DEVLETLER VE ÖZELLİKLERİ * EMPERYALİZMİN YAĞMA MASASINA KONAN TÜRKİYE


DEVLET SINIFLANDIRMALARI VE ZAYIF
DEVLETLERİN KARAKTERİSTİK ÖZELLİKLERİ


Zayıf devletler kendi içerisinde derecelendirilmektedir.
Bunlar sırasıyla (Rotberg, 2003; Migdal, 1988):

a) Patrimonyal ya da neopatrimonyal devletler,
b) Aksayan devletler,
c) Çözülen devletler’dir.
Zayıf devletler olarak nitelendirilen bu devletler, eksenin iki ucunda yer alan diğer iki devlet ile birleştirildiği takdirde, ortaya şu sınıflandırma sistemi çıkmaktadır:
1. Güçlü devletler
2. Patrimonyal ya da Neo-Patrimonyal devletler
3. Aksayan devletler
4. Çözülen devletler
5. Çöken devletler
Bu devlet sınıflandırmasında, Patrimonyal ya da Neopatrimonyal olarak adlandırılan devletler, güçlü ve zayıf devletlerin tam kesişme noktasında yer almaktadır. Bu nedenle bu tip devletlerin, belli ölçülerde güçlü devlet olgusunun özelliklerine sahip oldukları belirtilse de, genelde bunların zayıf devlet olarak sınıflandırılması gerekliliğinin altı çizilmektedir (Migdal, 1988:123; Eriksen, 2005:399).
Burada devlet sınıflandırmalarının hangi kriterler temelinde yapıldığı, başka bir deyişle, güçlü ve zayıf devletlerin nasıl tanımlandığı sorusu ortaya çıkmaktadır. Genelde güçlü devlet, “devletlerin politika belirleme ve uygulama, kanunları açıklık ve şeffaflıkla uygulatma becerisi” (Fukuyama, 2005:19), ya da topluma “gittikçe artan bir oranda nüfuz edip toplumdan kaynakları çekme ve bunları istenilen amaçlar doğrultusunda dağıtma yeteneği” (Weiss/Hobson, 1999:15) olarak tanımlanmaktadır.
Buna karşın “şiddet kullanma tekeline sahip olmayan, ülkeleri kontrol edemeyen ve patronaj nedeniyle devlet üzerindeki kontrolü koruyamayan devletler” (Eriksen, 2005:402) zayıf devlet olarak tanımlanmaktadır. Zayıf devlet tanımı, aynı zamanda devlet sınıflandırmalarında rol oynayan kriterlerin neler olabileceğinin de ilk işaretlerini vermektedir.
Literatür incelendiğinde, devletin gücünün, güvenlik, meşruiyet (kurumların meşruiyeti, hukuk düzeni, hukukun üstünlüğü ve katılım), ekonomi yönetimi ve sosyal refah konularındaki yeteneğiyle ölçüldüğü gözlemlenmektedir (Patrick, 2006; Migdal, 1988; Rotberg 2003). Devletin gücünün betimlenmesinde kullanılan bu dört boyutun anlamları, aşağıda sırayla açıklanmaktadır:
– Güvenlik bağlamında devletler, toplumun güvenliğini sağlarlar. Burada güvenlik iki anlamda kullanılmaktadır. Devlet hem kendi toplumunu, sınırlarını ve topraklarını dış tehditten, hem de vatandaşlarını, içten kaynaklanan, toplumun diğer üyelerinden gelen tehditlerden korumakla sorumludurlar. Devletler bu sorumluluklarını, meşru şiddet kullanma tekeli aracılığıyla yerine getirir.
– Politik açıdan ise, devletler kendi süreklilikleri ve devamlılıkları, yani meşruiyeti için ihtiyaç duydukları destekleri, güçlü bir hukuk sistemini oluşturmak, hukukun üstünlüğü ilkesini geçerli kılmak ve vatandaşların karar alma süreçlerine katılımına imkan sunmak suretiyle sağlamaya çalışırlar.
– Ekonomik bağlamda ise devletler, temel makroekonomik ve mali politikaları hayata geçirirler ya da girişimcilerin ticaret için uygun ortama sahip olmalarını sağlayacak hukuki düzenlemeleri yaparlar. Bu çerçevede devletler, ayrıca doğal kaynakların yönetimini, yabancı yatırımları, ticaretin serbestliği ve ekonomik büyümeyi ve istikrarı sağlarlar.
– Son olarak sosyal ölçekte ise, devletler kendi vatandaşlarının temel ihtiyaçları olan sağlık, eğitim, sosyal ilişkiler ve diğer temel kamu hizmetleri için gerekli olan yatırımları yaparlar.
Devletlerin burada sayılan ve sayılmayan diğer kamu hizmetlerini, vatandaşların beklentisi doğrultusunda yerine getirebilmesi için ise, öncellikle siyasi kararlılığa, işleyen bir kamu yönetimi sistemine ve profesyonel insan kaynağına ihtiyaçları olduğu belirtilmektedir. Eğer devletler, siyasi kararlılık ve güçlü bir kamu yönetimi sistemine sahip değillerse, o zaman devletlerin kendilerine yüklenen işlevlerden en temelini ve basitini dahi yerine getirmekte ciddi olarak zorlandıkları öne SÜ İİBF Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi 347 sürülmektedir. Bu nedenle devlet sınıflandırmalarında, kamu yönetimi  sisteminin yapısı önemli bir ölçüt görevi görmektedir (Migdal, 1988:27:
Rotberg, 2003:4; Fukuyama, 2005:21).
Bu dört ana başlık altında sayılan işlevleri yerine getirme, yapma ve yaptırma kapasitesine ve araçlarına sahip devletler, “güçlü devletler”, bunları yerine getirecek kapasitelere ve araçlara sahip olmayan devletler ise, “zayıf devletler” olarak nitelendirilmektedir.

Yeni bir dünya kuruldu yağmalanan Türkiye oldu

Batı’ya karşı hamasi söylemlerle kafa tutan AKP, ülke ekonomisini yabancıların kontrolüne verdi. Rüzgâr santralı ihaleleri bile yabancı şirketler girmeden yapılamıyor.
Türkiye ekonomisinde özellikle 1980 sonrası oluşan neoliberalizme tam teslimiyetin bugünkü taşıyıcısı AKP ülkeye ‘beklenen’ refahı bir türlü getirmezken; sanayide kalitesizlik ve tarımda ithalata bağımlılığa yol açtı. Ülkenin dış borçları hızla artarken borcun fatura halka kesildi. Emekçilerin gelirleri hızla düşerken, işsizlik tırmandı. Türkiye’nin sırtını ekonomiye yaslamayan her tutumu, dış politikada da bağımsız tutumun sürdürülememesine yol açtı.
Yakın dönemde yaşanan Rusya ile kriz örneğinde olduğu gibi kriz sonrasında ekonominin daha da fakirleşmesi üzerine AKP’nin hamasi söylemlerinden çark edip krizde geri adım atma yoluna gittiği görüldü. Şimdi de Almanya ile iplerin gerilmesi tekrar Türkiye ekonomisinin içine girdiği darboğaza daha da sürüklenmesi endişelerini beraberinde getirdi. Buna karşın, krize rağmen Türkiye’nin en stratejik sektörlerine Alman şirketlerinin gösterdiği ilginin sürmesi, AKP hükümeti tarafından ‘ekonomiye güvenin teyidi’ olarak sunuldu. Almanya’ya karşı da geliştirilen hamasi söylemler boşa düşüp Türkiye’nin ekonomik değerleri yabancılara bir bir satılması süreci devam ettirildi.
Yoksullaştırma düzeni devrede
Türkiye’nin ,Cumhuriyet’in ilk yıllarında ‘kendi yağında kavrulmaya dayanan’ ekonomi politikasını 1950’lerden itibaren adım adım terk etmeye başlaması ve 1980 Askeri Darbesi’nin ardından gözünü tamamen neoliberal politikalara dönmesi dünyada her az gelişmiş ülkenin yaşadığı kaderi yaşamasına yol açtı: Yoksullaşma. Kapitalizmin merkez ülkeleri tarafından az gelişmiş ülkelerin ekonomilerini ele geçirmek için dayatılan serbest ticaret, serbest dolaşım ve sermayenin sınırsız hareketini sağlayan politikalar söz konusu ülkelere bolluk ve refah umudu olarak sunuldu. Türkiye’nin de içinde bulunduğu az gelişmiş ülkeler önce borçlandırılıp ardından IMF ve Dünya Bankası eliyle neoliberal düzene entegre edildi. Uluslararası ticaret anlaşmalarıyla az gelişmiş ülkelerin tarım ve sanayilerini koruma duvarları kaldırılıp gelişmiş ülkelerin yağma sahası haline getirildi. Devletin ekonomideki ağırlığı hızla düşürülüp halkın yıllarca ödediği vergilerle kurulan dev kamu kurumları yok pahasına özelleştirildi. İnsanlığın en temel ihtiyaçları olan eğitim ve sağlık sektörü serbest piyasaya açıldı.
Sağ iktidarlar bayrağı taşıdı
Süreç Türkiye’de sağ iktidarlar tarafından özellikle teşvik edildi. Göreve gelmek için küresel sermayeden icazet alan siyasi partiler, göreve gelir gelmez uyguladıkları politikalarla Türkiye’yi her geçen gün daha da neoliberal düzenin yağma sahası haline getirdi. AKP döneminde ise yabancıların Türkiye ekonomisini ele geçirme yönündeki tüm engeller ortadan kaldırıldı. Yabancı yatırımlar teşvik edilirken, yerli üreticiler rekabete ayak uyduramayıp hızla kepenk indirdi. Buna karşın, kalkınmanın reçetesini ekonomide serbestleşme olarak gören gelişmiş ülkeler kendi ülkelerinin tarımını ve sanayisini dış ekonomilere karşı koruma yolundan hiçbir zaman vazgeçmedi.
Göreve geldiği 15 yılda Türkiye’nin 80 yıllık özelleştirmesinden daha fazla özelleştirme yapmakla övünen AKP iktidarlarının tarım ve sanayide ekonomiyi içine soktuğu bağımlılık tablosu ve halkın sırtına yüklediği rekor borçluluk durumu şöyle:
Bir zamanlar tarım ülkesiydik…
Yüksek katma değer üretmiyor denilerek yüz çevrilen tarım sektörü adeta bitirilmiş durumda. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, 1990 yılında 27 milyon 856 bin hektarlık tarım alanı, AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında IMF-DB dayatmalarının etkisiyle 26 milyon 579 bin hektar alana gerilemişti. AKP’nin 16 yıllık iktidarında ise tarım alanları 2 milyon 816 bin hektar azalışla 23 milyon 763 bin hektara düştü. 1990’dan 2016’ya son 36 yılda ise 4 milyon 93 bin hektarlık tarım alanı kaybedildi. 2002 yılında Çiftçi Kayıt Sistemi’nde kayıtlı çiftçi sayısı 2 milyon 588 bin 666 kişiyken, 2016 yılında bu sayı yüzde 12,5’lik düşüşle 2 milyon 267 bin 176’ya geriledi. 2002 yılından günümüze gübre fiyatlarında yüzde 232,7 oranında zam yaşandı. 2002 yılında mazotun litresi 94 kuruşken günümüze gelindiğinde fiyat yüzde 367 zamlanarak 4 lira 39 kuruşa kadar yükselmiş durumda. (Günümüzde ise motorinin litresi 19.71 TL)
1970 yılında Türkiye’deki mera alanı 21 milyon 698 bin 400 hektarken, bu sayı 2016’da yüzde 50,2 düşüşle 10 milyon 811 bin 817 hektara düştü. Bir zamanlar kendi kendine yeten tarımda şimdi Türkiye buğday, et ithal eder hale geldi. Gelişmiş ülkeler ise ithalata yüksek vergiler koyarak kendi ülkelerindeki üreticileri koruma yoluna gitti.
Sanayi yabancının elinde
Türkiye’de kalkınmayla özdeşleştirilen sanayi sektörünün kaderi yabancı yatırımcıya bırakıldı. İstanbul Sanayi Odası tarafından hazırlanan Türkiye’nin en büyük 500 sanayi kuruluşu listesinin ilk 10’unun 5’ini yabancı merkezli şirketler oluşturuyor. (Ford, Fiat, Renault, Toyota, Hyundai) Halkın yıllarca vergileriyle büyüyen ve yok pahasına özelleştirilen Tüpraş ise listenin birinci sırasında.
Sanayi üretiminin geneline bakıldığında ise Türkiye’nin katma değeri düşük ürünlere yoğunlaştığı gözleniyor. Yüksek teknolojili ürünlerin imalataki payı yüzde 3’ü aşamıyor. Araştırma-Geliştirme harcamaların milli gelire oranı yüzde 1’in üzerine yükselemiyor. Sanayinin toplam GSYH içindeki payı yüzde 30’un hemen üzerinde seyredip bu seviyelerin üstüne çıkarılamıyor. Ek istihdam yaratamayan sanayi, işsizliğe de çözüm olmuyor.
Ülke borçsuz nefes alamıyor
Neoliberalizm eliyle tarımı bitiren, sanayisini geliştiremeyen Türkiye, dışarıdan borç almadan ekonomisini ayakta tutamaz hale geldi. Dış borç toplamı 2002’den bugüne yüzde 218 oranında büyüdü. Hazine Müsteşarlığı verilerine göre, 31 Mart 2017 itibariyle Türkiye’nin brüt dış borç stoku 412,4 milyar dolara yükselerek milli gelirin yüzde 49,1’ine ulaştı. 2002 yılında 43 milyar dolar olan özel sektörün dış borcu ise Mayıs 2017 itibariyle 224 milyar dolara kadar yükseldi. Lirada yaşanan sert değer kayıpları ise borçların lira cinsinden katlanarak büyüttü, borçlar neredeyse ödenemez duruma geldi.
Enerjiyi de yabancılar sardı
Türkiye’nin en stratejik sektörleri arasında bulunan enerji sektörü de yabancıların kontrolü altında. Petrol ve doğalgazda Ortadoğu ve Rusya’ya bağımlılık artarken, alternatif enerji kaynaklarının inşası ve üretim hakkı için de yabancı firmalar devreye giriyor. En son dün ihalesi yapılan bin megavatlık Rüzgar Enerjisi Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları (YEKA) ihalesine, 8 konsorsiyum teklif verdi. 8 konsorsiyumun sekizinde de yabancı firmalar yer aldı. Türkiye’nin son dönemde kriz yaşadığı Almanya’dan dört farklı konsorsiyumda 4 Alman şirketinin ihaleye katılması dikkat çekti. İhaleye katılan yabancı firmalar Danimarkalı Vestas, ABD’li General Electric, Çin’li Goldwild ve MingYang, Alman Siemens, Enercon, Nordex ve Senvion oldu.

Naci Kaptan * 28 Nisan 2023

Gülise GÖKÇE* https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/289554
BİRGÜN – Semih Güven – 28.07.2017 – https://www.birgun.net/haber/yeni-bir-dunya-kuruldu-yagmalanan-turkiye-oldu-171995
Posted in ABD - AB - EMPERYALIZM | Leave a comment

SAATSİZ MUHALİF TAKVİM * 28 NİSAN 2023

Posted in TAKVİM | Leave a comment

ORGANİZE İŞLER * SUÇ DOSYALARI * KIZILAY’IN YURT DIŞINDA KESTİĞİ KURBANLARA NE OLDU? * BAŞKAN KEREM KINIK’IN YOLSUZLUKLARI * Kızılay ona kurban edilmiş

ARAŞTIRMACI YAZAR/ GAZETECİ MURAT AĞIREL’İN
“YAĞMA” KİTABINDAN AKTARAN GAZETECİ TİMUR SOYKAN


Murat Ağırel, ilk kez ‘Yağma’da yayınlanan özel haberinde Kerem Kınık’ın yıllardır başkanlık koltuğunda hukuka aykırı şekilde oturduğunu yazmış.


Şöyle:
Kızılay, bağışlanan kurbanları her yıl Et ve Süt Kurumu’na kestiriyordu ve bir sorun yaşanmıyordu. Ancak Kerem Kınık, Kızılay Başkanı olunca Et ve Süt Kurumu’nun fiyatlarının pahalı ve yeterli hayvanın temin edilmediği iddiasıyla yeni bir arayışa girildi. 2018’de yurt dışında kurbanların kesilmesine karar verildi ve ihale açıldı. Davet usulü gerçekleştiren ihalede kilo başına 2.5 euro ile en ucuz teklifi Macaristan merkezli Türk şirketi HUNLAND verdi. Ancak onun yerine kilo başına 3.70 euro teklifte bulunan TAHAŞ Hayvancılık Gıda İnşaat ve Yatırım A.Ş. firmasına ihale verildi. Sözleşme gereği önce 5 bin adet sonra artırım ile 6 bin büyükbaş hayvan için anlaşıldı.
Normalde bu tür işlerde banka teminat mektubu alınırdı ancak şirket sahibinin İstanbul Çatalca’daki villası teminat olarak gösterildi. Bir ihalede ilk kez villa teminat olarak kabul ediliyordu.
Büyükbaş hayvanlar, Polonya ve Letonya’da kesilecekti. Kızılay yetkilileri, gidip 5 bin 947 büyükbaş hayvanı yerinde görünce firmaya 3 milyon 624 bir euro ödeme yapıldı. Günü gelince kesim yerlerine giden Kızılay görevlileri, 3 bin 218 büyükbaş kesildiğini gördü. 2 bin 782 hayvan ortada yoktu.
Letonya’da kesilen 11 büyükbaşa ait karkas et nakliye temin edilemediği için Türkiye’ye getirilemedi. Polonya’da kesilen 151 adet karkas et Gümrük kontrolünde yurda girişi uygun görülmeyerek imha edildi. 2018’de kesilen kurbanlar 2019 Haziran ayına kadar soğuk hava depolarında kira ödenerek bekletildi. Daha sonra kavurma yapılmak için İzmir’e gönderildiler. Yani Kızılay, 2018’de kurban bağışlarını dağıtamadı.
Murat Ağırel konuyu o dönem Kızılay yönetiminde olan Sebahattin Tezdiğ’e sorunca çok önemli iddialar ortaya çıktı.
Sebahattin Tezdiğ, ihale verilen TAHAŞ firmasının sahibi Sadık Sezer’in daha önce Et ve Süt Kurumu’nu, Bosna Hersek’teki Bosna et şirketlerini dolandırmaktan sabıkalı olduğunu öne sürdü. Sebahattin Tezdiğ, Murat Ağırel’e özetle şunları söyledi:
“Kurban öncesi yurt dışındaki ağıllarda yapılan sayımda büyükbaş hayvan sayısının mevcut olmadığı görüldü. Hayvanların çoğunun kurbana elverişli olmadığını tespit eden Tarım Bakanlığı’ndan veteriner hekime, Polonya’da firma sahibi Sadık Sezer silah çekti. Bayramın 4. günü Türkiye’deki et kombinalarında kesim yapıldı. Binlerce insanımızın vacip kurbanı kesilemedi. Yurtdışında bayram sonrası kesilebilen 850 ton et Türkiye’ye sokuldu. 45 TIR’dan en az 2 tanesi mikroplu çıktı. Etlerin çoğu bozuldu. Kalan etler soğuk hava depolarında Haziran 2019’a kadar bekletildi ve 2018 Kurban etleri bugüne kadar dağıtılamadı. Teminat olarak alınan villa için ancak Ocak ayının sonunda icra takibi başlatıldı. Toplam takip miktarı 4.331.208,00TL olarak belirlendi. Esas borcun çok daha fazla olduğu tahmin ediliyor.”
Murat Ağırel, bu skandalı araştırırken çok önemli bir belgeye daha ulaştı. İçişleri Bakanlığı bu olayla ilgili denetleme yapmıştı. İhaleyi alan şirkete verilen avanstaki zarar tespit edildi. Şirket, kesemediği büyükbaşların bedeli kadar avansı iade etmemişti, kurum 614 bin TL zarara uğratılmıştı. Denetim sonucunda Kerem Kınık’a 544 bin TL, Kızılay Genel Müdürü İbrahim Altan’a 70 bin TL ceza kesilmişti. Murat Ağırel’in sorusu üzerine Kerem Kınık bu cezayı doğruladı.
Murat Ağırel, bu olayı anlattıktan sonra şunları yazdı:
“Peki bu görevi kötüye kullanma değil mi? Görevi kötüye kullanma nedeni ile ceza alındı ise Sayın Başkan’ın görevinden alınması gerekmez miydi?”
Murat Ağırel’in kitabında sadece Kızılay’ın değil, ülkenin nasıl yağmalandığını okuyacaksınız.

BİRGÜN – 28.04.2023 – https://www.birgun.net/makale/kizilay-ona-kurban-edilmis-432537
Posted in ORGANİZE İŞLER, YOLSUZLUKLAR, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK | Leave a comment

ORGANİZE İŞLER * SUÇ VE YOLSUZLUK DOSYALARI * KARA PARA AKLAMA (Money laundering) * SUÇA BULAŞAN SAVCILAR

Aman kara para aydınlanmasın…

BİRGÜN – Timur Soykan – 28 Nisan 2023

Muhammet Yakut’un da gündeme getirdiği döviz bürosundaki milyonlarca dolarlık vurgun davasında ceza yağdı. Döviz bürosu sahipleri Alaaddin Ak ve oğlu Mustafa Ak’a 60’ar yıl hapis verildi. Ancak uyuşturucu kaynaklı olduğu da iddia edilen kara paranın soruşturmasında ses yok.

Aman kara para aydınlanmasın…
Türkiye’nin büyük döviz bürolarından Cengizler Döviz ve Ak Döviz’in sahipleri, Alaaddin Ak, oğlu Mustafa Ak ve akrabaları Volkan Özel, dolandırıcılıkla suçlanıyordu. İstanbul Fatih’teki bu döviz bürolarında piyasadan milyonlarca dolar toplayan Volkan Özel kayıplara karışmıştı. Konuyla ilgili çıkan ilk haberlerde 80 milyon dolarlık vurgun yaptığı öne sürülüyor ve onlarca mağdur olduğu iddia ediliyordu.
Ama söz konusu olan kara paraydı ve bir iddiaya göre; Volkan Özel, kimsenin kara paranın peşine düşemeyeceğini planlamıştı. Nitekim ortadan kaybolduktan sonra IŞİD’e para transferi yaptığı için gözaltına alındığını yaymıştı. Hatta Şırnak’ta görevli polis memuru Behzat Güzeldere ile anlaşmıştı. Bu polis, Volkan Özel’in parasını aldığı kişileri arayarak “Ben Mali Büro’da polisim. IŞİD operasyonunda Volkan Özel’i aldık. Size de operasyon olacak. 1 milyon dolar verirseniz sizi soruşturmadan çıkartırız” demişti.
Ancak Volkan Özel’e 1 milyon 150 bin euro kaptıran döviz bürosu sahibi Abdurrahim Haşimoğlu, tuzağa düşmedi ve hem polis Behzat Güzeldere hem de Volkan Özel’den şikâyetçi oldu. Ayrıca Cengizler Döviz Bürosu’nun sahipleri Alaaddin Ak ve Mustafa Ak’ın da bu vurgunun içinde olduğunu, paralarına onların el koyduklarını iddia etti.
Ancak sadece 4 kişi, Alaaddin Ak, Mustafa Ak ve Volkan Özel’e dava açtı. Hepsi ifadelerinde yurt dışından Hawala sistemiyle para getirdiklerini, TIR’larla kara para taşıdıklarını anlattı. AKP’nin çıkardığı Varlık Barışı yasaları sayesinde on milyonlarca dolarlık kara parayı akladıklarını itiraf ettiler.10’dan fazla kişinin mağdur olduğunu ama şikâyetçi olamadıklarını söylediler. Bir davacı, “Aslında 80 milyon dolarlık bir vurgun söz konusu” dedi.
4 mağdurun şikâyeti üzerine; döviz bürosu sahibi Alaaddin Ak, Mustafa Ak 15 Şubat 2022’de, Volkan Özel 21 Şubat 2022’de gözaltına alınıp tutuklandı. Alaaddin Ak ve Mustafa Ak, Volkan Özel ile ticari ortaklıklarının olmadığını ve dolandırıcılıkla bağlantılarının söz konusu olmadığını savunuyordu. Tüm sanıklar ‘Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında dolandırıcılık’ ve ‘Kamu görevlileri ile ilişkisi olduğundan bahisle dolandırıcılık’ suçlamaları yöneltildi. Ancak bu ağır suçlamalara karşın Alaaddin Ak ve Mustafa Ak, 12 gün sonra 35 milyon TL kefaletle serbest bırakıldı. Volkan Özel ise tutuklu yargılanıyordu.
Youtube üzerinden ifşalarda bulunan Muhammet Yakut, bir videosunda daha önce haberleştirdiğimiz bu olayı anlattı ve şu iddiada bulundu: “Mahmut Ak ile başsavcı görüştü, 2 milyon dolar karşılığında serbest kaldılar.”
Muhammet Yakut
Bu davanın karar duruşması dün İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Alaaddin Ak ve Mustafa Ak, suçlamaları kabul etmeyerek “Malımıza çökmeye çalışıyorlar” dedi. Sanıklar ise dolandırıldıklarını anlatarak alacaklarının 35 milyon TL kefalet bedelinden alınarak kendilerine verilmesini ve sanıkların tutuklanmasını istedi.
Dava boyunca itiraflarda bulunan Volkan Özel ise sanıklarla 100 milyon euro ticaret hacminin olduğunu anlatmıştı. Duruşmada şöyle konuştu:  “Evet, bu illegal bir iştir. Ben uyuşturucu parası olduğunu öğrenince polise gidip ifade verdim.”
Mahkeme, Alaaddin Ak ve Mustafa Ak’a 15’er yıl hapis ve 750 bin TL para cezası verdi. Bu 4 sanık için ayrı ayrı cezalandırılmalarına hükmetti.
Böylece ceza 60’ar yıl hapis ve 3’er milyon TL para cezasına yükseldi. Mahkeme hiçbir indirim uygulamadı. Ancak Alaaddin Ak ve Mustafa Ak tutuklanmadı. Yurt dışına çıkış yasağı kondu. Volkan Özel’e verilen 60 yıl hapis cezası ise pişmanlık gösterdiği ve samimi anlatımlarda bulunduğu için 48 yıla indirildi. 2.5 milyon TL ise para cezası verildi. Volkan Özel, ağır cezaya karşın kararla birlikte tahliye edildi. Yurt dışı yasağı getirildi.
Daha önce açığa alınan polis Behzat Güzeldere ise 30 yıl hapisle cezalandırıldı.
Artık davanın istinaf süreci başladı. Ancak akıllarda halen büyük bir soru var: Volkan Özel ve davacılar, kara para trafiğini ifadelerinde defalarca itiraf etmesine karşın bu konuda niye bir dava açılmıyor? Dava dosyasında bir soruşturmaya atıf yapılıyor ama neden bu soruşturma ilerlemiyor? Türkiye’de çarkların kara parayla dönmesine göz yumuluyor olabilir mi? Zaten Varlık Barışı uygulaması bu değil mi?
YARGI BATAKLIĞINDA…
Muhammet Yakut’un bu olayla ilgili iddialarında başsavcı ile görüştüğünü öne sürdüğü Mahmut Ak daha önce bir yargıda rüşvet skandalıyla gündeme gelmişti. İddiaya göre; Fenerbahçe yöneticisi Burak Çağlayan Kızılhan nakit dar boğazına düşmüş ve tefeci olduğu iddia edilen Mahmut Ak’tan milyonlarca dolar almıştı. Karşılığında bol sıfırlı çekler vermişti. Parayı ödeyemeyince İstanbul Savcısı Lütfü Karabacak’a rüşvet vererek Mahmut Ak’a operasyon yaptırmıştı. Ancak Kızılhan’dan rüşvetin tamamını alamayan Savcı Lütfü Karabacak, Mahmut Ak’ı 250 bin dolar karşılığında serbest bırakmıştı. Vah ülkemin haline…

https://www.birgun.net/makale/aman-kara-para-aydinlanmasin-432740
Posted in ORGANİZE İŞLER, SUÇ DOSYALARI, YOLSUZLUKLAR, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK | Leave a comment

FEYM BÜLTENİ – 97/2023 * Ermeni Faaliyetleri – 28 Nisan 2023

FANATİK ERMENİ YALANLARINA KARŞI
FEYM BÜLTENİ – 97/2023 *
Ermeni Faaliyetleri – 28 Nisan 2023


1.. Ermenistan Artsakh’a (sözde Karabağ Ermeni devleti) 3.5 milyar dram devletlerarası kredi tahsis etti….Ermenistan Hükümeti 27 Nisan oturumunda 2023 bütçesini değiştirmeye ve Artsakh hükümetine devletlerarası arası bir kredi sağlamaya karar verdi. Sunulan projenin amacı, Artsakh topraklarında savaş sonrası dönemde yaratılan toplumsal gerilimi azaltmak için ek finansman sağlamaktır. Projeye göre, 2023 sonrası dönemde Artsakh topraklarında savaş sonucunda ortaya çıkan toplumsal gerilimi hafifletmeyi amaçlayan ek finansman için Ermenistan 2023 yılı devlet bütçesinin vergi gelirlerinden 3.5 milyar dram tutarında devletlerarası kredi sağlanması planlanıyor. (Ermeni Haber)

2. Azeri birlikleri geçen Eylül ayında 139 kilometrekarelik Ermenistan topraklarını ele geçirdi… Ermenistan Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Edward Asryan, Cuma günü Fransa’nın Avrupa ve Dışişleri Bakanı Catherine Colonna’ya, “ Eylül 2022 saldırısı sırasında Azerbaycan ordusu Ermenistan’ın (sözde) egemen topraklarının 139 kilometre karesini işgal ettiğni” söyledi. Yetkililer, 13-14 Eylül tarihlerinde Azerbaycan’ın askeri saldırısıyla ağır darbe alan Ermenistan’ın güneyindeki Vayots Dzor Eyaletindeki bir kaplıca kasabası olan Jermuk’u ziyaret etti. Asryan, Azeri birliklerinin saldırı sırasında Jermuk yakınlarında 60.06 kilometrekarelik bir alanı ele geçirdiğini söyledi. Azerbaycan’ın Ermenistan içindeki askeri ve sivil hedefleri vurmak için topçu, füze ve insansız hava araçları kullandığını hatırlattı. Asryan, “Hem Ermeni askeri personeli hem de siviller arasında kayıplar oldu. Düşman, Ermenistan’ın egemen toprakları içinde yaklaşık 139 kilometrekarelik bir alanda konuşlanmış durumda. Şu anda durumu nispeten istikrarlı, ancak Azerbaycan güçleri bazen Ermenistan sınır bölgelerine ateş açmakta” diyerek sözlerine son verdi. (Panorama)

3. Ermenistan, AB izleme misyonunun kapasitesini artırmayı teklif ediyor. Güvenlik Konseyi Sekreteri Armen Grigoryan yaptığı açıklamada, “AB gözlemcilerinin sayısının Ermenistan’ın Azerbaycan ile uluslararası sınırını izlemek için yetersiz olduğunu iddia ederek. AB izleme misyonunun kapasitesini artırma çağrısında bulundu”. (Panorama)

4. “Ermenistan’daki Fransa Büyükelçiliği’nde Savunma Misyonu kurulacak”… Fransa’nın Avrupa ve Dışişleri Bakanı Catherine Colonna, Armenpress ile yaptığı bir röportajda, “ Ermenistan’daki Fransa Büyükelçiliği’nde Savunma Misyonu kurulması, bu kilit alanda da ikili işbirliğimizi derinleştirmemizi sağlayacaktır” dedi. (News.am)

5. California Eyalet Yasama Meclisi, “Artsakh ile dayanışma içinde olduğunu, Ermeni <sözde> soykırımı için hesap sorulmasını talep ettiğini bildiriyor… Amerika Ermeni Ulusal Komitesi (ANCA) – Batı Bölgesi ve Pasadena, San Francisco ve Sacramento’ dan temsilciler de dahil olmak üzere birkaç yerel şube24 Nisan 2023’te Ermeni <sözde> soykırımının 108. Yıldönümü anısına Eyalet Senatosu oturumlarına katıldılar. Meclis üyesi Laura Friedman ve Senatör Anthony Portantino, Kaliforniya Eyalet Yasama Meclisinde Kaliforniya’nın Ermeni <sözde> soykırımını tanımasının onaylanmasına ilişkin kararlar sundular ve Federal Hükümete çağrıda bulundular. (ErmenistanKamuRadyosu)

6. Ermenistan Başbakanı ve Fransa Dışişleri Bakanı Azerbaycan’ın tek taraflı eylemlerini kabul edilemez buluyor… Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, Fransa Dışişleri Bakanı Catherine Colonna başkanlığındaki heyeti kabul etti. Ermenistan Başbakanlığı Ofisi’nden yapılan açıklamaya göre, “ Başbakan, Fransa Dışişleri Bakanı’nın Ermenistan ziyaretini memnuniyetle karşılayarak, ülkemizin Ermenistan-Fransa ilişkilerine özel tutum ve ilgisini vurguladı. Bölgede güvenlik ve istikrarın sağlanması bağlamında Avrupa Birliği gözlem misyonunun Ermenistan’daki etkin faaliyeti vurgulandı. Paşinyan, “İlişkimizdeki dinamiklerden çok mutlu olduğumu vurgulamak istiyorum. Bu ilişkilerin üst düzeyde olmasının yanı sıra geliştirme potansiyeline de sahip olduğumuzu düşünüyorum. Başta Dağlık Karabağ ve Laçin Koridoru çevresindeki kriz olmak üzere bölgemizin sorunlarına gösterdiği ilgiden dolayı Fransa Cumhurbaşkanı’na, size ve hükümete özel olarak teşekkür ediyorum” dedi. Catherine Colonna, şunları ekledi: “Ülkenizi ilk kez ziyaret ediyorum ve vakit kaybetmeden size cumhurbaşkanının dostça selamlarını iletiyorum. Biliyorsunuz ki Fransa Ermenistan’ın dostudur, Ermenistan’ın yanındadır ve bizi bu ülkeye bağlayan birçok şey vardır. Ama şahsım adına bir kez daha söylemek istiyorum, yürüttüğünüz reformlarda, çabalarda, çalışmalarda yanınızdayız, adil ve sürdürülebilir bir barış arayışında da yanınızdayız”. Ermenistan ile Fransa arasında çeşitli alanlarda işbirliğinin daha da geliştirilmesi ve güçlendirilmesine ilişkin konular ele alındı. Muhataplar, Laçin Koridoru çevresindeki durumun bir sonucu olarak Dağlık Karabağ’daki insani krize, Dağlık Karabağ ihtilafına değindiler. (ErmenistanKamuRadyosu)

7. Ermenistan Cumhurbaşkanı ve Hollanda Büyükelçisi, iki ülke arasındaki yakın işbirliğini görüştü… Ermenistan Cumhurbaşkanı Vahagn Khachaturyan, Hollanda Ulusal Günü ve Kral Willem-Alexander’ın doğum günü münasebetiyle Hollanda’nın Ermenistan Büyükelçisi Nicholas Schermers’i kabul etti. Yapılan görüşmede, Ermenistan ile Hollanda arasındaki mevcut yakın işbirliğine ilişkin çeşitli konular, ekonomik, sosyal, ileri teknoloji, kültürel ve diğer programlar ve girişimler ele alındı. (Armen Press)

8. Laçin Koridoru’nu sadece Rusya Barış Gücü kontrol etmeli ve operasyonunu sağlamalıdır… Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, Perşembe günü .bir hükümet toplantısında, “ Dağlık Karabağ’daki Rus barış gücü birliğinin Laçin koridorunu kontrol altında tutması ve böylece normal işleyişini sağlaması gerektiğini” söyledi. “Rusya dışında hiç kimse Laçin koridorunu kontrol etmesin. Azerbaycan koridordan serbest dolaşımı engellememelidir. 9 Kasım 2020 üçlü bildirisinde de bu öngörülüyor” dedi. (Massis Post)

9. FOX LA, Ermeni Tarihi Ayını Araksya Karapetyan’ın sunuculuğunda bir TV programıyla kutlayacak… KTTV FOX 11, bir ay sürecek Ermeni tarihi kutlamalarının bir parçası olarak Ermeni-Amerikan deneyimini anlatan bir özel haber yayınlayacak. Özel program 30 Nisan Pazar günü saat 9:30 PDT’de yayınlanacak ve istasyonun sitesi aracılığıyla dünya çapında yayınlanacak ve erişilebilir olacak. (Armenian Weekly)

10. Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev: “Ermenistan yükümlülüklerini yerine getirmiyor”… Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, temaslarda bulunmak için başkent Bakü’ye gelen Fransa Avrupa ve Dışişleri Bakanı Catherine Colonna’yı kabul etti. Azerbaycan Cumhurbaşkanlığından yapılan açıklamaya göre Aliyev kabulde, “Ermenistan’ın yükümlülüklerini yerine getirmediğini, Nahçıvan ile bir koridor oluşturulmasına izin vermediğini ve Rus barış güçlerinin geçici olarak konuşlandığı Azerbaycan topraklarından askerlerini geri çekmediğini” söyledi. 2. Karabağ Savaşı’ndan hemen sonra Ermenistan’la karşılıklı olarak birbirlerinin toprak bütünlüğü ve egemenliğini tanıyarak bir barış antlaşması imzalamayı teklif ettiklerini ve bunun için Erivan’a resmi olarak 5 temel ilke sunduklarını hatırlattı. (Avim Bülteni)

Saygılar,
Orhan Tan – Başkan – FEYM GRUBU ADINA
Posted in FEYM GRUBU ÇALIŞMALARI | Leave a comment

Atatürk: Saban kılıcı yener

Mustafa Kemal Atatürk Gazi Orman Çiftliği’nde. (04.07.1929)

Atatürk: Saban kılıcı yener

CUMHURİYET – Özdemir İnce – 28 Nisan 2023

Müflis iktidarın zırvalıklarını acıyarak düşünürken aklıma Atatürk’ün “Saban silahtan üstündür” sözü geldi. Aslını arayıp buldum. Adanalı çiftçilerin Türk Ocağı’nda verdiği ziyafette söylemiş. Günün tarihi: 16 Mart 1923. Cumhuriyetin ilanından yedi ay önce.

O zamanki unvanıyla Mustafa Kemal Paşa’nın düşünce düzeyiyle günümüzün acizlerinin arasındaki farkı anlatmanın gereği yok.
Evet, toplama tank, teyyare meydanı gemi kuşkusuz zayıf düşmanın gözünü korkutur. Ama yarın o hayali düşmanla savaşa girsen eratın somununu hangi buğdayla fırına atacaksın ve karavanasına koymak için patates ile soğanı ve dana etini nereden bulacaksın? Tarım alanlarının yüzde bilmem kaçı ıskartaya çıkmış, verimli tarlalarına binalar dikilmiş… Askerin ilkin karnını doyuracaksın, ayağına postal giydireceksin; üniforma ve don-gömlek için dokuma tezgâhların tıkır tıkır çalışacak. Gerçek bir cengâver hem silahının hemi de sabanın marifetine güvenir.
Merkez Bankası’nın kasası boşsa, iç ve dış borç boyunu aşmışsa hava alanlı gemiyi nasıl denize indireceksin, uzaya nasıl füze fırlatacaksın? İçinde debelendiğin yalanla, yapsan yapsan, uçurtma uçurabilirsin ağam!

https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/ozdemir-ince/ataturk-saban-kilici-yener-2075871
Posted in ATATURK | Leave a comment

SEÇİM SAVAŞ , SANDIK MEZAR

Posted in Politika ve Gundem, SEÇİM - SEÇSİS, VANDALLIK, YOBAZLIK - GERİCİLİK, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK | Leave a comment

TARİHİN İÇİNDE İŞBİRLİKÇİLER * EDİRNE MÜFTÜSÜ HİLMİ EFENDİ İŞGALCİ YUNAN BAŞVEKİLİ VENİZELOS’un SAĞLIĞINA DUA EDİYORDU…

YUNAN RÜYASI MEGALİ İDEA


Trakya ve Edirne 25 Temmuz 1920’de Yunan işgaline girmişti. Saltanat Şurası ve Sevr Andlaşmasının imzalanmasından iki gün sonra (12 Ağustos 1920) Edirne Rum Metropolithanesinde bir tören yapıldı.

Törende Yunan kralı ve Başvekil Venizelos için bir şükran ayini yapılacaktı. Kilisede yapılan bu ayine Edirne müftüsü olan Mustafa Hilmi Efendi de maiyetiyle beraber katıldı.
Bu ayinden sonra ikinci bir tören de Edirne Müslüman ahalisi adına yapılacaktı. Bu tören için bölgenin Rum valisi general Zimbrakakis, general Leonardopulos, Metropolit Efendi de maiyetleriyle Selimiye camiine geldiler… Müftü Mustafa Hilmi Efendi konuklarını karşıladı. Önce camide Kura’n tilavet edildi. Bunun ardından caminin sebilli iç avlusunda Hilmi Efendi güzel bir dua okudu. Ardından da beliğ bir konuşma yaparak şunları söyledi:

▪︎ “… Venizelos’un sağlığı için duacıyım. Yunanlılar bizim dostumuzdur. Padişahımızın emir ve rızası hilafına onlara silah çekmek küfürdür, isyandır…”

Edirne’de çıkan Te’min gazetesi bu töreni ertesi gün şu manşetle haber yapmıştır: “…. Müftü Hilmi Efendi, Selimiye Camii’nde, hürriyetin ve adaletin saygıdeğer temsilcisi olan Venizelos hazretlerinin sağlığı için güzel bir dua okumuş ve hazır bulunanlar şükran duygularını belirterek duaya katılmışlardır…” (13.8.1920)

︎Saltanat dinciliğinin işbirlikçi ruhunu temsil eden müftü Hilmi Efendi bu törende, Yunan Kralı Aleksandros’a sadakatini sunmuş, Başvekil Elifteros Venizelos’u da özgürlük ve adaletin temsilcisi olarak taçlandırmıştır…
Osman S.Kocahanoglu.
Posted in İHANET VE YABANCI YANDAŞLAR, Tarih, YUNANİSTAN - EGE SORUNU | 1 Comment

BELLEK DÜRTÜCÜ * MAL DA ALLAHIN, MÜLK DE ALLAHIN!!! dediler… * Binali Yıldırım için 150 milyon Euro’luk ‘gizli servet’ iddiası * Bilinen en az 17 şirketi, 28 gemi ve 2 süperyatı olan Yıldırım da ‘Hepimiz aynı gemideyiz’ dedi Mediapart’ın ve Hollanda gazetesi nrc’nin haberine göre, Binali Yıldırım ve ailesinin Malta ve Hollanda’da kayıtlı 30 kargo gemisi var. Yıldırım’ın yine Hollanda’da her biri servet değerinde 10’a yakın gayrı menkulünün olduğu belirtiliyor.

UYARI


AKP’lileri daha da zengin etmek ve de daha çok yoksullaşmak istiyorsanız  oyunuzu AKP’li belediye adaylarına verin ve YOKSULLUKTAN, PAHALILIKTAN, DÜNYANIN EN YÜKSEK ENFLASYONUNDAN, İŞSİZLİKTEN, HUKUKSUZLUKTAN ömür boyu şikayet etmek hakkınızı kaybedin. Ömür boyu ağzınızı kapatın, susun…
Mal da Allahın, mülk de Allah’ın diyerek sayıları bin civarında evleri, hesapsız paraları, arsaları, tarlaları, gemileri, gemicikleri, İsviçre bankalarında milyar dolarları, Amerika’da gökdelenleri, çiftlikleri , villları, yalıları, yatları, katları ve daha nicelerini SİZİN PARANIZLA aldılar.
Karar senin arkadaşım…
Naci Kaptan – 24 Mart 2024

M/V ZEALAND MAXIMA

ACENTACILIK İLE BAŞLADILAR

TürkSail-  29 Mart 2014

Yıldırım Ailesi’nin denizcilik alanındaki yatırımları, acentacılık ile başladı. Ulaştırma Bakanlığı’ndan önceki dönemlerde Yıldırım ve çocukları küçük feribotlar kiralayarak yük taşıması gerçekleştiriyorlardı.
Bu dönemde aileye ait bir gemi bulunmuyor daha çok kiralık feribotlarla işler yürütülüyordu. Yıldırım’ın bakan olmasının ardından ise şirketin başına Erkan Yıldırım geçti. Kısa süre içinde Yıldırım Ailesi’nin hem gemilerinin hem de bu alandaki şirketlerinin sayıları arttı.
KURULAN İLK ŞİRKET “DERİN DENİZCİLİK”
Yıldırım Ailesi’nin denizcilik sektöründeki ilk şirketleri olan Derin Denizcilik’in kuruluş tarihi 6 Şubat 2002. Şirketin Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı ise Binali Yıldırım’ın oğullarından Erkan Yıldırım üstlendi.
Şirketin yönetiminde Binali Yıldırım’ın kızı Bahar Büşra Yıldırım Köylübay, Binali Yıldırım’ın diğer oğlu Bülent Yıldırım, Bülent Yıldırım’ın eşi Seda Yıldırım, Büşra Yıldırım’ın kocası Özkan Köylübay da yer aldı.
Erkan Yıldırım, 2003’te İtalya’dan 445 bin Euro’ya “Happy Dolphin” adlı feribotu satın aldı. Feribot için 1.5 trilyon lira harcandığı öne sürüldü. Erkan Yıldırım, o günlerde Vatan Gazetesi’ne verdiği röportajda, gemiyi İzmir Çeşme’de sahip olduğu iki acenteden kazandığı paralarla aldığını belirtmişti.

MV Zealand Amalia
IMO: 9674921
MMSI: 249615000
Call Sign: 9HA4315
Flag: Malta [MT]
AIS Vessel Type: Cargo
Gross Tonnage: 18036
Deadweight: 26052 t
Length Overall x Breadth Extreme: 173.76m × 27m
Year Built: 2013
Status: Active
Read more at
http://www.marinetraffic.com/en/ais/details/ships/shipid:245350/mmsi:249615000

Yeniçağ / 03.06.2019 – Güncellendi 23 Mart 2023

Binali Yıldırım için 150 milyon
Euro’luk ‘gizli servet’ iddiası


AKP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı Binali Yıldırım’ın 150 milyon euroluk ‘gizli servetinin’ olduğu iddia ediliyor. Yıldırım, 2016 yılında Başbakan seçilince şirketlerini mal varlığında göstermemek için yeğenine devretmişti.

AKP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı Binali Yıdırım’ın yaklaşık 150 milyon euroluk ‘gizli servetinin’ olduğu iddia ediliyor.

Mediapart’ın ve Hollanda gazetesi nrc’nin haberine göre, Binali Yıldırım ve ailesinin Malta ve Hollanda’da kayıtlı 30 kargo gemisi var. Yıldırım’ın yine Hollanda’da her biri servet değerinde 10’a yakın gayrı menkulünün olduğu belirtiliyor.

Binali Yıldırım gemi filosunu 1998’de kurmaya başladı. Yıldırım ‘Silver Fish’ yani ‘gümüş balık’ adında eski bir kargo gemisi aldı ve Malta’daki paravan şirketler üzerinde sürekli yeni gemiler almaya devam etti.Yıldırım’ın mal varlığındaki büyük patlama 2010 senesinde yaşandı. Bugün sahip olduğu onlarca gemiden 6’sını o yılda aldı. Gemilerin fiyatı 2 milyon euro ile 33 milyon euro arasında değişiyordu.
Binali Yıldırım gemilerin büyük bir kısmını İsviçre bankaları üzerinden nakit satın aldı. Geriye kalanları ise Kuveyt Türk Bankası’ndan çekilen kredilerle ödediği öne sürüldü. Gemileri yine Malta ve Hollanda’da kurduğu paravan şirketler üzerine kaydettirdi.Fransız Medipart’a göre; Binali Yıldırım’ın Malta’daki gemilerinden bazıları, amcası Yılmaz Yıldırım’a kurdurduğu ceren danışmanlık denizcilik şirketi üzerine kayıtlı. Diğerleri ise doğrudan oğlu Erkam Yıldırım tarafından yönetiliyor.

Mediapart, Yıldırım ailesinin sadece Hollanda’daki servetinin 120 milyon euro’nun üzerinde olduğunu yazdı.

Erkam Yıldırım’ın Hollanda’da 3 milyon euro değerinde 6 ayrı mülkü bulunuyor. Bu emlaklar Castillo Real Estate bv şirketi üzerinden işletiliyor. Yıldırım hanedanının asıl hazinesi, yine Hollanda’daki Zealand Shipping şirketinin hesabında yatıyor. Sicil kayıtlarına göre, şirketin gemilerinin piyasa değeri 120 milyon euro civarında.
Binali Yıldırım Rotterdam, Amsterdam ve Almere adlı gemilerini tanesine 33 milyon euro yani toplamda 100 milyon euro ödeyerek satın aldı. Habere göre, yıldırım ödemenin yüzde 50’sini kaynağı belli olmayan nakit parayla yaptı. diğer yarısını ise Kuveyt Türk ve Yapı kredi Bankası’ndan aldığı kredilerle tamamladı.
tr7-24’ün haberine göre, 2000’li yılların ilk çeyreğinde Binali Yıldırım’ın aile serveti deşifre oldu. Bunun üzerine gemilerden bazısı alelacele satıldı, bazısı ise söküme gönderildi.
Yıldırımlar, 2010’dan sonra fiyatları 1.9 ila 33 milyon dolar arasında olan 11 gemiyi banka kredisi olmadan nakit ödeyerek satın aldılar. Gemiler Türkiye yerine, yurt dışında iç içe geçirilmiş offshore şirketler üzerine kaydedildi
Binali yıldırım 2016’da Başbakan seçilince şirketlerini mal varlığında göstermemek ve güvenceye almak için yeğeni Süleyman Vural’a devretti.

IMO: 9477440
Name: ZEALAND ROTTERDAM
MMSI: 246888000
Vessel Type: BULK CARRIER
Gross Tonnage: 33312
Summer DWT: 57157 t
Build: 2012
Flag: NETHERLANDS
Home port: AMSTERDAM
Gross Tonnage: 33312
Length Overall x Breadth Extreme: 190m × 32.26m
Year Built: 2012
Status: Active
http://www.marinetraffic.com/en/ais/details/ships/shipid:272842/mmsi:246888000

GAZETEmanifesto / 07-09-2018

Pişkinlikte sınır yok: Bilinen en az 17 şirketi, 28 gemi
ve 2 süperyatı olan Yıldırım da ‘Hepimiz aynı gemideyiz’ dedi


Çocukları aracılığıyla faaliyetleri devam eden onlarca şirketi ve gemisiyle AKP’nin multimilyonerleri arasında yer alan TBMM Başkanı Binali Yıldırım, “Hepimiz aynı gemideyiz” diyerek iktidarın pişkinlikte sınır tanımaz yüzünü bir kez daha gösterdi.
Ekonomik krize sürüklenen Türkiye’de AKP iktidarı ve temsil ettiği sermaye sınıfı, krizin yükünün sırtlanması için “Hepimiz aynı gemideyiz” diyerek emekçilere fedakarlık çağrıları yaparken, bugün bu aynı teraneyi TBMM Başkanı Binali Yıldırım’ın da tekrarlaması “pişkinliğin bu kadarına da pes!” dedirtti.
Zira Yıldırım ve ailesinin denizcilik sektöründe yüz milyonlarca euro değerinde olduğu tahmin edilen şirketlerinin bulunduğu biliniyor. Patronların partisi AKP’yle ilgili şaşırtmayan bu gerçek, daha önce pek çok kez haber konusu olmuştu.

Ailenin doğrudan ya da dolaylı olarak kontrol ettiği bilinebilen rakamlarla 17 şirket, 28 gemi ve 2 süperyatın olduğu açığa çıkmıştı.

Yıldırım, bu gerçeği 2014 yılında AKP’den İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olduğu yerel seçimler öncesinde konuk olduğu bir canlı yayın programında kendisine sorulan soru üzerine de teyit etmişti. Çocuklarının denizcilikle uğraştığını söyleyen Yıldırım, “Siyasete girince bütün işlerimi çocuklarıma devir ettim. Çocuklarım, 14 yıldır denizcilikle ilgili çalışıyorlar. Uluslararası piyasada çalışıyorlar.” Demişti.

Yıldırım Ailesi’nin denizcilik alanındaki şirketlerinin isimleri şöyle:

Derin Denizcilik İstanbul
Sefine Denizcilik Yalova
ZealandShipping Hollanda
Q Shipping Hollanda
Castillo Real Estate Hollanda
Baychart İstanbul
Chart-it Hollanda
Ceren Denizcilik İstanbul
North Bulkers Panama
Brother Navigation Marshal Adaları
Zeytin Denizcilik İstanbul
OGEM Marina
Metro Gemi Acentalığı
Eydo Denizcilik
Çağrı Gıda İnşaat
Su Bilgi Teknolojileri
Sekmen Otomotiv

Yıldırım Ailesi’nin gemilerinin isimleri ise şöyle:

GEMİLER
MV ZEALAND ALEXIA (DALO Z)
MV ZEALAND ALMERE
MV ZEALAND AMALIA
MV ZEALAND AMSTERDAM
MV ZEALAND ARIANE (SYLYANI Z)
MV ZEALAND BEATRIX
MV ZEALAND DELILAH
MV ZEALAND JULIANA
MV ZEALAND MAXIMA
MV ZEALAND ROTTERDAM
MV BREADBOX FALCON
MV CELTIC EXPLORER
MV FRANCISCA
MV LEAH, MV MERIDIAAN
MV NEKTON,
MV SAMSKIP AKRAFELL
MV SAMSKIP ENDEAVOUR
MV SAMSKIP INNOVATOR

https://www.yachtcharterfleet.com/luxury-charter-yacht-25179/lady-dee.htm
MY LADY DEE
MY LATITUDE

SON 1
AK ABBA
AK CEREN
AK BROTHER
AK PHOENİCİA
PACİFİC OCEAN
JOHN F
GOLDEN BAY
SİS

NOT: Binali ailesinin aşırı zenginleşmenin basına yansımasından sonra bazı gemiler el değiştirdi , M/V ZEALAND AMALIA ve M/V ZEALAND JULIANA isimli kuruyük gemileri Kolin Şirketler Grubuna satıldı (2015)  ve  M/V AK BROTHER (2014) M/V AK ABBA ile M/V AK PHOENICA isimli kuru yük gemileri Uzakdoğu’ya söküme satıldı.(2016)

CHP ÖNERGE VERMİŞTİ
30 Mart  2014 yerel seçimlerinde AKP’den İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olan Binali Yıldırım’la ilgili CHP’nin o dönem Genel Başkan Yardımcısı olan Sezgin Tanrıkulu Meclis’te soru önergesi vermişti. Önergede Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım’ın oğlu Erkan Yıldırım’ın 30 adet geminin sahibi olduğu, Yıldırım ailesinin doğrudan ya da dolaylı olarak kontrol ettiği 17 şirketin olduğu belirtilmişti.

https://www.turksail.com/genel-haberler/11837-yldrm-ailesinin-30-gemisi-ortaya-ckt
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/binali-yildirim-icin-150-milyon-liralik-gizli-servet-iddiasi-236808h.htm
https://gazetemanifesto.com/2018/piskinlikte-sinir-yok-bilinen-en-az-17-sirketi-28-gemi-ve-2-superyati-olan-yildirim-da-hepimiz-ayni-gemideyiz-dedi-203587/
Posted in DENİZ VE DENİZCİLİK, PANDORA'nın KUTUSU, YOLSUZLUKLAR, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK | Leave a comment

Tarikat öldürür!!!

Tarikat öldürür

Mehmet Ali Güller – 27 Nisan 2023

Kenya’da, Paul Mackenzie Nthenge isimli bir
tarikat lideri, yüzlerce müridini ölüme gönderdi.


Olay, 15 Nisan günü bulunan dört cesedin açlıktan öldüğünün anlaşılmasıyla patlak verdi. Dört ceset de bir tarikatın üyesiydi. Bunun üzerine gözaltına alınan tarikat lideri ve Good News International Kilisesi papazı Paul Mackenzie Nthenge’nin, müritlerini “aç kalarak Hz. İsa’ya ulaşmaya” yönlendirdiği anlaşıldı.
Kilise yakınındaki Shakahola Ormanı “suç mahali” ilan edilerek ablukaya alındı ve o günden beri bölgede arama yapılıyor. Şu ana kadar 90 cesede ulaşıldı. Tarikat liderinin ifadesine göre “Hz. İsa’ya kavuşmaya” çalışan bin kişi olabilir…
Tarikatlar ve cemaatler koalisyonu dönemi
Evet, dünyanın bir tarafında yapay zeka tartışılıyor, Mars’a araç gönderiliyor ama diğer tarafında da Hz. İsa’ya kavuşacağını sanan tarikat müritleri ölüme koşuyor…
Dini farketmez, 21. yüzyılda tarikat liderleri, müritlerine en akıl almaz işleri hâlâ yaptırabiliyorlar yani… Bizde de yok mu? Gazeteci Timur Soykan kitabını yazdı: Badeci Şeyh’in Sır Odası (Kırmızı Kedi Yayınları).
Bursa’da bir tarikat lideri, spermlerinin bade olduğunu iddia ederek, müritlerine oral seks yaptırıyor. Badeyi yutan mürit, güya cennete gidecek!
Hele bir olay, davanın hakiminin kanını donduruyor: Müritlerden biri şeyhinin badesini yutuyor birkaç kez ama gönlü tek başına cennete gitmeye elvermediğinden, karısını da şeyhe götürüyor, sonra annesini, sonra kızkardeşini, ardından da kızkardeşinin kocasını…
İnanılır gibi değil ama bu ülkede oldu bu, hem de kısa bir süre önce oldu!
Türkiye, tarikatlar ve cemaatler koalisyonu olan AKP hükümetleri döneminde, neler yaşamadı ki: Bir tarikatın yurdunda çıkan yangında ölen öğrencilerden, bir başka tarikatın vakfında sistematik bir şekilde tecavüze uğrayan erkek öğrencilere, neler neler…

Kadınlar özgürlüklerini oylayacak

Nedir karşıdevrim? Tarikat ve cemaatlerin, toplumu il il, mahalle mahalle parselleyerek müritleştirmesidir. Çünkü Cumhuriyet Devrimi ile ümmet millete, mürit yurttaşa dönüşmüştü. Bu süreç bireyin ve toplumun özgürleşmesiyle sağlanmıştı.
Öncesi de var ama ağırlıkla AKP döneminde bu süreç tersine döndü: Cumhuriyet’in devrimle özgürleştirerek yurttaş yaptığı birey, karşıdevrimle yeniden müritleştiriliyor. Asıl vahimi ve ders alınması gereken konu da şudur: Tarikatlar ve cemaatler için özgürlüğün budanmasının ve bireyin teslim alınmasının sınırı yoktur.
Dün “başı açık kadın türban takmalı” diyen tarikatlar, bugün türbanlı kadına bile tahammül etmiyor, “türbanlı kadın koku süremez” diyor; türbanlının bile kalan özgürlüklerini ortadan kaldırmaya çalışıyor.
İşte Cübbeli Ahmet, müritlerine aynen şöyle sesleniyor: “Kadın koku sürünüp dışarı çıkıyor. Çok tehlikeli Allah muhafaza. Haram. Haram. Hadi kocasına süslenmiş, o serbest. Geldiğimiz noktada çarşaf giyiyor, başörtüsü örtüyor; yanağında allık, gözünde pulluk… Haram. Bu ziynettir.”
Yani tarikat ve cemaatler, türbanlı kadının koku sürmesine bile tahammül etmiyor. “Koku sürerek dışarı çıkmasın” demeleri, aslında “dışarı çıkmasın ve çalışmasın” demelerinden bir önceki aşamadır.
İşte bu nedenle kadınlar; başı açık, başı örtülü tüm kadınlar, aslında 14 Mayıs’ta özgürlüklerini oylayacaklar…
Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
27 Nisan 2023
Posted in DİN-İNANÇ, İrtica, TARİKAT VE CEMAATLAR, YOBAZLIK - GERİCİLİK | Leave a comment