Laiklikten ayrılarak şeriata gidiş çabaları! 

Laiklikten ayrılarak şeriata gidiş çabaları! 

Cumhuriyet – Av. Kemal ONUR – 17 Haziran 2022 Cuma


Yirmi yıldan bu yana Cumhur İttifakı olarak iktidarını sürdüren “Otokratik tek şahıs yönetiminin” laiklik karşıtı bazı yandaşları,  yüzyıla yaklaşan çağdaş Türkiye Cumhuriyetini ‘parantez arası kayıp süre’ olarak değerlendirmektedir. Oysa ki devletimizin siyasal ve evrensel düzeyde büyük itibar ve saygınlık kazandıran kuruluş özelliği, demokratik, laik ve devrimci devlet felsefesidir. Bu nedenle Türkiye Cumhuriyetimizin laik ve devrimci yasaları anayasamızın 174. Maddesi ile koruma altına alınmıştır.
Devrim yasalarının başında da 3 Mart 1924 tarihinde kabul edilen Tevhid-i Tedrisat Kanunu yani “Öğretim Birliği Yasası” gelmektedir. Elbette laiklik, art niyetli şeriat yanlısı dinci insanların ön yargılı olarak değerlendirdikleri gibi, kesinlikle dine karşı olmak da değildir. Laiklik, saygı ile andığım usta ve gerçek gazeteci İlhan Selçuk’un tanımı ile; “aklın inançtan, bilimin dinden tam bağımsızlaştırılmasıdır.”
Türkiye Cumhuriyetimizin kurucu lideri Atatürk, laik ve çağdaş Türkiye’nin iç düşmanının; tarikat, cemaat ve dinci yobaz vakıflar olduğunu iyi bildiğinden, “tekke ve zaviyeler” TBMM tarafından 30 Kasım 1925 tarihinde kabul edilen, 677 sayılı devrim yasasıyla yasaklanıp kapatılmıştır.  Bu nedenle, aklını inancına kurban etmiş, bilimsel mantığını da hurafelerle yok etmiş olan, toplumun özgür düşüncesi, din bağnazlığına esir olmaktan kurtarılmıştır.
BİLİM DIŞI YÖNELİM
Öte yandan son vergi uygulamalarıyla altından kalkılamayacak düzeye ulaşan akaryakıt zamlarından sonra taşımalı eğitim ücreti olarak, öğrenci velilerine parasal açıdan daha fazla yük binmiştir. Oysa ki bu köylerin hepsinde okulları açık olsaydı, yüz binlerce görev bekleyen öğretmenin bu okullarda daha etkili eğitim yapmaları sağlanacaktı.
Bilim dışı bir değerlendirme ile lise ve ortaokul yerine, mesleki gereksinme varmış gibi, kız ve erkek imam hatip ortaokul ve liseleri mantar gibi yaygınlaştırılmıştır. Böylece siyasi iktidar yetkilileri, bu okullar kanalı ile “dindar ve kindar nesiller” yetiştireceklerinden övünerek söz etmektedirler. Oysa, böyle bir eğitim anlayışı, anayasamızın 174. maddesi ile koruma altına alınmış olan, 3 Mart 1924 tarihinde kabul edilen Öğretim Birliği Yasası’nın ruhuna da aykırıdır. Cumhuriyet anayasamızın özünü oluşturan laiklik felsefesine aykırı eğitim sistemi ile birbirine karşıt düşüncede bireyler yetiştirmek, gelecekte ülkemizin milli çıkarları açısından toplumsal yapımızı tehlikeli bir şekilde ayrıştıracaktır!
SÖZ BİTTİ
Stratejik eğitim planlaması, geleceğe dönük ülke gereksinmesi hiç düşünülmeden, yurdumuzun çeşitli bölgelerinde 108 İlahiyat ve 38 İslam ilimleri fakültesi açılmıştır. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından “Diyanet Akademisi” açma girişimi,  şeriata dönük medrese özentisi olma yanında, laikliğin çiğnenmesi; anayasamızla koruma altına alınan “Öğretim Birliği Yasası’nın” açıkça yok sayılmasıdır! Üstelik iktidarın geniş hoşgörüsü altında, şapka devrimi yapılmamış gibi, dinsel icazet töreni ile öğrenim yaşındaki kavuklu öğrencilerin, akın akın sokaklarda gövde gösterisi yapmaları, anayasamızda, uyulması zorunlu olan laik ilke ve devrim ruhu ile bağdaşmamaktadır. Kısaca, bu iktidar döneminde dinsel eylemler konusunda sözün bittiği, tuzun koktuğu noktadayız!
AV. KEMAL ONUR – EM.MEB TEFTİŞ KURULU MÜŞAVİR MÜFETTİŞİ
This entry was posted in EĞİTİM, İrtica, ŞERİAT - İRTİCA - KARANLIĞIN AYAK SESLERİ, SİYASAL İSLAM, YOBAZLIK - GERİCİLİK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *