Sıkıştıkça gaz çıkartmak

Sıkıştıkça gaz çıkartmak

Veryansın.tv- Dr.Ceyhun Balcı- 15 Ocak 2023

Türkiye’de öteden beri olan bir alışkanlığın yerleşikleştiğini görüyoruz. Ne zaman aşılması güç bir sorun olsa, toplumda gerginliğe yol açan bir gelişme yaşansa ülkenin bir yerlerinde ya petrol, ya gaz ya da değerli maden bulunduğu haberleri paylaşılır.
Gün kurtarılmıştır. Amaca erişilmiştir.
Geçtiğimiz aylarda gelenek bozulmadı. Bu kez Karadeniz’de gaz kaynaklarına ulaşıldığı haberi doğrudan cumhurbaşkanı  tarafından verildi. Birkaç gün önce de bulunan gazın kullanıma sunulacağı her iyi haber gibi cumhurbaşkanınca paylaşıldı.
Kısa yoldan varsıllaşmak, gönence erişmek yalnız Türkiye’de değil küresel ölçekte ilgi gören bir çekiciliğe sahip.
Bir tür define avcılığıdır yapılan.
Bir günde yaşamın değişmesi, varsıllığa erişilmesi kuşkusuz insanı içine çeker.
Emeğe, çabaya ve başka zorluklara katlanmaya gerek kalmaması az şey mi?
Tıpkı kurtarıcı aramak gibi bir şeydir bu yolla sıçrama yapma beklentisi.
Bugünlerde yaklaşan seçimler nedeniyle “aday kim olmalı” tartışmaları da aynı anlayışın ürünüdür. Nasıl bir program ya da nasıl bir yönetim sorusu yerine “kurtarıcı” aramak. Elbette çok daha kolay bir yol. Ama, o kurtarıcının birkaç yüzyılda bir kendisini göstermesi göz ardı edilmek koşuluyla.
Gelinen aşamada çabaya ve emeğe değil de anlık kolaylıklara bel bağlayan güzel insanımız kandırılmaya açık olduğunu haykırırcasına tatlı düşlere dalıp gidiyor. Karadeniz gazıyla birlikte paramızı buharlaştıran enerji giderlerinin yerine çok basamaklı faturaları buharlaştıran dönem açılacak. Biraz daha yazarsam bu satırların yazarı olarak ben de kendimi bu çekiciliğe kaptırabilirim. Bu nedenle burada bırakmak en iyisi.
Birden bire bulunan ya da kavuşulan bir yeraltı ya da yerüstü varsıllığının toplumların yaşamında yol açtığı acıklı gerçekler tarihte yerini almış olsa da, insanın serüvenci ve düşlere dalmaya eğilimli yapısı olumsuzlukları fark etmeye engel olabiliyor.
Hazıra dağ dayanmaz deyişi pek çok kez yaşanmıştır tarihte.
Dünyanın ilk fatihleri sayılan İspanyolların karşılarında uzun süre önemli güç olmamasına karşın yaşadıkları düş kırıklığı her an anımsanmaya değer bir tarihsel gerçektir. Orta ve Güney Amerika’nın tonlarca altını ve gümüşü İspanyol savurganlığı ve akıldışılığıyla dipsiz kuyuda yok olup gitmiştir.
Herhangi bir arama motoruna Hollanda Hastalığı yazdığınızda karşınıza çıkacak olan milyonu aşkın sonucun birkaçına göz atmak bile gaz ya da petrole kavuşan bir toplumun başına gelebilecekleri anla(t)maya yetip de artar.
İleri teknoloji ürünlerinde kullanılan bor madenine bakalım. Dünyadaki borun % 70’ini elinde bulunduran Türkiye boru katma değeri yüksek ürüne dönüştüremeyince yaşananlar ortadadır. Bugün için bordan yapabildiklerimiz el dezenfektanı ve deterjanla sınırlanmış durumda. Durum böyle olunca kazma kürekle yapılan bor madenciliğinde tonu 200 doları bile bulmayan bir varlık elde ederek kalkınmak olanaksızlaşıyor. Borun tonunu 200 dolardan alanların tonu yüzbinlerce dolara ürünlere dönüştürdüklerini belirtmekle yetinelim.
Hemen her yıl rekor kıran dışsatımımızın kilo başına 1 USD’nin biraz üzerinde gelir getirmesine karşılık bir kiloluk dışsatımından onbinlerce dolar gelir elde eden ülkeler olduğunu bilmek yararlı olacaktır.
Bir başka örnekle sürdürelim.
Devlet olma geçmişi 100 yıl olan Finlandiya’ya bakalım. Varlığı çok daha eskilere dayanan Finler 100 öncesine dek başka ülkelerin egemenliği altında dolayısı ile bağımlı olarak yaşamışlar.
Yüz yıl önceki bağımsızlıkla birlikte eşine benzerine zor rastlanır bir sıçrama yapmışlar. Hemen belirtelim ki, Finlandiya topraklarının altında para edecek bir varsıllığa kavuşmamış. Topraklarının üstündeki biricik varsıllığı ise su ve ağaçtan öteye geçmemiş.
Bugün kişi başına 50.000 USD’yi aşan ulusal geliriyle göz kamaştıran Finlandiya’nın bu sonuca erişirken attığı en önemli adım insana yaptığı yatırım olmuş. Başka deyişle, “ne yapacaksa insan yapacak, en değerli varlık odur” diye düşünmeyi yeğlemiş. Elbette, kısa zamanda erişilmemiş başarıya. Ama, sabırla ve kendişne güven duygusunu besleyerek ulaşılmış bugünkü düzeye.
Finlandiya’nın bu başarısı Cumhuriyet’i kuranların da ilgisinden yoksun kalmamış. Atatürk’ün askeri okullarda okutulmasını istediği “Beyaz Zambaklar Ülkesinde” kitabı da bu ilginin kanıtıdır.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında yapılanlara göz atıldığında toplumun yarısı demek olan kadının toplumsal yaşama sokulduğu, tüm olumlulukları yaratacak olan insanın eğitimine önem verildiği, bağımsız bir ülke olmanın olmazsa olmazı olan üretici ve kendi kendine yeten bir ekonomi anlayışının rehber alındığı görülür.
Sözün özü!
Karadeniz’de ya da bir başka yerde bulunmuş/bulunacak gaz ya da petrolün, Anadolu’nun herhangi bir yerinde belirlenecek varsıl değerli maden yataklarının gönenç getirmesi güvencesi yoktur. Aklını kullanmak, doğru yol ve yöntemleri yerleştirmek, çağdaş yaşam anlayışından sapmamak olmazsa olmazların önemli bir kaçıdır.
Dilemem ama Karadeniz gazı Türkiye’nin yıkımına neden olmasın!

https://www.veryansintv.com/sikistikca-gaz-cikartmak/
This entry was posted in Politika ve Gundem. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *