Yasal Uyarı
Bu BLOG içinde yer alan yazı ve görseller kişisel kullanım ve/veya bilgi paylaşma amacı ile sınırlıdır, hiç bir ticari amacı yoktur.
Bu BLOG içindeki yazı ve görselleri paylaşırken kaynak göstermeniz rica olunur.
The contents of this BLOG are limited to personal use and/or information sharing, and there is NO COMMERCIAL purpose.
Arama
Takvim
-
Yeni Yazılar
- DÜNYA SOYKIRIM TARİHİ * Kızılderililerin Acı Dolu Direnişi
- Bordo Bereli Orkun Albay “Komando Andı”yla Tutuklanırken…
- Yaşasın! Bize Boeing satıyorlar! * 300 Boeing’in Türk halkına toplam kazık boyunun ne olacağı hiç merak edilmedi. *
- ARKEOLOJİ * SİLOAM YAZITININ HİKAYESİ * İSRAİL İSTİYOR, TÜRKİYE VERMİYOR
- TRT’DE PROGRAM YAPAN YOBAZ * NAMAZ KILMAYAN İDAM EDİLİR!!!
Arşivler
Kategoriler
Who's Online
95 visitors online now28 guests, 67 bots, 0 membersSeçenekler
AKP, İnce’yi kurtarıcı olarak görüyor!
AKP, İnce’yi kurtarıcı olarak görüyor!
İktidar, Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci tura kalmasında umudunu Muharrem İnce’ye bağladı. Bunu yandaş medyanın ve AKP’li parlamenterlerin Muharrem İnce’yi yere göğe sığdıramamasından anlıyoruz.
Canhıraş bir şekilde onu destekleyip köpürtüyorlar!
Anketlerde oyları yüzde 5, yüzde 7 dolayında çıkan Muharrem İnce şu anda iktidar kanadının kahramanı haline geldi. 13’üncü Cumhurbaşkanı adayı Erdoğan’ın yardımcısı olan Hamza Dağ’ın bir süre önceki itirafı durumu net olarak ortaya çıkartmıştı zaten…
Hamza Dağ aynen şöyle demişti:
“Cumhurbaşkanlığı seçiminde Muharrem İnce faktörü var. Anketlerde İnce’nin oylarının yüzde 10 civarında olduğunu görüyoruz ve o anketlerde biz önde gidiyoruz. İyi bir fark var. Genel Başkanım Cumhurbaşkanı Erdoğan inşallah ilk turda seçimi kazanacak!”
Demek ki neymiş?
AKP Genel Başkan Yardımcısı Hamza Dağ’a göre Muharrem İnce sayesinde Erdoğan seçimi ilk turda kazanacakmış! Muharrem İnce bununla gurur duyuyor mu, bilemiyoruz ama milletin 21 yıllık eskimiş AKP iktidarından kurtulma umutlarına gölge düştüğü kesin…
Fakat…Hamza Dağ’ın ciddi bir tereddüdü var. Diyor ki:
“Muharrem İnce’nin performansı çok önemli. Şimdilik yüzde 10 civarında kendi oyu var. Partisinin oyu yüzde 4, yüzde 5 civarında… Seçime kadar ben bu civarda kalabileceği konusunda tam emin değilim. Kampanya dönemi çok önemli.”
Cumhur İttifakı (AKP+MHP ve diğerleri) Muharrem İnce’nin başarısı için duacı…
SÖZCÜ – Rahmi Turan
“Korku Toplumu”
“Korku Toplumu”
Yetenekli meslektaşlarımızdan biri olan Doğan Satmış, ülkemizin son 20 yılda nasıl bugünkü üzücü duruma geldiğini anlatan 512 sayfalık bir kitap yazdı. İsmi: “Korku Toplumu”
Kitabın adı bile seçim öncesi günümüz Türkiye’sini gözler önüne seriyor. Ülkemizde fikir ve düşünceyi ifade özgürlüğü sınırlı… Söz söylerken ağzımızdan çıkan lâfları tartıyor, öyle konuşuyoruz.
“Cumhurbaşkanı’na hakaret” iddiasıyla 7 yılda 160 bin 169 soruşturma açıldı, 3625 hapis cezası verildi.
Doğan Satmış kitabında “Dünyanın gözünde, demokrasi liginden düşen ve koskoca bir ‘gazeteci hapishanesi’ haline gelen bir ülke olduk.” diyor. Bu noktaya nasıl geldiğimizi ve ‘Korku toplumu’nun nasıl oluştuğunu derinlemesine inceleyen yazar, sonunda şöyle soruyor:
“Son 20 yılın hatalarından ders alabilecek miyiz?”
Ders alacak olsak bu hale gelir miydik?
Yine de, zararın neresinden dönülse kârdır.
Dilerim 14 Mayıs seçimlerinde saf ve bakir yurttaşlarımızın sağduyusu galip gelir, kötü dünler geride kalır.
SÖZCÜ – Rahmi Turan
Posted in FAŞİZM, Politika ve Gundem
Leave a comment
KRİPTO MÜRTECİLER * Pozitif hukuku kaldırıp, şeriat hukukunu geçerli kılmaya İRTİCA denir. Bu yönetim tarzını etkin kılmak için uğraşanlara ise MÜRTECİ!
KRİPTO MÜRTECİLER
Rıfat Serdaroğlu: 15 Nisan 2023
Hiçbir yerde “Ben, Cumhuriyetin yıkılması ve şer’i hukuka geçilmesi için çalışıyorum” diye mertçe ve açıkça konuşan bir dinci siyasetçi göremezsiniz. Bunların hepsi sinsi, art niyetli, korkak, sapık kişilerdir. Bunları tanımak için bazı ayıraçlar vardır! Turnusol kâğıdı gibi… 28 Şubat Kararları bunlardan biridir!
Önce 28 Şubat 1997 de Milli Güvenlik Kurulunda (OYBİRLİĞİ) ile alınan kararlarından bazılarını hatırlayalım;
-Anayasamızın 4. Maddesi ile teminat altına alınan lâiklik ilkesi büyük bir titizlikle korunmalıdır.
-Tarikatlarla bağlantılı özel yurt, vakıf ve okullar devletin yetkili organlarınca denetim altına alınmalıdır.
– 8 yıllık kesintisiz eğitim, tüm yurtta uygulamaya konulmalıdır.
-Tarikatların faaliyetlerine son verilmelidir.
-TSK’ya sızmalar önlenmelidir.
-Kaçak Kur’an kursları kapatılıp, Diyanet İşleri denetimine alınmalıdır.
-Kurban derileri sadece Türk Hava Kurumu tarafından toplanmalıdır.
İşte Kripto Mürteciler bu kararlara ve Atatürk Cumhuriyetine karşıdırlar…
Kimler 28 Şubat kararlarına karşı çıkıp, “Din Devleti” isteyenler?
-AKP Genel Başkanı Erdoğan ve AKP üst yönetimi. (Anayasa Mahkemesi kararıyla, irticai eylemlerin odağı haline gelenler) Davutoğlu, Babacan gibi AKP Larvaları.
-Tarikatlar ve Cemaatler (FETÖ ve Cübbeli-Fesli şarlatanlar)
-Kürtçü Bölücüler-El-Kaide-Hizbullahçılar-Liberaller-Yarı Aydın zavallılar
-FETÖ’nun önemli adamlarını MV adayı yapan, Tansu Çiller’in emrindeki
“Etekli FETÖ’cular” ve yalaka takımı.
Kripto Mürtecilere göre;
-28 Şubat MGK Kararları ihanettir yasa dışıdır, fakat 15 Temmuz’dan sonra alınan MGK Kararları doğrudur ve anayasaya uygundur!
-28 Şubat’ta işten çıkarılan 3.250 kişi kıyıma uğramıştır, ama 15 Temmuz’dan sonra işten çıkarılan 154.325 kişi haklı ve yasaya uygun olarak atılmıştır!
-28 Şubat’ta tutuklanan kişi sayısı 625 idi, 15 Temmuz’dan sonra tutuklanan kişi sayısı, şimdilik 54.228 kişidir!
-28 Şubat kararlarının uygulanmasında TBMM devre dışı bırakıldı, sanki
15 Temmuz’dan sonra tek kişi tarafından alınan KHK’ler TBMM’de onaylandı!
-28 Şubat’tan sonra eğitim sistemimizin Milli ve Çağdaş kalması için baskı yapıldı, ama 15 Temmuz’dan itibaren eğitim sistemimizin Millilik vasfı kaldırıldı, tüm okullar İmam Hatip haline getirildi, türban okul öncesi eğitime 5-6 yaşındaki çocuklara kadar indirildi.
-28 Şubat’ta “Ne Mutlu Türküm Diyene” ilkesi ve “Milli Andımız” serbest idi.
15 Temmuz’da Türk Milliyetçiliği “Bölücülük” sayıldı, diğerleri yasaklandı.
-28 Şubat’ta bir kişinin bile burnu kanamadı. *15 Temmuz’da 254 vatandaşımız öldürüldü. Askerlerimiz kafaları kesilerek linç edildi. Suçlular bulunamadı.
*28 Şubat’ta “Türk Ordusu Komutanları” görevde, Hizbullah militanları hapiste idi. Şimdi, Ordu Komutanları zindanda Hizbullah militanları serbest!
-28 Şubat’ta T.C Devleti, tüm dünyada itibarlı ve saygın bir devlet idi.
*15 Temmuz’dan sonra dünyada tek dostu kalmayan bir ülke haline getirildik!
Değerli Okurlar;
Elbette ki, katılımcı-çağdaş değerlere sahip demokratik rejim mevcut rejimlerin en iyisidir. Onu yaşatmak ve geliştirmek demokrat ve özgürlükçü cesur insanların işidir. Kripto mürtecilere, demokrasi elbisesi giymiş FETÖ’culara, tarikat ve cemaat artıklarına, devleti soyanlara destek verilmesi halinde varacağımız yer, bir bölümü “Kürdistan” olacak olan Federe İslam Devletidir.
Herkes yerini ve safını belli etmelidir. İlk işimiz, 14 Mayıs’ta Erdoğan’dan ve AKP’den seçimle kurtulmak olmalıdır. Bu şarttır. Seçimlerden hemen sonra, Anayasamızın değiştirilemez maddelerine, Ulus Devlete, Üniter Yapıya, Laik Cumhuriyete sahip çıkmak, Atatürk İlke ve Devrimlerini Türk Milletinde yeniden etkin kılmak için yoğun mücadelemiz başlayacak. Türkler olarak bir kez daha ateşle imtihan olacağız. Allah yardımcımız olsun…
Sağlık ve başarı dileklerimle
FEYM BÜLTENİ – 88/2023 * Ermeni Faaliyetleri – 15 Nisan 2023
FANATİK ERMENİ YALANLARINA KARŞI
FEYM BÜLTENİ – 88/2023 *
Ermeni Faaliyetleri – 15 Nisan 2023
FEYM Grubu olarak, “14-20 Nisan Şehitler Haftası” dolayısıyla, başta yüce önderimiz Ebedi Başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ve Silah Arkadaşları olmak üzere, üzerinde yaşadığımız toprakları bize vatan yapan, bu aziz vatan uğruna can veren tüm şehitlerimizi, ter ve kanlarını döken gazilerimizi saygı, rahmet ve şükranla anıyoruz. Ruhları şad olsun.
1.. Ermenistan ve Rusya Dışişleri Bakanları Semerkand’da görüştü…Rusya Dışişleri Bakanlığı’nın yayınladığı açıklamada “14 Nisan’da Semerkand şehrinde Ermenistan Dışişleri Bakanı Ararat Mirzoyan’ın Rusyalı mevkidaşı Sergey Lavrov ile Bağımsız Devletleri Topluluğu kapsamında bir araya gelerek görüştükleri” bildirildi. https://www.ermenihaber.am/tr/news/2023/04/14/Ermenistan-Rusya/246933
2. Siyasi aktivist Ghazaryan, Ermenistan yeni bir yenilgiye hazırlanıyor diyor… Siyasi aktivist Edgar Ghazaryan, Ermenistan liderliğinin ülkeyi “yeni bir yenilgiye” hazırladığını iddia ediyor. Ghazaryan, Cuma günü Facebook’ta “Ülke başka bir yenilgiye hazırlanıyor” dedi. Ermenistan’ın sınırlarını koruma sorumluluğunu Ermeni ordusundan devretme hamlesini eleştirerek “yetersiz” diye yazdı. “Bu arada, Ulusal Güvenlik Servisi (NSS) Sınır Muhafız Birlikleri komutanı görevden alındı ve yerine geçecek kişinin adı henüz belirlenmedi. Ermenistan Güvenlik Konseyi Sekreteri bir uyarıda bulunuyor, yeni geniş çaplı savaş muhtemel diyor, oysa ülkede sıkıyönetim ilan edilmiyor. Özel Kolordu komutanı askeri bir hastanede. Ghazaryan, Ermenistan Genelkurmay Başkanlığı’nın iki başkan yardımcısının ve NSS Sınır Muhafız Birlikleri komutanının pozisyonlarının halen boş olduğunu vurguladı. https://www.panorama.am/en/news/2023/04/14/politik-activist/2821341
3. Moody’s, “Ermenistan İhracat Sigorta Kurumu”nun notunu teyit etti… Moody’s derecelendirme kuruluşu, Ermenistan İhracat Sigorta Kurumu’nun notunu -Ba3 ve görünüm negatif olmaya devam ediyor- şeklinde teyit ederek değiştirmedi. https://news.am/eng/news/754920.html
4. Azerbaycanlı halterciler Erivan’daki Avrupa Şampiyonasından çekildi… Avrupa Halter Şampiyonası Cuma günü Erivan’da başladı. Açılış töreninde tasarımcı Aram Nikolyan sahnede Azerbaycan bayrağını yakarak salonun dışına çıkardı. Gözaltına alındı ve Erivan’daki polis karakollarından birine götürüldü, ancak kısa süre sonra serbest bırakıldı. Müsabakalar 15-23 Nisan tarihlerinde yapılacak 101. Avrupa Halter Şampiyonası’na 40 Avrupa ülkesinden 380 sporcu katılacak. (Not: Aynı olay bizde olmasın,kimbilir nr cezalar verilirdi. Daha ilginç bir haberi aşağıdaki maddede.,o.tan) https://en.armradio.am/2023/04/15/azerbaijani-weightlifters-withdraw-from-european-championships-in-yerevan/
5. 2024 Dünya Halter Şampiyonası Ermenistan’da düzenlenebilir… Uluslararası ve Avrupa halter federasyonları başkanlarının Erivan’da başlayacak Avrupa Şampiyonası’ndan büyük beklentileri var. Avrupa Halter Federasyonu Başkanı Antonio Conflitti, gazetecilere verdiği demeçte organizatörlerin ellerinden gelenin en iyisini yaptığını vurguladı. “Organizasyon komitesi sadece beklediğimizi değil, azamisini de yaptı. Umarım bu Avrupa Şampiyonası üst düzeyde yapılır. Bu şampiyona bizim için önemli, çünkü 2024 Paris Olimpiyatları için eleme turlarından biri. Organizatörler taleplerimizden fazlasını yaptılar” dedi. Avrupa Halter Federasyonu Başkanı Antonio Conflitti, “Ermenistan halter sporunun dünyadaki en güçlü temsilcilerinden biri. Halterin Ermenistan’da bu kadar popüler olmasına sevindim. Ermenistan’ın 2024 Dünya Şampiyonasına ev sahipliği yapma konusunda büyük hedefleri var. Ermenistan’ ın Dünya Şampiyonasına ev sahipliği yapması için destek vermeye çalışacağım” dedi. https://tr.armradio.am/2023/04/14/2024-dunya-halter-sampiyonasi-ermenistanda-duzenlenebilir/
6. Glendale Merkez Kütüphanesinde Ermeni Tarihi Ayı… Glendale Kütüphanesi, Sanat ve Kültür, Nisan ayı boyunca yerel Ermeni topluluğuna saygı duruşunda bulunan tarih ve kültür kutlama programlarını duyurmaktan mutluluk duyar.15 Nisan Cumartesi günü Merkez Kütüphanede büyük bir topluluk etkinliği sırasında Ermeni Kültürü, Tarihi ve Mirası kutlamasını sunacak. Bu yılın teması Kökenler: Dünyayı Etkileyen Ermeni Sanatçılar, Yaratıcılar ve Mucitler Kutlaması. (Not: Bu etkinlik çerçevesinde soykırım iddialarının geniş biçimde yer alacağına muhakkak gözü ile bakılmalıdır Nitekim, programda yer verilen bir animasyon filminin konusu, Ermeni <sözde> soykırımından sağ kurtulan, kaçtıktan sonra aktris olan ve sessiz film Auction of Souls’ta (Ravished Armenia) rol alan Aurora Mardiganian’ın hayatına dayanıyor…,o.tan) https://massispost.com/2023/04/armenian-history-month-at-glendale-central-library/
7. Ermenistan Çocukları Fonu (COAF) Artsakh’ta (sözde Karabağ Ermeni devleti) abluka altındaki çocuklar için çağrı başlattı…, COAF, bu çalkantılı zamanlarda Artsakh’ta çocukları ve aileleri desteklemek için fon toplama taahhüdünü açıkladı. Devam eden ablukaya rağmen COAF, erken çocukluk eğitimi, konuşma terapisi, psikolojik bakım ve sosyal hizmet desteği gibi önemli müdahaleler sağlamaktadır. https://mirrorspectator.com/2023/04/13/coaf-launches-appeal-for-children-under-blockade-in-artsakh/
8. Ermenistan’dan NATO açıklaması istediler… Rusya’nın Ermenistan’dan Ermeni tarafının NATO tatbikatlarına katılımı ile ilgili açıklama istediği öğrenildi. Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, basın açıklaması sırasında Moskova’nın Erivan’a bir yazı göndererek, Ermeni tarafının NATO ülkelerinin düzenlediği tatbikatlara katılımı ile ilgili açıklama istediğini belirtti. Zaharova, “Ermeni ortaklarımızdan NATO tatbikatlarına katılımları ile ilgili resmi açıklama talep ettik. Yanıt aldıktan sonra tutumumuz hakkında karar vereceğiz” diye konuştu. Ermeni tarafının Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGAÖ) kanalıyla kendi topraklarında tatbikat yapılmasını reddetmesinin Moskova’yı üzdüğünü belirten Zaharova, söz konusu kararın bölgesel güvenliğin artırılmasına katkıda bulunmadığını vurguladı. https://avimbulten.org/tr/Bulten/ERMENISTAN-DAN-NATO-ACIKLAMASI-ISTEDILER
Posted in FEYM GRUBU ÇALIŞMALARI
Leave a comment
TARİHİN İÇİNDEN KARA SAYFALAR * İngiliz belgelerinde Vahdettin * YÖNETİME EL KOYUN DİYE BİZE YALVARDI * İngiliz milletine, kuvvetli sevgi ve hayranlık duygularımı Kırım Savaşı’nda İngilizlerin müttefiki olan babam Sultan Abdülmecit’ten miras aldım.
08.12.2013 / Güncellendi 23.07.2019 / Güncellendi 17 Nisan 2023
BAĞLANTILI YAZI https://nacikaptan.com/?p=5135
“Kurtuluş Savaşı ile İlgili İngiliz Belgeleri” adlı kitabın yazarı Gotthard Jaeschke, VI. Sultan Mehmet Vahdettin’in İngiliz dostluğunu kazanmak için “İngilizlere yalvarıp yakardığını” belirtmiştir. Sina Aksin de, “İstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele” adlı kitabında Vahdettin’in İngilizlerle ilişkilerini anlatırken, “Yalvaran Bir Padişah” başlığını kullanmıştır.
Belgeler, G. Jaeschke’nin ve S. Akşin’in bu değerlendirmelerini doğrulamaktadır.
Akşin, Vahdettin’in aşın İngilizciliğini, “Saray, kurtuluşu İngiliz İmparatorluğu ile bütünleşmekte görüyordu; çünkü halife sıfatı ancak bir Müslüman imparatorluk camiası içinde anlam ve değer taşıyabilir, dolayısıyla saygı görebilirdi” diye açıklamıştır.
VAHDETTİN’İN İNGİLİZ MUHİPLER CEMİYETİ İLE İLİŞKİSİ
Padişah Vahdettin, İngilizlere yaklaşmak için öncelikle iki aracıdan yararlanmıştır. Bunlardan biri, beş defa sadrazamlığa getirdiği İngilizci Damat Ferit, diğeri de İngiliz Muhipler Cemiyeti’nin kurucusu İngilizci Sait Molla’dır.
Vahdettin’in sıkı ilişki içinde olduğu Sait Molla, İngiliz casusu Rahip Frew’le birlikte Milli hareketi yok etmek için türlü entrikalar çevirmiştir. Rahip Frew, İngiliz Haber Alma Servisi’nin önemli bir üyesidir. Frew, ayrıca, İngiltere’deki “British Red Crescnef’ın (Britanya Kızılay Derneği’nin) İstanbul’daki temsilcisidir. Bu demek, Türkiye’deki İngiliz Muhipler Cemiyeti’yle sıkı ilişki içindedir.
Rahip Frew, Anadolu’daki Milli hareketi bitirmek için Sait Molla aracılığıyla İngiliz Muhipler Cemiyeti’ne para yardımı dahil her türlü yardımı yapmıştır.
Kurtuluş Savaşı sırasında Anadolu’da çıkarılan 21 ayaklanmanın arkasında Rahip Frew, Sait Molla işbirliği ve İngiliz Muhipler Cemiyeti’nin çalışmaları olduğu anlaşılmıştır.
Sait Mola ve Rahip Frew arasındaki yazışmalar ele geçirilmiştir.
Atatürk Nutuk’ta Sait Molla’nın Rahip Frew’e gönderdiği 12 mektubu yayınlamıştır. Bu 12 mektup incelendiğinde “molla” ve “papazın” işgalci İngilizlere nasıl uşaklık ettikleri çok açık bir şekilde görülmektedir.
Bu 12 mektup incelendiğinde şöyle bir tablo ortaya çıkmaktadır:
1- Anadolu halkım Atatürk’e karşı ayaklandırmak için paralı ajanlar kiralanmış ve bu ajanların propagandaları sonunda Anadolu’da çok sayıda isyan çıkmıştır.
2- Sadrazam Damat Ferit, Şeyhülislam Mustafa Sabri ve Zeynel Abidin efendiler ile İçişleri Bakanı Ali Kemal, Polis Müdürü Nurettin Bey ve Padişah Vahdettin’in İngiliz Muhipleri Cemiyeti’yle ilişkileri vardır.
3- Kürt Teali Cemiyeti ile yakın ilişkiler içindedir.
4- Mebuslar Meclisi için yapılacak seçimleri önlemeye yönelik gizli girişimlerde bulunmuştur.
Padişah Vahdettin, özellikle Hazine-i Hassa Müdürü Refik Bey, aracılığıyla randevu alan yabancı gizli servis elemanlarıyla, özellikle de İngiliz Muhipler Cemiyeti temsilcileriyle sıkça görüşmüştür. Meclis Başkanı Halil Menteşe’nin anıları bu gerçeği doğrulamaktadır: “O günlerde Vahdettin, rahatsızlığı nedeniyle Hareme çekilmiş, arzu etmediği ziyaretçileri kabul etmiyordu; fakat harem kapısından geceleri Papaz Frewleri hoca Sabrileri, Ali Kemalleri kabul ediyordu.”
Yusuf Hikmet Bayur, Vahdettin’i, Rahip Frew gibi İngiliz ajanlarının kışkırttığım ileri sürmüştür: “Papaz Frew gibi İngiliz Muhipler Cemiyeti’nin habis ruhu durumunda olan İngiliz casuslarıyla gizlice ve sık sık görüşen Vahdettin’in… onlarca kışkırtıldığı da güvenle düşünülebilir.”
Neşit Hakkı Uluğ, Padişah Vahdettin’in, İngiliz casusu Rahip Frew’le nasıl ilişki kurduğunu şöyle anlatmıştır:
“Saray ile İngiltere arasında bir haberleşme aracı olacak… bu alçaklığı yapacak, üstlenecekler vardı. Bunlar, bir ‘Sultanzade’ ile Rahip Frew denilen kimseler olsa gerekir. Çünkü, Sultanzade Sami, Vahdettin’in kız kardeşinin oğlu olup, kendisi gençliğinde bir İngiliz mürebbiyesinin eline verilmiş, veya bir İngiliz öğretmen tarafından yetiştirilmiş, olmasından dolayı daima işin içine İngilizleri karıştırırdı. Rahip Frew denilen şahsı saraya dolandırmak da bu Sultanzade’nin ilgisi vardır. Bazı kişilerin telkinleri, Sultanzade ile Rahip Frew’in teşvikleri Vahdettin’e pusulayı şaşırtmıştır…”
Fethi Tevetoğlu, “Milli Mücadele Yıllarındaki Kuruluşlar” adlı kitabında, İngiliz Muhipler Cemiyeti’nin kurucularından birinin doğrudan Sultan Vahdettin olduğunu belirtmiştir:
“Türkiye İngiliz Muhipler Cemiyeti, başta Padişah VI. Mehmet Vahdettin ve Sadrazam Damat Ferit Paşa, Dahiliye Nazırı Ali Kemal, Adil, Mehmet Ali ve Saadettin Beylerle, Ayan’dan Hoca Vasfi efendi olmak üzere, İngilizlerin idareye biran önce el koymasını isteyen ve İngiliz himayesi projesini hazırlayan, milli güç ve güvenden yoksun, umudunu yitirmiş gafiller, korkaklarla, bir takım satılmışlar tarafından, İngilizlere muhabbet ve taraftarlık, kendilerine çıkar sağlamak için, Milli Mücadele’ye karşı kurulmuş bir ihanet şebekesidir.”
Gotthard Jaeschke, “İngiliz belgelerine” dayanarak, Padişah Vahdettin’in, İngiliz Muhipler Cemiyeti’nin kurucusu Sait Molla ile çok sıkı bir ilişki içinde olduğunu, “Sultanın İngiliz dostluğuna kur yapmak için kullandığı baş şahıs Sait Molla idi.” diyerek ifade etmiştir.
Ruslar bile Padişah Vahdettin’in İngiliz Muhipler Cemiyeti’yle ilişkide olduğunu anlamışlardır. Bolşeviklerin Ankara Büyükelçisi Aralov, İngiliz Muhipler Cemiyeti’nin kurucularından birinin Padişah Vahdettin olduğunu belirtmiştir:
“İngiliz Muhipler Cemiyeti, İstanbul’da, İngiliz intelligence Service teşkilatının temsilcisi Rahip Frew’in para desteği ile Padişah Vahdettin ve Sadrazam Damat Ferit Paşa tarafından kurulan gerici bir teşkilattır. Bu derneğin başında o zamanlar çıkmakta olan gerici (Yeni İstanbul) gazetesinin sahibi Sait Molla bulunmaktaydı.”
Atatürk, daha Kurtuluş Savaşı sırasında kendisine ulaşan haberlerden Padişah Vahdettin’in İngiliz Muhipler Cemiyeti’nin iki ajanı, Rahip Frew ve Sait Molla ile sıkı ilişki içinde olduğunu anlamıştır. Mazhar Müfit Kansu anılarına göre Atatürk, bir gece İngiliz Muhipler Cemiyeti’yle Padişah Vahdettin arasındaki ilişkiyi şöyle açıklamıştır:
“Bir gece Mustafa Kemal Paşa’nın yatak odasında birkaç arkadaşla görüşmekte ve durumu Paşa bize anlatmakta iken, birdenbire Paşa ayağa kalktı: ‘Siz Rahip Frew’e yalnız devlet mi para veriyor da bu teşkilatı yapıyor zannediyorsunuz? Ben Padişah’ın da buna yardımda bulunduğunu zannediyorum. Siz ne fikirdesiniz?’dedi. Biz de ‘ihtimaldir’ dedik ve sonra Paşa, ‘Dahası var, bu Rahip Frew, benim aldığım özel bilgiye göre hükümetin de en sevgilisi. Görüyorsunuz ya, bir papaz hayatımızla, istiklalimizle nasıl oynuyor. O papaz, memleketinin Türkiye üzerinde nüfuz ve hakimiyetine çalışıyor. Ulemadan Sait Molla da Türkiye’nin hakimiyetini kaybederek İngiliz hakimiyeti altına girmesi için çalışıyor’ diye çok öfkelendi. Hüsrev Sami de bu sıra, ‘Ya Padişah?’ dedi.
Mustafa Kemal Paşa, ‘Evet o da Sait Mollayı evvel (Sait Molla’nın öncüsü). Fakat arkadaşlar, bu millet hiçbir zaman, bir hain Padişahın, bir Rahip Frew’in, bir Sait Molla’nın esiri, eğlencesi olamaz. Cihanı başlarına toplasınlar da gelsinler, iş kalabalıkta değil, hak ve hakikattedir. Hak ve hakikat ve millet rehberimizdir. Mutlaka biz muvaffak olacağız. Şimdiye kadar olduğu gibi bütün engelleri aşacağız. Vakit yaklaştı. Pek yalanda tam istiklal ve hakimiyetimize kavuşacağız’ diyerek, bizim de yeniden manevi kuvvetimizi arttırdı.”
Vahdettin, İngilizlere yaklaşmak için, Türkiye’yi İngiliz emperyalizmi yararına bölüp parçalamaya çalışan İngiliz Muhipler Cemiyeti’yle ilişki kurmak istemiştir. Padişah bu amaçla Rahip Frew ve Sait Molla gibi İngiliz casuslarıyla “sıkı fıkı” olmuştur. Bu zararlı cemiyetin içinde bizzat padişahı temsil eden Sadrazam Damat Ferit, İçişleri Bakam Ali Kemal ve Adil Bey, Şeyhülislam Mustafa Sabri, Zeynel Abidin ve Hoca Vasfi gibi kişiler yer almıştır.
Özetle, Necip Fazıl’ın, “Büyük vatan dostu” dediği Padişah Vahdettin, vatanı parçalamaya çalışan İngiliz Muhipler Cemiyeti’nin faal bir üyesi gibidir.
Vahdettin: İngiliz Milletine kuvvetli sevgi ve hayranlık duygularım vardır.
Vahdettin, kelimenin tam anlamıyla bir “İngilizsever”dir. Bu gerçeği birçok kere bizzat kendisi ifade etmiştir. Jaeschke’nin dediğine göre, “Padişahın İngiltere’ye karşı sevgi tezahürlerinin uzun serisi, The Daily Mail muhabiri G. Ward Price ile 24 Kasım 1918’de yaptığı mülakat ile başlar.” Vahdettin bu mülakatta İngiliz gazeteciye şunları söylemiştir:
“Eğer ben tahtta olsaydım, bu esef verici olay olmazdı, İngiltere’de öteden beri Türklere karşı mevcut dostluk duygulan savaş başladığı zaman hemen yok olmuş değildi. Fakat Ermenilerin öldürülmeleri, İngilizlerin Türkiye’ye karşı duygularında derin bir değişiklik yaratmıştır. Bu kötülükler… kalbimi yaralamıştır… Adalet çok geçmeden yerini bulacaktır, İngiliz milletine, kuvvetli sevgi ve hayranlık duygularımı Kırım Savaşı’nda İngilizlerin müttefiki olan babam Sultan Abdülmecit’ten miras aldım. Şimdi…bu sebepten, memleketim ile Büyük Britanya arasında öteden beri mevcut dostane ilişkileri yenileyip kuvvetlendirmek için elimden geleni yapacağım…”
Görüldüğü gibi Padişah Vahdettin İngiltere’ye “şirin” görünmek için laf arasında “Ermenilerin öldürülmeleri, İngilizlerin Türkiye’ye karşı duygularında derin bir değişiklik yaratmıştır. Bu kötülükler… kalbimi yaralamıştır… Adalet çok geçmeden yerini bulacaktır” diyerek Ermeni soykırım iddialarım da kabul etmiştir.
VAHDETTİN’İN SÜREKLİ İNGİLİZLERDEN YARDIM DİLENİYOR
Padişah Vahdettin, güvendiği adamlarını İngiliz yetkililere göndererek bıkıp usanmadan “İngiliz yardımı” dilenmiştir.
Bu amaçla yapılan ilk girişim, 1918 Kasımının sonlarında olmuştur. Sadrazam, İngiltere’yi ve Osmanlı’yı çok yalandan ilgilendiren bir sorunu görüşmek üzere, Padişahın isteği doğrultusunda, Londra’ya gizli bir temsilci göndermek istediğini bir haberciyle İngiltere Yüksek Komiseri’ne bildirmiştir. Padişah ve sadrazam İngiliz Hükümeti’yle “siyasi ve ekonomik konulan” görüşmek istemiştir.
General Milne, 16 Aralık 1918’de İngiltere’ye gönderdiği raporda, “Padişahın Sami Bey’i Ordu Genel Karargahı’na gönderdiğini, Türkiye’nin idaresini mümkün olduğu kadar çabuk ele alması için Britanya Hükümeti’nden istirhamda bulunduğunu, bansın beklenilmesi halinde geç kaimmiş olacağım söylediğini, Britanya memurlarının kontrol maksadıyla memleket içine gönderilmesini ve bu takdirde Britanya subaylarının idareye yardımda bulunmalarım rica ettiğim” bildirmiştir.
Görüldüğü gibi Padişah, Sami Bey’i, İngiltere’nin, Türkiye yönetimine el koyması için yalvarmakla görevlendirmişti.
Padişah Vahdettin, İngilizlere üçüncü kez yalvarmak için, uzun yıllardır Türkiye’de oturan bir “İngiliz centilmeninden” yararlanmak istemiştir. Söz konusu İngiliz, Padişah Vahdettin’in anlattıklarını Calthorpe’a iletmiştir. Vahdettin Calrhorpe’a gönderdiği mesajda, her zaman İngilizci olduğunu, bunu zor koşulların baskısı allında söylemediğini, bunun gerçek olduğunu bu nedenle 1908’den beri hep İttihat ve Terakki casuslarıyla çevrildiğini ve bu yüzden de çok çektiğini belirtmiştir. Vahdettin ayrıca, şimdi bütün ümidinin İngilizlerde olduğunu, 11 0cak’tan önce kabineyi değiştirmek istediğim, Türkiye’nin o sıradaki acılarından sorumlu bildiği İttihat ve Terakki’ye karşı elinden gelen her şeyi yapacağım ve İngilizlerin, kırımları yapanlar (Ermenilere yapılanlardan söz ediyor) kadar İngiliz esirlerine kötü davrananları da cezalandırmasını ve dahası İngilizlerin istedikleri her bir kişinin tutuklanıp cezalandırılmasını sağlamaya hazır olduğunu bildirmiştir.
Ancak bir de korkusu vardır: Çok sert davranırsa kendisine karşı bir ayaklanma, ihtilal çıkabileceğini bu nedenle tahtan indirilip öldürülebileceğini düşünmüştür. Muhaliflere karşı şiddetle harekete geçtiğinde İtilaf devletlerine, özellikle de İngiltere’ye güvenip güvenemeyeceğini öğrenmek istemiş, ayrıca doğrudan İngiliz Yüksek Komiserliği’yle ilişki kurmak istemiştir. Oradan gelecek herhangi bir işarete göre hareket etmeye hazır olduğunu bildirmiştir. Vahdettin daha sonra da sözü Hilafet konusuna getirmiştir. Sina Akşin’in dediği gibi, “Onun iki silahı, İngiltere’nin yardımı ve Hilafettir”. İngiltere’nin, kendisini Halife olarak desteklemeyeceğini öğrenmek istemiştir.
Nitekim, 10 Ocak 1919’da İstanbul’daki İngiliz temsilciliğinden, Balfour’a gönderilen özel mektupta, Padişahın iyi bir İngiliz dostu olduğu ve İngiliz Yüksek Komiserliği ile ilişki kurmak için herhangi bir yol olup olmadığım merak ettiği ve İngiltere’nin kendisine halifelik makamında destek olup olamayacağını sorduğu belirtilmiştir. İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiseri Arthur Calthorpe, 22 Ocak 1919′ da İngiltere Dışişleri Bakanlığı’na gönderdiği gizli bir telgrafta, Vahdettin’in, Sadrazam Damat Ferit’i Tom Hohler’e göndererek Ermenilere kötü davranan savaş esirlerini cezalandırmak arzusunda olduğunu ve yeterince enerjik davranmayan kabine üyelerinin yerine daha aktif üyelerden oluşacak bir kabine kurmayı düşündüğünü bildirdiğini belirtmiştir. Padişah, kendisine karşı olay çıkmasından kaygılandığım ve bir olay çıkarsa İngiltere’nin tutumunun ne olacağım sormuştur. Calthrope, Hohler’in, Padişaha herhangi bir yardım sözü vermediğini belirterek, kendi görüşünü, “Padişaha planını gerçekleştirmede yardımcı olacağımıza güvence vermeliyiz” biçiminde açıklamıştır.
Vahdettin, her fırsatta İngilizlerden yardım dilenmektedir. Ne yapacağını şaşırmış bir halde, İngilizlerin hoşuna gidecek bir şeyler yaparak, onlardan güvence almaya çalışmaktadır. Bu sefer de Ermenilere ve İngiliz esirlere kötü davrananları cezalandırarak İngilizlerin kendisini korumalarım istemiştir.
Sina Aksin, Padişah Vahdettin’in İngilizlerden bu isteklerini şöyle yorumlamıştır:
“İngilizciliği şaşılacak bir şey olmamakla birlikte, bu derece de İngilizlerin emrine hazır olduğunu bildirmesi şaşırtıcı olabilir. İngilizlere, istediği her bir kişiyi tutuklatıp cezalandırma taahhüdü, Yüksek Komiserliğin herhangi bir ‘işaretine’ baktığım söylemesi, bir Osmanlı Padişahı için ‘pek yüz karası’ bir ‘ajanlık’ önerisidir ve aynı zamanda harp divanlarının nasıl buyruğuna baktığını gösterir.”
İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiser Yardımcısı Richard Webb, 19 Ocak 1919’da İngiltere Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcılarından Sir Ronald Graham’a gönderdiği özel mektupta Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu şöyle anlatmıştır:
“Görünürde ülkeyi işgal etmediğimiz halde, şimdi valilerim atıyor veya görevlerinden uzaklaştırıyoruz. Polislerini yönetiyor, basınlarını denetliyor, zindanlarına girerek Rum ve Ermeni tutukluları işlemiş oldukları suçlara aldırmadan serbest bırakıyoruz… Demiryollarını sıkıca denetimimizde tutuyor ve istediğimiz her şeye el koyuyoruz… Politikamız süngünün keskin ucuna dayanıyor… Halife elimizin altında bulundukça İslam dünyası üzerinde ek bir denetim aracına sahibiz… Bildiğiniz gibi Padişah bizi buraya yerleştirmeyi diliyor…”
Görüldüğü gibi Padişah Vahdettin, İngilizlerin elinde değerli bir oyuncak haline gelmiştir. Ülkenin yönetimini tamamen İngilizler ele geçirmiştir. Richard Webb’in mektubundaki son cümle her şeyi açık seçik ortaya koyacak niteliktedir: “Bildiğiniz gibi Padişah bizi buraya yerleştirmeyi diliyor…”
21 Mart’ta İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Calthorpe, İngiltere Dışişleri Bakanı Yardımcısı Lorda Curzon’a gönderdiği özel ve gizli telgrafta, Padişahın sadrazam aracılığıyla gönderdiği çağrıda İngiliz yetkililerinden Tom Hohler’i özel bir görüşmeye davet ettiği, ancak İngiltere’nin müttefiklerinin bu davetten rahatsız olacaklarım düşünerek Hohler’e, Curzon’dan talimat almadan Padişahın bu çağrısına olumlu yanıt vermemesini söylemiştir.
Çanakkale Olayı adlı kitabın yazan David Walder bu durumu, “Yenik Türkler o derece işbirlikçi idiler ki, bundan dolayı işgal güçleri güç durumda kalıyordu” diyerek açıklamıştır.
Padişah Vahdettin’in “basiretsizlik” ve “çaresizlik” içinde İngilizlere yalvarıp yakarması, İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiserliği’nden Tom Hohlar’in dikkatini çekmiştir. Hohler, 5 Aralık’ta, İngiltere Dışişleri Bakanlığı Doğu Masası Şefi George Kidston’a yazdığı bir mektupta bu durumdan yararlanılmasını istemiştir:
“Burasının (İstanbul’un) Türkler tarafından yönetilmesine son vermek için şimdiki koşullardan yararlanılmazsa çok yazık olacaktır. Bu kenti, sözünü edebileceğimiz herhangi bir yönetim altında görmeye hazırım; yeter ki bu Türk yönetimi olmasın; çünkü bir domuz ahırını bile yönetecek yetenekte değillerdir. Türkler büsbütün yenilmiş olduklarım iyi biliyorlar… Örgütleri parçalanmış, bozguna uğramıştır; kendileri ise sefalet içindedir… İstanbul, işgal günleri yaşıyor. Buradaki yönetim, her İngilizi tiksindirecek kadar aşağıdır.”
İşte Vahdettin, çok aşağılık bir şekilde, “Türklerin bir domuz ahırını bile yönetecek yetenekte olmadıklarını” düşünen bu İngilizlerin “hoşgörüsünü” kazanacağını düşünmüştür.
Ne yaman düşünce!
(DEVAMI GELECEK)
Sinan Meydan – Odatv.com
http://www.odatv.com/n.php?n=yonetime-el-koyun-diye-bize-yalvardi-2305131200
TARİHİN SAYFALARINDAN İHANET NOTLARI * İŞGAL ALTINDAKİ İSTANBUL’DA İSLAMCILAR NE YAPTI!
İŞGAL ALTINDAKİ İSTANBUL’DA İSLAMCILAR NE YAPTI!
İslamcılar 1918’de İngilizler, Fransızlar Fatih’in İstanbulu’nu Hıristiyanlık adına işgal ettikleri zaman, gerçekten Bizans’ın intikamını almak ve hatta Ayasofya’ya çan takmak istedikleri zaman ne yaptılar?…
İslamcılar’ın İşgal İstanbul’un da, Fatih’in emaneti yabancı çizmesi altında inlerken durumu ve yaptıkları nedir?…
Önde gelen İslamcılardan bir çoğu, hem de sağlam İslamcılar, İngilizlerin çizmesini yaladılar, İngilizlere casusluk yaptılar…
Bu İslamcıların önde gidenlerinden birini, Fatih’in anısına saygıyla hatırlatmanın zamanıdır… Çünkü 1918’de bu ihanet İslam bayrağı, İslam cübbesi, İslam propagandası altında işlenmiştir…
İşgal İstanbulu’nda İngilizlere hizmet eden, İngilizlere casusluk yapan önde gelen İslamcı kimdir?
İslamcılar 1918’de İngilizler, Fransızlar Fatih’in İstanbulu’nu Hıristiyanlık adına işgal ettikleri zaman, gerçekten Bizans’ın intikamını almak ve hatta Ayasofya’ya çan takmak istedikleri zaman ne yaptılar?..
SAİT MOLLA DA “YENİ” İFADESİNİ KULLANMIŞTI
Adı Sait Molla’dır…Molla lakabı gelişigüzel takılmış değildir…
Sait Molla, II. Abdülhamit’in tam 17 yıl görevde kalan efsanevi Şeyhül İslamı Cemalettin Efendi’nin yeğenidir…Babası da Anadolu kazaskeri Mustafa Neşet Molla’dır… Yani 1880 İstanbul doğumlu Sait Molla aileden ve kültürel olarak İslamcıdır…
İyi bir İslamcı eğitim alır, Kadı Mektebi’ne gider. 1902’de Fetva Sicil müdür yardımcılığı gibi önemli bir göreve gelir…1904’te Şurayı Devlet Mahkemesi’nde görev alır… 1909’da Galata Kadı Müşavirliği’ne atanır…1910’da siyasete heveslenir ve İttihat-Terakki’ye karşı ‘Mahşer’ adlı bir gazete çıkarıp beyannameler dağıtmaya başlar… Divanı Harbi Örfi tarafından 2 ay hapse mahkum edilir ve görevden alınır…1913’te Anadolu kazasker muavinliğine atanır…1915’te avukat olma hakkı kazanır…
1918’de Kasım ayında İngiliz Kuvvetleri İstanbul’u işgal edince, Sait Molla Fatih’in kemiklerini sızlatarak İngilizlerin hizmetine girer…
‘Yeni İstanbul’ diye bir gazete çıkarır…’Yeni’ sözcüğünü İngilizlerin hizmetindeki yeni dönem için kullandığına dikkat çekelim…
‘Yeni Türkiye’ sözünü sevenlerin kulakları çınlasın…
Aynı günlerde ‘İngiltere ve Biz’ diye bir makale yazarak İngiltere’nin himayesine girmeyi savunur… İngiliz yönetimindeki Osmanlı’nın tüm İslam aleminde başka bir saygınlık kazanacağını iddia ederek İngilizlere yalakalık yapmaya ve para sızdırmaya yönelir…
İslamcı Sait Molla hızını alamaz, 20 Mayıs 1919’da, yani Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkıp milli mücadeleyi başlatmasının ertesi günü İstanbul’da İngiliz Muhipleri Cemiyeti’ni (İngilizleri Sevenler Derneği) kurar ve başkanlığını yapar…
Bundan sonra Sait Molla’yı tümüyle İngilizlerin hizmetinde ve İngilizlerden para alarak, milli mücadeleyi fiilen baltalama çabası içinde görürüz…İslamcı Sait Molla, bunun için bir Hıristiyan papazı, Rahip Frew ile işbirliği yapar ve sürekli gizlice mektuplaşır…Yani Sait Molla papazdan para alarak milli mücadeleyi baltalayan bir İslamcı’dır…
Bu İslamcı ihanet günümüz İslamcılarına ibret olmalıdır…
MUSTAFA KEMAL NUTUK’TA SAİT MOLLA İÇİN NE DEDİ
Mustafa Kemal, 1926’da okuduğu Nutuk’ta Sait Molla’ya ve ihanetine özel yer verir… Sait Molla’nın Rahip Frew’a yazdığı 12 mektubu tek tek açıklar…
Sait Molla bu mektuplarda İngiliz Muhipleri adı altında Anadolu’da İslamcılık görüntüsüyle yaptıkları faaliyetleri anlatır, para ister ve teşkilat ve casuslar hakkında gizli bilgiler verir…
Anadolu’da bir casus hakkında Rahip Frew’a ‘Hocalığına diyecek yok’ diye yazarak, casusun ne kadar başarılı İslamcılık ve hocalık yaptığını anlatır…
Sait Molla ayrıca İngilizlerden aldığı parayı Kürt Teali Cemiyeti’ne de dağıtarak, bölgedeki Kürtleri milli mücadeleye karşı ayaklandırmaya çalışır…
30 Ağustos 1922’de Mustafa Kemal’in Büyük Taaruz ile milli mücadeleyi zafere ulaştırması üzerine paniğe kapılan Sait Molla İngiliz Elçiliği’ne sığınır…
İstanbul’daki İngiliz İşgal Komutanı General Harrington’un, bu sadık İngiliz casusu Sait Molla’ya verdiği özel pasaportla ülkeyi terkeder…
1930’a kadar çeşitli ülkelerde gezinip Türkiye ve Atatürk aleyhine faaliyetlerini sürdüren İngiliz casusu 1930’da Yunanistan’da ölür…
Bu öyküyü şimdi niye anlattık?
Fatih’in İstanbul’u fethinin şenlik havası sürerken, 1918’de İşgal İstanbul’unda bazı önde gelen İslamcıların, İngilizlerin, Hıristiyanların çizmesini yalayıp Fatih’e nasıl ihanet ettiklerini anımsatmak için…
İslamcılık bu ülkede casusluğu ve ihaneti örten bir cübbe olarak da kullanılmıştır…
Tarih unutmaz ve ihanetleri affetmez!..
Kerem Çalışkan
SADULLAH ERGİN İSTİFA EDER Mİ? * Bahane kirli çorap! * Sadullah Ergin cemaate çalışmış!
Bahane kirli çorap!
SÖZCÜ – Necati Doğru: 15 Nisan 2023
İnsan suya düştüğü için boğulmaz, insan sudan çıkamadığı için boğulur. Sudan çıkmaya karar verdikleri için insanlarda haklı bir korku, haklı bir şüphe, haklı bir kararsızlık belirdi.
O bir pusuydu.
Adi bir kumpas.
Büyük alçaklıktı.
Türk Silahlı Kuvvetleri, “pusuya düşürülmüş” laik Cumhuriyet’in yaşatılmasına inanmış Atatürkçü komutanları hapse konulmuştu.
Düzmece belgeler.
Uyduruk tanıklar.
Sefil savcılar.
Ergenekon ve Balyoz; iktidar partisi önde gelenleri ve onun genel başkanı ve bakanlarının; “Hoca efendi ile kıblemiz aynı…” dedikleri yıllarda açıldı. Bu pusu davası ile Atatürkçü subaylar, hapisten ancak ölüleri çıkmacasına ömür boyu hapse mahkum edildi ve onların yerine 15 Temmuz kanlı darbe girişimini yapanlar, arkaları sıvazlanıp, rütbeleri cilalanarak yerleştirildi.
Sonunu yaşadık.
Bir ülkenin ve o ülkede yaşayan yurttaşların başına gelebilecek en büyük kötülük (melanet) bizim ülkemizin başına geldi. Kendi askerimiz, kendi uçağımız, kendi helikopterimiz, kendi tankımızla kendi halkının üzerine ateş etti.
Ateş!
22 saat sürdü.
9 bin asker, 35 uçak, 37 helikopter, 74’ü tank olmak üzere 246 zırhlı araç, 4.000’ne yakın hafif silah kullanıldı. 251 vatandaşımız hayatını yitirdi, 2.196 yurttaş yaralandı.
Bu büyük bir dram!
İşte bu daramı biz; “Türk Silahlı Kuvvetleri’ne pusu (kumpas) davalarının” açılması sonucunda yaşadık. Ve aradan 6 yıl geçmesine rağmen 15 Temmuz darbe girişimi günü gerçekte ne olduğunu henüz bilmiyoruz. Darbe önlenebilirdi, niçin önlenmedi? Bu sorunun cevabı da henüz verilmedi.
Bugün karşısında yer aldıkları iktidar partisinde adalet bakanlığı yapmış Sadullah Ergin ile İçişleri Bakanlığı yapmış İdris Naim Şahin, düzmece belgeler, uyduruk gizli tanıklar, sefil savcıların “pusu davasına” seyirci kalarak destek oldular. Şimdi rüzgar muhalefetten yana esmeye başladı. Ve bu iki isim, Millet İttifakı partilerince seçilebilecek yerlerden listeye milletvekili adayı oldular. Sadullah Ergin, “İnsan suya düştüğü için değil sudan çıkamadığı için boğulur” gerçeğini bildikleri için Millet İttifakı milletvekili adaylarına oy atma kararı vermiş vatandaşların haklı eleştirilerine karşılık; “sizi anlıyorum, adaylıktan çekiliyorum” diyebilirdi.
Demedi.
“Ben adalet bakanı olduğumda davlar başlamıştı… AKP’nin FETÖ ile işbirliği günahında en az payı olanlardan biri benim” türü bahaneler sergiledi.
Bahane kirli çorap!
Hep pis kokar!
Bahaneye sığınmak yerine hiç değilse Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu’nun seçildiğinde söz verdiği ilk 100 gün programına bir el verebilseydi.
İlk 100 günde:
İsrafı önleyeceğim.
Hırsızlık duracak.
Torpil kalkacak.
5 yerden maaş yok.
Çeteler yakalanacak.
Kaçırılan paralar….
Kılıçdaroğlu böyle sayıp sıralıyor. Sadullah Ergin ile İdris Naim Şahin de TV’lere çıkıp; “Biz de adalet bakanlığı ve içişleri bakanlığı yapmış insanlar olarak bütün dosyalara hakimiz. Fetullah Gülen’in ABD’den getirilmesi ve adalet önünde hesaba çekilmesi için çalışacağız. Biz zaten bu hedef için milletvekili seçilmek istiyoruz. Bizim koltukta, makamda gözümüz yok…” demediler. Erdoğan, Fetullah’ı ABD’den getirip yargılamayı yeni beyannamesine koymadı. Kılıçdaroğlu’nun 100 gün programında Fetullah’ın getirilip mahkeme edilmesi sözü niçin yok?
Neler gördük… Neler yaşadık… Neler duyduk… UNUTMA!
Aşağıdaki açıklama gerçeklerden uzaktır. Konuya ilişkin daha çok bilgi için;
https://nacikaptan.com/?p=107593 – ANFİBİ ÇIKARMA GEMİSİ TCG ANADOLU L-400 (Naci Kaptan)
Savaş Gemisi için açıklama!
Boyu 220 metre. Helikopterler, SHA’ lar pistine iniş, kalkış yapabilecekler. Dünyanın en uzak bölgesine bile operasyon kabiliyeti var. Tank da taşıyor. Savaşta ve barışta önemli rol oynayacak. Tamam da bu gemi kaça mal oldu? İlk ihalesi hangi yapımcı özel sektör şirketi ile kaç milyon Euro’ya mal olacak bir fiyatla başladı sonra ihale başka bir özel sektör şirketine mi verildi, son fiyat kaça çıktı? Sorularını bu köşeden soran yazıma Sedef Tersanesi sahibi Nevzat Kalkavan, arayarak cevap verdi. Dedi ki; “TCG Anadolu çıkartma gemisi, bizim şirket, Koç Holding’in şirketi SMK ve bir de üçüncü şirketin birlikte katıldığı ihaleyle başlatıldı. En uygun fiyatı bizim şirketimiz verdiği için ihaleyi aldık. Koç Holding’den alındı, Sedef’e verildi iddiaları bizi üzüyor. Kendi sınıfının dünyada en ileri teknolojisi ile yapılmış bir gemidir. Fiyatı açıklayamam, gizlidir. Ama dünya piyasasına göre yarı fiyatına yapılmıştır, Türkiye’ye çok ucuza mal olmuştur. İleride arıza yapacak fatura 30 milyon euro şişecek iddiaları kurgulanmış bir yalandır.”
https://www.sozcu.com.tr/2023/yazarlar/necati-dogru/bahane-kirli-corap-7655519/
ARŞİVDEN GÜNDEME
Sözcü – Asuman ARANCA – Haziran 28, 2015
Sadullah Ergin cemaate çalışmış!
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün, Fethullah Gülen cemaatine ilişkin “Gizli’’ raporunda, çok ilginç bir bilgiye yer verildi.
Cemaat içindeki bir tanığın ifadesine göre Adalet eski Bakanı AKP’li Sadullah Ergin, cemaatten aldığı talimatlarla yasal değişiklikler yaptı. Raporda ifadesi yer alan tanık “Gülen’in avukatları ve hukukçular, mutfak çalışması yaptılar. Bu çalışmalar, Pensilvanya’da Fethullah Gülen’i ziyarete gelen Hatay milletvekili, AKP eski Grup Başkanvekili ve Adalet eski bakanına dikte ettirilerek, kanunların çıkarılmasına öncülük edildi’’ dedi.
TANIK AKP-CEMAAT ORTAKLIĞINI ANLATTI
Emniyet Genel Müdürlüğü, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yazısı üzerine, cemaat hakkında kapsamlı bir rapor hazırladı. 52 sayfalık “gizli” ibareli raporda yer alan bir tanık ifadesi, AKP ve Cemaat ortaklığını bir kez daha ortaya koydu. Rapora göre, Ankara’da yürütülen bir soruşturma kapsamında ifadesine başvurulan bir tanık, “AKP’li eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in, Pensilvanya’da ziyaret ettiği Gülen tarafından kendisine dikte ettiği kanunların çıkarılmasına öncülük edildiğini” öne sürdü.
ÇIKACAK KANUNLAR ALEYHE OLMASIN DİYE ÇALIŞMA YAPTILAR
Cemaat örgütünün yapılacak operasyonlar öncesinde kanunlar çıkarılması için mutfak çalışması yaptığını iddia eden tanık, ifadesinde şunları söyledi:
“Örgütün kendisinin yaptığı veya örgüte yönelik yapılan/yapılacak olan operasyonlar ile ilgili belli bir hareket tarzı vardı. 2006-2007′li yıllarda Türkiye gündemini meşgul eden ve TBMM’den çıkması ihtimal dahilinde olan Terörle Mücadele Kanunları için örgüt, çıkacak olan bu kanunu ihtimal dahilinde gelecekte kendi aleyhlerinde olmaması için Türkiye avukatlar imamı (A) öncülüğünde çalışmalar yaptıklarını biliyorum.
GÜLEN DİKTE ETTİ
Bu konuda özellikle geçmişte Fetullah Gülen’in bir dönem avukatlığını da yapmış olan A. ve bu şahsa ait o dönem avukatlık bürosunda birlikte çalıştıkları Avukat R. vb hukukçular bir mutfak çalışması yapıp, bu çalışmayı AKP’nin hukukçu milletvekillerine, özellikle de kendisinin bakan olmadan önce Pensilvanya’da Fethullah Gülen’i ziyarete gelen Hatay milletvekili, AK Parti eski Grup Başkanvekili ve Adalet eski Bakanı …’e bu çalışmalar dikte edilerek bu kanunların çıkmasında öncülük edilmiştir. Bu gibi kanunlar TBMM’de kabul edilmeden evvel örgüte ait gazete ve televizyonlar özellikle de haber programlarında değişik haberler yaptırılarak, yapmış oldukları çalışmalara zemin hazırlamışlardır. Bu konularda örgütün diğer medya organlarındaki elemanları da aynı çalışmaları göstermişlerdir”
http://www.sozcu.com.tr/2015/gundem/sadullah-ergin-cemaate-calismis-871733/
FEYM BÜLTENİ – 87/2023 * Ermeni Faaliyetleri – 14 Nisan 2023
FANATİK ERMENİ YALANLARINA KARŞI
FEYM BÜLTENİ – 87/2023 *
Ermeni Faaliyetleri – 14 Nisan 2023
1.. Ermenistan-Azerbaycan Devlet Sınırı Belirleme Komisyonu Sekreterliği Başkanı atandı…Azerbaycan Başbakanı Ali Esadov, Azerbaycan-Ermenistan arasındaki Devlet Sınırı Belirleme Komisyonu Sekreterliği Başkanı atandığı talimatı imzaladı. Estonya Azerbaycan büyükelçisi Murad Najifbeyli, Komisyonun sekreteri olarak atandı. Komisyon, Mayıs 2022 tarihinde kurulmuştu. https://www.ermenihaber.am/tr/news/2023/04/13/Ermenistan-Azerbaycan-Belirleme-Komisyonu/246840
2. Artsakh (sözde Karabağ Ermeni devleti) Ombudsmanı AGİT Başkanıyla görüştü… Artsakh İnsan Hakları Savunucusu Gegham Stepanyan Perşembe günü, şu anda çalışma ziyareti için Ermenistan’da bulunan AGİT Dönem Başkanı ve Kuzey Makedonya Dışişleri Bakanı Bujar Osmani ile bir araya geldi. Gegham Stepanyan, 9 Kasım 2020’de ateşkesin sağlanmasının ardından Azerbaycan’ın yürüttüğü etnik temizlik politikasına değinerek, Azerbaycan tarafının işlediği suçların somut gerçeklerine ve örneklerine işaret etti. Ombudsman, Azerbaycan’ın dört ay süren yasadışı ablukasının insani sonuçlarını ve Artsakh halkının haklarının büyük çaplı ihlallerini sundu. “İnsan Hakları Savunucusu, uluslararası aktörlerin itirazlarının dikkate alınmamasının ve BM Uluslararası Adalet Divanı’nın kararına uyulmamasının Azerbaycan için herhangi bir sonuç doğurmadığını, bunun Azerbaycan’ın cezasızlığını ve müsamahakarlığını daha da cesaretlendirdiğini kaydetti. “Azerbaycan, ablukayı daha da sıkılaştırarak yanıt veriyor, sivil halka yeni acılar çektiriyor” dedi. “AGİT’in Azerbaycan-Karabağ ihtilafının çözümüne katılımının önemini vurgulayan Ombudsman, AGİT Minsk Grubu formatındaki faaliyetlerin eski haline getirilmesi, Artsakh’a bir AGİT bilgi toplama grubu gönderilmesi ve kalıcı varlığının tesis edilmesi gerektiğini vurguladı.” Toplantıya AGİT Dönem Başkanı Kişisel Temsilcisi Büyükelçi Andrzej Kasprzyk de katıldı. https://www.panorama.am/en/news/2023/04/14/Artsakh-ombudsman/2821135
3. Ermenistan’ın kırsal bir bölgesine başka bir modern altyapı sistemi kuruldu… Vayots Dzor bölgesindeki Aghanjadzor köyü otuz yılı aşkın bir süredir dış aydınlatmadan mahrum kaldı. Sakinleri karanlık koşullarda yaşama uyum sağlamak zorundaydı. Vayots Dzor bölgesinin Aghnjadzor köyünde otuz yıldan fazla bir süredir dış yoktu. Sakinleri karanlıkta yaşam koşullarına uyum sağlamak zorunda kaldı. Viva-MTS ve Yaban Hayatı ve Kültür Varlıklarını Koruma Vakfı (FPWC), topluluğu tamamen yeni bir sokak aydınlatma altyapısı oluşturma konusunda destekledi. Projenin ilk aşaması 2019 yılında burada hayata geçirildi. 38 adet LED projektör yerleştirildi, köyün ana caddesi ve Martuni-Getap eyaletler arası karayolu (1450 m) aydınlatıldı. Yeni teknolojilerin kullanıldığı enerji tasarruflu sistemin ikinci aşaması 2022 yılı sonuydu. Bunun sonucunda 43 adet LED ışık takıldı ve 1550 metre uzunluğundaki bir cadde aydınlatıldı. https://www.tert.am/en/news/2023/04/10/vivacell/3920372
4. Ermenistan’a silah, mühimmat yardımı teklif edilmesi ve reddedilmesi mümkün değil… CSTO Yardım paketi, bir üye ülkenin savunma bakanlığından bir yetkilinin Ermenistan’a gönderilmesini içeriyor. Ermenistan Güvenlik Konseyi Sekreteri Armen Grigoryan, Civilnet’e verdiği bir röportajda, bu paketin esas olarak askeri yardımı da içerdiğine katılmadığını belirtti. “Paket esas olarak, bir üye ülke tarafından Ermenistan’a gönderilecek olan savunma bakanlığından bir albayın atanmasıyla ilgili, Şu anda Ermenistan her yerde silah ve mühimmat arıyor. Ermenistan’a silah ve mühimmat şeklinde yardım teklif edilip de Ermenistan bunu reddedemez” dedi. https://news.am/eng/news/754815.html
5. IMF, Ermenistan’daki ekonomik büyümenin 2023’te yüzde 5,5’e ulaşmasını bekliyor… 9-21 Mart 2023 tarihlerinde Iva Petrova liderliğindeki Uluslararası Para Fonu’ndan (IMF) bir ekip, Ermenistan’ın ekonomik reform programının ilk gözden geçirilmesi için görüşmeler yaptı. 12 Aralık 2022’de IMF Yönetim Kurulu tarafından bir Stand-by Düzenlemesi (SBA) onaylandı. Görüşmelerin sonunda Bayan Petrova aşağıdaki açıklamayı yaptı: “IMF ekibi, üç yıllık bir Stand-by Anlaşması ile desteklenen ekonomik reform programının ilk gözden geçirilmesinin sonuçlanması için Ermenistan makamlarıyla personel düzeyinde bir anlaşmaya vardı. Anlaşma, IMF’nin Haziran ayı ortasında bu gözden geçirmeyi ele alması ve Ermeni Ulusal Çıkar Fonu’nun yetki, şeffaflık, raporlama ve uygulanabilirlik gerekliliklerinin açıklığa kavuşturulmasına ilişkin bir ön eylemin uygulanmasını takiben planlanan İcra Kurulu’nun onayına tabidir. Kurul toplantısından sonra yaklaşık 24,8 milyon dolar (18,4 milyon SDR) kullanılabilir hale gelirken, yetkililer IMF destekli programı ihtiyati tedbir olarak ele almaya devam etmeyi planlıyor. Ermenistan ekonomisi 2022’de yüzde 12,6 GSYİH büyümesi kaydetti ve ekonomik faaliyet 2023’ün başlarında güçlü ivmesini sürdürdü. Mart 2022’den bu yana yaklaşık 2.600 şirketin, 6.000 bireysel girişimcinin ve 113 bin yerleşik olmayan kişinin Ermenistan’a taşınması bu dikkate değer büyümeye önemli ölçüde katkıda bulundu. https://en.armradio.am/2023/04/14/imf-expects-economic-growth-in-armenia-to-reach-5-5-percent-in-2023/
6. AGİT Dönem Başkanı: Minsk Grubu şu anda donmuş durumda, ancak bu format bir rol oynayabilir… AGİT Dönem Başkanı Buyar Osmani, Dağlık Karabağ sorununun çözümü için uluslararası yetkiye sahip tek yapı olan AGİT Minsk Grubu’nun şu anda donmuş durumda olduğunu ancak uygun bir durum oluştuğunda rol oynayabileceğini sözlerine ekledi. AGİT Dönem Başkanı Buyar Osmani tarafından Dışişleri Bakanı Ararat Mirzoyan ile Erivan’da yaptığı bir brifingde Azerbaycan Cumhurbaşkanı’nın “Dağlık Karabağ sorununun olmadığına, Minsk Grubu kendini tükettiğine ve artık ihtiyacı kalmadığına” dair iddialarına değindi. Buyar, “Minsk formatı resmi olarak Bükreş zirvesinde belirlendi. Biz de Minsk Grubunu destekliyoruz” dedi. AGİT’in sadece Minsk Grubu olmadığını, AGİT’in Ermeniler ve Azerbaycanlılar arasındaki barış sürecini desteklemek için birçok başka araç ve mekanizmaya sahip olduğunu kaydetti. https://www.armenpress.am/tur/news/1108640.html
7. Fransa, Azerilerin işgal altındaki Ermeni topraklarından çekilmesini talep etti… Fransa, Çarşamba günü geç saatlerde iki Güney Kafkas devleti arasındaki sınırda meydana gelen son ölümcül çatışmaya tepki gösterdiğinde Azerbaycan’ı Ermenistan’ın egemen topraklarını işgal etmekle suçladı. Fransa Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, “Sınırın çizilmesinin münhasıran müzakereler yoluyla gerçekleştirilmesi gerektiğini yineliyoruz ve tarafları bu yöndeki çabalarını sürdürmeye çağırıyoruz denildi.” (Not; Fransa’ ya sormak gerekir; “Yıllardır Ermenistan’ ın işgal ettiği Azerbaycan topraklarını neden gündeme getirmediniz de Azerbaycan’ ın BM’ in de defalarca Ermenistan’ı ikaz ettiği Azerbaycan topraklarını işgalden kurtarmasına yalan ifadelerle işgal diyorsunuz? “..,o.tan) https://massispost.com/2023/04/france-demands-azeri-withdrawal-from-armenian-territory/
8. Azerbaycan barışla ilgileniyor mu?... Ermenistan-Azerbaycan barış görüşmeleri dururken ve Azerbaycan Ermenistan’a ve kendi kendini ilan eden Dağlık Karabağ <sözde> Cumhuriyeti’ne karşı askeri baskı taktiklerini yeniden başlatırken, uluslararası aktörler bölgesel barış ve istikrar çağrılarını hızlandırdı. Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel, Brüksel formatını yeniden canlandırmak amacıyla Başbakan Paşinyan ve Cumhurbaşkanı Aliyev ile telefon görüşmeleri yaptı. Moskova, Rusya’da yaklaşan Ermenistan-Azerbaycan zirvesini müjdeledi ve ABD, Münih Güvenlik Konferansı’nda üst düzey bir Ermenistan-Azerbaycan toplantısı düzenledi. Bu arada Azerbaycan’ın son dönemdeki eylemleri, 5 Mart 2023’te Dağlık Karabağ’da üç polis memurunun öldürülmesi, 22 Mart’ta Yeraskh yakınlarında Ermeni askerine suikast ve 11 Nisan’da Tegh köyünde Ermeni askerlerine yönelik saldırı sonucunda, dördü Ermeni askerinin öldürüldüğü olaylar, Azerbaycan’ın nihai hedefi konusunda meşru bir soruyu gündeme getirdi. https://mirrorspectator.com/2023/04/13/is-azerbaijan- Interested-in-peace/
Posted in FEYM GRUBU ÇALIŞMALARI
Leave a comment
Kılıçdaroğlu, ilk 100 günlük eylem planını açıkladı

Kılıçdaroğlu, ilk 100 günlük eylem planını açıkladı
Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı Seçimini kazanması halinde ilk 100 gün içinde yapacakları, broşür haline getirildi. ”Bay Kemal sözünden dönmeyecek” sözleri yer alan broşürde ilk 100 günde yapılacaklar şöyle sıralandı:
Kızılay ticarethane olmayacak.
Tarımda çalışan kadın ve gençlerin sosyal güvenlik primlerini devlet karşılayacak…
Kamu Özel İşbirliği projelerinde “Dolar, Avro” bazlı soyguna son verilecek. Yükümlülükler TL’ye çevrilecek… Devletin ve milletimizin soyulmasına izin verilmeyecek… 418 milyar dolar bu milletin cebine konulacak… Milliyetçilik demek Türk Lirasının değerini korumaktır…
Uyuşturucu baronları, devletten beslenen mafya ve 5’li çeteler temizlenecek…
TBMM’de “Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu” kurulacak…
Kadının güvencesi devlet olacak… Aile Destekleri Sigortası Kanunu yürürlüğe konacak.
Savurganlığa son vereceğiz, israf olmayacak. İsrafı önleme Saray’dan başlayacak. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Çankaya Köşkü’ne taşınacak. 16 uçaklı bir Cumhurbaşkanı olmayacak. Devleti yöneten, israfı itibar olarak görmeyecek. Cumhurbaşkanı yaşayış tarzı itibariyle topluma örnek olacak… Hiç kimse unutmasın kişiler- partiler geçicidir, devlet bakidir…
Kamuda adam kayırma olmayacak…
Akçeli işlere bulaşan, rüşvet alan büyükelçiler, bürokratlar görevden alınacak…
4-5 yerden maaş alma dönemi bitecek.
Ekonomik ve sosyal konsey ilk toplantısını yapacak…
Tank palet fabrikası ordumuza teslim edilecek…
Şehircilik ve afet yönetimi bakanlığı kurulacak…
Esnaf bakanlığı kurulacak…
Esnafın faiz borçları silinecek. Esnafın kira stopaj vergisi sıfırlanacak.
Tarım ve Gıda Güvenliği Bakanlığı kurulacak, pahalılığın önüne geçmek için acil eylem planı hazırlanacak.
Piyasadaki yangına son vereceğiz…
Çiftçilerin ve balıkçıların kredi faizleri silinecek…
Şehit yakınları ve gaziler için toplanan yardımlar hak sahiplerine teslim edilecek…
Süleyman Şah Türbesi vatan toprağına geri getirilerek, orada şanlı bayrağımız dalgalanacak…
Siyasi Ahlak Kanunu çıkarılacak…
Kalıcı yaz saati uygulamasına son verilecek.
Cumhuriyetin yüzüncü yılında 100 bin öğretmen ataması yapılacak, köylerimiz yeniden okullara kavuşacak.
Devlet okullarındaki evlatlarımıza beslenme desteği başlatılacak.
KHK ile kamudan çıkarılan ancak haklarında adli bir süreç işletilmeyen, soruşturmalarda takipsizlik kararı verilen ya da haklarında beraat kararı verilenler için iade süreci başlatılacak.
GATA ve askeri hastaneler yeniden açılacak, ordumuz hastanesiz kalmayacak…
Yolsuzluktan elde edilen ve yurtdışına kaçırılan gelirleri ülkemize geri getireceğiz. “Malvarlıklarının Geri Alınması Ofisi” kurulacak.
Birol Akkerman
Posted in Politika ve Gundem
Leave a comment