EMPERYALİZMİN AĞALARI ULUSLARARASI MADEN ŞİRKETLERİ VE MADEN ÇIKARTILAN ÜLKELERİ BEKLEYEN TEHLİKELER – VII

EMPERYALİZMİN AĞALARI ULUSLARARASI MADEN ŞİRKETLERİ VE MADEN ÇIKARTILAN ÜLKELERİ BEKLEYEN TEHLİKELER – VII
 
Naci Kaptan
 
Çaldağı’nda madenciler nöbet tutmuşlardı; “European Nickel” firması maden çıkaracaktı;
hatta deneme üretime başlamışlardı.
 
Rothschild’ler Atatürk tarafından Türkiye’den kovulduktan sonra, büyük dönüşleri sahip oldukları HSBC, Finansbank, Denizbank (Dexia) ve MEY İÇKİ (Texas Pasific Group – TPG) ile oldu. Sözkonusu bankalar AKP döneminde yabancılara satılmıştı.Diavik Elmas Madeni, Kanada’da yer alan bir maden ve dünyanın en büyüklerinden. Bu şirket de Rio Tinto’ya yani Rothschild’lere ait.

Rothschild hanedanından Alphonse James de Rothschild (1827 – 1905) tarafından kurulan Société Le Nickel’in – SLN ( Nikel Şirketi) şimdiki adı, Eramet. Yani, buradan da anlıyoruz ki, Rothschild hanedanı, Bor ve diğer pek çok madende olduğu gibi nikelde de tekel konumunda.

 
European Nickel sirketi Türkiye’de Bosphorus Nickel Madencilik,
Arnavutlukta Adriatic Nickel Resources sh.pk, Bosna Hersek’te Dinara Nickel d.o.o., Kosova’da Morovo Nickel LLC adlarında faaliyet göstermektedir
 
BOSPHORUS NİCKEL MADENCİLİK ,
BHP BİLLİTON VE GERÇEKLER :
 
 
 
TÜRKİYEDE BİR MADENCİLİK ÖYKÜSÜ;
 
Lütfi TOZAR
Metalurji Yüksek Mühendisi
Eti Maden isletmeleri Genel Müdürlüğü
 
Giris
 
Ülkemiz madenciliğinin yabancı sermayeye açılması yıllardır tartısılan bir konu olmus, bazı gruplar; neden madenlerimiz yer altında yatıyor, bunları isleterek ekonomiye kazandıralım bunu eğer Türk yatırımcılar yapamıyorsa yabancı yatırımcılar yapsın tezini savunurken, bazı gruplar; çevreci nedenler ve yabancı sermayenin ülkemize bizi değil parayı sevdikleri için geldiğini dile getirerek buna karsı çıkmıstır.

Asağıda kaleme alınan yazıyı okuduktan sonra bu fikirlerden hangisinin doğru olabileceğini anlamanıza yarayacak bir takım bilgiler elde edebilir ve yabancı madencilik firmalarının gerçek amaçlarının ne olduğu hakkında fikir sahibi olabilirsiniz.

 
Yazımızın konusu nikel olunca kısaca Türkiye’de bulunan nikel yataklarına, nikel madenciliğine ve nikelin kullanım alanlarına bakmakta yarar vardır.
 
Ülkemizde 10 kadar nikel yatağı bulunmaktadır;

Bilinen nikel yataklarından bazıları Çaldağ (Turgutlu – Manisa) Yunusemre (Eskisehir), Muratdağı (Kütahya), Günes (Divriği, Sivas), Pancarlı (Tatvan) yörelerindedir.

En önemli nikel yatağı, Çaldağ’da lâteritik kabuklar halinde olup yaklasık 40-50 milyon ton rezerve sahiptir. European Nickel PLC sirketinin Çaldağ nikel yatağı ile 2002 yılından itibaren ilgilenmeye baslamasıyla ülkemizde nikel madenciliği faaliyetleri baslamıstır.Nikel’in belli baslı kullanım alanları sektörlere göre söyle sıralanabilir.

 
Kimya endüstrisinde; Nikel alasımları olarak metal korozyonuna maruz yerlerde,kostik solüsyonların dengelenmesinde ve petrol endüstrisinde. Fabrikasyon ürünlerde;Çatal, bıçak takımları, çekiç,pense gibi aletlerle diğer birçok ev ve hastane aletlerinin yapımında.Uçak ve gemi endüstrisinde; Nikel süper alasımları yüksek ısıda basınç ve korozyona dayanıklı olduğundan, uçakların gaz türbinlerinde,jet motorlarının yapımında, ayrıca uçakların elektrolizle kaplanan bölgelerinde ve gemi yapımında tuz korozyonuna karsı engelleyici olarak,motorlu araçlar ve parçalarında, elektrikli makineler ve parçalarında, yapı malzemelerinde, sıvı ve katı yağlarda hidrojenerasyonu sağlamak üzere batarya ve yakıt hücrelerinde ve seramik malzemelerde emaye ile demir arasında bağlayıcı olarak kullanılır.
 
Ülkemizde nikel madenciliğini baslatan European Nickel PLC olduğu için bu
sirketi tanımakla ise baslamak yerinde olur sanırım. Sirket 1999 yılında bir grup yatırımcı tarafından Balkanlardaki nikel laterit yataklarını arastırarak düsük maliyetli metalurjik bir islemle (Sülfirik Asit Liçi) nikeli geri kazanmayı amaçlayan bir proses bulmak üzere kurulmustur.

1999 yılında Arnavutlukta Adriatic Nickel adında kurulan sirket 2000 yılında Europen Nickel PLC adını alarak faaliyete devam etmistir. 2001 yılında sirket faaliyet alanına Türkiye’yi de katmıs ve Mart 2002’de Manisa-Turgutlu-Çaldağ nikel madeninin isletme haklarını ele geçirmistir.

 
European Nickel sirketi Türkiye’de Bosphorus Nickel Madencilik,
Arnavutlukta Adriatic Nickel Resources sh.pk, Bosna Hersek’te Dinara Nickel d.o.o., Kosova’da Morovo Nickel LLC adlarında faaliyet göstermektedir.
 
European Nickel PLC bütün bu sirketlerde 100 % hisseye sahiptir. Diğer ülkelerde, o ülkelere sıcak gelecek isimlerle faaliyet gösterirken Türkiye’de niçin Bosphorus adıyla faaliyet göstermektedir?
 
European Nickel PLC’nin Türkiye’deki sirketi Bosphorus Madencilik 18.7.2002 tarihinde İstanbul’da kurulmustur.13.01.2004 tarihinde European Nickel PLC sirketin bütün haklarını 3.9 milyon dolara satın alarak, sirket merkezini İzmir’e tasımıstır.
 
Sirketin Yönetim Kurulu; Felix Pole (Ekonomist) Yönetim Kurulu Baskanı,
Simon Purkiss (Metalurji Müh.) Genel Müdür, Andrew Lindsay (Ekonomist)
Finans Müdürü, John Sutherland (Muhasebeci) Sekreter, ve diğer üyeler Euan Worthington (Jeolojist),  Sir David Logan (Diplomat) , Paul Lush’dan (Hukukçu) olusmaktadır.Sirketin Türkiye projesindeki yöneticileri Mike Oxley Çaldağ Proje Müdürü ve jeolojist Chris Masurenko’dur.
 
Sirket yöneticileri isimleri size sıradan gelebilir ancak dikkatle incelendiğinde
yönetimde önemli sahsiyetler olduğu görülmektedir. Sirket yönetimindeki en
dikkat çekici isim Sir David Logan’dır. Bu zat 1997-2001 yıllarında İngiltere’nin Türkiye Büyükelçisi idi ve İstanbul ve Ankara’da görev yaptı. Sirkete 29.4.2004 tarihinde katıldı.
 
Sirket Baskanı Felix Pole 30 Eylül 2004 tarihli konusmasında söyle demektedir ;
” David’in akıcı Türkçesi ve Türkiye’deki güçlü bağlantıları bize çok yardımcı oldu”.
Ne tür bağlantılar ve hangi konularda yardım ? insan ister istemez düsünüyor.
 
Sir David Logan’ın baska bir görevi de % 70’ine Anadolu Efes’in sahip olduğu Efes Breweries International Sirketinde Tuncay Özilhan, İbrahim Yazıcı, Mustafa Uysal,Micheal O’neil, Ali Tigrel ve Christos-Alex Komninos (1972-2000 yılları arasında Hellenic Bottling Company’de çesitli pozisyonlar ve Genel Müdürlük) ile birlikte yönetim kurulu üyeliğidir.

Bu Hellenic Bottling Company ilginç bir firma. Kıbrıs doğumlu sahibi George
David’in Kıbrıs’ın Rumlasması için gayretleri bilinmektedir. G. David’in bir
baska özelliği de Soros ile olan yakınlığıdır.

 
Diğer önemli isim ise Hukukçu Paul Lush.
Kendisi Rio Tinto ve Billiton’da (artık BHP Billiton) bir çok yöneticilik görevinde bulunmustur. Rio Tinto’da çalısırken madencilik yapılan ülkelerle görüsmelerde büyük deneyim kazanmıs. Billiton’da çalısırken ise BHP ve Billiton birlesmesinde kilit bir görev üstlenmistir.
BHP said it was planning a $6 billion expansion of the mine
 
Bir soruda burada akla geliyor. Böylesine kritik görevlerde bulunan bir kisi Rio Tinto ve BHP Billiton ile karsılastırılınca çok küçük olan bir sirkete niçin geçer?
 
Bu sorunun cevabı son günlerde Avustralya’da ortaya çıkan tesvik primleri
tartısması olabilir mi acaba? OECD (Ekonomik Ğsbirliği ve Kalkınma Ajansı)
orta ve büyük ölçekli çokuluslu Avustralya sirketlerinin denizasırı ülkelerde yaptıkları islerde bürokrat ve memurlara isleri hızlandırmak için ödedikleri tesvik primlerinin Rüsvet Kanunu’nu çiğnediğini açıkladı. Bu sirketlerden biri BHP Billiton ve yaptığı tesvik primi harcamalarını gider göstererek devletten önemli miktarda vergi indirimi almakta. BHP Billiton’ın Ülkemizde kime ne kadar tesvik primi dağıttığı, bunları kim ya da kimler eliyle gerçeklestirdiği bilinmemekle beraber, bu tür harcamaların seffaf bir sekilde yayınlanır hale gelmesi de ilginç olacaktır.
 
Sirket kayıtlarında görülmeyen diğer dikkat çeken bir isim ise Simon Rothschild. Sirketin Halkla iliskiler ve Yatırımcı iliskilerini yürüten Bankside Consultant’ın temsilcisi ve ortağı. Sirketin ana ortaklarına bakılacak olursa;
Felix Pole (11.09 %), Simon Purkiss (10.22 %), Throgmorton Trust (4.1 %)
BHP Billiton (8.9 %), Standard Bank Plc (3.8 %), Moonraker Trust (3.23 %) hisseye sahiptir. (Kasım 2005 itibari ile) Buradaki önemli ortak dünyaca ünlü büyük madencilik sirketi BHP Billiton’dır. Çünkü BHP Billiton sirkete ortak olduktan sonra arastırma asamasındaki madencilik faaliyetleri deneme üretimi ölçeğine geçmektedir.
Labor calls for suspension of BHP-Billiton’s WA
operations amid safety concerns
 
 
BHP Billiton’ın European Nickel PLC üzerine ilgisine geçmeden önce BHP Billiton’ı kısaca incelemekte ve tanımakta yarar vardır.BHP Billiton BHP Billiton dünyanın iki büyük madencilik sirketi olan BHP Limited ve Billiton PLC’nin 29 Haziran 200 1tarihinde birlesmesi ile olusmus dünyanın en büyük madencilik sirketidir.
 
Birlesmeden sonra BHP Limited- BHP Billiton Limited (sirket merkezi Melborn Avustralya), Billiton PLC ise BHP Billiton PLC (sirket merkezi Londra İngiltere) iki ayrı sirket seklinde faaliyetlerine devam ediyor. Her iki sirketinde yönetim kurulları aynı ve ortak bir yönetim takımı tarafından idare ediliyor. Sirketin yönetim kurulu baskanı Don Argus kendisi bankacılık ve uluslararası ticaret alanında 40 yıllık Deneyime sahip bir yönetici. Genel Müdür ise Charles Goodyear.
 
BHP Billiton’ın 25 ülkede 100’den fazla operasyonu bulunuyor ve 37.000 çalısanı var. 2005 yılı cirosu 31.8 milyar $, su andaki borsa değeri 90 milyar $ civarında.
 
BHP Billiton dünyanın 2. büyük bakır üreticisi, 2. büyük kömür ihracatçısı, 3.büyük nikel üreticisi, 4. büyük uranyum üreticisi, 5. büyük birincil alüminyum üreticisi, demir çelik hammaddelerinin önemli bir tedarikçisi, petrol ve doğalgaz piyasasında söz sahibi, elmas, gümüs ve titanyum metalleri üzerinde ilgisi olan bir sirket. Sirketin is alanlarına bakıldığında oldukça zengin bir portföyü olduğu görülüyor.
 
Simdi biraz BHP Billiton’ın nikel isine derinleselim. Sirketin nikel isinde faaliyet
gösteren üç sirketi var; Cerro Matoso SA,Nickel West ve QNI Yabalu Refinery.Cerro Matoso SA Kuzey Kolombiya’da ferronikel üreten bir sirket. Yıllık kapasitesi 50.000 ton. Dünyanın nikel bakımından en zengin yatağı ve en düsük maliyetli nikel izabe tesisine sahiptir.
 
Nickel West Batı Avustralya’da dünyanın 3. büyük konsantreden nikel üreten sirketi.Sirketin Mt Keith, Leinster ve Kambalda’da konsantratörleri,Kalgoorlie’de izabe tesisi ve Kwinana ’da rafinerisi bulunuyor. Mt Keith’de çıkarılan madenden 45.000 ton/yıl, Leinster’den çıkarılan madenden 45.000 ton/yıl ve Kambalda’da 45.000 ton/ yıl nikel konsantresi üretimi yapılmaktadır.Kargoorlie izabe tesisinin kapasitesi 100.000 ton/yıl nikel matı. Kwinana Nikel rafinerisi 70.000 ton/yıl , 99.8 % saflıkta nikel tozu ve briketi üretiyor.
 
QNI Yabalu rafinerisinde Yeni Kaledonya,Endonezya ve Filipinlerden gelen nikel ve kobalt cevherleri islenerek yüksek saflıkta 32.000 ton nikel ve 1900 ton kobalt üretilmektedir. Yapılan yatırımla tesislerin kapasitesi 2008 yılında 2’ye katlanacaktır.
 
Bu tesislerden de görüleceği gibi BHP Billiton dünya nikel üretiminde söz sahibi bir sirket ve yerini pekistirmeye çalısmaktadır. Yukarıdaki sirket tanıtımında anlasılacağı üzere BHP Billiton gibi dünyanın 3 numaralı nikel üreticisinin desteği olmadan bu projenin hayata geçme sansı çok azdır.
 
European Nickel PLC fizibilite çalısmaları sırasında BHP Billiton’la teknoloji paylasımı, ürün alım garantisi gibi projeye ilgi uyandıracak bir takım imtiyazlar içeren bir anlasma yapmıstır. Bu anlasmaya göre BHP Billiton sirkete 3.33 Milyon sterlin ödeyerek üretilecek ürünün % 50’sini almaya hak kazanmıs ve kalan %50 içinde ilk alıcı olmayı garantilemistir.
 
Ayrıca BHP Billiton’ın önünde sirketin % 51’lik hissesini satın alma opsiyonu vardır.Eğer BHP Billiton 40 milyon sterlin daha öderse sirketin yönetimi ele geçirebilir ve bütün projenin sahibi olur. O zaman ülkemizde nikel madenciliğini Europen Nickel PLC değil BHP Billiton yürütecektir. Mesele sahipliğin niteliğindedir.European Nickel PLC bu anlasma ile zaten BHP Biliton’ın üretim birimi haline dönüsmüstür.
 
Burada European Nickel PLC’nin yönetim kurulu üyesi Paul Lush’ı hatırlamakta yarar vardır. Bu isim Türkiye’deki görüsmelerde ve BHP Billiton’ın European Nickel’e ilgisinde etkili olmustur sanırım.
 
Çaldağ’’da Nikel Potansiyeli Birazda Manisa-Turgutlu-Çaldağ nikel yatağının özelliklerini inceleyelim.Bu yatak 38 milyon ton rezerve sahip olarakgörülüyor ancak sirketin son olarak yaptığı sondaj çalısmaları ile rezervin 45 milyon ton olabileceği düsünülüyor. Yatak ortalama olarak 1.14 % Ni ve 0.05 % Co içeriyor.Yatak yüzeye çok yakın ve açık ocak madenciliği ile kolaylıkla isletilebilecek konumda ayrıca cevher konsolide olmadığından minimum
patlatma yeterli. Üstüne üstlük sülfirik asit ile de liç edilebilecek özellikte. Madenin ekonomik ömrü ise 16 yıl olarak öngörülmektedir.
 
Simdi kısaca madenin ekonomik değerine bakalım.
 
Madenin Ni miktarı : 38.000.000 ton x 1.14/100 = 433.200 ton nikel
Madenin Kobalt Miktarı : 38.000.000 ton x 0.05/100 = 19.000 ton kobalt
Ni Parasal Değeri : 433.200 x13.000 $/ton = 5.631.600.000 $
Co Parasal Değeri : 19.000 x
33.000 $/ton = 627.000.000 $
 
Madenin toplam parasal değeri 6.258 milyar ABD doları olmaktadır.
Tabii bu rakam 38 milyon ton rezev için rezerv rakamı artarsa ki simdiden 45 milyon ton olduğu ifade edilmektedir, parasal değer daha da artacaktır. Nikel geri kazanım oranının %70 olacağını varsayarsak madenden elde edilebilecek kazancın büyüklüğü 4.2 milyar ABD $’ı olacaktır.4.2 milyar ABD $’ı gelir küçük ölçekli bir sirket için hiç de fena sayılmaz.
 
Bizi bekleyen çevre felaketi asit Gelelim sirketin madende uygulayacağı prosese yani sülfürik asit liçi’ne.Asit liçi bakır üretiminde çok sık kullanılan bir metod tabii üçüncü dünya ülkelerinde. Sirket bu metodu nikel cevherlerine uygulamak için bir takım çalısmalar yürütmüs ve basarılı olmus. Kısaca tekrarlamak gerekirse asit liçinde yapılan islem cevheri küçük parçalara kırarak büyük cevher yığınları olusturmak ve bu yığınların içinden asit (Çaldağ örneğinde sülfürik asit) geçirerek asitin cevheri çözerek cevher bakımından zengin bir çözelti olusturmaktır.

Daha sonra yapılan islem bu çözeltide bulunan cevheri geri kazanmaktır.Asit liçinde islem açık alanda yapılmakta olup cevher yığınlarının altına sadece polietilen örtü serilerek yığınların geçirimsizliği arttırılmaktadır. Bu da çevresel kaygılardan dolayı değil sırf değerli çözelti toprağa karısmasın diyedir.Firma halihazırda 4000 ton ve 9000 ton’luk yığınlarda deneme üretimi yapmıs olup tam ölçekli çalısmalara 15.000 tonluk yığınlarla 2007 yılında geçmeyi planlamaktadır.

 
Sirketin Çaldağ cevherlerine sülfürik asit liçi uygulamasının tek nedeni basit bir proses olması ve konvansiyonel nikel üretim metotlarına göre ¼ oranında ucuz olmasıdır.Bu metot kendileri için düsük maliyetli fakat madenlerin bulunduğu ülkeler için geride milyonlarca ton sülfürik asit içeren atık madde ile tamamen kirletilmis bir doğa ve tüketilmis kaynaklar demek olan tam bir çevre felaketi olusturacak potansiyele sahiptir.
 
European Nickel PLC’in bölge için planları sadece sülfürik asit liçiyle sınırlı kalmamaktadır. Projenin ana hammaddelerinden biri sülfürik asittir ve 1 ton cevherin islenmesi için yaklasık 400 kg sülfürik aside ihtiyaç vardır. Bu asit deneme üretimlerinde sahaya tasınarak sağlanmaktadır. Fakat sirketin üretim maliyetlerinin düsük olması için madene yakın bir sülfürik asit fabrikasına ihtiyaçı var. Projenin yasaması bu fabrikaya bağlı ve sirket yaklasık 3000 ton/günlük bir sülfürik asit fabrikasının 2007 yılında kurulması için Çinli firmalarla görüsmeye baslamıs durumda. Çin mallarının kalitesi göz önüne alındığında Çinli bir firmanın kuracağı sülfürik asit fabrikası nasıl olur
merak konusu doğrusu.
 
Ayrıca 1. sınıf tarım arazilerinin üzerinde ithal kükürt ile çalısacak bir sülfürik asit fabrikası dünyanın hangi gelismis ülkesinde vardır o da ayrı bir konu.
 
Sırbistan’dan kovuldular !!!
 
European Nickel PLC’in yatırımları sadece Türkiye’de değil. Sirket yukarıda da bahsedildiği gibi ilk faaliyetlerine Balkanlarda arama yaparak ve Adriatic Nickel adı altında baslıyor. Sirket Sırbistan’da Mokra Gora ve Lipovac bölgelerinde 2 maden yatağının haklarına sahip. Mokra Gora yatağı yaklasık 0.70 % Ni tenörlü, 250 milyon ton rezerve sahip.
 
Lipovac yatağı ise ortalama 0.85 % Ni tenörlü ,18.2 milyon ton rezerve sahip.
Sirket Genel Müdürü Simon Purkiss 18 Kasım 2004 tarihli basın bildirisinde;
Mokra Gora yatağındaki cevherin Çaldağ cevherlerinden çok daha çabuk solüsyona geçtiğini ve yatağın çok büyük, gelecek vaad eden ve çok iyi bir jeolojiye sahip olduğunu söylüyor. Fakat ne hikmetse deneme üretimi çalısmaları gelecek vaad eden bu büyük yatak yerine Türkiye Çaldağ’da yapılıyor. Bunun nedeni sizce ne acaba ?
 
Bu sorunun cevabı sülfürik asit liçinde gizli olmasın sakın.
Evet sirket bölge halkından gördüğü büyük tepki ve karsı koyustan dolayı planlarını burada yürütemiyor ve Mokra Gora projesini Ocak 2005 tarihinde Sırbistan Enerji Bakanlığı’na müracaat ederek iptal ediyor.Ancak maden yatağının haklarını elinde bulundurmaya devam etmektedir.
 
BHP Billiton için çevre ve madencilik yaptığı ülkeler ne kadar önemli ?
 
Burada kısa bir paragraf açarak BHP Billiton’ın çevreye olan duyarlılığını (!)
kısaca anlatmakta yarar vardır. Yer Papua Yeni Gine, Ok Tedi Bakır Madeni;
Dünyanın sayılı bakır yataklarından biri ve yıllık cevher üretimi 30 milyon ton.1976 yılında BHP bu madene ilgi duyarak bir gelistirme programı olusturmus ve hükümet ile ortak olarak 1984 yılından itibaren madeni isletmeye baslamıstır.
 
Projede maden atıklarının toplanması için bir atık barajı yapılması  öngörülmektedir.Baraj yapılma asamasında bir toprak kayması barajın temellerini yıkarak büyük hasara yol açmıstır. BHP maliyetleri artıracağı için ikinci bir barajın yapılmasını istememis hükümetten aldığı izinle bütün atıkları Ok Tedi nehrine bosaltmaya baslamıstır. 20 yıl boyunca madenden ortaya çıkan günlük 80 bin ton bakır,çinko,kadmiyum ve kurşun içeren atık Ok Tedi nehrini ve nehrin ana yatağı olan Fly nehrini kirletmistir. Bugüne kadar nehre dökülen atık miktarı 500 milyon tonu geçmistir. Bu atıklar tam bir çevre felaketi yaratarak 2000 Km2’lik alanı kirletmis, 50,000 insan ve 120 köyü etkisi altına almıstır. Kirletilen alanlarda halkın tek geçim kaynağı olan balıkçılık ve tarım faaliyetleri durma noktasına gelmistir.
 
Bölge sakinleri Avustralya’da ki mahkemelerde BHP aleyhine milyonlarca
dolar tazminat davası açmıstır. Bu davaların arkası kesilmeyince, BHP Subat
2002 tarihinde madendeki haklarını Papua Yeni Gine Sürdürülebilir Kalkınma
Programı Sirketine devrederek isin içinden sıyrılmıstır.

Sili’de Escondida Bakır madenini Rio Tinto ile ortak isleten BHP Billiton 2006 yılı basından itibaren zaten vergi ödediğini bahane ederek devlete madencilik hakkı ödemeyeceğini açıklamıstır.Bu da BHP Billiton’ın madencilik yaptığı ülkelere ne gözle baktığının güzel bir örneğidir.

 
Bölge halkı yakın tehdidi anlıyor ve görüyor .Biraz da bölge halkının tepkilerini dinlemekte yarar var. Bölge halkının kafasında “Yeni bir Bergama mı yaratılmaya çalısılıyor” sorusu var.
 
Bergama’da yasananlara tanık olduklarını dile getiren bölge halkı, birinci sınıf tarım arazisi olarak bilinen bölgenin kirletilmesine izin vermeyeceklerini söylüyor. Sirket bölge halkını “ikna” toplantıları düzenlemeye basladı. Sirket bölgede demir aramak ve çıkarmak için isletme ruhsatı olan Mir  Madencilik’ten (Gerçek Ğnsaat) kiralanan 2000 dönüm  alanda kurulu maden sahasında 12.5 km2 alanda arama yapacak. Bu alanda kurulu Musulcalı, Akköy, Çampınar, İzzettin, Yakuplar, Temrek ve Sarıbey Köyleri,halkı geçimini bağcılık, pamukçuluk,zeytincilik ve sebzecilikle sağlıyorlar.
 
European Nickel sirketi temsilcileri ve çevre danısmanlık sirketi ENCON’un
temsilcileri geçtiğimiz Temmuz ayında Musulcalı Köyü’de bilgilendirme toplantısı düzenlediler. ENCON adına konusan Çevre Yüksek Mühendisi Tolga H. Balta,çalısmaların baslaması halinde yaklasık 200 kisiye is imkânı yaratılacağınıbelirterek yüzde 48 oranında verilecek vergi ile Türkiye ekonomisine de katkıda bulunulacağını savundu. Balta, çalısmaların çevrenin ekolojik dengesini bozmayacağını iddia ederek projenin teknik ayrıntılarını anlattı. Balta, sülfürik asit kullanılarak nikel çözelti elde edeceklerini söyledi.
 
Burada kısaca ENCON Çevre Danısmanlık Sirketine değinmekte yarar vardır,çünkü bu firma Eldorada GOLD’ın Türkiye uzantısı olan TÜPRAG Metal Madencilik Sanayi ve Ticaret Ltd.Sti’nin, Efemçukuru Altın Madeni ÇED Projesi ve İzmir Kısladağ Altın Madeni Projesi Çevresel Yönetim Raporu’nu hazırlamıstır.
 
Köylüler ise Balta’nın sözlerine tepki göstererek Bergama’da siyanürlü altın çıkarıldıktan sonra yasanan sorunlardan dersler çıkardıklarını belirterek aynı seylere izin vermeyeceklerini bildirdiler.
 
Daha deneme çalısmalarında bile ağaçlarının zarar gördüğünü söyleyen köylüler, sirketin 15 yıl çalısacağı gözönünde bulundurulduğunda, zaten çıkarılan madeninin yüzde 90’ının yabancı tekele aktarılacağını halka geriye kurumus ağaçların kalacağını ifade ettiler. Köylüler meyve ağaçlarının asit yağmuruna maruz kalarak yok olmasına izin vermeyeceklerini açıkladılar. Toplantıda köylülerin, meslek odaları ve üniversitelerin bölgeyi incelemelerini istemeleri üzerine sirket temsilcileri, “maliyeti artırır” savunmasında bulundular. Temsilcilerin bu yanıtı üzerine köylüler ne olursa olsun toprakları için sonuna kadar mücadele edeceklerini vurguladılar. Köylüler aynı zamanda bugüne kadar talep ettikleri halde köyleri ile Turgutlu arasındaki yolun asfaltlanmadığını ancak European Nickel sirketinin çalısmaları için yolların yapıldığını açıklayarak sirket temsilcilerine tepki gösterdiler.
BHP Billiton’s Perseverance Nickel mine at Leinster. 
 
 
BHP Billiton ya da European Nickel PLC’nin Nikel isletmeciliğinin ülkemize katkısı ya da zararı nedir?
 
Simdi yazımızın basında sorduğumuz soruyu tekrarlayalım. Bu maden bu sartlarda yabancı sermaye tarafından isletilsin mi, isletilmesin mi?
 
Madenin sirkete sağlayacağı kaynak 4,2 milyar dolar civarında ve bunu 260 milyon dolarlık ve çoğu yurt dısından alınacak ekipmanla kurulacak tesisten sağlayacak.Düsük bir yatırımla oldukça büyük bir kar.
 
Ülkemize ve bölge halkına sağlayacağı kaynaklara bakarsak. Yapılacak yatırım tesvikli olacağı için ve yatırım indiriminden dolayı sirket ülkemize vergi ödemeyecektir. Tesisin kurulumu için ithal malzeme kullanılacak olup yurtiçinden malzeme alınmayacaktır.
 
Tesiste 100 kisinin istihdam edilmesi düsünülmekte olup bu is gücü belki bölge halkından karsılanacaktır.
 
Gelelim zararlara;16 yıl sonra bölge halkına ve tabii ülkemize içinden 15 milyon ton sülfürik asit geçirilmis, 38 milyon ton maden atığı ve ayrıca bir sülfüik asit fabrikası ,bu fabrikanın çevre kirliliği olusturması sonucu kullanılamaz hale gelmis milyonlarca dönüm tarım arazisi kalacaktır.
 
*Acaba sirket yetkilileri bu atıkları ne yapacaklarını açıklamıs mıdır?
*Bölge için düsündükleri çevre planları nelerdir?
*Maden bölgesini bugün teslim aldıkları gibi 16 yıl sonra teslim edebilecekler mi ?
*Çevre konusunda yeterli teminat mektubu alınacak/verilecek midir?
 
Bütün bu soruların sirket tarafından cevaplanması gerekmektedir.
Bölgedeki su kaynakları tüketilmis ve kirletilmis olacak,tarıma elverisli araziler çoraklasacaktır.
 
Sadece Nikel mi?

BHP Billiton firması son günlerde bor madenlerine olan ilgisi ile gündeme geldi.
16 Haziran 2005 tarihinde Avustralya’da imzalanan anlasmanın 10.maddesinde aynen ;
 
” BHP BİLLİNTON TÜRKİYE’DE İZMİR CİVARINDA POTANSİYEL
YATIRIMCI OLUP, DÜNYA REZERVLERİNİN 70%’İNE SAHİP
TÜRKİYE’NİN BORLARININ PAZARLANMASI, İSLETİLMESİ VE
MADENCİLİĞİNDE BİR KATILIMININ OLABİLMESİ İÇİN UZUN
DÖNEMLİ PLANLARA SAHİPTİR.”
denilmektedir.
 
BHP Biliton’ın bor madenlerinin pesinde olduğu açıkça ifade edilmekte ve bu durum uluslararası bir belgede dercedilmektedir.Sir David Logan gibi önemli bir diplomatın ve Paul Lush gibi eski bir Rio Tinto çalısanının Bosphorus Madencilik gibi küçük bir firmada istihdam edilmelerini altında aslında dünyanın en büyük bor madenini ele geçirmek gibi bir amacın olduğu açıktır.
TURGUTLU’DA TARIM VE MEYVACILIKLA UĞRAŞAN KÖYLÜ NE DİYOR ?
 
NİKEL MADENİ ÜZÜMLERİ KURUTTU
 
Çaldağı nikel işletmei henüz deneme aşamasında iken çevreye verdiği zara için üreticiler şöyle diyor  :
 
Tepeköy de 130 dönümlük arazide bağcılık yapan Zülküf Dal ise, Mayıs ve Haziran aylarında yağan yağmurların Çaldağı Nikel Madeni nden zehirli gazları üzümlere taşıdığını kaydederek, “Eskiden bizim buralarda yetişen üzümler Türkiye nin hatta dünyanın hiç bir yerinde yetişmiyordu. Son yıllarda Turgutlu Çaldağı na Nikel Madeni kurdular. Bu maden bizim üzümlerin kalitesini ve miktarını her yıl düşürdü. Geçen yıla oranla yüzde 60-70 zarardayız. Bu yıl yağmurların çok yağması yüzünden bu madenden çıkan zehirli bütün gazlar üzümlerin üzerine geldi. Yağmurlardan sonra üzümlerin üzerinde bir toz tabakası kaldı. Daha önceleri böyle bir tabaka kalmıyordu. Daha sonra bu tabaka üzümlere hastalık bulaştırdı. Üzümler ya çürüdü ya da dalında kurudu. Şimdi olan üzümlerin de kalitesini düşürdü. Devletin bu madeni buradan kaldırmasını istiyoruz. Bu araziden binlerce aile ekmek yiyor. Birilerinin çıkarı yüzünden ekmeğimizden olmak istemiyoruz” diye konuştu.
 
Manisa nın Turgutlu İlçesi ve çevre köylerinde bulunan üzüm üreticileri ve tarım işçileriyle yaptığımız görüşmelerde bir dokunup bin ah işittik. Turgutlu Çaldağı Nikel Madeni nden havaya karışan zehirli gazların Mayıs ve Haziran aylarında yağan yağmurlarla üzümü etkilediğini belirten üzüm üreticileri, geçen yıla oranla bu yıl yüzde 70 e yakın zarara uğradıklarını dile getirdi
 
Urganlı Atartepe mevkiinde 100 dönümlük arazide üzüm üreticiliği yapan Muzaffer Kökten, “Bu yıl geçen yıllara göre çok çok kötü durumdayız. Geçen yıl 60 ton üzüm çıkmıştı. Bu yıl en fazla 20 ton üzüm alabildik. Anlayacağınız yüzde 70 zarar ettik.
***
 
Mahkeme Maden İznini İptal Etti, Çaldağı Şimdilik Kurtuldu
Manisa Turgutlu’daki nikel madeni için orman alanı tahsisi mahkeme kararıyla iptal edildi. Avukat Cangı “2 binden fazla ağacın SARDES şirketi tarafından kesilmesi önlenmiş oldu. Meclis’teki muhalefet maden şirketlerinin önünü açacak yasa taslağına karşı mücadele etmeli” dedi.
Manisa’nın Turgutlu ilçesindeki Çaldağı’na nikel madeni kurmak isteyen şirkete ormanlık alan tahsis eden izin iptal oldu.
 
Dava avukatlarından Arif Ali Cangı, Manisa İdare Mahkemesi’nin 30 Nisan’da aldığı kararla, SARDES madencilik şirketinin bölgedeki 2 bin ağacı kesmesi ve uol açacağı çevre yıkımının şimdilik önüne geçildiğini söylüyor.
 
Manisa İdare Mahkemesi, maden şirketlerine izin verilmesini Bakanlar Kurulu yönetmeliğine bağlayan düzenlemelerin iptal edilmesiyle SARDES şirketine verilen iznin de geçersizleştiğine karar verdi. Anayasa Mahkemesi bu düzenlemenin önünü açan yasa değişikliğini iptal etmiş, Danıştay da Bakanlar Kurulu yönetmeliğini ve daha sonra bu yönetmelikte yapılan değişiklikleri durdurmuştu.
 
SARDES madenciliğe orman alanı tahsisi Mart 2009’da yapılmıştı. Davayı şirkete karşı Turgutlu ve İzmirlili çevre hakkı savunucuları ve yurttaşlar açmıştı.
 
Cangı’nın verdiği bilgiye göre şirket bu kararı Danıştay’da temyiz ediyor. Danıştay’da şirketin madencilik yapmasını uygun bulan Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) raporunun iptal edilmesi için açılan bir dava daha karar bekliyor. Ancak Cangı, hükümetin hazırladığı yeni maden yasası değişikliğinin maden şirketleri lehine düzenlemeler içerdiğini, parlamentodaki muhalefetin bu yasaya karşı çıkması gerektiğini söyledi.
 
Turgutlu Yankı gazetesinin haberine göre, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP)  Manisa Milletvekili Ahmet Orhan “Bu karar bir örnek teşkil ediyor. Vahşi madenciliğe karşı yapılan bu mücadele çok büyük bir alkışı hak ediyor” dedi.
 
 Eski Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Manisa Milletvekili Hasan Ören “bu karşı kararda Adalet ve Kalkınma Partilisi (AKP),  CHP’lisi, MHP’lisi, çevre dernekleri, Turgutlulu yurttaşlar, herkesin emeği var” dedi.
 
“Maden bölgede tarımı yok eder”
TEMA Vakfı ve Turgutlu Çevre Platformu’nun 15 Nisan tarihli metnine göre, Britanya merkezli European Nickel PLC’nin Türkiye’de kurduğu şirket nikel madeni işletmeye geçerse, toprağa, suya, havaya, tüm ekosisteme zarar verecek, kesilecek ağaçlar ve tahrip edilecek orman nedeniyle erozyon, heyelan ve sel tehlikesi tetiklenecek .
 
Orman alanında, açıkta, 15 milyon ton sülfürik asit kullanılacak. Manisa’dan İzmir’e, Gediz, Foça ve Menemen ovalarına kadar geniş bir alanda tarım topraklarını yok edecek . Sülfürik asit sisi yağışlarla toprağa ve tarım ürünlerine karışacak.
 
İşletme günde 12 bin ton su kullanacak. Gediz’den ve yaz döneminde yeraltı su kaynaklarından alınacak.
 
Çevreyi olumsuz etkileyecek unsurlardan biri de cevherin içindeki krom. 750 bin ton krom kütlesi sülfürik asit uyarımına maruz kalacak.
 
Nikel madeni için Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından 336,91 hektar orman alanı tahsis edildi. Maden açılırsa yeni alınacak izinlerle bu alan 1.831 hektara ulaşacaktır. Bu alanda 2 milyona yakın ağaç ve fidan bulunuyor. Açık arazide yapılması planlanan madencilik faaliyetleri nedeniyle öngörülen 300 binden çok daha fazla ağaç kesilecek. (TK)
( Tolga KORKUT -BİA Haber Merkezi  – 14 Mayıs 2010, Cuma )
 
***
 
Avrupa Parlamentosu’nun 5 Mayıs 2010 tarihinde almış olduğu bir kararla, madencilik sektöründe siyanür kullanılması 2011 yılından itibaren dünya genelinde yasaklanırken, Çaldağı’nda nikel madeni işletmek isteyen Sardes şirketi tarafından siyanürden daha zehirli ve tehlikeli bir kimyasal madde olan sülfürik asit kullanacaktır. Oysa Avrupa Parlamentosu’nun madencilikte son yıllarda çok yaygın bir yöntem olan siyanürü yasaklaması, sülfürik asitin de yasaklanması için bir emsal niteliğindedir. Zaten dünyanın hiçbir yerinde izin verilmemiş, bir anlamda zaten adı resmi olarak konulmadan yasaklanmış bir proje olan sülfürik asit yöntemi dünyada ilk defa Turgutlu’da uygulanmak istenmektedir. Bu projeyi dünyada uygulamak isteyen tek şirket de, Çaldağı’ndaki İngiliz Sardes şirketidir.
 
Tüm bilim insanlarının hazırladıkları bilimsel raporlar göstermektedir ki; bu projenin 15 yıl boyunca uygulanması durumunda bu şirket buradan çekip gittikten sonra, tüm Gediz vadisinde yaşam bitecektir. Dünyanın en verimli topraklarından geriye sadece çöle dönüşmüş, doğal yaşamı bitmiş ve yabancı bir maden şirketinin maden çöplüğü haline gelmiş çorak bir arazi kalacaktır.
 
 
KAYNAKÇALAR
 
www.hurriyetport.com Ramazan Güntay
This entry was posted in Dizi Yazilari, Madencilik ve Yeralti Kaynaklari and tagged . Bookmark the permalink.

One Response to EMPERYALİZMİN AĞALARI ULUSLARARASI MADEN ŞİRKETLERİ VE MADEN ÇIKARTILAN ÜLKELERİ BEKLEYEN TEHLİKELER – VII

  1. Pingback: DOĞA-ÇEVRE-TALAN *** ÇALDAĞI YOK EDİLİYOR * 2 milyon ağaç kesilecek | Cumhuriyetimiz İçin

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *