YAKIN TARİHİN İÇİNDEN * İrtica-gerici yobaz kalkışma *** Mahmut Esat Bozkurt’un kaleminden Kubilay’ın katilleri

23 Aralık 2015 Çarşamba

Mahmut Esat Bozkurt’un kaleminden Kubilay’ın katilleri

Devrim şehidimiz Kubilay, 23 Aralık 1930 günü Menemen’de yobaz sürüleri tarafından testereyle başı kesilerek katledilmişti. Türk Devrimi’ne yönelik bu irticai kalkışma üzerine Atatürk’ün Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt’un sıcağı sıcağına yazdığı makaleler durumu isabetle tahlil etmekle beraber günümüze de ışık tutuyor.

Bozkurt’un, Halk Dostu (28-29 Aralık 1930) ve Anadolu (6 Mart 1933) gazetelerinde yayımlanan bu makaleleri ilk kez Doç. Dr. Şaduman Halıcı tarafından yayına hazırlanıp Kaynak Yayınları’nca dört ciltlik “Toplu Eserler”le gün ışığına çıktı.

TürkGenci!(1)
‘Attila’nın oğlusun sen unutma
Göğsündeki intikamı uyutma’

Menemen sokaklarında dökülen kan senin kanındır. Yıkılmak istenilen eser, Büyük Adam’ın sana emanet ettiği eserdir; senin varlığındır; sensin… Senin neslinden Kubilay adlı bir öz Türk delikanlısı başını verdi. Amma cumhuriyeti vermedi.

Genç Kubilay azılı şeriat eşkıyasının karşısına tek başına çıktı; tek başına dövüştü… Onları kesik başının kanında boğdu.Türk genci!.. Cumhuriyet sana emanettir. Onu yok etmek isteyen düşmanlarla sarılısın. Kubilay’ın kanını takip et; o yoldan tarihe gir. Bugünkü düşmanlarını orada okuyacak, orada bulacaksın…

Bunların bazısının cebinde ecnebi parası vardır. Bazısının adı sanı seninkine benzemez, senden değildir. Bazısının kasketinin altında yeşil sarık vardır… Birçokları da halife, saray uşaklarıdır.

İşte bunlar Kubilay’ınki gibi senin de kanını içmeye hazırlanmışlardır. Bunlar seni, seninle beraber geleceğini, Türk tarihinin şahlanmış seyrini esir etmek istiyorlar. Sen onları esir edeceksin, kanlarında boğacaksın…

Türk genci! Kubilay’ı unutma! Onun bağrını kurşunlar deldi; of demedi, “Yaşasın cumhuriyet” dedi. Delik deşik bağrından kanlar akarken başını kestiler, yine of demedi, “İnkılap yaşasın” dedi.Bu sesi cevapsız bırakma! Bütün tarihin dinlediği gür sesini yükselt, Kubilay duysun! Türk genci! Kubilay’ı unutma! Kubilay’ı ara… Kubilay’ı yaşa.

DERVİŞLER BASKINI (2)
Halk Dostu ilk günden beri Menemen hadisesinin uluorta bir serseri derviş işi olmadığını, olamayacağını söyledi; bunda ısrar etti; yine de ısrar ediyor. İlk günlerde mütereddit olan bazı arkadaşlarımızın görüşümüze katılmış olmalarını memnuniyetle karşılarız.

Şu dakikada elimizde resmi vesikalar yoktur. Onları hükümet inceleyegörsün. Biz vaziyeti inkılap tarihlerinin seyrinden kolaylıkla çıkartabiliriz. Tarihin şaşmayan verilerinden biri de hayattaki ileri geri hareketlerin, tesadüflerin, serserilerin işi olamayacağıdır. Böyle hareketler bir teşkilatla olur. Teşkilatın başında şuurlu adamlar bulunur. Para rol yapar; hele yeni rejimlerin yıktığı menfaatler… Şebekeler geniş propagandalarla gizli gizli çalışırlar.

Yabancı tahrikleri her zaman için varitti. Türk ve Fransız yenileşme hareketleri bu son etkenden daima mustarip olmuşlardır. Bizde 31 Mart Vakası’nda Fitzmaurice(3) adındaki İngilizin hem de hocası üzerindeki tesiri bunun yakın bir misalidir. Misalde münakaşa olmaz ya; bugün de bir Fransalı “Paul”dan, hele Fransız çığırtkanlarından pekâlâ şüphe edebiliriz!.. Hilafet Komitesi’nin Fransa mandasındaki Suriye’de aleyhimizdeki faaliyetini biliyoruz. Hem de Ermenilerle, bazı Kürtlerle ve Çerkezlerle beraber çalışıyor!..

“Fransa dostumuzdur, bu nasıl olur?” diyeceksiniz.
Onun cevabını da dostumuz versin!..
***
Türk yenileşme tarihinde irticai faaliyetlerin rejim suikastlarının
ucu çoğunlukla:

1) Dine,
2) Yabancı tahriklerine,
3) Yıkılmış menfaatlere, gayri memnunlara,
4) Saraycılara,
5) Türklüğü benimsememişlerin propagandalarına bağlıdır.
Siyasi tarihimizdeki gerilik hareketleri buralardan kopmuş, buralardan fitillenerek patlamıştır. Son hadiseyi bu yuvalarda aramalıdır.
***
Hükümetimizin, tedbir almak üzere olduğunu tahmin ettiğimiz bugünlerde bütün bu yönleri göz önünde bulunduracağını umarız.Biz üstünkörü cezalandırmalardan fayda değil zarar geleceği fikrindeyiz. Cezalandırma şahıslarla beraber yuvaları da bozmalı, kurutmalıdır. Yuvaların yerinde yel esmedikçe inkılabın başından baykuş sesi kesilmeyecektir.  İrticalarda ön safta görünenler mankenlerdir. Arkasını aramalı.
İnkılap hükümetinden, cumhuriyetin yüzüne atılan kanlı başın ifade ettiği mana ölçüsünde geniş ve radikal tedbirler almasını isteriz.

YOBAZLAR ELİNDE DİN (4)
– “Şeriat isterük!”…
Günün birinde eli silahlı Derviş Mehmet, Menemen kasabasını bu narayla bastı. Bu narayı laik cumhuriyetin kapısında yükseltebilecek kadar eşkıya cesaretini kendinde buldu. Şakinin sesi, Bekçi Hasan’ın kurşununda ve kanında boğulduğu gün, ortada ne yazık ki bir de Kubilay’ın başı kaldı…

İhtilal, hıncını ve hızını şakileri kendi kanlarına batırarak yok ettiği zamandır ki yeniliklere temiz bir nefes aldırabildi…Şeriatçıların maksadı neydi? Din namına milleti soymak.
***
Bütün bunlara sebep dinin dünya işlerine karışması, onun zaman zaman eşkıya elinde, eşkıya halifelerle, eşkıya sultanlar elinde bir satır gibi kullanılmasıdır. Din hangi millette dünya işlerine karıştıysa mutlaka bu yolda kullanıldı. Bu ıstırapları İslam âlemi kadar Hıristiyan dünyası da çekti. Milletler bütün bu faciaya karşı tek bir kurtuluş çaresi bulabildiler. O da, dini dünya işlerinden ayırmak, onu siyasete karıştırmamak, onu, yalnız vicdan işi yapmak…

Din sadece vicdan işi olduğu gün yobazların, eşkıyanın, papazların elinden kurtuldu; onların elinde bir geçim keşkülü olmaktan kendisini kurtardı. Din siyasetin yönünü tayin ettikçe, Allah zalimlerin hesabına bir cellat, kendisi de bir mezbaha gibi işletilmek istendi. Tarihin en büyük, en kanlı faciaları, Şiilik-Sünnilik, Katoliklik-Protestanlık faciaları hep bu nam altında işlendi. Zalimler bu nama milletlerin başına bela kesildiler. Milletler bu nama soyuldular, bu nama ezildiler, bu nama çiğnendiler!..
***
Laik sistem dini dünya işlerinden ayırmakla, siyasete alet etmemekle onu eşkıyanın elinden aldı; dine el değmez bir taht olan vicdanları verdi.

Türk Cumhuriyeti’nin büyük prensiplerinden biri de budur. Bence dinin dünya işlerine karışması, onun devlet siyasetine istikamet vermesi, tarihin seyrinde Türk milletinin belli başlı çöküş, felaket sebeplerinden biri oldu. Bunun içindir ki, Türk Cumhuriyeti laikliği prensip olarak kabul etti. Dini, yobazların, eşkıyanın elinde bir menfaat vasıtası olmaktan kurtardı. Fert ile Allah’ı, vicdan ile dini karşı karşıya koydu. Aradaki vasıtaların hepsini kaldırdı. Herkes Allah’ını dilediği gibi bulmakta, her fert dinini istediği gibi samimiyetle anlamakta hürdür, serbesttir. Aralarına kimse giremez. O kadar ki Medeni Kanunumuz daha ileri gidiyor, “Reşit, dinini seçmekte hürdür” diyor. Bütün bunlar, dini, üfürükçülerin, tekke şeyhlerinin, yobazların ve eşkıyanın elinde bir zorbalık vasıtası olmaktan kurtarmak içindir. Laiklik dinsizlik değil, dinleri bir akçe gibi kullanılmaktan kurtaran bir kurtarıcıdır. Dinleri geçim vasıtası yapmaktan bir türlü vazgeçemeyen cerrarlar, ikiyüzlülerdir ki bundan gocunurlar.
***
Türk İhtilali uzun tecrübelerden, bütün bir tarihin bu yoldaki verimlerinden sonra laikliği benimsedi. Ve onu müdafaa ediyor. Fakat ne yalan söyleyeyim!.. Bu, henüz inkılabı müdafaa, onu izah vazifesiyle mükellef büyük partinin her idareci kafasında yer tutmuş değildir. Sizi şimdi tasdik eden nice kimseler bilirim ki arkanızdan başkalarına başka türlü söylerler.Dini dünya işlerinden ayıracak, yobazların elindeki silahı kıracak asıl kuvveti burada aramak lazımdır.

Ne yapmalı?
İşi erlerine vermelidir.
Bu erler kimlerdir?
Onları Türk gençliği içinde bulacaksınız.

KAYNAKÇA:
1- Halk Dostu, 28 Kânunuevvel (Aralık) 1930, No: 25, s.1. Ayrıca bkz. Mahmut Esat Bozkurt, Toplu Eserler IV, yay. haz. Doç. Dr. Şaduman Halıcı, Kaynak Yayınları, İstanbul, Eylül 2015, s.375-376
2- Halk Dostu, 29 Kânunuevvel (Aralık) 1930, No: 26, s.1. Ayrıca bkz. Mahmut Esat Bozkurt, Toplu Eserler IV, yay. haz. Doç. Dr. Şaduman Halıcı, Kaynak Yayınları, İstanbul, Eylül 2015, s.377-378
3- Gerald Fitzmaurice (1865-1939).
4- Anadolu, 6 Mart 1933, No: 5552. Ayrıca bkz. Mahmut Esat Bozkurt, Toplu Eserler IV, yay. haz. Doç. Dr. Şaduman Halıcı, Kaynak Yayınları, İstanbul, Eylül 2015, s.389-390.

This entry was posted in İHANET VE YABANCI YANDAŞLAR, İrtica, MENEMEN OLAYI - KUBİLAY, SİYASİ TARİH. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *