İKİ ÖYKÜ BİR OLAY * MÜSLÜMANLIK , İNSANLIK VE GÖREV BİLİNCİ * ‘TEKKE’DEKİ AMİRAL, ‘CÜBBE’Lİ TEĞMEN…

MÜSLÜMANLIK , İNSANLIK VE GÖREV BİLİNCİ

Sayın Demirağ’ın aşağıdaki yazısına başımdan geçen iki olayı yazarak başlayayım;
OLAY 1
Yer Cezayir’in Annaba Limanı, günlerden cuma, tahliye ettiğimiz yük operasyonu tamamlanmak üzere. Bir kaç gündür ağrıyan dişim artık dayanılmaz bir hal aldı. Cezayir’den İtalya’ya gideceğiz. O dönemde Cezayir’de radikal islamcılar özellikle yabancıları ve kendi aydınlarını,  aydınlamacı muhalifleri öldürüyordu. Her gemide liman tarafından görevlendirilen Cezayir’li  güvenlik nöbetçileri gece gemide kalıyordu. Bizden önce limana gelen bir İtalyan gemisine yapılan bir baskınla 9 italyan gemicinin radikal islamcılar tarafından öldürüldüğü acenta tarafından söylendi ve dikkatli olmamamız önerildi.
İtalyan’ları öldürenlerden birisinin, bir kaç gün önce İtalyan gemisindeki Cezayir’li gece nöbetçisi olduğu anlaşılmış. Gemide adettir, gemide görev alan yabancılar da yemek masasında ağırlanır, çayı, kahvesi verilir, gereksinimleri karşılanır. Radikal islamcıların arasında olan ve gemide ağırlanmış olan bu nöbetçi gemide kaç kişi olduğunu da saymış ve baskında saklananların bulunarak öldürülmelerine yardımcı olmuş. Bu nasıl bir din anlayışıdır ki masum insanları katlediyor. Avrupa’da yükselen islamofobi’nin nedeni işte budur. Kim, kendi toplumu içinde başka insanları  din ve inancı nedeniyle öldüren bir düşünce yapısına sahip olanlarla birlikte olmak ve yaşamak ister. İslam dininin hoş görü dini olduğu sadece kitaplardadır.
Devam edelim;
Bu şartlar altından Gittikçe şiddetlenen diş ağrısı İtalya’ya varıncaya kadar dayanılmaz duruma gelince, hiç istememe rağmen dişçiye gitmem gerekti. Gemi harekete hazır duruma gelmek üzere. Acenta’yı gemiye davet ettim ve birlikte liman kapısındaki polis/gümrük noktasından “pass kart” alarak çıkacağız. Camlı bir bölmede bir memur oturuyor.
Acenta memurla konuştu; memurun kafasını sallayarak olumsuzluk içeren “L” kelimesini duydum. Memur günlerden cuma olduğu için çıkmama izin vermeyeceğini söylemiş. Adam İslam dinini dayatarak bir insanın en doğal hakkı olan sağlık sorunumun çözülmesini engelledi. Yapacağı tek iş elimdeki pas karta mühür vurmak olacaktı. Sonra daha yetkili olanlarla görüştük ve izin verildi ama geminin hareket zamanı geldiği için İtalya’ya kadar 4 gün daha zorlu bir ağrı ile dayanmak zorunda kaldım. Müslümanlık üzerinden bana eziyet yapan bu adamı ve din, inanç adına bana yapılmış olan bu dayatmayı , üzerinden seneler geçmesine rağmen unutmadım.

OLAY II
Yer İtalya, mevsim sert kuzey rüzgarlarının başladığı kış mevsimi. Büyük bir demir çelik tesisinin rıhtımına yanaşma manevrası yapıyoruz. Yükümüz steel coil (rulo saç) Gittikçe gücü artan rüzgâr yanaşmamızı engelleyecek şekilde bordadan gemiyi açasıya esiyor.  Personel manevra yerlerinde. Sahile baş ve kıçtan halatlar verildi fakat geminin kıç tarafındaki sahile verilen halatı çekecek olan ırgatın gücü, rüzgâr gücünü yenemiyor. Sahile verilen halat bir keman teli gibi gerildi ve halat örgüsünün kol bağları tek tek kopuyor. Bu durum halat bölgesinde görevliler için çok tehlikelidir. gerilen, insan kolundan daha kalın olan halat koptuğunda çevresinde olanları biçer ve böylesi kazalar çok olmuştur. Köprüüstünde  kaptan manevra talimatlarını el telsizi ile iletir.  Kıç tarafta 3. kaptan ve iki gemici manevrada görevli. Verdiğim kumandalara gelen karşılık kesildi ve az sonra gemicilerden birisinin sesini duydum.
Sordum; “3. kaptan nerede”
Yanıt; “Namaz kılmaya gitti”
3. kaptan Zorlu ve tehlikeli bir yanaşma manevrasında namaz kılmak için görevini terk etmişti. Manevra alanında kalan 2 gemicinin yaşamını riske etmiş ve gemi manevrasını da önemsememişti. Namazını “kazaya” bırakarak daha sonra kılabilirdi.  Düşünün ki bu kişi savaş zamanında cephede asker!!! Doğal olarak iş akdi fesih edildi.

Bu olayları paylaşmamın nedeni; Ordunun içine giren tarikat ve cemaatların disiplini bozarak, hiyerarşiyi bozarak, komutan yerine tarikat önderi veya vekilinden alacağı emirlere göre davranmasıdır. Osmanlı işte bu nedenle Balkan Savaşlarını kaybetmiş ve balkanlar elimizden çıktığı gibi yüzbinlerce göçmen topraklarını terk ederek göç yollarında yaşamlarını kaybetmiş ve Edirne başta olmak üzere Osmanlı topraklarında yoksulluğa düşmüştür.
Naci Kaptan – 28 mart 2021

‘TEKKE’DEKİ AMİRAL, ‘CÜBBE’Lİ TEĞMEN…

Yavuz Selim DEMİRAĞ – ysd592@gmail.com – 28 Mart 2021
Yazının başlığı kimilerine göre “Ürkütücü” kimilerine göre “Ordunun içinde her renk korunmalı. İnançlı komutanlar olmalıdır.” Sözleri ile inanç sömürüsüne prim verenlerde var. Tarikat yapılanmasının TSK’ya sızma girişimlerini 15 Temmuz’dan 2 yıl önce “İmamların Öcü” adlı kitabımda yazdım. Dahası o kitap da FETÖ’nün “Darbeye hazırlandığını” da yazdım.
İktidar erkini elinde bulunduran hükümetin istihbaratı, emniyeti yazdıklarımı görmezden geldi. Üstelik dönemin Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alay Komutanı Kurmay Albay Muhammed Tanju Poshor’u ifşa ettiğim için mahkemeye verdiler. Genelkurmay İkinci Başkanı imzası ile hakkımda suç duyurularında bulunuldu. Ceza davaları yanında yüz binlerce liralık tazminat talep edildi.
Hepsinden vazgeçtim 12 Eylül darbesi öncesi gizlice askeri okullara sızanlara Kenan Evren ve şürekası göz yummuştur. “Bir sağdan, bir soldan asın” diyen Evren, “İnançlı, ahlaklı, çalışkan çocuklar” deyip atılmalarını engelledi. Dahası tarikat yapılanması operasyonlarını yöneten subayları Turgut Özal’ın talebi ile sürgüne gönderdiler. Pasif görevlere tayin edip, terfilerini engellediler.
2008’de Askeri Okullarda başlayan “Mobing” olaylarını yazıp, bıkıp usanmadan askeri okullarda cemaatin hakimiyet kurduğunu, Kuleli ve Maltepe Askeri Liselerini derece ile bitiren öğrencilerin ders notlarını düşürüp, sınıfta bıraktıklarını yazdım. Güldüler. CHP Milletvekillerinin gayretleri ile TBMM’de araştırma komisyonu kuruldu.
Harp Okullarının idarecileri “Bu çocuklar sivil üniversitelere özeniyor. Ailelerine söyleyemedikleri için kendilerini attırıyorlar” savunmasını yapıp facianın üzerini hükümetin desteği ile örttüler. O yıllarda Harp Okullarında Bölük, Tabur Komutanlığı ve yöneticilik yapan subaylar 15 Temmuz’un kurmay heyetini oluşturdu. Yıllar sonra mobinge uğrayan öğrencilerin haklılığı tescil edildi. Tazminat hakları doğdu.
***
AKP hükümeti FETÖ konusunda milad olarak 17-25 Aralık’ı işaret ediyor. Oysa 17-25’den sonra terfi eden generaller bu milletin kafasına bomba yağdırdı. Dahası 15 Temmuz’dan sonra terfi edenler general yapıldı, derken kripto imamlarla görüştükleri tespit edildi. İtirafçı oldukları için tutuklanmadılar bile…
Bu sütunlardan Harp Okullarına öğrenci alımları konusunu defalarca yazdım. 15 temmuz’dan sonra sadece binlerce yıllık TSK yapılanması değişmedi. Devletin çivisi çıktı. Milli Savunma Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğüne getirilen isimleri yazdık. Oluşturulan “Personel Alım Merkezi”nde, daha önce irticadan atılmış eski askerlerin yerleştirildiğini ve bunların ünlü(!) SADAT ile ilişkilerini belirttik. Mülakat Komisyonundaki görev yapan subayların sayı olarak az olduğu için, ortak karar ile ellerindeki listeye göre alım yapıldığını vurguladık. Bariz örnekler verdik. Özellikle asker çocuklarının kesinlikle alınmadığını, imam çocuklarına öncelik tanındığına dair yaşanmış olayları tanıkları ile yazdık.
Mülakat sınavında psikologların sorularına “Süleymancıların yurdunda kaldım” diyenler oy birliği ile kabul edildi. TBMM’de Harp Okulu Camiinde “Cuma namazını bizim imamımız kıldıracak” kavgalarının yaşandığına vurgu yapıldı. Fikri takibe devam edip Harp Okullarında  “Adıyamanlı olmanın ayrıcalıkları”na dikkat çektik.
Eğitim sürelerinin yarı yarıya düşürülmesine rağmen öğrencilerin namaz vakitlerine göre ders sürelerinin ayarlanma taleplerini ifade ettik. Kulaklarının üzerine yattılar. MSB, Genelkurmay ve Kuvvet Komutanlıkları Karargahlarında tokyo ile abdest alma gösterilerinin prim yaptığını, namaz vakti yüzünden karşılama-uğurlama görevini yerine getirmeyen personelden bahsettik. Şamanist dediler. Ateistlikle suçladılar.
Tekkede Amiral fotoğrafları çıktı ortaya. Üstelik bir defa değil. Yazlık ve kışlık üniforma üzerine cübbe giyen Amiral ile ilgili çıt yok. Turşu kurar gibi 3-5 ayda Teğmen yapılan subayları gündeme getirdik. Sarık ile cübbe ile fotoğraflarını paylaşan Teğmenlerin sırtları sıvazlandı. İş ayyuka çıkınca birileri veryansın ediyor. Devlet kuruluşlarında uygulanan “Kılık-kıyafet yönetmelikleri” iktidar tarafından ortadan kaldırıldığında susanların bugün televizyon ekranlarında ahkam kesmeye ne kadar hakkı olabilir?
Türk Ordusunun personelinin haklarını, hukuklarını savunan gazetecileri tutuklatan zihniyete sessiz kalanların bu işte vebali olduğunu kayıtlara geçmeliyiz. Türk Ordusunu dönüştürmeye çalışanların peşini bırakmayacağız!..
This entry was posted in DİN-İNANÇ, İrtica, TSK, YOBAZLIK - GERİCİLİK, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *