“TARİH YAZMAK,TARİH YAPMAK KADAR ÖNEMLİDİR!”

Bayramda köy okuluna dağ – tepe Bayrak ve Atatürk’ü götüren güzel çocuklar 

Özer OZANKAYA
of.ozankaya@isnet.net.tr
23 Kasım 2018 Cuma

Kimi Tarihçilerimize Anımsatma:

“TARİH YAZMAK,TARİH
YAPMAK KADAR ÖNEMLİDİR!”
——-Atatürk

Prof. Dr. Özer Ozankaya

Kimi “tarihçi”lerin, “Atatürk” ve “Osmanlı” üzerine sanki “sipariş üzerine” yazdıkları ve artık tuhafiye ticarethanelerine dönüşen kitapevlerinin tezgâhlarında işporta malı gibi küme küme sergilenen kitaplarına dikkatle baktım:

Osmanlı tarihini yazdıklarını öne sürüyorlar; ama Osmanlı’nın, Batı’ya dünya üstünlüğünü BİR DAHA YİTİRMEYECEĞİ BİÇİMDE kazandırmış olan BASIM MAKİNESİNİ (matbaayı) Türk ve İslam dünyasına dörtyüzyıla yakın süreyle sok(a)madığını; Rönesans ve Reformasyon devinimlerini, coğrafi keşifleri, Aydınlanma hareketini ve bilimsel buluşları ISKALADIĞINI, bu savsaklamaların Türk ve İslam dünyasında hangi yıkıcı sonuçları olduğunu, tek cümleyle bile anlatmıyorlar.

Osmanlının bu sakat yolunu daha 18. Yüzyıl başlarında İbrahim Müteferrika’nın “Halkların Yönetiminde Bilimsel Yöntemler” (Usul-ül Hikem fi Nizam-ıl Ümem) kitabında açıkça eleştirdiğine hiç değinmiyorlar.

Çarlık Rusyasının Büyük Petro’nun tam da Avrupadaki bu gelişmeleri Rus halkına kazandırdığı için o zamandanberi Asya Türklerini boyunduruk altına alabildiğini hiç belirtmiyorlar!

ATATÜRK’ü anlattıklarını öne sürüyor, örneğin Terakkiperver Cumhuriyet ya da Serbest Fırka kuruluşlarına değinip, İzmir suikastından, Ziya Hurşit’ten vb. hiç sözetmiyorlar!

Onbinlerce basılan bu kitapları “bilimsel tarih” kitapları saymaya olanak yoktur.

Oysa Atatürk’ün kurulmasına öncülük ettiği Türk Tarih Kurumu’nun anlına da yazılan uyarısı, bilimsel yöntemin ve dolayısıyla ahlakın temelini oluşturur:

“TARİH YAZMAK, TARİH YAPMAK KADAR ÖNEMLİDİR. YAZAN, YAPANA DOĞRULUKLA-BAĞLI ( SADIK) KALMAZSA, DEĞİŞMEYEN GERÇEK İNSANLIĞI ŞAŞIRTICI BİR NİTELİK ALIR!”

Bu sözde-tarihçilerin kitaplarının da, gün gelecek, onları okuyanlarca üzüntüyle karşılanacak ‘ hakedilmemiş kişisel çıkar karşılığında ulusumuzu yanıltıcı, oyalayıcı, uyutucu çabalar’ oldukları anlaşılacaktır.

En büyük kötülük, bilginlerin yanıltıcılığından ileri gelen kötülüktür.

Namuslu Osmanlı aydınları uyarmıştı:

“MALUMDUR Kİ FISK İLE OLMAZ CİHAN HARÂB – EYLER MÜDAHENE- İ ÂLİMÂN ÂNI HARÂB!” (Bilinen gerçektir ki dinden sapmalarla (bile) dünya yıkılmaz – Ama bilginlerin dalkavukluğu dünyayı yıkar!”

Halk ozanı da ne doğru söylemiş:

“ HALKI KÖTÜLEMEK (TA’N EYLEMEK) NEMİZ?!
BÜTÜN KÜSTAHLIK BİZDEDİR!”

Atatürk’ün uyarısıyla bitirelim:

“Bayağı ve alçak aldatmalarla hükümdarlık yapan halifeler ve onlara dini araç yapacak kadar alçalan yalancı ve imansız bilginler tarihte her zaman rezil olmuşlar, rezil edilmişler ve hep cezalarını görmüşlerdir..”

(Ö. Ozankaya, Atatürk ve Laiklik, CEM Yay.)

This entry was posted in ATATURK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *