Demokrasi Kültürümüz


Demokrasi Kültürümüz

Cumhuriyet – Gülşen KARAKADIOĞLU – 04 Aralık 2020 Cuma

Kültür, toplumun yönetsel, ekonomik ve entelektüel yaşamının oluşturduğu yaşam biçimini tanımlayan bir kavram. Ülkemizde yüzyıllarca Doğu kültürünün belirleyici özelliği olarak dinsel ve yönetsel erke sahip tek kişinin fermanıyla sürüp giden toplumsal kültür, Cumhuriyetle birlikte köklü olarak değişti. Oluşan toplumsal siyasal yapı Batı kültürünün yaşam biçimini işaret ediyordu. Bu devrimsel nitelikli kararlar yasal düzenlemelerle hayli zor ve sancılı bir dönüşüm sürecini kapsadı.

Toplumun yaşam biçimiyle bazen karşı karşıya gelen kararlar bir dizi devrimle kesinleşti: Cumhuriyet yönetimiyle; kılık kıyafet, abece, takvim, soyadı gibi yaşamsal değişimler ve kadının toplumdaki yeri, kadınla erkeğin toplum içindeki eşitlikçi davranış üslubu, sanatsal seçeneklerde Batı kültürünün dolaşıma sokulması gibi değişiklikler toplum tarafından önceleri yadırganmış ama kabul görmüştür.

Genç ve aydınlık bir kuşak toplumu eğitmeye başlamıştır. Halkevlerinde Shakespeare oynanıyor, Millet Mekteplerinde okuma yazma öğretiliyor, Köy Enstitülerinde Fransızcadan çeviri yapılabiliyor, enstrümanlar çalınıyor, toprağın bilimsel değerlendirilmesinin yolları öğreniliyordu. 1924 yılındaki bildiğimiz ekonomik koşullar Riyaseti Cumhur Orkestrası’nın üç aylık akdeniz ülkeleri konser turunu engellemiyordu!

NİTELİĞİ ERTELEMEK
“Şimdi sırası değil” diye ötelenir sanata kültüre verilmesi gereken önem, yapılması gereken yatırım. Oysa bu alanda yapılacak yatırım bir kuşak sonraki toplumun niteliğini belirleyecektir. Kültür sanata yatırım yaparak akıl ve bilimden yana aydın insan toplumuna ulaşma olasılığınız güçlüdür. Bu anlayışın en önemli örneği Cumhuriyetin kuruluş yıllarında yaşanmıştır. Kurucu heyet, daha Cumhuriyetin adı konulmadan kültür sanata yatırımı planladı, amaçları arasında öncelikli olarak yer verdi.
Atatürk, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 1 Mart 1923 tarihli 4. açılış konuşmasında “önemli merkezlerde modern kütüphaneler, bitki ve hayvanat bahçeleri, konservatuvarlar, atölyeler, müzeler ve güzel sanatlar sergileri kurulması, bütün ülkenin basımevleriyle donatılması gerekmektedir” diyordu.
TERSİNE GİDİŞİN ETKİLERİ
Amacı ülkemiz halkının çağdaş; bilimden, akıldan yana bir toplumsal yapıya dönüşmesini sağlamaktı. Aydınlık, demokrat, laik Cumhuriyet bireyleri için altyapı oluşturulması amacıyla yatırım yapılması gerektiğini düşünüyor ve açıklıyordu.
Ancak son yarım yüzyılda ısrarla sürdürülen tersine gidişle ülkemiz, daha çok Ortadoğu ülkelerinin toplumsal yapısına benzemeye başlamış, demokrasiden uzaklaşarak tarikat, cemaat ve benzeri gerici zihniyete teslim edilmeye başlanmıştır. Son yirmi yılda ise tek kişinin siyasi, ideolojik, dinsel tercihleriyle yeniden şekillendirilen bir yarı demokratik yapılanmayla yönetiliyoruz.
ASIL NEDEN
Günümüzde tarihimizi, kültürümüzü, değerlerimizi bilmeyen ya da yanlış bilen çoğunlukların olduğu bir gerçektir. Bu konuda en üzücü örnek Kurtuluş Savaşımız hakkında yeterince bilgi sahibi olunmadığı gerçeğidir. Kimi gerici düşünce sahipleri tarafından yazılmaya çalışılan ve bazı tükenmiş yazar çizer düşünürle desteklenen yalan tarihle; Kurtuluş Savaşımızın aslında önemli bir savaşımla kazanılmadığı, işgalci kuvvetlerin Anadolu’yu neredeyse kendiliğinden terk ettiği anlatılmaya cüret edilebilmektedir.

Ne yazık ki halkımızın bir bölümünde kabul gören bu çarpıtmanın nedeni tarihi iyi öğrenememiş olmamızdır kuşkusuz. Ama asıl önemli neden, yakın tarihimizin sanat kültür yaşamımızla zihinlerimizde bir yer edinememiş olmasıdır.

Bir Yemen türküsüyle Yemen’e giden ve geri dönemeyen askerlerin acısını bugün de duyumsarız ama o muhteşem Kurtuluş Savaşı’nın kapsadığı yaşanmış nice trajik öykülerden üretilmiş hangi sanatsal ürün bizi o denli etkiler? Çanakkale Savaşı’nı hurafelerle anlatan, büyüklerinden örnek alan bazılarının Kurtuluş Savaşı ve sonrası siyasi kazanımlardan hiç de hoşnut olmadıklarını açıklıkla dile getirmekten çekinmediklerini görüyoruz.

Daha Batılı bir yaşamsal seçimi olanlarsa televizyonların her anlamda değer yargılarını tüketerek erozyona uğratan yayınlarıyla karşı karşıya. Yaşamsal kuralların yol göstericisi olarak iktidarın desteklediği ne idüğü belirsiz odakların kol gezdiği günlerde toplumsal adaleti, etik değerleri korumak da bir şov kanalının sahibine kalabiliyor. Kısa etek giyen genç kızın öldürülmesini doğal bulan programcısını sorun etmeyen kanal sahibi, geçmişteki sosyal paylaşımları nedeniyle bir genç yarışmacıyı milyonların karşısında ahlak infazıyla teşhir ediyor, görüntüler sosyal medyada hızla milyonlara ulaşıyor.

ÇÖZÜM ‘AYDINLANMA SEFERBERLİĞİ’

Bu olay şu nedenle önemli; baskıcı rejimin yandaşlığından bekçiliğine evrilen sivil yaşam öğeleri sosyal yaşamı riske atıyor. Medya iletileri nedeniyle evleri basılanların kanıksamasının, modern genç kadınların uluorta saldırıya uğramalarının alt metni buralarda.

Tahran’da yolda yürürken önümü kesip kıyafetimin gayrı İslami olduğunu -ki başörtülüydüm- söyleyen kişilerin tümü sivil İranlılardı

Sağlıklı bir demokrasi kültürüne ulaşabilmenin yollarından biri belki de başlıcası sanat ve kültür yoluyla toplumları bilimle ve güzellikle aydınlatmaktır. Aydınlık Türkiye’yi yeniden inşa etmek üzere bir an önce Mustafa Kemal Atatürk’ün yol göstericiliğinde bir aydınlanma seferberliği başlatılması gerektiğine inanıyorum.
GÜLŞEN KARAKADIOĞLU / ESKİ KÜLTÜR BAKANLIĞI MÜSTEŞAR YARDIMCISI

https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/olaylar-ve-gorusler/demokrasi-kulturumuz-gulsen-karakadioglu-1796025
This entry was posted in CUMHURİYET - DEMOKRASİ - ÇAĞDAŞLIK, DEMOKRASİ-ÖZGÜRLÜK, Sanat Edebiyat ve Kultur. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *