TURGUT ÖZAL’ın BİLİNMEYEN KİTABI “La Turquie En Europe”‘dan TARTIŞMALI SAYFALAR

TURGUT ÖZAL’ın BİLİNMEYEN KİTABI;
“La Turquie En Europe”‘dan TARTIŞMALI SAYFALAR hakkında yazışmalar;

Naci Kaptan – Güncellendi 01 Ocak 2023

Turgut Özal’ın yazdığı veya yazdırdığı “La Turquie En Europe” isimli kitaba ait arşivimde bulunan bilgileri paylaşmak istedim. Aşağıda okuyacağınız gibi emekli büyükelçi sayın Pulat Tacar kitabı okuyarak çıkartmış olduğu notları paylaşmış. Pulat Tacar’ın anılarını dile getirdiği “nehir söyleşi” “Yaşam bir rüyadır” kitabında bu bilgilerin var olduğu bilgisine ulaştım fakat kaynak belirtilmemiş. Dolayısı ile öbek üyesi olan sn Pulat Tacar bu konuya açıklık getirebilir.
Olayın kronolojik akışına bakıldığında Özal ailesinin telif ücretini kabul etmeleri, kitabın varlığını ve dolayısı ile içeriğini de kabul ettiklerinin bir işaretidir. Sn. Semra Özal’ın konuşmalarından da kitabın varlığından ve kim/lerin katkı verdiğinden haberdar olduğunu gösteriyor.
Soru şudur; Turgut Özal kitapta yazılı olan konuların içeriğini düşünen ve özümseyen bir politikacı mıdır?
Yanıt; EVET olmalıdır. Özal’ın Türkiye’nin gününü ve geleceğini etkileyen politikalarını satır başları ile anımsamak gereği var;

Turgut Özal’ın günahları ve Türkiye’nin İşgali
Turgut Özal Türkiye’nin sömürgeleştirilmesini hızlandıran iki
adımı attı gerici örgütlenmeyi ve ekonomik işgali kurumsallaştırdı.

https://nacikaptan.com/?p=5747
A. Gerici Örgütlenme:
Turgut Özal Mustafa Kemal devriminin temel öğelerinden biri olan laiklik ilkesini koruyup şeriatçı akımların önlenmesi amacıyla konulan 163. maddeyi kaldırdı. Böylelikle dinî amaçlı toplantı yapılmasının ve kılık kıyafet serbestliğinin ve sonuçta dinî örgütlenmenin önündeki engel kaldırılmış oldu. Biz ve ötekileri yaratan görünürdeki farklılıklar toplumun birbirine yaklaşmasını engelliyordu. Etnik ve dinî giysilerimizi üzerimizden atarak millet olduk. 163. Madde’nin kaldırılmasıyla Anayasa’nın değiştirilemezlerinden laiklik ilkesine aykırı olarak boneli Hristiyan başörtüsünün-Kur’an’da bone ve başörtüsü anlamına gelecek hiçbir sözcük olmamasına karşın-mü’min bayanın kafasına takılması sözde dinî giysiler geriye getirilerek milleti ayrıştıran ben ve öteki hortlatıldı.
Kaldırılan 163.MADDE;
1. Madde 163- (Değişik 2787-21.1.1983)
Laikliğe aykırı olarak devletin sosyal veya siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa dini esas ve inançlara uydurmak amacıyla cemiyet tesis teşkil tanzim veya sevk ve idare eden kimse sekiz yıldan onbeş yıla kadar ağır hapis cezası ile cezalandırılır.Böyle cemiyetlere girenler veya girmek için başkalarına yol gösterenlere beş yıldan on iki yıla kadar ağır hapis cezası verilir.
Şahsi nüfuz veya menfaat temin etmek maksadıyla dini veya dini hissiyatı veya dince mukaddes tanınan şeyleri veya dini kitapları alet ederek her ne suretle olursa olsun propaganda yapan veya telkinde bulunan kimse iki yıldan beş yıla kadar ağır hapis cezası ile cezalandırılır.
Yukarıdaki fıkralarda yazılı fiilleri devlet daireleri belediyeler veya sermayesi kısmen veya tamamen devlete ait olan iktisadi teşekküller sendikalar işçi teşekkülleri okullar yüksek öğretim müesseseleri içinde veya bunların memur müstahdem veya mensupları arasında işleyenler hakkında verilecek ağır hapis cezası üçte bir nispetinde arttırılır.
Üçüncü ve dördüncü fıkralarda yazılı fiiller yayın vasıtaları ile işlendiği takdirde verilecek ceza yarı nispetinde arttırılır.”.
B. Ekonomik İşgal:
Turgut Özal sözde serbest piyasa ekonomisini başlattı. .
(Serbest piyasa ekonomisi ekonomik faaliyetlerin tam rekabet şartları içinde serbestçe yapılabildiği ekonomik sorunların çözümünün devletin ekonomiye müdahalesiyle değil fiyat mekanizması aracılığı ile gerçekleştirildiği ekonomi. Arz ve talebin temel belirleyici olarak kabul edildiği bu tür ekonomilerde fiyat mekanizmasının iyi işlemesi zorunludur. İdeal serbest piyasa ekonomisinde üreticilerin ve tüketicilerin pazarda aynı şartlar altında bulunduğu varsayılır.).
Ancak serbest piyasa ekonomisini herkesin istediği fiyattan ürün satması olarak sundu. Daha önce kimse istediği fiyattan satamıyordu. Vitrinde ürünün alış ve satış fiyatı belirtiliyordu. En yüksek oran yüzde 47 ile baraj inşaatında vardı. Çünkü barajen erken 17 yılda bitiriliyordu. Özal asgari kâr hadleri yasasını kaldırdı. Vitrinlerdeki alış ve satış etiketi de kaldırıldı. Sözde serbest piyasa ekonomisine geçildi. Serbest piyasa1 liralık malın tüketicinin kazıklanarak 10 liraya satılması sanıldı.
Asgari oranlar kaldırılınca ilk başta bol kazanç satıcılara çok tatlı geldi. Ancak bu sabit gelirlinin cebini de zorlamaya başladı. Tüketim tutarı azaltıldı. Bir yerine yarım kiloluk satış kazancı da düşürdü. Kazancın düşmesi alınmış kredilerin geri ödemesini ve işçi aylıklarının ödenememesini zorlaştırdı. Rafta duran mala zam yapıldı. Rafa konulan ürünün satılarak üreticiye kazanç olarak geri dönüş döngüsü yavaşladı. Raftaki mallar durduk yerde zamlanıyordu. Öteki deyişle stagflasyon (durgunlukta şişkinlik) dönemine girildi. Durduk yerde zamlanan 100 liralık malı alamayan tüketici102 lirada da zorlanacaktı. Malını satamayan esnaf bu kez yüzde seksenlere varan indirimlere gitmeye başladı.
Senetli satışların arkasından kredi kartı sanki imdada yetişti. Vadeli satışlar altı ertelemeye o da yetmeyince iki yıla kadar yükseldi. Tüketici geleceğini satın alır oldu. Kimi firmalar geleceğini satın almaktan sıfırı tüketmiş kredi kartı sahiplerine eskiye döner gibi senetli satışlara başladı. Küçük işletmeler zorlanıp kepenk kapatma sınırı büyük şirketlerimizi de zorlayamaya başladı… Üretici ve esnaf aldığı kredileri ödemekte zorlanıyordu… Böylece Türkiye uluslararası şirketlerimizin yabancılara satılması anlamına gelen kısır döngü yolculuğuna başladı. Özetle Özal ekonomisinin kumaşı dikiş tutmamaya başladı. Sonuç olarak uluslararası ölçekte bankalarımızın ve yerli şirketlerimizin dörtte üçü yabancılara satıldı. Türkiye’nin ekonomik işgali büyük ölçüde tamamlandı.
C. Hıyanet-i Vataniye Kanunu kaldırdı
‘Hıyanet-i Vataniye Kanunu’ ilk olarak 29 NİSAN 1920’’de “Dini kullanarak devletin şeklini değiştirmek ve bozmak isteyenler vatan haini sayılır” saptamasıyla kabul edilmiş. Daha sonra yasada değişikliğe gidilerek milli egemenliğe, milli devlete, birlik ve bütünlüğüne, laikliğe karşı durmak vatana ihanet sayılır şeklinde son halini almıştır.Ferit Paşa kabinesine karşı konan Vatana İhanet Yasası, daha sonra bazı dini ve bölücü ayaklanmalara karşı, milli devleti korumak maksadı ile konmuş ve ülke korunmasında bu yasa ta ki “12 NİSAN 1991″e kadar bir emniyet supabı gibi hainlere karşı görevini yerine getirmiştir. Turgut Özal hükümeti, “Terörle Mücadele Kanunu’yla” ve yine Turgut Özal’ın talimatıyla yasa yürürlükten kaldırılmış, ülke bugünkü bulunduğu karanlık döneme itilmiştir.
Türkiye’nin adını değiştirmek
Türkiye’nin adını Anadolu yapacaktı’ 8. Cumhurbaşkanı Turgut özal’ın kardeşi eski bakan Korkut Özal, Turgut Özal’ın Türkiye’nin isminin değiştirilebileceğini söylediğini açıkladı: “Rahmetli ağabeyim Türkiye’nin isminin değiştirilebileceğini, Anadolu yapılabileceğini söylemişti” (Ali Kırca Show Tv söyleşisi- 16 Kasım 2008)
Turgut Özal (1927-1993), ilgi çekici bir kişilik. Ağustos 1984’te, PKK, Eruh ve Şemdinli’yi bastığında başbakandı. “Üç beş çapulcu” demiş ve tatile çıkmıştı. Saldırıyı hiç önemsememişti. İki ilçe basılıyor, iki ilçe esir alınıyor, devlet daireleri tahrip ediliyor, insanlar ölüyor ama Turgut Özal, hâdiseyi önemsemeden tatile çıkıyor.

Konu çok uzun, Özal hakkında önemli ve doğru görüşlerini paylaşan eifielus@gmail.com Eposta adresli arkadaşın mektubunu da paylaşmak yararlı olacaktır.
Kitap gerçekten var.
Sipariş edilmiş.
Yalan, iftira değil.
Ancak, kitabı bizzat Turgut Özal yazmamış.
İletmek istediği mesajı sipariş etmiş.
Peki Turgut Özal böylesi bir kitabı yazdırabilir mi?
Karakteri, duruşu buna elverişli midir?
Elbette, kesinlikle, vallahi de, tallahi de.
İlk olarak Turgut Özal o dönemde borç istediğimiz küresel oligarkların kasada oturmasını istediği kişidir. Tıpkı Kemal Derviş gibi. Belki de yarın karşımıza çıkacak olan Mc Kinsey gibi.
Küresel oligarklar büyük hacimli borç verecekleri zaman hep aynı şeyi yapıyorlar. Bizi tanıyorlar çünkü. Aldığımız borcun takvimini iç siyaset nedeniyle aksatacağımızı, çarçur edeceğimizi biliyorlar. Bu nedenle kasada her zaman tam yetkiyle kendi seçtikleri adamın olmasını istiyorlar.
Turgut Özal o dönemde borç verenlerin alacak takvimini öncelesin diye seçtiği kişidir.
Yine her zaman olduğu gibi borç verenlerin vergi, imtiyaz, para politikalarına ilişkin gayri millî talepleri olmuştur. Turgut Özal işte bu talepleri de karşılamakla görevli adamdı. Türkiye’nin o yıllardan bu yana gelişen ekonomi, siyaset serüveni hep aynı tekrarlar ile ilerlemiştir.

Eğitimci yazar sayın Mahiye Morgül’ün notu;
Kendisi Kürt kökenliydi ve Türk yurdunda eşit
vatandaşlığın nimetlerini kötüye kullanmış bir kimsedir.
*1988 de referandum yasasını değiştirmiş, seçim yasasıyla “seçmenin değil, seçime katılanların yüzde ellibiri” ile referandum (!) yapmayı başlatmıştır. *Değiştirdiği 1988 Anayasasına “yabancı anlaşmaların meclisten geçirilmesi zorunlu değildir” hükmünü eklemiştir. (M.90)
Böylece Tansu Çiller GATS Taahhütnamesini WB ile imzalamış, kamucu devletimizin tasfiyesi başlatılmıştır. Eğitimde SPAN Amerikan Şirketi 1995 den beri MEB de çalışmakta ve halktan gizlenebilmektedir.
Naci Kaptan kardeşimden rica ediyorum, ekleyiniz, Özal’ın kırdığı kapılardan elini kolunu sallayarak geçti yabancı şirketler.

Naci Kaptan – 29.12.2022

ÖZAL’DAN TARTIŞMA YARATACAK SÖZLER: 
Özal’ın kitabı “La Turquie En Europe”‘dan alıntılar;


“İslamiyet doğuşunda ve sonraki gelişme safhalarında ve olgunluk çağında öteki tek tanrılı iki dinin etkisi altında kalmıştır. (sayfa 96)” “İslamiyet her hâlükârda teoloji ve filozofi açılarından bakıldığında Musevilik ve Hıristiyanlıkla birlikte Yunan felsefesini paylaşmaktadır. (sayfa105)”
“Bizans’ın düşmesi Türklerden çok Papalık ve Hıristiyan Batı tarafından oluşturulmuştur. (sayfa 89)”
“Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethinden sonraki ünlü Kanunnamesi Orta Asya ve Abbasîlerin kanunlarının izlerini taşımakla birlikte asıl ilham kaynağını Bizans örneğinden almıştır. (sayfa 112)
“İstanbul’un fethinden sonra Saray’daki seramoniler seçkinlerin adetleri kadınların peçelerine kadar çok şey Bizans’tan miras alınmıştır. (sayfa 113)”
“Osmanlılar çeşitli alanlarda Bizans’ın tesirinde kalmışlardır. Osmanlı’nın ‘Hilat’ı ile Bizanslıların ‘Olavus’u aynı şeydir. Latin ve Yunan kökenli bilim terimlerinin Osmanlı dili tarafından benimsenmesi bunun ayrı bir delilidir. (sayfa 119)”
“Musikiye gelince; Osmanlılar yeni modlarla zenginleşmiş İran – Arap gelenekleriyle klasik Yunan ve Bizans müziğini maharetle birleştirmişlerdir. (sayfa 123)”

Yukarıdaki değerlendirmeler merhum Turgut Özal’ın Fransızca yazılmış “Avrupa’da Türkiye” kitabından alınmış. Kitap Fransızca. Türkçe baskısı yok. Entelektüel kesimde tartışma yaratacak bu notlar emekli Büyükelçi Pulat Tacar tarafından çıkarılmış.

1955 yılında girdiği Dışişleri Bakanlığı’ndan 1996 yılında emekli olan bu süre içerisinde çeşitli ülkelerde Uluslararası Atom Enerji Ajansında Avrupa Birliği nezdinde UNESCO’da Türkiye’yi temsil eden Pulat Tacar’ın anılarını dile getirdiği “nehir söyleşi” kitabı “Yaşam bir rüyadır” kısa bir süre önce İş Bankası yayınlarından çıktı.
Söyleşiyi gerçekleştiren Dr. Esra LaGro Büyükelçi Pulat’ın elindeki bu çok özel notları alıp kitaba koymuş. Biz kısa bir alıntı yaptık. Kitap 41 yıl diplomatlık yapan gerçek bir entelektüelin anılarını birikimlerini paylaşma imkânı sunuyor.
Öyle anlaşılıyor ki Başbakanlığı döneminde Türkiye’nin AB’ye tam üyelik için başvuru yapmasını sağlayan Özal Fransız kamuoyuna Türkiye’nin Avrupa kültürü ile ortak noktalarını da anlatmak istemiş. Ama aradan geçen yıllara rağmen Fransa aynı Fransa…Belli ki sadece bir kitap yetmiyor…
Turgut Özal: İçeride gayet dindar bilirdik Sayın Özal’ı. Kanada’dan özel getirtip kendine danışman yaptığı Kitsikis aynen şunu diyor:
“Özal bana “Sprituel Father” derdi. (Manevi baba). Kürtlere Federasyon verme fikrini benden aldı. Üzerinde çalışıyordu ama ömrü yetmedi”.
Özal’ın aşağıdaki kitabında ise Türkiye de tartışma çıkaracak görüşler var. Sadece Avrupa’da basıldı; Türkiye’nin haberi olmadı. Fransızca bilmeyen ve Francis Lamand’a 1988 yılında yazdırdığı bu kitabında bizzat Turgut Özal şu ifadeleri kullanır:
“Bizi Türk sayarak dışlıyorsanız bilin ki bizim Türk denecek bir şeyimiz yoktur uygarlık adına neyimiz varsa hepsini Yunanlılardan aldık. Bizim kültürümüz Yunan kültürüdür. Oğlumun adı olan Efe bile Yunancadır; bu nedenle Avrupa Birliğine girmemiz için kültürel engel yoktur. Biz tepemizde Türk olmayan yöneticiler bulunmasını yadırgayan bir toplum değiliz. Avrupa Birliğine alınmamıza bu açıdan da herhangi bir engel yoktur!”
Turgut Özal’ın yazmış olduğu ve içeriğinde Türk Milleti için pek çok hakaret ifadeler içeren “La Turquie En Europe” adlı kitapta Türk milletinden “çoban” ve “medeniyetsiz” bir topluluk olarak bahsediyor. Kitabın Orijinal dili Fransızca olup Türkçe baskısı bulunmamaktadır… (Alıntı)

Turgut Özal’ın halka yalan söylemiş olması. Dindar gözükmesi, dindarmış gibi davranması. İslamı savunur gözükürken kişisel, aile menfaatlerinden başkasıyla ilgilenmiş olmaması. Doğruyu, gerçeği, hakkı ve hukuku yetim bırakmış olması.
Esasen İslam şampiyonu olduğunu iddia eden bütün herkes. Politikacılar, liderler, cemaat önderleri hep aynı şeyi yapıyor. İt gibi biliyorlar, yalan söylüyorlar, kandırıyorlar. Hokkabazlık yapıyorlar. Ve bu arada nalıncı keseri gibi hep kendilerine yontuyorlar.
Aptal olanın malını elinden almak bunlar için farzdır. Merhametleri yoktur. Ve Müslümanlara düşen de artık bu fikir kanserinden kurtulmaktır. Aptal olmasınlar, kandırılmasınlar. Bu kadar basittir.

 Osmanlı bir Türk uç beyliği değil, bir Bizans uçbeyliğiydi. Bizansın azmettirmesiyle diğer Türk beyliklerini yıktı. Bizansın planı Müslüman dünyası ile arada yandaş bir tampon devlet üretmekti.
Plan yürümedi. Osmanlı erken çiçek açtı. Uzun vadede Bizans tıpkı eskiden Greko-Romen dininden çıkarak nasıl Hristiyan olduysa, giderek çoğalan tebasının dini olan Müslümanlığa dönmek ve bunun sahibi olmak, kontrolünü tutmaktı.
Bunun için bütün Bizans devlet adamları, İmparator dahil kızını Osmanoğullarına gelin etti. Orhan Bey özellikle çok önemlidir. Tarihsel sırasıyla ve küçükten büyüğe, Yarhisar Tekfuru, İznik Tekfuru ve Bizans İmparatoru kızlarını gelin etmiştir.
Yine İmparatorun teşvikiyle Sırp kıralı iki kızını birden, Mora Despotu, Bulgar Kralı da kızlarını gelin etmiştir. Bütün bunlar planlamış, siyasi evliliklerdir. Ve bu plan bir Bizans planıdır.
Cüneyt Arkın’lı Tarkan filmlerinde yatakta feth edilen Bizans hikayesi aslında doğrudur. Ancak, filmlerde olduğu gibi Türk savaşçı hileyle, şehvetle yatağa girmiş değil elbette. Her gelin yanında drahoma olarak geniş topraklar, kaleler, şehirler getirdi. Örneğin Edirne impartorun kızının drahomasıydı.
Gelinler saray adabını, devlet yönetimini, yöntem ve usullerini Bizansı örnek alarak öğretti. Ve Osmanlı Bizans’ın bütün kurumlarını dönüştürerek içselleştirdi, ve kullandı. Bunlar işin doğru tarafı. (Oraj POYRAZ)
This entry was posted in İHANET VE YABANCI YANDAŞLAR, SİYASİ TARİH, YABANCI BASIN, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK. Bookmark the permalink.

4 Responses to TURGUT ÖZAL’ın BİLİNMEYEN KİTABI “La Turquie En Europe”‘dan TARTIŞMALI SAYFALAR

  1. emin says:

    Yıllardır anlatılan masal!Osmanlı masalı ile beynimizi esir aldılar…gerçek ler açıklanmalıdır.Osmanlı bir devşirme impararatorluğudur.Osmanlı imp.torluğu Akdeniz’de korsanlık yapmıştır.Barbaros ,un etnik kimliği açıklanmalıdır….bu konuda 2000 yılların ortalarında Salim Meriç,in Oda Tv..deki yazılarını okumanızı dilerim……bilgilerinizi aktardığınız için de teşekkür ederim…..

  2. Pingback: ANAVATAN PARTİSİ DOSYASI : TURGUT ÖZAL’ın BİLİNMEYEN KİTABI “La Turquie En Europe”‘dan TARTIŞMAL I SAYFALAR – Stratejik Güvenlik

  3. Azmi Güran says:

    Ben Atatürk devrini yasamis kimseyim. 1950 de yüksek tahsil için Avrupa’ya gittigimden beri, Türkiye’ye ahbaplari ziyaret etmek, memleketin muhtelif yerlerini görmek, gezmek haricinde, Amerika’da yasadim ve simdi ise Avrupa’da yasiyorum. 10 kasim bizim için matem günüydü, senenin tek bir gününde radyo klasik müzik çalar, eglence yerleri kapali kalirdi. Her sene 10 kasimda asla hüzünlü gün geçirmezdik, fakat milletimiz için bize vatan yaratan bir adama hürmetimizi bu yolda gösterirdik. Turgut Özal, «her sene Atatürk’ü hüzünle degil, güler yüzle karsilayalim» diyerek bu adeti kaldirdi.

  4. Pingback: “La Turquie En Europe” kitabını kim yazdı? - MİSAK- Millî Strateji Araştırma Kurulu

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *