TAYYİP ERDOĞAN’IN AĞZINDAN HÜDAPAR * GEÇMİŞTEN BUYANA NE DEĞİŞTİ?

Posted in Politika ve Gundem, SEÇİM - SEÇSİS, SİYASAL İSLAM, SİYASİ PARTİLER, TERÖR, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK | Leave a comment

TOG! TOG! * TOGG…

Posted in AFORİZMALAR | Leave a comment

KÜLTÜR EDEBİYAT * YAZMAK VE ALGI ÜZERİNE

Yazarken algınız kadarsınız!

Feridun Andaç / Cumhuriyet Kitap Eki – 11 Nisan 2023

Bir konuşmamızda Kemal Demirel, “Algınız açık değilse yazamazsınız, onun için bir yazara felsefe gerek, bilim gerek, sinema, müzik, resim ve tiyatro gerek,” demişti. Dış dünyaya bakma, insanı anlama yolculuğuydu bu aslında. Okuduğunuz gibi kalmıyor, başkalaşıyordunuz her düşünce, duyguda. Okurken gitmek, dönüşmek diyordum ben buna. Algı yolculuğu böyle bir şeydir. Bazen sese ses, söze söz olursunuz. Sizi alır başkalaşım yolculuklarına çıkarır. Dinlediğiniz iç sesiniz değildir yalnızca, size eşlik eden duygularla var ettiğiniz düşüncelerinizdir de. Öyle ki; yazmak kıvılcımını var eden tınıyı da işte orada yakalarsınız.

‘Kendimizi başkalarının bizi gördüğü gibi görmek çok yararlı bir yetenektir.”

Huxley’in bu düşüncesini de dillendirdiği Sezgi Kapıları (*) elime aldığım ilk günden beri benim “yaşama algısı” kitabım olmuştur. Bir konuşmamızda Kemal Demirel, “Algınız açık değilse yazamazsınız, onun için bir yazara felsefe gerek, bilim gerek, sinema, müzik, resim ve tiyatro gerek,” demişti. Bana İnsanlar Üzerine adlı deneme kitabını imzalayıp verdiğinde, ona, daha önceleri bu kitabının çoğu satırını çize çize okuduğumu söylememiştim. 17-18 yaş okumaları öyledir; kendinizi bir kitapta / yazarda bulduğunuzda bütünleşirsiniz onunla.
Şimdi, Demirel’in kitabında altını çizdiğim satırlarla, yanlarına düştüğüm notlara dönüyorum. Demirel şöyle diyordu: “… İnsanın dünyasında ne için, nasıl yaşamak için var olduğunu anlatmaya ve insanın kendine yakışırcasına yaşamasının güçlüğünü ve gerekliliğini göstermeye çalıştık.”
Yanı başına hemen şu notları düşmüşüm:
– İnsan dünyada ne için ve nasıl yaşamak için var olmuştur… Kendimize yakışırcasına nasıl yaşayabiliriz. Böyle bir yaşama ereği güzel bir şey ama bunun güçlükleri var, onlar neler?
“Kahramanlık anları insanın kendi egoizmini kenara ittiği, sadece insana yakışırcasına yaşadığı anlardır.”
– Bencilliğini insan kendine yakışırcasına yaşadığı an kahramandır. Böylece düşüncesini de eyleme dönüştürebilir. Ne pahasına olursa olsun onu gerçekleştirebilir.
Doğrusu Kemal Demirel’in denemeleriyle Huxley’in yazdıklarını yeniden yan yana okurken; o ilk okumaların beni nasıl bir eğitimden geçirdiklerini gördüm. Dış dünyaya bakma, insanı anlama yolculuğuydu bu aslında. Okuduğunuz gibi kalmıyor, başkalaşıyordunuz her düşünce, duyguda. Okurken gitmek, dönüşmek diyordum ben buna.
Algı yolculuğu böyle bir şeydir. Bazen sese ses, söze söz olursunuz. Sizi alır başkalaşım yolculuklarına çıkarır. Dinlediğiniz iç sesiniz değildir yalnızca, size eşlik eden duygularla var ettiğiniz düşüncelerinizdir de. Öyle ki; yazmak kıvılcımını var eden tınıyı da işte orada yakalarsınız.
“Açık bilinç,” böyle bir şeydir, kanımca. Ingmar Bergman’ın anılarında dile getirdiği de tam böyle bir şey:
“Denetlenemeyen bir merakın peşindeyim. Not alıyorum, gözlem yapıyorum. Her yöne bakıyorum. Her şey gerçek dışı, tuhaf, ürkütücü ya da saçma. Havada uçan bir toz zerresi yakalıyorum, belki bu bir filmin tohumudur diye.” (**) Yaratıcılık sizden bunu ister.
OKUMA NEDENİ YARATMAK
Okumak bir görme yolculuğudur, aynı zamanda karşılaşmadır, bilinç aydınlanmasıdır da. Gösterdikleri kadar düşündürdükleriyle de var eder sizi. Yeniler, kabuk değiştirmenize yol açar.
İşte, şimdi, dört yıldır duvarlar ardında yaşayan dostumu düşünerek Rosa Luxemburg’un Hapishane Mektupları’nı okuyorum. Yolculuk dönüşü kaldığı cezaevinin tel örgülü duvarlarının kıyısından geçerken de aklıma düşmüştü dostum. İnsan o “sınırlı alan”da ne yapar günler boyu… Bunu sordum, sorguladım kendimce.
Şimdi, Luxemburg’un şu satırının altını çizerken; “Bırakalım artık beni de, başka şeylerden söz edelim”… Bu duru sesi var eden bilinci düşündüm… Sonra onun düşlerini, geleceğe inancını…
Yaşam başka türlü yaşanmıyor. Eğer düşleriniz varsa ömrünüzü uzatabilirsiniz. Bir insanı sevmekle nasıl çoğalabildiğinizi görürsünüz. Ve onun için yaşamayı göze alırsınız.
Sevince, tıpkı okurken ki gibi, ilerler insan. Zihninin kalıpları kırılır, yeni algılar edinir. Irmaklar yaratır kendine, kuyular açar, atlaslar kurar, dağları aşma gücünü kuşanır… Yetinmeyen bir duyguyla kendini amber kokulu çarşılara taşır. İnsan sesine, insan sözüne erdirir her bir bakışını. Günü dokur, zamanı eğitir, gözlerini soldurur bir kitabın sayfalarında.
YERYÜZÜNE NASIL BAKIYORSUNUZ?
Luxemburg, Sonya Liebknecht’e mektubunda İngiliz romancı Galsworthy’den (1867-1933) söz ederken şunları söylüyordu: “… yeryüzündeki her şeye alaycı bir kuşkuculukla bakan bıkkın adam.”
Sonrasında da şunu diyordu: “…gerçek sanatçı kendi yarattığı kişileri alaya almaz.”
Nasıl yaşıyor, düşünüyorsanız öyle yazıyorsunuz dediğim de bu. Evet, öyle olunca iyi yazarın yazdıkları, “yazarken sırıtmaz!”
Sonra… Onun hapishanede umutlanarak, dış dünyanın güzelliklerini hatırlayarak yaşadığı anların mektuplara yansısını okurken içim açılıyor. Burukluk, evet. Hayatın özünde olan bir şey.
Sanrılı bir ilişkinin yakından tanığıydım nicedir. Akıl sağlığının sanrılı halleri iyice ortaya çıkan birinin gün be gün hezeyanlı davranışlarını gözlerken, “nasıl yaşıyorsak öyle düşünüyoruz,” diyordum içimden. Onun bu halinin yakınındaki insanlara antidepresan ilaçlar aldırmasını nasıl yorumlamalıydık!
Freud’dan ise, Dostoyevski’ye dönmeliydik yüzümüzü onu anlamak için. Bu gerekliydi bize! Anladım ki, histeri yaşama algısı biraz da… “Her şeyin kontrolü bende,“ hezeyanının ötesinde, hayata da bu biçimde bakıp algılaması başka hayatlara ister istemez gölge düşürüyor. Yavanlık, vasatlık böyle bir şey. Nasıl yaşarsanız öyle de davranırsınız.
İNSANA YARAŞAN NE?
Hemen “iyilik, güzellik”, diyebileceğinizi biliyorum. Bir de şu var ki; bazı şeyler bazılarına daha güzel yakışır. Annelik örneğin, babalık sonra… Tutkuyla sevmek, güzel yazmak; örneğin Sait Faik Abasıyanık gibi, Çehov gibi, Lorca gibi…
Neden “yaraşır” demediğime gelince, o ayrı. Yaraşırda bir hak ederlik vardır. Oysa yakışmada onu benimseme, tüm varlığıyla kendini ona vermekten söz edebiliriz/ederiz çoğunlukla. Biri aidiyeti, diğeri olma / oldurulma durumunu anlatır. İçerideki insanın dışarıya, dışarıdaki birine umut taşıması ne yüce bir şey. Hayata tutunma biçimi bu olsa gerek. Evet, insana yaraşan da bu. Umuttan umut kesmemek…

(*) Sezgi Kapıları / Aldous Huxley / Çev: İnci Erçetin / Yankı Yayınları / 78 s. / 1975.
(**) İmgeler / Ingmar Bergman / Çev: Gökçin Taşkın / Nisan Yayınları / 286 s. / 1999.
(***) Hapishane Mektupları / Rosa Luxemburg / Çev: Bertan Onaran / Yankı Yayınları / 72 s. / 1970.

https://www.cumhuriyet.com.tr/kultur-sanat/yazarken-alginiz-kadarsiniz-ferudan-andacin-yazisi-2069938
Posted in EDEBİYAT - ANI - ÖYKÜ - ŞİİR, KÜLTÜR - EĞİTİM - ÇAĞDAŞLIK | Leave a comment

FEYM BÜLTENİ – 84/2023 * Ermeni Faaliyetleri – 11 Nisan 2023

FANATİK ERMENİ YALANLARINA KARŞI
FEYM BÜLTENİ – 84/2023 *
Ermeni Faaliyetleri – 11 Nisan 2023


1. Harut Sassounian tarafından kendi yayın kuruluşu The California Courier websitesinde yayınlanan yazının başlığı şöyle: “Türkiye, 1938’de Kürt Alevileri ve Ermenileri Öldürmek İçin Nazi Almanya’sından Zehirli Gaz Satın Aldı” . Ve yazı şu paragrafla başlıyor: “Kaliforniya Üniversitesi’nden Prof. Taner Akçam, 31 Mart 2023’te Ermeni Agos gazetesinde, Türk hükümetinin 1938’de Türkiye’nin Doğu ili Dersim’de onbinlerce azınlığı vahşice katletmesine ilişkin açıklayıcı bir Türkçe makale yazdı. Makalenin başlığı şöyleydi: “[Cumhurbaşkanı] Mustafa Kemal ve [Başbakan] İsmet İnönü, Dersim katliamında zehirli gaz kullanılmasını emretti.” – https://www.thecaliforniacourier.com/turkey-bought-poison-gas-from-nazi-germany-to-kill-kurdish-alevis-armenians-in-1938/

2. Ermenistan hükümeti, Ermeni ve Azeri liderler arasında Washington’da bir toplantı yapılmasının planlandığını öne süren basında çıkan haberleri doğrulamadı. – https://www.panorama.am/en/news/2023/04/11/government-Pashinyan-Aliyev-meeting/2819421

3. Artsakh (“sözde” Dağlık Karabağ Ermeni devleti) yetkilileri, “acil insani meseleleri” görüşmek üzere Azerbaycanlı yetkililerle bir toplantı teklif etti. https://www.panorama.am/en/news/2023/04/11/Artsakh-meeting-Azerbaijan/2819351 – 
https://news.am/eng/news/754142.htmlhttps://www.ermenihaber.am/tr/news/2023/04/11/Artsakh-Azerbaycana/246698
https://en.armradio.am/2023/04/11/artsakh-authorities-offer-a-meeting-to-azerbaijani-side/

4. Foreign Affairs, Ermenistan ile Azerbaycan arasında tartışmalı Dağlık Karabağ bölgesi konusunda uzun süredir devam eden ihtilafın, Güney Kafkasya’da dini, etnik ve jeopolitik çizgileri şaşırtıcı şekillerde aşan ortaklıklar yarattığını yazıyor. Buna göre; Dış tehdit, İran’ı Ermenistan’ın yanında açık çatışmaya girmeye zorlayabilir. Şii din adamları tarafından yönetilen İran, ana destekçisi uzun süredir Rusya olan Hristiyan çoğunluklu Ermenistan’a ekonomik can damarı sağlıyor. – https://news.am/eng/news/754156.html

5. Mevlüt Çavuşoğlu, A Haber kanalındaki yayınına verdiği demeçte, Ermenistan ve Türkiye’nin karşılıklı olarak büyükelçilik açmasını konuşmak için henüz çok erken olduğunu söyledi. “Ermenistan ve Azerbaycan ile her adımı koordine ediyoruz.” dedi. – https://news.am/eng/news/754097.html

6. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev yaptığı açıklamada: “Ermenistan ile barış anlaşmasına ilişkin çalışmalar pek sorunsuz gitmiyor.” dedi. https://news.am/eng/news/754066.html

7. Ermenistan’ın Shirak idari bölgesinde ve Türkiye devlet sınırına yakın noktada bulunan Kharkov köyünde yeni bir Ermenistan bayrağı yerleştirildi. https://www.ermenihaber.am/tr/news/2023/04/10/Ermenistan-T%C3%BCrkiye-s%C4%B1n%C4%B1r%C4%B1-Kharkiv-bayrak/246677

8. Ermenistan Savunma Bakanı Suren Papikyan, Brüksel’e yaptığı çalışma ziyareti kapsamında NATO’nun Avrupa Müttefik Kuvvetler Yüksek Karargahını (SHAPE) ziyaret etti. Ermenistan Savunma Bakanı, SHAPE komutanlığı personeli ile NATO üyesi ve ortak ülkelerin e askeri temsilcileri tarafından karşılandı. Törene şeref kıtası ve orkestra katıldı. https://en.armradio.am/2023/04/11/armenian-defense-minister-visits-natos-supreme-headquarters-allied-powers-europe/https://armenpress.am/eng/news/1108410.html

9. Ermenistan’ın ABD Büyükelçisi Lilit Makunts, Utah Dünya Ticaret Merkezi’nin daveti üzerine Salt Lake City’ye iki günlük bir çalışma ziyareti gerçekleştirdi. Ziyaretin amacı: Ermenistan-Utah arasında ekonomik ve ticari ilişkileri kurma olanaklarını vurgulamak, Ermenistan ekonomisinin önceliklerini sunmak ve ikili işbirliğinin diğer yönlerini ana hatlarıyla belirtmek olarak belirtildi. – https://en.armradio.am/2023/04/11/perspectives-of-armenia-utah-economic-and-trade-relations-discussed/

10. AVİM WEB SİTESİNDE “TÜRK-ERMENİ İLİŞKİLERİ ÜZERİNE ÖMER ENGİN LÜTEM KONFERANSLARI 2022” BAŞLIKLI KİTAP YAYINLANMIŞTIR. Kitapta, 2022 yılında düzenlenen konferanslarda sunulan bildirilerin makaleleri ve düzenlenmiş metinleri yer almaktadır. Aşağıdaki linkten erişim sağlayabilirsiniz. https://avim.org.tr/tr/Duyuru/TURK-ERMENI-ILISKILERI-UZERINE-OMER-ENGIN-LUTEM-KONFERANSLARI-2022-BASLIKLI-KITAP-YAYINLANMISTIR
Posted in FEYM GRUBU ÇALIŞMALARI | Leave a comment

DOĞA ÇEVRE EKOLOJİ YAŞAM * Elektrikli Arabalar için Temas Edilmemiş Kabile Yok Oluyor

Elektrikli Arabalar için Temas
Edilmemiş Kabile Yok Oluyor

arkeofili – Apr 11 2023

Temas edilmemiş bir kabile, elektrikli araba aküleri için nikel üretmeye
yönelik büyük bir Endonezya projesi tarafından yok ediliyor.

Göçebe Hongana Manyawa ailesi. Eski bir temas sırasında çekilmiş fotoğraf. C: Survival
Halmahera adasındaki büyük bir maden projesi, Endonezya’nın büyük bir elektrikli araba aküsü üreticisi olma planının bir parçası. Bu, Tesla ve diğer şirketlerin milyarlarca dolar akıttığı bir plan.
Ancak nikel madenciliği, Halmahera’nın ormanlık iç kesimlerindeki geniş alanları yok etmeye hazırlanıyor. Bu ormanlarda, Hongana Manyawa kabilesinin 300 ila 500 üyesi yaşıyor. Madencilik planlandığı gibi devam ederse, yıkımdan sağ çıkamayacaklar.
Kendi dillerinde ‘Ormanın İnsanları’ anlamına gelen Hongana Manyawa, Endonezya’daki son göçebe avcı-toplayıcı kabilelerden biri.
(İlgili: Dünya Üzerinde İzole Kalmayı Başarabilmiş 5 Kabile)
Kabile, artık topraklarını ve hayatta kalmak için ihtiyaç duydukları her şeyi, binlerce kilometre ötedeki insanlara sözde ‘sürdürülebilir’ bir yaşam tarzı sağlamaya çalışan şirketler tarafından kaybetme tehdidiyle karşı karşıya.
Madencilik, uluslararası hukuka göre yasa dışı çünkü temas kurulmamış kabileler, yerli topraklarındaki tüm “gelişmeler” için yasal olarak gerekli olan topraklarının sömürülmesine Özgür, Önceden ve Bilgilendirilmiş Rıza veremezler.
Bununla birlikte, kısmen Fransız maden şirketi Eramet’in ortak girişimi olan Weda Bay Nickel (WBN), adada Hongana Manyawa bölgesinin de dahil olduğu alanda muazzam bir madencilik imtiyazına sahip.
WBN, imtiyazlarının temas kurulmamış Hongana Manyawa bölgesiyle örtüştüğünün farkında olmasına rağmen 2019’da madenciliğe başladı. O zamandan beri, Hongana Manyawa’nın ev olarak gördüğü devasa yağmur ormanı alanları çoktan yok edildi. Şirket, madenciliği mevcut oranının birkaç katına çıkarmayı ve 50 yıla kadar faaliyet göstermeyi planlıyor.
Alman kimya devi BASF, Halmahera’da bir rafineri inşa etmek için Eramet ile ortaklık kurmayı planlıyor ve bunun için olası bir yer, temas kurulmamış Hongana Manyawa bölgesi olacak.
Yakın zaman önce temasa geçilen Hongana Manyawa’lı bir kadın, “Suyumuzu zehirliyorlar ve yavaş yavaş öldürülüyormuşuz gibi hissetmemize neden oluyorlar.” diyor.
Bir diğeri ise, “Almalarına izin vermiyorum… onlara ormanımızı vermek istemediğimizi söyle.” diyor.
Kabile hakları grubu Survival direktörü Caroline Pearce, “Tedarik zincirlerinin temas kurulmamış bir kabileyi yok ederken elektrikli otomobil şirketlerinin müşterilere “etik tüketim” vaadi satması dehşet verici. Hongana Manyawa’nın yağmur ormanlarını yerle bir etmenin “iklim dostu” hiçbir yanı yok ve kendi kendine yeten bir şekilde yaşayan Yerli halkın ölümüne neden olmanın “sürdürülebilir” hiçbir tarafı yok.” diyor.
“Tesla ve diğer elektrikli otomobil şirketleri, satın aldıkları minerallerin hiçbirinin Halmahera’daki yerli halkın topraklarından gelmediğini taahhüt ederek müşterilerinin beklentilerini karşılamak ve insan haklarına yönelik korkunç – ve yasa dışı – bir saldırıyı önleme fırsatına sahipler. Bunu yapmamak, temas kurulmamış Hongana Manyawa’nın hayatlarının harcanabilir olduğunun bir ifadesi olacak.”

Survival International. 4 Nisan 2023 – https://arkeofili.com/elektrikli-arabalar-icin-temas-edilmemis-kabile-yok-oluyor
Posted in DOĞA - ÇEVRE, Doga - Cevre - Ekoloji - Tarim, DOĞAL YAŞAM | Leave a comment

KÜRESEL FAİZCİLERİN İKTİDARI * Her fırsatta söylüyoruz, bu iktidar işçinin, emekçinin iktidarı değil, imtiyazlıların, faiz lobisinin iktidarıdır.

Her fırsatta söylüyoruz, bu iktidar işçinin, emekçinin
iktidarı değil, imtiyazlıların, faiz lobisinin iktidarıdır.


Vatandaş açlık sınırında yaşamaya mahkumken dünyada en fazla kamu ihalesi alan 7 şirketten 5’i Türkiye’de ve 20 senede bu şirketlere verilen ihale bedeli 200 milyar dolar civarındadır.

*Bu yetmemiş bu imtiyazlılara 128 kez vergi muafiyeti çıkartılmış. Bunlardan bir tanesine 2020 yılı Eylül ayında bir holdingin bir kalemde 9,5 milyar lira vergi borcu siliniyor. Bu parayla 500 tane SMA hastasının tedavisini karşılamak mümkün.
*Vatandaşa esnafa köylüye gelince vergi borcunu affediyorlar mı? Bağırta bağırta köylünün traktörüne haciz yapıyorlar. Bir de imtiyazlılara verilen milyarlık ihaleler adrese teslim pazarlık usulüyle yapılıyor.
*İşte Kütahya Zafer Havalimanı örneği, 50 milyon euroya mal olan havalimanına 2044 yılına kadar vatandaşın cebinden çıkacak para 208 milyon avro. Yani 3 buçuk milyar liraya yakın fazladan parayı bu millet fazladan müteahhitlere ödeyecek.
“FAİZE VERİLEN PARAYLA 3 UKRAYNA İNŞA EDİLEBİLİRDİ”
*Uzmanlar savaşta olan Ukrayna’nın yeniden imarı için gereken paranın 180 milyar dolar olduğunu söylüyorlar. Bizim 20 sene faize verdiğimiz parayla 3 tane Ukrayna’yı imar etmemiz mümkün.
*Bu yetmedi bir de 3 senede daha Orta Vadeli Programa göre 100 milyar dolar daha faize gidecek. Matematik gerçekler de gösteriyor ki bu iktidar imtiyazlıların faiz lobisinin iktidarıdır.
Posted in Ekonomi, YOLSUZLUKLAR, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK | Leave a comment

147 ÜLKELİ SEÇİM!

147 ÜLKELİ SEÇİM!

Rıfat Serdaroğlu: 11 Nisan 2023

147 Ülkede seçim sandıkları kurulacak! Bu sandıklardaki kayıtlı seçmen sayısı 3.284.008. Bunların 2.008.310’u TÜRKİYE doğumlu. Kalan 1.275.698’i Yurtdışı doğumlu! Yurtdışı doğumlu olup, Yurtdışında oy kullanacak seçmenler içinde sizce Türkçe bilen var mıdır?

Örneğin, Çin doğumlu olup Filipinler’de yaşayan 105 seçmen Türkçe bilebilir mi?
Suudi Arabistan doğumlu olan, halen Suudi Arabistan’da yaşayan ve orada oy kullanacak 4.434 kişi Türkçe bilir mi? Bunlar nasıl Türk Vatandaşı ve SEÇMEN oldu? Bunlar Suudi Arabistan’da şantiyesi olan müteahhitlerin işçileri olabilir mi? Orada oturup, Türkiye’nin kaderi hakkında nasıl karar verecekler?
Aynı durum, Suriye doğumlu olup Almanya’da yaşayan 2.522 kişi için,
Suriye doğumlu olup Suudi Arabistan’da yaşayan 1.902 kişi için,
Suriye doğumlu olan ve Lübnan’da yaşayan 1.768 kişi için de sorulabilir!
Bunlar ne ara Türkiye’ye geldiler ve seçmen oldular? Nasıl olur da bu kişiler çocuklarımızın geleceği hakkında karar verebilir? Türk Vatandaşlığı bu kadar mı ayağa düştü?
Yurtdışı doğumlu toplam 241.698 Suriyeli seçmen var. Bunların 228.061’i Türkiye’de oy kullanacak. 13.637 kişisi ise Yurtdışında oy kullanacak! Türkiye’de oturumu olmayan, T.C Vatandaşı olmayan, ömrü boyunca Türkiye’ye gelmemiş 13.637 kişi nasıl oluyor da seçmen oluyor?
Afganistan’da doğmuş, Türkiye’ye gelmemiş, Afganistan’da yaşayan 1.292 kişi,
Lübnan’da doğmuş, Türkiye’ye gelmemiş, halen Lübnan’da yaşayan 3.521 kişi,
Rusya’da doğmuş, Türkiye’ye hiç gelmemiş, halen Rusya’da yaşayan 2.648 kişi,
nasıl oluyor da seçmen olup oy kullanacak?
Aziz Türk Milleti;
Veri Mühendisliğinde “7 Kriter” olayı vardır. Bir kişinin (Adı-Soyadı-Ana adı-Baba adı-Doğum Yeri-Doğum Tarihi-Cinsiyeti) 7 kriteridir. 7 Kriterin de aynı olduğu bir başka kişinin dünyada bulunma şansı, 20 Katrilyonda 1’dir. (20 Katrilyonda 1) demek, 200 Milyon tane Türkiye Nüfusu kadar demektir. Yani imkansızdır. Ama bu imkansız kayıtlardan, YSK’nın hazırladığı Sandık Seçmen listelerinde tam 62 kişi var!
52’si Türkiye’de, 6’sı Yurtdışında…
YSK, Erdoğan’ın adaylığını kabul etmekle Anayasa İhlal suçu işlemiştir. YSK, Bir yıllık süresi dolmayan Yeni Seçim Kanununu uygulamakla Anayasa İhlal suçu işlemiştir. Sandık seçmen listeleri hile ile doludur.
17 İl ve 104 İlçede “Devlet Gücü” kullanılarak ciddi oranda “Oy Kaydırması” yapılacaktır. Önerdiğimiz güvenlik önlemleri alınmazsa SEÇSİS seçim sisteminde de oy aktarılacaktır. Böyle bir YSK, dünyadan habersiz muhalefet partileri, hırsları akıllarının üstüne çıkmış Genel Başkanlarla, 14 Mayıs seçimlerinin çok zor geçeceğinin görülmesi şarttır…
Bu hafta Çarşamba günü YSK’nın Anayasaya aykırı kararlarının iptali için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine müracaat edeceğiz. Bu haksızlıkların peşini bırakmayacağız.
Sağlık ve başarı dileklerimle 11 Nisan 2023
Posted in Rifat SERDAROĞLU yazıları, SEÇİM - SEÇSİS, YOLSUZLUKLAR, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK | Leave a comment

Erdoğan’ın abileri Hasan ile Cengiz

Erdoğan’ın abileri Hasan ile Cengiz

SÖZCÜ – Soner Yalçın:

Bir dönem Erdoğan ile ittifak yapan Hasan Cemal’den Cengiz Çandar’a dönek sol liberaller yollarını sonra neden ayırdı?
Sohbet ortamında bu soruyu arkadaş “Erdoğan’ın adaletsizlikleri” diye yanıtladı! Nasıl yani?
-Ergenekon- Balyoz- Odatv gibi adaletsiz kumpas davalarında bu ikili Erdoğan’ın yanındaydı…
-FETÖ, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kilit yerlerini ele geçirirken bu ikili Erdoğan’ın yanındaydı…
-Danıştay’dan Zirve Kitabevi’ne veya Hrant Dink suikastine kadar kanlı terör eylemlerinin asıl sorumlusu FETÖ’yü saklayan/ hedef şaşırtan bu ikilinin yaptığı adaletli miydi?
-Kumpas davalarından hapse atılanlar zindanda can verirken Erdoğan ve FETÖ yanında duran bu ikili değil miydi?
-Yargı bağımsızlığını yok eden referandumda bu ikili “Yetmez ama evet” demedi mi?
O dönem bu acımasızlıklar yaşanırken bu ikiliye göre Erdoğan otoriter değildi!
Heyhat! Tüm bu baskılar yapılırken bu ikili için Erdoğan, vesayetçi Kemalizm ile mücadele eden “vizyoncu lider” idi.  Erdoğan’ın bugün yanında olmamalarının sebebi adaletsizlik değil. Ne peki?
Birkaç örnek daha vereyim:
-Rauf Denktaş’a kumpaslar kurulup Annan Planı ile Kıbrıs’ın bağımsızlığı yok edilmek istenirken bu ikili Erdoğan’ın yanındaydı…
-İç savaş çıkararak Suriye’yi parçalama operasyonu hayata geçirildiğinde bu ikili Erdoğan’ın yanındaydı…
-Libya parçalanırken de Erdoğan’ın yanındaydı bu ikili…
-Azerbaycan ve Dağlık Karabağ gözden çıkarılıp “Ermeni Açılımı” yapılırken de bu ikili Erdoğan’ın yanındaydı…
-BOP ürünü Davutoğlu’nun “Stratejik Derinlikli” hayalci vizyonu bölgede acımasızca uygulanırken bu ikili hiç rahatsız değildi. “Türkiye bölgesel lider” diye alkışlıyordu…
AB’ye boyun eğilirken bu ikili Erdoğan’ın yanındaydı.
ABD’ye boyun eğilirken bu ikili Erdoğan’ın yanındaydı.
AKP, Batıcı dış politikayı takip ederken hiç sorun yoktu.
Ne zaman Erdoğan FETÖ ile yolunu ayırdı, FETÖ darbesine maruz kaldı. Dış politikasında “eksen kayması” oldu:
-Libya’ya müdahale etti ve Doğu Akdeniz projesini devreye soktu.
-Kıbrıs açılımına son verdi, Denktaş’ı savundu.
– “Ermeni Açılımı”ndan vazgeçilip Azerbaycan’a askeri destek verdi.
– ABD’nin, Suriye’deki suni “Kürdistan” oyununu bozdu.
-ABD ve İsrail ile ilişkiler gerginleşti.
-Ardından Rusya-Çin/ Şanghay İşbirliği Örgütü’ne- Avrasyacılığa yakınlaştı.
Ve işte o zaman, bu ikilinin yolu Erdoğan’dan ayrıldı! Oysa. ABD’nin Irak’a, Afganistan’a askeri müdahalesine destek verirken, bu ikili için Erdoğan ne kadar da “demokrat lider” idi!
Sadece dış politika değil…
Devam edeyim:
-Erdoğan, başta Atatürk olmak üzere Cumhuriyet değerlerine dil uzatırken bu ikili oradaydı…
-Erdoğan, “baskıcı devlet” diye laikliği erozyona uğratırken bu ikili oradaydı…
-Erdoğan, ülkeyi bölmeyi amaçlayan emperyalist proje “Kürt Açılımı” yaparken bu ikili oradaydı…
-Küresel neoliberalizm dayatması olan; üretimi bitiren, yüksek faize dayalı finans sistemi uygulayan, özelleştirmeler ile devletin mallarını elden çıkaran Erdoğan’a övgü yarışındaydı bu ikili…
– Tüm olup bitenleri güllük gülistanlık gösteren bu ikili değil miydi?
Uzatmayayım. Yazılarımı hiçbir zaman kişiselleştirme amacıyla yazmadım. Mesele, kişiyi sevip sevmeme değildir. Keza: Adı sadece “Hasan”, “Cengiz” değil; “Ali”, “Ahmet” veya “Sadullah” da olabilir…
Bakınız:
İdeoloji; bir iktidarın, partinin, grubun ya da kişinin davranışlarına yön veren düşünceler bütünüdür…İdeolojisiz, siyasi pozisyon alınamaz!
“Taraf” bu ikilinin yeşilinden kırmızısına kadar “solcular” ile ittifak yapmalarının “çimentosu” emperyalizmdir…

https://www.sozcu.com.tr/2023/yazarlar/soner-yalcin/erdoganin-abileri-hasan-ile-cengiz-7649999/
Posted in SİYASİ TARİH | Leave a comment

“BEN EKONOMİSTİM” * MERKEZ BANKASI KAPALI ÇARŞI DÖVİZ BÜROLARINDAN HERGÜN 260 MİLYON DOLAR ALIYOR

Merkez Bankası döviz bulamayınca, İstanbul’daki Kapalıçarşı’dan her gün 260 milyon doları 5 milyar liraya satın alarak ülkenin döviz ihtiyacını karşılamaya çalışıyor. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası da el arabasıyla döviz taşıyor… Seçime kadar dövizle günü kurtarmaya çalışıyorlar, peki ya seçimden sonra? #cokusdonemi
The Central Bank cannot find foreign currency and tries to meet the foreign exchange need of the country by buying 260 million dollars for 5 billion liras every day from the Grand Bazaar in Istanbul. And the Central Bank of the Republic of Turkey carries foreign currency with wheelbarrows… They are trying to save the day with foreign currency until the elections, what about after the election? #cokusdonemi
Posted in Ekonomi, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK | Leave a comment

YSKatür

Posted in KARİKATÜR | Leave a comment