Değerli arkadaşlar,
2022 senesinin son günü, 31 Aralık tarihinde paylaşmış olduğum aşağıdaki GÖÇMENLER/ MÜLTECİLER/ SIĞINMACILAR konusunu irdeleyen yazıyı yine güncelleyerek paylaşıp, gittikçe artan beka sorunu olan bu önemli konuyu ve YARATMIŞ OLDUĞU TEHLİKELERİ tekrar hatırlatarak dikkat çekmek istedim.
Türkiye’mizin rejimini, laik demokratik Cumhuriyeti sona erdirebilecek olan çok önemli bir seçimin arifesindeyiz. Ülkemiz var olup, olmamak eşiğine getirilmiştir. Erdoğan/ AKP iktidarı işbirlikçi taşaron olarak görev yaptılar ve bu süreç içinde ülkemiz ne yazık ki toplumun yarısının farkına varmadığı bir işgale uğradı. İlk adımda anayasa değiştirilmiş, parlamento yok edilmiş, yargı tek bir adamın yönetimine girmiştir. Hukuk içinde suçlulara hesap sorulamamaktadır. Tüm kamu denetim kadroları kaldırıldı. Neo Sultan hiç kimseye hesap vermeden tüm kamu kaynaklarını tüketmekte ve koltuğunu kaybetmemek için hazineyi çevresine ulufe olarak dağıtmaktadır. Ülkemiz ekonomik olarak teslim alınmıştır. Yokluk, yoksulluk, enflasyon gittikçe derinleşmektedir.
Toplum bölünerek kavgalaştırılmaktadır. Baba oğula, amca yeğene siyaseten düşman kılınmıştır. Camiler bile bölünmüştür. Radikal terörist gruplar Erdoğan tarafından TBMM’ye taşınmıştır. HİZBULLAH’ın ardılı olan hüda-par devlet yönetimine gelmiştir ve bunların sorumlusu Tayyip Erdoğan’dır.
Erdoğan ABD+AB ile anlaşarak Türkiye’nin tüm sınırlarını Ortadoğu, Afrika ve Afganistan’lı mültecilere açmıştır. Bu planlı bir BOP operasyonudur. Orta Asya ve Ortadoğu ülkelerinde yaratılan ve ucu Türkiye’ye açık tutularak bağlanan mülteci koridoru ile ülkemiz sayısı tam bilinmeyen fakat 10 milyon civarında olan bir mülteci işgali altındadır. Bu operasyonun amacı Türkiye’nin demografik yapısını bozmak, ekonominin çöküşünü hızlandırmak, sosyal yaşam dengelerini değiştirmek, Türkiye’de farklı bölgelere gizli, uyuyan terör örgütleri konuşlandırmak ve gerektiği zamanda bunları harekete geçirmektir.
Hatırlatayım…Sayın Banu Avar, “Zemberek” adlı kitabında “Harvard Üniversitesi’nde yapılan ‘Bir savaş silâhı olarak tasarlanan göç olgusu’ başlıklı araştırmada, mülteciler olgusunun hedef ülkelerde savaş ve barış zamanlarında stratejik bir silâh olarak kullanılabileceği ve bunu kontrol eden devlete yarar sağlayacağı tespiti yapılıyor” notunu düşmüştü…”
Kelly Greenhill, Sivil Savaş/İç Savaş dergisinde (Civil Wars journal) daha 2008’de yayınlanan incelemesinde, mülteciler hakkında “en etkili silâh” ifadesi kullanmış ve etki alanı olarak tespit edilen yeni topraklara gelen göçmenlerden veya mültecilerden meydana getirilen, yıkıcı terör eylemlerini yürütmek kapasitesine sahip “küçük gerilla grupları”nı teşvik etmekten bahsetmişti. Afganistan’dan yurda girenlerin neredeyse tamamı savaş tecrübesine sahip gençlerden oluşuyor. Zaten bir kısmı Afgan ordusu askeri… Suriye’den gelenler arasında ise her türlü örgütten ve servisten eleman var.
Ülke ve toplum olarak gittikçe artan zorluklarla boğuşuyoruz. Derin istikrarsızlık, demokrasi ve insan haklarının yok sayılması, siyasal islamcı teokrasi, çıkarcı, talancı, rüşvetçi siyasetçiler, Liyakat yerine nepot kurşun askerlerin kamu düzenine gelmesi, derin yoksullaşma, pahalık, dünya rekoru kıran enflasyon, toplum önderlerinin, muhalif aydınların, değerli komutanların hapishanelerde zulüm görmesi, partileşen yargı, YSK, Yargıtay, Anayasa Mahkemesi, partili savcı ve yargıçlar. TBMM ve Parlamento askıda. Ülkenin yer altı ve yer üstü tüm kaynakları küresel talana açılarak masada. Türkiye’nin en akıllı beyinleri gençler ülkelerinde yaşam alanı bulamadıkları için yurt dışına gidiyor.
Özetle Türkiye çökertiliyor. Taşıyıcı ana direk çatırdıyor
Yukarıdaki paragraf aslında çok eksiklidir. AKP/Erdoğan’ın 20 senelik iktidarı yakın zamanda ülke tarihinde siyasal islamcı/talancı/İşbirlikçi ve patromonial sultanlık olarak yerini alacak ve gelecek kuşaklar TEK BİR ADAMA ülkeyi/devleti teslim edenlerden hesap soracaktır.
Gittikçe çağdaşlaşan, 5. sanayi devrimine yol alan dünyada, Türkiye Taliban zihniyetli politikalarla ancak kağnı arabasında yol alıyor. Akıl ve bilimden kopartılarak dinselleştirilen eğitim kendisine cami, medrese, kuran kurslarında yer buluyor. Buralarda çocuklara hem tecavüz ediliyor hem de beyinleri uyuşturuluyor. Tarikat ve cemaatler kamu yönetimini pay ediyorlar.
Biliyorum sıkıldınız;
Yaklaşan seçimde yukarıda satır başlarını hatırlattığım karadelikten çıkmak için kenetlenerek, omuz omuza, tüm gayretimizle görev yapmak gereği var. Ancak O zaman CUMHURİYETİN 100. yılını kutlamak hakkımız doğacak.
Tüm arkadaşlara sağlık, esenlik diliyorum
Naci Kaptan / 31 Aralık 2022 – 21 Mayıs 2023
Bağlantılı yazı; https://nacikaptan.com/?p=108595 – EMPERYALİZM VE BOP * Türkiye’yi fiilen işgal ettirdiler ! * “Stratejik Göç Mühendisliği” * “Suriyeli sığınmacılar”
=============================================
SESSİZ İSTİLA * GÖÇLER PLANLI BOP PROJESİDİR – Bölüm 1-2-3
Göçlerin temelinde BOP ve Türkiye’nin istikrarsızlaştırılarak zayıflatılması, ekonomisinin ve demografik yapısının bozulması, ekonomik olarak fakirleşmesi vardır. AKP iktidarı ABD ile işbirliği yaparak kendi ülkesinin demografik yapısını değiştirmektedir.
““Kilis artık bizim değil. Azınlık kaldık. Kilis esnafı, vergiye tabi olmayan Suriyeli esnafa yenildi. Tek tek kapandılar. Burada artık ticaret Suriyelilerin eline geçti. Kilis eğitimde iller arasında 4. Olmuştu. Şimdi eğitim kalitesi sıfırlandı. Okullar Arap okulu oldu. Çocuklarımız eğitim alamıyor. Suriyeli gençler 30’lu gruplar halinde geziyor. Kilisliler kızlarını, eşlerini eve kapattı. Dışarı çıkmaya, çıkarmaya korkuyorlar.” (Zahide Uçar)
Değerli okur,
Bir konuya dikkatinizi çekmek isterim; araştırma yazısı içinde bulunan SESSİZ İSTİLA isimli görseli muhakkak izleyiniz ve izlettiriniz. Mülteciler/göçmenler emperyalizmin planlı operasyonları ile Türkiye’ye gelmeleri sağlanmıştır. İşgaller artık böyle yapılıyor. Tank, füze, roket yerine işgaller ülkelerin ekonomik kaynaklarını taşaronlar aracılığıyla ele geçirerek ülkeler yoksullaştırılıyor,
Ülkelerin sosyal ve demografik yapısını bozmak için de mülteciler kullanılıyor. ABD’de yapılan think-tank çalışmalarında her bir mülteci/göçmen, hedefine vuran BİR MERMİ olarak tanımlanıyor. Tayyip Erdoğan’ın defalarca eşbaşkanı olduğunu söylediği BOP operasyonları ile ve AKP yönetiminin işbirliği ile Türkiye (ABD-İSRAİL-AB) tarafından işgal edilmiştir.
NOT; Yeniçağ yazarı değerli gazeteci Arslan Bulut “Bu şartlarda seçime gidilir mi? “- 31 Aralık 2022 tarihli
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/bu-sartlarda-secime-gidilir-mi-613623h.htm köşe yazısında aşağıdaki yazıma atıfta bulunmuştur.
Naci KAPTAN – 16 Temmuz 2022 / Güncellendi 31 Aralık 2022
GİRİŞ;
Devletimizin iyi yönetilmesi ve varlığını sürdürebilmesi için bilime inananan, zeki ve akıllı , liyakatlı, kültürlü, bilge, temsil kabiliyeti olan, görgülü, kendi tarihini-bölge ve dünya tarihini çok iyi bilen, bölge insanlarını çok iyi tanıyan, uzmanlığa saygılı, öğrenmeye ve tartışmaya açık ve danışan, ortak karar alabilecek olgunlukta, ardında kirli dosyalar olmayan ve çok daha önemlisi olan ÖDÜNSÜZ YURTSEVER yöneticilere ihtiyaç vardır. Biz bu saygın kişilere DEVLET ADAMI diyoruz.
Ülkemizin son 20 senedir yaşamakta olduğu kırılma ve erimelerin, bozulan ekonominin, askıya alınan demokrasi ve insan haklarının, yok edilen hukuk ve adaletin, derin yoksulluğun, işsizliğin, pahalılık ve önlenemeyen enflasyonun temelinde devleti yönetebilecek yetkinlikte kadroların olmaması ve var olan kadroların emperyalizmle işbirliği yapıyor olmalarıdır. Göçlerin temelinde BOP ve Türkiye’nin istikrarsızlaştırılarak zayıflatılması, ekonomisinin ve demografik yapısının bozulması, ekonomik olarak fakirleşmesi vardır. AKP iktidarı ABD ile işbirliği yaparak kendi ülkesinin demografik yapısını değiştirmektedir.
Bu işbirliği başbakan/cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından yapılmış olan ” BİZ BOP BÖLGE EŞBAŞKANIYIZ” açıklaması ile ortaya çıkmıştır. Bu yazıda BOP tanımının içerdiği SİLAH OLARAK KULLANILAN GÖÇ KONUSU irdelenecektir.
Türkiye sistematik ve planlı olarak YÖNLENDİRİLEN MÜLTECİLER aracılığı ile işgal edilmektedir. Dünyada her bir milletten yaklaşık 7.9 milyon yabancının büyük kısmını kayıtsız ve kontrolsuz olarak kabul eden Türkiye’den başka bir ülke yoktur. Birleşmiş Milletler Mülteci Yüksek Komiserliği’nin (UNHCR), yayınladığı 2020 yılı ‘’Küresel Eğilimler’’ raporunda, dünyada en fazla mültecinin kabul edildiği ülkenin Türkiye olduğunu açıklandı. Raporda, Türkiye’nin aralıksız olarak son yedi yıldır en fazla mülteci nüfusa ev sahipliği yapan ülke olduğu belirtildi.
Suriye, Irak, Afganistan ve Pakistan’dan gelen sığınmacılar yeterince denetilmeyen sınırlarımızdan kontrolsuzca geçerek Türkiye’ye girmekte ve ülkenin dört bir yanına dağılmaktadırlar. Özellikle son dönemlerde Afganistan ve Pakistan’dan gelen sığınmacıların tamamı erkektir ve yaşları gençtir. Bazı sığınmacı kafileleri binlerce kişiden oluşan gruplar halinde ülkemize girmektedir. Gelenlerin Taliban mensubu olmaları mümkündür. Teröristler el ve kollarını sallayarak ülkemizde uyuyan terörist grupları olarak görev emirleri gelinceye kadar bekleyecektir.
2011 yılında o gün Suriye’den 252 kişilik ilk sığınmacı kafilesi Hatay’ın Yayladağı sınırında tel örgüyü aşarak Türkiye’ye girmişti. 2022 yılı itibariyle Türk vatandaşı olan Suriyeli göçmen sayısı açıklandı. Bakan Süleyman Soylu, açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“31 Aralık 2021 tarihine kadar 84 bin 152’si çocuk olmak üzere 193 bin 293 Suriyeli Türk vatandaşı oldu. Bunun içinde 2011 öncesi olanlar da var. Türkiye’de 700 binin üzerinde Suriyeli çocuk doğdu. 3 milyon 700 bin civarında Türkiye’de geçici koruma statüsünde Suriyeli var. 3 milyon 700 bin Suriyeliden 2020’de 37 bin 418 kişi 2021’de 50 bin 231 kişinin suça karıştığı belirlendi”
Ülkelerinin demografik yapılarını, kültürünü, sağlığını, ekonomisini, sosyal yaşamı ve toplumsal barışı düşünen ülkeler mültecilerin kimliklerini, geçmişlerini araştırarak kayda alıyor. Terör geçmişi olanları ve teröre eğilimli olanları geri çeviiriyor. Eğitim seviyesi iyi olanları ve topluma kültürel uyum sağlayabilecek olanları kabul ediyor. Bizde olduğu gibi ELEK gibi olan denetimsiz sınır geçişlerine izin vermiyor.
İngiltere, ülkeye yasa dışı yollardan gelen göçmen ve mültecileri, ‘işlemleri’ tamamlanıncaya kadar Ruanda’ya gönderecek. Ruanda, Birleşik Krallık’a yasa dışı yollardan giden göçmenlerin kendi topraklarında tutulmasına ilişkin anlaşmayı imzalandı. Yeni plan kapsamında ülkeye gelen göçmen ve mültecilerin, iltica başvuruları ve kabul süreci tamamlanıncaya kadar yaklaşık 7 bin km ötede, ülke dışında tutulmaları öngörülüyor.
Göçmenleri denizaşırı bir noktada tutma uygulaması Avustralya tarafından da yapılıyor. Avustralya’daki aşırı sağcı, göçmen karşıtı hükümet, gelen göçmen ve mültecileri, iltica başvuruları tamamlanana kadar ülke dışındaki bazı adalarda tutuyor. Mülteciler, işlemleri tamamlanıncaya kadar Papua Yeni Gine ya da Güney Pasifik’teki Nauru Adası’nda kurulan kamplarda tutuluyor. Ancak muhalefet ve insan hakları aktivistleri, hükümeti inceleme sürecini yıllara yayarak kasten uzun tutmakla eleştiriyor. Bazı kişilerin dosyalarının kabulü yıllar sürdüğünden Avustralya hükümeti, yoğun eleştiri alıyor.
Sayın Zahide Uçar şöyle yazdı;
BOP çok yol aldı. Ülkemiz BOP’ne göre bölünecek 22 ülkeden biriydi. Türkiye’ye Irak, Suriye, Libya gibi açıktan saldıramadılar. Önce işbirlikçi bir iktidar buldular. İşbirlikçi ortakları için baston görevi yapan muhalefeti de oluşturdular. Cemaat görünümlü ajanlarını ülkemizin sinir ucu görevi yapan kurumlarına, yargıya, emniyete yerleştirdiler.
9 Milyon Suriyeli Türkiye’ye sürülerek yumuşak işgal sağlandı. Sınır mayınları bu proje için temizlendi. Sınıra mayın temizleme kılıfıyla İsraillileri yerleştireceklerdi. O dönem gösterilen direnç nedeniyle başaramadılar. Kendi askerlerimiz mayınları temizledi. Kayıplar verdik. Sonra ABD ile birlikte Doğu sınırımızdaki mayınlar temizlendi. Afgan göçüne hazırlandı… Afganistan’dan gelen genç erkekler ABD’nin birlikte çalıştığı Afganlılardı. Ailelerine ABD maaş ödüyordu. Şimdi Pakistanlılar geliyor…
Bunlar sığınmacı falan değil! ABD derin devleti ile yapıldığı anlaşılan gizli bir anlaşmanın uygulamaya konmasıdır! Suriyeliler gelmedi. Türkiye’ye kovalandı. Vaatler verildi. Onlar geçici sığınmacı olsaydı, bu kadar saldırgan olabilirler miydi? Kilis’te, İstanbul’un göbeğinde Türkçe konuşun” diyenlere, Suriyeli hastaya Türkçe konuş diyen doktora;
“Siz Arapça konuşun” diyebilirler miydi? Silahlarıyla İstanbul’un göbeğinde poz verebilir miydi?
Belli ki özel sözler verilmiş. Belli ki kuracağız dedikleri Astrika Devletinin dili Arapça olacak açıklaması Suriyeli Emperyalist lejyonerlere de fısıldanmış. Belli ki dönüşüm için görev de verilmiş. İşte o söz ve göreve güvenerek Türk Milletini aşağılayacak kadar cesur olabiliyorlar.
“Kilis artık bizim değil. Azınlık kaldık. Kilis esnafı, vergiye tabi olmayan Suriyeli esnafa yenildi. Tek tek kapandılar. Burada artık ticaret Suriyelilerin eline geçti. Kilis eğitimde iller arasında 4. Olmuştu. Şimdi eğitim kalitesi sıfırlandı. Okullar Arap okulu oldu. Çocuklarımız eğitim alamıyor. Suriyeli gençler 30’lu gruplar halinde geziyor. Kilisliler kızlarını, eşlerini eve kapattı. Dışarı çıkmaya, çıkarmaya korkuyorlar.”
İşte size açık bir ihanet tablosu… Bu mandacı kafalar, bile, isteye ülkemizi işgal ettirdiler. Basının satılık kalemleri, lejyoner askerleri, Türk düşmanı devşirmeler bu işgale karşı çıkanları “faşist” olmakla suçlayıp, bastırmaya çalışıyor. Mütareke basını, devşirilmiş kalemler görevini yapıyor. Türk düşmanlıklarını, yani faşist duygularını “hümanist” ayaklarıyla kapatmaya çalışıyorlar. Bunlar Turuncu Darbenin kiralık askerleri, küresel çetenin lejyoner kalemleridir!. Sakın susmayın!. Düşmana asker olan hainlerin karşısına gururla dikilin!.
Aşağıdaki videoyu dikkatle izleyiniz
Pingback: GÖÇMEN DOSYASI : GÖÇLER PLANLI BOP PROJESİDİR – Bölüm 1-2-3 * SESSİZ İSTİLA – Stratejik Güvenlik