KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN 28 MAYIS’TA SEÇİMİ KAZANMASI İÇİN NE YAPMASI LAZIM?


KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN 28 MAYIS’TA
SEÇİMİ KAZANMASI İÇİN NE YAPMASI LAZIM?

Türker Ertürk <erturkturker@gmail.com> 17 Mayıs 2023

İktidar seçim stratejisini; Cumhurbaşkanlığı Seçimini ilk turda kazanamayacağını öngördüğünden ikinci tura taşımak için seçim kampanyasını; CHP başta olmak üzere Millet İttifakını FETÖ ve HDP/PKK üzerinden terörle işbirliği yaptığı, ABD’nin de muhalefete destek vererek Sayın Erdoğan’ı devirmeye çalıştığı algısı ve milliyetçi-dini değerleri öne çıkaran söylemler üzerinden yönetti, bu şekilde muhalefeti ötekileştirdi, düşmanlaştırdı. Anlatabileceği başka bir başarı hikayesi de kalmadığından TSK’yı ve savunma sanayii projelerini çok iyi kullandı.


Siyasetin aslında bir güven alışverişi olduğu, 14 Mayıs’a kadarki propaganda süreci bir reklamcının yaratıcı vizyonunu yansıtsa da bir liderin güven sunumunun epey gerisinde kalması nedeni ile -özellikle deprem bölgesinde- esas talebi güven olan halkın bu talebi yeterince karşılanmamıştır. Güvensizliğin nedeni ise; iktidarın deprem bölgesine yönelik söylemlerindeki ana bileşenin “salt yoğun vaat” olmasıdır.
Sanılanın aksine; son dönemde ortaya çıkan Ali Yeşildağ ve Muhammed Yakut gibi kişiler, söyledikleriyle iktidar lehine bir mağduriyet yarattı.
Millet İttifakı, demokratik ve özgürlükçü söylemlerine, parlamenter sistemin güçlendirilerek yeniden getirileceği ve yolsuzlukların sonlandırılacağı sözlerine rağmen iktidarın kendisi hakkında yaratmaya çalıştığı algıyı yok edemedi ve seçim stratejisinde üstünlük sağlayamadı. Millet İttifakı içinde aynı hedefe giden bütünleşik bir görev bölüşümü, yapılmış bir söylem birliği de yoktu. Ayrıca Meclis için ortaya konan vitrin de sorunluydu.
Alınan bu seçim sonucu için halkı suçlamak, “bizi anlamıyorlar” demek; “ben bu problemi çözemiyorum” demektir. Bu yaklaşım; aynı düşük not alan bir öğrencinin sorunu içselleştirmemesi ve “öğretmen bana taktı” demesi gibidir.
NE YAPILMALI?
14 Mayıs için -giderek dozunu artırsanız bile- bugüne dek yapılanları yaparak ve söylenenleri söyleyerek seçimi kazanamazsınız. Bunun için; bugüne kadar söylenmeyenleri söylemek, yapılmayanları yapmak zorundasınız. Yani stratejideki açmaz dengesini kırabilmek ve karşı tarafa üstünlük sağlayabilmek için yeni yol ve yöntemler bulmalısınız. Örneğin;
Yeşil Sol Parti’nin Türkiye’nin partisi olduğuna, Türkiye Cumhuriyeti ile bir sorunlarının olmadığına, bazı sorunların ancak Meclis’te çözülebileceğine ve PKK’ya silah bıraktırılacağına dair bir açıklama yapılmalı ve bu konuda güvence verilmeli,
Kısa bir süre içinde yani seçimden önce, Atatürkçü oluşları, Cumhuriyet değerlerine bağlılıkları ve FETÖ ile mücadeleleri ile öne çıkmış, hesap verebilir, uzman nitelikleri ile halkta, özellikle de gençlerde güven duygusu ve heyecan yaratabilecek isimlerden meydana gelen bakanlar kurulu açıklanmalı,
İkinci tur kampanyası süresince tüm konuşmaları Sayın Kemal Kılıçdaroğlu yapmalı, Millet İttifakının diğer liderleri ve Belediye Başkanları ise sadece yanında bulunmalı, Sayın Sinan Oğan ile anlaşılmalı ama ona verilen oyların büyük kısmının tepki oyları olduğu göz önünde bulundurularak, anlaşılsa bile kendisine verilen tüm oyların Sayın Kılıçdaroğlu’na yönelmeyebileceği bilinmeli,
Sayın Erdoğan’ın mevcut sağlık sorunlarının, acilen çözülmesi gereken büyük sorunları olan Türkiye’yi yönetebilmesine engel olabileceği konusunda seçmene bilgi verilmeli, Sayın Erdoğan’ın tekrar seçilmesinin demokrasi ve özgürlüklerin sonu olacağı, bizi dış dünyadan koparacağı ve daha büyük bir ekonomik çöküşün de nedeni olacağı somut örneklerle halka anlatılmalı, Seçmenin tekrar sandığa gitmesi için motivasyon tedbirleri alınmalı ve söylemler geliştirilmeli,
14 Mayıs’ta sandığa gitmeyenleri de 28 Mayıs’ta oy kullanmaya ikna edebilmek için başta gençler olmak üzere tüm halka umut veren söylemlere ve somut projelerin tanıtımına öncelik verilmeli,
Dürüst olmayan seçim, manipülasyonlar ve “Atı alan Üsküdar’ı geçti” hukuksuzluğuna karşı her seviyede uyarılar yapılmalı, tedbirler alınmalı ve bu kapsamda eylem planları hazırlanmalı,
Dünyanın otoriterliğe sürüklenmesi tehdidine karşı Türkiye’deki seçimlerin ne anlama geldiği konusu dış dünyaya anlatılmalı ve 28 Mayıs’taki ikinci tur oylama için 14 Mayıs’a göre çok daha fazla yabancı gözlemci davet edilmelidir.
Bunların haricinde, AKP’nin muhalefete yönelik olumsuz algı operasyonunu desteksiz bırakabilmek için;
Devlet yönetiminin dini esaslara dayandırılmayacağı paralelinde herkese inançlarında en sağlam güvencenin sağlanacağı, Anayasanın ilk 4 maddesinin tartışmaya açılmayacağı, Kürt sorununun, ayrılıkçılık yoluyla değil, Kürt yurttaşların da bu ülkenin vatandaşı olmaktan onur duyacakları seviyeye çıkarılarak çözüleceği, Atatürk’ün çağdaş uygarlık yolunda koymuş olduğu düşünce sisteminden ayrılınmayacağı tekrar tekrar vurgulanmalıdır.

https://www.turkererturk.com.tr/kilicdaroglunun-ne-yapmasi-lazim/
Posted in Politika ve Gundem, SEÇİM - SEÇSİS | Leave a comment

FEYM BÜLTENİ – 112/2023 * Ermeni Faaliyetleri – 17 Mayıs 2023

FANATİK ERMENİ YALANLARINA KARŞI
FEYM BÜLTENİ – 112/2023 *
Ermeni Faaliyetleri – 17 Mayıs 2023


1.. Ermenistan ekonomisi için yüzde 5’lik artış olacağı tahmin ediliyor….Bölgesel tahmininde Ermenistan ekonomisine değinen Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası, 2023-2024 tarihlerinde Ermenistan ekonomi için yüzde 5’lik artış olacağını tahmin ediyor. https://www.ermenihaber.am/tr/news/2023/05/17/Ermenistan-Ekonomi-Tahminler/248540

2. Ermenistan Dışişleri Bakanı: Azerbaycan’ın provokatif eylemleri Güney Kafkasya’daki barış çabalarına katkıda bulunmuyor… Ermenistan Dışişleri Bakanı Ararat Mirzoyan, Letonyalı mevkidaşı Edgars Rinkēvičs ile Salı günü Reykjavik’te bir araya geldi. Ermenistan Dışişleri Bakanlığı’nın bildirdiğine göre, görüşmede ikili işbirliğinin geliştirilmesi konuları ele alındı, bu bağlamda iki ülke dışişleri bakanlıkları https://www.panorama.am/en/news/2023/05/17/Armenian-FM/2837326

3. ABD Dışişleri Bakanlığı raporu, Ermenistan’daki kilise-hükümet ilişkilerini ele alıyor…Amerikan Dışişleri Bakanlığı Ermeni Servisi’nin bildirdiğine göre, ABD Dışişleri Bakanlığı din özgürlüğü konulu yıllık raporunu yayınladı ve burada geçen yıl Ermenistan’da din özgürlüğündeki gelişmeleri de ele aldı. Bu bağlamda rapor, Ermenistan Anayasası’nın Ermeni Apostolik Kilisesi’nin Ermeni halkının ruhani yaşamındaki eşsiz misyonunu, ulusal kültürün gelişmesinde ve ulusal kimliğin korunmasındaki rolünü tanıdığını belirtmektedir. Ayrıca, Ermenistan’daki ulusal azınlıkların geleneklerini, dinlerini, dillerini ve kültürlerini koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğunu belirtir. Raporda, ülkede 1 Temmuz’da yürürlüğe giren yeni ceza kanununun din özgürlüğü hakkının engellenmesini yasakladığı ve ilgili ihlallere uygun cezalar öngördüğü hatırlatılıyor. Rapora göre, Ermenistan’daki dini azınlıkların çoğunluğu, genel olarak Ermeni kamuoyunun kendilerine yönelik tutumunun geçen yıl boyunca olumlu olduğunu ve Ermeni medyasında onlar hakkında olumsuz bir haberin ya hiç olmadığını, ya da önemsiz olduğunu iddia ediyor. https://news.am/eng/news/760330.html

4. ABD, Artsakh’ (sözde Karabağ Ermeni devleti) taki Ermeni dini simge yapılarını yok ettiği için Azerbaycan’ı suçluyor… ABD, Azerbaycan’ı Dağlık Karabağ’daki Ermeni dini ve kültürel simge yapılarını yok etmekle suçluyor ve Dışişleri Bakanlığı Azerbaycan’ı “Özel İzleme Listesi”ne alıyor. Dışişleri Bakanlığı’nın Uluslararası Dini Özgürlük Raporu 2022, ABD hükümetini Birleşik Devletler Uluslararası Kalkınma Ajansı’na Artsakh’taki alanların restorasyonu ve koruma çabaları için fon sağlamaya çağırıyor. https://en.armradio.am/2023/05/17/us-faults-azerbaijan-for-destroying-armenian-religious-landmarks-in-artsakh/

5. Dağlık Karabağ ve çevre bölgelere acil bir UNESCO heyeti gönderilmesi gerekiyor… UNESCO Yürütme Kurulu’nun 216. oturumu 15 Mayıs’ta UNESCO merkezinde başladı. Aynı gün yapılan ilk genel kurul toplantısında, Ermenistan’ın teşkilattaki daimi temsilcisi Büyükelçi Christian Ter-Stepanyan bir konuşma yaptı. Ermenistan Daimi Temsilcisi, Azerbaycan silahlı kuvvetlerinin Ermenistan’ın egemen topraklarına karşı başlattığı saldırı sonucunda ortaya çıkan durum, etkilenen bölgelerde eğitim sisteminin uğradığı zarar ve durumun üstesinden gelmek için atılan adımlar sunuldu. https://tr.armradio.am/2023/05/17/daglik-karabaga-unesco-heyeti/

6. 1/600: 14 Mayıs seçimlerinden sonra yeni parlamentodaki Türk-Ermeni temsili keskin bir şekilde düşüyor… Mayıs ayından sonra 600 sandalyeli yeni Türk parlamentosunda tahmini nüfusu 50.000’in üzerinde olan Türk-Ermeni toplumunu sadece 1 milletvekili temsil edecek. Muhalefet de dahil olmak üzere farklı partilerden 3 Türk-Ermeni milletvekilinin yer aldığı önceki kompozisyonla keskin bir tezat oluşturdu. Yeni Türk-Ermeni milletvekili, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki iktidardaki AK partisini temsilen İstanbul 2. bölgeden milletvekili adayı olan İstanbullu Ortopedi ve Travmatoloji doktoru Sevan Sıvacıoğlu oldu. İstanbul merkezli bir Ermeni gazetesi olan Agos’un Genel Yayın Yönetmeni Yetvart Danzikyan’a göre, daha fazla milletvekili meclise girseydi Türk-Ermenileri daha sakin hissedeceklerdi. https://www.armenpress.am/eng/news/1111095.html

7. ERMENİSTAN’DAKİ AB GÖZLEMCİLER MİSYONU, 12 MAYIS’TA YAŞAYAN ÇATIŞAMALAR RAPORU BRÜKSEL’E VERDİ… Avrupa gününe ve Ermenistan – Avrupa Birliği (AB) ilişkilerine adanmış basın toplantısında Ermenistan’da AB Heyeti Başkanı, Büyükelçi Andrea Victorin, Azerbaycan’ın Ermenistan’a son provokasyonuna değindi. ‘Ermenistan’da AB gözlemciler misyonundan, Azerbaycan son provokasyonu raporu var mı?’ diye soruya yanıtlayan Victorin, “AB ne Ermenistan’a, ne Azerbaycan’a rapor vermiyor” öne sürdü. Ermenistan’da AB gözlemciler misyonu, 12 Mayıs’ta yaşayan çatışmalar raporu Brüksel’e verdi… Avrupa gününe ve Ermenistan – Avrupa Birliği (AB) ilişkilerine adanmış basın toplantısında Ermenistan’da AB Heyeti Başkanı Victorin, Azerbaycan’ın Ermenistan’a son provokasyonuna değindi. https://avimbulten.org/tr/Bulten/ERMENISTAN-DA-AB-GOZLEMCILER-MISYONU-12-MAYIS-TA-YASAYAN-CATISAMALAR-RAPORU-BRUKSEL-E-VERDI
Posted in FEYM GRUBU ÇALIŞMALARI | Leave a comment

Trollerle seçim kazanılır mı: Ülke ve dünya siyasetine trollerle nasıl yön veriyorlar?

Uzmanlara göre devletler ve partiler arası propaganda savaşının yeni cephesi sosyal medya (Midjourney)

Trollerle seçim kazanılır mı:
Ülke ve dünya siyasetine
trollerle nasıl yön veriyorlar?

Çağla Üren urencagla@gmail.com
Pazartesi 27 Mart 2023

“internet trolleri” konusunu, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yeni Medya ve İletişim alanında Doç. Dr. Erkan Saka, NewsLabTurkey’nin kurucusu Dr. Sarphan Uzunoğlu ve İletişimci/yazar Ümit Alan’ın görüşleri ışığında masaya yatırdık.
Teknoloji, ülkelerin veya siyasi grupların dezenformasyon yaymasının, karşıt görüşlü kişileri sosyal medyada hedef haline getirmesinin ve hatta seçim sonuçlarını etkileme girişimlerinin önünü açtı.
Türkiye 14 Mayıs’ta yapılacak genel seçimlere hazırlanırken dezenformasyon, online propaganda ve trol faaliyetleri yoğun biçimde tartışılıyor. Öte yandan bu mekanizmalar yalnızca Türkiye’nin değil, dünyanın da yoğun tartıştığı konular.
Biz de dünya genelinde iktidarların sosyal medya platformları aracılığıyla iç taktikve dış siyasete nasıl yön vermeye çalıştığını ve buna yönelik iddiaları ele aldık. Uzman görüşleri ışığında özellikle “trol faaliyeti” diye adlandırılan çalışmaların doğasını ve Türkiye’deki tartışmaları irdeledik.

Trol faaliyeti ne anlam ifade ediyor?

Trollük bugün sıklıkla, sosyal medyayı ve internet forumlarını önceden belirlenmiş bir mesajla doldurmak için sahte çevrimiçi profiller oluşturan profesyonel insan gruplarını nitelemek için kullanılıyor. Bu gruplara örneğin, belirli bir politikacıyı övmek veya hükümeti eleştiren birine saldırmak gibi görevler verilebilirken, dış siyasette de internet kullanıcılarının görüşlerini şekillendirmek için bu faaliyete başvurulabiliyor.
Hükümetlerin veya güçlü siyasi odakların bu faaliyetlere yatırım yaptığı ülkeler arasında Rusya, ABD, Filipinler, Türkiye, Hindistan ve Çin de var.
Troller ve astroturfing: “Hepsi birbirine karıştırılıyor”
Öte yandan, NewsLabTurkey’nin kurucusu Dr. Sarphan Uzunoğlu’na göre,  genellikle belirli bir ücret karşılığı siyasi propaganda yapan veya yapay bir gündemi gerçekmiş gibi gösteren kişilerin faaliyetleri aslında “astroturfing” olarak adlandırılıyor. Ancak hem Türkiye’de hem de başka ülkelerde bu kavram yerine “trollük” kullanılır hale gelmiş.
Türkçede “yapay çim” anlamına gelen astroturf, siyasi, dini veya reklamcılık amaçlı bir mesajın aslında “tabandan gelen” bir desteğe sahipmiş gibi gösterilmesi demek.
Bu faaliyeti yürüten hesapların temel amacıysa suni bir gündem oluşturmak.
Uzunoğlu’na göre, kavramla ilgili en büyük zayıflık Türkçesinin olmaması. Independent Türkçe’ye konuşan Uzunoğlu, “Ben bunlar için ‘kampanyacı hesaplar’ gibi tanımlar bulmaya çalışıyorum” diyor.
Öyleyse trollük aslında nedir?
“Trollük temel anlamıyla şu demek: Herhangi bir işte doğru düzgün yürümekte olan, iletişimsel süreci bozmak” diyen Uzunoğlu şöyle devam ediyor:
Örneğin bir grup feminist kendi arasında tartışırken, alakasız fotoğraflarla yorum yapmak gibi. Trolün işlevi tamamen kendi zevki için suyu bulandırmak. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yeni Medya ve İletişim alanında Doç. Dr. Erkan Saka da trolün tanımını “Süregelen bir tartışmayı provoke etme hali” diye yapıyor:
Tartışmayı aksatıp bozuyorsunuz, orada rasyonel müzakere zemininin kaybolmasına neden oluyorsunuz. İnternet trolü bu işe yarıyor. Örneğin bir siyasi lider bir açıklama yapıyor. Aslında o açıklamanın yayılmasını engelleyip, politikacıyı kızdırıp tartışmanın başka yerlere kaymasını sağlıyorsunuz.
Saka ayrıca, “Ancak bu tanımın ötesinde Türkiye’de gördüğümüz şey, hükümet karşıtlarının hedef gösterilmesi, onların geriye itilmesi ve susturulmaya çalışılması” diye ekliyor.
“Kavram karmaşası siyasi özneleri değersizleştiriyor”
Uzunoğlu, tüm bu kavramların birbirine karıştırılmasının ve hepsinin birden trollük diye nitelendirilmesinin de siyasi sonuçları olabileceğini vurguluyor. Ona göre bu durum, insanların farklı siyasi görüş bildiren herkesi trol olarak görmesine yol açıyor ve aslında siyasal tartışmanın önünü kapatıyor:
İnsanların, ‘Bu CHP trolü, şu AKP trolü’ diyerek siyasal özneleri de değersizleştirmesine yol açıyor. Bu durum aslında faaliyetler arasında iyi ayrımlar yapmamız gerektiğine işaret ediyor.
Bot hesaplar işin neresinde?
Bu noktada astroturfing veya trol faaliyetleri yürüten hesapların bot hesaplarla da sık sık karıştırıldığını söylemekte fayda var.
Kabaca, belirli faaliyetleri gerçekleştirmek üzere programlanmış ve otomatikleştirilmiş hesaplara bot deniyor. Bunlar yapay zekalı sohbet botlarından farklı olarak insanların sorularına yanıt vermek veya iletişim kurmak üzere tasarlanmıyor.
Yalnızca takip etme, beğenme, anket sonuçlarına müdahale etme ve gerçek olmayan izleyici verileri sağlama amacı güdüyor.  Yazar ve İletişimci Ümit Alan, Twitter ve Facebook gibi platformların bu tür faaliyetler için büyük olanaklar tanıdığını, bu yüzden bot kullanmadan da “ordu” yaratmanın mümkün olduğunu vurguluyor:
“Bir twitter hesabı ilk açıldığı andaki isimde devam etmek zorunda değil. İstediğiniz gibi ismini değiştirebilir, geçmişini tamamen silebilirsiniz. Bunu takipçilerinin fark etmesi bazen aylar alır, bazen de fark etmezler bile” diyen Alan şöyle ekliyor:
Böyle verimli bir saha olunca da yeterince paranız varsa bir ordu yaratmanız işten bile değil.
Botlar yerini gerçek kişilere bıraktı
Önceden belirli hastaglerin gündem olması için bot hesaplar kullanılıyordu. Hastaglerin kullanıldığı tweetlerde kelimelerin rastgele dizildiği, anlamsız cümleler görülüyordu. Ancak zamanla bu değişti. Artık çoğu hesabın arkasında gerçek kişiler var.
Alan’a göre bunun nedeni, trollüğün artık para karşılığı algı operatörlüğü anlamına da gelmeye başlaması. İletişimci sadece politik amaçlı olanların değil, taraftar grupları, futbol yöneticileri, teknik direktörlerin de bu faaliyete başvurduğunu aktarıyor:
Yani belirli bir konuda algı oluşturmak isteyen bütün kişi veya çıkar grupları, şu veya bu şekilde takipçi oluşturan ya da Whatsapp, Telegram gibi platformlardaki gruplarda örgütlenen insanlardan hizmet satın alınıyor.
Trol çiftlikleri: Nasıl çalışır, taktikleri neler?
Yine de hem Türkiye’de hem de dünyada astroturfing veya trol faaliyeti yürüten hesaplar genellikle “trol çiftlikleri” adı altında ele alınıyor. Bunlara “çiftlik” denmesinin nedeni ise söz konusu hesapların birbirlerinin gönderilerini paylaşarak veya yorumlayarak koordineli biçimde çalışması.
Özellikle gelişmekte olan ülkelerde bu faaliyetlerde görev alan kişilerin 12 saatlik vardiyalarla çalıştığı ve sosyal medyada günde 100’den fazla yorum paylaştığı biliniyor. Bu strateji, milyonlarca kullanıcıya sahip Facebook ve Twitter gibi sosyal medya platformlarının algoritmaları sayesinde başarıya ulaşıyor. Zira söz konusu algoritmalar, çok beğeni alan veya çok paylaşılan gönderi ya da konuları öne çıkarıyor.
Profesyonel hesapların şimdiye dek en çok dile getirilen taktikleri şöyle:
Hesap devralma/ele geçirme: Twitter’a göre şimdiye dek tespit edilip kapatılan hesapların çoğu ele geçirilmiş veya devralınmış. Bu hesapların önceki gönderileri temizleniyor ve hesaplar yeniden konumlandırıyor. Bunlar genelde erken tarihlerde açılmış ama buna rağmen az sayıda tweeti olan hesaplar.
Retweet halkaları kurma: Bazı hesaplar belirli içerikleri retweetlemek, beğenmek ve aslında gerçek olmayan izleyici verileri oluşturmakla görevli. Aynı zamanda belirli hastaglerin gündem olmasını sağlamak için de çalışan bu hesaplar, hem bot hem de gerçek kişiler tarafından yönetilen hesaplar olabiliyor.
Diğer zamanlarda sıradan paylaşımlar yapma: Bu hesaplar takipçi sayısını artırmak ya da daha gerçekçi görünmek için futbol gibi siyaset dışı paylaşımlar da yapıyor. Karşıt görüştenmiş gibi davranma: Hükümetlerin muhaliflere karşı görüş oluşturmak için kullandığı hesapları çeşitli kimliklerde de görmek mümkün. Bunlardan bazılarının muhalif taklidi yaptığı bile biliniyor.
Türkiye’de bir sektörleşme var mı: “Belediyeden iş almak için trollük yapan var”
Trol çiftlikleri aslında dünya genelinde büyüyen bir “sektör”. Aşağıda örneklerini ayrıntılı ele alacağımız üzere, Rusya’da hükümete bağlı belirli ajanslar üzerinden kurumsallaşan propaganda faaliyeti, Hindistan ve Filipinler gibi Asya ülkelerinde bir kesime istihdam sağlar hale gelmiş ve sektörleşmiş durumda.
Saka, Türkiye’deki benzer faaliyetlerin henüz bir sektör olarak ele alınmadığını vurguluyor ve bu etkinliğe yalnızca iş bulma amacıyla yaklaşanların da olduğunu belirtiyor:
Makale hazırlarken, söyleşilerimden birinde görüştüğüm kişi açık açık anlatmıştı. ‘Ben belediyelerde iş bulmak istiyorum, onun için bunu yapıyorum’ demişti. Bazı ülkelerde reklam ajansına gidersiniz ve ücret karşılığında trollük yaptırırsınız. Çok daha alenidir.
Saka, “Burada daha dolaylı şekillerde devam ediyor. Belediyeden iş alırsınız, başka bir şey alırsınız. Doğrudan maaş yerine arpalıktır. Maaşlı trollerin çok az olduğuna inanıyorum” diye ekliyor.
Ayrımlar silikleşiyor: Para alması, anonim veya fake olması şart değil
Bu arada tanımlar yalnızca birbirine karıştırılmakla kalmıyor, aynı zamanda değişiyor da. Zira uzmanlara göre bugün bir kullanıcının astroturfing faaliyetinde bulunması için illa ki ödeme alması, birden fazla hesabı yönetmesi, anonim olması ya da emir komuta zinciri içinde bulunması şart değil. Bu faaliyetlerdeki “manevi kazancın” önemini vurgulayan Saka da insanların hemfikir oldukları söylemleri desteklemek için de trollük yapabileceğinin altını çiziyor:
Türkiye’de Gezi Direnişi’nin sonrasında bir sürü AK Partili de bunu aslında gönüllü olarak yaptı. Saka ayrıca, bu faaliyetlerde bulunan kişilerin kimliklerinin de gizli olmadığını vurguluyor: Yurt dışındaki örneklere bakılırsa siyasi trol gibi görünen, hedef gösterme, hashtag çalışmaları gibi şeylere liderlik edenlerin çoğu aslında bilinen isimler.
“Siyasi diskurun kendisi trollüğe kaydı”
Saka’ya göre bugün dünyada siyasi söylemlerin ve tartışma biçiminin kendisi de giderek “trollüğe” kayıyor:
Aslında bütün siyasi diskur, daha demokratik ve rasyonel zeminden bir tür trolleme seviyesine düşmüş gibi görünüyor şu anda. Bence bu daha kaygı verici. Akademisyen bu nedenle örneğin belirli kişilerden veya gönderilerden bahsederken “trol” yerine “trol söylemi” gibi bir kavramın kullanılabileceğini savunuyor:
Çünkü aslında kendisine trol dediğinizde sizi dava edebiliyor ama yazım tarzı, içerik üretimi trolce olabiliyor.
Türkiye’deki trol çiftliklerine dair neler söyleniyor?
Türkiye’deki trol çiftliklerinin tarihi epey eskiye dayanıyor. Hatırlamak gerekirse bu hesapların varlığı 2013’teki Gezi Parkı protestoları sırasında kamuoyunda “AK Troller” adı altında duyulmuş, aktivist hacker grubu RedHack’in sızdırdığı Berat Albayrak’ın özel yazışmalarıyla gündeme gelmişti.
18 Haziran 2013 tarihli bir e-postada, ABD’de faaliyet gösteren Turkish Heritage Vakfı’nın eski başkanı Halil Danışmaz’ın Albayrak’a “profesyonel grafik tasarımcılar, yazılımcılar ve psikolojik savaş eğitimi almış eski ordu mensuplarından oluşan bir ekip kurmasını önerdiği” görülmüştü.
Ünlü Stanford raporu: Türkiye’de 7 binden fazla hesap kapatıldı
Stanford İnternet Gözlemevi’nin 2020’de yayımladığı rapor da Türkiye’de büyük gündem olmuştu. Rusya, Çin ve Türkiye olmak üzere üç ülkeye odaklanan raporun ardından Twitter harekete geçmiş ve binlerce hesabı kapatmıştı.
Çin hükümetiyle ilişkilendirilen 23 bin 750 hesap belirlenmiş ve bu hesaplardan yaklaşık 350 bin tweet atıldığı ifade edilmişti. Rus devletiyle de 1152 hesap ilişkilendirilmişti. Bu hesaplardan da 3 milyondan fazla tweet atıldığı bildirilmişti.
Türkiye’dense AK Parti hükümetiyle bağlantılı olduğu belirtilen 7 bin 340 hesap vardı. Bu hesaplardan 36 milyondan fazla tweet atıldığı aktarılmıştı. Raporda, “Operasyonun büyük bir bölümü Türk vatandaşlarını hedef alıyor” denmişti.
Söz konusu hesaplar, araştırmanın hemen ardından Twitter tarafından kaldırılmıştı. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ise iddiaları reddetmiş ve şöyle söylemişti:
Hesapların kapatılması kararına dayanak olarak öne sürülen birtakım dökümanların da bilimsellikten uzak, taraflı ve siyasi saiklerle oluşturulduğu açıkça görülmektedir.
“Çok geç kalınmış bir rapordu”
Saka ise bu çalışma için “Sahaya çok hakim olmayan bir rapordu” diyor. Akademisyene göre bu raporun özellikle Türkiye kısmı için için çok geç kalınmıştı: Zaten kullanım dışı kalmış, çoktan inaktif olmuş bot ağları vardı raporda. Yani biraz geç kalınmış bir raporlamaydı o.
Seçim yaklaştıkça trol tartışması büyüyor 2023 seçimlerinin yaklaşmasıyla sosyal medyada yürütülen faaliyetler de gündemde daha büyük yer kaplar hale geldi.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, 30 Ocak 2022’de trol tartışmasını yeniden alevlendiren isim oldu. Hazırladıkları raporda “trollerin isim isim deşifre edildiğini” öne süren Kılıçdaroğlu, “Son 6 ayda beni etiketleyen 700 binden fazla tweet atılmış. Bunların 300 binini maaşlı trollere ürettirmişler” dedi.
Söz konusu hesap ağının halktan toplanan vergilerle finanse edildiğini savunan muhalefet lideri, Twitter’da “Son Laik Bükücü” adını kullanan Nevzat Kanlı’ya bağlı birçok trolün olduğunu iddia etti: Aslında bu ağlar iç içe geçmiş durumda. Nevzat Kanlı bir iç ağ, ona bağlanmış troller var. Onun sinyaliyle bu troller devreye girip onun küfürlerini paylaşıp duruyorlar. Sanmayın ki Nevzat Kanlı bir robot. Sizin gibi gerçek bir kişi.

Bu açıklamada Özel, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun bir “trol ordusu” olduğunu, Emin Şen isimli bakanlık müşavirinin bu ordunun başında yer aldığını öne sürdü. Özel’in iddiasına göre Şen’in yönettiği “8 bin kişilik bir trol ordusu”, Telegram grubunda kendilerine iletilen hesapları hedef gösteren sosyal medya paylaşımları yapıyor.
Öte yandan, Ebabil Harekatı isimli bu grup, aslında faaliyetlerini açıktan yürütüyor. Kanalın an itibarıyla 9 binden fazla abonesi var. Teyit’in aktarımına göre grubun yöneticilerinin, kanaldaki kullanıcılara sosyal medya hesaplarında paylaşmaları için doğrudan metin, hashtag ve bağlantı ilettiği ve bunu düzenli yaptığı görülüyor.
Örneğin grup, Canan Kaftancıoğlu’nun hesabını topluca Twitter’a şikayet ederek kısıtlattıklarını da iddia ediyor.
Trollerle seçim kazanılır mı?
Trol tartışmalarının ortasında birçok kişinin aklına gelen ilk sorulardan biri de bu. Saka bu soruya “Bence mümkün değil” yanıtını veriyor. “Tabii ki bir etki gücü var ama bu iş tek başına dijitalle olmuyor” diyen Saka, Türkiye’deki sosyal medya kullanıcısının niteliğine de vurgu yapıyor:
Türkiye’de çok canlı, çok aktif bir sosyal medya kullanıcı kitlesi var. Böyle manipülasyon çalışmaları da çabuk deşifre ediliyor. Burada herkesin bir fikri var. Yani uzun veya orta vadede birilerini yönlendirebilmek çok zor.
 “Seçim kazanılamaz ama kaybedilebilir”
Geçmişte TBMM’de Sırrı Süreyya Önder’in vekil danışmanı olarak çalışan Uzunoğlu da “Sosyal medyadan seçimin kazanılamaycağını biliyorum” ifadelerini kullanıyor. “Seçim dediğiniz şeyin çok farklı dinamikleri vardır. Fiziksel temas, dert dinleme, iki tarafla da iletişim gibi temel şeylere dayandırıyorum.”
Öte yandan Uzunoğlu, bazı adayların sosyal medya nedeniyle seçim kaybedebileceğini söylüyor: Sosyal medyanın siyasi liderler bağlamında negatif etkisinin pozitif etkisinden daha yüksek olduğunu belki de tahmin edebiliriz. Ama tabii elimizde böyle bir veri tabanı yok.
Astroturfing ne zaman meşru olmaktan çıkar?
Sosyal medyada bir mesajı görünür kılmak veya bir mesaj oluşturmak için yürütülen faaliyetlere aslında reklamcılık sektöründe sık rastlanıyor. Örneğin yeni dizilerin Twitter gündeminde üst sıralarda yer alması veya online alışveriş uygulamalarında puanlamalara ve kullanıcı yorumlarına müdahale edilmesi de bu faaliyet kapsamında.
Öte yandan bu da şu soruyu gündeme getiriyor: Siyasette astroturfing faaliyetini bu denli tartışmalı ve gayrimeşru kılan nedir?
Uzunoğlu’na göre problemin kendisi bu taktiğin kullanılması değil, nasıl kullanıldığı. “Bu taktiğin ekonomi politiğine bakmak lazım” diyen Uzunoğlu, söz konusu faaliyetlerin partinin kendi bütçesinden karşılanması, uygun biçimde raporlanması ve kime hangi paranın neden verildiğinin açıklanabilmesi gerektiğini söylüyor.
Hizmetin veriliş biçimi ve hizmeti alırken kullanılan ödenekle ilgili sorun var. Mesela bu parayı İletişim Bakanlığı veriyorsa burada problem vardır. Bir de verilen mesajlar çok sıkıntılı. Örneğini dışlayıcı, ayrımcı, ırkçı mesajlar veriliyor. Zaten bunun bu kadar konuşulmasının sebebi de bu.
Uzunoğlu ayrıca, söz konusu propaganda faaliyetleriyle verilen mesajların dezenformasyon üzerine kurulu olmasının da “elbette hiçbir şekilde meşru olamayacağını” vurguluyor.
Maraş depremlerindeki dezenformasyon, bir “pilot çalışmaydı”
Saka’ya göre seçim sürecine yönelik propaganda faaliyeti, 6 Şubat’ta meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından başlayan dezenformasyon kampanyasıyla da ilintili. “Deprem ne yazık ki bu konuda bir pilot çalışmaya dönüştü. Depremde bu kadar çok yanlış haber göreceğimizi düşünmüyordum” diyen akademisyen, “Influencerlar belli partiler adına mesaj girmeye başladı” diye ekliyor.
Saka ayrıca, konuyla ilgili bir duyumunu da Independent Türkçe’yle paylaşıyor:
Aldığım bir duyuma göre seçim için anlaşılan bazı kişiler, şimdi ihtiyaç olduğu için depreme de eğiliyor. Seçimde hiç beklemediğiniz kişilerin kalkıp (insani duygular dışında) deprem içerikleri girdiğini görmeye başlayabilirsiniz.
Birçok kişiye göre deprem sürecinde Twitter, ciddi bir astroturfing faaliyetine sahne oldu. Depremin nedeni olarak Akdeniz’deki ABD gemilerini gösteren birçok hesap türerken, ciddi bir dezenformasyon akışı ortaya çıktı. Gerçek dışı iddiaları yaygınlaştıran birçok hesabın daha sonradan silindiği görüldü.
“Asrın Felaketi”
Bu arada AK Parti hükümetinin “Asrın Felaketi” sloganı için açılan bir hesap da dikkatleri çekti. 72 bin takipçili Asrın Felaketi hesabının aslında Ağustos 2022’de açıldığı tespit edildi. Hesaptan daha önce slime videolarının paylaşıldığı anlaşılınca kullanıcılar arasında tepki oluştu, bunun üzerine hesap da silindi.

Sadece AK Parti’nin mi trolü var?
Türkiye’de ve dünyada muhalefetin de çoğu zaman trol faaliyetlerine başvurduğu biliniyor. Türkiye de bu seçim sürecinde muhalefetteki bazı öznelerin giderek daha fazla trollerle birlikte anıldığına şahit oluyor. Son olarak Habertürk yazarı Fatih Altaylı, AK Partili hesapların Memleket Partisi lideri İnce’ye “gaz verdiğini” öne sürdü. Karar yazarı Akif Beki de Twitter’da “Muharrem İnceye Aşığız” hashtagine desteğin bot hesaplardan geldiğini savundu.
Alan ise “Troll kullanma fırsatı ve parası olan herkesin bunları kullanabileceğini ve halihazırda da kullandığını düşünüyorum” diyor. Hesapta olmayan bazı siyasetçilerin ya da siyasi yapıların yükselişinde bir yere kadar trol ve bot hesapların etkisi olduğunu söyleyen yazar, “Ama her şeyi buna bağlamıyorum” diye de ekliyor:
İsim isim gitmenin çok faydası yok. Herkes deniyor, bazıları akılda kalıyor ya da yakından bakılınca görülüyor. Geçen yıl başka bir partinin yükselişi vardı, bugün de hesaba katılmayan muhalif bir adayın yükselişi var.
whatsapp ve troller
Bu faaliyetleri iktidarların yürütmesinin daha tehlikeli olduğunu söyleyen Alan, “İktidarların elinde devlet mekanizması var. Bu da kimsenin sahip olamayacağı büyük bir veri havuzu demek” diye ekliyor (Reuters)
“Kampanyalar toplumun çelişkilerine sesleniyor”
Öte yandan Alan’a göre bu iki kampanya da toplumda halihazırda var olan çelişkileri hedef aldıkları için gündeme gelebiliyor.
“Bu iki tarafın da üzerine oynadıkları bir çelişki var. Birinci grup, Türkiye’deki sığınmacıların durumuyla ilgili zaten insanların kafasındaki karışıklığa çalıştı. İkinci örnekse, Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı konusunda kafası karışık olanlar” diyen yazar, sözlerini şöyle sürdürüyor:
Bu çelişkiler toplumun bir kesiminde olmasa bu troll ağlarının yapabileceği bir şey yoktu. Çünkü bence troll ağları sıfırdan bir şey yaratma konusunda düşündüğümüz kadar maharetli değildirler.
Seçim denince akla gelen örnek: Filipinler
Bu arada astroturfing, trol ve bot hesapların faaliyetleri, başka ülkelerde de seçim tartışmaların odağı durumunda. Seçim söz konusu olduğunda Filipinler’de Mayıs 2022’de yapılan ve Ferdinand “Bongbong” Marcos Jr’ın devlet başkanı seçildiği genel seçimler, en çok dile getirilen örneklerden.
Marcos JR
Marcos Jr. oyların yüzde 59’unu almıştı (Reuters)
Zira seçim kampanyasını neredeyse sadece sosyal medyada yürütme kararı alan Marcos Jr.’ın seçimi trollerle kazandığı iddia ediliyor.
Marcos Jr. aslında ülkenin eski liderlerinden Ferdinand Marcos’un oğlu. Seçim zaferinin ardından Marcos ailesi tam 36 yıl sonra iktidara dönmüş oldu. Baba Marcos’un iktidarına ailesinin ağır yolsuzlukları damga vurmuştu. Acımasız otoriter yönetimiyle bilinen Marcos’un ve yakın çevresinin zimmetlerine 10 milyar dolar geçirdikleri tahmin ediliyor. Marcos, 1986’da halk ayaklanmasıyla devrilmiş ve Hawaii’ye kaçmıştı.
Peki nasıl oldu da Marcos ailesi bunca yıl sonra iktidarı yeniden devralabildi? Bunun önemli bir nedeni, Marcos Jr.’ın sosyal medya kampanyası olabilir.
Marcos Jr.’ın propagandasının dikkat çeken özelliklerden biri, “ailenin yeniden markalaşmasını” sağlamasıydı. Filipinler merkezli internet gözlemevi tsek.ph’nin seçim döneminde yayımladığı raporda, Marcos Jr.’ın dezenformasyondan en çok yararlanan taraf olduğu ifade edilmişti.

Filipinler trol

BBM Youth adlı bir trol grubu, Marcos ailesinin sıkıyönetiminin ülkenin komünistler tarafından işgal edilmesini engellediğine dair iddiaları yayıyordu (Facebook)
Ülkenin internet ortamına Facebook ve YouTube hakim olduğu için seçim propagandası da daha çok bu mecralarda yapıldı. 2021 itibarıyla Filipin nüfusunun yaklaşık yüzde 81’i Facebook kullanıyor. Bu arada, internete erişimi olan Filipinlilerin yüzde 85’i de YouTube’u takip ediyor.
Rusya’nın trollerle ABD seçimlerine müdahale ettiği iddiası
Aslında trol çifliklerinin tüm dünyada yüksek sesle tartışılmasını sağlayan en büyük uğraklardan biri de, 2016’daki ABD Başkanlık Seçimleri’ydi. Zira Rusya’ya bağlı İnternet Araştırma Ajansı (Internet Research Agency) adlı kurumun, sahte Twitter ve Facebook hesaplarından yapılan paylaşımlar aracılığıyla bu seçimlere müdahale ettiği iddiası, bugün halen sıkça dile getiriliyor.
2016 seçimleri, Demokrat Rakibi Hillary Clinton’a karşı yarışan Cumhuriyetçi Donald Trump’ın zaferiyle sonuçlanmıştı. Demokratlar bu zaferde Rusya’nın müdahalesi olduğunu savunurken, Cumhuriyetçiler ve Rus yetkililer iddiaları reddediyor.
Rus oligark Yevgeny Prigozhin’le ilişkilendirilen İnternet Araştırma Ajansı’nın faaliyetleri, eski çalışanı olduğu iddia edilen itirafçıların açıklamalarından ve ABD’li yetkililerin yayımladığı raporlardan biliniyor.
ABD’deki Clemson Üniversitesi profesörlerinin yürüttüğü bir araştırmaya göre, ajansın 2015’te 12 saatlik vardiyalarla çalışan tahmini 400 personeli vardı. Bunlardan 80’i, Amerikalı gibi paylaşımlar yaparak ABD siyasetini etkilemekle görevliydi.
Mueller raporu
Seçimlerin hemen ardından Trump’ın sonuçları etkilemek üzere Ruslarla işbirliği yapıp yapmadığını soruşturması için Eski Özel Yetkili Savcı Robert Mueller görevlendirilmişti.
Mueller neredeyse iki sene süren soruşturmasının 400 sayfalık raporunu Mart 2019’da Adalet Bakanlığı’na sunmuştu. Adalet Bakanı William Barr da raporun önemli bulgularını bir mektupla Kongre’ye bildirdi ve Trump’ın Rusya’yla gizli bir işbirliği yaptığını gösteren bir sonuca ulaşılamadığını belirtmişti.
Demokratlar bu iddiaya neden yüklendi?
Bu iddiaları doğal olarak en çok Demokrat Parti destekledi. Cambridge Analytica’nın verileri uygunsuz bir şekilde topladığına ve bu verilerin seçimlerde kullanıldığına yönelik ifşa da Demokratların söylemlerini destekler nitelikteydi.
Veri bilimci Christopher Wylie, Trump kampanyasını yürüten Cambridge Analytica firmasını Mart 2018’de ifşa etmiş ve şirketin 87 milyon kişinin Facebook bilgilerini yasadışı şekilde ele geçirerek bunları beyazların üstünlüğünü savunan fikirleri canlandırmak için kullandığını ortaya çıkarmıştı.
Öte yandan Alan, Cambridge Analytica skandalıyla ilgili de pek çok tartışma olduğunu hatırlatıyor. “Bir kesim, kayda değer bir etkisi olmadığını ve abartıldığını düşünüyor” diyen yazar, bu tür çalışmaların siyasi kutupların seçmenleri arasında geçiş yaratmak için kullanılmadığına değiniyor:
Şunu bilmek gerek. Cambridge Analytica’da algısı değiştirilmeye çalışılan kesim, sandığa gidip gitmeme konusunda kararsız olanlardı. Yani gidip bir Hillary Clinton taraftarının seçim kararını Trump tarafına dönüştürmediler. Bunun yerine sandığa gitse Clinton’a oy vermesi muhtemel insanları belirlemeye çalışıp onların sandığa gitmemesi için çalıştılar.
“Medya her zaman kolay hedef oluyor”
Saka ise “Demokratların bu kadar sosyal medya meselesine yüklenmelerini hiçbir zaman kabullenemedim” diyor. Böyle zamanlarda medyanın her zaman kolay hedef olduğunu vurgulayan akademisyen, sözlerini şöyle sürdürüyor: Kendileri kötü bir kampanya yaptılar. Kötü bir aday çıkardılar. Her zaman medya kolay hedef oluyor. Artık medyanın merkezi sosyal medya olduğu için de hedef orası.
ABD seçimler
ABD’li yetkililer, Rusya’nın 2014’ten bu yana dış seçimleri etkilemek için 300 milyon dolardan fazla harcadığını iddia ediyor (AFP)
“Trol çiftlikleri artık Rusya dışından kiralanıyor”
Öte yandan ABD’de, benzer bir iddia 2020 seçimleri için de dile getirildi. CIA’in 2021’de yayımladığı bir raporda Rusya’nın, Trump’a karşı Joe Biden’ın zaferiyle sonuçlanan 2020 seçimlerine de müdahale etmeye çalıştığı öne sürüldü.
İddiaya göre Rus Devlet Başkanı Vladimir Putin’in yetkilendirdiği gruplar, seçim sürecine yönelik güveni azaltmak ve Biden’ı karalamak için geniş kapsamlı bir etki çalışması örgütlemişti. Ancak bu raporda 2016’dan farklı olarak, seçim sisteminin hacklenmesine yönelik herhangi bir çabaya rastlanmadığı söyleniyordu.
Raporda trol çiftlikleriyle ilgili göze çarpan en önemli noktalardan biri, bunların artık “yurtdışından kiralandığına” yönelik tespitlerdi. Buna göre Rus operatörler bu kez propaganda için Gana, Meksika ve Nijerya’daki trol çiftliklerini kullanmıştı. Aslında 2020’de Facebook ve Twitter da Gana’daki bir sivil toplum kuruluşuna bağlı onlarca hesabı benzer iddialar nedeniyle kapattıklarını açıklamıştı.
“Bu da bir propaganda savaşı”
Uzunoğlu ise sosyal medyada yürütülen faaliyetlerin aslında genel olarak medya çalışmaları ve kamu diplomasisi bağlamında ele alınabileceğini söylüyor. “Devletlerin medyaları gidip başka devletlerin ülkelerinde çok fazla yayın yapıyor. Türkiye’de de çok fazla yabancı devletin medyası var” diyen Uzunoğlu şöyle ekliyor:
Sosyal medya bağlamında da böyle bir kampanyanın düzenlenmesinin illa suç unsuru olması gerekmez. Yani nasıl Soğuk Savaş’tan bahsediyorsak, teknik olarak bakarsanız bu da bir tür propaganda savaşı. Uzunoğlu’na göre bu tür faaliyetleri tespit ve bunlarla mücadele etmenin çok zor olduğu sosyal medya ortamını devletlerin birbirine karşı kullanmaması imkansız olurdu:
Devletler doğal olarak bunu birbirlerine karşı kullanıyor. ABD’nin de istediği siyasi adayların kazanmadığı ülkelerde eli kolu bağlı şekilde gelişmeleri izlediğini varsayamayız. Ben bu tarz durumları kamu diplomasisi bağlamında değerlendiriyorum.
ABD’nin karantina karşıtı trolleri
Bu noktaya kadar ABD’nin ülke siyasetine sirayet etmek üzere çalışan yabancı kaynaklara yönelik iddialarından bahsettik. Ancak doğrudan ABD içinden de bir dizi trol kampanyasının yürütüldüğü söyleniyor.
Örneğin Facebook, Ağustos 2020’de muhafazakar medya kuruluşu The Epoch Times’la bağlantılı olduğu iddia edilen yüzlerce ağı kaldırmıştı.
Koronavirüsle ilgili yanlış bilgiler içeren, Trump yanlısı gönderilerle dikkat çeken bu ağlar arasında 303 Facebook hesabı, 181 sayfa, 44 Facebook grubu ve 31 Instagram hesabı yer almıştı. Bunların toplamda 2 milyondan fazla kişi tarafından takip edildiği belirtilmişti.
Joe Biden’ın Hindistan’daki trol takipçileri
ABD’nin mevcut Demokrat Başkanı Biden da trol iddialarından azade değil.
Örneğin, Washington merkezli bağımsız medya kuruluşu Zenger News’ün araştırmasına göre, Biden’ın Twitter hesabının takipçileri arasında Hindistan merkezli bir trol çiftliği göze çarpıyor. Biden henüz 2020 başkanlık seçimlerinde yarıştığı sırada Senatör Kamala Harris’i gelecekteki başkan yardımcısı olarak görevlendirmesiyle ciddi bir takipçi artışı yakalamıştı.
740 bin yeni takipçi elde eden hesap, toplamda 11 milyon takipçiyi geçmişti. Üstelik bu yeni takipçilerin kökeni Hindistan’daki trol çiftliklerine kadar uzanıyordu. Medya kuruluşunun araştırmasında örnek olarak kullanılan 105 bin hesabın yaklaşık 32 bini (yüzde 30’dan fazlası), Biden’ın Hindistan kökenli Harris’i başkan yardımcısı adayı yaptığı 12 Ağustos 2020’den sonra açılmıştı.
Hesapların yönetildiği konum Hindistan’daki bir dizi küçük kasabayı işaret ediyordu. Ancak bölgede yaşayanlar İngilizce konuşmuyor ve Amerikan siyasetiyle herhangi bir bağları da yok.
Hindistan: Sıradan bir internet kafe nasıl trol çiftliği haline gelir?
Biden’ı takip kampanyasına katıldığını dile getiren ve Patel ismini kullanan bir trol, küçük bir kasaba olan Umbergaon’da küçük bir “siber kafe” işlettiğini söylüyor. Patel’in sabah 8’den akşam 8’e kadar internet kafe olarak işlettiği dükkanı kepenkler kapandıktan sonra bir trol çiftliğine dönüşüyor. Bu çalışma saatleri Kuzey Amerika’da sabah saatlerine denk geliyor.
Patel, bu dükkanın 1990’larda internet kafe olarak kurulduğunu ama akıllı telefonlar yaygınlaştıkça işlerinin bozulduğunu ifade ediyor. 2012’de Narendra Modi’nin başbakanlık kampanyasına başlamasıyla ülkede trol ordularının kurulmaya başladığını ve kendilerinin de bu işe girdiklerini belirtiyor.
Modi’nin Hindistan Halk Partisi’nin gençlik kolu üyesi olan Patel, “Buraya ideolojim nedeniyle geldim ama sonra bu benim mesleğim oldu” diyor. Patel ve ekibi müşterilere sahte haberler, montajlanmış görüntüler, destek ve hatta “nefret” kampanyaları sunduklarını söylüyor.
“Ruslar, Çinliler ve Hintliler başka ülkelerden trolleri de eğitiyor”
Oxford İnternet Enstitüsü’nün 2019’da yayımladığı bir rapora göre, bu işi profesyonel olarak sürdüren Hintlilerin diğer ülkelerdeki trollere eğitim verdiği düşünülüyor. Örneğin enstitü, Sri Lankalı trollerin Hindistan’da eğitim aldığını savunuyor. Öte yandan diğer ülkelerden kullanıcıları trol olmak üzere eğiten tek ülke Hindistan değil.
Hindistan trol
2018’de enstitü, 48 ülkenin trol çiftlikleri işlettiğini tespit etmişti. Bu rakam 2019’da 70’e çıkmıştı (AFP)
Örneğin rapordaki iddialara göre, Myanmar’da askeri yetkililerin Rus ajanlar tarafından sosyal medyanın nasıl kullanılacağı konusunda eğitildiğine dair kanıtlar da var. Bunun yanı sıra Etiyopya’daki Bilgi Ağı Ajansı diye bilinen, hükümete bağlı kurumun Çin’e resmi eğitim almaları için personel gönderdiği de öne sürülüyor.
2013-2014 neden dönüm noktası oldu: Arap Baharı ve “hacktivizm”
Rusya’da trol çiftliklerinin 2014’te kurulmaya başlandığı düşünülürken, Hindistan’da da Modi’nin aynı tarihte iktidara gelmesi sektörleşmeye hız kazandırdı. Türkiye’de de bu faaliyetlerin yoğunlaşması 2013-2014 aralığına denk geliyor. Cambridge Analytica’nın da bu tarihte veri toplamaya başlaması tesadüf değil.
Saka bu tarihlerde söz konusu faaliyetlerin bir dönüm noktasına ulaşmasını Arap Baharı’na ve o dönemde başlayan “hacktivizm” furyasına dayandırıyor:
Anonymous benzeri hani hacker grupları sosyal medyayı bu şekilde kullanmaya başlamıştı. Bu o kadar yaygındı ki biz o grupların başka ne yapacağını düşünmeye başlamışken, hükümetler de karşı hamleleri oluşturmaya başladı. Türkiye’de Gezi eylemlerinin de sosyal medya üzerinden örgütlendiğini hatırlatan Saka, o dönemde hükümetlerin dijital gözetleme faaliyetlerinin de ortaya çıktığının altını çiziyor:
Yani Arap Baharı üstüne ‘occupy’ hareketleri ve sosyal medyanın böyle amacıyla kullanılması iktidarlar tarafını da tetikledi. Brezilya’da yeni hedef WhatsApp: “Trol faaliyetleri kapalı ortamlara kayıyor” Bu arada Saka’nın aktarımına göre, son dönemde trol faaliyetleri de Twitter gibi herkese açık platformlardan WhatsApp kapalı devre ortamlara kaymaya başladı.
“Açık platformlarda az ya da çok önlem alınabiliyor, tespitler yapılabiliyor” diyen Saka, WhatsApp’ın özellikle Brezilya’daki seçim tartışmalarında büyük rol oynadığını hatırlatıyor.
Luiz Inacio Lula da Silva’nın seçim zaferini kabul etmeyen “300 Brezilyalı” adlı radikal bir grup, Haziran 2022’de başkent Brasília’daki Yüksek Mahkeme binası yönünde havai fişek patlatarak bombalı saldırı taklidi yapmış ve ortalığı ayağa kaldırmıştı.
Eski lider Jair Bolsonaro yanlısı birçok radikal sağcının WhatsApp’taki dezenformatif içeriklerden ve propagandadan etkilendiği belirtiliyor. Bu kesimlerin WhatsApp gruplarını çok kullandığını” belirten Saka, Hindistan’da da durumun aynı olduğunu ifade ediyor:
Bu iki ülkede özellikle trol çiftliklerinde bir inovasyon söz konusu.
© The Independentturkis

https://www.indyturk.com/node/619106/ya%C5%9Fam/trollerle-se%C3%A7im-kazan%C4%B1l%C4%B1r-m%C4%B1-%C3%BClke-ve-d%C3%BCnya-siyasetine-trollerle-nas%C4%B1l-y%C3%B6n
Posted in BİLİŞİM - İNTERNET -, ORGANİZE İŞLER, YOLSUZLUKLAR, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK | Leave a comment

ORGANİZE İŞLER * OY SAYIMINDA KAYDIRMA YOLU İLE HİLE * YSK’DA VERİLERLE OYNANDI * Sosyal medyada ‘oy kaydırma’ itirazları: ‘#OylarYenidenSayılsın’ etiketi gündem oldu

Sosyal medyada 'oy kaydırma' itirazları: '#OylarYenidenSayılsın' etiketi gündem oldu

Sosyal medyada ‘oy kaydırma’ itirazları:
‘#OylarYenidenSayılsın’ etiketi gündem oldu

cumhuriyet.com.tr – 16.05.2023

Kritik 14 Mayıs seçimlerinin ardından çok sayıda sandık tutanağının YSK verilerine “yanlış girildiği” ortaya çıktı. ‘Oy kaydırma’ skandalı iddiaları sonrası itirazlar yükselirken sosyal medyada açılan “#oylaryenidensayılsın” etiketi, gündem oldu.


14 Mayıs seçimlerinin üzerinden geçen ikinci günde, YSK’nin sistemindeki verilerin siyasi partilerle paylaşılması ve sandık sonuç tutanakları ile karşılaştırılmalar yapılması sonucunda çok sayıda oyun YSK’nin sistemine ‘yanlış’ geçirildiği bildiriliyor.
Yurttaşlar, CHP’nin YSK verilerini paylaştığı sts.chp.org.tr sitesindeki oylarla sandık sonuç tutanakları arasında yapılan karşılaştırmaları sosyal medyadan paylaşıyor. Yapılan paylaşımlarda, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki bazı sandıklarda oyların sisteme yanlış girildiğine dair iddialar yer alıyor.
BORNOVA’DA CHP VE İYİ PARTİ’NİN OYLARININ SİLİNDİĞİ SANDIK
BirGün’ün İzmir Bornova’daki bir sandıkta yaptığı incelemede de oyların yanlış girildiği anlaşılıyor. CHP’nin YSK verilerini açtığı sistemde, Bornova’daki 1033 nolu sandıkta CHP 49, AKP 58 İYİ Parti 1, Yeşil Sol Parti 24, MHP 13 oy almış görünüyor. Ancak sandık sonuç tutanağına göre CHP 147, İYİ Parti 49 oy almış.
CHP’DEN BİLGİLENDİRME: İTİRAZLAR YAPILDI
CHP’li Muharrem Erkek de sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, ilgili itirazları gerçekleştirdiklerini ifade ederek şunları söyledi: “Bilgilendirme: Tüm sandık sonuç tutanaklarımızı biz sistemimize girdik. YSK da girdi. YSK verisiyle uyuşmayan sandıklara ilişkin itirazlar ilçe seçim kurullarına yapıldı. Düzeltmeler ilçe seçim kurulları tarafından yapılacaktır. Herbir oyun takipçisi olmaya devam edeceğiz.”
YAVAŞ: SORUNLU GÖZÜKEN TÜM SANDIKLARA İTİRAZ YAPIYORUZ
Millet İttifakı Cumhurbaşkanı yardımcısı adayı ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Tüm sandık sonuçlarını tek tek inceliyor, sorun gözükenlerin hepsine gerekli itirazlarımızı yapıyoruz” dedi.
‘OY KAYDIRMA’ İDDİALARI…
Diken gazetesi Ankara Temsilcisi Altan Sancar da, sosyal medyadan yaptığı paylaşımda, sandıkların kaydı sırasında çok sayıda oy kaydırmasının yapıldığına dair iddiaları gündeme getirdi.
DİYARBAKIR BİSMİL’DE SANDIKLAR İNCELENDİ
Öte yandan teyit.org da, sosyal medyada çokça paylaşılan Diyarbakır Bismil’deki sandığın durumunu inceledi. YSK’nin kesin sonuçları ve tutanakları henüz erişime açmadığı belirtilen incelemede, buna rağmen eldeki mevcut verilerin tutarsız olduğu belirtildi.
AKP’DEN ŞANLIURFA AÇIKLAMASI
Yapılan yoğun itirazlar sonucu YSP’nin, Şanlıurfa’da AKP’den bir vekil aldığı iddia edildi. Kamuoyuna yansıyan iddialar üzerine AKP Urfa İl Örgütü’nden şu açıklama yapıldı:
“Sosyal medyada Partimizin Şanlıurfa’da ki Milletvekili sayısının düştüğüne dair yapılan haberler tamamen asılsızdır. Yapılan itirazlar reddedilmiş olup, AK Partimizin Milletvekili sayısı 8 olarak kesinleşmiştir.”
SOSYAL MEDYA AYAĞA KALKTI
Twitter’da birçok farklı sandığa ilişkin paylaşılan ‘oy kaydırma’larının ardından “#oylaryenidensayılsın” etiketi de ülke gündeminde ilk sıraya yerleşti.

Öte yandan Twitter’da “#yskitirazsüresiniuzat” etiketine de 60 binden fazla tweet atıldı ve etiket ülke gündeminin ikinci sırasına yerleşti.
HDP’Lİ TİRYAKİ’DEN AÇIKLAMA
Söz konusu iddiaların çok sayıda benzeri sosyal medyada tartışılırken konuya ilişkin konuşan HDP YSK Temsilcisi Mehmet Rüştü Tiryaki, “Henüz herhangi bir kentte milletvekili dağılımına etki edecek kadar bir sonuca ulaşabilmiş değiliz” dedi.
YEŞİL SOL’DAN DA TEPKİ
Yeşil Sol Parti de “#YeşilSolPartininOylarıNerede” etiketiyle yaptığı paylaşımda konuya dair şu ifadeleri kullandı: “Yüzlerce sandıkta oylarımız YSK eliyle başka partilere yazılmıştır. Arkadaşlarımız usulsüzlük tespit ettiğimiz tüm sandıklara itiraz etmiştir. Seçimin güvenli geçtiğiyle övünen YSK bu sahtekarlığı derhal düzeltmelidir!” paylaşımında bulundu.

https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/sosyal-medyada-oy-kaydirma-tepkisi-2082023
Posted in ORGANİZE İŞLER, Politika ve Gundem, SEÇİM - SEÇSİS, YOLSUZLUKLAR, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK | Leave a comment

FEYM BÜLTENİ – 111/2023 * Ermeni Faaliyetleri – 16 Mayıs 2023

FANATİK ERMENİ YALANLARINA KARŞI
FEYM BÜLTENİ – 111/2023 *
Ermeni Faaliyetleri – 16 Mayıs 2023


1.. Paşinyan: Rus vatandaşları ülkenin ekonomik büyümesine katkıda bulundu… Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, Çek dergisi “Respekt”e verdiği röportajda Ermenistan’da çalışan Rus vatandaşlarının ülkenin ekonomik büyümesine katkıda bulunduğunu söyledi. Paşinyan konuyla ilgili yaptığı yorumda şu ifadeleri kullandı: “Ekonomik büyümemize katkıda bulundular, çünkü çoğu yüksek nitelikli ve genellikle ekonomik faaliyete yol açan yenilikçi teknolojiler alanında çalışıyorlar. Onların varlığından dolayı mutluyuz. Rusya’dan Ermenistan’a gelenlerin çoğu çifte vatandaş, hem Rusya, hem Ermenistan vatandaşı olduklarını da kaydetmek isterim”. https://www.ermenihaber.am/tr/news/2023/05/16/Pa%C5%9Finyan-Rus-vatanda%C5%9Flar%C4%B1-ekonomik-b%C3%BCy%C3%BCme/248447

2. Ermeni <sözde> soykırımını tanıdığı için Biden’a bir Türk saldırı teşebbüsü… Harut Sassounian’ın yazısı özetle şöyle; “ Türkiye ve onun inkârcı destekçileri, Ermeni <sözde> soykırımının tanınmasını engellemek için verdikleri mücadeleyi kaybettiklerinde, Başkan’ı görevden alma isteklerini ilan etmek gibi saçma sapan saldırılara başvuruyorlar. Biden artık görevde değilken, daha önceki makalemde ifşa ettiğim gülünç bir fikir. Türkiye’nin Ermeni <sözde> soykırımının tanınmasına karşı koymaya yönelik eşit derecede umutsuz bir başka girişiminde, Türkiye İftiraya Karşı İttifak – (İftiralara Karşı Türk Birliği –TADA, o,t) Danışmanı Avukat Bruce Fein, 24 Nisan 2023’te Kongre üyelerine uzun bir mektup göndererek Başkan Biden’ ın ifadesinden şikâyet etti. Fein’in mektubunun içeriğine geçmeden önce iki temel soru sormak istiyorum: 1) Fein, Başkan’ dan neden şikâyet etti? Biden ancak 24 Nisan’da Ermeni Soykırımı’nı tanıdıktan sonra mı? Cumhurbaşkanı açıklamasını yapmadan önce mektubunu yazması gerekmez miydi? Türk İftiraya Karşı İttifak Danışmanı olarak yazdığı mektup için Fein’e ödeme yapılıp yapılmadığını bilmiyorum. Yaptıysa Türk İttifakı parasını çarçur etti. 2) Fein neden Başkan’a değil de Kongre Üyelerine yazdı?” (Not: Bruce Fein’ in TADA’ dan alınan mektubu( Mad.13) bilginize sunulmuştur..,o.tan) https://www.thecaliforniacourier.com/another-turkish-attempt-to-attack-biden-for-recognizing-the-armenian-genocide/

3. AB liderliği Artsakh (Sözde Karabağ Ermeni devleti) halkının meşru haklarını görmezden gelmeye devam ediyor…Artsakh Dışişleri görevlisi, Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel’in Pazar günü Brüksel’de düzenlenen Ermenistan-Azerbaycan zirvesinin ardından yaptığı açıklamalara ilişkin açıklama yaptı. Açıklamanın özeti şöyle; ” Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile yaptığı üçlü görüşmenin ardından 14 Mayıs’ta bir basın açıklaması yaptı. “Açıklamanın bir bütün olarak içeriği ve yer alan bazı noktaları AB liderliğinin, Artsakh halkının meşru hak ve çıkarlarını göz ardı etmeye devam ettiğini ve Avrupa Birliği tarafından ilan edilen demokrasi ve insan hakları değerlerinin zararına, bölgedeki yalnızca kendi jeopolitik ve kısa vadeli çıkarlarına göre hareket ettiğini gösteriyor. Bu, özellikle açıklamada Laçin Koridorunun 5 aydan fazla abluka altına alındığına, koridorun girişinde yasadışı bir Azerbaycan kontrol noktasının kurulduğuna ve Artsakh’ın 120.000 nüfusunun Ruslarla fiilen kuşatıldığına dair herhangi bir sözün olmamasıyla kanıtlanmaktadır.” https://www.panorama.am/en/news/2023/05/16/Artsakh-Dışişleri-Ministry/2836634

4. İtalya Maliye Bakanlığı, Ermenistan’a gönderilmek üzere olan 2.734 kilogram kokaine el koydu…İtalya’nın Guardia di Finanza (Finans Muhafızı), Ekvador’dan Ermenistan’a gönderilmek üzere rekor miktarda 2.734 kilogram kokain Güney Calabria’daki Gioia Tauro Limanı’nda ele geçirdi. İki konteyner, Ekvator Guayaquil’den Gürcistan’ın Batum Limanı üzerinden Ermenistan’a gönderilecekti. Dondurulmuş 78 ton muza yerleşmişti. https://news.am/eng/news/760159.html

5. Münferit ülkelerin ve uluslararası kuruluşların temsilcilerinin Artsakh’ın kaderine karar verme hakkı yoktur… Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel’in Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile yaptığı üçlü görüşmenin ardından yaptığı basın açıklamasının ardından Artsakh liderliği şu açıklamayı yaptı, “AB liderliği, Artsakh halkının meşru hak ve çıkarlarını görmezden gelmeye devam ediyor ve yalnızca kendi jeopolitik ve kısa vadeli çıkarlarına göre hareket ediyor. AB tarafından ilan edilen demokrasi ve insan haklarına zarar veriyor. https://en.armradio.am/2023/05/15/representatives-of-individual-countries-and-international-organizations-have-no-right-to-decide-the-fate-of-artsakh-mfa/

6. Ermenistan’ın kırmızı çizgisi…Yaptırımlar Ermenistan’ın kırmızı çizgisidir ve bunu Rusya’ya çok net bir şekilde söylüyoruz. Başbakan Nikol Paşinyan, verdiği röportajda, Ermenistan’dan Rusya’ya ihracatın artması bağlamında Rusya’ya yaptırımlar konusuna atıfta bulunarak şunları söyledi; “Ukrayna’da yaşanan olaylardan sonra kargo taşımacılığının lojistik zincirleri koptu ya da çalışmıyor. Doğrudan Rusya’ya teslim edilen birçok ürün artık Ermenistan, Kazakistan ve diğer ülkeler üzerinden oraya gidiyor. Örneğin yaptırıma tabi olmayan içecekler sorun değil. 2022 Şubatına kadar Polonya ve Beyaz Rusya’dan geçiyorlardı, şimdi Ermenistan’dan geçiyorlar. Bu sadece rotaları değiştirmekle ilgili değil, Avrupalı nakliyecilerin çoğu Rusya pazarıyla doğrudan işbirliği yapmayı reddediyor. Böylece Ermenistan toprakları da dahil olmak üzere, tamamen yeni lojistik yollar yaratıldı. Ancak yaptırım altındaki mallar konusunda olabildiğince şeffaf olmaya çalışıyoruz, AB, ABD ve hatta Rusya ile işbirliği yapıyoruz.” https://tr.armradio.am/2023/05/16/ermenistanin-kirmizi-cizgisi/

7. Rusya, Ermenistan’ın sipariş ettiği ve parasını ödediği silahları teslim etmedi… Dışişleri Bakan Yardımcısı Mnatsakan Safaryan 16 Mayıs’ta Rusya’dan satın alınan silahların Ermenistan’a teslim edilmediğini söyledi. Bir basın toplantısında konuşan Safaryan’dan, Güvenlik Konseyi Sekreteri Armen Grigoryan’ın Ermenistan’ın Rus silahları için sipariş verdiği ve parasını ödediği ancak Rusya’nın bunları teslim etmediği yönündeki son açıklaması hakkında yorum yapması istendi. Safaryan, “Aslında satın alınan silahlar henüz Ermenistan’a ulaşmadı ve bu yöndeki çalışmalar devam ediyor. Bu açıklamayla ilgili ekleyeceğim başka bir şey yok” dedi. https://www.armenpress.am/eng/news/1111026.html

8. Ermenistan Güvenlik Konseyi Sekreteri, NATO Yetkililerine bölgesel güvenlik ve Dağlık Karabağ’daki etnik temizlik tehditleri konusunda bilgi verdi… Ermenistan Güvenlik Konseyi Sekreteri Armen Grigoryan, 15 Mayıs’ta Brüksel’e yaptığı çalışma ziyareti sırasında NATO’nun Daimi Temsilci Yardımcıları Komitesi üyeleriyle bir araya geldi. Grigoryan, Ermenistan ve Dağlık Karabağ çevresindeki güvenlik durumunu ve Dağlık Karabağ’ın etnik temizlikle dolu Azerbaycan tarafından abluka altına alınmasıyla sonuçlanan insani krizi anlattı. Uluslararası toplumu Azerbaycan’ın politikasına yanıt vermeye ve etnik temizliğin olmasını engellemeye çağırdı. Güvenlik Konseyi Sekreteri ayrıca Washington ve Brüksel’de son zamanlarda Ermenistan-Azerbaycan görüşmelerinin ayrıntılarını da sundu. Sekreter Grigoryan, Ermeni tarafının Türkiye ile ilişkilerin önkoşulsuz normalleştirilmesi taahhüdünü vurguladı. https://massispost.com/2023/05/secretary-of-armenian-security-council-briefs-nato-officials-on-regional-security-threats-of-ethnic-cleansing-in-nagorno-karabakh/

9. ARS Cambridge “Shushi” Bölümü 90. yıldönümüne kutluyor… Ermeni Yardım Derneği (ARS) Cambridge “Shushi” Bölümü, 5 Mayıs Cuma günü Oakley Country Club’da bir yıldönümü kutlamasına ev sahipliği yaptı. Bölüm üyeleri ve misafirleri , topluluk destekçileri ve sponsorlar, “Şuşi” şubesinin kuruluşunun 90. yıldönümünü kutlamak için birlikte unutulmaz bir akşam geçirmek için bir araya geldi. https://armenianweekly.com/2023/05/15/ars-cambridge-shushi-shines-on-90th-anniversary/

10. Brüksel’de Ne Oldu?… 14 Mayıs 2023’te Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev Brüksel’de bir araya geldi. Toplantı, Paşinyan ve Aliyev ile ayrı ayrı görüşmelerde bulunan Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel tarafından düzenlendi. 14 Mayıs zirvesi, Aralık 2021’de oluşturulan Ermenistan-Azerbaycan müzakereleri için bir Avrupa Birliği platformu olan Brüksel formatının yeniden başlamasına işaret etti. Brüksel formatındaki son toplantı 31 Ağustos 2022’de gerçekleşti. 6 Ekim 2022’de Prag’da Michel ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un aracılığında gerçekleşen müzakerelerle. Prag’dan sonra Ermenistan’ın iddiaya göre Macron’u müzakerelere dahil etmesini talep etmesi ve Azerbaycan’ın şiddetle reddetmesi Brüksel formatını belirsizliğe sürükledi. Prag görüşmesinden sonra ABD, müzakere sürecine katılımını önemli ölçüde artırarak Şubat 2023’te Münih’te bir Paşinyan-Aliyev görüşmesi düzenlediler ve ardından yoğun mekik diplomasisinin ardından 2023 Mayıs ayı başlarında Ermenistan ve Azerbaycan dışişleri bakanlarını 4 günlük bir müzakere maratonu için Washington’a getirdiler. https://mirrorspectator.com/2023/05/15/what-happened-in-brussels/

11. New Jersey Senatörü Bob Menendez yeniden federal soruşturma altında… New Jersey Demokrat’ın bir danışmanı Çarşamba günü yaptığı açıklamada, jürinin 2017’deki yolsuzluk davasında bir karara varamamasının ardından Senatör Bob Menendez’in yeni bir federal soruşturmayla karşı karşıya olduğunu söyledi. (Not:Bu haberle ilgili olarak Sayın Betula Nelson ve Sayın Ferruh Demirmen’ den mesaj aldım, teşekkür ediyorum. Sayın Demirmen, suistimale karışmış olabileceklerden, Hampig Sassounian’ı mahkemede savunan Avukat Mark Geragos hakkında California Eyalet Barosu tarafından soruşturma açıldığını duyuran haberi bildirdi..,o.tan) https://www.cnn.com/2022/10/26/politics/bob-menendez-federal-investigation/index.html
https://www.cbsnews.com/losangeles/news/attorney-mark-geragos-responds-to-state-bar-investigation-surrounding-armenian-genocide-settlement/

12. İMAR KOMİSYONU’NDA VAKIFKÖY TARTIŞILDI… Türkiye Ermenileri Patrikliği bünyesinde kurulan İmar Komisyonu, İskenderun, Vakıfköy ve Malatya’da yaşayan Ermeni toplumu mensuplarının barınma sorununu görüşmek için toplandı. Toplantıda, Malatya, İskenderun ve Vakıfköy için çalışma gruplarının kurulması gündeme geldi. Vakıfköy’deki az hasarlı evlerin onarılması süreci Vakıfköy Surp Asdvadzadzin Kilisesi Vakfı yönetim kurulunun vereceği karara göre şekillenecek. 6 Mayıs Cumartesi günü Patrikhane’de Patrik Sahak Maşalyan başkanlığında yapılan toplantıya Vakıfköy Kilisesi Vakfı Başkanı Cem Çapar, İskenderun Karasun Manuk Kilisesi Vakfı Başkanı Yusuf Tabaş, PSYK (Patrikhane Sosyal Yardım Komisyonu) Başkanı Herman Kavafyan ve komisyon üyeleri katıldı. Anadolu Ermeni Cemaatleri Gözetmeni Peder Avedis Tabaşyan’ın da hazır bulunduğu toplantıda konuşan Patrik Maşalyan, Malatya Ermeni toplumunun sorunları hakkında önemli aşama kat ettiklerini söyledi. https://avimbulten.org/tr/Bulten/IMAR-KOMISYONU-NDA-VAKIFKOY-TARTISILDI

13. Law Offices of Bruce Fein
300 New Jersey Avenue, N.W., Suite 900
Washington, D.C. 20001
Phone: 202-465-8728; 703-963-4968
President Joe Biden Bought and Sold by the Armenian National Committee of America
Today, on April 24, 2023, President Joe Biden issued a statement about World War I, Ottoman Armenians, and Ottoman Turks which bears the same relationship to truth as the Anti-Semitic Protocols of the Elders of Zion or the fraudulent Donation of Constantine.
Mr. Biden’s statement was bought and paid for by the Armenian National Committee of America (ANCA). It heroizes terrorist organizations like the Justice Commandoes of the Armenian Genocide and the Armenian Secret Army for the Liberation of Armenia. It lionizes convicted terrorist Harry Sassounian who assassinated Turkish Consul General Kemal Arikan in 1982 in Lost Angeles. ANCA incited the assassination by inculcating in the teenager implacable hatred of Turks for an alleged but unproven Armenian genocide.
But in politics, truth is helpless when assaulted by lavish campaign contributions and votes. As Mark Hanna famously said, “There are two things that are important in politics. The first is money and I can’t remember what the second one is.”
Taking a page from Nazi propagandist Joseph Goebbels, Mr. Biden’s statement repeated a big lie, i.e., that Ottoman Turks perpetrated a genocide of Armenians during World War I. Goebbels instructed, “If you tell a lie big enough and keep repeating it, people will eventually come to believe it.”
No court of law has ever affirmed an Armenian genocide. It has been disputed by the European Court of Human Rights, the United Nations, renowned scholars such as Bernard Lewis of Princeton, Stanford Shaw of UCLA, Justin McCarthy of the University of Louisville, Gunter Lewy of the University of Massachusetts Amherst, and Israel’s Nobel Peace Prize winner Shimon Peres.
No person or nation has ever even been accused of an Armenian genocide in a court of law. Armenia has refused to take their allegation for adjudication to the International Court of Justice for 73 successive years under Article IX of the Genocide Convention. Other cases alleging genocide have proceeded before the ICJ, for example The Gambia’s pending suit against Myanmar for genocide of the Rohingya. The reason for the prolonged Armenian idleness is self-evident. They fear they will lose.
Their fear is fully justified. The Genocide Convention excludes politically motivated killings. Armenians themselves shouted from the rooftops at the post-World War I Paris Peace Conference that they died in large numbers fighting for the Triple Entente hoping for an independent Armenian nation. Their deaths were indistinguishable from the Confederate soldiers who died at Gettysburg during the Civil War on behalf of the Confederate States of America. The Armenian deaths were anchored to a political dispute over independence from the Ottoman Empire. The Holocaust is the gold standard for proving genocide.
Over 10,000 pages of documentary evidence and live testimony subject to cross-examination was submitted to the post- World War II International Military Tribunal sitting at Nuremberg. Due process was honored. The verdict was rendered by judges, not politicians. The evidence included Mein Kampf, Kristallnacht, the Nuremberg laws stripping Jews of citizenship and the rights to a livelihood, speech, religion, or association, and extermination camps at Chelmo, Belzec, Sobibor, Treblinka, Majdanek, and Auschwitz-Birkenau.
What have Armenians produced? Not a crumb of evidence introduced in a court of law and tested by the fires of cross-examination—the greatest engine ever invented for the discovery of truth. No equivalent of Mein Kamp or Kristallnacht. No equivalent of the Nuremberg decrees or extermination camps.
Indeed, Armenians were a favored minority in the Ottoman Empire serving at the highest levels of the civil service and the military. They were killed in large numbers during World War I because they defected to the enemy. But their deaths were not disproportionate to the deaths of Ottoman Turks. And what is war other than the legalization of first-degree murder not in self-defense?
The Allied Powers had more than ample opportunity to prosecute Ottoman Turks for war crimes after World War I. The Ottoman Empire was in ruins. The Allied powers had access to all Ottoman archives in Istanbul. But they refrained for lack of reliable, admissible incriminating evidence. The release of the Malta detainees is exemplary.
The British arrested 144 high Ottoman officials and sent them to Malta “to try and sentence the Turks.” An investigation on the mass killing of Armenians continued for two years based on Articles 230 and 231 of the Treaty of Sèvres. In addition to the Ottoman archives, every document deemed to be in America was examined. Proof of the “Armenian massacre” was sought in Egypt, Iraq, and Caucasia. But no evidence was found that a British court would consider sufficient.
The British Crown Prosecution Service in a document dated 29 July 1921, thus announced to the British government that, with the “evidence in hand” none of the Turks on Malta could be prosecuted for an alleged Armenian massacre. They were unconditionally released.
Big lies with political and financial backing endure. The Protocols of the Elders of Zion are still taken as gospel in many countries in the Middle East. The Armenian genocide lie persists because of the rich backing of ANCA and their bought political toadies. It is contemptible that President Joe Biden has stooped so low. It is what could be expected of despotic rulers, but not the President of the United States who purports to celebrate justice.
Bruce Fein – Counsel for Turkish Anti-Defamation Alliance
Posted in FEYM GRUBU ÇALIŞMALARI | Leave a comment

ÜLKENİN KADERİ

Posted in AFORİZMALAR, Ekonomi | Leave a comment

Uzmanlardan seçim değerlendirmesi: “Türkiye Batı’dan kopuyor”

Uzmanlardan seçim değerlendirmesi:
“Türkiye Batı’dan kopuyor”

Euronews • Son güncelleme: 16/05/2023

Uluslararası kamuoyu önemli sonuçlar doğuracak seçimlerde cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturacak ismi merak ile bekliyor. Türkiye cumhurbaşkanını belirlemek için 28 Mayıs’ta sandığa ikinci kez gitmeye hazırlanırken uzmanlar seçimlerin Ankara’nın NATO ve müttefikleriyle olan ilişkilerinin geleceği açısından ne anlam ifade ettiğini değerlendirdi.


Beklentiyle endişenin bir arada yaşandığı 14 Mayıs cumhurbaşkanlığı seçiminde ne mevcut Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ne de muhalefetin ortak adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yüzde 50 oy oranını tutturabilmesi ikinci turun önünü açtı.
Batı dünyası önemli uluslararası sonuçlar doğuracak seçimler için cumhurbaşkanlığı koltuğuna kimin oturacağı sorusunun cevabını merakla bekliyor.
Kılıçdaroğlu, NATO müttefikleri ile Erdoğan’ın yönetimi altında en kötü seviyesine gerileyen ilişkileri onarma taahhüdünde bulunuyor.
“Kimlik krizi”
Euronews’e değerlendirmede bulunan Arda Tunca, “Türkiye Batı’dan kopuyor, NATO üyesi olsa da Türkiye artık manevi olarak NATO’nun bir parçası değil” dedi.
“Türkiye Rusya ile, Çin ile ve Doğu’daki diğer bazı ülkelerle aynı hizada. Ama ben Türkiye’nin artık Batı dünyasının bir parçası olduğunu, hatta Batı dünyasının bir parçası olmaya çalıştığını göremiyorum” diye konuşan Tunca, “Yani bu aynı zamanda Türkiye için bir kimlik krizi” ifadelerini kullandı.
Euronews’e değerlendirmelerde bulunan bir diğer uzman İlke Toygur ise “[Erdoğan’ın kazanması halinde] Benim varsayımım, Türkiye’nin daha kesin bir şekilde, işlemsel ilişkilerin hakim olduğu geleneksel bir müttefik değil, genel olarak dostane, öngörülemeyen bir orta güç kategorisine gireceği yönünde” diye konuştu.
Madrid’deki III. Carlos Üniversitesi öğretim üyelerinden Toygur “Muhalefet kazanırsa, demokratikleşme, kurumsallaşma ve ülkenin Batı’daki konumunu yeniden kazanması gibi pek çok vaatte bulunacak, ancak parlamento AK Parti hükümetinin kontrolü altında olmaya devam ederse bu pek de kolay olmayacak.” dedi.
“Muhalefet seçimin kazananı olmadı”
Hayat pahalılığı krizinden fazlasıyla etkilenen Türkiye’de son verilere göre yüzde 44’e gerileyen enflasyon bir dönem yüzde 86’lara çıkarak ekonominin belini büktü. Erdoğan hükümeti ayrıca şubat ayında meydana gelen ve 11 güney ilini yerle bir eden deprem felaketlerine verdiği yavaş tepki nedeniyle de eleştirilerin hedefi oldu.
Bunlara rağmen Tunca’ya göre seçimin kaybedeni muhalefet oldu. “Bu muhalefet için büyük bir yenilgi” diye konuşan Tunca, “Türkiye’de pek çok ekonomik sorun var. Bu Erdoğan rejiminin en zayıf noktası. Ancak yine de muhalefet seçimin kazananı olmadı” dedi.
Öte yandan hükümet yanlısı basın-yayın organları ve yorumcuların Türkiye’de medya üzerinde baskınlık kurması güvenilir bilgiye erişimle birlikte parti ve adaylar için adil koşullar oluşturulması açısından eleştiriliyor.
Arda Tunca “Türk halkının güvenilir bilgiye erişimi yok, bu çok açık” dedi. “Medyanın yüzde 90’ını kontrol eden bir hükümete karşı mücadele etmek çok zor. Güçler ayrılığı yok.”
Toygur ise bu durumu, “Özgür medya yoktu, bağımsız yargı yoktu. Devlet kaynakları iktidar lehine kullanılıyordu, [seçim sistemi] sık sık değiştiriliyordu ve tüm bunları göz önünde bulundurursanız, Türkiye’deki seçimlerde anketlerin neden bu kadar iddialı olmadığını biraz daha iyi anlayabilirsiniz.” ifadeleriyle açıkladı.

https://tr.euronews.com/2023/05/16/uzmanlardan-secim-degerlendirmesi-turkiye-batidan-kopuyo
Posted in FAŞİZM, KÜRESEL POLİTİKALAR | Leave a comment

TEMEL

Posted in MİZAH, SEÇİM - SEÇSİS | Leave a comment

KİM KAZANDI ?

KİM KAZANDI ?

Habib Hamza Erdem – 16 Mayıs 2023

Yazının başında ‘namussuzluğa inananlar’ kazandı diyecek olsam, yer yerinden oynayacaktır. Ancak az sabır gösterip yazının tümünü okuduğunuzda, söyleyeceklerime hak vereceğinizi sanıyorum.

Önce ‘oy namustur’ diye genel kabul gören önermemizi bir kenara koyalım.
Ardından şu sorulara birlikte yanıt arayalım.
Türkiye’de resmi enflasyon oranı kaç? % 85 diyelim.
Peki gerçek yaşamda, yani insanların kira bedelinden mutfak giderine değin,
her an gözönünde olan ve bizzat yaşanan oran % 185 değil midir?
Korona virüs döneminde ölen insanlarımızın sayısı kaç idi?
Kul da biliyor Allah da biliyor ki, Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı rakamlardan yüzde yüz oranında fazla idi.
Depremde ölen insanlarımızın sayısı da elli değil ama yüzelli bin değil midir?
Türkiye’deki Suriyeli ve diğer yabancıların sayısı da üç milyon altı yüz bin değil ama on milyondan fazla değil midir?
Rakamlar, sayılar veya oranları çoğaltmak mümkün. Ancak ortalıkta ‘namuslu insanlar’ın inanamayacağı büyüklükte yalan rakam, sayı ve oranların dolandığı da gerçeğin ta kendisi değil midir?
Peki ama şimdi ‘iktidar bloku’nun aldığı oyların %49,5 olduğuna kim inanacaktır?
Efendim diğerleri başka bu başka diyenlere, aptal mı desem yoksa başka aşağılayıcı bir etiket mi yapıştırsam bilemiyorum. Şimdilik ‘acınacak adam’ deyip geçiyorum. Eğer bu akıl yürütme doğru ise, AKP’nin oylarının %35, MHP’ninki %10’dur vb gibi oranlara inanmak da mümkün değildir diyeceğim.
Çünkü nasıl TÜİK rakamlarına, Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere diğer bakanlık verilerine, Merkez Bankası verilerine inanmak mümkün değilse, YSK rakamlarına da inanmak mümkün değildir. Ki, bu YSK aldatma ve alçaklıkta diğer tüm kurumlardan aşağılık bir kurumdur.
Dr Recep’in üçüncü kez aday gösterilemesinden, bakanların bakanlık görevini bırakmadan seçimlere katılmasından, seçimlerde alçakca kamu kaynaklarının kullanmasına göz yummasına değin onlarca ‘tam kanunsuzluk’a karar vermiş bir kurumdur.
Şimdi çıkıp Dr Recep %49,5 oy almıştır diyebiliyor. Oysa seçim gecesi saat 10 sularında, resmî olarak Kılıçdaroğlu %49 Dr Recep %44 olarak kendisi ilan etmişti. Sonra iki saate yakın yayın akışı durdu ve ardından ne olduysa onlar oldu.
Ve o gece, Tele1 televizyonu hariç ülkenin tüm televizyonlarından yalan ve iftirada sınır tanımayan Anadolu Ajansı’nın verileri üzerinden yorumlar yapılarak tüm Türkiye’ye ve dünyanın geri kalanına ‘resmi yalan’ oranları yansıtıldı.
Bütün dünya inandırılmaya çalışıldı da denilebilir. Ve inandırılmış oldu. Eğer YSK, o gece ‘Adam kazandı’ demiş olsaydı, inanın bizim aymaz kalemşörlerimiz de anında kazanmıştır diyebilecekti.
Ancak gerçekte benim inanmak istediğim %60’lık muhalefet kesimleri ayaklanabilecekti. İşte o nedenle, iktidar için %49,5’luk oranda durulup halkın tansiyonu onbeş günlüğüne dindirilmiştir diye düşünüyorum. Onbeş gün sonra ne olur ne olmaz, bu yazının konusu değil. Ancak ‘iktidar bloku’nun birinci turda %49,5 oranında oy aldığına benim inanmam mümkün değildir.
Enflasyon oranının %85 oldğuna inanlar ise buna da inanabilirler, ki kabullenmiş görünüyorlar. Şimdi bu orandan kalkarak binbir türlü yorum yapıp akıl vermektedirler ki, asıl üzerinde durulması gereken budur.
Sinan Oğan’ın %5’ini alıp çarpıp bölmekte, şuraya buraya yapıştırmaktalar. Her zaman olduğu gibi havanda su dövmektedirler. Oysa muhalefet sahip çıksa da çıkmasa da bugün Türkiye’de Dr Recep karşıtları %60’ın üzerindedir.
Yeter ki resmi yalan mekanizmalarının ‘yalan rakamlar’a meze edilmesin.
‘Oy namustur’ diyorsanız namusunuza sahip çıkın yeter.
14 Mayıs’ın tek kazananı YSK olmuştur YSK.
Posted in Politika ve Gundem, SEÇİM - SEÇSİS | Leave a comment

Türkiye’nin en milliyetçi ve muhafazakâr Meclisi kuruldu

Türkiye’nin en milliyetçi ve
muhafazakâr Meclisi kuruldu

Murat Yetkin / 16 Mayıs 2023 . Salı

14 Mayıs seçimleriyle oluşan Meclis, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100 yıllık tarihindeki en milliyetçi ve İslami siyasi köklerden gelme anlamında, en muhafazakâr parlamentosu oldu.

14 Mayıs seçimleriyle oluşan Meclis, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100 yıllık tarihindeki en milliyetçi ve İslami siyasi köklerden gelme anlamında, en muhafazakâr parlamentosu oldu.
Ancak izninizle önce CHP’nin 14 Mayıs hayal kırıklığının faturasını sadece bilgi işlem ve veri akışı sorumlusu Onursal Adıgüzel’e kesmesi üzerinde durmak istiyorum. Adıgüzel’in kurduğu sistemin işleyişi üzerine seçimden önce gelen eleştirilerin CHP yönetimince göz ardı edilip sistemin mükemmelliğinin savunulmasını anımsamak gerekiyor. Ama sorun sadece veri akışında değildi ki; o buzdağının medyaya yansıyan kısmı. Aradaki fark yüzde 4,5!

14 Mayıs seçimleriyle oluşan Meclis, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100 yıllık tarihindeki en milliyetçi ve İslami siyasi köklerden gelme anlamında, en muhafazakâr parlamentosu oldu.
O konu üzerinde duracağız, şimdi konumuza dönelim.
Kurtuluş Savaşına öncülük eden Meclis’in doğası gereği milliyetçiliğinden, Mustafa Kemal Atatürk’ün Payitaht’ın ümmetçiliğe karşı açtığı ve CHP’nin altı okundan biri olan milliyetçilikten söz etmiyorum. O milliyetçilikte Türk-Kürt ayrımı yoktu örneğin. Şimdi var ve bu durumda PKK etkisi başat unsur. AK Parti ve CHP içindeki milliyetçi kesimleri saymıyorum. Sadece iktidar değil muhalefet saflarındaki milliyetçi partilere baktığımızda gördüğümüz bir gerçek var.
Seçmenin dörtte birinin tercihi
MHP, İYİ Parti ve BBP’nin yanı sıra yüzde 5,17 oy alan cumhurbaşkanı adayı Sinan Oğan’ı da dikkate aldığımızda seçmenin dörtte biri tercihini Türk milliyetçiliği çerçevesinde kullanmış.
Sinan Oğan’ın AK Parti’den yeniden milletvekili seçilen Tuğrul Türkeş’in 14 Mayıs seçimlerinde milliyetçiliğin yükselişini yazdığı makalesini Twitter’da yayması, yeni kurulacak köprülerin işareti olabilir.
Muhafazakârlık gerçi geniş tabana yayılan bir kavram. İslamcı siyaset köklerinden gelen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da muhafazakâr sayılıyor, kadın hakları için kendi partililerinin topa tuttuğu AK Partili Özlem Zengin de şimdi muhalefet safında olan DEVA lideri Ali Babacan da. Hatta sorduğunuzda, Hizbullah’ı terör örgütü saymayan Hüda-Par dahi, kendisini muhafazakâr diye tanımlıyor.
Bu çerçeveden bakınca muhafazakârların, kurulmakta olan 28’inci dönem TBMM’de en yüksek temsile sahip olacağını görüyoruz.
Milliyetçi ve muhafazakâr Meclis
Sadece AK Parti bünyesinde seçime giren (aynı zamanda milliyetçi saflardaki) BBP ve Hüda-Par’dan ve Erdoğan’ı ayrı listesiyle destekleyip 5 milletvekili kazanan siyasal İslamcı çizgideki Yeniden Refah Partisinden söz etmiyorum.
Millet İttifakı çerçevesinde CHP listesinden Meclis’e giren 14 DEVA, 1O Gelecek ve 10 Saadet milletvekili de birkaç istisna dışında siyasi hayatları boyunca muhafazakâr kanatta yer almış isimler.
Bu açıdan bakıldığında sol ve sosyal demokrat değerlerin (bu değerlerin parlamentoda yer almaya başladığı 1961 seçimlerinden bu yana) en az temsil edildiği Meclis’in kurulmakta olduğunu görebiliriz.
İkinci tur ve Kılıçdaroğlu
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, hedeflediği üzere ilk turda seçilseydi bu manzara muhafazakâr siyaset bakımından aynı ağırlıkta olmayacaktı ama milliyetçilik bakımından durum pek değişmeyecekti.
Bu manzarayı dengeleyecek tek unsur olarak Kılıçdaroğlu’nun ikinci turda kazanması görülüyor.
Erdoğan’ın Meclis’i alması ve aradaki oy farkının durumu zorlaştırdığı doğru. Öte yandan Kılıçdaroğlu’nun ilk turda tam oy desteğini alamadığı da doğru. İYİ Parti başta olmak üzere, muhalif kitlenin bu amaçla canlandırılması Kılıçdaroğlu’nun ikinci turda kazanma şansıdır.

Türkiye’nin en milliyetçi ve muhafazakâr Meclisi kuruldu

Posted in İrtica, Politika ve Gundem, SEÇİM - SEÇSİS, SİYASAL İSLAM, YOBAZLIK - GERİCİLİK | Leave a comment