SUN TZU’nun SAVAŞ SANATI ÜZERİNE NOTLAR * “Düşman ordularını savaşmadan yenmek en büyük ustalıktır.”

SUN TZU’nun SAVAŞ SANATI ÜZERİNE NOTLAR

Naci Kaptan / 28.12.2020

Taoist düşüncenin Savaş Sanatı üzerindeki etkisi bilim adamlarınca yüzyıllardır incelenip yazılmakta ve Savaş Sanatı stratejisinin klasikliği Taoizm felsefesinin gerek felsefi, gerekse siyasi çalışmalarında da kabul edilmektedir.
Eldeki güçlerin minimum kullanımı ile maksimum başarıya ulaşmayı amaçlayan Sun Tzu’nun Savaşmadan Kazanma stratejisi, genel hatlarıyla Çin tarihinin popüler kültürlerini oluşturan Tedavi Sanatı ile Dövüş Sanatı’nın ilham kaynağı olan Taoist düşüncenin damgasını taşımaktadır.
Sun Tzu’nun felsefesi elinden geldiğince çatışmayı gereksiz kılmaya yöneliktir. Büyük ustanın ünlü deyişi, “Düşman ordularını savaşmadan yenmek en büyük ustalıktır.” bu düşünceyi yansıtan en büyük örnektir.
Sun Tzu’ya göre de, savaşmanın çeşitli seviyeleri vardır. En usta komutan, düşman tuzaklarını boşa çıkartır, ondan daha az deneyimlisi, düşmanın destekçilerini yok eder; daha sonra geleni, düşmanın askeri güçlerine saldırır; en kötü komutan ise surlarla çevrili kentleri kuşatmaya kalkar.
Savaş Sanatı’na göre, usta savaşçı çatışma psikolojisi ve mekanizmalarını öylesine iyi bilir ki, düşmanın her hareketini derhal algılayıp, her olasılığa uygun en doğal manevrayı en az güç kullanımı ile uygular.
Taoist bilginin ve pratiğin savaşçı üzerindeki etkisini aşağıdaki sözlerle tanımlar: Derin bilgi, sıkıntıyı sıkıntının oluşmasından önce, tehlikeyi tehlikenin oluşmasından önce, yok olmayı yokolmadan önce, belayı bela gelmeden önce kestirebilmektir.
Güçlü davranış, beden tarafından zorlanmadan önce bedeni eğitmekte, zihin tarafından idare edilmeden önce zihni hazırlamakta, dünya tarafından yönetilmeden dünya üzerinde çalışmakta, görevlerin baskısı altında kalmadan görevleri yerine getirmektir. Derin bilgi
prensibi ile sıkıntıyı düzene, tehlikeyi güvene, yok olmayı varolmaya, belayı başarıya döndürebilmek mümkündür. Güçlü davranış ile beden uzun yaşama, zihin ile derin düşünce yeteneğine, dünya barışa, görevler başarıya kavuşturulabilir.
Sessizlik içinde kavramak, çabalamadan başarmak, görmeden bilmek bunların tümü Tao’nun duygu ve yanıtlarıdır. Sessizlik içinde kavramakla her şeyi anlamak, çabalamadan başarmak ile her şeyi başarabilmek, görmeden bilmek ile her şeyi bilebilmek mümkündür.
Hareket oluştuktan sonra hissedip anlamak, anlamak sayılmaz. Büyük çabalardan sonra başarmak, başarı sayılmaz. Gördükten sonra bilmek, bilmek sayılmaz. Bu üç durum hissetme ve karşılık vermekten uzaklaşmayı gösterir.
Gerçekten de olayları oluşmadan önleyebilmek, hissedebilmek ve görebilmek birbirlerine bağlı olarak gelişen yeteneklerdir. Hiçbir şey anlaşılmadan hissedilemez, karşılıksız hiç bir şey elde edilemez, hiç kimse fayda görmeyeceği bir yere gitmez.
Tao öğretilerine inanan bir lider, dünyayı silahla zorlamaya kalkmaz, çünkü bu tür zorlama aslına geri döner, ordunun bulunduğu yerde sadece çalılar biter, büyük savaşları bereketsiz yıllar takip eder.
Silahlar uğursuz aletlerdir. Silahtan başka çözüm kalmadığında bile soğukkanlı olmak, açgözlülükten kaçınmak, zaferi kutlamamak yapılacak en iyi şeydir. Zaferi kutlayanların gözünü kan bürümüştür ve bu tür insanların dünyaya yararı olamaz.
Benzer yaklaşım içindeki Savaş Sanatı da öfke ve açgözlülüğü yenilginin temel nedenleri olarak tanımlar. Sun Tzu’ya göre savaşı kazanan savaşçı, duygusallıktan uzak, soğukkanlı, kararlı savaşçıdır. Öfkeli, kızgın, öç alma peşinde olan savaşçı kaybetmeye mahkumdur. Tao-te Ching der ki;
Askerlikte başarılı olanlar askercilik yapmazlar, savaşta iyi olanlar kızmazlar, düşmanlarına karşı galip gelenler, düşmanlarına karşı herhangi bir duygu beslemezler.
Sun Tzu der ki; “Savunmada başarılı olanlar toprağın tüm derinliklerine saklanabilir, saldırıda başarılı olanlar ise göklerin en yüksek katmanlarında manevra yaparlar. Bu şekilde kendilerini koruyarak kesin zafere ulaşırlar.”
Benzer yansımayı ticaret deyimlerinde de görebiliriz,“Iyi tüccar hazinelerini saklayarak hiçbir şeyi yokmuş gibi gösterir,” ya da “Iyi usta iz bırakmaz.” Bu deyimler, Tao klasiğinin ve geleneksel uzak doğu dövüş sanatının ilk öğrencileri olan Zen Budistlerince kendi sanatlarını ifade etmek amacıyla benimsenmiştir. Savaş sanatında stratejinin anlaşılmazlığı en önemli unsurdur. Duruş belirsiz, hamleler öngörülemez olunca hamleye hazırlık yapmak imkansızdır.
Bir komutanı savaşta yenilgiden uzak tutup, zafer kazandıran şey öngörülemeyen akılcılığı ile izi algılanamayan hareket tarzıdır. Yalnızca durumu bilinmeyene etki edilemez. Bilgeler öngörülmezlik pelerinine saklanır, böylece duyguları algılanamaz; belirsizlik içinde hareket ederler, o zaman yolları kesilemez.
Savaş Sanatı’nda Sun Tzu, “Olabildiğince gizlen, öyle ki görünmez ol. Olabildiğince gizemli ol, öyle ki sesin bile işitilmesin. O zaman düşmanının kaderi senin elindedir.” der.
Bir komutan kendi başına görmeli, bilmelidir Bunun anlamı, komutanın başkalarının göremediğini görmesi, başkalarının bilemediğini bilmesidir. Başkalarının göremediğini görmek parlak zeka başkalarının bilemediğini bilmek üstün zekadır ilk kazanan parlak, üstün zekalılardır. Çünkü sadece onlar saldırılması olanaksız yerlerde savunma yapabilir, direnilmesi imkansız yerlere saldırabilirler.
Bu bir “Boşluk” ve “Doluluk” meselesidir. Astlar ile üstler arasında ayrılık varsa, komutanlar ve subayları birbirlerine etki edemiyorsa, birliklerde tatminsizlik oluşmuşsa, buna “Boşluk” denir. Sivil Yönetim akıllı, askeri yönetim iyi, astlar ile üstler tek bir düşüncede, istek ve enerjilerini birleştirmişlerse buna “Doluluk” denir.
Becerikli lider halkını enerjiyle besleyerek, başkalarının “Boşluklarını da doldurabilirken; beceriksiz lider başkalarının “Doluluğu” önünde kendi halkının enerjisini boşaltır.
Adalet ve refah tüm halka ulaştığında, devlet çalışmaları ulusal krizlere çözüm olabildiğinde, göreve o pozisyona layık olanlar atandığında, planlama zayıf ve güçlü noktaları görebildiğinde, başarı kesindir.
Sun Tzu’ya göre uygun koşullar altında küçük bir grup büyük bir gruba karşı galip gelebilir ve bu koşulları da adalet, düzen, dayanışma ile ahlak oluşturur. Bu husus da yine Huan Efendileri tarafından askeri strateji için vurgulanan önemli, öncü Çin düşünüşlerindendir.
Güç yalnızca geniş bir arazi ile büyük nüfus topluluğu değildir. Zafer sadece güçlü silahlarda değildir. Güvenlik sadece yüksek duvarlar ya da derin çukurlar meselesi değildir. Otorite sadece kesin emirler ile katı cezalar değildir. Yaşayabilen bir örgüt kurabilenler sayıları az da olsa yaşayabilirler, oysa can çekişen toplumlar büyük olsalar bile yok olurlar.

Askeri operasyonların Tao’su savaşçıların uyumunda yatar. Asker arasında uyum olması halinde asker, üzerinde baskı olmasa da doğal olarak tüm gücüyle mücadele eder. Ama askerle subaylar arasında itimat yoksa, savaşçılar kendilerini savaştan uzakta tutar:
güven duyacakları emirleri duymayan asker gizli gizli konuşmaya ve eleştirmeye başlar. Orduda ikiyüzlülük çıktığında komutan eski bilge kralların tüm aklına bile sahip olsa, basit bir köylü sürüsünü bile yenebilmek olanaksız olur. Bu konuda eski bir atasözünü akıldan çıkarmamak gerekir. “Askeri operasyon ateşe benzer: kontrolden çıkarsa kendini yakar, bitirir.”
“Silahlar kötü kehanetin araçlarıdır, bu nedenle kullanılması kaçınılmaz olmadıkça kullanılmamalıdır.” Sonunda her şey komutanların askeri liderliğine olan güvene kalır. Güvenilir olmayan bir komutandan ne ülkesine fayda gelir ne de ordusuna. Bu tür komutan halkını inkar eden komutandır.
“Silah kullanmanın tek yolu, stratejisi önceden belirlenmiş operasyonlardır. Bulunduğun arazi ve iklim koşullarını dikkatle incele, halkının kalbine bak. Askerine teçhizatın kullanımı hakkında eğitim ver, ödül ve ceza yöntemlerinin açık olmasına özen göster, düşmanın stratejisini incele, yolunun üzerindeki tehlikeli geçitlere dikkat et, güvenli ve tehlikeli bölgeleri ayırt et, iki tarafın da koşullarını araştır, ne zaman ilerlemek ya da geri çekilmek gerektiğini iyi gör, koşulların zamanlamasına adapte ol, saldırı gücünü artırırken savunmanı kuvvetlendir, askerlerini yeteneklerine göre ödüllendir, zafer planları hazırla, ölüm ve yaşam meselesini göz önüne al. Ordunu, ancak tüm bunları yerine getirdikten sonra ve yalnızca tam güvene sahip komutanların komutası altında düşman üstüne gönderebilirsin.”
Sun Tzu’nun Savaş Sanatı’na göre savaşta başarının anahtarı olan sürat ve koordinasyon sadece stratejik hazırlığa değil, liderliğin en büyük dayanağı olan psikolojik dayanışmaya da bağlıdır. Zhuge şöyle yazar: Komutan, ülkesi için yararlı bir araçtır. Önce stratejiyi belirleyip, sonra da uygulamayı yöneten komutanın komutası akıntı içinde yüzmeyi başaran bir dal gibidir.
Düşmanı ele geçirişi bir şahinin avına saldırışıdır. Sakinken gerili bir yay, harekete geçtiğinde çalışmaya başlayan bir makine gibi durdurulmaya çalışıldığı yere girer, en güçlü düşman bile kendisine direnemez. Şayet komutanın görüşü yetersiz, askerleri hızlı değilse, üzerinde fikir birliği olmayan bir strateji, elinizde bir milyon kişilik bir ordu bile olsa düşmana gerekli korkuyu veremez.
Planlama gizli, saldırı çabuk olmalıdır. Ne zaman bir ordu aynı avını kapmak üzere dalmakta olan bir şahin gibi düşmanını ele geçirir, bendini kıran bir nehir gibi savaşırsa, düşmanları onun önünde dağılıp gider. Buna ordu momentinin kullanımı denilir.
Savaşta usta asker sinirlenmeyen askerdir. Zaferde usta asker korkusuz askerdir. Bu nedenle akıllı olan savaşı önceden kazanır, oysa cahil asker kazanmak için savaşmak zorundadır.
Bir ülke gerekli malzemeyi yüksek fiyatla almak zorunda kaldığında tükenmiş, malzemelerini uzun mesafelere taşımak zorunda kaldığında fakirleşmiştir. Saldırılar tekrarlanmamalı, savaşlar çoğaltılmamalıdır. Güç, kapasiteyle orantılı bir şekilde kullanılmalı, aşırı kullanmanın gücü tükettiği unutulmamalıdır. Gereksizden kurtul, ülken bu şekilde barış dolacaktır. Rekabet edemeyenden kurtul, ülken bu şekilde kazançlı çıkacaktır.
zafer anlaşılmaz olanın hakkıdır. Başarılı saldırı, düşmanın kendisini nasıl savunacağını bilemediği saldırıdır. Başarılı savunma, düşmanın nasıl saldıracağını bilemediği savunmadır. Bu nedenle savunmada başarı yüksek duvarlara bağlanamaz.
Bu nedenle yüksek duvarlar, derin su çukurları güvenliği garanti edemez. Sağlam zırhlar ve etkili silahlar da aynı şekilde güçlü olmayı garantileyemez. Düşman bir arada kalmayı tercih etmişse hazır olmadığı yerden saldır: düşman saldırı hattı kuruyorsa, seni hiç beklemediği yerde karşısına çık.‘Bilinmez olurken bilmek’ fikri pek çok kere zaferin anahtarı olarak yinelenmektedir.
Sun Tzu’nun klasik eserinde de belirtildiği üzere Savaş Sanatı’nda belirtilen olgu kan dökücülükten çok toplum psikolojisinin gücünü anlamaya yöneliktir. Insanların hangi türden duygularla yönlendirilebileceğini anlamak bu gücü kullanmayı arzulayanlar kadar bu güçten kaçınmak isteyenlere de büyük yarar sağlar. Sun Tzu’nun mesleki amacı savaşı teşvik etmekten çok savaşın minimize edilerek kısa kesilmesini sağlamaktır.
Tao-te Ching bu konuda da Savaş Sanatı ile paralellik gösterir: Elimde tuttuğum ve ödüllendirdiğim üç hazinem var. Birisi şefkat, ikincisi tutumluluk, üçüncüsü ise başkaları üzerinde öncelik iddia etmemek. Şefkatten cesaret doğar, tutumluluk bize görüş sahası sağlar, başkaları üzerinde öncelik iddiasından kaçınma da yaşam güvenliği getirir. Şefkati, cesareti ve tutumluluğu bırakan, alçakgönüllülüğü terk ederek saldırganlığı tercih eden kısa zamanda yok olur. Savaşta şefkat zafere ulaştırır, savunmada şefkat ise güvenliği sağlar.
This entry was posted in AKIL FİKİR YAZILARI, FELSEFE ve GÜZEL DEYİŞLER. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *