ATATÜRK’Ü SİLMEYE ÇALIŞMAK ve NUTUK

ATATÜRK’Ü SİLMEYE ÇALIŞMAK ve NUTUK
Naci Kaptan
Saygıdeğer dostlar,
Ulusal kahramanımız Yüce Atatürk’e karşı emperyalist devletler
Ve yandaşları tarafından başlatılan,
düşmanlık ve itibarsızlaştırma,
büyük başarılarını sıradanlaştırma,
Başarılı askerliğini,
Zaferlerini,
Ulus önderliğini,
Yüzyılın Adamı olarak taçlandırıldığı Devlet adamlığını,
görmezden ve bilmezden gelerek,
Her insanda olan “insani” özelliklerini kusur ! gibi sunma çabalarına
Ne yazık ki ülkemizin siyasetçileri ,
Sahte aydın kimlikliler ve
Yüce Atatürk’ün yarattığı antiemperyalist ve bağımsız Devletin
üst yönetimine gelmiş olan
Bürokratlar da katıldılar.
Bulundukları makamları onlara ,
ihanet etmekte oldukları Gazi Mustafa Kemal Paşa tarafından verildiğini unuttular.
Siyasetçiler ise Yüce önderin Türk Ulusuna göstermiş olduğu,
Çağdaşlaşmaya giden bilgiyle aydınlanma yolunu gericiliğe ve irticaya çevirdiler.
Ülke yönetimini yabancılara ipotek ettiler.
Bağımsızlıktan vaz geçtiler.
Türkiye’yi yeni baştan Şeyhler,hocalar,meczuplar Devleti yapmaya soyundular.
Türkiye ise bugün Atatürk’ün yaratmak istediğinden başka bir toplumsal yapıya dönüştürülmüştür.
Atatürk’ün ölümünden itibaren çağdaşlaşmaya ve Kemalizme ihanet başlamıştır.
Adım adım bir geri dönüş programı uygulanmıştır.
Türkiye’nin toplumsal yapısını bağımsız bir Devlet modeliyle
çağdaşlaştırmak için başlatılan bu programa karşı olan ABD ve AB ülkeleri
Yönetilebilir siyasetçilerle ,
Türkiye’yi çağdaşlaşma yolundan ve bağımsızlaşma çabalarından,
Ilımlı islamı dayatarak ,laik demokratik Cumhuriyet sisteminden
geri döndürecek çalışmalarına hız vermişlerdir..
Atatürk ve Kemalizm düşmanlığı genelde Türk siyasetinin aşırı “sağ”ı tarafından beslenir.
Bu düşmanlığa zaman içinde dönme liberaller ve solcular da eklenmiştir.
Tarikatlar,cemaatlar ise hep Atatürk ve laiklik düşmanlığı içinde olmuşlardır.
AKP iktidarıyla ülkemizde başlayan emperyalizm yanlısı politikalara
Atatürk ve TSK karşıtlığına ne yazık ki Devletin bürokratları da katılmıştır.
Özal zamanında başlayan yozlaşmalarla,
Üst düzey yöneticiler Devlet’in memuru olmak yerine,
siyasetçilerin ve iktidarın hizmetinde olmayı seçtiler.
En son ve belirgin örnek ise,
Ülkemizin Başkentinin valisinin,
Eski ittifak Devletleri ,
Bugünlerin küresel baronları tarafından Türkiye’ye uygulanan,
Atatürk ve Türk Silahlı Kuvvetlerini itibarsızlaştırma operasyonuna koşut olan bir karar alarak
1919 senesinde başlayıp da,
1932 senesinden buyana programlı olarak her sene yapılan,
Seymenlerin her sene yaptıkları yürüyüşe ve gösterilere ,
Kara harp okulu öğrencilerinin koşusuna izin vermemiş olmasıdır.
Bu tavrın içinde Atatürk ve TSK karşıtlığı vardır…
Vali bey ne derse desin,
Toplum tarafından algılanan görüntü budur…
Bu ise buzdağının görünenidir.
Aynaya bakıldığında vali beyin yansımasında
İktidar hükümeti gözükecektir.
Vali beyin mazeret olarak ileri sürdüğü gerekçe ise sıradan ve gülünçtür.
Seymenler ilk kez Atatürk’ün Ankara’ya gelişinde 27 Aralık 1919 da karşılamışlardı.
Seymen Alayı yürüyüşü, Atatürk’ün sağlığında, 27 Aralık 1932 yılında başlatıldı
günümüze kadar her yıl gerçekleştirildi.
Ankara Valisinin Yayımladığı genelge ile ilk kez bu yıl gerçekleştirilemeyecek.
Tarih baba yaşananları not eder.
Elbet Ankara Valisi Alaattin Yüksel de ,
Atatürk ve TSK karşıtlığıyla,
tarihin sayfalarında hak ettiği yeri alacaktır.
Değerli dostlar,
Ulus Devlet ,
Ulus Ordu,
Atatürk,
saldırı altındadır.
Bu nedenle Atatürk’ün subaylara hitaben Afyonkarahisar’da 10 Ağustos 1920 de yaptığı konuşma
ile BÜYÜK NUTUK’u sizlerle paylaşmak istedim.
Saygıyla
not : bu mektubum Ankara Valiliğine de gönderilmiştir.
Naci Kaptan
29 Aralık 2010
Atatürk’ün subaylara hitaben Afyonkarahisar’da 10 Ağustos 1920 de yaptığı konuşma
Arkadaşlar! İngilizler ve yardımcıları milletimizin bağımsızlığını İmhaya karar vermişlerdir.
Milletler bağımsızlıklarını hiç kimsenin lütuf ve atfetme borçlu değildir. Hiç kimse kimseye,hiçbir millet diğer millete hürriyet ve bağımsızlık vermez. Milletlerde tabiat en yaratılıştan mevcut olan bu hak,milletlerce kuvvede,mücadele İle mahfuz bulundurulur. Kuvveti olmayan,dolayısıyla mücadele edemeyen bir millet,mahkûm ve esir vazıyettedir. Böyle bir milletin bağımsızlığı gasp olunur.
Dünyada hayat için,insanca yaşamak için bağımsızlık lâzımdır. Bağımsızlık sahibi olmak için kuvvet sahibi olmak ve bunun için mevcudiyetini ispat etmek icap eder.Kuvvet ordudur. Ordunun hayat ve saadet kaynağı,bağımsızlığı takdir eden milletin,kuvvetin lüzumuna olan vicdanı imadır

İngilizler,milletimizi bağımsızlıktan mahrum etmek için,pek tabii olarak evvela onu ordudan mahrum etmek çarelerine giriştiler. Mütareke şartlarının tatbikatı ile silahlarımızı,cephanelerimizi,bütün müdafaa vasıtalarımızı elimizden almaya çalıştılar. Sonra kumandanlarımıza ve subaylarımıza tecavüz ve taarruza başladılar. Askerlik izzetinefsini yok etmeye gayret ettiler. Ordumuzu tamamen lağvederek,milleti,bağımsızlığını muhafaza için muhtaç olduğu dayanak noktasından mahrum etmeye teşebbüs ettiler. Bir taraftan da müdafaasız,ordusuz bıraktıklarını zannettikleri milletin de izzetinefsine,her türlü haklarına ve mukaddesatına taarruzla milleti alçaklığa,boyun eğmeye alıştırmak planını takip ettiler ve ediyorlar.

Her halde ordu,düşmanlarımızın birinci taarruz hedefi oldu. orduyu imha etmek için,mutlaka subayları mahvetmek,aşağılamak lazımdır. Buna da teşebbüs ettiler. Bundan sonra milleti koyun sürüsü gibi boğazlamakta engeller ve müşkülat kalmaz.

Bu hakikat karsısında ve içinde bulunduğumuz vaziyete göre subaylar heyetimize düşen vazifenin mahiyeti,ehemmiyeti ve kıymeti kendiliğinden meydana çıkar.

Milletimiz hür ve bağımsız yaşamak lüzumuna tam bir iman ile kani olmuş ve buna kati azim İle karar vermiştir. Zaman zaman,şurada burada üzüntü verici karaktersizliklerin görülmüş olması,hiçbir vakit milletimizin genel kanaatine,hakiki İmanına sekte vurmamıştır ve vurmayacaktır.

Dolayısıyla kuvvetin,ordunun vücudu İçin lazım olduğunu söylediğim kaynak ki milletin vicdanı imanıdır mevcuttur. Ordu ise,arkadaşlar,ancak subaylar heyeti sayesinde vücut bulur. Malum bir askeri hakikat,felsefi hakikattir; “ordunun ruhu subaylardır.” O halde subaylarımız,düşmanlarımız tarafından yıkılmak İstenilen ordumuzu tamir edecek ve canlandıracak ve ordu ve milletimizin bağımsızlığını muhafaza edecektir. Millet,bağımsızlığının muhafazasından ibaret olan hayati gayesinin teminini ordudan,ordunun ruhunu teşkil eden subaylardan bekler. İşte subayların yüce olan vazifesi budur.

Allah göstermesin milletin bağımsızlığı ihlal edilirse bunun vebalı subaylara ait olacaktır. Subaylar,izah ettiğim yüce,mukaddes ve bütün açılardan üzerlerine düşen vazife itibariyle,bütün mevcudiyetleriyle ve bütün dikkat ve fesaretleriyle,giriştiğimiz Bağımsızlık mücadelesinde birinci derecede faal ve fedakâr olmak mecburiyetindedirler. Şahsi ve özel hayatları itibariyle de subaylar,fedakârlar sınıfının en önünde bulunmak mecburiyetindedirler. Çünkü düşmanlarımız herkesten evvel onları öldürür. Onları aşağılar ve hor görürler.

Hayatında bir an olsa hile subaylık yapmış,subaylık izzetinefsini,şerefini duymuş,ölümü küçümsemiş bir insan,hayatta iken,düşmanın tasarladığı ve reva gördüğü hu muamelelere katlanamaz. Onun yaşamak İçin bir çaresi vardır. Şercimi korumak! Halbuki düşmanlarımızın da kastettiği,o şerefi ayaklar altına atmaktır.

Dolayısıyla subay için “ya istiklâl. ya ölüm” vardır Fakat arkadaşlar ölmeyeceğiz,bağımsızlığımızı muhafaza ederek yaşayacağız ve milletimizi daima bağımsız görmekle bahtiyar olacağız!”

Kaynak: “Afyon’da çıkan ikaz gazetesinden aktaran: Anadolu’da Yenigün gazetesi,10 Ağustos 1920. •Atatürk’ün Bütün Eserleri,c.9,Kaynak Yayınlan,istanbul. Ekim 2002,s. 112-113

NUTUK

Mustafa Kemal Atatürk, 1927 yılında Dolmabahçe’de, yakın çevresinden vatanperver arşları ile birlikte üzerinde tartışarak tamamladığı ve Türk’ün kurtuluş mücadelesini belgelere, tanıklıklara dayandırarak anlatan Büyük Nutuk’unu, Cumhuriyet Halk Partisi’nin, 1927 yılında 15-20 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirilen 2. Kurultayında tam 36 saat 33 dakikada okumuştur.

NUTUK – İÇİNDEKİLER

Ön Söz
Birinci Dünya Savaşında Anadolu’nun durumu ve kurtuluş çareleri
Milli teşkilatların kurulması ve kongreler
İstanbul hükümeti ile ilişkiler
Milli teşkilatın yeniden düzenlenmesi
Misak-ı Milli ve gelişmeler
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin toplanması
İç isyanlar ve Doğu cephesindeki gelişmeler
Düzenli orduya geçme kararı
İstanbul hükümetinin Ankara ile temas arayışları
Batı cephesindeki gelişmeler ve Birinci İnönü zaferi
Londra konferansı ve İkinci İnönü zaferi
Sakarya meydan muharebesi ve müteakip gelişmeler
Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Savaşı, Mudanya konferansı
Lozan barış konferansı ve Saltanatın kaldırılmasına ilişkin gelişmeler, Hilafet meselesi
Halk partisinin kuruluş çalışmaları, Lozan Barış Antlaşması ve müteakip gelişmeler
Cumhuriyetin ilanı
Hilafetin kaldırılması
Cumhuriyete karşı iç muhalefet, paşalar mücadelesi ve Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası olayı
Türk Gençliğine Hitabe
Rapor
Haritalar
This entry was posted in ATATURK, Gundem and tagged . Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *