VARLIK SANCISI * Saf milletim sorulduğunda, ayağımızı yorganımıza göre uzatıyoruz demiyor mu? Gel de ölme ya da ‘yoksa siz kapınızın önündeki paspasın altında mı uyuyorsunuz’ diye sorma şimdi. Yahu yorgan mı kaldı da artık, altına girip uyuyalım.

VARLIK SANCISI

Serendip Altındal / 25.11.2020

Mafyayı kullanarak muhalefeti sindirme operasyonu, aslında Bahçeliden Erdoğan’a atılan en büyük ortak kazığıydı. Çünkü Erdoğan Başkanlığındaki İktidarın, muhalefetinden kurtulmak için Mafyaya itibar etmesi veya etmek zorunda bırakılması, aslında bir İktidar Başkanına bundan fazla da itibar kaybettiremezdi.
Bahçeliye gelince; artık siyasi ömrünü daha da çabuk sonlandırmak pahasına, İktidar ortağını bile yerin dibine batıran bir manevrayla Mafya desteğine el atmayı, bir siyasi gaflet veya depresyonel bir Alzheimer başlangıcı olarak da kabul etmenin dışında yoksa Erdoğan İktidarını tamamen açık düşürmeye yönelik bir çalım olarak mı kabul etmemiz gerekir. Bu ise tarafımdan okurlara açık bir sorudur. Herkes kendine göre yorumlayabilir şüphesiz.
Çünkü böylesine uçuk, yasa ve siyaset dışı itibarsızlaştırma çabalarını uygulama geçirmek şayet siyasetçide bir depresyona işaret ediyorsa, vakit geçirmeden bu durumdaki siyasilerin bundan böyle siyaset dışı bırakılmaları, acilen yasallaştırılmalıdır. Çünkü toplumlarına verebilecekleri hasar şiddetinin öngörülebilmesi imkânsızlaşır. Dolayısıyla da bu durum, Cumhurbaşkanlarının bile bundan böyle Mafya reislerinden seçilebileceğinin, anayasa maddesi olarak teklif edilebileceğini de akla getirecektir kuşkusuz.
İşte tam da bu noktada Çakıcı düdüğünü üfleyerek ondan medet uman Bahçeliye aslında düşen görev; muhalefetin CHP kanadında da bulunan ve hala Kürt sorunundan bahseden emperyalist göbek bağlılarına da seslenerek, Türkiye de asla bir Kürt sorunu olmadığını, Kürt denen insanların kendilerinin de bildiği, bizatihen her vesilede onlardan, kulaklarımla da işittiğim gibi aslında birçoğumuzdan da saf ve katkısız Oğuz boylarından (Begdüz Aşireti) öz Türkmenler olduklarını söylemesi gerekirdi. Tabii gerçekte temsil ettiği yapay milliyetçilik değilse!
Veya bu söylediklerimize farklı bir duyargayla bakıp, milli derin Devletin sanrısal ajanı(!) Bahçeliye, Erdoğan’ı tutsak yapıp, mevcut İktidarın anti millî paradokslarını kontrol altında tutmak ve yerli kapitalist sınıflarının da desteklediği milli bir endekste, Avrupa ile iş birliği çerçevesine bir dayanışma desteği mi sağlamaya çalışılıyor acaba? Düşüncesine de el atalım isterseniz. Nitekim Erdoğan’ın yeni AB senaryosu veya görüşü bu düşünceye ışık tutmaktadır. Yoksa ne oldu da Avrupa Birliğine desteksiz sallarken ani bir U dönüşle, o Birliğe birden kucak açtı.
Saf milletim sorulduğunda, ayağımızı yorganımıza göre uzatıyoruz demiyor mu? Gel de ölme ya da ‘yoksa siz kapınızın önündeki paspasın altında mı uyuyorsunuz’ diye sorma şimdi. Yahu yorgan mı kaldı da artık, altına girip uyuyalım. Pompeo denen ve daha ziyade açık/kapalı panayırlarda kadın/erkek – ekseriyetle de kadın – seyircilerin yükselen adrenalin seviyelerini düşürmeye yarayan, şikeli Amerikan güreşçisi kılıklı adamın, olduğundan fazla ciddiye alınması, gölge boksuna bile zemin hazırlamıyor aslında. Bu nedenle de ‘Türkiye de sadece Patrik efendiyi ziyaret etmiş-miş..’ konusunu bahse dahi yeterli bulmuyorum.
Sekiz yıllık bir beyin fırtınasından sonra Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği (ASEAN) ekonomik antlaşması RCEP’in nihayet yürürlüğe girmesi, AB ve USA emperyalizminin karşısında Doğunun ekonomi Devlerini bir araya getirerek acısız varlık sahibi bir Dünya yaratmak üzere Yeni Dünyanın hiç şüphesiz ki en güvenilir ve ihtiyaç hissettiği yeni bir denge unsuru olacaktır. Öyleyse hepimize hayırlı olsun! Ne var ki birileri hala AB ve USA ekonomilerinde menfaat aramakta olsunlar. Lakin Alman General zibidisi yakında postallarıyla bizim Meclise de girmeye kalkarsa anlarsınız.
Sizin de dikkatinizi çekiyordur mutlaka. Yerli TV dizilerindeki abartılı, yapay ihtişamlı görseller, zenginlik ve aşırı dozajda savurganlık kokan sahneler, asla bugünün Türk insanının gerçek yaşantısını temsil etmiyor ki buna gerçek zenginler de dahildir. Çünkü bu tarz yaşamdan yani servetlerini, ayın sonunu getiremeyen insanlarımızın gözlerinin içine sokarak yürütülen yaşam tarzından, gerçek zenginler bilhassa çekinirler. Çünkü gerçek zengin, çeşitli; ama yasal para tuzaklarıyla soyup soğana çevirdiği vatandaşların karşısında, parasal ihtişama itibar ederek, çoğunu çulsuz bıraktığı müşterilerini, mudilerini bir de provoke etmekten çekinecek kadar da akıllıdır elbette.
Bunu anlamak için, çevrenizdeki veya tanıdığınız sorunsuz zenginlerin çevresel yaşamlarını bir araştırın, ne kadar mütevazi yaşadıklarına inanamazsınız. Hatta sosyal medyada bile haklarında hiçbir dedikodu bulamazsınız. Oysa Sosyal Medyada bolca bahse konu olanlarsa gerçek zenginlerin yanında asla zikredilmeyecek çulsuzlar, sahtekâr çerezler, reklamperestler veya sınıfta kalmış siyasilerdir…
Serendip Altındal
This entry was posted in Politika ve Gundem. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *