Bardaklar ve Sürahi!..*** “Gazeteci, patronundan aldığı direktifler cebinde, makam arabasına biner, belirtilen saatte özel uçakta olmak üzere havaalanına yollanır. Gazete yönetimi onun dövizini çoktan almıştır”

Emin Çölaşan
emincolasan@sozcum.com
17 Mayıs 2015
Sözcü

Bardaklar ve Sürahi!..
“Sayın Cumhurbaşkanımız (ya da Sayın Başbakanımız) şu tarihte özel uçağı ile yurtdışı gezisine çıkacaklardır. Gazetenizin genel yayın yönetmeni sayın falanca (ya da Ankara temsilcisi filancanın) bu geziye katılmasını arzu buyurmuşlardır…

Gazetelere bildirim böyle yapılır.Tamamı kendilerinden yana olan belli gazeteciler toparlanır.Kadronun tümü “Cici çocuklardan” oluşturulur. Muhalefet medyasından bir tek Allah kulu bile çağrılmaz.Yandaşlar gazetelerinde hava atar:

“Ahmet Bey sağolsun yine beni çağırmış. Uçağında bana yer ayırmış!”
“Tayyip Bey’in davetlisi olarak filanca yere (ya da ülkeye) gidiyorum.”
Cımbızla seçilen gazeteci, yola çıkmadan önce patronuna sorar:

“Efendim ben gidiyorum. Kendisine söyleyecek bir şeyiniz, verecek bir mesajınız var mı? Sizin adınıza ne diyeyim? Bitecek bir işiniz, bir sorununuz varsa kendilerine ileteyim. Uçakta konuşmak çok rahat oluyor.” Patron, adamına mesajlarını verir:

“Ben işlerimi doğrudan hallediyorum. Ama kendilerine benim büyük saygılarımı ilet!”

Gazeteci, patronundan aldığı direktifler cebinde, makam arabasına biner, belirtilen saatte özel uçakta olmak üzere havaalanına yollanır. Gazete yönetimi onun dövizini çoktan almıştır. Gidilecek ülkede en lüks otelde kalacak, en seçkin yerlerde yemek yiyecek, çok özel (!) harcamalarını bile bu paradan yapacaktır.Bazen de harcamalar devletten oluverir!

Gazeteciler uçağa bindirilir. Sonra sayın büyüğümüz, uğurlamaya gelen vali mali öteki büyüklerimizle vedalaşır. Karısı, kızları, oğulları vesaire ile uçağa girer. Hükümet üyeleri onun karşısında esas duruşta beklemektedir! Hayırlı yolculuklar dilenir, kemerler bağlanır, devletin uçağı havalanır. Özel hostesler servise başlar.

Her biri AKP iktidarının gözüne girmeyi başarmış olan ve bu nedenle davet edilen seçkin gazetecilerden (!) oluşan medya kafilesi, gökyüzünde yandaşlık ve yalakalık gösterisine artık başlamıştır.  Böylesine seçkin ve yandaş gazetecileri karşısında gören, onları gezisine isimlerini tek tek vererek özellikle davet eden büyüğümüz de çok mutludur.

Önce kravatlar gevşetilir, sonra şakalaşma faslı devreye girer, özel hostesler tarafından getirilen çaylar kahveler içilir ve muhabbet böylece başlamış olur.

Büyüğümüz, eğer gidilecek yol uzunsa, yatak odasına çekilip biraz uyur. Nasıl olsa yandaşlarla konuşacak zaman boldur. O uyurken, hepsi aynı fabrikanın ürünü olan, aynı torna tezgahında üretilen gazeteci takımı da aralarında konuşurlar, biraz basın dedikodusu yaparlar.Her biri ayrı telden çalan, ancak tamamı AKP yandaşı olan gazeteciler zevkten dört köşe olmuştur.

Artık hepsinin gözü kulağı, büyüğümüzün üzerindedir. Onun neler söyleyeceği, kendilerine ne gibi mesajlar vereceği çok, ama çok önemlidir!

Bir süre sonra muhabbet kızışır. Gazetecilerin kayıt cihazları açılır. Ayrıca işi garantiye almak için her biri not tutmaktadır.Sonra sıra, sayın büyüğümüze sorular sormaya gelir. Öyle ya, kendileri gazetecidir ve mutlaka soru sormaları gerekmektedir!

O geziye kara kaşları kara gözleri için değil, güzel sorular (!) soracakları bilindiği için çağrılmışlardır.Hatta bazılarının eline gezi öncesinde “Şu soruyu mutlaka sor” diye özel kağıtlar tutuşturulmuştur. Komedi, işte o aşamada iyice devreye girmeye başlar:

“Sayın Cumhurbaşkanım, bugüne kadar çok başarılı işlerin altına imza attınız. Peki şu konuyu nasıl çözmeyi başardınız?..” “Sayın Başbakanım, gerçekten güzel işler yapıyorsunuz, çok çalışıyorsunuz. Bunları neye borçlusunuz?.. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?..”

Böylesine hoş (!) sorularla karşılaşan sayın büyüğümüzün yüzü artık gülmektedir. Keyfi iyice yerine gelmiştir… Çünkü bilir ki, hem bu çanak sorular, hem de kendisinin verdiği muhteşem yanıtlar o gece ekranlarda bol bol okunacak, ayrıca yarınki yandaş medyanın manşetlerinde yerini bulacaktır.

Son aşama resim çektirmektir. Görkemli, yatak odalı özel uçakta yer alan gazeteciler, sayın büyüğümüzün çevresine yerleşip poz vermeye başlarlar. Sonrasında kamera çekimleri yapılır.

Hepsi mutludur, sayın büyüğümüz dahil hepsi gülümsemektedir… Hepsi zevkten dört köşe olmuştur… Büyüğümüzün hoşuna gitmeyecek hiçbir soru elbette sorulmamış, onun istemediği hiçbir konu gündeme gelmemiştir. Resimlerde, sürahinin çevresine dizilmiş bardaklara benzerler. Topluca resim çektirme işi bitince, sıra bu kez başka bir komediye gelir.

Gazeteciler, büyüğümüzün karşısına veya yanına tek tek oturup ikili resim çektirirler. Karede sadece büyüğümüz ve o gazeteci yer alır.
Ertesi gün bu fotoğraflar, her gazetede yayınlanır:

“Sayın Cumhurbaşkanımız gazetemize verdiği özel demeçte dediler ki…”
“Sayın Başbakanımız, Ankara temsilcimize verdiği özel demeçte buyurdular ki… Millet, işte böyle yemlenir!

Neyse efendim, gezimiz böyle başlar ve benzer olaylar dönüş yolunda da aynen yinelenir. Geziye özel olarak, isim vererek çağrılan yandaşlar, gidilen yerde hayatlarını yaşar.

Hele gidilen yer Rusya, Ukrayna, Tayland falan gibi bir ülke ise, oralarda tatlı hayatlar vardır. Bangladeş, Pakistan, Suudi Arabistan, İran gibi ülkelerde ise durum biraz zorlaşır… Çünkü oralarda “Kadınlar aleminde sosyal inceleme” yapmak o kadar kolay değildir!
Gezilir, alışverişler yapılır ve dönüş yolculuğu başlar

Gazeteler, yandaşların gidilen ülkeden geçtiği haberleri manşetlerden vermişler, büyüğümüzü yağlama ballama yarışında aferin almayı hak etmişlerdir!

Büyüğümüz de mutludur çünkü Türkiye’de söyleyemediklerini, özel davetli gazeteci takımına istediği gibi söylemiş, büyük olduğunu (!) dosta düşmana bir kez daha kanıtlamıştır.

Siz siz olun ve şunu çok iyi bilin: Uçak gazeteciliği önemlidir!
Hem özel davetli yandaşlar, hem onları karada ve havada başarıyla kullanan büyüklerimiz, hem de -eğer kaldıysa- bizim mesleğin onuru için çok önemlidir! Diz bardakları uçakta sürahinin karşısına, sen ötesine karışma!

Emin Çölaşan’ın notu: Özel gazetecilerin gözlerine siyah bant çektim çünkü bazıları belki fotoğraflarda görülmek ve tanınmak istemezler diye düşündüm!

This entry was posted in EMİN ÇÖLAŞAN, MEDYA, Politika ve Gundem. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *