Yasal Uyarı
Bu BLOG içinde yer alan yazı ve görseller kişisel kullanım ve/veya bilgi paylaşma amacı ile sınırlıdır, hiç bir ticari amacı yoktur.
Bu BLOG içindeki yazı ve görselleri paylaşırken kaynak göstermeniz rica olunur.
The contents of this BLOG are limited to personal use and/or information sharing, and there is NO COMMERCIAL purpose.
Arama
Takvim
-
Yeni Yazılar
- İSLAM DEVLETİNDE KADIN OLMAK * Taliban, kadını hayattan yasakladı * Yeni konutlarda kadınların kullandığı alanlara bakan yerlere pencere yapılmayacağını, olanın da kapatılacağını açıkladı. Kadınları mutfakta görmek müstehcen eylemlere yol açabilirmiş. İnşaatlar ona göre yapılmalıymış.
- ABD DIŞİŞLERİ BAKANINDAN TÜRKİYE’Yİ AŞAĞILAMA AÇIKLAMASI…
- Trump dostları ve Filistin
- AFORİZMALAR
- DÜNYA SOYKIRIM TARİHİ * Soykırım ve Kızılderililerin Acı Dolu Direnişi
Arşivler
Kategoriler
Who's Online
100 visitors online now22 guests, 78 bots, 0 membersSeçenekler
YALAN RÜZGARI DİNERKEN * Çanakkale Savaşı’nı Mustafa Kemal değil gökten inen melekler kazanmıştı. Ulusal Kurtuluş Savaşı kazanılmasa daha iyi olurdu, İngiliz kuklası da olsa, tahtı uğruna yurdunu feda eden padişahımız efendimiz başımızda kalmalıydı.
Posted in Politika ve Gundem
Leave a comment
Kılıçdaroğlu birleşe birleşe kazanırken, Erdoğan küçülerek kaybediyor!
Prof. Dr. Savaş Genç
Posted in Politika ve Gundem, SEÇİM - SEÇSİS, VİDEOLAR
Leave a comment
EMPERYALİZM VE ORTADOĞU * ABD IRAK’A NASIL BİR DEMOKRASİ GETİRDİ * Yalanla başlayan emperyalist yıkım * Bombalar çare olmadı, olmayacak
Yalanla başlayan emperyalist yıkım
Irak’ın ABD’nin oluşturduğu koalisyon tarafından işgali üzerinden tam 20 yıl geçti. İşgal, ABD’nin savunduğu şekilde bölgeye demokrasi getirmediği gibi Irak’ı yıllar sürecek ve bugün hâlâ daha çözülememiş sorunların kucağına attı.
Fotoğraflar: DepoPhotos, AA
Çevrim ÇEVİREN
ABD eski Başkan Yardımcısı Dick Cheney, kameraların karşısında, “Irak halkı açısından içeride durumlar o kadar kötüye gitmiş ki, açıkçası, ‘kurtarıcı’ olarak karşılanacağız diye düşünüyorum” diye açıklama yaptığında tarihler 16 Mart 2003’ü gösteriyordu. Bu açıklamanın ardından, 20 Mart 2003’te Amerika Birleşik Devletleri ve Birleşik Krallık öncülüğünde oluşturulan Çokuluslu Koalisyon Kuvvetleri, sonraki yıllarda büyük bir yıkım, ölüm, ekonomik kayıp, göç ve drama yol açacak olan askeri bir harekâtla Irak’a girdi. Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’in kitle imha silahları ürettiği yönündeki, daha sonra doğru olmadığı resmi ağızlardan açıklanan, iddiaya gerekçe gösterilen işgal, ABD’nin savunduğu şekilde bölgeye demokrasi getirmediği gibi Irak’ı yıllar sürecek ve bugün hâlâ daha çözülememiş sorunların kucağına attı. Dönemin ABD Başkan Yardımcısı Cheney’in öngörüsü de, gerçek çıkmadı, savaşın yarattığı kaosla yüzleşen çoğu Iraklı, ABD’yi “kurtarıcı” değil, “saldırgan işgalciler” olarak tarihe not etti.
ABD Başkanı George Bush, yıllar sonra yaptığı açıklamada, kendilerine gelen istihbaratın doğru olmadığını itiraf ederek, “yanlış” savaşın karar vericisi olarak sorumluluğu üstlendi. Ülkesini ABD’nin ardından savaşa sürükleyen İngiltere’nin eski Başbakanı Tony Blair de, 2016’da yaptığı bir konuşmada, “Irak istilasına katılmanın 10 yıllık başbakanlığında aldığı en zor karar olduğunu” belirterek, “Bu karar nedeniyle bugün bütün sorumluluğu, herhangi bir istisna veya mazeret olmaksızın kabul ediyorum” dedi.
KİM KAZANDI?
7 yıldan fazla süren savaşın bir kazananı olmadı. En büyük kaybı ise Irak halkı ve ABD yaşadı. Savaşta, tahminlere göre, 300 binden fazla kişi hayatını kaybetti. Irak Body Count’a göre, ölü sayısı 461. Domino etkisi yaratan işgal, 2013-2017 yılları arasındaki, 155 bin sivilin öldüğü Irak İç Savaşı’nın da tetikleyicisi oldu. Savaşın en yoğun döneminde 6 milyon insan ülke içinde göç etmek zorunda kaldı. Savaşın bittikten sonra da devam eden ekonomik ve siyasi etkileri yüzünden toplamda 9,2 milyon insan iç ve dış göçe maruz kaldı. Bunun yanı sıra savaş, bitiminden kısa bir süre sonra dünyanın başına IŞİD belasını sardı.
SAVAŞ NEDEN YAŞANDI?
ABD, klişe olduğu üzere, ‘kilometrelerce öteden’, kendi askerlerini de riske atarak gerçekten “demokrasi” kaygısıyla mı bu yıkımı başlattı? Zira verilere göre, ABD de 4 bin 400 askerini bu savaşa kurban verdi. Savaş için 1 trilyon dolardan fazla para harcadı.
Irak Savaşı, 2001’de El Kaide tarafından düzenlenen ve 9/11 olarak anılan saldırıların misillemesi olarak ABD’nin başlattığı “terörizme karşı savaşın” bir sonucu olarak da görülebilir elbette. Saldırıların ardından kırılgan hale gelen gücünü dünya nezdinde tekrar güçlü gösterme çabası olarak da. Ya da Batı ülkelerinin, Sovyetler’in yıkılışı, dünyanın iki kutuplu bir düzenden çıkmasının ardından gelen Kuveyt işgalini izleyen “yeni dünya düzeni” teorilerinin bir uzantısı… Ancak birçok uzmana göre, sadece ABD’nin değil, diğer batı ülkelerinin Orta Doğu’daki asıl motivasyonu, bölgedeki zengin petrol kanyaklarını elinde tutma kaygısı.
Irak, halihazırda petrol rezervleri açısından dünyada 4’üncü sırada yer alıyor. Kimilerine göre, ABD’nin, 2021’de Irak misyonunu resmi olarak sonlandırıp askerlerini geri çekerken, geride 2 bin 500 askerini bırakmasının nedenlerinden biri de bu. Resmi nedeni ise yerel ve kendi diplomatik gücüne “danışmanlık ve eğitim desteği vermek”. Örneğin Kürt yönetimi topraklarında bulunan Ortadoğu’nun en büyük petrol kuyularını barındıran Kerkük’ü tekrar olası bir IŞİD saldırısına karşı korumak. Komşu İran’dan gelecek saldırılara karşı da tetikte kalmak. Tüm bunları da ABD’nin çıkarlarını kollayarak yapmak. Kısaca, üst düzey ABD’li bir yetkilinin bir röportajında “off the record” söylediği gibi, “Irak, sadece Irak değildir.”
ABD’den geriye kriz kaldı
Saddam’ın Baas Partisi’nin savaşla birlikte kapatılmasının ardından, ABD ve koalisyon güçleri, Irak Geçici Hükümeti’ni oluşturdu. 2005 yılında yeni anayasanın oylanması ve parlamento için seçimlere gidildi. Şii–Sunni kavgası ve Kürtlerle çatışmaların yaşandığı siyasi bir ortamda gerçekleşen seçimlerde mecliste çoğunluğu Şiiler kazandı. Aynı yıl halk tarafından oylanan Anayasa ise, Irak Cumhuriyeti’ni federal bir devlet olarak tanımladı. 2005’te Kürdistan Bölgesel Yönetimi de resmi olarak kuruldu ve başkenti Erbil olarak belirlendi. Bölgenin resmi dili Kürtçe, Cumhurbaşkanı Neçirvan İdris Barzani. Başbakanı Mesrur Barzani.
Irak Federal Hükümeti ise Irak’ın merkezi hükümeti. İslami demokratik ve federal bir cumhuriyet olarak kendini tanımlamaktadır. Resmi dilleri Arapça – Kürtçe, son seçimlere göre; Başbakanı Muhammed Şiya Sudani, Cumhurbaşkanı Abdüllatif Reşid’tir. Ve savaşın Irak’a bıraktığı yönetim krizi ve istikrarsızlık bugün de hala devam ediyor.
Savaşın kısa kronolojisi
20 Mart 2003: ABD koalisyon güçleri, 150 bin ABD askeri ve diğer ülkelerden 23 bin askerle Irak’ı işgale başladı.
9 Nisan 2003: Saddam güçleri, Irak’ta kontrolü kaybetti.
1 Mayıs 2003: Başkan Bush zafer ilan etti.
29 Mayıs 2003: BBC’nin açığa çıkardığı bir dosya, savaşın gerekçesi olarak gösterilen “kitle imha silahları” konusunda şüpheye neden oldu.
18 Temmuz 2003: İngiltere’de silah uzmanı olan ve dosyayı açığa çıkaran David Kelly, ölü bulundu.
13 Aralık 2003: Saddam Hüseyin, memleketi Tikrit’te yakalandı.
2005: İntihar saldırıları arttı. Yıl içinde 475 intihar saldırısı gerçekleşti.
30 Aralık 2006: Duceyil’de 148 Şii’nin ölümünden suçlu bulunan Saddam Hüseyin asılarak idam edildi.
Ocak 2007: Saldırıların artması nedeniyle, ABD, Irak’a yeni askeri birlikler gönderdi. Savaştaki hedefini de “kalpleri ve akılları kazanmak” olarak güncelledi.
20 Nisan 2009: Britanya ordusu, Basra’daki bayraklarını savaştaki operasyonların sona erdiğini göstermek için yarıya indirdi.
Bombalar çare olmadı, olmayacak
Irak’ın işgalinden sonra ülkede yaşananlar, Ukrayna’da gelecekte neler olabileceğine dair bir uyarı niteliğinde.
Randeep RAMESH
ABD’nin Irak’ı işgal etmesinin üzerinden 20 yıl geçti. ABD adeta hiçbir şey öğrenmedi, ama hiçbir şeyi de unutmadı. Irak’ın hukuksuz işgali ABD için uluslararası düzeyde jeopolitik başarısızlık, ülke içinde ise siyasi utanç sebebi oldu. 20 yıl önceye gidip “savaşı başlatma” kararının nasıl alındığını anlamak istiyorsak, Washington’ın 1945’ten bu yana işlettiği hegemonya politikasını anlamak zorundayız. ABD’nin “Terörle mücadele” söylemleri, uluslararası arenada üstünlük peşinde koşmayı sürdürmesine imkân tanıdı. Bunu yaparken bir yandan yalanlar, sahtekârlıklar ve şiddete başvurarak demokrasinin altını oyuyordu.
George W. Bush’un fevri hamleleri bir dönem eleştirilere sebep olsa da, bu eleştiriler siyasetin koridorlarından kısa sürede silindi. ABD diğer ülkelere “ya bizimlesiniz, ya karşımızda” perspektifinden bakmayı sürdürdü. ABD’nin gücünün sırrı, milli güvenlik ve küresel ekonomi açılarından önem arz eden üç bölgeyi başarıyla kontrol etmesinde: Batı Avrupa, Doğu Asya ve Ortadoğu. Amerikan stratejisi, Avrasya coğrafyasında rakip güç oluşmasına engel olmak ve dünyanın en büyük petrol rezervlerini bulunduran Arap Yarımadası’nda “tekil” bir güç oluşmasına engel olmak üzerine kurulu. Tabii şu sıralar şekillenen koalisyonlar ABD’yi bir kez daha endişelendiriyor olabilir.
ÇOK KUTUPLU TEHLİKE
Tarihten ders çıkaracak olursak görürüz ki bir taraf fazla güçlendi mi, diğer güçler tarafından “alt edilir.” Vladimir Putin’in hukuksuz ve kanlı Ukrayna istilası ve krizin dünyada algılanma şekli birçok açıdan manidar oldu. Moskova ile ticari ilişkilerini geliştiren farklı ülkeler, Rusya’nın petrolden mikroçiplere farklı ürün kalemlerinde yaptırımlardan kaçabilmesini mümkün kıldı. Çin’in yükselişi de hesaba katıldığında, dünyanın “çok kutuplu” düzene evrildiği açıklık kazanıyor. ABD ise amereleri görülen çok kutuplu düzeni tehlikeli bir durum olarak tasvir etmeyi seçiyor. Büyük güçlerin sayısı arttıkça, çatışma ve zıtlaşma ihtimali de artacaktır iması yapılıyor.
Hindistan ve Türkiye gibi ülkeler taraf olmamakta direnirken tam aksi de doğru olabilir. ABD yükselen güçleri “kendine yarayacak” uluslararası yasalarla kısıtlamayı seçerken, ABD dayatmalarından kaçacak alanı bulan ülkeler, başka yerde daha iyi koşullar bulabilir. Çin aracılığıyla görüşülen yeni bir anlaşma Suudi Arabistan ve İran arasındaki ilişkileri normalleştirmeyi amaçlıyor. Tabii cehenneme giden yolun, iyi niyet taşlarıyla döşendiği uluslararası ilişkiler alanında da doğru. Politikaları, yarattıkları neticeler ile birlikte değerlendirmeliyiz. ABD’nin 1970’li yıllardan beri uyguladığı strateji, Moskova’yı Orta Doğu’dan uzak tutmak oldu. Fakat Irak işgali, bölgeye diğer güçlerin girişine adeta davet çıkardı. 2016 yılına gelindiğinde Suudiler ve Rusya arasında yeni bir petrol anlaşması yapıldı. Rusya İran rejimine açıktan destek vermeye başladı ve Suriye krizinde Rusya ordusu önemli rol oynadı.
Aynı yıl ABD’de yapılan seçimlerde iki aday vardı. Donald Trump “Çin ile dalaşmayı” vaat ediyor, Hillary Clinton ise “Rusya ile dalaşmayı” vaat ediyordu. Görünüşe göre ülkeye şu an liderlik eden Joe Biden her iki ülke ile aynı anda dalaşmakta sakınca görmüyor. Bu yaklaşıma göre, ABD ancak kendi gibi düşünen demokratik ülkeler tarafından yönetilen bir dünyada güvende olabilir. Tabii ABD gücünün kaprisli ve bencil yapısı müttefikleri ve rakipleri tarafından yakından tanınıyor.
Orta Doğu’yu bombalayarak hizaya sokmaya karar veren ABD, Fransız ve Almanların diplomatik itirazlarına kulak asmayı bir an için bile düşünmemişti. Neticede Irak işgalinde yüz binlerce sivil hayatını kaybetti. Washington’ın ülkede kurduğu rejim, ülkeyi yönetilemez hale getirdi. Irak petrolü dünya pazarlarına satılırken, 150 milyar dolar yolsuzluk ağlarında buharlaştı. Şimdilerde ülkede az sayıda ABD askeri var ve IŞİD’in güçlenmesine engel olmak için ülkede bulunuyorlar. Fakat Bağdat’ta olan bitene yön veren asıl oyuncular Tahran’da. İran ile ilişkili milisler, Irak siyasetinde söz sahibiler. ABD’nin Irak’ta yaşadığı hezimeti görmezden gelebilmesinin tek sebebi, aynı esnada kendi toprakları içinde kaya gazı ve petrolü bularak enerji yarışında öne geçmesi oldu.
ABD dünyanın polisliğini yapmaktan vazgeçmiş değil. Arap baharı yıllarında Barack Obama Libya’ya asker yollamaya karar verdi. Almanya’nın BM Güvenlik Kurulu’ndaki itirazlarını duymazdan geldi. 2021 yılına gelindiğinde Afganistan’dan çekilme kararı yürürlüğe kondu. Bu hamle, Taliban ile savaşırken binlerce asker kaybeden Birleşik Krallık’a şok etkisi yaptı. AB cepesinde ise bu konuda Londra’nın ne düşündüğü hiç umursanmadı.
IRAK’TAN DERSLER
Irak’ta son zamanlarda yaşananlar, Ukrayna’da gelecekte neler yaşanabileceğine dair uyarı niteliğinde. ABD siyasetinin başarıya ulaşması “kutsal” kabul ediliyor ve başarının önüne geçebilecek hiçbir ahlaki sınır kabul edilmiyor. ABD’nin “sarsılmaz desteğinin” sınırı, ABD ve Rusya birliklerinin asla doğrudan çatışmayacak olmaları. Bunun yaşanması, üçüncü dünya savaşı çıkması anlamına gelir. Tabii ABD yönetimi bir yandan savaş sonrası düzenin neye benzeyeceğine dair senaryoları tartışıyor ve bu da Kiev yönetimini tedirgin ediyor. Nihayetinde savaşın hızla sona ermesinin önkoşulu, Kiev’in Rusya’ya toprak vermesi.
Washington üç önemli politika hedefini gerçekleştirdi bile: İlk olarak, Putin Avrupa’nın gözünde “düşman” lider haline geldi. İkincisi, Avrupa’nın en büyük doğalgaz tedarikçisi olarak Rusya’nın yerine ABD geçti. Üçüncüsü Avrupa’nın ekonomik güç merkezi Almanya, artık Rus gazına bağımlı değil. Bu üçünü birlikte ele aldığımızda, AB’nin gelecekte daha uysal bir “ABD müttefiki” olacağını düşünebiliriz.
Tabii ABD Kiev’e “ihanet ediyormuş” gibi görünmek istemeyecektir. Fakat Washington kusurlu bir barışı, sonsuz bir savaşa tercih edecektir. O yıllarda Irak savaşına destek veren Biden, Obama’nın kampanyasının savaş karşıtlığı üzerine kurulu olduğunu unutmadı. Yaklaşan seçimlerde “Ukrayna’yı korumanın ABD çıkarlarına olmadığını” söyleyecek Cumhuriyetçi rakipleri olacak. Ukrayna’nın bir tür zafer ilan etmesi, ülkenin yeniden inşa sürecinin başlamasını sağlayabilir. İhtiyaç duyulan kaynaklar ise, G7 ve AB ülkelerinde el konan Rusya merkez bankası kaynaklarından karşılanabilir.
Son olarak, Washington küresel kamuoyu tarafından nasıl algılandığını uzun süre görmezden gelmek istemeyecektir. Irak savaşı uluslararası siyasetin “iyiler ve kötüler savaşı” olmadığını gösterdi. Fakat Putin’in Ukrayna istilası batıda dayanışmayı bir kez daha sağlamlaştırdı. Buna rağmen, ABD hegemonyasının dünyanın geri kalanı tarafından öylece kabullenileceğini düşünmek Washington için hata olur.
Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: The Guardian
BİRGÜN – 20.03.2023 – https://www.birgun.net/haber/yalanla-baslayan-emperyalist-yikim-425448 * https://www.birgun.net/haber/bombalar-care-olmadi-olmayacak-425449
KADINLARI KORUYAN ŞEMSİYE YASA KALDIRILIYOR
KADINLARI KORUYAN ŞEMSİYE YASA KALDIRILIYOR
Bilindiği gibi Tarikatlar ve cemaatler KADIN HAKLARINA ve KADINLARA POZİTİF AYRIMCILIĞA karşıdır. Erdoğan/AKP tarikat ve cemaatlerle kol kola girmiş olup, seçim için yüzde yarım/ bir hesapları yaparak koltuğunu korumaya çalışıyor. Bu nedenle siyasal islamcı, terör örgütü uzantısı partiler ve tarikatlarla ittifaklar yapıyor. İSTANBUL SÖZLEŞMESİ usulsüz olarak kararname ile kaldırıldı. Şimdi de sıra KADINLARI KORUMAYA alan 6284 nolu yasanın kaldırılmasına geldi.
AK Parti ve Yeniden Refah’ın diğer bir deyişle kadınların sosyal yaşamda ve çalışma hayatında olmamasını isteyen gericilerin kaldırılması için görüşmeler başlattığı 6284’ün kadınlara sağladığı haklar ve güvenceler;
– Sığınma Evi İsteme Hakkı: Şiddet gören mağdur kadına, evi dışında güvenli bir yer sağlama imkânı getiriyor.
– Kimlik Bilgilerinin Değiştirilmesini İsteme Hakkı: Can güvenliğinden endişe eden mağdur kadına, isim ve soyisim gibi yeni kimlik bilgileri alabilme hakkını getiriyor.
– Adresinin Gizlenmesini İsteme Hakkı: Kadının can güvenliği tehdit altındaysa veya şiddet uygulayandan kaçıyorsa, kimlik ve adres bilgilerinin tüm resmi kayıtlarda gizlenmesi hakkını getiriyor.
– Yakın Koruma İsteme Hakkı: Mağdur bir kadına, şiddet uygulayan ya da uygulama ihtimali olan kişiye karşı geçici polis koruması hakkı veriyor. (Şiddet gören kadın sayısı çok fazla olduğu için bu hak maalesef pratikte uygulanamıyor).
– Uzaklaştırma İsteme Hakkı: Mağdur kadın isterse, şiddet uygulayan kişiyi konuttan uzaklaştırma hakkını getiriyor. Saldırgan yasa çerçevesinde çıkan karar süresi içinde mağdurun konutuna, iş yerine, çocuğunun okuluna ve mağdura yaklaşamıyor.
– Şiddet Uygulayanın Rahatsız Edici Eylemlerinin Engellenmesini İsteme Hakkı: Şiddet uygulayanın mağdur kadına telefon, e-posta, sosyal medya veya herhangi bir yöntem aracılığıyla ulaşmasının önüne geçiyor.
– Geçici Velayet ve Tedbir Nafakası Talep Etme Hakkı: Mağdur kadına, boşanma davası olmadan, boşanmadan çocuklarının velayetini geçici olarak alma ve nafaka talep etme hakkı getiriyor.
– Geçici Maddi Yardım Talep Etme Hakkı: Mağdur, bu hak sayesinde kendisi veya çocukları için devletten maddi yardım talep edebiliyor.
– Eve Aile Konutu Şerhi Konulmasını İsteme Hakkı: Mağdur, bu hak sayesinde şiddet uygulayan eşinin oturdukları taşınmazı satmasını engellemek için tapuya “aile mülkü” şerhi koydurabiliyor.
SKANDALLAR BİTMİYOR * KIZILAY PARA AKTARMALARINDAN PARAVAN ARACILIK YAPARAK KOMİSYON MU ALIYOR? * Kızılay vergiden kaçınma merkezi!
Kerem Kınık – Aziz Torun
Kızılay vergiden kaçınma merkezi!
Aziz Torun’a ait Başkent Gaz’ın, Kızılay üzerinden Ensar’a para aktarmasından sonra bir skandala daha imza attığı ortaya çıktı. Başkent Gaz, bir inşaat şirketine yine Kızılay üzerinden para aktarıp ‘vergiden kaçınmış’
Depremzedelere doğrudan göndermek yerine çadırları satarak ülke gündemine oturan Kızılay’da bir skandal daha ortaya çıktı. AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Arkadaşı Aziz Torun’a ait Başkent Gaz’ın Kızılay üzerinden Ensar Vakfı’na para aktarması tartışmalara neden olmuştu.
Kızılay Başkanı Kerem Kınık’ın, “Şirket vergi kaçırmamıştır, vergiden kaçınmıştır” sözleri ise tartışmaları daha da alevlendirmişti.
27 Aralık 2017 tarihinden gerçekleştirilen ve ülke gündemine oturan bu işlemden sonra Başkent Gaz ile Kızılay’ın bir skandala daha imza atıldığı açığa çıktı. BirGün’ün ulaştığı belgelere göre, 29 Haziran 2018’de Kızılay yine Başkent Gaz’ın şartlı bağışını kabul ederek “vergiden kaçınmasını” sağladı. Belgede yer alan bilgilere göre, Başkent Gaz, Erzincan Kemah İlçesi Göğüsbağı Mahallesi’ndeki kamu arazisine 8 derslikli bir imam hatip lisesi yapmaya karar verdi. Lise binasının inşaatının tüm masraflarını üstlenen Başkent Gaz, binayı tamamlayıp Erzincan Valiliği’ne teslim edeceğini bildirdi.
Bu aşamadan sonra da şirket yine Kızılay’ın kapısını çaldı. Şirket lise binasını inşa edecek müteahhit şirkete ödemeleri Kızılay üzerinden yapmak istediğin belirtti. Başkent Gaz, Kızılay’a aktaracağı parayı okulu inşa eden şirketin hesaplarına belirlenen tarihlerde yatırmasını istedi. Kızılay ise bu talebi “şartlı bağış” adı altında kabul etti.
İADE ŞARTI DA KOYMUŞLAR
Başkent Gaz ile Kızılay’ın imzaladığı protokole “Yapım işinin 3 ay içerisinde gerçekleştirilememesi durumunda Başkent Gaz’ın talebiyle bağışın iade edileceği” de belirtildi. Bu ifade de “vergiden kaçınmak” için Kızılay’ın paravan olarak kullandığı yorumlarına neden oldu.
Başkent Gaz’ın sahibi Aziz Torun aynı zamanda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imam hatipten arkadaşı olması ve İstanbul Mecidiyeköy’deki Ali Sami Yen Stadyum arazisi üzerine yaptığı inşaatta 10 işçinin hayatını kaybettiği iş cinayetiyle biliniyor.
VERGİ İNDİRİMİ SAĞLANDI
Vergi Hukukçusu Prof. Dr. Murat Batı ise BirGün’e yaptığı değerlendirmede, “Kızılay’a yapılan bütün bağışlar vergi indirimi konusudur. Cumhurbaşkanı’nca muafiyet tanınan kurumlar ile Kızılay ve Yeşilay’a yapılan bağışlar vergi indirimi konusu yapılıyor” dedi.
Ekonomi gazetecisi Ozan Gündoğdu ise Kerem Kınık’tan sonra Kızılay’ın bağış gelirlerinin tam 32 kat arttığına dikkat çekerek, “2016’dan Fetullahçılar tasviye edilince bir kaynak havuzuna ihtiyaç duydular. O kayak havuzu için de Kızılay’ı paravan olarak kullandılar. Deyim yerindeyse dediler ki ‘ihaleyi alan sakalını Kızılay’a bıraksın. Siz Kızılay’a gönderin biz icabına bakarız’ dediler. Bu şekilde bir bağış havuzu oluşturdular” diye konuştu.
BİRGÜN – İSMAİL ARI – 19.03.2023 – https://www.birgun.net/haber/kizilay-vergiden-kacinma-merkezi-425356
Posted in YOLSUZLUKLAR, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK
Leave a comment
FEYM BÜLTENİ – 65/2023 * Ermeni Faaliyetleri – 18 Mart 2023
FANATİK ERMENİ YALANLARINA KARŞI
FEYM BÜLTENİ – 65/2023 *
Ermeni Faaliyetleri – 18 Mart 2023
FEYM Grubu üyeleri olarak, Çanakkale Zaferimizin 108 inci yıl dönümü kutlu olsun diyor, vatan uğrunda canlarını feda eden aziz şehitlerimizi ve başta Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK olmak üzere Çanakkale gazilerimizi rahmet, saygı, sevgi ve minnetle anıyoruz.
1.. Fransa; polis, sivil savunma ve göç alanlarında Ermenistan İçişleri Bakanlığı ile işbirliği yapacak…Fransa Büyükelçisi Anne Louyot, Ermenistan İçişleri Bakanı Vahe Ghazaryan ile yaptığı görüşmede, Fransa adına Bakanlığa destek vermeye hazır olduğunu ifade etti. Polis, sivil koruma ve göç alanlarında işbirliği önemsendi. Ghazaryan, “Ermenistan ve Fransa’nın Interpol ulusal merkez büroları arasında yürütülen yoğun çalışmalara ve göç alanında Fransız Göçmenlik ve Entegrasyon Bürosu’nun Ermenistan’daki bölgesel temsilciliği ile yakın işbirliğine vurgu yaptı.” https://www.ermenihaber.am/tr/news/2023/03/17/Fransa-polis-sivil-Ermenistan-%C4%B0%C3%A7i%C5%9Fleri-Bakanl%C4%B1%C4%9F%C4%B1/245739
2. Uluslararası hukuku ‘öldüren’ çifte standartlar…Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin için savaş suçlarından tutuklama emri çıkarması ve Ukrayna’dan çocuk kaçırma olaylarının kişisel sorumluluğuyla suçlanmasının ardından Ermeni siyasetçi Demokratik Alternatif Parti lideri, Suren Surenyants, AB’yi uluslararası hukukta “çifte standart” uygulamakla eleştirdi. Surenyants, “Yaklaşık 20 yıl önce Tony Blair ve George Bush Jr. uluslararası hukuku ihlal ettiler, ancak, Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi onlar hakkında tutuklama emri çıkarmadı, ama şimdi mahkeme Vladimir Putin için tutuklama emri çıkardı” dedi. https://www.panorama.am/en/news/2023/03/18/politician-international-law/2808749
3. Ermenistan, Venedik Komisyonu’ndan sert görüş aldı… Ermenistan’ın Past gazetesi şöyle yazıyor: “Aldığımız bilgilere göre, Nikol Paşinyan’ın çeşitli vesilelerle dağıttığı anayasa değişiklik paketiyle ilgili olarak yeni gelişmeler yaşanıyor.” Gazetenin kaynağına göre, Anayasa Değişiklik Komisyonu çalışmaları fiilen tamamlamış ve taslağı iki yıl sonra Venedik’e göndermiş. Ayrıca, kaynağımıza göre, Venedik Komisyonu (şimdilik resmi olmayan bir düzeyde) ön görüşünü sunmuştur. Hukuk camiasında oldukça yüksek itibara sahip kişilerden biri bir sohbette, Venedik Komisyonu’nun vardığı sonucun beklenenden çok daha sert olduğunu belirtti. Gazete, +komisyonun ağırlıklı olarak yeni Anayasa’nın bariz otoriterlik unsurları içerdiğini vurguladığı, parlamenter hükümet sisteminde kabul edilen standartların, özellikle başbakanın güvenlik konularındaki yetkileriyle bağlantılı olarak ciddi ihlallerinin altını çizdiği öğrenildi. (Not: Cumhurbaşkanlığı sistemine geçiş için yapılan 2017 Referandumu öncesi düşünülen sistem için Venedik Komisyonu ile koordine yapıldı mı? Hatırlayan varsa lütfen bilgi göndersin.Uluslararası hukuka uymalıyız..,otan) https://news.am/eng/news/750334.html
4. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin Ermenistan yeni Temsilcisi atandı… BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (BMMYK) Ermenistan’a yeni atanan Temsilcisi Kavita Belani, akreditasyon mektubunu 17 Mart’ta Ermenistan Dışişleri Bakan Yardımcısı Vahe Gevorgyan’a takdim etti. Vahe Gevorgyan, Sayın Belani’yi atanmasından dolayı kutladı ve onun liderliğinde Temsilcilik ile işbirliğinin daha da güçleneceğine olan güvenini dile getirdi. Muhataplar, bölgedeki son gelişmelerin yanı sıra Ermenistan Cumhuriyeti’nin mülteciler, ülke içinde yerinden edilmiş kişiler, göç ve diğer ilgili konulardaki önceliklerine değindiler, https://en.armradio.am/2023/03/17/unhcrs-new-representative-starts-mission-in-armenia/
5. Avrupa Komisyonu: “Ermenistan bizim tam desteğimizi hak ediyor” diyor…Avrupa Komisyonu’nun Genişleme ve Komşuluk İşlerinden Sorumlu Üyesi Oliver Varheli, Avrupa Parlamentosu’nda AB-Ermenistan ilişkileri konulu tartışmada şu ifadeleri kullandı. “Rusya’nın Ukrayna’yı işgali göz önüne alındığında Ermenistan, güvenliği için komşu bir ülkeye saldıran bir ülkeye güvenmek zorunda kaldığı için kendisini zor durumda bulmuştur. Bu bağlamda Ermenistan, ana ortağı olarak gözünü Avrupa Birliği’ne çevirmiştir.” Varheli ise, “Demokrasi, temel özgürlükler, hukukun üstünlüğü ve yolsuzlukla mücadele alanlarındaki reformların istikrarlı ilerlemesi dikkate alındığında, Ermenistan tam desteğimizi hak ediyor. Kapsamlı ve Genişletilmiş Ortaklık Anlaşmamız, iki yılı aşkın süredir Ermenistan’ın iç reform gündeminin planıdır” dedi. https://tr.armradio.am/2023/03/17/avrupa-komisyonu-ermenistan-bizim-tam-destegimizi-hak-ediyor/
6. Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü (KGAÖ) Genel Sekreteri, Aliyev’in son açıklamasını, Prag ve Soçi’nin bildirileriyle çelişkili olarak değerlendiriyor… Ermenistan Güvenlik Konseyi Sekreteri Armen Grigoryan, 17 Mart’ta KGAÖ Genel Sekreteri İmangali Tasmagambetov’u kabul etti. Güvenlik Konseyi’nden Armenpress’in aldığı bilgiye göre Armen Grigoryan, Tasmagambetov’u KGAÖ Genel Sekreteri olarak atanmasından dolayı tebrik etti.Görüşmede muhataplar KGAÖ sorumluluk bölgesindeki durumu ele aldılar. KGAÖ Genel Sekreteri, Tacikistan ile Kırgızistan arasındaki sınır çizimiyle ilgili durum hakkında bilgi verdi. Armen Grigoryan, Ermenistan-Azerbaycan sınırındaki durumu sundu. Taraflar, Azerbaycan Cumhurbaşkanı’nın dün yaptığı açıklamaya da değinerek bunun Prag ve Soçi bildirileriyle çeliştiğine dikkat çekti.16 Mart Ankara’daki zirvede Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Ermenistan Cumhuriyeti’nin egemen topraklarını “Batı Azerbaycan” hayali adı altında takdim ederek asılsız iddialarda bulundu ve saldırgan açıklamalar yaptı. Ermenistan Dışişleri Bakanlığı, Azerbaycan Cumhurbaşkanı’nın bu şekilde sadece BM Şartı’nı, Birleşmiş Milletler Antlaşması doğrultusunda Devletler arasında Dostça Ilişkiler ve Işbirliğine ilişkin Uluslararası Hukuk Ilkeleri konusundaki Bildirgesi’ni, Almatı Beyannamesi’ni değil aynı zamanda Prag ve Soçi bildirileriyle üstlendiği yükümlülüklerini de ağır şekilde ihlal ettiğine dair bir açıklama yaptı. https://www.armenpress.am/tur/news/1106551.html
7. Aliyev’in konuşması, toprak iddialarının ve Ermenistan’a yönelik saldırganlığa hazırlığın açık bir tezahürüdür… Ermenistan hükümeti, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in son açıklamalarına yanıt olarak, Azerbaycan’ı bir kez daha Ermenistan ve Dağlık Karabağ’a karşı yeni askeri saldırı planlamakla suçladı. https://massispost.com/2023/03/aliyevs-speech-is-clear-manifestation-of-territorial-claims-and-preparation-for-aggression-against-armenia-mfa/
8. ABD’ de Ermeni bayrağı çekme töreni… NJ ANC ve AYF – Arsen Şubesi yıllık Ermeni bayrağı çekme törenine ev sahipliği yapacak. 15 Nisan Cumartesi günü saat 14:00’te New Jersey Ermeni Ulusal Komitesi (ANC) ve Ermeni Gençlik Federasyonu-Ermenistan Gençlik Örgütü Ermeni Devrimci Federasyonu (AYF-YOARF) New Jersey “Arsen” Şubesi, Fort Lee Borough Hall’da yıllık Ermeni bayrağını çekme törenine ev sahipliği yapacak. Fort Lee Belediye Başkanı Mark J. Sokolich bir bildiri sunacak. Yıllık Ermeni bayrağını çekme töreni, Ermeni Devrimci Federasyonu (AYF-YOARF) tarafından <sözde> soykırımda hayatını kaybedenler anısına düzenleniyor. https://armenianweekly.com/2023/03/15/anc-of-nj-and-ayf-arsen-chapter-to-host-annual-armenian-flag-raising-ceremony/
9. Çin’in İran ve Suudi Arabistan irişimi Ermenistan’a fırsat sunuyor… Son günlerde Güney Kafkasya bölgesi ve ötesinde Ermenistan’ı önemli ölçüde etkileyebilecek oldukça ilginç gelişmeler yaşanıyor. Birkaç gün önce İran ve Suudi Arabistan, Pekin’in güçlü liderliği ve arabuluculuğu altında ilişkilerin kurulmasına ilişkin tarihi bir anlaşma imzaladı. Elbette bu, iki devlet arasındaki ilişkilerde hemen bir güven ortamının oluşacağı anlamına gelmiyor. Bununla birlikte, Çin arabuluculuğu her iki taraf için de kesinlikle belirli güvenlik ve diğer garantiler sağlayacaktır. Buna karşılık bu, İran’ın Güney Kafkasya’daki, özellikle Ermenistan’ın Sünik bölgesindeki çıkarlarına karşı Azerbaycan ve Türkiye’nin artan iştahı dikkate alındığında, İran’ın sınırlı kaynaklarını daha etkin bir şekilde dağıtması için bir fırsattır. https://mirrorspectator.com/2023/03/16/chinese-initiative-on-iran-and-saudi-arabia-presents-opportunity-to-armenia/
Posted in FEYM GRUBU ÇALIŞMALARI
Leave a comment