HARF DEVRİMİ, OSMANLI’DA MATBAA VE OKUR YAZARLIK – Bölüm 2

Araştırma yazısı; Naci Kaptan 24 Ekim 2022
BÖLÜM 1 – https://nacikaptan.com/?p=85991
BÖLÜM 2 – https://nacikaptan.com/?p=103160
BÖLÜM 3 – https://nacikaptan.com/?p=103173
BÖLÜM 4 – https://nacikaptan.com/?p=103211

TÜRKÇE VE HARF DEVRİMİ

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, Beştepe’de Mustafa Kemal Atatürk’ü Anma programında yaptığı konuşmada “harf devrimi ile her şeyin sıfırlandığını” söyledi.(11.11.2019)

AK Parti TBMM Grup Başkan Vekili Mahir Ünal geçen hafta katıldığı bir etkinlikte Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyet ilanı sonrası en önemli reformlarından olan Arap Alfabesinden Latin alfabesine geçişini sert biçimde eleştirdi. Ünal, “Bir kültür devrimi olarak cumhuriyet bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi, hasılı bütün düşünmemizi yok etmiştir” dedi. “Bugün konuştuğumuz Türkçe ile bir düşünce üretemeyiz, sadece ihtiyaçlarımızı karşılayabiliriz” diye ekledi. (24 Ekim 2022)

MEB’e Bakan Yardımcısı Nazif Yılmaz’ın; “TÜRKÇE ÖLDÜ,  diyerek imam hatiplerde Türkçe konuşmayı yasaklamayı öneren isim. ‘Arapça öğretilirken ikinci bir dil kullanılmaması gerekir. Öğrenciler, öğretmenleri ile ancak Arapça diyalog kurabileceklerdir. Öğrenci teneffüslerde öğretmeni ile ancak Arapça konuşabilir. Ya konuşur ya da yanında tercüman getirir.”
Yılmaz’ın tüm eğitimi din üzerine. Daha önce Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’ne getirilen Yılmaz, tüm okulların imam hatibe dönüşmesi için çalıştı. TÜGVA, TÜRGEV, ENSAR, İlim Yayma Cemiyeti ve Cihannüma dernekleri bir süredir okullarda dini eğitimde yaşananlardan şikâyet ediyor, kulis yapıyorlardı. “Bizim için okullardaki dini eğitim önemli” diyen vakıf temsilcileri Bilal Erdoğan’la bir araya geldi. Uzun yıllardır Milli Eğitim’de din öğretiminde çalışan Nazif Yılmaz’ın Bilgili’nin yerine getirilmesini istiyorlardı. Ardından Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer ile görüşerek onu da ikna ettiler. (10 Ocak 2022)

Düşünün ki; Fransa’da, “FRANSIZCA ÖLMÜŞTÜR”, Almanya’da “ALMANCA ÖLMÜŞTÜR”, İtalya’da “İTALYANCA ÖLMÜŞTÜR” diyen bir kişi Eğitim bakanlığının başına getirilsin. Birkaç saat sonra toplum, aydınlar, Üniversiteler, Sivil toplum örgütleri ve hatta yüksek yargı ayağa kalkar ve hem bu kişiyi bu göreve atayan gücü sorgular ve hem de bu kişinin en kısa zamanda bu görevden alınmasını sağlar.
Görünen odur ki AKP iktidarının tüm katmanları TÜRK kelimesine, TÜRKÇEYE, AYDINLANMAYA, ÇAĞDAŞLIĞA, BİLİME karşıdır. Bu nedenle  kamu binalarından T.C. yi, Türk’lük ve Millet olmayı pekiştiren NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE yazılarını ve hatta AB’nin talebi ile kamu dairelerinden ATATÜRK’ün resimlerini kaldıranlar şimdi de en değerli ve kutsal olan devrimlerden biri olan HARF DEVRİMİNE saldırıyorlar.
Cephelerde güç birliğine giderek müttefik ordular kuran düşmanlarla savaştan sonra şimdi de DEVRİM KARŞITLARI ile aydınlanma savaşı gerekiyor. Zamanı tersine çevirmek olası değildir. Tıpkı akarsuların yataklarının önünün kesilemediği gibi. Su daha güçlü akarak yolunu her zaman bulacaktır.

ATATÜRK VE TÜRKÇE

Toplumları millet haline getiren en önemli unsur dildir. Dil, duygu ve düşünceyi insana aktaran bir vasıta olduğu gibi, insan topluluklarının bir yığın ve kitle olmaktan kurtaran, aralarında “duygu ve düşünce birliği” olan bir cemiyet yani ‘millet’ haline getiren en önemli kültürel değerdir. Ayrıca dil, kültürün temeli olduğu gibi taşıyıcısıdır da… Dili yok ettiğiniz takdirde milli ruh ve kültür diye bir şey kalmaz. Bu sebeple dili korumak, koruyucu tedbirler almak önemlidir.
Bizler Türk’üz ve dilimiz Türkçedir. Türkçe; dünyanın en eski, köklü ve en zengin iki dilinden biridir. Dil bilimcilere göre; kelime türetme yeteneği bakımından da dünyanın en güçlü dilidir. Her konuya ve duruma göre karşılık vermeye en müsait dil yine Türkçedir. Ayrıca Türkçe, yazıldığı gibi okunması özelliğiyle de gıpta edilen bir dildir. Türk dilinin bu güzelliğini ve gücünü bilen, Türk dili konusunda önemli çalışmalara imza atan en önemli kişi, hiç şüphe yoktur ki, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Büyük Önder Atatürk’tür.
Atatürk, Türk dili konusunda; “Türk milletinin dili Türkçedir. Türk dili dünyada en güzel, en zengin ve en kolay olabilecek bir dildir. Onun için her Türk, dilini çok sever ve onu yüceltmek için çalışır. Bir de Türk dili, Türk milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk milleti geçirdiği nihayetsiz felaketler içinde ahlakının, ananelerinin, hatıralarının, menfaatlerinin, kısacası bugün kendi milliyetini yapan her şeyin dili sayesinde muhafaza olunduğunu görüyor. Türk dili Türk milletinin kalbidir, zihnidir.” diyerek hem Türk diline verdiği önemi, duyduğu sevgiyi belirtmekle beraber, Türk dilinin büyüklüğünü ve Türk milleti için önemini ortaya koymuştur.
Atatürk, bir dil bilimci değildi. Ancak, dile sadece bir devlet adamı ya da siyasetçi gözüyle de bakmıyordu. O, dilin bir milleti meydana getiren unsurları bir arada tutan en önemli etken olduğunu biliyordu. 1931 yılında söylediği sözle bunu açıkça beyan etmişti.. “Milletin çok açık niteliklerinden biri de dildir. Türk milletindenim diyen insan her şeyden önce ve kesinlikle Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir insan Türk kültürüne, Türk toplumuna bağlı olduğunu iddia ederse buna inanmak doğru değildir..” Ayrıca Atatürk’ün, dil konusundaki hassasiyeti eski tarihlere dayanmaktaydı. 1916 yılında okuduğu şiir kitaplarına dil konusunda notlar düşmesi bunun açık delilidir.

Türkçeyi korumak ulusal benliği sürdürmektir

Türkçe, kökü 9000 yıla dayanan, dünyadaki sayılı dillerden biridir. Ayrıca sondan eklemeli bir dildir; bu da kolayca sözcük türetebilmenin ve sözcüklerin kökenine inebilmenin yolunu açar.

Ayrıca Türkçede Orta Asya’daki cinsiyet eşitliğini yansıtır biçimde cinsiyet ekleri bulunmaz. Diğer yandan Türkçenin yalınlığı ve duruluğu, ona ifade yönünden güç ve açıklık verir; onun duygu ve hamaset değil, akıl ve mantık dili olabilmesinin önünü açar. Bütün bunlar gösteriyor ki Türkçe, başlı başına köklü ve güçlü bir dildir.

‘TÜRK, TÜRKÇE KONUŞANDIR’

Türkçeyi, kimlik ve varlık açısından da ele almak gerekir. Roux’nun (2020) belirttiği üzere, Türkler, yüzyıllar boyunca bulundukları çeşitli coğrafyalardaki çeşitli halklarla karışmış, onlara dillerini benimsetmişlerdir ve bütün bu insanları belirli bir fenotipte tanımlamak olanaksız olmuştur. Bunun sonucu olarak yazar “Türk, Türkçe konuşandır” diyerek Türklük olgusunu dilbilimsel olarak tanımlamıştır.
Ne var ki Türklerin kitleler halinde İslama geçişiyle ve Ortadoğu-İran bölgelerinde egemen olmalarıyla birlikte Farsçadan ve Arapçadan Türkçeye yazın, din ve medrese yoluyla sözcük ve dil bilgisi kuralları geçişi hızlanmış, saraylarda Farsça ve Osmanlıca egemen dil olmuştur. Türkçe ise aşağılanmış ve Türk kültürünü sürdüren, Türkçe konuşan halk yüzyıllar boyunca baskıya, zorbalığa, katliamlara maruz kalmış; kimliğini kaybetmiştir. En sonunda ise ortaya Aydemir’in  aktardığı gibi, “Biz Türk değil miyiz” sorusuna korkuyla “Estağfurullah!” diye yanıt veren bir insan yığını ortaya çıkmıştır.

DİL KİMLİKTİR

Atatürk’ün harf ve dil devrimleri, yüzyıllar boyu sürmüş bu aşağılanmanın son bulması yolunda ilerici bir adım olmuştur. Türk diliyle uyumsuz olan Arap abecesi değiştirilmiş, yerine, Türkçeyle uyumlu Türk abecesi getirilmiştir. Bunun yanında dil, Arapça-Farsça sözcüklerden ayıklanarak halkın rahatlıkla anlayabileceği duruma getirilmiş ve birçok yeni sözcük de türetilmiştir. Bütün bu devrimci hamlelerle Türklerin, yüzyıllar sonunda kaybettiği ulusal benliğini ve özgüvenini geri kazanması ve uygar uluslar arasında kendi kimliğiyle yer alması istenmiştir. Bunların bize gösterdiği şudur: Bir ulusun dili, onun benliğini ve kimliğini oluşturan birincil unsurdur ve korunması, bir ulusal var olma meselesidir.
Sonuç olarak Türkçe, sahip olduğu özellikler bakımından güçlü bir dildir ve onu korumak, ulusal benliği var etmenin ve sürdürmenin biricik yoludur. Atatürk, yüzyıllar süren aşağılanmayı dil ve harf devrimleriyle ortadan kaldırmış, halka benliğini geri kazandırmıştır. Bu nedenlerden ötürü yapılması gereken Türkçeyi savunmak, devrimlere sahip çıkmak, gericiliğe ve karanlığa fırsat tanımamaktır.

Naci Kaptan 24 Ekim 2022 / Devam edecek
This entry was posted in ATATURK, CUMHURİYET - DEMOKRASİ - ÇAĞDAŞLIK, DEMOKRASİ-ÖZGÜRLÜK, DEVRİM VE KARŞI DEVRİMLER, EĞİTİM, TARİHE - AYDINLANMAYA - CUMHURİYETE NOT DÜŞENLER. Bookmark the permalink.

2 Responses to HARF DEVRİMİ, OSMANLI’DA MATBAA VE OKUR YAZARLIK – Bölüm 2

  1. Emin says:

    Cumhuriyet bir devrimdir.Dil uzatanlarının dilleri kesilmelidir.Devrimlerden biri de şapka devrimidir..şapka devrimi nasıl gerçekleşti…15 Ağustos 1925…Cumhuriyet başkanlığıGen.sekreteri Tevfik bey,den şifreli bir telgraf aldım.Telgrafta çeşitli büyüklükte ve renkte 50-60 kadar şapkanın alınarak acele Ankara,ya gönderilmesi isteniyordu,gönderildi,Beyoğlu’nda bulunan mağazanın sahibi Kollara idi.konunun gizli kalması istendi.25-Ağustos 1925 günü Kastamonu valisi telgrafta Atanın elinde bir Panama şapkası ile halkı selamladıgını yazıyordu.Devrim gerçekleştikten sonra 3 cü şube müd.ü ile Beyoğlu’nda Kollara mağ.sına gittik.birer şapka aldık.Bizi gören polisler iki saat içinde nasıl şapka aldıklarına şaşarım.ve devam ediyor.Atatürk’ün gizli teşkilatı kitabındaki anıları.Sami Karaören ,den Ekrem Baydar.Gizli teşkilat başkanı…Devrimler sancılıdır..sayğılarla.

    • Nacikaptan says:

      Değerli Emin Bey,
      Pek bilinmeyen bir anı ile konuyu zenginleştirdiniz.
      Teşekkür ederim.

      CUMHURİYET BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *