PROPAGANDA BAKANLIĞI ÇALIŞIYOR * YALANA DOLANA SERVET

Posted in Politika ve Gundem, YOLSUZLUKLAR, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK | Leave a comment

EMPERYALİZM VE ORTADOĞU * ABD IRAK’A NASIL BİR DEMOKRASİ GETİRDİ * Yalanla başlayan emperyalist yıkım * Bombalar çare olmadı, olmayacak

Posted in ABD - AB - EMPERYALIZM, ORTADOĞU ÜLKELERİ, SAVAŞLAR-ÇATIŞMALAR | Leave a comment

KADINLARI KORUYAN ŞEMSİYE YASA KALDIRILIYOR

KADINLARI KORUYAN ŞEMSİYE YASA KALDIRILIYOR


Bilindiği gibi Tarikatlar ve cemaatler KADIN HAKLARINA ve KADINLARA POZİTİF AYRIMCILIĞA karşıdır. Erdoğan/AKP tarikat ve cemaatlerle kol kola girmiş olup, seçim için yüzde yarım/ bir hesapları yaparak koltuğunu korumaya çalışıyor. Bu nedenle siyasal islamcı, terör örgütü uzantısı partiler ve tarikatlarla ittifaklar yapıyor.   İSTANBUL SÖZLEŞMESİ usulsüz olarak kararname ile kaldırıldı. Şimdi de sıra KADINLARI KORUMAYA alan 6284 nolu yasanın kaldırılmasına geldi.
AK Parti ve Yeniden Refah’ın diğer bir deyişle kadınların sosyal yaşamda ve çalışma hayatında olmamasını isteyen gericilerin kaldırılması için görüşmeler başlattığı 6284’ün kadınlara sağladığı haklar ve güvenceler;

– Sığınma Evi İsteme Hakkı: Şiddet gören mağdur kadına, evi dışında güvenli bir yer sağlama imkânı getiriyor.
– Kimlik Bilgilerinin Değiştirilmesini İsteme Hakkı: Can güvenliğinden endişe eden mağdur kadına, isim ve soyisim gibi yeni kimlik bilgileri alabilme hakkını getiriyor.
– Adresinin Gizlenmesini İsteme Hakkı: Kadının can güvenliği tehdit altındaysa veya şiddet uygulayandan kaçıyorsa, kimlik ve adres bilgilerinin tüm resmi kayıtlarda gizlenmesi hakkını getiriyor.
– Yakın Koruma İsteme Hakkı: Mağdur bir kadına, şiddet uygulayan ya da uygulama ihtimali olan kişiye karşı geçici polis koruması hakkı veriyor. (Şiddet gören kadın sayısı çok fazla olduğu için bu hak maalesef pratikte uygulanamıyor).
– Uzaklaştırma İsteme Hakkı: Mağdur kadın isterse, şiddet uygulayan kişiyi konuttan uzaklaştırma hakkını getiriyor. Saldırgan yasa çerçevesinde çıkan karar süresi içinde mağdurun konutuna, iş yerine, çocuğunun okuluna ve mağdura yaklaşamıyor.
– Şiddet Uygulayanın Rahatsız Edici Eylemlerinin Engellenmesini İsteme Hakkı: Şiddet uygulayanın mağdur kadına telefon, e-posta, sosyal medya veya herhangi bir yöntem aracılığıyla ulaşmasının önüne geçiyor.
– Geçici Velayet ve Tedbir Nafakası Talep Etme Hakkı: Mağdur kadına, boşanma davası olmadan, boşanmadan çocuklarının velayetini geçici olarak alma ve nafaka talep etme hakkı getiriyor.
– Geçici Maddi Yardım Talep Etme Hakkı: Mağdur, bu hak sayesinde kendisi veya çocukları için devletten maddi yardım talep edebiliyor.
– Eve Aile Konutu Şerhi Konulmasını İsteme Hakkı: Mağdur, bu hak sayesinde şiddet uygulayan eşinin oturdukları taşınmazı satmasını engellemek için tapuya “aile mülkü” şerhi koydurabiliyor.
Posted in FAŞİZM, İrtica, KADIN HAKLARI, Politika ve Gundem, SİYASAL İSLAM, TARİKAT VE CEMAATLAR | Leave a comment

SKANDALLAR BİTMİYOR * KIZILAY PARA AKTARMALARINDAN PARAVAN ARACILIK YAPARAK KOMİSYON MU ALIYOR? * Kızılay vergiden kaçınma merkezi!

Kerem Kınık – Aziz Torun

Kızılay vergiden kaçınma merkezi!


Aziz Torun’a ait Başkent Gaz’ın, Kızılay üzerinden Ensar’a para aktarmasından sonra bir skandala daha imza attığı ortaya çıktı. Başkent Gaz, bir inşaat şirketine yine Kızılay üzerinden para aktarıp ‘vergiden kaçınmış’


Depremzedelere doğrudan göndermek yerine çadırları satarak ülke gündemine oturan Kızılay’da bir skandal daha ortaya çıktı. AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Arkadaşı Aziz Torun’a ait Başkent Gaz’ın Kızılay üzerinden Ensar Vakfı’na para aktarması tartışmalara neden olmuştu.
Kızılay Başkanı Kerem Kınık’ın, “Şirket vergi kaçırmamıştır, vergiden kaçınmıştır” sözleri ise tartışmaları daha da alevlendirmişti.
27 Aralık 2017 tarihinden gerçekleştirilen ve ülke gündemine oturan bu işlemden sonra Başkent Gaz ile Kızılay’ın bir skandala daha imza atıldığı açığa çıktı. BirGün’ün ulaştığı belgelere göre, 29 Haziran 2018’de Kızılay yine Başkent Gaz’ın şartlı bağışını kabul ederek “vergiden kaçınmasını” sağladı. Belgede yer alan bilgilere göre, Başkent Gaz, Erzincan Kemah İlçesi Göğüsbağı Mahallesi’ndeki kamu arazisine 8 derslikli bir imam hatip lisesi yapmaya karar verdi. Lise binasının inşaatının tüm masraflarını üstlenen Başkent Gaz, binayı tamamlayıp Erzincan Valiliği’ne teslim edeceğini bildirdi.
Bu aşamadan sonra da şirket yine Kızılay’ın kapısını çaldı. Şirket lise binasını inşa edecek müteahhit şirkete ödemeleri Kızılay üzerinden yapmak istediğin belirtti. Başkent Gaz, Kızılay’a aktaracağı parayı okulu inşa eden şirketin hesaplarına belirlenen tarihlerde yatırmasını istedi. Kızılay ise bu talebi “şartlı bağış” adı altında kabul etti.
İADE ŞARTI DA KOYMUŞLAR
Başkent Gaz ile Kızılay’ın imzaladığı protokole “Yapım işinin 3 ay içerisinde gerçekleştirilememesi durumunda Başkent Gaz’ın talebiyle bağışın iade edileceği” de belirtildi. Bu ifade de “vergiden kaçınmak” için Kızılay’ın paravan olarak kullandığı yorumlarına neden oldu.
Başkent Gaz’ın sahibi Aziz Torun aynı zamanda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imam hatipten arkadaşı olması ve İstanbul Mecidiyeköy’deki Ali Sami Yen Stadyum arazisi üzerine yaptığı inşaatta 10 işçinin hayatını kaybettiği iş cinayetiyle biliniyor.
VERGİ İNDİRİMİ SAĞLANDI
Vergi Hukukçusu Prof. Dr. Murat Batı ise BirGün’e yaptığı değerlendirmede, “Kızılay’a yapılan bütün bağışlar vergi indirimi konusudur. Cumhurbaşkanı’nca muafiyet tanınan kurumlar ile Kızılay ve Yeşilay’a yapılan bağışlar vergi indirimi konusu yapılıyor” dedi.
Ekonomi gazetecisi Ozan Gündoğdu ise Kerem Kınık’tan sonra Kızılay’ın bağış gelirlerinin tam 32 kat arttığına dikkat çekerek, “2016’dan Fetullahçılar tasviye edilince bir kaynak havuzuna ihtiyaç duydular. O kayak havuzu için de Kızılay’ı paravan olarak kullandılar. Deyim yerindeyse dediler ki ‘ihaleyi alan sakalını Kızılay’a bıraksın. Siz Kızılay’a gönderin biz icabına bakarız’ dediler. Bu şekilde bir bağış havuzu oluşturdular” diye konuştu.

BİRGÜN – İSMAİL ARI – 19.03.2023 – https://www.birgun.net/haber/kizilay-vergiden-kacinma-merkezi-425356
Posted in YOLSUZLUKLAR, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK | Leave a comment

FEYM BÜLTENİ – 65/2023 * Ermeni Faaliyetleri – 18 Mart 2023

FANATİK ERMENİ YALANLARINA KARŞI
FEYM BÜLTENİ – 65/2023 *
Ermeni Faaliyetleri – 18 Mart 2023


FEYM Grubu üyeleri olarak, Çanakkale Zaferimizin 108 inci yıl dönümü kutlu olsun diyor, vatan uğrunda canlarını feda eden aziz şehitlerimizi ve başta Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK olmak üzere Çanakkale gazilerimizi rahmet, saygı, sevgi ve minnetle anıyoruz.


1.. Fransa; polis, sivil savunma ve göç alanlarında Ermenistan İçişleri Bakanlığı ile işbirliği yapacak…Fransa Büyükelçisi Anne Louyot, Ermenistan İçişleri Bakanı Vahe Ghazaryan ile yaptığı görüşmede, Fransa adına Bakanlığa destek vermeye hazır olduğunu ifade etti. Polis, sivil koruma ve göç alanlarında işbirliği önemsendi. Ghazaryan, “Ermenistan ve Fransa’nın Interpol ulusal merkez büroları arasında yürütülen yoğun çalışmalara ve göç alanında Fransız Göçmenlik ve Entegrasyon Bürosu’nun Ermenistan’daki bölgesel temsilciliği ile yakın işbirliğine vurgu yaptı.” https://www.ermenihaber.am/tr/news/2023/03/17/Fransa-polis-sivil-Ermenistan-%C4%B0%C3%A7i%C5%9Fleri-Bakanl%C4%B1%C4%9F%C4%B1/245739

2. Uluslararası hukuku ‘öldüren’ çifte standartlar…Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin için savaş suçlarından tutuklama emri çıkarması ve Ukrayna’dan çocuk kaçırma olaylarının kişisel sorumluluğuyla suçlanmasının ardından Ermeni siyasetçi Demokratik Alternatif Parti lideri, Suren Surenyants, AB’yi uluslararası hukukta “çifte standart” uygulamakla eleştirdi. Surenyants, “Yaklaşık 20 yıl önce Tony Blair ve George Bush Jr. uluslararası hukuku ihlal ettiler, ancak, Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi onlar hakkında tutuklama emri çıkarmadı, ama şimdi mahkeme Vladimir Putin için tutuklama emri çıkardı” dedi. https://www.panorama.am/en/news/2023/03/18/politician-international-law/2808749

3. Ermenistan, Venedik Komisyonu’ndan sert görüş aldı… Ermenistan’ın Past gazetesi şöyle yazıyor: “Aldığımız bilgilere göre, Nikol Paşinyan’ın çeşitli vesilelerle dağıttığı anayasa değişiklik paketiyle ilgili olarak yeni gelişmeler yaşanıyor.” Gazetenin kaynağına göre, Anayasa Değişiklik Komisyonu çalışmaları fiilen tamamlamış ve taslağı iki yıl sonra Venedik’e göndermiş. Ayrıca, kaynağımıza göre, Venedik Komisyonu (şimdilik resmi olmayan bir düzeyde) ön görüşünü sunmuştur. Hukuk camiasında oldukça yüksek itibara sahip kişilerden biri bir sohbette, Venedik Komisyonu’nun vardığı sonucun beklenenden çok daha sert olduğunu belirtti. Gazete, +komisyonun ağırlıklı olarak yeni Anayasa’nın bariz otoriterlik unsurları içerdiğini vurguladığı, parlamenter hükümet sisteminde kabul edilen standartların, özellikle başbakanın güvenlik konularındaki yetkileriyle bağlantılı olarak ciddi ihlallerinin altını çizdiği öğrenildi. (Not: Cumhurbaşkanlığı sistemine geçiş için yapılan 2017 Referandumu öncesi düşünülen sistem için Venedik Komisyonu ile koordine yapıldı mı? Hatırlayan varsa lütfen bilgi göndersin.Uluslararası hukuka uymalıyız..,otan) https://news.am/eng/news/750334.html

4. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin Ermenistan yeni Temsilcisi atandı… BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (BMMYK) Ermenistan’a yeni atanan Temsilcisi Kavita Belani, akreditasyon mektubunu 17 Mart’ta Ermenistan Dışişleri Bakan Yardımcısı Vahe Gevorgyan’a takdim etti. Vahe Gevorgyan, Sayın Belani’yi atanmasından dolayı kutladı ve onun liderliğinde Temsilcilik ile işbirliğinin daha da güçleneceğine olan güvenini dile getirdi. Muhataplar, bölgedeki son gelişmelerin yanı sıra Ermenistan Cumhuriyeti’nin mülteciler, ülke içinde yerinden edilmiş kişiler, göç ve diğer ilgili konulardaki önceliklerine değindiler, https://en.armradio.am/2023/03/17/unhcrs-new-representative-starts-mission-in-armenia/

5. Avrupa Komisyonu: “Ermenistan bizim tam desteğimizi hak ediyor” diyor…Avrupa Komisyonu’nun Genişleme ve Komşuluk İşlerinden Sorumlu Üyesi Oliver Varheli, Avrupa Parlamentosu’nda AB-Ermenistan ilişkileri konulu tartışmada şu ifadeleri kullandı. “Rusya’nın Ukrayna’yı işgali göz önüne alındığında Ermenistan, güvenliği için komşu bir ülkeye saldıran bir ülkeye güvenmek zorunda kaldığı için kendisini zor durumda bulmuştur. Bu bağlamda Ermenistan, ana ortağı olarak gözünü Avrupa Birliği’ne çevirmiştir.” Varheli ise, “Demokrasi, temel özgürlükler, hukukun üstünlüğü ve yolsuzlukla mücadele alanlarındaki reformların istikrarlı ilerlemesi dikkate alındığında, Ermenistan tam desteğimizi hak ediyor. Kapsamlı ve Genişletilmiş Ortaklık Anlaşmamız, iki yılı aşkın süredir Ermenistan’ın iç reform gündeminin planıdır” dedi. https://tr.armradio.am/2023/03/17/avrupa-komisyonu-ermenistan-bizim-tam-destegimizi-hak-ediyor/

6. Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü (KGAÖ) Genel Sekreteri, Aliyev’in son açıklamasını, Prag ve Soçi’nin bildirileriyle çelişkili olarak değerlendiriyor… Ermenistan Güvenlik Konseyi Sekreteri Armen Grigoryan, 17 Mart’ta KGAÖ Genel Sekreteri İmangali Tasmagambetov’u kabul etti. Güvenlik Konseyi’nden Armenpress’in aldığı bilgiye göre Armen Grigoryan, Tasmagambetov’u KGAÖ Genel Sekreteri olarak atanmasından dolayı tebrik etti.Görüşmede muhataplar KGAÖ sorumluluk bölgesindeki durumu ele aldılar. KGAÖ Genel Sekreteri, Tacikistan ile Kırgızistan arasındaki sınır çizimiyle ilgili durum hakkında bilgi verdi. Armen Grigoryan, Ermenistan-Azerbaycan sınırındaki durumu sundu. Taraflar, Azerbaycan Cumhurbaşkanı’nın dün yaptığı açıklamaya da değinerek bunun Prag ve Soçi bildirileriyle çeliştiğine dikkat çekti.16 Mart Ankara’daki zirvede Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Ermenistan Cumhuriyeti’nin egemen topraklarını “Batı Azerbaycan” hayali adı altında takdim ederek asılsız iddialarda bulundu ve saldırgan açıklamalar yaptı. Ermenistan Dışişleri Bakanlığı, Azerbaycan Cumhurbaşkanı’nın bu şekilde sadece BM Şartı’nı, Birleşmiş Milletler Antlaşması doğrultusunda Devletler arasında Dostça Ilişkiler ve Işbirliğine ilişkin Uluslararası Hukuk Ilkeleri konusundaki Bildirgesi’ni, Almatı Beyannamesi’ni değil aynı zamanda Prag ve Soçi bildirileriyle üstlendiği yükümlülüklerini de ağır şekilde ihlal ettiğine dair bir açıklama yaptı. https://www.armenpress.am/tur/news/1106551.html

7. Aliyev’in konuşması, toprak iddialarının ve Ermenistan’a yönelik saldırganlığa hazırlığın açık bir tezahürüdür… Ermenistan hükümeti, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in son açıklamalarına yanıt olarak, Azerbaycan’ı bir kez daha Ermenistan ve Dağlık Karabağ’a karşı yeni askeri saldırı planlamakla suçladı. https://massispost.com/2023/03/aliyevs-speech-is-clear-manifestation-of-territorial-claims-and-preparation-for-aggression-against-armenia-mfa/

8. ABD’ de Ermeni bayrağı çekme töreni… NJ ANC ve AYF – Arsen Şubesi yıllık Ermeni bayrağı çekme törenine ev sahipliği yapacak. 15 Nisan Cumartesi günü saat 14:00’te New Jersey Ermeni Ulusal Komitesi (ANC) ve Ermeni Gençlik Federasyonu-Ermenistan Gençlik Örgütü Ermeni Devrimci Federasyonu (AYF-YOARF) New Jersey “Arsen” Şubesi, Fort Lee Borough Hall’da yıllık Ermeni bayrağını çekme törenine ev sahipliği yapacak. Fort Lee Belediye Başkanı Mark J. Sokolich bir bildiri sunacak. Yıllık Ermeni bayrağını çekme töreni, Ermeni Devrimci Federasyonu (AYF-YOARF) tarafından <sözde> soykırımda hayatını kaybedenler anısına düzenleniyor. https://armenianweekly.com/2023/03/15/anc-of-nj-and-ayf-arsen-chapter-to-host-annual-armenian-flag-raising-ceremony/

9. Çin’in İran ve Suudi Arabistan irişimi Ermenistan’a fırsat sunuyor… Son günlerde Güney Kafkasya bölgesi ve ötesinde Ermenistan’ı önemli ölçüde etkileyebilecek oldukça ilginç gelişmeler yaşanıyor. Birkaç gün önce İran ve Suudi Arabistan, Pekin’in güçlü liderliği ve arabuluculuğu altında ilişkilerin kurulmasına ilişkin tarihi bir anlaşma imzaladı. Elbette bu, iki devlet arasındaki ilişkilerde hemen bir güven ortamının oluşacağı anlamına gelmiyor. Bununla birlikte, Çin arabuluculuğu her iki taraf için de kesinlikle belirli güvenlik ve diğer garantiler sağlayacaktır. Buna karşılık bu, İran’ın Güney Kafkasya’daki, özellikle Ermenistan’ın Sünik bölgesindeki çıkarlarına karşı Azerbaycan ve Türkiye’nin artan iştahı dikkate alındığında, İran’ın sınırlı kaynaklarını daha etkin bir şekilde dağıtması için bir fırsattır. https://mirrorspectator.com/2023/03/16/chinese-initiative-on-iran-and-saudi-arabia-presents-opportunity-to-armenia/
Posted in FEYM GRUBU ÇALIŞMALARI | Leave a comment

EY VATANDAŞ AKP’NİN KİMLE İTTİFAK YAPTIĞINI OKU; HÜDA-PAR’IN KİMLİK MANİFESTOSU * HÜDA PAR ile AKP hemen hemen aynı partidir.

Hizbullah

HÜDA PAR ile AKP hemen hemen aynı partidir.


AKP’nin 20 yıllık iktidarı döneminde bütün yaptıkları, HÜDA PAR’ın programının benzeridir. Kapatmalarına dair yasa bulunmasına karşın tarikatların desteklenip iktidar ortağı haline getirilmesi; Diyanet İşleri Başkanlığı’nın şeyhülislamlık haline getirilmesi; imam hatip okullarının “temel öğrenim okulları” haline getirilmesi, mezunlarının ilahiyat fakültesi mezunlarıyla birlikte devlet kadrolarına yerleştirilmesi; Kuran naslarının anayasa ve yasaların önüne geçirilmesi; kadınların ikinci sınıf yurttaş, sıradan “aile kadını” haline getirilmesi, İstanbul Sözleşmesi’nin iptal edilmesi, toplumun Araplaştırılması siyaseti ve benzeri İslamcı ve mürteci uygulamalar, vb…

Daha da önemli ve tehlikelisi şudur: AKP, HÜDA PAR’la ittifak yaparak onun aşağıdaki görüşlerini paylaştığını kabul ve ilan etmektedir:

HÜDA-PAR’IN KİMLİK MANİFESTOSU


“Türkiye Cumhuriyeti devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesin Türk olduğu nitelemesinden vazgeçilerek Kürtlerin varlığı anayasal olarak tanınmalı, Türkler ve Kürtler, ülkenin asli kurucu halkları olarak kabul edilmelidir.”
“Öncelikle bugüne kadar yapılan zulümlerden dolayı devlet adına özür dilenmeli ve mağdurlara tazminat ödenmelidir.”
“Mevcut merkezi ve yerel devlet organizasyon yapısının ıslahı ile beraber, mevcut yapının tabu olarak kabulünden vazgeçilerek olumlu ve olumsuz tüm yönleri ile eyalet sistemi, özerklik, federasyon gibi yönetim modelleri üzerinde serbestçe tartışılabilmelidir. Toplumun huzur, refah ve güveni için gerekli olduğunun toplumun çoğunluğu tarafından kabulü halinde bu modeller uygulanabilmelidir.”
“Kürtçe, Türkçe ile beraber ikinci resmi dil olarak kabul edilmeli, Kürtçe aynı zamanda eğitim dili olmalıdır. Yeterli talep olması halinde anadili farklı olan diğer vatandaşların da kendi dillerinde eğitim alabilmelerinin önü açılmalıdır.”
“İlköğretim öğrencilerine okutulan, ırkçılık kokan ‘Andımız’ ve benzeri metinler kaldırılmalıdır. Muhtelif yerlerde yazılan ‘Ne Mutlu Türküm Diyene’ gibi yazılar silinmeli, ‘Bir Türk dünyaya bedeldir’ şeklindeki ırkçı söylemlere son verilmelidir.”
“Zulüm ve ayrımcılık uygulamış olan tarihi şahsiyetlerin isimlerini taşıyan okul, kışla, cadde, sokak ve benzeri yerlerin isimleri derhal değiştirilmelidir.”
“Başta vatandaşlık tanımı olmak üzere, anayasa ve sistemin bütün resmi literatürüne hâkim olan Türklük esaslı dışlayıcı ve ayrımcı söylem terk edilmelidir.”
“Başta Şeyh Said olmak üzere Kürtlerin büyük bir saygı ile andıkları Kürt âlimlerine zulmedildiği resmen kabul edilmeli, yakınlarından ve bütün halktan özür dilenmelidir.”
“Başta vatandaşlık tanımı olmak üzere, anayasa ve sistemin bütün resmi literatürüne hâkim olan Türklük esaslı dışlayıcı ve ayrımcı söylem terk edilmelidir.”
“Medreseler iyileştirilmeli, asli fonksiyonlarına kavuşturulmalı ve medreselerde verilen icazetlere resmi statü tanınmalıdır.”
“İdari yetkilerin bir kısmının yerel yönetimlere devri ile beraber bölge halkının yönetime katılımı arttırılmalı, kendi bölgeleriyle ilgili alınacak kararlarda söz sahibi olmaları sağlanmalıdır. Bu şekilde hizmet verimliliği artacak, israfın önüne geçilecek ve oluşacak özerk yapı ile merkezi yönetimin vesayeti kırılacaktır.”

CUMHURİYET – Özdemir İnce – 19 Mart 2023 – https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/ozdemir-ince/huda-par-akpnin-fotografinin-arabidir-2062467
Posted in İrtica, ÖZDEMİR İNCE, Politika ve Gundem, RADİKAL İSLAM, SEÇİM - SEÇSİS, ŞERİAT - İRTİCA - KARANLIĞIN AYAK SESLERİ, SİYASAL İSLAM, TARİKAT VE CEMAATLAR, YOBAZLIK - GERİCİLİK | Leave a comment

“BEDELİ ÇANAKKALE’DE ÖDENMİŞTİR” * GALATASARAY LİSELİ MEHMED MUZAFFER

“BEDELİ ÇANAKKALE’DE ÖDENMİŞTİR”


Askerlik vazifesi yaparken vatan uğrunda şehadet mertebesine ermek veya gazi olmak her Türk için tabii bir şeydir. Ancak bu 45 şehit ve 150 gazinin durumu başkadır. Zira bunların istisnasız hepsi( 1909 ve 1914 Askeri Mükellefiyet Kanunu gereğince) askerlik vazifesinden ya muaf ya da maksureli( tecilli) tutulmuş gençlerdir. Bu iki kanun sultani mektepleri talebe ve mezunları askerlik vazifesinden “ maksureli” ettiği gibi , Balkan Harbi sırasında mer’i olan 1909 kanunu da üstelik bütün İstanbul halkını askerlik vazifesinden azade kılmaktadır.
Bu şehit ve gazilerin hepsi 17-22 yaşındayken ve bir kısmı henüz mektebin lise ve orta kısmında, bir kısmıysa mezun ve İstanbul Darülfünunu veya Avrupa üniversitelerinde tahsildeyken, birbirleriyle yarış edercesine askerlik şubelerine koşmuşlar ve gönüllü olarak askere yazılmışlardı. Hatta içlerinden Irak Cephesi’nde şehit düşen 646 Celal İbrahim seferberliğin ilanıyla beraber geceden gidip askerlik şubesinin kapısında sabahlamış ve “ 1 Numaralı Gönüllü” yazılmak şerefini elde emiştir.
Galatasaraylıların bu şüheda menkıbeleri arasında dünyada eşi bulunamayan bir tanesini ( Mehmet Muzaffer’in Destanını ) Gazeteci Ziyad Ebuzziya şöyle dile getiriyor:

Üç aylık bir talimden sonra Mehmet Muzaffer “zabit namzedi” olarak Çanakkale’de idi. ( Mart 1916) müttefik İngiliz ve Fransız kuvvetleri, Çanakkale’ de uğradıkları mağlubiyetlerden ve verdikleri yüzellibin zayiattan sonra Boğaz ’ı aşamayacaklarını anlamışlar , 1915’in son haftasıyla 1916’nın ilk haftasında bütün hatları tahliye edip çıkıp gitmişlerdi.
Galatasaray Lisesi öğrencisi iken gönüllü Çanakkale cephesine giden zabit (subay) adayı Mehmet Muzaffer Bey’in alayının otomobillerine lastik satın almak için bir gecede (1916 yılı baharı) yaptığı sahte 100 liranın ön yüzü. Paranın altında “bedeli Çanakkale’de altın olarak ödenecektir” yazılıdır. Teğmenliğe yükselen bu vatanseverimiz, 1917 yılında Gazze’de şehit düşmüştür.
Muzaffer Çanakkale’ye vardığında harp durmuştu. Zaman zaman İmroz ve Bozcaada’da üslenmiş düşman gemileri ve uçakları bombardımanda bulunuyorlarsa da 1915 Nisan ’ın da Aralık sonuna kadar sekiz ay süren kanlı boğuşmalarla kıyasla bu bombardımanlar “ hiç mesabesindeydi.” Çanakkale’de ki birliklerin büyük bir kısmı Kafkas, Irak, ve Filistin cephelerine sevk edeceklerdi. Hazırlanma ve noksanlarına ikmal emri aldılar.
Muzaffer birliğinin alay karargahında görevliydi. Alay ’ın kamyon ve otomobil lastiği ile diğer bir takım malzemeye ihtiyacı vardı. Bunlar ise ancak İstanbul’dan sağlanabilirdi. O devirlerde bu gibi basit mübayalar için arttırma yapmak ilanlarda bulunmak ne adetti, ne de bunları kaybedilecek vakit vardı. Her şey “itimat” ile yürürdü. Muzaffer açıkgözlü ve becerikli İstanbul çocuğu olduğundan Karargah, gerekli malzemenin temin ve mübayaasına onu memur etti. İcabeden paranın kendisine itası içinde Erkan-ı Harbiye Riyaseti’ne hitaben yazılı bir tezkereyi eline verdiler.
O yıllarda İstanbul’da otomobil ve kamyon nadir rastlanan vasıtalardı. Bunların lastikleri de yok denecek kadar azdı ve karaborsaydı. Muzaffer aradı,uğraştı,nihayet Karaköy’ de bir Yahudi de istediklerini buldu. Fiyatlar pek fahişti , ama yapacak başka bir şey yoktu. Anlaşmaya vardı. Lazım gelen parayı almak üzere Erkan-ı Harbiye’ye gitti. Elindeki tezkereyi tediye merciine havale ettiler.
Muzaffer az sonra yaşlı bir kaymakam Yarbay ’ın huzurundadır. Kaymakam uzatılan tezkereyi okudu. Karşısında hazırol da duran ihtiyat zabitine baktı. İsteyeceği paranın miktarını sormadan ,”Ne alınacak” dedi. “ Oto kamyon lastiği” cevabını verilince bir an durdu. Sonra Muzaffer’e dik dik baktı :
“ bana bak oğlum! Ben askerin ayağına postal sırtına kaput alacak parayı bulamıyorum. Sen otomobil lastiğinden bahsediyorsun. Haydi yürü git ,insanı günaha sokma para mara yok!…
Muzaffer selamı çaktı dışarı çıktı. Harbiye Nezareti’nin ( bugünkü hukuk fakültesi binası) bahçesinden dışarıya ağır ağır yürürken ne yapacağını düşünüyordu. Malzemelere Alay ’ın ihtiyacı vardı. Elindeki( Almanların verdiği) iki Mercedes-Benz kamyon ve iki binek arabası lastiksizdi. Diğer malzemelerde mutlaka lazımdı. Kendisi bulur alır diye görevlendirilmişti. Malzemeyi bulmuştu fakat para yoktu. Eli boş dönemezdi ,bir çaresini bulmak lazımdı…
Muzaffer bunları düşüne düşüne Beyazıt Meydanı’na vardı birden durdu. Kendi kendine gülmüştü aradığı çareyi bulmuştu.
Doğru tüccar Yahudi’ nin yanına gitti:
“ Paranın tediye muamelesi akşamüstü bitecek, ezandan sonra gelip malları alamam . Gece kaldıracak yerim yok. Yarın öğleden evvel vapur Çanakkale’ye kalkıyor, yetiştirmem lazım. Onun için sabah ezanında geleceğim malları mutlaka hazır edin…”
Tüccar “peki” dedi. Muzaffer tam ayrılırken ilave etti.
“Altın para vermiyorlar kağıt para verecekler”
Yahudi yine “peki” dedi. Ertesi sabah Muzaffer Merkez Kumandanlığından sağladığı araba ve neferlerle ezan vakti Yahudi’nin kapısındaydı. Ortalık henüz ışıyordu. Tüccar malları hazırlamıştı. Hava gazı fenerinin yarım yamalık aydınlattığı loşlukta mallar arabaya yüklendi. Muzaffer bir yüzlük kaime ( yüz liralık kağıt para) verdi. Araba dörtnal Sirkeci ’ye yollandı. Malzeme şat’a oradan dubada bağlı gemiye aktarıldı. Az sonra da gemi Çanakkale yolunu tutmuştu.

Sahte yüzlük kaime
Üç gün sonra Yahudi elindeki yüzlük kaimeyi bozdurmak üzere Osmanlı Bankası’na gitti. Bozmadılar zira elindeki para sahte idi.
Muzaffer, evrak-ı nakdiyelerin basımında kullanılan kağıdın aynını Karaköy kırtasiyecilerinden tedarik etmiş bütün gece oturmuş çini mürekkebi ve boya ile gerçeğinden bir bakışta ayırt edilemeyecek nefasette taklit bir para yapmıştı. Tüccara verdiği  para buydu. O devrin hakiki paralarının üzerindeki yazılar arsında bir de şu ibare bulunuyordu: “ Bedeli Dersaadet’te altın olarak tesviye olunacaktır.”Muzaffer yaptığı taklit paradaki bu ibareyi değiştirerek şöyle yazmıştı:
“ Bedeli Çanakkale ‘de altın olarak tesviye olunacaktır.”
Onun burada altın dediği Çanakkale’de Mehmetçiğin akıttığı, altından daha kıymetli kanı idi.
Sahte paraya gelince…
Yahudi tüccar bunu mesele yapmadı. Yapmak mı istemedi, yapmaktan mı çekindi bilinemez. Ancak olay bütün İstanbul’da yayıldı. Dünyada emsali olmayan ve olmayacak olan bu hadise Şehzade Halim Efendi ’nin kulağına kadar gitti. Şehzade hemen lalasını göndererek Yahudi tüccarı buldurdu. Yüzlük taklit evrak-ı nakdiyeyi bedelini altın olarak ödeyip aldı. Çok zarif sedef kakmalı, içi kadifeli bir mücevher çekmecesine yerleştirip, İstanbul polis okulundaki emniyet müzesine hediye etti. Bu emsalsiz parça müzede şeref mevkiinde muhafaza olundu.
Mehmed Muzaffer, daha sonra Sina cephesine gönderildi. Nisan 1917deki 1. Gazze muharebelerinde yaralandı. Mülâzımlığa (üsteğmenliğe) terfi etti. İyileştikten sonra tekrar birliğine döndü. 6 Aralık 1917’de Gazze’ye giren İngilizlerle yapılan sokak müsademelerinde şehid düştü.
19 yaşında, sanat erbabı olmayan, grafikerlikten anlamayan bir gencin, fotokopi, kompütür, yazıcı bulunmayan ve fotoğrafın yaygın olmadığı bir devirde bir gecede böyle bir ‘eser’ meydana getirmesi şaşılacak bir şeydir. Demek ki Osmanlı liselerinde okuyan çocuklar, yüksek bir şuur yanında, belli meziyetler de kazanmaktadır. Cihan Harbi, işte bu tahsilli nesli tırpan gibi biçmiştir.
Posted in GEÇMİŞİN İÇİNDEN, SAVAŞLAR-ÇATIŞMALAR, TARİHE - AYDINLANMAYA - CUMHURİYETE NOT DÜŞENLER | Leave a comment

18 Mart zaferinin 108. yıldönümü

18 Mart zaferinin 108. yıldönümü


Çanakkale Savaşlarını iki ayrı olayla anımsamak gerekir. Bunlardan ilki, 19 Şubat-18 Mart 1915 tarihlerinde cereyan eden Çanakkale Deniz Savaşları; ikincisi de Mustafa Kemal’in ismini bir efsane olarak tarihe yazdırdığı 25 Nisan 1915’te başlayan Çanakkale Kara Savaşlarıdır. Biz burada Çanakkale Deniz Savaşlarını özetlemeye çalışacağız.
Müttefik Donanma Komutanı Amiral Carden, Çanakkale Boğazı’na taarruz için 19 Şubat 1915 gününü seçmişti. Ancak 19 Şubat taarruzunda, müttefik donanma hedefine ulaşamamış ve Osmanlı tabyaları tahrip edilememişti. Bu harekâttaki başarısızlığı nedeniyle 16 Mart’ta görevinden ayrılan Carden’in yerine, İngiliz Amiral de Robeck getirildi.
ER SEYİT
İngiliz Savaş Konseyi’nde, Çanakkale Boğazı’nı geçmek üzere son ve kesin taarruzun 18 Mart günü yapılması kararlaştırılmıştı. İngiliz-Fransız filosu, 18 Mart şafağında Amiral de Robeck’in emrinde üç grup halinde Çanakkale Boğazı’na yaklaşmaya başladı. Birinci grupta İngiliz gemileri Queen Elizabeth, Inflexible, Agamemnon, Lord Nelson; ikinci grupta Fransız gemileri Suffren, Bouvet, Charlemagne, Goulois ile İngiliz gemileri Triumph ve Prince George; üçüncü grupta ise yine İngiliz gemileri Ocean, Vengeance, Albion, Cornwallis, Irresistible, Conopus, Swiftsure ve Majestic yer almaktaydı.
Çanakkale Boğazı Müstahkem Mevki Komutanı Cevat (Çobanlı) Paşa, 18 Mart sabahı karargâhtan ayrılıp Kirte’deki birlikleri teftişe gitmiş ve ancak saat 16.30’da karargâha dönebilmişti. Bu nedenle, 18 Mart Boğaz Muharebesi’ni Kurmay Binbaşı Selahattin Adil Bey yönetti.
Rumeli Merkez Grubu (Mecidiye, Hamidiye, Namazgâh tabyaları), yoğun bir ateş altındaydı. Mecidiye tabyasında iki ağır uzun menzilli top vardı. Bunlara ağır mermileri taşıyan dar demiryolları ile vagonlar tahrip olmuştu. Bu toplara ağır mermileri taşımak büyük bir sorundu. Cephanecilerin cephanelikten kaldıraçla çıkardıkları 275 kiloluk bir mermi, cephaneliğin kapısında kaldıracın askısında öylece duruyordu. Er Seyit, cephaneliğe yaklaştı ve cephanecilere asılı mermiyi sırtına vermelerini söyledi. Dev merminin sırtına yüklendiği Seyit, olağanüstü bir çabayla bunu kaldırmış ve can havliyle yürümüştü. Sırayla aynı ağırlıktaki iki mermiyi daha sırtlayan Seyit, mermileri topun asansörüne yetiştirmeyi başarmıştı…

İngiliz gemisi Irresistible’ın batışı
‘ÇANAKKALE GEÇİLMEZ’
18 Mart muharebesi sonucunda, İngiliz-Fransız filosu büyük kayıplara uğramıştı. Amiral de Robeck geri çekilme kararı aldı. 18 Mart günü mevcudunun üçte birini yitiren Müttefik Filo Boğaz’ı terk ederken, Osmanlı topçusu zaferini ilan ediyordu.
O günkü koşullarda en modern zırhlıları ile bol cephaneli ağır toplarına sahip olan İngilizler ile Fransızlar, savaş güçlerinin üçte birini yitirmiş; Osmanlı topçularıysa sınırlı cephaneye sahip olmakla birlikte, müttefik filonun cehennem ateşi karşısında kahramanca direnmesini bilmişti.
Nusrat isimli Osmanlı gemisinin 8 Mart 1915 sabahı düşman denetimi altındaki Erenköy Koyu’na döşediği mayın hatları, Çanakkale Deniz Savaşlarının kazanılmasında çok önemli bir rol oynamıştı. Çanakkale Deniz Savaşlarındaki konumunu Mustafa Kemal, “Benim bu hareketle alakam dolayısıyladır” şeklinde değerlendirmekteydi. Çanakkale Deniz Savaşlarında kazanılan başarıyla “Çanakkale Geçilmez!” sözü gerçekleşmişti!

CUMHURİYET – Doç. Dr. Hüner TUNCER – 18 Mart 2023 – https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/olaylar-ve-gorusler/18-mart-zaferinin-108-yildonumu-doc-dr-huner-tuncer-2062208
Posted in ATATURK, DEVRİM VE KARŞI DEVRİMLER, SAVAŞLAR-ÇATIŞMALAR, Tarih, TARİHE - AYDINLANMAYA - CUMHURİYETE NOT DÜŞENLER | Leave a comment

HAYATIN İÇİNDEN * Ah bu şarkıların gözü kör olsun * Müzik nasıl oluyor da anıları canlandırıyor? Hangi hastalıkların tedavisinde kullanılıyor?

Ah bu şarkıların gözü kör olsun | Müzik nasıl oluyor da anıları canlandırıyor Hangi hastalıkların tedavisinde kullanılıyor

Ah bu şarkıların gözü kör olsun.
Müzik nasıl oluyor da anıları canlandırıyor?
Hangi hastalıkların tedavisinde kullanılıyor?


Herkesin başına gelmiştir; dinlediğiniz bir şarkı sizi bir anda yıllar öncesine götürür, eski hatıralar bir bıçak gibi aklınıza saplanır. Tıpkı “Çoktan unuturdum beni seni çoktan, ah bu şarkıların gözü kör olsun…” şarkısında dendiği gibi…
Peki bunun nedeni ne? Müzik ve hafıza ilişkisi neden bu kadar güçlü? Müziği oluşturan sesler beynimizde nasıl bir işlemden geçiyor? Bu durum sağlığımız açısından ne anlama geliyor? Uzmanlarla mercek altına aldık.
Müzik, kişiyi ruhsal olarak güçlü kılmanın dışında fiziksel ve zihinsel hastalıkların tedavisinde de kullanılıyor. Beyin araştırmacıları müziğin anıları çağrıştırma etkisi üzerine uzun yıllardır çalışmalar yürütüyor.
ABD’nin Boston şehrinde Gazi İşleri Bakanlığı’na bağlı bir hastanede bilişsel ve davranışsal nöroloji uzmanı olan Andrew Budson, Washington Post’a yaptığı açıklamada “Müzik hafızadaki unutulmuş kapıları açıyor” dedi ve ekledi:
“Müzik sizi geçmişe götürebilir ve beyninizi ateşleyip harekete geçiren bir elektrik çarpması etkisi yaratabilir. Herkes memleketini ziyaret ettiğinde ya da lisesine ve üniversitesine gittiğinde anılarının yoğunlaştığını hisseder. Müzik de tek başına aynı şeyi yapabilir. Tüm bu anıları geri getirmeyi sağlayan işitsel ve duygusal bir ortam sağlar.”
‘MÜZİK ANILARI CANLANDIRMADA DİĞER DUYULARDAN DAHA ETKİLİ’
Bunun oldukça yaygın bir deneyim olduğunu söyleyen Uzman Psikolog Ayşe Begüm Teke, “Müziğin anıları canlandırmada ve hatırlatmada diğer duyulara göre daha güçlü olduğuna ilişkin pek çok araştırma bulunuyor. Müziği duyduğumuzda beynimiz anıları tetikliyor ve duygusal bağlantıları kuvvetlendirebiliyor” dedi.
Teke, “Örneğin bir şarkıyı duyduğumuzda, o şarkıyla ilgili hatırladığımız anıları, duyguları ve hatta kokuları canlandırabiliriz. Bu nedenle, müzik terapisi gibi alanlarda, müzik kullanılarak hatırlatma ve duygusal iyileştirme amaçlanıyor. Bununla birlikte, müziğin kişileri farklı şekillerde etkilediğini ve bazı insanların müziğe daha az duyarlı olduğunu unutmamak gerekir. Ancak genel olarak müzik, bellek ve duygusal bağlantılar açısından güçlü bir araçtır” ifadelerini kullandı.
Müzik, koku ve tattan daha etkili olabilir. Nedeni birçok farklı beyin bölgesini aynı anda aktive edebilmesidir. Ayrıca koku ve tat, yaş ile ilk dejenere olan sinir ağlarıdır. Bu nedenle ileri yaşlarda bu duyular yeterince iyi algılanamayabilir.
Nöroloji Uzmanı Dr. Aslı Şentürk
‘MÜZİK KİMLİĞİMİZ HALİNE GELİYOR’
Missouri Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Müzik Bilimi ve Estetiği Laboratuvarı’nda baş araştırmacı olarak görev alan Amy Belfi de Washington Post’a “Müzik beynin farklı bölümlerini harekete geçiriyor. ‘Hayatımızın müziği’ gibi kimliğimizin bir parçası haline geliyor. Bu da anıları canlandırmada ya da geri getirmede neden bu kadar etkili olduğunu açıklıyor” diye konuştu.
Peki müzik, beyinde hangi bölümleri harekete geçiriyor? Nasıl bir işlemden geçerek ‘kimliğimiz’ haline geliyor?
Ayşe Begüm Teke, “Müzik dinleme sırasında, ilk olarak işitme korteksi olarak adlandırılan beyin bölgesi aktive oluyor. Bu bölge, müzik notalarını, ritimleri ve armonileri işliyor. Ayrıca, müzik dinleme sırasında, beynimizdeki ödül merkezleri olarak bilinen bölgeler de aktive oluyor. Böylelikle müzik dinlerken keyif almamız sağlanıyor” dedi.
Teke, müzik dinlediğimizde beynimizdeki hipokampus adı verilen bölgenin de aktive olduğuna vurgu yaparak, “Bu bölge, müziği hafızaya alır ve daha sonra hatırlamamıza yardımcı olur. Ayrıca müzik dinlemek, beynin sol tarafındaki dil merkezini de aktive edebilir. Bu bölge, sözlü müzikal bilgiyi işler ve şarkıdaki sözleri anlamamıza yardımcı olur” ifadelerini kullandı.
‘BEYNİN HER İKİ YARIM KÜRESİNİ DE HAREKETE GEÇİRİYOR’
Klinik Psikolog Zozan Başçı, son zamanlarda yapılan çalışmalarda müziğin, beynin her iki yarım küresini de harekete geçirdiğinin saptandığına dikkat çekerek, “Müziğin bir araç olarak erişimini genişletmesi bakımından benzersiz bir durum bu. Kulağa tuhaf gelecek ama yemek yerken ya da cinsel ilişki esnasında aldığınız zevkin aynısını bir şarkının sözlerinde ve ritminde de hissedebilirsiniz” dedi. Başçı, bu durumu şu şekilde detaylandırdı:
— Müziğin perdesi, ritmi, ölçüsü ve tınısı, prefrontal korteksten (insanı diğer canlılardan ayıran işlevlerin kontrol edildiği en önemli alan) hipokampus ve parietal loba (yön belirleme, tatları algılama, acı ve dokunma hisleri gibi işlevlerinden sorumlu bölüm) kadar beynin birçok farklı bölümünde işlenir. Ritim ve perde esas olarak sol beyin yarım küre işlevleriyken, tını ve melodi genellikle sağ yarım kürede işlenir. Ancak bir bütün halinde müzik, her iki yarım kürede de işlenir.
— Siz müziği duydukça, işitsel korteksin içinden dışına kadar pek çok farklı türde şey gerçekleşir. İşitsel korteksin diğer bölümleri tını, melodi ve ritim gibi daha karmaşık öğeleri işler. Bir şarkıyı söylemek veya kafanızda bir melodiyi hayal etmek, aslında o melodiyi duymuyor olsanız bile işitsel korteksi tetikler. Tüm bu bileşenler de size iyi veya kötü anıları çağrıştırır.
“Müzik yaparken de süreç çok ilginçtir. Beynimizin farklı bölgeleri harekete geçer. Örneğin müzik aleti çalarken, motor korteks olarak adlandırılan beyin bölgesi aktive olur. Bu bölge, müzik aletini çalmak için gereken motor hareketlerini kontrol eder. Bir de müzik yaparken, beyindeki işitme korteksi aktive olur. Bu bölge, çalınan notaları işler ve çalınan müziğin nasıl duyulduğunu kontrol eder.”
Uzman Psikolog Ayşe Begüm Teke
‘MÜZİK, HAFIZA BOZUKLUKLARI VE DEMANS HASTALIĞINA İYİ GELİYOR’
Bilim insanları müziğin, hafıza bozuklukları ve demans gibi hastalıkların tedavisinde etkili olabileceğinin altını çiziyor. Hatta uzmanlar, demans hastalarında ajitasyonu hafifletebilen müziğin, sakinleştirici ilaçlara alternatif olarak ya da hastaların evde yaşamaya devam etmelerini sağlamada rolü olduğunu düşünüyor.
Toronto Metropolitan Üniversitesi’nden psikoloji profesörü Frank Russo, “Bu kesinlikle mümkün… İyi tasarlanmış ve kişinin de seveceği bir çalma listesi demans hastalarında olumlu sonuçlar veriyor” diye konuştu.
Ayşe Begüm Teke de müziğin, demans ve diğer hafıza bozukluklarının tedavisindeki potansiyel faydalarına yönelik ilginin arttığını vurguladı ve “Araştırmalar, müziğin bu hastalıklara sahip kişilerde hafıza, bilişsel işlevler ve genel refah açısından olumlu etkileri olduğunu gösteriyor” dedi.
Teke, “Bu nedenle Müzik terapisi, hastalığın ilerlemesini yavaşlatmanın yanı sıra kişinin hafızasını ve bilişsel işlevlerini korumaya yardımcı oluyor. Demans veya Alzheimer gibi hastalıkların neden olduğu davranışsal ve duygusal sorunların hafifletilmesine de katkı sağlıyor” ifadelerini kullandı.

ALZHEIMER HASTALARI NASIL OLUYOR DA ŞARKILARI UNUTMUYOR?
Alzheimer hastalığının ileri aşamalarında kişiler, ailelerini, sevdiklerini, yaşadıkları şehirleri bile unutabiliyor. Fakat bu aşamada dahi sevdikleri şarkıları ezbere söyleyebilen Alzheimer’lılar var. Bu nasıl oluyor?
Bu soruma Zozan Başçı “Bu oldukça ilginç bir olgu. Bu durumu açıklayabilmek için önce hafıza türlerini bilmek gerek. Uzun süreli hafıza, örtük bellek ve açık bellek olmak üzere ikiye türe ayrılıyor” cevabını verdi ve ekledi:
— Açık bellek, ders kitabı öğrenimi veya deneyimsel anılar gibi bilinçli olarak farkındalığa getirilmesi gereken şeyleri içerir. Örtük bellek ise bizim bilinçsiz ve otomatik anılarımızdır. Örneğin, bir müzik aleti çalmak veya bisiklete binmek gibi… Açık bellek, hatırlama olmadığında kaybolurken, örtük bellek daha kalıcıdır. Daha fazla uygulama yapılmasa bile ömür boyu sürebilir.
— Açık bellek beynin hipokampus bölgesinden kaynaklanır ve bunama baş gösterdiğinde ‘ilk giden’ bölgedir. Yani Alzheimer her şeyden önce hipokampusa saldırıyor.Bu da örtük belleğin Alzheimer hastalarının şarkı sözlerini hatırlamasını ve performans göstermesini nasıl sağladığını açıklıyor. Şarkı söyleme veya müzik yapma becerisi örtük bellekte gerçekleşir. Kasten ne yaptığınızı düşünmek zorunda olmadığınız anlamına gelir.
— Alzheimer hastaları sevdiği müziği kapattıktan sonra bile iyilik etkisi 10 dakika kadar sürüyor.
Ah bu şarkıların gözü kör olsun | Müzik nasıl oluyor da anıları canlandırıyor Hangi hastalıkların tedavisinde kullanılıyor
‘MÜZİK; KAYGI, STRES VE DEPRESYONA İYİ GELİYOR’
Yapılan araştırmalar müziğin; stresi, kaygıyı, depresyonu ve kronik fiziksel ağrıyı azaltabileceğini gösteriyor. Bu noktada müzik nasıl bir iyileştirici rol oynuyor?
Zozan Başçı, müziğin bu yönüyle ilgili ABD’de yapılan araştırmaya dikkat çekerek, şu önemli bilgileri paylaştı:
— California’da bir bakımevinde yaşamlarının sonuna gelen hastalarla yürütülen araştırma, yatıştırıcı enstrümantal parçalar dinletilen kişilerde, hiç müzik dinletilmeyen kişilere kıyasla ağrı şiddeti derecelerinde azalma olduğunu gösterdi. Yani sakinleştirici müzik dinlemek, insanların rahatlamasına, stresten arınmasına ve şimdiki ana odaklanmasına yardımcı oluyor.
— Canlandırıcı şarkılar dinlemek ve şarkılara eşlik etmek duygularımızı, mutluluk veya üzüntü seviyelerimizi artırarak ruh halimizi yükseltmeye yardımcı olabilir. Araştırmalar ayrıca hareketli müzik türlerinin yeni becerileri normalden daha hızlı öğrenmeye yardımcı olarak bilişsel işlevi iyileştirebileceğini de ileri sürüyor.

Fotoğraflar: iStock
HÜRRİYET – İsmail Sarı – Mart 18, 2023 – https://www.hurriyet.com.tr/kelebek/saglik/ah-bu-sarkilarin-gozu-kor-olsun-muzik-nasil-oluyor-da-anilari-canlandiriyor-hangi-hastaliklarin-tedavisinde-kullaniliyor-42232500
Posted in HAYATIN İÇİNDEN, MUZİK KUTUSU | Leave a comment

ÇANAKKALE SAVAŞINDAN * ÂLİCENAB*  TÜRKLER

ÂLİCENAB*  TÜRKLER


Ruşen Eşref ( Ünaydın), Karagah-ı Umumi Muhafız Piyade Bölüğü Kumandanı Mülazım-ı
Evvel Ruhi ile gerçekleştirdiği mülakatında Mehmetçiğin ağzından şu hatırayı kaydeder:

Bizim mıntıka kumandanı Süvari Kaymakamı Mahmut Bey tayyarelere pek kızar efendim. Daima ateş ettirir onlara ; katiyyen üzerimize sokmaz onun zaten tabiatı böyledir. Bir tayyare geldi miydi, haydi bütün bataryaya ateş ettirir.
Evet efendim; tayyare düştü. Hava hafif sisli olduğu için tabii gemiler bu sükutu( düşüşü) görmüyorlardı. Tayyareciler kendilerini denize attılar. Kendi gemilerini istikametine yüzmeye başladı. Bunu gören bataryamız düşmanın kendi gemilerine iltihak etmemesi için efendim ,ateş etti ki tayyareciler geriye dönsünler. O vakit gemilerde tayyarenin burada düştüğünü anladılar. Onlar da ateş açtılar. Tayyare tahrip edildi. O vakit de bizim hiç olmazsa bir esire fevkalade ihtiyacımız vardı. Çünkü düşmanın o dakikadaki vaziyetini anlamak istiyorduk. Zira düşman Anafartalar’dan çektiği askeri Seddülbahir’e ihraç yapmak istiyor gibi göstertiyordu. Yani açıkçası bunu blöf olarak yapıyordu. Ve gemiler de ( eliyle işaret ederek) bakın işte böyle daima Seddülbahir etrafında bir kavis şeklinde duruyordu.
Mıntıka kumandamız Kaymakam Mahmut Bey bu tayyarecinin neye mal olursa olsun mutlaka kurtarılmasını istiyordu. Tayyareciler en nihayet bir buçuk kilometre kadar sahile yakın geldiler. Tabii sahil mayın döşeli olduğundan kimse giremiyordu.
Düşmanın vaziyetini öğrenmeye şiddetle ihtiyaç vardı. Bu sırada bir düşman tayyaresi düşürülmüş ancak bizimkiler başka taraftan o tarafa hala ateş etmekte idiler. Düşman tayyarecileri hem mayınlı hem de ateş altında ölüm kalım mücadelesi vermekte idiler.
Bu noktada teessüratımı söylüyorum: o iki adam bağırıyordu. Yani ölüyorlardı artık. Ve sahilden hala imdat umuyorlardı. Tabii bir kumandan emir verdiği vakit süngü üzerine top üzerine gidip ölmek vazifemizdir. İşte o vakit mıntıka kumandanı Kaymakam Mahmut Bey ” Kim girer?” diye bir sual sordu. Bu İngilizlere sırf acıdığım için düşman olsalar da onları kurtarmak bana bir vazife-i vicdaniye oldu. Yüzmek de bilirim.
– Nerelisiniz efendim?
– Çanakkale’liyim. Bir an evvel girmek için telaşımdan fanilayı da çıkarmamışım. bir fanila bir iç donu kalmıştı. Daldım. O zaman arkadaşım Mülazım Kaşif’de : “Ben de girerim ” diye bendenize refakat etti. O çocuk aynı zamanda sınıf arkadaşımdır. Şimdi Rusya’da esir zavallı. Beraber girdik. Muttasıl düşman topları ateş ediyor. Monitörler, karşımızdan eksilmiyor. Tayyareler tepemizde dönüyordu.
Fakat biz tabii pek alçağa düşüyorduk. Sular da biraz dalgalıydı. Ne bizimkilerin nede onların makas atışları bizi kıstıramıyordu. Gülleler hep ötemize berimize düşüyordu. Bize hiç ziyan vermiyordu.
Maateessüf o tayyarecilerden birisi boğuldu. Çünkü bizde takat kalmamıştı. Ötekini kurtardık beyim. Mıntıka kumandanı Mahmut Bey kendisini aldı. Mıntıkasına götürdü. Orada İngilizce mesaj yapıldı. Güzel baktılar sonra Beşinci Orduya teslim edildi.
Giderken İngiliz mıntıka kumandanı Mahmut Bey ‘e demiş ki:
“Türkleri şöyle cesurdurlar, böyle alicenaptırlar diye kitaplarda okurdum. Bu defada cephede gördüm. Fakat böyle şiddetli bir ateşe karşı bu derece fedakarlıklarını bilemezdim. Bu derecesini bir İngiliz bile yapamaz.”

* Âlîcenab olma, yüksek ruhluluk, cömertlik, iyilik severlik, hayır severlik

http://www.canakkale.gen.tr/menkibeler/menkibeler.html
Posted in EDEBİYAT - ANI - ÖYKÜ - ŞİİR, HAYATIN İÇİNDEN, SAVAŞLAR-ÇATIŞMALAR | Leave a comment