EZELDEN EBEDE..

EZELDEN EBEDE..

Serendip Altındal – 01 Ocak 2023
serendipaltindal94@gmail.com

Atatürk’ün İstiklal savaşına bile başlarken başvurduğu tek kaynak, aslında muhteşem Türk tarihiydi. İşte Atatürk emsalsiz var olma savaşımızı; bütün başarılarının arkasındaki bu en büyük referansa dayanarak kazanmıştı. İşte aynı referansa dayanmayan AK Partisini, bu nedenle iktidara taşıyanlar, şimdi aynı nedenle tarihin çöplüğüne taşınmasının da mimarı olmuşlardır. Ve bu arada ‘ben gidersem Devlet çöker’ diyen Erdoğan ve bilhassa beraberindeki, bizden sonra tufan deme mantıksızlığı ve tükenmez ihtirasları beyinlerini çürütmüş öngörü yoksunlarına; Devlet milletiyle beraber aslında huzurla nefes almaya, görün ki nasıl başlayacaktır demek gerekiyor şimdi.
20 yılın AKP yaftalı ve ülkemizi Dünya yoksullar listesinin tepebaşı yapan emperyalist tasallutunun, binlerce yılların Türk milletini defalarca tekrarlanan, ancak yine her Haçlı seferinden önce olduğu gibi daha da bütünleştirdiği ortadayken, altılı masa paradigmalı bileşkeye de el atarak, seçim sonunda da aynı tasallutu devam ettirmeye kararlı olanların önleri kesilmeli, ayrıca yandaş sanılan bazı kara maskelilerin elleri, ters algıyla bile de olsa asla sıkılmamalı, yolları ayrılmalıdır. Kurucu ilk Partinin de lideri olarak haklı Cumhurbaşkanlığı forsunun, mevcut yeterlilik, erdem ve ahde vefa nedeniyle de ancak Kılıçdaroğlu’na yakışır olacağını bilmem anımsatmaya da gerek var mı?
Ebediyete giden yolda türlü hesaplar yapan uluslar, her şeyden önce Türk tarihini en geçerli kaynaklarından okuyarak ve gerçeklerle yüzleşerek bu muhteşem tarihten daha birçok şeyler öğrenmek zorundadırlar. Bu gerçeği tekrar tekrar anımsatmamın asıl nedeni; emperyalist amaçlarla tarihimizde defalarca denenen ve müstevilerle yine bölünme noktasına getirilmek istenen ülkemizi, tam da silkinerek vatan dediğimiz ve hepimizi sırtlayan küheylanın dizginlerini şimdi yeniden elimize almamız ve onu 20 yıldır milli özümüzden ayırılmış olan rotasından, vazgeçilemez kutsal yolumuza tekrar döndürmemiz gerekiyor. Ne var ki çeşitli safsatalar, boş konuşmalar, tutarsız hezeyanlar ve ben merkezli tek adam megalo dürtüsüyle, üst üste yapılan algı operasyonlarıyla, mecburiyetimiz olan kutsal rotamızdan ayrılmamız isteniyor. Ve bir de bunların üstüne, satılmış merkeziyetçiliği kendi kanına enjekte etmiş olan tek adamın, artık kendisini de aşmış olan ihtirasını da ilave etmemiz gerekiyor şüphesiz.
Türkiye Cumhuriyeti gibi örneği olmayan bir kutsal Devletin, bugün içine düşürülmeye dört koldan çalışılan durumu ise artık Partiler ve seçimler ötesidir. Klasik metafizik mantığıyla işinize geleni seçin demekle Türkiye fenomeni, ebede intikal edemez, ancak tarih arşivinin metafor bataklığına düşer. O halde öngörülü ve erdemli olarak, Atatürk bileşkesinde, eskisinden çok daha inançlı, öz güvenli ve idealist olarak yolumuza devam etmek zorunda olduğumuzu seçimlerden önce, artık kendimize tek hedef kılmış olmamız gerekiyor. Bu nedenle de önce, lideri kim ve ne olursa olsun ucube tek adam oligarşisinden kurtulmanın ilk şartımız olduğu gerçeğini de kişiselleştirmeliyiz. Ve ayrıca değil 20 yıllık, 20 günlük bile olsa, seçimlerden önce neyi ve kimleri seçmemizin şart olduğuna, kimseden icazet almadan artık kendi vicdanlı ve adil aklımızla karar vermeli ve sandığa da bu inanç ve imanla gitmeliyiz.
Şahsım Başkanın, Soyluyu görevlendirerek, korkulu rüyası olan İmamoğlu’nu saf dışı bıraktırma manipülasyonuyla, İstanbul’u hem de aynı seçimde iki defa kaybetmiş olmanın Türkiye’yi de kaybedeceği sendromundan da kurtulacağı sanrısı, şayet seçimleri Nisandan önceye aldırmayı da oluşturacaksa, aman ne iyi! Millet kendilerinden daha önce kurtulacak demektir zira. Tabii ki bu duruma kimsenin itirazı da olmaz. Çünkü 20 yılın bu son durağında da devamlı ve ısrarla yapılmakta olan sonu gelmez ve karşılığı da olmayan hile hurda edebiyatının, artık bunalımı içinde olan Türk milleti, büyük bir istençle biran önce sandığa gitmek ve başındaki bu şahsın sulta Hükümetini, tarihin çöplüğüne silkelemek istiyor artık. Yani “ayinesi işidir kişinin, lafına bakılmaz” deyip İmamoğlu’nun yolu açılırken, Erdoğan’a da gidiş yolu gösterilecektir artık.
2023 yılına girerken bizim için çok daha büyük bir önem taşıyan Cumhuriyet’imizin ilk asrına da giriyor olmamızın; aynı zamanda tek yumruk halinde sıkılmış Türk milletinin, müstevlileriyle aynı ringi paylaşarak milli bayrağımızın himayesi bağlamında, rakibine havlu attırmak zorunda olacağını beraberinde taşıdığını da asla yadsımamalıyız. Ki işte o zaman kahırlarımızdan kurtularak milletimizle birlikte Cumhuriyetimizin 100’cü yaş gününü, birlikte kucaklaşarak kutlamamız mümkün olabilsin. Lakin bu duygusal temennilerimize rağmen umutlarımızı, coşkumuzla birleştirerek yeni yıl klasiğiyle birlikteliğimizi, yine de öncelikle canı yürekten kutlayalım dostlar.
This entry was posted in DURUM VAZİYETİ, Politika ve Gundem. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *