DURUM VAZİYETİ * Eğitim ORTA ÇAĞA ATLADI

Sözcü 26.09.2017

Eğitim çağ atladı, ama ortaçağa

Bakan Yılmaz’ın, “Çağ atlattık” dediği eğitimdeki sorunlar UNICEF’in raporuyla bir daha gözler önüne serildi. Raporda, “Eğitimin ve eğitim ortamlarının kalitesi açısından bir yerden diğerine ve okuldan okula büyük eşitsizlikler görülmektedir” denildi

AKP’nin Eskişehir’deki merkez ilçe 4’üncü Olağan Kongresi’nde konuşan Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, AKP döneminde eğitimin çağ atladığını iddia ederek, “Bütçemizin yüzde 20’sini eğitime ayırıyoruz. Dolayısıyla bu dönemde Türkiye’nin önceliği eğitim desek, doğru söylemiş oluruz” dedi. Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu’nun (UNİCEF) Türkiye’deki eğitime ilişkin yayımladığı rapor ise eğitimde gelinen noktanın Yılmaz’ın sözlerinden farklı olduğunu gözler önüne serdi. UNICEF’in raporunda, Türkiye’deki çocukların çoğunun aldığı eğitimin kalitesinin yüksek olmadığı kaydedilerek, “Eğitimin ve eğitim ortamlarının kalitesi açısından bir yerden diğerine ve okuldan okula büyük eşitsizlikler görülmektedir” ifadelerine yer verildi.

Kalite eşitsizlikleri

UNICEF’in raporu, dini yapılanma ve cemaatlerle Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) eliyle imzalanan iş birliği anlaşmalarıyla gerici vakıflara teslim edilen eğitimin içinde olduğu çıkmaza bir kez daha işaret etti. Yılmaz’ın, “Eğitimde kaliteyi artırdık” ifadelerine karşın UNICEF’in raporunda, “Türkiye, cinsiyeti ve kökeni ne olursa olsun tüm çocukların okullaşmasını sağlamada, verilen eğitimin kalitesini artırmada ve yere ve okula göre ortaya çıkan kalite eşitsizliklerini gidermede güçlüklerle karşı karşıyadır” denildi

Cinsiyet eşitsizlikleri

İlköğretimde cinsiyet eşitliğinin olmadığının altı çizilen raporda, başta kız çocukları olmak üzere, yoksulluk ve toplumsal kurallar nedeniyle çocukların okullarını terk etmek zorunda kaldıkları vurgulanarak, “2012 yılı itibarıyla ilkokula başlama yaşının 6’dan 5’e indirilmesi ve ilkokul eğitiminin her biri dörder yıllık iki evreye ayrılması, geç başlama, okula hazır olmama veya evreler arasında geçişin sağlanamaması gibi nedenlerle eğitime katılmama riski yaratabilir” ifadeleri kullanıldı.

Dezavantajlı gruplar için daha fazla çaba gerek

Okullaşma oranında yerleşim yerleri ve sosyoekonomik durumların yanı sıra cinsiyete göre de ciddi farklılıklar görüldüğüne dikkati çeken raporda, ortaöğretime ilişkin şunlar kaydedildi:

“Dört yıllık ortaöğretimde net okullaşma oranında yükselme görülmektedir. Hükümet 2012 yılından başlamak üzere dört yıllık ortaöğretimi zorunlu tutmuştur. Özellikle dezavantajlı gruplar söz konusu olduğunda yüzde 100 katılım ve düzenli devam için daha fazla çaba gerekmektedir. Çocukların çalıştırılmasına veya evde iş yapmasına gerek duyulması eğitime yönelik isteksizlik yaratmaktadır.”

Çocuk merkezli yaklaşım yok

Çocuklara Yardım Fonu’nun, “Çocukların Durumu” başlığı altında duyurduğu raporunda Türkiye’nin 72 ülke arasında 50’inci sırada yer aldığı PISA testi de hatırlatılarak, PISA’dan alınan sonuçların tatmin edici olmaktan çok uzak olduğunu vurgulandı. Yılmaz’ın, derslik başına düşen öğrenci sayısının düştüğü ve bu yolla eğitim kalitesinin arttığı iddiasını boşa çıkaran raporda “Çocuklar arasında okul sevmenin görece yaygınlığına karşın eğitim sistemi, çok seçmeli soruların ağırlıkta olduğu sınavlar, okulların aşırı kalabalık olması, çocuk merkezli bir yaklaşımın ve çocuk katılımının olmaması gibi olumsuzluklardan kurtulamamaktadır” ifadeleri kullanıldı.

Ailelerin masrafı çok yüksek

Türkiye’de ailelerin çocuklarının eğitimine yönelik yaptığı harcamaların yüksek olduğunu ve bu durumun yüksek gelir sahibi ailelerin çocuklarını avantajlı kıldığını ortaya koyan rapor şöyle devam etti:

“Kamu sektörünün eğitim alanındaki harcamaları son yıllarda reel anlamda artmıştır. Ancak okul binası, öğretmen sayısı ve öğretmen yetiştirme gibi başlıklarda eksiklikler bulunmaktadır. Eğitim sisteminin 2012 yılı başlarında yeniden yapılandırılması eğitime yönelik ek kaynak ihtiyacını daha da artırmıştır. Eğitime tahsis edilen kamu kaynaklarının daha adil biçimde dağıtılması için de adımların atılması gerekmektedir.”

Kanıta dayalı politikalara ihtiyaç var

Engelli çocukların, geliştirilen politikalara rağmen kaliteli eğitim hakkından yararlanamadığı bilgisine yer verilen raporda, ana dili Türkçe olmayan çocukların ilk öğrenimlerinde karşılaştıkları sorunlara dikkat çekilerek, “Dezavantajlı gruplara mensup çocukların eğitim haklarından eksiksiz yararlanabilmeleri için karşılığı olan politikalara ihtiyaç duyulmaktadır” denildi

This entry was posted in DURUM VAZİYETİ, EĞİTİM. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *