AZERBAYCAN VE KARABAĞ ÜZERİNE ÖNERİLER

Sefa Yürükel /  4.10.2020
Sosyal Antropolog ve Etnograf
Soykırımlar ve terörizm araştırmacısı

Azerbaycan, İşbirlikçilerden Arınmalı, Türkiye İle Birlikte Kendine Güvenen bir Oluşumu Yapılandırmalıdır. Eleştiri ve Önerilere Açık Olmalı ve Bunları İyi değerlendirmelidir.
Karabağ konusu ve gelişmelere son 30 yıllık süreçte dikkat
edildiğinde, bir geçikme, sebep ve sonuç ilişkisi görüyoruz.
Karabağ’ın kurtuluşunun gecikmesinin önemli bir sebebi ise, bugüne kadar resmen söylenmesebde, Bakü’de ki Türkiye karşıtı, ekonomi, siyasi, diplomatik, askeri ve Cumhurbaşkanlığı içindeki işbirlikçi kesimdi. Bunlar, siyasi ve askeri olarak Karabağ’ı Kurtarma iradesinin sağlanmasını bizzat yıllardır engellediler. Bunların bugünlerde kısmen tasfiyesi Türkiye -Azerbaycan birlikteliğini sağladı ve şimdi Karabağ- yani Azerbaycan Kurtuluş harekatı yapılıyor. Gerçek budur. Sadece harekatın zamanını konjektüre bağlamak doğru değildir. Azerbaycan’ı yakından tanıyanlar bunu çok iyi bilir.
Burada Azerbaycan’ın bugüne kadar Karabağ’ı kurtarmamasının nedenlerinin açık olarak tartışılması ve bunların tekrar altı çizilmesi ve samimiyetle gerçekleri ortaya koyarak belirtilmesi gerekmektedir. Burada eleştirilmesi gereken ve tespit edilen konulardan en önemlisi, Azerbaycan’ın sadece geçmişteki zayıf, yapılandırılan ordu ve iktisadi gücü değil aynı zamanda içerde, Rusya, İsrail ve Batılı güçlerle doğrudan bağlantılı, siyasi, diplomatik, askeri, ekonomik ve medya’da ki kadroların Türkiye ile ilgili konularda gerçek işbirliğini engellemek amaçlı faaliyetleri ve manipülasyonuydu. Buna daha yeni görevden alınan 27 yıldır Genelkurmay Başkanı olan Necmeddin Sadıkov (işbirlikçi ajan) gibi bir çok örnek verilebilir.
Bu işbirlikçiler, Azerbaycan’ı Türkiye ile beraber hareket ettirmemek için yıllarca Türkiye ‘de eğitilmiş Subay ve Polis kadrolarının üst düzeyde karar alma yetisi olan organlarda gerekli yerlere gelmelerini engellediler ve Türkiye’de eğitilenleri bizzat horladılar. Hatta işi öyle bir abarttılar ki ve öyle bir raya girdiler ki, başta Cumhurbaşkanlığı Kurumunun 1994-2019 arası birinci sorumlusu Ramiz Mehdiyev ( Kardinal), Azerbaycan Türklerini yok olmaktan kurtaran, Bakü Fatihi Nuri Paşa’nın başında olduğu Kafkas İslam Ordusu’nun Bakü’ye yürüyüşünün ve Nuri Paşa’nın büyük desteği ile kurulan, tarihteki ilk Türk Cumhuriyeti ( Batı Trakya kısa dönemi hariç) olan Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin 100. yılında, Gence’den Bakü’ye kadar olan temsili yürüyüşünü ve Nuri Paşa’nın Bakü’de heykelinin (yüzlerce yabancılara ait heykelin olduğu Bakü’de) bile dikilmesini engellediler.
Bu yüzden TC’nin Bakü Büyükelçisi Hulusi Kılıç,Azerbaycan Türklerini 1918 yılında yok olmaktan kurtaran ve Azerbaycan Halk Cumhuriyeti ‘nin kurulmasında çok büyük desteği ve emeği olan Bakü Fatihi Nuri Paşa’nın heykelini Büyükelçilik bahçesine dikmek zorunda kaldı.
Milli kimlikte ise, bu işbirlikçiler Azerbaycancılık ve Azerbaycan Türkü kavramları tartışmalarında ise Azerbaycan’ı Türk kavramından ve kimliği’nden koparmak için uğraştılar. Bu tartışmalarla ilgili süreç hala Azerbaycan’da devam etmektedir. Bu konudaki tartışmaları medya arşivlerinden bulabilirsiniz.
Bir başka ve bu süreçlere ilişkin konu ise, dünyanın çeşitli ülkelerinden ülkelerinde bulunan Türkler, Azerbaycan ve Türkiye’nin faydasına lobi ve değişik destek faliyetlerini ve işbirliğini bir dönem yürütülmeye çalışsa da (Azerbaycan Disspora Bakanlığı ve TC insiyatifiyle) bunlarda, özellikle Azerbayca’nın içindeki işbirlikçiler ve yurtdışı temsilciliklerindeki Türkiye karşıtı misyon görevlileri ve yurt dışında bulunan Azerbaycanlılar içindeki bazı şüpheli unsurlar tarafından özellikle baltalanmıştır. Şu anda bu konuda bu işbirliği neredeyse bitmiştir. Ya da tesadüfi olmuş gibi etkisizleştirilmiştir. Bunlar bugün tecrübe ile sabittir.
Şimdi bu baltalamalardan dolayı Azerbaycan, bu güçbirliği ve işbirliğine yurtdışı Türkleri nazarında ağırlık olarak sahip değildir. Mevcut durumda ise, Azerbaycan yurtdışında tek tük faliyetler yapsa da esasen faliyetlerinde Israil- Yahudi lobisine güvenerek hareket etmektedir. Biraz da TC’nin jeopolitik ağırlığından faydalanmaktadır. Ama bir konuda, Azerbaycan çok dikkatli olmalıdır. Türkiye’nin İsrail – Yahudi lobisini kullanma ile ilgili acı tecrübeleri vardır. Bunları iyi okumalıdır.
Onlarca yıldır İsrail- Yahudi lobisine her yıl yüz milyonlarca dolar para yatıran Türkiye, İsrail ile yaşadığı her sıkıntıda ortada bırakılmıştır. Ermeni, Kıbrıs, Ege ve Doğu Akdeniz konusu buna örnektir.
Örneğin, her yıl Türkiye’den aldığı para karşılığı ABD’de ki Yahudi-İsrail lobisi güya sahte soykırım yalanlarının ABD eyaletlerinde gündeme gelmesini ve kabul edilmesini engelleyecekken, bunların hiç birini ve ABD Devlet başkanlarının her yıl Türkiye’yi rencide etmesini de engellememişlerdir. Yani Türkiye’yi İsrail- Yahudi lobisi on yıllarca resmen soymuş ve kazıklamışlardır ve sorunların birikmesine sebep olmuşlardır. Kökten halledilmesini Türkiye’yi oyalayarak engellemişlerdir.
Şimdi aynı hatayı Yurtdışında Azerbaycan yapmaktadır. Bence, bu anlamda görünürde Azerbaycan, kendi profesyonel lobi ve STK destek faliyetlerini kendisi imkanlarını seferber etmeyen ve güçlendirmeyen, Israil- Yahudi lobisine güvenerek kendini engelleyen ve bağımlı yapan bir Azerbaycan yapmaktadır. Buna Azerbaycan devam ettiği ve Türkiye ile birlikte lobi ve STK faliyetlerini artırmadığı müddetçe, bu durum önümüzdeki dönemde Azerbaycan’ı envai çeşit Israil lehine yeni yeni tuzaklara çekecektir. İsrail ile her hangi bir sıkıntısında Türkiye gibi darbe yiyecek ve bu lobi tarafından bazı yapılması gerekenler ortada kalacaktır.
Uluslararası ilişkilerde Azerbaycan bunlara çok dikkat etmeyi önemsemelidir. Bu gibi konularda, esas olarak Azerbaycan kendi devlet gücüne, imkanlarına ve milletinin çocuklarına güvenilmeli, kendi profesyonel lobisini Türkiye ile birlikte yaratmalıdır. Buna imkan vardır. Ama bu konuda Azerbaycan’ın vizyon eksikliği vardır. Azerbaycan faliyetlerindeki eksikliği bazı İttifak ve işbirliğini ‘ mecburiyetten dolayı’ hissedip, ne yapalım başka çaremiz yoktu diye gidermeye çalışırken yaptıklarını başkalarını güçlendirmek için yapmamalıdır.
Bu bahane, yapılması gerekenler yapılarak ortadan kaldırılmalıdır. Bu mümkündür. Taktik ve strateji bu gibi konularda, kısa, orta ve uzun vadede iyi hesap edilmelidir.. Azerbaycan Uluslarası ilişkileri bağımlılık olarak değil, dostluk ve menfaat temelini ilkeli ve milli olarak kurmalıdır. Uluslararası ilişkilerini buna oturtarak yapmalıdır. Aksi takdirde diğer milletlerin acı tecrübelerini tekrar etmek zorunda kalacaktır. Enerjisini boşa harcayacaktır . Aşırı bağımlı olacaktır, ilerde de içten işbirlikçiler vasıtasıyla işgal edilecektir. Buna gerek varmıdır? Tabi ki hayır.
Bundan dolayı , Azerbaycan, işbirlikçilerden arınmalı, Türkiye ile birlikte, ‘Kendine Güvenen’ bir oluşumu hem ülkesinde hemde yurtdışında yapılandırmalıdır.. Esas olarak, kendi ana unsuru olan Türk’e güvenmelidir. ( örneğin, belki de bu çalışmayı önümüzdeki dönemde dünyanın yeniden şekillenme süreçlerinde, başta: Türkiye, KKTC başta olmak üzere bir esnek Türk Devletleri Konfederasyonu kurma gibi vizyonla yapmaya çalışmalıdır?!)
Bu nedenlerle kardeş Azerbaycan, yukarıda belirtilen eleştiri ve önerilere açık olmalı ve bunları iyi değerlendirmelidir. Bunları kardeşçe ve dostça bir eleştiri ve öneri olarak kabul etmelidir.
Sefa Yürükel:NSosyal Antropolog ve Etnograf
Soykırımlar ve terörizm araştırmacısı
This entry was posted in DIŞ POLİTİKA. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *