MEN DAKKA MEN DUKKA ( Çalma kapımı , çalarlar kapını ) BENZERLİKLER ÖYKÜSÜ 1 ; OHAL GERİ GELDİ … BENZERLİKLER ÖYKÜSÜ 2 ; “NE İSTEDİLER DE VERMEDİK’ten” PARALEL FETÖ ÖRGÜTÜNE

Naci Kaptan / 21.07.2016

MEN DAKKA MEN DUKKA ( Çalma kapmı , çalarlar kapını )

BENZERLİKLER ÖYKÜSÜ 1 ; OHAL GERİ GELDİ …

1937/1938 yıllarında Hükümet güneydoğuda merkezi yönetimleri güçlendirme kararı almıştı . Bu nedenle Dersim’de ( Tunceli ) çalışmalar başlamıştı. Devletin bölgede güçlenmesi Yöre ağalarının ve çetelerin işine gelmedi. Yöre yaşayanları bölgede karakollar ve kamu binaları yapılmasına, jandarmanın konuşlanmasına karşı çıktı ve Devlete karşı bir başkaldırı başladı (Dersim isyanı) Bölgede görevli jandarmalar katledildi. Hükümet güçleri bölgede asayişi temin edebilmek için sert bir yönetim uyguladı ve Devlet güçlerinin uyguladığı ağır baskılar sonucu yörede yaşayan sivil halk bundan çok zarar gördü.

Ve geldik 2000’li yıllara ;

AKP iktidara geldi . Günlük sığ politikalarında sıkıştığında hep gerçekleri saptırarak tarihe geri döndüler ; CHP’yi Dersim’de katliam yapmakla suçladılar .76 yıl önce O günün şartlarına göre yapılmış hükümet politikalarından 2000’li yılların gündemine  rota çizmek ve toplumun beynini yıkamak amaçlı açıklamalar yaparak başka bir siyasi partiyi geçmiş üzerinden kötülemenin  ne kadar anlamlı olabileceğini ve yararını düşünmek gerektir. AKP iktidarı ; “Dersim’de katliam yaptınız , taş üstünde taş bırakmadınız” dedi. Güneydoğuda ilan edilen OHAL ve sıkıyönetimleri ağırca eleştirdi. AKP bu eleştirileri yaparken seçim afişlerinde ; “OHAL KALKTI BASKILAR BİTTİ KÖYÜMDE ÖZGÜRCE YAŞIYORUM afişlerini dört bir yana asıyordu!

Peki AKP ne yaptı ;

AKP ,Türkiye’yi bölmek isteyen , federasyon isteyen , 40 binden fazla insanımızı şehit eden TERÖR ÖRGÜTÜ PKK ile başlangıçta gizlice el sıkışarak Oslo’da görüşmeye başladı . Bu görüşmelerden sonra askerin kışladan , polisi emniyet binalarından  çıkmasına , operasyon yapmasına izin verilmedi. Bu süreç içinde PKK yöre gençlerini askere aldı . Halktan vergi topladı . Mehkemeler kurdu , yöre halkını kendince yargıladı ,ceza kesti.Yüzlerce metre yer altı tünelleri kazdı. Sokaklarda binlerce çukur açtı, barikatlar kurdu .Binlerce EYP tuzakladı . tonlarca silah mermi patlayıcı depoladı. Ve zamanın başbakanı Erdoğan’ın talimatıyla mülki amirler asker/polisin PKK’ya karşı operasyon yapmalarına izin vermedi .

DERSİM’den MARDİN,ŞIRNAK,DİYARBAKIR,CİZRE,SİLOPİ,SUR’a

PKK , Erdoğan’ın meydanı boşaltma politikalarıyla güçlendi palazlandı ve  aynen Dersim’de olduğu gibi Devlete karşı kalkışma başladı.1937/1938’de hükümet Dersim’e Devleti getirebilmek için çaba gösterirken bu çabanın sonuçlarını 76 yıl sonra siyaseten eleştiren Erdoğan hükümeti ise Güneydoğudan Devleti ve asayişi çekerek bölgeyi PKK’nın derin yapılanmasına terk etti.. Başbakan/Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanlış politikaları sonucu Güneydoğu’da büyük bir PKK/Bölücü Kürtçülük kalkışması başladı . Güneydoğu’daki olaylar, Batılı emperyalist güçlerinin kontrolünde olan PKK’nın, Türkiye’nin Ortadoğu’daki alanını daraltmak ve Türkiye’yi bölerek bir Kürt Devleti kurmak amacıyla yaptığı faaliyetlerin sonucudur.

DERSİM’i ELEŞTİRENİN BAŞINA GELENLER

İl ve ilçelerde PKK kalkışmasına karşı güvenlik güçleri tarafından büyük bir temizleme operasyonu başlatılmış ve mahalle , sokak , ev ev çatışmalarla 5 binden fazla PKK teröristi öldürülmüş tonlarca patlayıcı , silah ele geçirilmiş fakat 600 civarında güvenlik görevlisi şehit olmuştur.Tüm bunlardan öte Şırnak,Cizre,Silopi,Sur ve başka yerlerde binlece ev top/tank atışlarıyla yerle bir edilmiştir. Kentler,ilçeler harabeye dönmüştür.Yakılan yıkılan yerlerin sayısı , ölen siviller , 600 şehit sayısıyla bu dönemin bilançosu hesaplandığında DERSİM OLAYLARI , AKP politikalarının ürettiği PKK’nın 2015/2016 kalkışmasının yanında çok küçük kalmaktadır.Bu birinci MEN DAKKA MEN DUKKA’dır…

BENZERLİKLER ÖYKÜSÜ 2 ;

NE İSTEDİLER DE VERMEDİK’ten PARALEL FETÖ ÖRGÜTÜNE

2002’de AKP iktidara geldi.Aslında AKP’nin yetişmiş insan gücü sınırlı idi. Devleti yönetebililecek liyakat ve donanımda personeli yoktu. Bu nedenle yetişmiş insan kaynağı olan Fetullah hoca ile Devlet yönetimini paylaştılar.Ağırlıklı olarak Yargı ve emniyet kurumları cemaatın yönetim/denetim alanına girdi. AKP Devleti elinde tutmaya çalışırken köşebaşlarını ele geçiren cemaat senelerdir biriktirdiği şantaj kasetleri ve sahte suç kanıtlarını kullanarak cemaat karşıtı yazarları ,aydınları ,Laik Cumhuriyetçi’leri, Atatürk’çüleri ve TSK’nın Laik Cumhuriyetçi,Atatürk’çü kadrolarını tasfiye için Ergenekon ,Balyoz,casusluk davalarını başlatarak ülke içinde ve TSK içinde kıyıma başladılar. TSK’dan kumpasla uzaklaştırılan her bir subayın yerine bir Fetö’cü geliyordu . Bu iş nasıl mı yapılandırıldı ?

“Sene 2003…(*)
Akp iktidara gelince, Yüksek Askeri Şura kararları kriz haline gelmişti. İrticaya bulaşan subay-astsubay ordudan ihraç ediliyor, Tayyip Erdoğan “şerh” koyuyordu. Mesela… Bir üsteğmen vardı, emrindeki astsubaya “ağabey” diyordu, emir-komuta hiyerarşisi bozulmuştu, şeyh-mürit ilişkisine dönmüştü, astsubay subaya emir veriyordu, işte bunların bile ordudan atılmasına “itiraz” ediliyordu. Askeri istihbarat devre dışı bırakıldı. “Bundan böyle askeri personelle alakalı raporları, Milli İstihbarat Teşkilatı versin” denildi. Askeri istihbarata güvenmeyen Tayyip Erdoğan, MİT’e güveniyordu. 2003′ten sonra Fethullah Gülen hareketi’ne mensup olup da, Yüksek Askeri Şura kararıyla ihraç edilmiş bir tek subay, bir tek astsubay olmadı.AKP YAŞ toplantılarında bir gelenek başlattı.Toplantılarda önlerine getirilen İRTİCA NEDENİYLE ordudan uzaklaştırma önerilerini kabul etmeyerek M.S.Bakanı , Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak olumsuz not (şerh) koyarak irticaya bulaşanların ve Fetö’cü olanların ordudan atılmalarını önlediler.Böylece Fetullahi askerler AKP iktidarı tarafından korunmaya alındılar.Sayıları arttı , güçlendiler ,TSK içinde kritik birimlerin komutanlıklarına geldiler.

İrtica raporları marifetiyle, 2003′ten bu yana… Fethullah Gülen hareketine hiç dokunulmayıp, Fethullah Gülen hareketinin TSK içindeki rakiplerinin temizlenmesi, tesadüf müydü?

Cumhuriyet tarihimizde harp okullarından en fazla sayıda öğrenci 2007-2013 yılları arasında atıldı. Bu tarih aralığı, Fethullah Gülen hareketinin TSK’ya en fazla sayıda öğrenci monte ettiği dönem değil mi? O halde, irticacı mirticacı diye atılan öğrenciler kimdi? (Ben söyleyeyim ; Atatürk’çü ,Cumhuriyet’çi öğrenciler tasfiye edildi)

Bugün görüyoruz, 103 general ve amiral, dile kolay, iki binden fazla subay-astsubay Fethullahçılıktan gözaltına alındı. Genelkurmay başkanının emir subayından, cumhurbaşkanının yaverine kadar, burunlarının dibi bile Fethullahçı çıktı..Akp’yle cemaat imam nikahlıyken, Fethullahçılara nerdeyse devletin tapusu verilmişken… MİT’e hiç sızmamış olmaları, hiç Fethullahçı MİT’çi olmaması, MİT açısından ne büyük başarı di mi?

15 Temmuz Fetö’cü darbe kalkışması sonrası 103 general/amiralin göz altına alınmış olması Atatürk’ün ordusu için ne kadar üzücü ve katlanması zor bir durum . TSK bu girişim ile içindeki zararlıları ve mikropları temizlemektedir. İnanıyorum ki ordumuz böylece daha güçlü hale gelecektir. Yapılmış olan bu darbe girişiminin tüm orduya mal edilmesi çok yanlış olacaktır.özellikle içinde buluduğumuz bu zorlu dönemde güçlü bir orduya ülkemizin çok ihtiyacı vardır.

GELELİM SONUCA

AKP iktidara geldiği 2002’den bu yana izlediği politikalarla Türkiye’yi içte ve dışta hem siyaseten , hem ekonomik hem de sosyal anlamda derin bir karmaşaya sürüklemiş ve toplumsal barışı , huzuru bazmuştur. Örneklemeyi PKK’ya ve Fetullahi cemaata yaratılan oyun sahası üzerinden yazmaya çalıştım. AKP hükümeti  meydanı PKK’ya ve Cemaata teslim edip ardından da göz yaşı döker gibi yaparken olan bu ülkenin insanlarına olmakta bu hataların bedeli halkın ve gençlerimizin kanı ile ödenmektedir.

(*) Yılmaz Özdil / Sözcü

Naci Kaptan / 21.07.2016

Posted in DEVRİM VE KARŞI DEVRİMLER, FAŞİZM, Fetullah Gülen, İrtica, Politika ve Gundem, SİYASİ TARİH, TSK | Leave a comment

DURUM VAZİYETİ 21.06.2016 Vatan * İhanetin itirafı

Posted in DURUM VAZİYETİ, FAŞİZM, Fetullah Gülen, Gundem, Haber, TSK | Leave a comment

DURUM VAZİYETİ 21.07.2016 Cumhuriyet * OHAL İLAN EDİLDİ

Posted in DURUM VAZİYETİ, Fetullah Gülen, Gundem, Haber, TSK | Leave a comment

DURUM VAZİYETİ 20.07.2016 Posta * Bitirme harekatı

Posted in DURUM VAZİYETİ, FAŞİZM, Fetullah Gülen, Gundem, Haber, TSK | Leave a comment

DARBE GİRİŞİMİ PERDE ARKASI *** Akın Öztürk, ‘Akar ve Fidan dinlensin’ dedi… TSK açıklama yaptı

cumhuriyet.com.tr
21.07.2016

Akın Öztürk, ‘Akar ve Fidan dinlensin’ dedi…
TSK açıklama yaptı

Türk Silahlı Kuvvetleri, 15 Temmuz akşamı bir grup asker tarafından gerçekleştirilmek istenen darbe girişimi için bir açıklama daha yaptı. Açıklamanın en dikkat çekici bölümü, darbe girişiminin bir numarası olduğu öne sürülen emekli Orgeneral Akın Öztürk ile ilgili. Açıklamada, darbe girişiminin planlayıcısı olduğu iddia edilen Öztürk’ün ifadesi kısmen de olsa doğrulandı. Akın Öztürk, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal tarafından arandıktan sonra kalkışmayı durdurmak için Akıncı Üssü’ne gittiğini söylemişti. Öztürk’ün bu ifadesi Genelkurmay açıklamasında doğrulandı.

Öztürk, darbe girişimini engellemeye çalıştığınının Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan tarafından da bilindiğini ve iki ismin de dinlenmesini istemişti.
İŞTE AKIN ÖZTÜRK’ÜN VERDİĞİ İFADE

TSK’nin açıklamasında, Akın Öztürk’ü F-16′ların kalktığı Akıncı Üssü’ne Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal’ın gönderdiği belirtildi. Açıklamada, “Hv.K.Komutanı Ankara’da AKINCI Üssü lojmanları bölgesinde bulunan Orgeneral Akın ÖZTÜRK’ü arayarak kendisine 4’üncü Ana Jet Üssü AKINCI’dan kalkan uçakların yasa dışı olduğunu, ivedilikle AKINCI’ya giderek oradaki kalkışmada bulunanları ikna etmesini istemiştir” denildi.

TSK’den yapılan son açıklama şöyle:

Daha önce açıklandığı üzere; 15 Temmuz 2016 Cuma günü saat 16:00 sularında Milli İstihbarat Teşkilatı tarafından verilen bilgi, Genelkurmay Karargâhında; Genelkurmay Başkanı, Kara Kuvvetleri Komutanı ve Gnkur. II’nci Başkanı’nın katılımıyla değerlendirilmiştir. Bu değerlendirmeye bağlı olarak;

Genelkurmay Başkanı tarafından;

(1) Silahlı Kuvvetler Komuta Harekât Merkezi telefonla aranarak, Türk hava sahasında ikinci bir emre kadar hiçbir askeri hava aracının (uçak, helikopter vb.) havalanmaması, havada bulunanların derhal üslerine dönmesi,

(2) Kara Havacılık Komutanlığına gidilerek orada bulunan personel konuları ve hava araçlarının uçmaması dahil gereken her türlü tedbirin alınması,

(3) Etimesgut’taki Zırhlı Birlikler Okulu ve Eğt.Tüm. Komutanlığına gidilerek tank ve zırhlı araçlar başta olmak üzere tüm araçların hareketlerinin durdurulması ve hiçbir şekilde dışarı çıkmamaları yönünde gereken tedbirlerin alınması emirleri ilgili personele verilmiştir.

Gnkur.II’nci Başkanı tarafından da; Gnkur.Bşk.nın emriyle Hava Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Merkezi aranmış ve Türk Hava Kuvvetlerine ait tüm hava araçlarının uçuşlarının durdurulması talimatı verilmiştir.

Bu kapsamda;

Türk Silahlı Kuvvetlerinin ayrılmaz bir parçası olan ve milleti için var olan Hava Kuvvetlerine sızmış olan illegal çete mensubu terörist hainlerin (FETÖ) girişimlerine yönelik olarak Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi AKAR’ın talimatları doğrultusunda büyük çoğunluktaki mensupları ile mücadele edilmiş ve durum kontrol altına alınmıştır.

Genelkurmay Başkanlığının, uçuşların durdurulması ve havadaki görevli uçakların indirilmesine ilişkin talimatı Hava Kuvvetleri Harekat Merkezine iletilmiş, bu direktif Eskişehir’deki Hava Harekât Merkezi tarafından tüm birliklere tebliğ edilmiş, uçuşların durdurulmasına ilişkin işlemler saat 19:26 itibariyle tamamlanmıştır. Direktif, 19:56 ve 20:31 itibariyle tüm birliklere teyyiden tekrar iletilmiştir.

Hava Kuvvetleri Harekât Merkezi ve Eskişehir’deki Hava Harekât Merkezinde görevli ekiplerce direktifin gereği yakından takip edilmiştir. Tüm bu ikaz ve uyarılara rağmen 21:45’ten itibaren bir kısım meydanlardan değişik tanıtıcı kodlar ve çağrı isimleri kullanılarak kalkış yapıldığı tespit edilmiştir.

İllegal çete mensubu hain teröristlerce (FETÖ) öncelikle Hava Kuvvetleri Harekât Merkezinin kontrol altına alınmasının istenmesi üzerine İstanbul’da bulunan Hv.K.Komutanı Org.Abidin ÜNAL tarafından Ankara’da Hava Kuvvetleri Kurmay Başkanı Vekiline Hava Kuvvetleri Harekat Merkezinin teröristlerden temizlenmesi ve tüm bağlantıların kesilmesi talimatı verilmiştir. Talimatın gereği yapılarak Hava Kuvvetleri Harekât Merkezi işlevsiz hale getirilmiştir. Aynı anda tüm yetkilerin Eskişehir’deki Hava Harekât Merkezinde olduğu, Hava Kuvvetleri Harekât Merkezinin hiçbir talimatının yerine getirilmemesi, Hv.K.Komutanı talimatı olmadan hiçbir uçuşa izin verilmemesine ilişkin direktif, mesaj ile tüm birliklere yayımlanmıştır.

Ayrıca Hv.K.Komutanı Ankara’da AKINCI Üssü lojmanları bölgesinde bulunan Orgeneral Akın ÖZTÜRK’ü arayarak kendisine 4’üncü Ana Jet Üssü AKINCI’dan kalkan uçakların yasa dışı olduğunu, ivedilikle AKINCI’ya giderek oradaki kalkışmada bulunanları ikna etmesini istemiştir.

Üs Komutanlarına verilen doğrudan direktifler sonucu, kalkışmanın 3 meydan ile sınırlı olduğu belirlenmiştir. Eskişehir Hava Harekât Merkezinde bulunan personeli takviye amacıyla üst rütbeli generaller görevlendirilmiştir. Bu işlemlerden sonra İstanbul’da Karargah dışında bulunan Hv.K.Komutanı Org. Abidin ÜNAL ve beraberindeki Muh.Hv.Kv.Komutanı Korg. Mehmet ŞANVER illegal çete mensubu terörist hainler (FETÖ) tarafından gözaltına alınmıştır.

Bilahare Sn.Başbakan ve Milli Savunma Bakanı’nın bilgisi ve direktifleri doğrultusunda planlamalar yapılmış, öncelikle illegal kalkışlara reaksiyon olarak, değişik meydanlardan F-16 alarm reaksiyon uçakları kaldırılarak havadaki uçaklar inişe zorlanmış; talimatlara uymamaları durumunda vurulacağı bildirilmiştir.

Müteakiben uçakların kalkış yapmalarını engellemek amacıyla meydan üzerinde baskı kurulmuş, AKINCI meydanındaki uçuş pistleri F-4 uçakları ile bombalanarak kapatılmıştır. Ayrıca aynı meydandan kalkış yapmak isteyen helikopterler taciz ateşiyle engellenerek, AKINCI meydanı kontrol altına alınmıştır. Tüm bunlara ilave olarak illegal çete mensubu terörist hainlerin (FETÖ) teslim olmalarını sağlamak maksadıyla, üs içindeki bazı noktalar bomba ile vurularak baskı devam ettirilmiş ve eylemin kırılması sağlanmıştır.

Bu zilleti ve rezaleti, Türkiye Cumhuriyeti Devletine, mazisi şan ve şerefle dolu Türk Silahlı Kuvvetlerine ve asil milletimize yaşatan alçaklar en ağır şekilde cezalandırılacaklardır.

Türk Silahlı Kuvvetleri en genç erinden en yüksek rütbeli general/amiraline kadar tüm personeliyle demokratik hukuk sistemi içerisinde Devletimizin ve yüce Milletimizin emrinde, görevinin başındadır.

Kamuoyuna saygı ile duyurulur.

Posted in DURUM VAZİYETİ, İSTİHBARAT KURUMLARI, Politika ve Gundem, TSK | Leave a comment

DURUM VAZİYETİ 20.07.2016 Hürriyet * Başbakanın konvoyuna ateş

Posted in DURUM VAZİYETİ, FAŞİZM, Fetullah Gülen, Gundem, Haber, TSK | Leave a comment

DURUM VAZİYETİ 20.07.2016 Hürriyet * 6 UZUN SAATİN SIRRI

Posted in DURUM VAZİYETİ, FAŞİZM, Fetullah Gülen, Gundem, Haber, İSTİHBARAT KURUMLARI, TSK | Leave a comment

Necati Doğru’dan Fetullahi darbe ÜÇ’lemesi * Naylon darbe! * Ordu buysa! Biz yanmışız! * Cesedin içi!

sozcu.com.tr
Necati Doğru
17.07.2016

Naylon darbe!

Ülke iyi yönetilmiyordu. Çözüm hiçbir zaman darbe değildi. Sevindirici olan:
“Halk getirdi, halk götürür demokratik çözümünü” hatırlatması oldu.

Demo: Halk.
Krasi: Gücü.
Demokrasi: Halkın gücü.

Halkın gücü, naylondan darbecilerin çağırısına uyup evine çekilmedi. Çekilseydi, darbeciler kazanacaktı. Ülkeyi kötü yönettiklerini gördüğü ve yaşadığı halde önce Başbakan sonra da Cumhurbaşkanı’nın çağrısına uydu.

Halkın gücü, sinmedi.
Tanklarının üstüne çıktı.
Demokrasi kazandı.

Sevindirici olan; bugün darbeci tankı önüne dikilen o sivil insanların yarın ülkeyi kötü yönetenleri sandıkta oylarıyla iktidardan indireceğidir. Ve gerçek demokrasi bayramı işte o gün kutlanacaktır.

Bu çağda bize sunulana bak: Sen gel Boğaziçi Köprüsü önünü tanklarla tıka… Sen gel hava meydanının kapısını tankla kes… Sen gel TRT binasının duvarına tankları daya… Sen gel Meclis girişine tankları sırala…Görüntüsü bile çirkin.Hangi yılda kalmışsın!

Bu tabloya en küçük bir yakınlık, sempati duymak bile mümkün değil. Bu çağda bir ordunun düşeceği en saçma manzara bu olmalı… Milletin parasıyla okumuş, milletin parasıyla altına tank, helikopter, uçak çekmiş. Gidip Karayılan’ı, Cemil Bayık’ı yakalayıp teslim alamıyor. Kendi Genelkurmay Başkanı’nı esir alıyor. Bu halk darbeciyi niçin dinlesin?

Seçimle gelen.
Seçimle gitsin.
Halk getirdi.
Halk götürsün.
Demokrasi bayramı işte o gün olsun.

Naylon darbeciler!
İktidarı devirmeye kalktılar.
Daha da güçlendirdiler.

Yoksa bu “tezgahlanmış bir darbe” miydi? Danışıklı dövüşten bir kalkışma mıydı? Sen kalk Cumhurbaşkanı’na karşı darbe yaptım diye TRT’de bildiri okut, git Genelkurmay Başkanı’nı tutukla!

Tankla TOMA’yı tokuştur.
Başarısız darbe yap.
Kabak gibi tutuklan.
Üstün çıplak!
Elin arkadan kelepçeli.
Yere yüzükoyun uzan.

Merak ediyorum: Bu darbecilerin tamamı, süzme saf Fethullahçı subaylar mıdır? Yoksa aralarına karışmış başkaları da var mıdır? Kutulardan dolar çıktığı o 17-25 Aralık gününden bu yana sürekli “Fethullahçı avı” yapıldı, çok sayıda Fethullahçı tutuklandı. Buna rağmen Ordu’da “Emir-Komuta Zinciri”ni kırıp darbe girişimine başvuracak bu kadar çok Fethullahçı subay nasıl gizli kaldı? Tayyip Erdoğan, “Fethullan Gülen bizi aldattı” demişti. Fethullahçı subaylar da kendilerini o kadar iyi gizlediler ki, Genelkurmay Başkanı’nı aldattılar.

Aldatılan iki oldu.
Biri:
Başkomutan.
İkinci:
Kurmay Komutan.
ABD’ye kaçmış aldatan!

Ordunun komuta kademesinden büyük bölümü bu naylondan darbe girişiminin içinde yer almadılar. Başbakan, “Koca ordu içinde bunlar küçük bir gurup” diyor. Tamam da bunlar kendilerini nasıl gizleyip, sakladılar? Kobra helikopterden sivil halkı tarayıp, F-16 savaş uçağı ile Meclis’e bomba yağdırdılar.
Ordu için acı oldu.

SÖYLEŞİ

Ağızlarından bal akıyor!

Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanlar, milletvekilleri, bazı  gazetecilerin  ağızlarından bal akıyor; “Darbeciler halkın desteğiyle püskürtüldü, demokrasi kazandı…” diyerek demokrasi kahramanı kesildiler, umut pompalıyorlar.

Demokrasi kazandıysa; bundan sonra Tayyip Erdoğan değişecek. Darbecilerin bombalayıp harabeye çevirdiği Meclis’te parlamenter demokrasiyi en iyi işletmenin yollarını bulacak. Bütün güçleri tek elde toplamaktan vazgeçecek. Toplumu kutuplaştırmayı bir yana bırakıp, muhalefete de eşit davranan bir Cumhurbaşkanı olacak. Öyle mi? Göreceğiz.


sozcu.com.tr
Necati Doğru
18.07.2016

Ordu buysa! Biz yanmışız!

Dost acı söyler. Gerçekler acıdır. Söylenmesi gerekir.
TRT’nin güzel yüzlü ve billur sesli spikeri Tijen Karaş, darbecilerin bildirisini okudu.

Ne yapsın?
Silahı yoktu.

Spikerlik eğitimi almıştı. Askeri lise de okusaydı, kurmaylık öğreniminden geçseydi,
savaşma pratiği eğitimine sahip olsaydı darbecilerle vuruşurdu.

Ölür ya da öldürür.
Bildiriyi okumazdı.
Genelkurmay Başkanı!
Rehin (teslim) alındı.

Darbecilerle vuruşmadı. En yakınındaki “Fethullahçı darbecilerinden” birisiydi de gafil mi avlandı? Makamında silahsız oturuyordu ve üstüne aniden çullandılar, enterne ettiler.Neler oldu bilmiyoruz?

Varsayalım.
Kurmay Başkanı gafil avlandı.
Peki öbür komutanlar!

Kara, hava, deniz, jandarma, donanma komutanları da vuruşmadılar.

Ölmediler. Öldürmediler.
Rehin oldular.
Kimisi 12 saat.
Diğeri 24 saat.
Öbürü 48 saat.
Bu kadar tesadüf!
Bir açıklaması olmalı.

Vuruşanlar var!
MİT’e vidalı gazete yazarlarının köşelerinde yazdıklarına göre MİT Başkanı ve yardımcıları, rehin alınmayı kabul etmedi, “sabaha kadar çatıştık” dediler. 1. Ordu Komutanı da vuruştu, teslim olmadı ve tanklarının köprübaşlarını tuttuğu, F-16’ların Meclis binasını kurşunladığı saatlerde Cumhurbaşkanı’nı tatil yaptığı otelden arayıp “Sayın Cumhurbaşkanım, siz meşru Cumhurbaşkanısınız. Size bağlıyım. Ankara’ya gitmeyin. İstanbul’a gelin, ben sizin güvenliğinizi sağlarım” dedi.Ve darbecilerin bitişi oldu.

1.Ordu Komutanı ile MİT Başkanı da vuruşmadan rehine olmayı kabullenselerdi, Cumhurbaşkanı halka “sokağa dökülün, meydanları doldurun demokrasiyi koruyun” çağırısı yapamayacak, Fethullahçı darbeciler; ahlaksız, bencil, adi, kara emellerine ulaşmış olacaktı.

Ordumuz buysa!
Biz yanmışız!

Orduya bu kadar Fethullahçı kurmay subay sızdı, yükseldi, üst kademelere geldi, Genelkurmay Başkanı’nın, kuvvet komutanlarının, donanma komutanının en yakınına ve onları gafil avlayıp esir alabilecek konuma ulaştı.

Durum buysa!
Biz yanmışız!

Orduya Fethullahçı sızma kaç yıl önce başladı, kim korudu, kolladı,
yerleştirdi, yerleşmesine yataklık yaptı hepsi biliniyor.
Darbecilerin isimleri netleşti.Resimlerini de koymuşlar.

Albay, tuğgeneral, tümgeneral, korgeneral, orgeneral rütbelerine kadar ulaşmış; milletin uçağı ile millete ateş eden, başaramayınca Yunanistan’a kaçan darbecilerin hepsi AKP iktidarı döneminde bu makamlara geldiler.Yüksek Askeri Şura’da hepsinin terfi etmesinde Cumhurbaşkanı’nın imzası var.

Cemaatçi oldukları biliniyordu.
Dinlemediler.
Cemaatçileri korudular.

Sonunda; erleri “tatbikata gidiyoruz” diye emirle tanklara bindirip
darbe yapmaya götüren bir ordu durumuna düşürdüler.

Gerçek bütündür.
Fethullahçı darbenin başı olduğu iddia edilen Hava Kuvvetleri eski Komutanı’nı o göreve kimin atadığı, kumpas davaları (Balyoz-Ergenekon) ile ordudan emekli edilen amiral ve generallerin yerine Fethullahçı subayları kimin yerleştirdiği ve isimleri netleşen darbecilerin tamamının terfilerinin altında kimin imzasının olduğu biliniyor.

Bilineni atlamayalım.
Ordu bile bile bu duruma düşürüldü.
Bütünü görelim.

sozcu.com.tr
Necati Doğru
20.07.2016

Cesedin içi!

Çok doğru. Başarsaydı, bugünün egemenleri gazete ilanları ile “vatanı kurtaran kahraman” diye darbecileri övecekti. Başaramadı. Darbeci ceset oldu. Morga alındı. Bıçak atıldı, içine bakıldı.

İçi çürümüş.
Daha canlıyken çürümüş.
Ceset sırlarla dolu:
O, 4 saat!

TV’lerde canlı yayın darbe girişimi görüntülü yayına başladı, Marmaris’te tatilde Cumhurbaşkanı 4 saat içinde hep sustu. Günün her saatinde konuşan lider sanki yoktu. 4 saat sonra görüntü yansıtan telefon bağlantılarıyla halkı meydanlara inmeye çağırdı. Çağırdığında zaten Fethullahçı darbeci ceset haline gelmişti.

0, 4 saatte neler oldu?
Cumhurbaşkanı kimle görüştü?

Daha orduya yerleşmiş terfi alıp arkası sıvazlanırken çürümüş darbeci cesedinden çıkan sır: MİT, cuma günü saat 16.00’da “Cumhurbaşkanını öldürme planı istihbaratını” aldı. Genelkurmay’a bildirdi. Genelkurmay Başkanı da cuma günü 18.30’da darbeyi önlemek için gereken neyse hepsini yaptı.

Çok tuhaf.Genelkurmay’ı bilgilendiren MİT, Cumhurbaşkanı’na ise darbe olacağı istihbaratını vermedi. Niçin vermedi? Verseydi, çürümüş darbecinin 3 helikoptere bindirdiği 80 kişilik özel timin kendisini öldürmeye geldiğinden Cumhurbaşkanı’nın haberi olur, ölümden kurtuluşunu 15-20 dakikalık kısa zaman dilimine sığdırma riskine girmeden Marmaris’teki otelden İstanbul’a 1-2 saat önce hareket edebilirdi.

15 dakika geç kalsaydı.
Sonuç felaket olurdu.

Söylemesi bile komik.
Sağır sultanın duyduğu.
Herkesin bildiği sır!
Darbe cesedi içinden çıktı:
Yıl 2012 Askeri Şura:
20 albay general oldu.
5’i son darbeci içinde.
Yıl 2013 Askeri Şura:
24 subay terfi aldı.
13’ü darbe içinde.
Yıl 2014 Askeri Şura:
19 subay terfi aldı.
12’si darbeci oldu.
Yıl 2015 Askeri Şura:
24 subay terfi aldı.
17’si darbeci oldu.

Askeri şuralardan terfi alırken darbecilerin hemen hepsi, öldürmeye kalkıştıkları Cumhurbaşkanı’nın iktidarda bulunduğu dönemde albaylıktan tuğgeneralliğe, oradan tümgeneralliğe yükseltilenler oldu.Fethullah’ın gücüne bak!

Sadece Fethullah’ın gücü değil, aynı zamanda Cumhurbaşkanı’nın da “başarısız darbecilerin orduya yerleşmesinden siyasî fayda, politik fırsat, iktidar çıkarı ummuş” olması.Herkesin haberi var.Bugünün çürümüş darbecileri orduya yerleştirilip, yıldızları bizzat Cumhurbaşkanı’nın iktidarı sırasında takıldı.

Başyaverine bak!
Anla cesedin içini!

“İnlerine gireceğiz” derken başyaver bile Fethullahçı darbecilerden biri çıktı. Başyaver’ in darbe girişiminden 7 gün önce 8 Temmuz’da Polonya’da NATO toplantısına Cumhurbaşkanı’nın beraberinde götürdüğü gazetecilere; “Bu düzen böyle gitmez. Sizin paralel dedikleriniz darbe yapacak” dediği ortaya çıktı. Gazeteciler başyaver boş konuyor sandılar.

Darbeci cesedi morg raporunun son cümlesi şöyle: Darbeciler, üst aklın kafesinde korunan Fethullah Gülen’in tarlasından tohumlandılar ama büyüsünler diye gübrelerini ve sularını Tayyip Erdoğan’dan aldılar. TSK’nın en ileri teknolojide silahlarını, F-16 jetlerini, tanker uçaklarını, Sikorsky helikopterlerini, fırkateyn gemileri, tankları askeri birliklerden ve askeri depolardan, Genelkurmay’ın haberi bile olmadan çıkarıp darbe için kullanacak güce geldiler.

0, 4 saatte ne oldu?
4 saat sisler altında.
Morg raporuna yazılmadı.
Neden?

Posted in FAŞİZM, Fetullah Gülen, NECATİ DOĞRU YAZILARI, TSK | Leave a comment

Yılmaz Özdil’den Fetullahi darbe üçlemesi * Darbenin elebaşı * Şerh * Demokrasi geldi ulan!

Yılmaz Özdil
17.07.2016

Darbenin elebaşı

Akp’nin başımıza ne çoraplar ördüğünü anlattığım “Beraber Yürüdük Biz Bu Yıllarda” isimli kitabımda yazmıştım.

Bunları yazdığım için mahkemeye verildim, Akp medyası tarafından Ergenekoncu ilan edildim. Bugün ibretle görüyoruz… Atatürkçü subayları tasfiye edip, onların yerine kimleri oturtmuşlar!

Akp’yle cemaat’in imam nikahını anlattığım “Beraber Yürüttük Biz Bu Yollarda” isimli kitabımda yazmıştım.

Bunları yazdığım için mahkemeye verildim. Akp medyası tarafından Balyozcu ilan edildim. Benim için “gazeteci değil, militan” diyen herif, şu anda Tayyip Erdoğan’ın başdanışmanı… Netice? Hazin şekilde görüyoruz, Atatürkçü subayların yerine kimlerin önünü açtıklarını!

Donanma komutanı olmasına kesin gözüyle bakılırken, Balyoz davasına isyan ederek, protesto için kariyerinden vazgeçen, kendisini feda eden, istifa eden Atilla Kezek’i anlatırken yazmıştım.

Onları oraya “ben bu davaların savcısıyım” diyenler oturtmadı mı?

Tayyip Erdoğan, irticaya bulaştığı için Yüksek Askeri Şura kararlarıyla ordudan atılanlara “şerh” koyuyordu. Aynı Tayyip Erdoğan, dün akşam darbe girişiminde bulunanların terfisine “şerh” koymuş muydu?

Cemaat’in kadrolarını general yapan, amiral yapan kimdi? Fethullahçıları TBMM’ye, emniyete, yargıya monte edenler kimdi? Kendi listesinden milletvekili yapan, bakan yapan, vali yapan, rektör yapan, bu yollarda beraber yürüyen kimdi? Bunlara sahip çıkan, palazlandıran, ne istediniz de vermedik diyen kimdi?

Bundan sonrasını daha dikkatli okuyun lütfen…

Asrın iftirasına uğrayan, kendi ordusu tarafından esir alınan, Maltepe’deki arkadaşlarımı anlatırken yazmıştım.

Bu adı geçen hava kuvvetleri komutanını, hava kuvvetleri komutanı yapan kimdi?
Tayyip Erdoğan hükümetiydi.Ne zaman kuvvet komutanı yapılmıştı?
2013’te, Atatürkçü subaylar ordudan atılırken yapılmıştı?
Kuvvet komutanı olmaya layık mıydı?

Değildi. Orgeneral bile değildi. Korgeneraldi, pasif görevdeydi, emekliliğine gün sayıyordu. Hava kuvvetlerindeki tüm orgeneraller tasfiye edildiği için, bunu apar topar orgeneral yaptılar, hava kuvvetleri komutanı koltuğuna oturttular.

Sonra ne oldu?
Sonrası daha enteresan… Akp bu arkadaşı o kadar çok seviyordu ki, 2015’te görev süresi doldu, emekli etmediler. Ya ne yaptılar? İlla karargahta otursun diye Yüksek Askeri Şura üyesi yaptılar.

Kim yaptı bunu?
Tayyip Erdoğan yaptı.

Peki, kim bu Akp’nin pek sevdiği, koruyup kolladığı komutan biliyor musunuz?
Dün akşam darbeye kalkışan Akın Öztürk!

Akp’nin sihirbaz şapkasından tavşan çıkarır gibi, sürpriz şekilde orgeneral yaptığı, kuvvet komutanı yaptığı, emekli olmasına izin vermediği, illa komutan olarak kalsın diye yüksek askeri şura üyesi yaptığı Akın Öztürk… Meğer darbecilerin elebaşıymış!

Akp’nin hiç haberi yokmuş!

Oldu olacak, basit bi soru daha sorayım. TSK bile darbeye karşı kendisini savunmak için organize olamazken… Türkiye’nin ücra köylerine kadar tüm camileri, nasıl oldu da, bu kadar çabuk organize olup sela okudu? Nasıl oldu da, tüm imamlar, tüm müezzinler bu kadar çabuk organize olup, memleketin tüm minarelerinden aynı anda, aynı cümlelerle “sokağa dökülün” çağrısı yapabildi?

Uzun lafın kısası…

“Sahte darbe”nin rüzgarıyla cumhurbaşkanı oldu.
“Monte darbe”nin rüzgarıyla başkan oluyor.

Olan Türkiye’ye oluyor.

Yılmaz Özdil
19.07.2016

Şerh

Sene 2003…
Akp iktidara gelince, Yüksek Askeri Şura kararları kriz haline gelmişti. İrticaya bulaşan subay-astsubay ordudan ihraç ediliyor, Tayyip Erdoğan “şerh” koyuyordu. Mesela… Bir üsteğmen vardı, emrindeki astsubaya “ağabey” diyordu, emir-komuta hiyerarşisi bozulmuştu, şeyh-mürit ilişkisine dönmüştü, astsubay subaya emir veriyordu, işte bunların bile ordudan atılmasına “itiraz” ediliyordu.

Ne yapıldı?

Tayyip Erdoğan’ın gönlü olsun diye, askeri istihbarat devre dışı bırakıldı. “Bundan böyle askeri personelle alakalı raporları, Milli İstihbarat Teşkilatı versin” denildi. Güya orta yol bulunmuştu… MİT, başbakana bağlıydı. Askeri istihbarata güvenmeyen Tayyip Erdoğan, MİT’e güveniyordu.

O günden itibaren, Yüksek Askeri Şura’ya getirilen “irtica raporları”nı MİT hazırladı. Ancak… Enteresan bi durum vardı. MİT tarafından sunulan raporlarda, hep “Kurdoğlu grubu” yeralıyordu. İrticaya bulaşan subay-astsubaylar şu şu şu diye isim isim sıralanıyor, istisnasız hepsinin “Kurdoğlu grubu”na bağlı oldukları belirtiliyordu.

MİT’in Yüksek Askeri Şura’ya sunduğu raporlarda hep bu Kurdoğlu grubu vardı. MİT tarafından irticacı olduğu belirtilen subay-astsubayların tamamı, Kurdoğlu grubu’ndandı. Tuhaftı… MİT’in raporlarına göre, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne sızmış başka tarikat veya cemaat yoktu. Varsa yoksa, hepsi, Kurdoğlu grubuydu.

Peki ne yapıldı?
Ne yapılsın… MİT’in verdiği raporlara uyuldu, Kurdoğlu grubuna mensup tüm subay-astsubaylar ordudan ihraç edildi.

İyi güzel de… İrticaya bulaşmış olanların tamamının Kurdoğlu grubuna mensup olmaları mümkün müydü? Mutlaka tek tük sızmışlardır ama, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde üniforma giyen irticacıların tamamının bu gruba ait olması mantıklı mıydı?

Elbette değildi.

Tarikatçı marikatçı tüm subay-astsubay aynı çuvalın içine konuldu, hepsine “Kurdoğlu” damgası vuruldu, kapının önüne konuldu.

Şimdi sıkı durun… MİT raporlarıyla, 2003’ten bu yana Fethullah Gülen hareketi’ne mensup olup da, Yüksek Askeri Şura kararıyla ihraç edilmiş bir tek subay, bir tek astsubay var mı?

Yok.

Yok ama… İşte bugün görüyoruz, 103 general ve amiral, dile kolay, iki binden fazla subay-astsubay Fethullahçılıktan gözaltına alındı. Genelkurmay başkanının emir subayından, cumhurbaşkanının yaverine kadar, burunlarının dibi bile Fethullahçı çıktı.

E acaba bunca Fethullahçı, MİT’in gözünden mi kaçtı?

İrtica raporları marifetiyle, 2003’ten bu yana… Fethullah Gülen hareketine hiç dokunulmayıp, Fethullah Gülen hareketinin TSK içindeki rakiplerinin temizlenmesi, tesadüf müydü?

Cumhuriyet tarihimizde harp okullarından en fazla sayıda öğrenci 2007-2013 yılları arasında atıldı. Bu tarih aralığı, Fethullah Gülen hareketinin TSK’ya en fazla sayıda öğrenci monte ettiği dönem değil mi? O halde, irticacı mirticacı diye atılan öğrenciler kimdi?

Aynı tarih aralığı, 2007-2013 arası… Asrın iftirasıyla Türk Silahlı Kuvvetleri’nin esir alındığı, Atatürkçü general amiral ve kurmay albayların hapse tıkıldığı, tasfiye edildiği dönem değil mi?

Doğrusu ben pek merak etmiyorum ama, belki akp’ye oy verenlerle, “demokrasi kazandı” diyen süper zeka yeni chp’liler merak edebilir…

Akp’yle cemaat imam nikahlıyken, Fethullahçılara nerdeyse devletin tapusu verilmişken… MİT’e hiç sızmamış olmaları, hiç Fethullahçı MİT’çi olmaması, MİT açısından ne büyük başarı di mi?

Akıncılar üssü hariç, hiçbir askeri birliğin katılmadığı, adeta başarısız olmak üzere kalkışılmış kalkışmadan sonra… Henüz sabah bile olmadan, şırrak diye 20 bin kişilik Fethullahçı gözaltı listesinin hazırlanması da, daha büyük başarı tabii!

Yılmaz Özdil
20.07.2016

Demokrasi geldi ulan!

50’li yılların başı.
Demokrat parti iktidar.

Bursa’nın ünlü Çelik Palas Oteli’nde cumartesi geceleri orkestra eşliğinde keyifli anlar yaşanıyor, zarif hanımlar, şık beyler, dans ediliyor, yemekle başlayan müzik, yasa gereği makul bir saatte sona eriyor.

İşte gene böyle bi gecenin finalinde, solist kapanış selamını veriyor, salondakilere teşekkür ederek, enstrümanları toplatmaya başlıyor ki… O da ne? Arka masalardan tehditkar bir ses yükseliyor, dewvam edinn!

Herkes dönüp bakıyor, güya takım elbiseli ama, yaka bağır açık, erkek erkeğe oturan dört tip… Tatsızlık çıkmasın diye orkestra tekrar yerine oturuyor, solist tangoya başlıyor, papatya gibisin beyaz ve ince…Tango bitiyor.Çile bitmiyor.

Az önce devamm diyen herif, bu defa elini devamm devamm manasında sallıyor, devam edin dedim, duymadınız mı diye bağırıyor.Orkestra soliste bakıyor, solist zoraki ses tonuyla, adeta mesaj verircesine son tangoyu tekrarlamaya başlıyor, nedir bu çektiğim senin elinden, yalvarırım gel üzme beni…

Herif aniden yerinden fırlıyor, ağzından köpükler saça saça sahneye yürüyor, çalacaksın ulan, coşkulu çalacaksın diye gürleyerek, solisti ıskalıyor, ayaklı mikrofona basıyor tokadı, deviriyor, orkestra donup kalıyor, az önce neşeli kahkahaların yükseldiği salona ölüm sessizliği hakim oluyor, herkes suspus…

Otel yetkilisi koşuyor, vaziyete müdahale etmeye çalışıyor, ortak bir tanıdık çağırıp işi tatlıya bağlamak için, gayet nazik ifadeyle soruyor, sayın beyefendi siz kimlerdensiniz acaba?

Herif kendini tanıtıyor:
Ben demokrasiyim ulan!

Sonra da salona dönüp,
nara atıyor: Memlekette artık demokrasi var ulan, var mı itirazı olan!

Ve 2016…
Çok şükür ki demokrasimiz darbecilerden kurtarıldı.

Akp’ye oy vermeyen Kadıköy, Beşiktaş, Bakırköy, Şişli gibi semtlerde kornalarla demokrasi turuna çıkıp, otomobilinin penceresine oturan demokrat arkadaşlar, kafelerde oturanlara bağırıyor, alkışlasanıza ulann!

İstanbul’da kamyonet kasalarına doluşup, mahalledeki komşusunun kapısına dayanan
demokratlar var, sen niye tura çıkmıyorsun ulann!

İzmir’e bile demokrasi geldi mesela…
Şehrin simgesi, tarihi Saat Kulesi, tee 1901’den beri, 115 yıldır orada huzurla duruyordu, İzmir yangınından bile sağ salim kurtuldu.Demokrasi bi geldi… Demokrasi nöbeti’yle demir parmaklıklarını, işlemeli ahşap kapısını yıktılar, oymalı taşlarını, mermerlerini kırdılar, çeşmelerini söktüler, duvarlarındaki ay-yıldız işlemelerine zarar verdiler, benzerleri sadece Efes’te bulunan mozaiklerini parçaladılar, içerden tırmanan merdivenlerinde bile hasar var, denize bakan yüzündeki saatini taşla vura vura kırdılar, kadranını çaldılar. Gözümüz gibi baktığımız firuze çinili Konak camisi’nin etrafı çöplüğe döndü.

Allah “oku” diyor…
Darbe kurbanının cenaze namazını kıldıran imam “bizi bilhassa okumuşların şerrinden muhafaza eyle yarabbi” diye dua ediyor, cumhurbaşkanı orada, bakanlar orada, ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu diyeceklerine, “amin” diyorlar.

TBMM bahçesine toplanan kalabalık, başbakana “idam isteriz idam isteriz” diye tempo tutuyor, odunla, kayışla, tekmeyle linç görüntülerini Japonya’dan Brezilya’ya kadar herkes seyrediyor, köprüden aşağı atalım diye bağırıyorlar, yağlı urganla darağacı yapıp, kamyon kasasına yüklemişler, sokak sokak gezdiriyorlar. Hâlâ inanmayıp… Askerin gırtlağını kestikleri doğru mu acaba diye merak ediliyor.

Medyanın gerisi zaten ampul broşürü ama… Bizim gazetenin bile şakülü kaydıysa kardeşim, Sözcü bile ebelek gübelek demeye başladıysa yani… Gelen demokrasiyi düşünün gari!

Yazarın Diğer Yazıları

Posted in FAŞİZM, Fetullah Gülen, Politika ve Gundem, TSK | Leave a comment

DURUM VAZİYETİ 20.07.2016 Cumhuriyet * O HAL BAŞLIYOR * Darbenin sırları

Posted in DURUM VAZİYETİ, FAŞİZM, Fetullah Gülen, TSK, Yılmaz Özdil | Leave a comment