
“Atlatma gazeteciliği” değil.
Yapılan “servis gazeteciliği”dir.
Milliyet de yayınladı.

Tutanakların servis edilip açıklanması sarsıntı yarattı. Çünkü Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “zehir içerim” diye propaganda malzemesi yaptığı ve halkı narkozlayıp uyuttuğu “barış sürecinin sonunda Türkiye’nin bölünmesinin gerçekleşeceği” Abdullah Öcalan’ın sözlerinden açıkça anlaşılıyordu.

Başbakan çözüm diyordu.
Barış diyordu.
Akan kan dursun diyordu.
Analar ağlamasın diyordu.

Abdullah Öcalan,”Barışın nasıl geleceğini, akan kanın nasıl duracağını ve çözümün hangi yol haritasına göre gerçekleşeceğini” gösterdi.

Doğu Anadolu Kürtlerin, Batı Anadolu hem Kürtlerin ve hem Türklerin olacak. Anadolu iki haritalı yapılacak. Kürtlerin da ayrı Meclis’i açılacak. Doğu ve Güneydoğu’yu Kürt Meclis’i yönetecek. PKK’nın silah bırakıp çekilmesine Kürtlerin Meclis’i karar verecek. Başkan Apo, serbest kalacak. Silahlar böyle bırakılacak. Barış böyle gelecek. Özetin özeti; halktan gizlenen fakat “Öcalan’ın resmini çizdiği ve muhtemelen servis edin bir gazeteye halk da öğrensin” dediği tutanaktaki çözüm buydu.

Xxx

Başbakan, açıklamaya kızdı.
Tutanağı yayınlayan gazeteye köpürdü ve “Batsın senin gazeteciliğin” diye bağırdı. Asılında Başbakan’ı ve partisini Türkiye’ye demokrasi getiriyor diye övüp göklere çıkartmış Hasan Cemal de; “gazete yapmak ayrıdır, devlet yönetmek ayrıdır” diyerek Başbakan’a yumuşakça diklendi. Gazetenin patronu büyük işadamı, çok zengin Erdoğan Demirören ise Başbakan’ın “batsın senin gazeteciliğin” cümlesini “batırırım seni ve gazeteni de kağıt rulo yaparım bir yere koyarım” diye doğru bir şekilde anladı.

Tayyip Andıcı sonuç verdi.
2 yazarı gazeteden attılar.
Sonra kulakları çekildi.
Yeniden yazacaklar.
Kulakları çekilmiş yazar oldular.

Xxx

Geliyor, geliyor hep dile getirdiğimiz aynı noktada düğümleniyor. Bağımsız gazetecilik mi yapacaksın? Gerçekleri, eğilmeden, bükülmeden, iktidara yaranmadan mı yazacaksın? Yoksa iyi maaşlar alıp kulağı çekilen, başbakan uçağına binen gazetecilik mi oynayacaksın? İşadamı Erdoğan Demirören, işadamı Aydın Doğan’dan, zarar etmekte olan Milliyet Gazetesi’ni 60 milyon dolara aldığı zaman “kulakları Tayyip Erdoğan tarafından çekilmeye razı gazetecilik yapacağı” zaten tahmin ediliyordu.
Tahmin, gerçek oldu.

İşadamı Demirören’in “iktidarla iyi geçinmek için gazete satın aldığı” 4 mart 2013 Tayyip Erdoğan andıcıyla anlaşıldı. Milliyet’den daha önce de yazıları iktidar tarafından onaylanmayan Nail Gürelli, Nuray Mert, Metin Münir, Semih İdiz ve gecesini gündüzüne katıp gazeteye yeni enerji aşılamaya çalışan bir önceki genel yayın müdürü Tayfun Devecioğlu atıldılar.

İşamadı Demirören!
Tayyip Andıcı yedi!
İpekören oldu!

This entry was posted in FAŞİZM, Kose Yazarlari, MEDYA, Politika ve Gundem. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *