BAVUL TAŞIMAK ZOR İŞTİR..

Serendip Altındal 7.09.2020 serendipaltindal@gmail.com

Kâinatta değişmeyen tek bir şey vardır o da değişim veya devinimdir. Bu da esasen her şeyin gelip geçici olduğunu tek kelime anlamıyla da ifade etmez mi? Yani uluslar, Devletler, inançlar ve kısaca olmazsa olmaz kabul edilen ve yakın çağlara kadar çok köklü olan bilinçler, dinler ve bilim dalları bile bugün izafi değerlere dönüşüp yerlerini çağdaş dediğimiz ve ne zamana kadar doğru olacaklarını bilemediğimiz bilinçlere bırakmamışlar mıdır?
Tıpkı hiçbir şeyi umursamayan, Dünyaya metelik vermeyen uçarı bir gençliğin, günü gelince, lastik külotla dolaşmaya veya yatağa çakılmaya mecbur olan bir yaşlılığa dönüştüğü gibi. Veya o noktada yardıma gelecek tanrıyı bile boşuna beklediğini anlayan öncesinin mütedeyyin insanının, çektiği acıların kahrından bütün inançlarına ve yaşadığı hayata bile lanetler okuyarak ateiste dönüştüğü gibi.
Aslında böylesi ikbal düşkünlerine bu dünyada yapılabilecek en büyük iyilik, saatleri çalınca onlara ayna tutup ‘bak görüyor musun, kimseyi adam yerine koymayan, hırs ve duygusuzluğun taşlaştırdığı suratın ne hale geldi. Ne mazlum ve çaresiz bir insana dönüştün’ demek olacaktır. Ki gençlere de uzak, yakın her türlü eğitimden daha kalıcı ve öğretici olsun. İşte burada hep birlikte bir kere daha anlıyoruz. Ki bütün zamanların en gerçek eğitimi ve bütün ilimlerin atası tarih dersidir. O halde rahmet isteyen tarih hocalarımıza, gelin birlikte rahmet okuyalım.
Yalnız bu arada bizim için önemli ve geleceğimiz bağlamında da çok umut verici olanı, tarih dizesi içinde kadim Türk ulusunun Dünya uygarlık tarihinde başat pozisyonunu bazen büyüyüp bazen de küçülerek; ama hiçbir şekilde asla terk etmediğidir. Ağzı olan konuşacaktır elbette lakin bilin ki bu bağlamda her söz artık söyleyenlerin de sonunda kabul etmek zorunda kalacağı laf ı güzaf olacaktır.
Ağız torba değildir ki dikip büzesiniz. O halde bazıları da elbette ‘dindar ve kindar’ nesiller gibi gafları da diğer emsal saçmalıkların yanı sıra aynı hevesle havaya savuracaklardır şüphesiz. Bunu da arada düşünmeden konuşan, bilmediğini dahi her fırsatta, bilinçsizliğine uygun bir formatta zırvalayan ve lakin bu alemde tek başına olduğunu da bilen insan bilinmezinin çaresizlik ve korku kompleksine yorumlamak da hatalı olmaz aslında. Çünkü bu gibi insanların, dini imanı bütün olan bir kimsenin asla kindar olamayacağını bilmeleri de beklenmemelidir işin özünde. Ya da bunlar belki de dinsiz ve ateistleri dindar bir maskeyle sinsice ve hayasızca temsil ederken, dindar olanları da sömürüyorlardır, kim bilir?
Milli ve tam bağımsız Sanayiden bahsederken unutmayın ki söyleyeceğiniz her yanlış söz ve yaratacağınız her ters algı, rahmetli yüce Atatürk’ün kemiklerini sızlatacaktır. Çünkü hemen Kurtuluş Savaşının ve Lozan’ın ardından Türk milli sanayiini uçurarak ve o yokluk günlerinde Türkiye’mizi, kendi başına kalkınabilen birkaç Devletin en tepesine oturtarak, Türk mucizesi lafını Dünyaya ezberleten tek liderdi rahmetli Atatürk. Bugün ithalat ekonomisine milli sanayi diyenlerin tümüne ithaf edelim o halde bunu da. Kuşkusuz bu yazıyı herkesin erişebileceği belgesel rakamlarla da tamamlayabilirdim.  Okuduğunu bile anlayamayanları ya da anlamak istemeyenleri fazla sıkmamak için bunu kendime saklıyorum.
Herkesçe malum emperyalist kardeşlerle, onların bavul taşıyıcısı Yunanistan’ın bugünlerde tek iştigal ettiği konu, Lozan antlaşması ile de görmeyen gözler ve duymayan kulaklar için daha da anlaşılır hale gelmiş olan kıta sahanlığı ve karasularımız üstünde olan yasal haklarımızı, bir şekilde egale edebilmek için, ilk tetiği çeken olmamızı sağlamak üzere bizi provoke etmeye çalışmaktır. Sabır, sükûn ve kararlı yüreklilik, gerektiğinde hiçbir savaştan kaçınmayacak ve gerçek varlığını o zaman ortaya koyacak olan Türk Ulusunun esasen her zaman yanında taşıdığı, ilk ve son noktaya kadar da karşı empatiyle kullandığı ögeleri olmuştur hep.
Pandemi borç rezervasyonundan ellerinde kalan 300 Milyar Doları halka dağıtmayı söyleyen ve bunun için Kongreden yetki isteyen Trump, Başkanlığını bir dönem daha uzatabilmek için daha ne yapsındı ki. Acaba Başkanlığının temdidine ondan bile fazla ihtiyacı olan ve vatandaşına Pandemi vaatlerini bile tutamayan bizim Erdoğan, bundan nasıl bir öğreti çıkarabilirdi ki.
Hele de hazinede ne o kadar parası ne de olsa bile mislini kazanmadan karşılıksız halka dağıtmayı aklından bile geçirmeyecek fıtrata sahip bir Hükümet lideri için bu olacak şey mi şimdi hiç? Bizde nelerden bahsediyor, alakasız kimliklerde nasıl empatiler oluşturmaya çalışıyoruz hani. Ya da Tevrat’ı rahleye koyup Kuranla tedrisata başlayanlara tempo tutuyoruz dostlar, hadi canım geçiniz…

www.serendipaltindal.blogspot.com
This entry was posted in AKIL FİKİR YAZILARI. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *