BELLEK DÜRTÜCÜ * ORGANİZE İŞLER * GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE İSTANBUL BELEDİYESİNDE NELER OLDU? Bölüm 1 / 2 / 3

Bir hafta sonra 31 Mart tarihinde yerel seçimler yapılacak. AKP iktidarı ki bunu Cumhurbaşkanı Erdoğan olarak tanımlamak daha doğru olur. Erdoğan devletin tüm gücü ile, 17 bakan, valiler, kaymakamlar, emniyet ve jandarma güçleri, TSK’nın komutanları, yargı mensupları, diyaneti ve cami imamlarını, tarikatları, cemaatleri , islami sermayeyi kullanarak İstanbul seçimini  alabilmek için çabalıyor. MHP, İYİPARTİ, DEM siyaseten açıktan veya örtülü olarak Erdoğan’ı destekliyor.
CHP’nin adayı İmamoğlu ise devletin bunca gücü karşısında erdemi, liyakatı, bilgi ve kültürü, yaptığı hizmetleri ile TEK TABANCA direniyor ve çalışıyor.  İmamoğlu döneminde İBB’nin tüm hesapları kamuya açık ve denetlenebilir, şeffaf bir yönetim ile yapıldı.  İBB maliyeciler tarafından defalarca denetlendi, eksiğini bulamadılar. Tarikatlara, cemaatlere, Erdoğan’ın çocuklarının kurduğu cumhuriyet karşıtı vakıflara giden tüm musluklar kesildi ve İMAMOĞLU DÖNEMİNDE vergilerimiz topluma hizmet için kullanıldı.
Önümüzdeki seçimde vergilerinin yine yolsuzluklara, cemaatlere, tarikatlara, ABD’ye para transfer ederek kendilerine gök delenler yapan Türgev ve benzerlerine gitmemeşi, sayısı 1500 civarında arabanın kiralanarak yandaşlara tahsis edilmemesi, yolsuzlukların olmaması için Ekrem İmamoğlu’nun seçilmesi gerektiği gerçeği önümüzdedir.
YA DEVLET BAŞA, YA KUZGUN LEŞE…
Naci Kaptan / 23 mart 2024

BELLEK DÜRTÜCÜ:  ORGANİZE İŞLER
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE İSTANBUL BELEDİYESİNDE NELER OLDU?

Naci Kaptan 29.07.2023

2002 yılında Recep Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül’ün ABD ve İsrail’in desteği ile Erbakan hocayı tasfiye edip yeni bir parti kurarak iktidara gelmesiyle emperyal ülkelerin senelerdir rüyaları olan Türkiye’yi çökertme hayallerinin ilk basamağı gerçekleşti. Küresel baronlar ilk kez böylesine kendilerine uygun bir iktidar gücünü şekillendirme olanağına kavuşmuştu. Baronlarla Erdoğan / Gül arasında gizli ve kirli anlaşmalar yapılmaya başlandı. 
Türkiye’den ilk istenen anayasasını değiştirerek GÜÇLER BİRLİĞİNİ işlevsiz kılmak oldu. Bu arada, vakıflar yasası Türkiye’nin gizli işgaline olanak verecek şekilde değiştirildi. AKP, AB ve ABD ile birlik olarak Türk ordusunu   çökertme operasyonu ve bu arada yüksek yargı kurumlarının da siyasi erke boyun eğecek gibi yeniden şekillendirme operasyonları da başlatılmıştı.
Devletin kamu kurumları bir bir tasfiye edildi.  Kamunun harcamalarını izleyen, araştıran, bilirkişi olan denetçi müfettişlik kurumları da kapatıldı. Böylece iktidara istediği amaçla ve istediği kadar hazinenin parasını harcama olanağı sağlandı. Yargının yönetim kadrolarına AKP ile işbirliği yapacak olan hukukçular getirildi. Ülkemizin saygın diplomatları tasfiye edildi. Dış politikanın kontrol ve yönetimi liyakatsiz ve din eğitimi almış  veya dış politikayla ilgisi olmayan biat’çı yandaşlara verildi. ULUSALCILIK yani diğer deyişle MİLLİYETÇİLİK terör gruplarıyla ilişkilendirildi.
Tüm bu yapılanlar yetmez idi!!! Türkiye EKONOMİK olarak çökertilmeliydi. Ekonomik gücü olmayan ülkeler BAĞIMSIZ  da olamazdı. Borç alan emir de alırdı…
Dünyada kendisine yeten 7 ülkeden birisi olan Türkiye’nin ekonomik olarak da çökertilmesi gerek idi. Bu nedenle TARIM ve HAYVANCILIK politikaları değiştirildi. Çiftçi ve hayvan besicilerine Devlet destekleri kesildi. Zirai ilaç, gübre ve mazot pahalandı, üretici desteklenmedi. Türkiye’de yetişen tüm ürünlerin ithaline başlandı ve böylece çiftçi ve hayvancılar yok edilerek tarımdan uzaklaştırıldı.
Türkiye’de üretim ve istihdam sağlayan tüm kamu kurumları değerlerinin “onda birine” bazen “yüzde birine” öncelikle AKP yandaşı olan, yönetime yakın ve kanka, akraba olanlara ve yabancılara ÖZELLEŞTİRME masalıyla peş-keş çekildi.  Bu milli yatırımlar bir bir elden çıktıkça işsizlik, yoksulluk ve dışa bağımlılık da arttı… Günümüz Türkiye’sinin ekonomisi har vurup harman savuran “Müflis” tüccar gibi iflas etmiş ve kasasında parası kalmamıştır. Erdoğan’ın deyişiyle TULUMBANIN SUYU BİTMİŞTİR!!!
Elbet günü gelecek bu suyu bitirenler ve en alta kadar tüm AKP’li siyasetçiler, AKP’nin emri kumandasına giren kamu görevlileri, Valiler, kaymakamlar, genel müdürler, yandaş komutanlar bağımsız yüksek yargı önünde hesap vereceklerdir.
Devletin hafızası olanları ve devletine ihanet edenleri, anayasayı çiğneyen ve ilga edenleri, yasa tanımazları, çalanları, talan edenleri hiç bir zaman unutmayacaktır. 
Günümüz Türkiye’si SİYASİ – POLİTİK – SOSYAL – EKONOMİK bir işgal altındadır.
Ülkemizin ekonomik olarak nasıl çökertildiğini ve bu yolsuzlukların sahiplerini tekrar hatırlatmak için aşağıdaki yazı dizisini okumanıza sunuyorum
Naci Kaptan

BÖLÜM 1

1. BILBOARD YOLSUZLUĞU
İstanbul’un ana arterlerinde yer alan, büyük reklam ajanslarının gözdesi reklam panolarının kiralanması sırasında yapılan yolsuzluktur.
Recep Tayyip Erdoğan’ın en büyük taktiği, ihalelerin önce belediye şirketlerine (BİT’lere) verilmesi, oradan da kendi yandaşı kişi ya da firmalara aktarılmasıydı. Bilboard ihalesinde de aynı şeyi yaptı. Ulusal ve uluslararası reklam ajanslarının gözdesi ‘bilboard’lar (caddelere konulan büyük reklam panoları) önce belediye şirketi KÜLTÜR AŞ’ye kiralandı. Oradan da Nakşibendi tarikatı mensuplarının yönetimindeki İNTERPAN firmasına yıllık 30 milyar TL gibi komik bir fiyatla devredildi.
Bilboard ihalelerinde yolsuzluk yapıldığı gerekçesiyle Temmuz 2002’de İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. Burada Recep Tayyip Erdoğan, Ali Müfit Gürtuna ve 25 belediye yöneticisi (bunlardan bir kısmı da AKP miletvekili adayı) yolsuzluk sanığı olarak yargılanıyorlar. Sanıklardan belediyenin zararı 100 milyon doları karşılamaları da isteniyor. İlk duruşma önümüzdeki günlerde yapılacak.
2. AĞAÇ YOLSUZLUĞU
İstanbul’a dikilen ağaçların alımından dikimine kadar yapılan ihalelerdeki yolsuzluklardır. ‘İki milyon ağaç’ kampanyası Tayyip’in en iddialı projelerinden biriydi. Ama her projesindeki gibi bunda da BİT’ler kullanılarak İstanbul halkı soyulmuştur.
Ağaç alım, dikim ve bakım işleri önce belediye şirketi İSTAÇ’a verilmişti. İSTAÇ da bir başka belediye şirketi AĞAÇ AŞ’ye taşeron olarak devretmiş, AĞAÇ AŞ de siyasi yandaşları, kişi ve firmaları taşeron olarak kullanmıştı.Türkiye’den ucuz fiyatla sağlanması mümkün olan ağaçlar İtalya’dan birkaç misli fiyatla ithal edilmiş, trilyonlarca liralık döviz kaybına yol açılmıştı. Ayrıca İstanbul’un iklim koşullarına uygun olmadığı biline biline binlerce ağaç ithal edilmiş, bu ağaçlar kuruyunca da Tayyip Erdoğan’ın emriyle gece yarıları yerinden söktürülmüştü. Ağaç işleri ile ilgili yapılan soruşturmalar sonucunda ‘görevde yetkisini kötüye kullandığı’ tespit edildiyse de Recep Tayyip Erdoğan, beş yıllık zaman aşımı nedeniyle yargılanıp ceza almaktan kurtuldu.
3. PERSONEL TAŞIMA YOLSUZLUĞU
Belediye ve bağlı şirketlerinin personelinin işe gidiş gelişlerini sağlamak için yapılan personel servisi ihalelerindeki yolsuzluktur.
İstanbul Belediyesi ve bağlı kuruluşlarının personelinin taşınma işleri Tayyip’in yakın arkadaşı Albayraklar şirketine verilmişti. Burada da akıl almaz yolsuzluk olayları yaşanmıştı. Danışıklı dövüş şeklinde yapılan bu ihalelere birkaç akraba şirket, bazılarına da sadece Albayraklar davet edilmişti.
Sahte araba ruhsatlarının düzenlendiği müfettiş raporları ve savcılık iddianamelerine konu olan bu ihaleler % 2-3 gibi komik tenzilatlarla Albayraklar firmasına verilmişti. Tayyip Erdoğan bu yolsuzların önemli bölümünden yakasını beş yıllık zaman aşımı nedeniyle kurtardıysa da, 1998’de yapılan iki ihale nedeniyle İstanbul 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nde “ihaleye fesat karıştırmak”tan yargılanıyor. Hazır söz ALBAYRAKLAR’dan açılmışken, bu ilişkilere ışık tutmaya yarayacak, Cumhuriyet gazetesinde çıkan iki haberi de yorumsuz olarak sunalım.

BÖLÜM 2
ÖZELLEŞTİRMENİN GÖZDESİ ALBAYRAKLAR 
Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde aldığı ihalelerle adını duyuran Albayraklar, AKP’nin iktidara gelmesiyle de özelleştirmenin vazgeçilmez şirketi oldu. Sümerbank Ereğli Tekstil, Balıkesir SEKA ve Trabzon Limanı’nı alan Albayraklar Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Albayrak ve kardeşlerinin de aralarında bulunduğu 11 kişi Büyükşehir Belediyesi’nden alınan ihalelere fesat karıştırmaktan mahkum oldu. Albayraklar’a da 1 yıl süre ile ihaleye girme yasağı getirildi. Ancak bu cezalar ertelendi. Albayrak kardeşler, Mustafa Albayrak öncülüğünde 1980 yılında işe İstanbul’da minibüsçülük ve otobüsçülük yapmakla başladı. 1994 yılına dek yalnızca otobüsçülükle geçinen Albayraklar’ın işleri, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı Recep Tayyip Erdoğan’ın kazanmasıyla açıldı. İlk önce belediyenin personel taşıma ihalesini alan Albayraklar’a daha sonra belediyenin çöp, inşaat ve metro ihaleleri de verilmeye başladı.
Temiz Şehir Operasyonu Albayraklar’a verilen bu ihalelerdeki usulsüzlük iddiaları üzerine İçişleri Bakanlığı, mülkiye başmüfettişlerini görevlendirdi. Aylar süren incelemeler sonucu, bu ihalelerde usulsüzlük tespit eden müfettişlerin raporu üzerine İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcılığı soruşturma başlattı. İstanbul DGM, 2001 yılında Organize ve Mali Şube Müdürlüklerine Albayraklar’a yönelik operasyon talimatı verdi.
Albayrak şirketinin Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Albayrak, Tayip Erdoğan’ın danışmanları ve şu anda AKP sıralarında Mecliste olan bazı milletvekilinin de aralarında bulunduğu yaklaşık 100 kişi gözaltına alındı. Bu kişilerden Mustafa Albayrak, Alican Balcı ve Nuran Erdoğan 19 Eylül 2001 tarihinde “çete kurmak”, “zimmet” ve “dolandırıcılık” suçlarından tutuklandı. Soruşturma devam ederken DGM Yasası’nda değişiklik yapıldı. Yasa değişikliği ile “çete” davaları DGM kapsamından alınarak ağır ceza mahkemelerine verildi. Albayraklar dosyası da İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. Albayraklar soruşturmasını tamamlayan İstanbul Cumhuriyet Savcıları Erolcan Özkan, Rasim Işıkaltın ve Hüseyin Yıldız, Mustafa Albayrak, dönemin İSKİ Genel Müdürü Veysel Eroğlu ve Erdoğan’ın danışmanı Necmi Kadıoğlu’nunda aralarında bulunduğu 70 sanık hakkında “çete” “zimmet” ve “dolandırıcılık” suçlarından dava açtı.
Sanıkların 3 ile 75 yıl arasında değişen ağır hapis cezalarına çarptırılmasının istendiği iddianamede, Erdoğan’ı “geleceğin başbakanı” yapmak amacıyla çete oluşturulduğu ifade edildi. Organize olarak ihalelere fesat karıştırıldığı ve şartnamelerin Albayraklar’ın menfaatleri doğrultusunda hazırlandığı iddia edilen iddianamede, “Siyasal ve sosyal görüşten kaynaklanan bir amaçla, cürüm işlemek için devasa bir teşekkül oluşturuldu” denildi. Daha sonra Yargıtay’ın Erdoğan ve Ali Müfit Gürtuna hakkındaki dosyayı yerel mahkemeye göndermesi üzerine belediyenin eski yeni başkanları hakkında da dava açıldı. Bu dava bir süre sonra Albayraklar davası ile birleştirildi. Dosyanın İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesinin hemen ardından yapılan ilk duruşmada tutuklu sanıklar tahliye edildi. Gıyabi tutuklu sanıkların ifadeleri alınmaya gerek duyulmadan tutukluluklarının kaldırılması ise dikkat çekici idi. Bir süre sonra davada sanık olarak yargılanan Erdoğan’ın partisi iktidara geldi. AKP’nin iktidar olmasının hemen ardından yapılan duruşmada mahkeme karar verdi.
Ceza aldılar
Mahkeme heyeti, Mustafa Albayrak, kardeşleri Kazım ve Muzaffer Albayrak ile şirketin ihale bölümünde çalışan Hüseyin Yılmaz, Mehmet Sami Polat, Tamer Öztürk ve Osman Temur’un “ihaleye fesat karıştırmak” suçundan, Belediye’nin İhale Komisyonu’nda yer alan Basri Saygı, Mustafa Döner, Ömer Gaziler ve Beytullah Ateş’in de “görevi ihmal” suçundan 2 ay 27’şergün hapis cezasına çarptırılmalarını kararlaştırdı. Daha sonra bu cezaları paraya çeviren mahkeme, sanıkların bir daha suç işlemeyeceklerine kanaat getirerek cezalarını erteledi.
Mahkeme Gürtuna’nın da aralarında bulunduğu 54 kişinin ise delil yetersizliğinden beraatına karar verdi. DGM’ce yapılan ve daha sonra yasa değişikliğiyle ağır ceza mahkemelerine gelen davaların hemen hepsi hâlâ sürüyor. Erdoğan ve Gürtuna’nın yargılandığı bu yolsuzluk davası ise jet hızı ile sonuçlandı. Albayraklar davasında Erdoğan döneminde İstanbul Belediyesi’nde görev yapan ve daha sonra AKP sıralarında Meclis’e giren 6 milletvekilli de yargılanıyordu. Ancak dokunulmazlık kazanan Mustafa Açıkalın, Adem Baştürk, İdris Naim Şahin, Zülfü Demirbağ, Selami Uzun ve Mustafa Ilıcalı’nın dosyaları ayrıldı.

BÖLÜM 3
Kiralık Otomobil olayı
İstanbul Belediyesi Tayyip ’le birlikte yeni bir uygulama başlatıyordu. Hem mevcut otomobiller eskimiş, kendi kadrolarını motorize hale getirmek istekleri nedeniyle de yeni ihtiyaçlar doğmuştu. Büyüyen otomobil ihtiyacı İstanbul Belediyesi ’nde ilk kez kiralama yoluyla giderilecekti. İlk uygulama beş binek otosu için 29 Aralık 1994 ’te yapılan ihale ile gerçekleştirildi. İstanbul Belediyesi ’nin kiralayacağı otomobiller için “Milli Gazete “nin İzmir baskısına ihale ilanı verildi.
İhale kapalı zarf usulüyle yapıldı ve sadece Albayrak Turizm Seyahat ve İnşaat ile Avrupa Turizm Ticaret AŞ firmaları ihaleye katıldı. %6 indirimle teklif veren Avrupa Turizm Ticaret AŞ işi aldı.
Sözleşme 3 Ocak 1995’te imzalandı. 1995 model Opel Vectra, Renault Concorde, Ford Escort, Renault Spring ve Ford Minibüs’ten oluşan 5 arabalık ilk parti için yıllık kira bedeli olarak yaklaşık 20 milyar TL (16 milyar 248 milyon TL + %23 KDV) ödendi.
Araba fiyatına kiralama…
Belediye Genel Sekreter Yardımcısı Adem BAŞTÜRK’e makam aracı olarak kiralanan Opel Vectra’ya yıllık kira bedeli olarak 504 milyon TL ödenmişti. O tarihte sıfır kilometre Opel Vectra’nın fiyatı 850 milyon TL idi. Yani İstanbul Belediyesi 1.5 yıllık kira bedeliyle o arabaya sahip olabilirdi. Renault Spring’de ise durum daha da vahimdi. Sıfır kilometre Spring fiyatı 330 milyon TL olmasına karşın, bir yıllık kira bedeli olarak 312 milyon TL ödenmişti.
Avrupa Turizm…
Avrupa Turizm Ticaret AŞ bir Ankara firmasıydı ve sahibi eski MSP Milletvekili ve Devlet Bakanı Haşan AKSAY’m oğlu Mehmet Emin AKSAY’dı. Milli Nizam Partisi’nden beri ERBAKAN’ın yanında yer alan AKSAY, MSP ve RP’nin de kurucuları arasındaydı. İstanbul’da yapılan ihalenin, Milli Gazete’nin İzmir baskısında yayınlanmasından sonra ihaleyi bir Ankara firmasının almasının kerameti işte buradaydı. İstanbul Belediyesi yine hortumlanmış, para yabancıya gitmemişti.
Sayıştay’dan izin…
İlk araç kiralama ihalesinden sonra, İstanbul Belediyesi 9 Ocak 1995’te Sayıştay Başkanlığı’na bir yazı yazarak araç kiralamak için izin istedi. Sayıştay gerekli izini verdi. Ancak kendisinden izin alınmadan yapılan ilk ihaleyi inceleyince izni geri aldı. Yapılan inceleme sonunda hazırlanan raporda ihale işleminde birçok usulsüzlük tespit edildi. Sayıştay denetçilerinin tesbit ettikleri usulsüzlükler şunlardı:
– 237 Sayılı Taşıt Kanunu’nun 10’uncu maddesinin 3’üncü fıkrasına göre taşıt alım ve kiralanması Bakanlar Kurulu’nun müsaadesine tabidir. Belediyelerin kullanım amacıyla edinecekleri taşıtların edinim prosedürü böyle belirlenmiştir. Dosyada böyle bir izin olmadığı görülmüştür.
– Kiralanacak araçların kimlere tahsis edileceği ve ne amaçla kullanılacağı hakkında dosya içerisinde herhangi bir belgeye, bilgiye rastlanmamıştır. Gerekli açıklamanın yapılması yanında, belediye muhasebe yönetmeliğinin 33/12’inci maddesinde belirtilen cetvelin tasdikli bir suretinin gönderilmesi, muhammen bedel tesbit tutanağı incelendiğinde, fiyat tesbiti için özel şirketlere başvurulurken, ticaret odasından fiyat istenmediği görülmüştür.
– Ayrıca ilgili araçların yıllık birim kira bedellerinin neredeyse araçların satış bedellerine yaklaştığı tesbit edilmiştir.
Yandaş belediyelere araba…
Recep Tayyip ERDOĞAN bir yandan fahiş fiyatlarla araba kiralarken, öte yandan da siyasi geleceğine katkı amacıyla, yandaş belediyelere sembolik fiyatlarla araba kiraya veriyordu. Örneğin Renault Spring’e bir yıllığına 312 milyon TL kira ödeyen İstanbul Belediyesi, 34 AAS 01 Plakalı binek aracını yıllık 1 milyon TL bedelle Rize Belediyesine kiraya veriyordu. Araba kiralama işi İçişleri Bakanlığı soruşturmalarına da konu oldu. Mülkiye Başmüfettişleri’nin hazırladıkları raporda da araba kiralama işleminin sakıncalarına değinildi:
“Büyükşehir Belediyesi’nin ihtiyaç fazlası olmayan imkan ve araçlarını sembolik bedellerle, kendisine bağlı olmayan başka belediye veya kuruluşlara kiraya vererek, kendisinin daha yüksek bedellerle araç kiralamasını, hizmet alanları ile sınırlı olan kamu hizmet ve görevlerinin gereği olarak kabul etmek ve hemşerilik hukuku ile bağdaştırmak mümkün olmadığı gibi, belediye bütçesinden karşılanan 35.342.400.000. TL bedelle bir defada 76 binek oto kiralanması da, 237 sayılı kanunun binek oto satın alma ve kullanımlarındaki kısıtlayıcı hükümleri ile amaçlanan bu konudaki tasarruf ilke ve tedbirleriyle bağdaşır nitelikte değildir.
Büyükşehir Belediye Encümeni ihale kararlarını alırken, öncelikle İstanbul ve İstanbullu hemşehrilerinin ihtiyaçlarını karşılayacak nitelikte kamu hizmeti sunulmasını amaçlamalı, kanunlarla Büyükşehir Belediyesi’ne verilen görev ve hizmetlerle bağdaşmayan, tasarruf ilke ve tedbirleriyle amaçlanan hedeflere de ters düşen uygulamalara son verilmelidir.”
Uygulamaya devam…
Araç kiralama işleminin yasalara aykırı olduğu hem Sayıştay Denetçileri, hem de İçişleri Bakanlığı Mülkiye Başmüfettişleri raporlarıyla saptandı diye İstanbul Belediyesi bu işten tabii ki vazgeçmeyecekti. BİT’ler yine kanuna karşı hile aracı olarak kullanıldı. Önceleri sadece İSBAK üzerinden araba kiralandı, belediye arabaları kullandı. Sonraları tüm BÎT’ler ve İSKİ yüzlerce hatta sayıları bini geçen araba kiraladı. Araba kiralama işinde de lider firma Albayrak Turizm oldu. Yeni Şafak gazetesinin sahibi olan Albayrak’ların bugünlerde İmamoğlu’na ve İBB’ye karşı olan saldırılarının ardında kaybettikleri ihaleler vardır.

Devam edecek
This entry was posted in ORGANİZE İŞLER, ÖZELLEŞTİRMELER, YOLSUZLUKLAR, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK. Bookmark the permalink.

One Response to BELLEK DÜRTÜCÜ * ORGANİZE İŞLER * GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE İSTANBUL BELEDİYESİNDE NELER OLDU? Bölüm 1 / 2 / 3

  1. Pingback: YOLSUZLUK DOSYASI : ORGANİZE İŞLER * GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE İSTANBUL BELEDİYESİNDE NELER OLDU ??? (Bölüm 1 / 2 / 3 / 4 / 5 / 6) | Özel Büro İstihbarat Grubu

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *