BELLEK DÜRTÜCÜ * ORGANİZE İŞLER * GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE İSTANBUL BELEDİYESİNDE NELER OLDU? * Bölüm 5

 Naci Kaptan /22.06.2020 / Güncellendi 29.03.2024

Değerli Yurttaş kardeşim,
Bu yazı dizisi ile “neden seneler önce yapılmış olan yolsuzluklar, işlenen suçlar tekrar yazılıyor” diye düşünebilirsin. Açıklayayım;
ABD uçak gemisi Saratoga bir Nato tatbikatı sürecinde ve gemiler demirde iken peş peşe ateşlediği 2 akıllı füze ile Muavenet Muhribimizi kasıtlı olarak vurmuş ve de ardından kaza olduğunu iddia etmişti. Bu olayda gemi komutanı dahil 5 denizcimiz şehit oldu. ABD’li yetkililer ile yapılan görüşmeler sırasında bir Amerika’lı görevli şöyle dedi; “Türk’ler balık hafızalıdır. Birkaç ay sonra olanları unuturlar” 
Elin oğlu bize teşhisi koymuştu. Muavenet v.b. birçok olay kısa zaman sonra unutulup gidiyor. Yolsuzluk olayları da böyle. Bu nedenle yazının ön başlığı “BELLEK DÜRTÜCÜ“.
2002 tarihinde AKP’nin iktidar olması ile başlayan sürecin öncesi Erdoğan’ın İBB başkanlığında başlayan yolsuzluklardır. Her geçen sene başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı sürecinde bu yolsuzluklar artarak ve çeşitlenerek büyümüş ve ülke ekonomisinin çökmesine neden olmuştur.
Sade bir vatandaş olarak BALIK HAFIZALARI DÜRTÜKLEMEK görevini ülkem, toplum ve de özellikle ülkemizi emanet edeceğimiz çocuklarımız ve gençlerimizin geleceği için yapmaya çalışıyorum.
Bundan ötesi sizlere kalmıştır…
Naci Kaptan / 29 Mart 2024

BAĞLANTILI YAZILAR
Bölüm 1 / 2 / 3  https://nacikaptan.com/?p=79197
Bölüm 4 https://nacikaptan.com/?p=79478
Bölüm 5 https://nacikaptan.com/?p=79554

BÖLÜM 5
YAZIYA GİRİŞ
Bugün 22 Haziran 2020; Türkiye sadece İşsizlik, yüksek enflasyon, pahalılık, bozulan ekonomi, ödenemez boyutta dış borçlar, savrulan dış politika, Muhalif medyaya, GERÇEK gazetecilere, aydınlara karşı uygulanan baskı ve tutuklamalar, bağımlı yargı, yok edilen adalet ve hukukla uğraşmıyor. Türkiye’nin en değerli gazetecileri susturulmaya çalışılarak  tutuklu olarak hapiste. İktidar yalpalıyor ve gittikçe sertleşerek muhalif tüm sesleri susturuyor. Otokrasi faşizme evriliyor.
Bugün ADALETSİZLİĞE KARŞI Ankara’ya yürüyen 80 ilin  avukatlık barosunun başkanları yaptıkları ADALET YÜRÜYÜŞÜNDE, polis tarafından güç kullanılarak, avukatlar darp edilerek Ankara’ya sokulmadı. Anayasal haklarını kullanan baro başkanlarına karşı polis devleti tarafından güç kullanılarak ANITKABİR ziyaretleri ve açıklama yapmaları engellendi. Demokrasi, Anayasa, insan hakları askıda!!!
Türkiye gittikçe yoksullaşıyor, insanlar işsiz ve mutsuz, toplum çöken ekonominin altında inliyor. Dış politikada fırtınadaki rotasız gemi gibi savruluyor, yalpalıyor. Hukuk ise Kaf Dağının ardında!!!

YOLSUZLUĞUN TANIMI [*]
Yolsuzluk tanımı, uluslararası sözleşme niteliğindeki belgelerden sadece 4 Ocak 1999 tarihli Avrupa Konseyi Yolsuzlukla Mücadele Özel Hukuk Sözleşmesinin 2 nci maddesinde yer almaktadır. Anılan sözleşmenin amacı açısından yolsuzluk; “…doğrudan doğruya ya da dolaylı yollardan rüşvet ve yasadışı bir menfaat temin eden kişinin yürüttüğü görevlerin veya gerekli davranışların yasalara uygun bir şekilde yerine getirilmesinde sapmalara yol açan rüşvet veya başka her türlü yasadışı menfaatin talep edilmesi, teklif edilmesi, verilmesi ya da kabul edilmesi” anlamına gelmektedir.
Yolsuzluk olgusunun sınıflandırılmasına ilişkin bir görüşe göre, yolsuzluk karşılık esasına, taraflar arasındaki menfaat transferine ve dolayısıyla bir trampa ilişkisine dayanır. Bu nedenle de ancak yetkiyi kullanan ve bu yetki kullanımından yararlanan ve/veya yararlananlar varsa yolsuzluktan söz edilebilir.
Yolsuzluğun çok çeşitli bilimsel tanımları yapılmıştır. Yaygın bir tanıma göre, yolsuzluk “kamu gücünün özel çıkarlar amacıyla kötüye kullanılmasıdır.” Daha kapsamlı yolsuzluk tanımı ise “kamu gücüyle” sınırlı olmayan “herhangi bir görevin özel çıkarlar için kötüye kullanılmasını” içerir. Kaynakların kullanılmasında tekelci yetkiye sahip olan, görevleriyle ilgili konularda tek başlarına karar alma yetkilerini kötüye kullanan ve hesap verme mekanizmaları bulunmayan görevlilerin bu süreçte kendi çıkarlarını gözetmeleri yolsuzluğa neden olmaktadır. Böylece, yolsuzluğu aşağıdaki formülle açıklayabiliriz:
YOLSUZLUK = TEKELCİ YAPILAR + TEK BAŞINA KARAR ALMA YETKİSİ + HESAP VERMEMEK

Günümüz Türkiyesi SİYASİ – POLİTİK – SOSYAL – EKONOMİK  GİZLİ bir işgal altındadır. Ülkemizin Hem kamusal alanda hem de ekonomik olarak nasıl çökertildiğini ve bu yolsuzlukların sahiplerini tekrar hatırlatmak için  yazı dizisinin 5. bölümünü  okumanıza sunuyorum.

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE İSTANBUL BELEDİYESİNDE NELER OLDU? * Bölüm 5
“Kadim şehirlerin en önemli güzelliği, ana karakterlerini kaybetmeden yeniyi bünyesinde eritmesi, özlerinden katarak yeniden yoğurmasıdır. İstanbul bu açıdan gerçekten müstesna bir şehirdir. Ama biz bu şehrin kıymetini bilmedik, bu şehre ihanet ettik, hâlâ da ihanet ediyoruz, ben de bundan sorumluyum…”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bunları söylediğinde takvimler 21 Ekim 2017’yi gösteriyordu. Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı koltuğuna oturduğunda henüz 4 yaşındaydım. Belediye başkanlığının ardından önce başbakan, sonra da cumhurbaşkanı oldu. Yani ben, son 25 yılda İstanbul’a ilişkin her kararda belirleyici olan Erdoğan ve temsil ettiği siyasi zihniyetin yönettiği kentte büyüdüm.
Mesleğe başladığımda henüz 19 yaşındaydım. O günden beri İstanbul’un nasıl talan edildiğini anlatan haberlere imza atıyorum. Erdoğan’ı dinlerken tek yapabildiğim, gülümsemek olmuştu. Bir itirafta bulunuyordu, ama bu bana hiç samimi gelmemişti.
Sonrasında yaşananlar, samimi olmadığını kanıtladı. İstanbul’a gerçekten ihanet edilmişti. Ormanları katledilmiş, parkları, bahçeleri beton bloklar arasında sıkışmış, birbirinden değerli arazileri yandaş müteahhitlere peşkeş çekilmiş, tarihi binaları restorasyon adı altında kimliğini yitirmiş bir kent haline gelmişti. Ancak Erdoğan’ın itirafının ardından İstanbul’un kaderinde hiçbir değişiklik olmadı. “İhanetten ben de sorumluyum” demesine karşın, ihanet tüm hızıyla sürdü. [**]

Yıl 2001…
Türkiye Cumhuriyeti İstanbul, Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığının dava dosyası;
Dosya Başbakan Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı dönemiyle ilgili… Belediyede nerede ise herkes SANIK durumunda!!! Konumuz oradaki iki isim ve bugün ne yaptıklarıyla ilgili;
“Sanık Ahmet Ergün’ün 26.09.2001 tarihinde verdiği beyanında’…
Harun Karaca İBB’de başkan danışmanlığı yapmaktaydı, tahminen bu görevini 1995 ve 1998 yılları arasında kesintisiz sürdürdü. Bu dönemlerde belediyeden ihale alan firmalar için Harun Karaca önemli bir isimdi. Çünkü İHALE ŞARTNAMELERİNİ Harun Karaca inceler ve ihale alan firmalara , belediyeye yakın olan vakıflara veya başka birimlere bağış yapılmasını sağlar. Bir firma ihaleyi aldıktan sonra Harun Karaca direkt olarak firma sahibinden, “hayırlı olsun sen bu ihaleyi aldın, buradan para kazanacaksın, bizim öğrencilere yönelik hizmet amaçlayan bazı vakıf ve kuruluşlarımız var. Bu vakfımıza bağlı yurtlarda okuyan öğrencilerin sizlerin yardımına ihtiyacı var memnun oluruz” diyerek  yüzde 3’ten başlayıp yüzde 10’a kadar varan miktarlarda kararlaştırılan komisyonuyla ilgili vakfa ve yurtlara kanalize etmek için beni arar. Söz konusu firma sahibiyle ben diyaloğa geçerdim. Ben  belediyede  resmi bir görevim olmadığı ve İstanbul Eğitim ve Gençlik Vakfında yönetim kurulu üyesi olduğum için böyle bir fonksiyon üstlenmiştim.Benim ihaleyi alan firmaların sahipleriyle görüşmem yukarıda bahsettiğim gibi  Harun Karaca vasıtasıyla olmuştur… Harun Karaca’nın yönlendirmesiyle ihale alan firmalardan alınan yardımları yukarıda bahsettiğim şekilde sadece yönetiminde bulunduğum İSEGEV Vakfına bağlı Cerrahpaşa Kız Öğrenci Yurdu’na aktardım… Benim Harun Karaca’yla irtibatlı olarak görüştüğüm ve Vakfımıza yardımlarını kabul ettiğim firmalardan hatırlayabildiklerim; BİAT İNŞAAT, CENGİZ İNŞAAT, YÜKSEL İNŞAAT ve YAPISAL İNŞAAT firmalarıdır….
Diyerek İBB bünyesinde ihale edilen işleri alan firmalardan belirli oranlarda alınan paraların birtakım kuruluşlara aktarıldığı geniş şekilde açıklanmıştır”

Şimdi burada Ahmet Ergün ve Harun Karaca’nın adlarını not edelim…
Yıl 2013…
Ahmet Ergün ne yapıyor biliyor musunuz? Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfının Yönetim Kurulu Başkanlığını… Peki bu vakfın yukarıdaki alıntıyla ne ilgisi var?
Bu vakıf Ahmet Ergün’ün yukarıda bahsettiği vakfın yani İstanbul Eğitim ve Gençlik Vakfının (İSEGEV) adının 2012  yılında adının değişmesiyle büyümüştür…
İSEGEV olmuş TÜRGEV
27 Temmuz 2012 tarihli İstanbul Asliye Ceza Mahkemesinin gerekçeli kararı şöyle yazıyor;
“Davanın kabulüne, Vakfın adının İstanbul Eğitim ve Gençliğine Hizmet Vakfıdır” (İSEGEV) kısmının İstanbul 34. Noterliğinin 02/07/2012 tarih 13872 yevmiye numaralı düzenleme şeklinden (İSEGEV) ana sözleşmesi tadilatı ile; vakfın adı Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı, Vakfın kısaltılmış adının TÜRGEV’dir şeklinde değiştirilmesine dair gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde Yargıtay yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı… [***]

İşte böyle değerli okur, Belediyenin, yani]halkın parası önce  ihalelerle müteahhitlere aktarılıyor sonra da ihalelerden alınan rüşvet/komisyonlarla bu para kurulan yandaş, çıkarcı vakıf ve derneklere pompalanıyordu… Kurulmuş olan İSEGEV  ise adını değiştirerek TÜRGEV oluyor ve Erdoğan ailesinin yönetiminde Türkiye’nin dört bir yanında kamuya ait değerli taşınmazları AKP’nin yerel yönetimleri tarafından TÜRGEV’  bağışlanarak bu vakfın mülkiyetine geçiriliyordu. İşler ORGANİZE İŞLERDİ…
Naci Kaptan / 22.06.202 / Devam edecek

KAYNAKLAR 
[*]   https://www.tepav.org.tr/upload/files/1313475413-4.Bir_Olgu_Olarak_Yolsuzluk_Nedenler__Etkiler__Cozum_Onerileri.pdf
[**]  https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/mine-g-kirikkanat/istanbulu-yiyorlar-gozleri-varakli-1744928
[***] Aykut Küçükkaya (AKP’li BELEDİYELERDE NELER OLMUŞ NELER) sayfa 17/18/20
This entry was posted in Ekonomi, ORGANİZE İŞLER, PANDORA'nın KUTUSU, YOLSUZLUKLAR, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *