İŞGAL GÜNLERİNDE İŞBİRLİKÇİLER ve DEVRİM ŞEHİDİ KUBİLAY’IN KATLİNE AİT MAHKEME KAYITLARI * 9 – “Mehdi benim dedi ve beni kendisine mürit olmağa davet etti ve bana nasıl zikir yapılmak lâzım geleceğini öğretti. Tarif ettiği duaları okudum, bu adam beni de kandırdı. Bir gün toplandığımız Çırak Mustafanın kahvesinde tesbih ile bana 500 defa lâilâheillâllah ismi celâlini çekeceksin dedi…

İlk bölümler

İŞBİRLİKÇİLİK

Yazımın başında Gen.Kur.Başkanı Orgeneral Necdet özel’in Menemen Olayı ve Kubilay’ın şehit edilmesine yönelik açıklamasını anımsatmak isterim.

2012 senesi Devrim Şehidimiz Kubilay’ın anma gününde Gen:Kur.Başkanlığınca yayımlanan açıklamada ilk kez Menemen Olayı münferid ve üzücü bir olay olarak nitelenmiş ve olayın irticai yönüne değinilmemiştir.

Acaba nedendir ???

17 Ocak 2007 tarihli Milliyet Gazetesi Gen.Kur.Başkanlığını açıklamasını şöyle haber yaptı ;

Menemen Olayı’nı Nakşiler yaptı

Belgelere göre, Menemen Olayı bilinçli bir hareketti, eylemi gerçekleştirenlerin tümü Manisa’da ikamet ediyordu ve Nakşi tarikatıyla bağlantıları bulunuyordu

Genelkurmay Başkanlığı, arşiv belgelerine dayanarak Menemen Olayı’nın “bilinçli bir hareket olduğunu, eylemi gerçekleştirenlerin tümünün Manisa’da ikamet ettiklerini ve Nakşi tarikatıyla bağlantıları bulunduğunu” duyurdu.

Genelkurmay Başkanlığı, 23 Aralık 1930’da Menemen’de katledilen Devrim Şehidi Yedek Subay Mustafa Kubilay ile ilgili olarak Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı arşivlerinde bulunan belgeleri yayımladı.

Belgeler arasında “Kubilay’ın ölümüne ilişkin keşif raporu, İbrahim Hoca’nın ifadeleri, eylemcilere yardım eden Yunus oğlu Kamil’in ifadesi, Menemen Telgraf Memuru Nail Bey’in tanık ifadesi, eylemcilerin bağlı oldukları tarikat mensuplarına ilişkin belge, Şeyh Esat’ın İbrahim Hoca’yla ilişkisini anlattığı mektuplar” yer alıyor.

Kubilay’ın bedeni
Menemen Cumhuriyet Savcısı, Savcı Yardımcısı ve Hükümet Tabip Vekili’nin hazırladıkları raporda, Kubilay’ın Gazez Camii’nde bulunan bedeni, şöyle tasvir ediliyor: “Gazez Camii girişinin sol tarafındaki bahçede arkası üstü yatık, sağ tarafında kasaturası kınından çekik halde, elbiseleri kanlı, başı boynundan ayrılmış ve etrafındaki toprakta çok fazla kan lekeleri bulunan, tahminen 25 yaşlarında, üzerinde haki renkte askeri elbise olan; orta boylu, kumral benizli, saçları az ağarmış cesedin, Menemen’de 43’ncü Alay 1’nci Tabur 3’ncü Bölük Takım Komutanı Yedek Subay İzmirli Hüseyin oğlu Kubilay olduğu anlaşılmıştır.”

2007 senesinde Genelkurmay Başkanlığı’nın değerlendirmesinde şunlar kaydedildi:

Eylemciler bir hazırlık safhasından sonra eylemi gerçekleştirmişlerdir.
Eylemin elebaşı ve Kubilay’ın başını keserek öldüren Giritli Hasan oğlu Mehmet, Osman oğlu Şamdan Mehmet, Hasan oğlu Sütçü Mehmet, Emrullah oğlu Mehmet, Nalıncı Hasan ve Çakır oğlu Ramazan, eylemci grubunu oluşturmaktadır. Eylemcilerin hepsi Manisa’da ikamet etmektedirler ve Nakşi tarikatıyla bağlantıları vardır. Onları bu tarikata sokan ve eğiten, Manisa Askeri Hastahanesi imamlığından emekli İbrahim Hoca’dır. İbrahim Hoca da Şeyh Esat’a bağlıdır.

25.12.2012 tarihli Cumhuriyet Gazetesinden ;

TSK’nin kayıtları, Menemen’i irtica olarak değerlendirmeyen Orgeneral Özel’in açıklamasından farklı:

İrtica eylemiydi

© Genelkurmay Başkanı Orgeneral Özel’in Menemen’de yaşananlara “irtica” demekten kaçınmasına karşın komutasını yaptığı kurumun kayıtları olaya farklı yaklaşıyor. Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı tarafından 1972 yılında yayımlanan kitaba göre, Menemen’de yaşanan olaylar “irticai” faaliyet.

BARKIN ŞIK

ANKARA – Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı tarafından 1972 yılında yayımlanan ve “gizli” gizlilik derecesi 1992 yılında kaldırılan “Türkiye Cumhuriyeti’nde Ayaklanmalar” adlı kitaba göre, 23 Aralık 1930’da Menemen’de yaşanan olaylar “irticai” faaliyet. Harp Tarihi Başkanlığı’nın yayınına göre, olaylar şöyle gerçekleşiyor:

Dervişlik ve şeriat perdesi altında halkı aldatmaya çalışan altı gerici, olaydan 15 gün önce Manisa’nın kuzeyinde Paşaköy’e gidiyorlar. Melanetlerine devam eden bu mürteciler, köylüler vasıtasıyla silahlanıyor ve müteakiben Yağcılar köyünde yedi gün, Bozalan köyünde de iki gün irticai faaliyetlerde bulunduktan sonra bir gece Çukurköy üzerinden yürüyerek 23 Aralık 1930 sabahı namaz vakti Menemen’e geliyor ve ilçenin Batı Mahallesi’ndeki camilerden birine giriyorlar. Kendisine “mehdi” süsü veren bu şerir grubunun reisi, camiden bir bayrak alıp halkı da peşine takarak saat 07.00’ye doğru meydanlığa geliyor ve “Kendisinin peygamber olarak geldiği ve şeriatı yerine getirecekleri” mealinde nutuk vermeye başlıyor.

Komutan çaresiz

Olay yerine gelen jandarma komutanı, mürtecilere bazı nasihatta bulunuyorsa da etkili olamayacağını anlayınca yanındaki dört jandarma ile birlikte hükümet konağına giriyor. Bu arada kışlaya giderken eğitime çıkmak üzere bölüğünü hazırlamakla meşgul Asteğmen Kubilay olaydan haberdar oluyor. Aynı dakikalarda jandarma komutanı da telefonla alaydan kuvvet istemektedir. Derhal muhtelif istikametlere gönderilmek üzere üç bölük daha hazırlanıyor.

Kubilay, bölüğünü biraz geride durdurarak halka nutuk vermekte olan şakilerin arasına giriyor ve nutuk verenin yakasına sarılıyor. O anda başka bir şakinin tabanca ateşi ile ağırca yaralanıyor ve kurtulmak için camiye kadar kaçıyor. Ancak şerirlerin reisi, Kubilay’ı yakalıyor ve binek taşına sürükleyerek belinden çektiği bıçağı ile yaralı subayın başını adeta koyun keser gibi gövdesinden ayırıyor ve elinde taşıdığı bayrağın ucuna takıyor. Bu durumda dahi hunhar canavar, hâlâ nutuk vermeye devam etmektedir. Cereyan eden bu kanlı olay karşısında manzara şudur:

Jandarma komutanı da bu kanlı olaya seyirci kalıyor. Yalnız olayı görenlerden bir bekçi evine gidip tabancasını alıyor ve olay yerine gelerek şakilerin üzerine ateş etmeye başlıyor ve ağzından vurularak şehit ediliyor. Aynı anda hükümetin iç kapısında silahsız beklemekte olan diğer bir bekçi de şehit edilmiştir.

Ne oldu da Orgeneral Necdet Özel’in başa gelişiyle TSK’nın Menemen olayı hakkındaki görüşü değişmiştir ???

Gelelim torunların dedelerine ;

Bir Atatürkçü iç düşmanları çok iyi öğrenmelidir. Çünkü bunlar dış düşmanlardan daha tehlikelidir. Her devirde vardır onlar: Benzerleri bugün de politikada, yönetimde, üniversitelerde, medyada, din alanında iş başındadır. İşte bu şahıslardan, Millî Mücadele dönemimizde iş başında olanlardan bazıları: Artin Cemal, Sait Molla, Ali Galip, Şeyh Sait, Ahmet Anzavur, Ethem, Ali Batı, Damat Ferit, Kambur İzzet, Refi Cevat Ulunay, Refik Halit Karay, Ali Kemal,… Bunlar İstiklal Harbimiz sırasında millî güçlere ve – -bugünküler gibi- Türk milletine karşı bütün melanetlerini kusmuş kimselerdir. *1* Cihan Dura

Görüldüğü gibi aralarında Ali Kemal diye biri vardır. İç bedhahdır[1], çünkü kalemiyle ve Dahiliye Nazırı olarak Millî Mücadele’ye karşı çıkmış, aleyhinde çalışmış, elinden gelen her kötülüğü yapmıştır. Kimdir Ali Kemal? Internet’ten ararsanız, yaşam öyküsünü kolayca bulursunuz. Bence bulun ve okuyun, öğrenin, diğerlerini de.

Necdet Sevinç değerli bir kitabında Ali Kemal’den sıkça bahseder. Ben aşağıya, oradan -bu şahsın tutum ve davranışlarıyla, nasıl biri olduğuna dair ipuçları verecek- bazı kısa notlar almakla yetineceğim[2].

– Millî Mücadele hakkında en alçakça yayını Ali Kemal yapmıştır.

– Ülkenin kurtuluşunu yabancıların himayesi altına girmekte arayacak kadar tıynetsiz ve şahsiyetsizdir. İngiliz Muhipleri Cemiyeti’nin kurucularındandır.

– Bir ara baş hafiye Ahmet Celalettin Paşa’nın eşi Mısır’lı prenses İsmet Hanım’ın çiftlik kâhyalığını yapmıştır.

– Sorbon’da (Fransa) okuduğu yıllarda kendisi gibi rejim aleyhtarı oldukları için yurdu terk eden arkadaşlarını İstanbul’a gammazlamıştır.

– Bir İngiliz uşağı olarak kendisini hiçbir zaman Türk hissetmemiştir.

– Birinci Damat Ferit Hükümeti’nde Maarif, İkinci Damat Ferit Hükümeti’nde Dahiliye Nazırı olarak ülkenin İngiltere’ye teslim edilmesinde haince roller üstlenmiştir.

– Ali Kemal Millî Mücadele’nin ve milliyetçilerin en amansız düşmanlarından biridir.

– Dahiliye Nazırı olduğu sırada Türkçülüğün seçkin simalarını üniversiteden uzaklaştırmıştır.*1* Ciha Dura

Ordunun yüksek morale ihtiyaç duyduğu Sakarya Savaşı’ndan beş gün önce bile, Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarına “Büyük Millet Meclisi, millî hâkimiyeti temsil edemez. Millî hâkimiyeti ancak Hilafet ve Saltanat temsil edebilir. Ankara’daki şımarık herifler, artık durunuz. Haddinizi biliniz. Şarlatanlık elverdi, hokkabazlık kâfi” diye yazabilmiştir.

Ali Kemal, Peyam-ı Sabah adlı gazetesinde şu cümleleri kullanmış biridir (Böyle birini Vahdettin de İçişleri Bakanı yapmıştır):

“Kuyucu Murat Paşa, Celâlîlere nasıl muamele etmişse, Kuvayı Milliye’ye de öyle muamele edilmelidir. Maiyetindekilerin yakında, zorba yamağı Cafer Tayyar şaklabanını, elini kolunu bağlayıp Hükümete teslim etmesi beklenir. Saltanata bağlı halim selim Anadolu halkı da Mustafa Kemal şakisine haddini bildirecek.”

“Hükümet önce, Anadolu’nun henüz istilaya uğramayan yerlerini Mustafa Kemal’lerden, Ali Fuat’lardan, o ipsiz sapsız, akılsız, fikirsiz zorbalardan, canilerden temizlemelidir.”

-Bir yazısında “milliyetçilerin, yargılanmadan katledilmesini” istemiştir.

-Refi Cevat’la birlikte Türk siyaset tarihinin en bıçkın, en cüretkâr ve en utanmaz iki İngiliz taraftarından biri olan Ali Kemal bir yazısında “İttihatçıların kılıç artıklarının eline geçersek hiç şüphesiz bizi asarlar” diyordu. Öyle de oldu, İttihatçılar tarafından değil ama vatanlarını ona buna peşkeş çekenleri asla affetmeyen halk tarafından linç edildi.*1* Cihan Dura

Peyam-ı Sabah (8 Ocak 1920 – 11 Eylül 1922 arasında Ali Kemal’in yazıları)

* Anadolu’da ne yaptığını bilmeyen M.Kemal ve arkadaşlarının hareketine öncelikle son vermesi gerekir…

 

İhanet bazılarının genlerine işlemiştir.
Molla Said’lerin,İskilipli Atıf’ların,Saidi Nursi’lerin,Şeyhüslam Mustafa efendinin,Yobaz Mehmet’lerin,Ali Kemaller’in,Refii Cevat’ların torunları da bugünlerde işbaşındadır.

* Fenalığın kaynağı Kuvayı Milliye,Kuvayı Milliye ancak çetecilik yapar, vurur, kırar, geçirir

* Dost bir devletin (İngiltere’nin) aleyhinde bulunan M.Kemal cezalandırılmalı…

* Ciddi bir hükümet, Kuvayı Milliye denen o serserilerin hakkından gelir!

* Düşmanlar, teşkilat-ı milliyeden bin kat daha iyidir!

* Milli hareket boşa gitmeye mahkumdur. (Sait Molla’nın demeci)

* Büyük Millet Meclisi, küçük heriflerin eseridir.

* Anadolu’nun henüz istilaya uğramayan yerlerini,M.Kemallerden,Ali Fuatlardan,o ipsiz,sapsız,akılsız fikirsiz zorbalardan,canilerden temizlemelidir.Kan,can,mal,ne pahasına olursa olsun temizlenmelidir!

* (17 Ekim 1920)Demek işlemediğimiz bir hata kalmıştı. Ermenistan’a taarruz ile onu da tamamladık.(Ali Kemal 11 Kasım’da Türk ordusunun Kars’ı işgal ettiğini yazmıştır, yazı Türk zaferi üzerine “Kars’ın düşman eline geçmesi” başlığını taşımaktadır. )

* Ankara, Türkiye’yi felakete sürüklüyor.

* Avrupa ile başa çıkmayı, asırlardan beri hangi Asya kavmi başardı ki biz başarabilelim?

* Bu idrakte, bu irfanda, bu kıratta adamlar(Ankara yöneticileri), bir hükümeti değil, ufak bir aşireti bile iadre edemezler.

* Bu macera(milli mücadele), artık devam edemez.Bu milletin kurtuluşunu düşünenler, faaliyete, icraate geçmelidir.

* Ankara’nın başarıları üzerine dönüş yapan Ali Kemal bundan sonra bir nevi günah çıkarıp bağışlanma beklentisi içinde şöyle yazacaktır:

* 26 Ağustos 1922, “…Mesela Edirne ve İzmir kurtulursa, Türk olmak itibariyle seviniriz, sevincimizden çıldırırız. Fakat akılca, irfanca bu derece yanıldığımız için yalnız kalemimizi kırmak değil insalığımızdan bile istifa ederiz. Fakat esef ederim ki şimdiye kadar olduğu gibi şimdiden sonra da olaylar gösterecektir ki biz yanılmış olmayacağız!”

* 31 Ağustos 1922, “(Büyük Taarruz üzerine) Her fert içtihatında serbesttir… Öyle olduğu için (Ankara’nın) içtihatına muhalif kanaatta bulunanlara, hürmet edilmesini isteriz. Biz her ne sebebe dayanırsa dayansın, silaha sarılmanın bu memleket için selamet ve kurtuluş yolu olduğuna inanmamıştık… Hiç hata etmediğimiz iddiasında değiliz. Biz de içtihatımızda yanılabiliriz.”

* 2 Eylül 1922, “Bu şanlı mücadeleler, bir milletin ebedi başarılarına bir sayfa daha ilave eder., lakin siyaseten hiçbir fayda temin etmez… Bu mücadelemizden, hiçbir zaman fayda göreceğimizden emin değiliz.”

* 9 Eylül 1922, “Türk’ün Bayramı!”

* 10 Eylül 1922, “Kabul ediyoruz ki Anadolu’nun son zaferi, bizlerin kanaatinin yanlışlığını ortaya koymuş bulunuyor… Muhaliflere düşen vazife, hatalarını itiraf ederek arz-ı teslimiyet etmektir.”

* 11 Eylül 1922 günü Ali Kemal gazeteden uzaklaştırılmıştır.

Sonrasında da zaten linç edilerek öldürülecektir.

İŞGAL GÜNLERİNDE İŞBİRLİKÇİLER ve
DEVRİM ŞEHİDİ KUBİLAY’IN KATLİNE AİT MAHKEME KAYITLARI * 9

Naci KAPTAN

“Mehdi benim dedi ve beni kendisine mürit olmağa davet etti ve bana nasıl zikir yapılmak lâzım geleceğini öğretti. Tarif ettiği duaları okudum, bu adam beni de kandırdı. Bir gün toplandığımız Çırak Mustafanın kahvesinde tesbih ile bana 500 defa lâilâheillâllah ismi celâlini çekeceksin dedi. Bunu da tarif ettiği minval üzere yaptım. Mehdi Memet ve Sütçü Memet, nakşibendi tarikatinin ihyası için teşkilât yapıyorlarmış.” (maznun Küçük Hasan)

“Tatlıcı Hüseyinin evinde Mehdi yapılan teşkilât etrafında gidecekleri yeri kararlaştırıyordu ve maksadı da Türkiye’de bütün vilâyetlerde, kasabalarda, köylerde halkı dine davet ettikten sonra Avrupa Devletlerini de bu minval üzere dine davet edecekti ve Türkiyede kapanan tekkeleri yeniden açmak için çalışacağını söylerdi. ” (maznun Küçük Hasan)

105 sanığın yargılanmasına, 15 Ocak 1931 Perşembe günü devam edildi.

Tutanaklardan yargılamanın ilk günü…:
(15 Ocak 1931)

Sorguya çekilen diğer maznun Küçük Hasan, makamı riyasetten:

S – Hasan sen de anlat bakalım? Mehdi Memed’in yanında bulunduğunuz müddetçe ne gibi hareketlerde bulundunuz. Menemen’e gelip buradaki hadisenin sonuna kadar geçen safahatı anlat?

C- Paşam Hazretleri! Mehdi Memet dedikleri adam yedi senedenberi şeyhlik yapıyormuş. Bunun yanında bir çok derviş ve müritleri de varmış. Bir defa pederime nasıl senin çocuklar camiye gidiyorlar mı, namaz kılıyorlar mı? Dedi ve bana da ahIr zamanda bir mehdi çıkacaktır, biliyor musun dedi. Ben de evet biliyorum dedim. Öyle ise işte o Mehdi benim dedi ve beni kendisine mürit olmağa davet etti ve bana nasıl zikir yapılmak lâzım geleceğini öğretti. Tarif ettiği duaları okudum, bu adam beni de kandırdı. Bir gün toplandığımız Çırak Mustafanın kahvesinde tesbih ile bana 500 defa lâilâheillâllah ismi celâlini çekeceksin dedi. Bunu da tarif ettiği minval üzere yaptım. Mehdi Memet ve Sütçü Memet, nakşibendi tarikatinin ihyası için teşkilât yapıyorlarmış ve her vakit Mehdi Memed’in tarif ettiği gibi zikre devam ediyordum. Çırak Mustafa’nın kahvesi Hükümet tarafından kapatıldıktan sonra müritlerden Tatlıcı Hüseyinin teklifi üzerine onun evinde akşamları toplanmağa ve zikretmeğe başladık. Tatlıcı Hüseyinin evinde Mehdi yapılan teşkilât etrafında gidecekleri yeri kararlaştırıyordu ve maksadı da Türkiye’de bütün vilâyetlerde, kasabalarda, köylerde halkı dine davet ettikten sonra Avrupa Devletlerini de bu minval üzere dine davet edecekti ve Türkiyede kapanan tekkeleri yeniden açmak için çalışacağını söylerdi. Bu maksadının husulü için Hazreti Peygamberin zamanında nasıl bir yol tutup din uğrunda çalıştığından ve ne suretle dini islâmı neşrettiğinden anlarla misaller getirerek bizi ikna etmek için hazreti peygamber de böyle zikir ve tehlil ve tevhitlerde bulunup hak yolunu kazanmış idi diyordu. Bu toplantılarda Menemen lâfı olmadı. Yalnız silâh olmadığından karakolların basılıp silâh temin edilmesi bahsı geçmiş idi. Mehdi Memet, bana İsmail’e git benden selam söyle bir tüfenk versin al gel dedi. Ben de gittim İsmail’e Mehdi Memed’in selâmını söyledim ve silah istediğini anlattım.
İsmail çuval içerisine bir silâh koydu, ben de silâhı alıp çuvala koydum. Mehdi Memed’e götürdüm. Mehdi Memet Manisa’da Koca Mustafa’dan da bir bıçak temin etmiş, Tatlıcı Hüseyin’in evinde kararlaştırdığımız veçhile Mehdi, Sütçü Memet, Şamdan Memet nezdine bir gün evvel Paşa Köyüne hareket ettiler. Biz de bir gün sonra orada onlara iltihak ettik. Köyde Mehdi’nin bacanağı posta sürücüsü Ahmed’ln evinde misafir olduk. Üç dört gün bu suretle orada zikrettik Ve beni çok tehdit ederdi.

S- Senin daha başka kardeşlerin olduğuna göre neden Mehdi Memet seni kendisine mürit yapmağı intihap ediyor. Mademki seni korkutuyor. Sen Mehdiden gördüğün tehditlerden babam neden haberdar etmedin?

C- Paşam Hazretleri. Beni çok korkuttu. Dualarla aklımı aldı. Babama söylemedim. Nedense kendisine mürit yapmağa beni seçmiş. Reis Paşa: İfadene devam et:

Maznun Küçük Hasan, bu minval üzere Paşa köyünde Mehdi Memed’in kayin validesinin evinde üç dört gün kaldık. Mehdi oradaki halka evvelâ av maksadile geldiğini, sonra da Mehdi olduğunu ilan etti ve maksadını anlattı. Bozalan’a gelmek üzere yola çıkarken köylülerin bazıları gitmeseniz eyi olur, diyordu.

S- Mehdi’nin kayın validesi kendisine böyle bir teşebbüsten yaz geçmesini söylemedi mi?

C- Kayin validesi gitme, der, fakat Mehdi Memet dinlemezdi.

S- Ondan sonra ne oldu.

C- Bu minval üzere Paşa Köyünden yola çıktık tanı 11 saat yol yürüdük. Sünbül mevkiinde çamlık altında bir su başında oturduk. Ramazan oradan bir bahane ile kaçtı, Sütçü Memet aradı, bulamadı, bundan sonra Mehdi bizi daha fazla tazyik altına almağa başladı. O su kenarında da esrar içtik. Bozalan Köyünün yakınında bir derede biz kaldık yalnız Sütçü Memet köye geldiler. Gece idi. Sabahleyin Hacı İsmail’in küçükoğlu Hüseyin gelerek bizi de aldı, Bozalana gittik Hacı İsmail’in büyükoğlu Hüseyin bunlara iki silâh daha temin etti ve Hacı İsmail’in evine misafir olduk. Bize yemek verdiler. Bu köyde bir hafta kadar zikrettik. Esrarlı sigara içtik. Burada da Mehdi Memet Mehdiliğlni ilân etti ve bizim için de bunlara eshabı kehifdendlr dedi. Bu sözler üzerine köylü elhamdülillah Mehdinin yüzünü gördük derlerdi. Bununla beraber Mehdi Memet ben mehdiliğimi ilân etmeğe çıkıyorum. Halkı dine davet edeceğim. Muvaffak olduktan sonra da size birer memuriyet veririm dedi. Mehdi daima esrar içtirir ve kendi amaline hizmet ettirmek için böylece bizi bir takım kayıtlar altında tutardı. Bizi budala yapmıştı. Bizi istihareye yatırır. Rüyalar görür, onları hallederdi. Neler yapmazdı Paşam. Meğer maksadı ne imiş Paşanı Hazretleri, bu minval üzere bu köyde bir hafta kadar dua ve zikrettikten sonra Mehdi Memet, Sütçü Memed’e biz burada zikrimizi rahat yapamıyoruz. Bize dağda bir kulübe yapsınlar oraya gidelim dedi. Sütçü Memet eniştesine söyledi ve bize dağda bir kulübe yapıldı. Oraya gittik. orada 15 gün kadar zikrettik, esrar içtik, yemeklerimizi Bozalan köylüleri getirirdi. Bu minval üzere burada zikrederken Mehdi Memet benden Menemen’i eyi bilir misin diye sordu. Ben de Nalıncı Hasan daha eyi bilir dedim. Bundan sonra Menemende kaç jandarma vardır dedi. Bir kaç jandarma olduğu söylendi. Kulübeden çıktık. Bozalan kenarına geldiğimizde, Mehdi, Abdülkerim’e rast geldi. Mehdi ona Menemen’e doğru gidiyoruz, orada Mehdiliğimi ilân edeceğim dedi. Abdülkerim Hüseyin ile beraber Mehdi’ye beni unutma, Cenabı Hak size yardımcı olsun, inşallah muvaffak olursunuz, siz gidin biz de buradan sizin hareketinizi takip edeceğiz. Buradan Menemen’e bakacağız, Menemen’de bir silah patlarsa silâhlarımızı alarak geleceğiz dedi ve bize birer sigara verdi. Oradan Gediz çayı kenarına geldik. Kayıkçıyı kaldırdık ve beri tarafa geçtik. Menemen kenarında bir zeytinliğe gelmiştik.
Sabah yakındı. Zeytinlikte oturarak esrar içtik. Şafak sökmek üzere idi. Menemen’in içerisine girdik “Bozalan’dan hareket ederken Mehdi bana da bir tabanca vermişti. Fakat ben onu hiç kullanmadım” Menemen’in içerisine girmezden evvel Mehdi bize ayetülkürsiyi okutmağa başladı. Menemen’in içerisine tekbirlerle girdik. Çarşı içerisinde bir cami yanına geldik, silâhlılar camiin etrafını sardılar Nalıncı Hasan camiye girerek bir sancak aldı o vakit camide iki kişi vardı, bir insan da ezan okumak üzere idi. Mehdi, Camide bulunanlara ben ahir zamanda gelecek olan mehdiyim deyince camidekiler şehadet getirmeğe başladılar. Sancakla camiin önündeki meydanlığa geldik, orada biraz zikrettikten sonra Mehdi, Menemen’in içerisini, mahallelerin gezmek istedi. Ve orada hazır bulunan tanımadığım birisine bize mahalleleri gezdir dedi. O tanımadığım adam bizimle beraber mahalleleri zikrederek dolaştık, bir yere geldik, Mehdi bizden ayrılmıştı. Mehdi’yi kaybettik, dolaşırken bir sokakta Mehdiyle Saffet Hocayı karşı karşıya gördük. Saffet Hoca evine girdi. Pencereyi kapattı biz oradan tekrar belediye meydanlığına geldik yine zikre başladık bir çok halk toplanmıştı. Sancağı yere dikmek istedik, tanımadığım birisi bir çukur kazdı, sancak oraya dikildi. Etrafımıza tahminen 100 kişi toplanmıştı. Bunların hemen hepsi zikre iştirak ediyorlardı. Mehdi Mehmet mehdiliğini ilân etmişti. Ve etraf 70 000 evliya ile sarılmıştı. Herkes öğleye kadar sancağın altına gelsin, gelmiyenlerin kafası kesilecektir dedi. Bu sırada bir jandarma, yanında dört beş jandarma ile gelerek Mehdi’ye ne istiyorsun, dağılın dedi, Mehdi ona ben mehdiyim, halkı şeriata ve dine davete geldim. Etraf sarılmıştır. 70 000 kişi vardır dedi. Ve silâhını jandarmalara karşı kaldırdı. Jandarmalar kaçarak hükümete girdiler. Zikir yine devam ediyordu. Müteakiben bir jandarma yüzbaşısı gelerek Mehdi ile konuştu. Ve Mehdi’ye biz de Müslümanız, dağıln dedi. Ve jandarma yüzbaşısı da hükümete doğru gidince halkın bir kısmı Mehdi’yi alkışladılar. Yine bir askeri yüzbaşısı geldi. O da döndü. Arkadan bir genç zabit kumandasında süngü takılı bir müfreze geldi. Zabit, Mehdi’nln yanına gelerek yakasından tuttu. Mehdi’ye teslim ol dedi, Mehdi zabiti kaktırdı ve silâhla vurdu. Zabit yaralı olarak camii yanına gelince düştü. Şamdan Mehmet giderek zabitin kafasını kesti, getirdi sancağın ucuna dikti. Baş orada durmayınca ahaliden birisi ip verdi. Başı sancağın ucuna bağladılar. Ve yine bu vaziyette meydanlıkta tekbire başladık. Süngü takılı askerler kaçmışlardı. Zikir esnasında her taraftan silâhlar patlamağa başladı. Mehdi, Sütçü Mehmet, Şamdan Mehmet vuruldular. Mehmet Emin de yaralandı. Biz Nalıncı Hasan ile Manisa’ya kaçtık, üç gün sonra bizi Manisa’da tuttular. Mesele bundan ibarettir Paşam Hazretleri.

S- Mehdi Menemen’den sonra nerelere gideceğini söylemiş miydi?

C- Mehdi, Bozalan’dan hareket ettiğimiz zaman Menemen’i işgal ettikten sonra bir şeyh bırakacağını, Manisa’yı, Ankara’yı, her tarafı işgal edeceğini, oradan Şam’a giderek Hazreti İsa ile buluşacağını demişti. Ben yerde miyim, gökte miyim, nerede olduğumu bilmediğimden daha doğrusu Paşa Hazretleri, biz meczup bir halde olduğumuzdan hiç bir şey deyemiyorduk.

09 Ocak 2013 güncellendi
Bölüm 9* Devam edecek
Naci KAPTAN

*1* Cihan Dura http://www.cihandura.com

This entry was posted in Arastirma, Dizi Yazilari, İrtica, MENEMEN OLAYI - KUBİLAY, Tarih. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *