PORTSAİD HEYKELİ NASIL ÖZGÜRLÜK ABİDESİ OLDU ? * ÖZGÜRLÜK ANITI

 

PORTSAİD HEYKELİ NASIL ÖZGÜRLÜK ABİDESİ OLDU ?

‘New York’ dendiği zaman, çoğumuzun hatırına ilk önce Manhattan’daki gökdelenler ve şehrin hemen önündeki adada yükselen, kaidesiyle beraber tam 93 metrelik ‘Özgürlük Heykeli’ gelir.
1880’li senelerde Fransa’da yapılan Özgürlük Heykeli’nin masraflarının büyük kısmının  Osmanlı Devletinden çıktığını, projesin in New York’a değil, o yıllarda Türk toprağı olan Mısır’a dikilmek üzere hazırlandığını ve son anda yaşanan bir talihsizlik neticesinde Amerika’ya gittiğini bilir misiniz? İşte, kaçırılan bu fırsatın kısa öyküsü:

Doğunun, medeniyet ışığından batıyı da faydalandırdığını anlatmak üzere, elindeki meşaleyle yüzünü batıya dönecek bir heykel. O heykel yapılıyor ama konulduğu yer Mısır olmuyor. New York Limanında yükselen Özgürlük Heykeli ABD nin işaret taşlarından biridir.1884 te Fransız halkı tarafından hediye edilen heykel bol elbiselere sarınmış elinde mesale taşıyan kadını resmeder.
Kadının başında 7 denizi 5 kıtayı simgeleyen 7 dikenli taç vardır.sol elinde üzerinde Amerika’nın hürriyet günü olan 4 temmuz 1776 tarihinin kazılı oldugu kitabe vardır. Özgürlük heykeli 19. asrın ortalarında Türk topragı olan Mısıra dikilmesi maksadıyla Fransızlar tarafından hazırlanmış ama sonradan yaşanan bazı talihsizlikler sonucu Mısır yerine Amerikanın yolunu tutmuştur..
Mısır’ın Port Said Limanı’na dikilmek üzere Fransız Heykeltraş Bartholdi’ye sipariş edilen anıtın bedeli Sultan Abdülaziz Han tarafından peşin ödenmişti. Hem de ‘elinde doğudan yükselen ışığı simgeleyen meşale ve Osmanlı Sultanı’nı simgeleyen yedi sivri uçlu tacı olsun” denilerek.
30 Kasım 1854. Sultan Abdülmecid dönemi. Mısır, Osmanlının bir eyaleti. İçişlerinde bağımsız, dışişlerinde Osmanlı sultanına bağlı. Mısır Valisi Said Paşa, dünyanın en büyük kanallarından biri olan Kızıldeniz ve Akdeniz’i birbirine bağlayan Süveyş Kanalı projesini hazırlatıp onaylaması için Sultan Abdülmecid’e sunuyor.
Said Paşa, tasdik gecikince projenin gerçekleşmesi için gerekli şirketin kurulmasını emrediyor. Projeyi onaylamadan vefat eden Abdülmecid Han’ın yerine geçen Sultan Abdülaziz ise denizciliğe önem verdiği için zaten başlamış olan proje için gerekli onayı ve parayı hemen veriyor. İşte o proje içinde bir de heykel bulunuyor.
Said Paşa’nın hazırladığı Süveş Kanalı Projesi’nin arkasında Fransa, önünde de -bir engel olarak- İngiltere duruyordu. Zira Akdeniz ve Hindistan’daki İngiliz hâkimiyetini sona erdirebilecek bu kanal, Osmanlının malî gücünün yanında denizlerdeki gücünün de artmasına sebep olacaktı. Bu yüzden İngiltere, Sultan Abdülmecid Han’ı, projeyi reddetmesi için sürekli baskı altında tutuyordu.
19. asırda Osmanlı topragı olan Mısır valisi Said Paşanın Fransız mühendis Ferdinand de Lesseps e 1854 de hazırlattıgı Akdenizle kızıldenizi birbirine baglayacak olan Süveyş Kanalı projesi onay için Osmanlı hükümdarlıgına sunulmuştu. Said Paşa istanbulun tasdikini beklemedi ve 1854 ün 30 kasımında Fransız mühendise projenin hayata geçirilmesi için gereken izinleri verdi.
Abdüllaziz projeyi 12 yıl boyunca onaylamadı.Mısır tarafı İstanbulun tasdiki gelmeden işe başladı ama Said Paşa 1863 te birdenbire ölüverdi.Yerine geçen ismail paşa İngiliz taraftarı oldugu için Fransızlarla yapılan ortak işe gereken önemi vermedi.Fakat daha sonra yapılacak kanalın çok önem arzettiğini anlayınca işe dört elle sarıldı. Nihayet Fransızların baskısıyla Sultan Abdüllaziz 1866 nın 19 martında projeye izin verdi ve anlaşmaları onayladı:
Anlaşmada kanalın Akdenize açıldıgı yere dev bir heykel dikilecekti:Heykel firavunlar zamanının elbiselerine bürünmüş bir kadın olacak ve elinde Asyanın ışıgının Mısırdan geldigini sembolize eden bir meşale tutacaktı.
Sultan Abdüllaziz in ödedigi paralar arasında dev heykelin masrafları da vardı.Heykel Fransanın tanınmış heykel trası Frederic Auguste Bartholdi ye sipariş verildi. Dikilecegi yerde monte edilecek sekilde parçalar halinde hazırlanan heykel birkaç sene içinde tamamlanmış ve kanalın Akdenize açılacagı yere birkaç hafta içinde yerleştirilecek hale getirilmişti.
Ama Said Paşa dan sonra Mısırın başına geçen İsmail Paşa, Müslüman bir memlekette böylesine büyük bir heykel dikilmesinin halk arasında hoşnutsuzluk meydana getirecegini düşündü ve mühendis Ferdinand a heykelin Mısıra getirilmemesi talimatını verdi. 1869 Kasımında Süveyş Kanalı dünyanın dört bir tarafından gelen davetlilerin katıldıgı büyük ama heykelsiz bir törenle açıldı.Bartholdi nin eseri ise Paris te bir depoya kondu ve tozlanmaya terkedildi.
Paris’te kurulan Fransız-Amerikan dostluk grubunun lideri olan Edouard Rene Lefebvre de Laboulaye,Fransız Hükümeti’ni Amerikalılar’ın Fransa’nın dostluğunu daima hatırlamaları için bir hediye gönderilmesi konusunda ikna etti ve hediyenin devasa bir heykel olması kararlaştırıldı.
Heykel bir elinde hukuku simgeleyen bir kitap tutacak diger elinde de ‘dünyayı aydınlatan özgürlüğün sembolü’ olan bir meşale taşıyacaktı. Heykel bir elinde hukuku simgeleyen kitap tutacak diğer elindede dünyayı aydınlatan özgürlügün sembolü bir meşale taşıyacaktı.
Sipariş yine aynı heykeltras Bartholdi ye verildi.Frederic Bartholdi, Fransa’daki atölyesinde çalışmalara başladı. Heykelin bakır ve çelikten oluşan iskeletini ve mühendislikle alâkalı kısımlarını, Paris’teki kendi adıyla anılan kuleyi yapan Gustave Eiffel ile birlikte tamamladı. Heykele Singer dikiş makinelerinin kurucusu Isaac Singer’in dul eşi Isabelle Eugenie Boyer modellik yaptı.Bir diğer deyişe göre .Bartholdi heykelin yüzünü tamamen degiştirmiş metale annesi Charlotte nin silüetini işlemişti.
Özgürlük Heykeli, Fransa tarafından kuruluşunun 100. yılı münasebetiyle Amerika’ya 10 yıl gecikmeyle hediye edildi. Heykeltraş, heykeli 350 parçaya bölerek, İsere adındaki bir Fransız gemisiyle Amerika’ya taşıdı. ve 4 Kasım 1885 günü New York a ulaştı. Newyork limanındaki adalardan birine, daha önce görmeye geldiği Özgürlük Adası’na, kaidesini Richard Morris Hunt’un hazırladığı yere, 4 ay içinde monte etti. Ve 28 Ekim 1886 da açılışını bizzat kendisi yaptı.
Kaidenin inşasından sonra sıra heykelin dikilmesine ve resmi açılışa geldi. Bartholdi, New York’a yanına bu defa Süveyş Kanalı’nın mühendisi ve heykelin fikir babası olan Ferdinand de Lesseps’i de alarak gitti ve 1886’nın 25 Ekim’inde yapılan törende eserinin açılışını bizzat yaptı.
New York’ta, bu arada heykelin kaidesinin yapımı için bir bağış kampanyası başlamış, ilk bağışı Macar göçmeni olan, New York’ta ‘World’ adında bir gazete çıkartan Joseph Pulitzer yapmış ve kaide için 100 bin dolar vermişti. Macar göçmeni gazeteci, daha sonra gazetecilikte dünyanın en büyük ödülü sayılan ‘Pulitzer’in de isim babası olacaktı.
Heykelin sol elindeki kitap üzerinde Bağımsızlık Bildirgesi’nin ve Amerika’nın kuruluşunun tarihi 4 Temmuz 1776 yazıyor. Heykel 1886 dan beri de Amerika’nın Newyork adalarından birinde bulunuyor. Ve yüzü Sultan Abdülaziz Han’ın isteğinin tam aksine doğuya bakıyor.
Heykelin yapım aşamasında çekilen fotoğrafları aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.
http://www.flickr.com/photos/nypl/3110144972/in/set-72157610901825849
Naci Kaptan / 20 Ekim 2010 – Güncellendi  21.08.2020


Özgürlük Anıtı

Daver DARENDE – 21 Ağustos 2020 Cuma
New York’taki “Özgürlük Anıtı”nın dünyamıza ışık saçtığı, “özgürlüğün simgesi” olduğu söylenir. Amerika’nın geçmişte ve günümüzdeki “özgürlük (!)” arayışını düşündükçe, tacından ışıklar saçan, hüzünlü bakışlı kadın heykelinin özgürlüğün ve barışın gerçek simgesi olamayacağını düşünüyorum.

ABD’nin, “özgürlük ve “demokrasi” adı altında başta Irak ve Suriye’de olmak üzere yerküremizde yaptıklarını artık herkes biliyor, nedeni ise sorgulanmıyor. Dünyaya meydan okuyan küresel güç ve onun temsilcisi Amerika, amacına ulaşmak için savaştan başka bir şey düşünmüyor.
BARIŞ MELEĞİ (!)
75 yıl önce, 6 Ağustos 1945 günü önce Hiroşima’ya, ardından 9 Ağustos günü Nagazaki’ye tarihte ilk kez atom bombasını acımasızca atan ABD’nin bu barbarlığını insanlık tarihi asla unutmayacak.
Ünlü Rus Yönetmen Andrey Tarkovski, “Solaris” adlı filmde, “dünyayı kurtaracak şey, utançtır” mesajını vermişti. Ne acıdır ki bu mesaja aldıran olmuyor.
13 Ocak 2009 gecesi BBC televizyonundaki açık oturumu izlerken, dünya kamuoyunu etkilemeye çalışan, “Barış Meleği!” İngiltere’nin eski başbakanı Tony Blair’e, Washington tarafından “özgürlük madalyası” verileceğini duyunca irkildim. Irak’ı kana bulayan, bir milyondan fazla insanın ölümüne neden olan eski ABD Başkanı George W. Bush’a da “özgürlük madalyası” verilmesinin yararlı olacağını düşünmekten kendimi alamadım. Irak’a sözde “özgürlük” ve “demokrasi” getiren Bush’un önderliğindeki “neo-con”ların desteğinde sürdürülen savaşın sonucunu hepimiz biliyoruz.
KÜÇÜK İNSANLARIN GÖLGESİ…
CNN televizyonunun o dönemdeki ünlü sunucusu Larry King, 15 Ocak 2009 gecesi Bush’un eşi ile birlikte yer aldığı programda kendisine, geceleri rahat uyuyup uyumadığını sorunca, gülümsemesi yüzünden hiç eksik olmayan Bush’un “Çok rahat uyuyorum” şeklindeki yanıtını dünya kamuoyu o gece ibretle izledi. Yaptıklarından hiç pişman olmadğını belirten, ezilen insanlara ve uluslara tepeden bakan, onları aşağılamaktan zevk duyan Bush’un, televizyondaki bu görüntüsü gözümün önüne gelirken eski bir Çin atasözünü anımsamadan edemedim: “Bir yerde küçük insanların büyük gölgesi oluşuyorsa, orada güneş batıyor demektir.”
Bush yönetiminden sonra başa geçenler ve günümüzdekiler, yani dünyaya egemen olan bu ellerin ülkemize karşı ne kadar acımasız olduğunu biliyoruz. Kaderimizi bu ellere bağladığımız zaman ne büyük tehlikelerle karşı karşıya kalacağımızı iyi hesaplamamız gerekiyor.
NASIL GÜVENECEĞİZ?
Kuruluşumuzun ve kurtuluşumuzun resmi belgesi Lozan’ın 97. yıldönümünü kutladığımız bugünlerde Lozan’ı tanımayan ve her dem Sevr’i hortlatmaya çalışan Amerika’dan Türkiye’ye “tabanca namlusu” gibi dayatılan ve unutulduğu sayılan “Doğu sorunu”nun gündemde yer almaya devam ettiğini hatırlamak zorundayız.
Türkiye’ye karşı yaptırım kartını elinde tutan, Dedeağaç’ta, yani sınırlarımızda, deniz ve kara üsleri kuran, PKK-PYD-YPG terör örgütünün Suriye’deki siyasi uzantısı Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile petrol anlaşması imzalayan, Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt devleti kurmaya çalışan, PKK/YPG terör örgütü ve uzantılarını kendi “kara gücü” olarak gören sözde “müttefikimiz” ABD ile bu bölgede ve Doğu Akdeniz’de “ortak işbirliği’ni, güven içinde nasıl gerçekleştireceğiz? ABD’ye nasıl güveneceğiz?
EMPERYALİST EŞGÜDÜM
Emperyalizmin tapınağının mimarları ve destekçileri ülkemize yönelik amaçlarını gerçekleştirmek için tam bir eşgüdüm içinde hareket etmektedirler. Türkiye’yi denetim altında tutan küresel projenin her dem gündemde olduğunu, ülkemizin “olmak ya da olmamak” sorunuyla karşı karşıya kaldığı bugünlerde New York’taki hüzünlü bakışlı kadın heykelinin, özgürlüğün ve barışın gerçek simgesi olamayacağına inanıyorum.
DAVER DARENDE / EMEKLİ DİPLOMAT-YAZAR
https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/olaylar-ve-gorusler/ozgurluk-aniti-daver-darende-1759894
This entry was posted in ABD - AB - EMPERYALIZM, Genel Kultur, KAPİTALİZM - LİBERALİZM. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *