GENÇLERİN GELECEKLERİ NASIL ÇALINDI? *
TÜRKİYE’NİN ‘ÇALINTI SORU’ TARİHİ / 3
BİRİNCİ BÖLÜM ; https://nacikaptan.com/2025/09/genclerin-gelecek-yasamlari-nasil-calindi-turkiyenin-calinti-soru-tarihi
İKİNCİ BÖLÜM ; https://nacikaptan.com/2025/04/genclerin-gelecekleri-nasil-calindi-turkiyenin-calinti-soru-tarihi-2/
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ; https://nacikaptan.com/2025/09/perde-arkasi-genclerin-gelecekleri-nasil-calindi-turkiyenin-calinti-soru-tarihi-3
DURUM VAZİYETİ;
AKP/ Erdoğan’ın Fetullah cemaati ile yapmış olduğu işbirliği sonucunda Cemaat müridleri kamunun önemli bölümünde kadrolar alarak güç sahibi oldular. Yargıda, Emniyette, Vali ve Kaymakamlık görevlerinde yuvalandılar. Atandıkları görevlerin gücünden aldıkları yetki nedeniyle güçlendiler, çoğaldılar ve sonunda TSK içinde de yuvalandıkları ortaya çıktı. Fetullah’ın deyişi ile SİNSİCE KILCAL DAMARLARA KADAR GİRDİLER.
Derin kadrolaşma çalışmalarında elde ettikleri devlete ait sınav sorularını ve yanıtlarını cemaat çevriminde dağıtarak sınavları kazandılar ve kamu gücünü ele geçirdiler. Artık Devlet onlardan oluşmaya başladı. Bu arada ülkenin iyi eğitimli, çağdaşlıktan, bilimden yana, Laik Demokratik Cumhuriyeti, Atatürk ve aydınlanma devrimlerini özümsemiş gençler bu danışıklı, hilelerle dolu sınavlardan planlı olarak elendiler. Ülkenin en zeki gençleri kamu görevlerinden uzaklaştırılırken, siyasal islamcı, liyakatsız ve kulluğu benimseyen Tarikat/ cemaat mensupları ülkeyi yönetir duruma geldi.
Bu durumun ana sorumlusu ALDATILDIK diye suçunu itiraf eden zamanın Başbakanı, günümüzün partili cumhurbaşkanı Erdoğan’dır. Türk toplumu Allah ve DİN ile aldatılmıştır. Olan Devlete ve laik demokratik Cumhuriyete bağlı olan, çağdaş gençlerimize ve kuşaklara olmuştur.
Naci Kaptan
T24 – Gökçer Tahincioğlu – 8 Temmuz 2021
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
AKP, 17/25 Aralık’tan sonra harekete geçti,
ancak örgütlü soru hırsızlığında yıllarca
cemaati koruyan savcı firar etmişti!
Hâkimlik ve savcılık sınavında yanlışları bile aynı olan karı-koca çiftler, soru kitapçığında hiç karalama yapmadan bütün matematik sorularını doğru yanıtlayan avukatlar vardı! YGS’de de, ‘şifre’ ile soru yanıtlayanlar saptandı. Skandalları, cemaati aklayan takipsizlik kararları izliyordu!
Kamu Personeli Seçme Sınavı soruları çalınmış, aynı evlerde kalan arkadaş, akraba, eş, kardeşlerinde aralarında bulunduğu binlerce ‘sınav şampiyonu’nun olduğu inanılması güç bir sonuç ortaya çıkmıştı. Skandal, şebekeyi ifşa eden itiraflarla da ortaya konmuştu.
Ancak bu tabloya rağmen iktidara göre henüz sorun yoktu. “Tek suçlu vardı, o da sınavı eline yüzüne bulaştıran” ÖSYM Başkanı Ünal Yarımağan’dı.İktidara göre Yarımağan’ın yerine Ali Demir’in atanmasıyla her şey rayına oturmuştu.
Fakat işlerin öyle olmadığı birkaç yıl içerisinde anlaşıldı. Milat ise AKP’nin cemaat konusunda kendisini temize çektiğini ilan ettiği 17-25 Aralık 2013’tü.
17-25 Aralık sürecine elbette kolay gelinmedi. AKP’nin güvenlik ve yargı kadrolarını emanet ettiği, 2010’daki anayasa değişikliğinden sonra Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nu, Anayasa Mahkemesi’ni yeniden şekillendirirken omuz omuza yürüdüğü cemaat, üniversitelerden bakanlıklara, TSK’den emniyete kadar her yerde söz sahibiydi. Ancak “gerilim” yaşandığı haberleri de dört yandan geliyordu. İktidar, bir yandan Ergenekon soruşturmalarında yaşananların hesabını vermekte zorlanıyordu, diğer yandan ise cemaat, kadrolaşma konusunda neredeyse her kentte paralel bir yapılanma oluşturmuş ve tüm atamalarda söz sahibi olmaya çalışıyordu.
Gerilim yavaş yavaş tırmandı. Ancak ipleri koparmak kolay değildi. Hatta hem hükümete hem cemaate yakın medyada, AKP-Gülen cemaati gerilimine ilişkin haberlere karşı “fitne” yazıları yazılıyor, fitnecilerin hesap vereceği söyleniyordu.
O dönem başbakan olan AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 2012’de, cemaatin düzenlendiği Türkçe Olimpiyatları’nın açılışında, isim vermeden Fethullah Gülen’i Türkiye’ye davet ederek, “Biz gurbette olup şu vatan topraklarının hasreti içerisinde olanları aramızda görmek istiyoruz” dedi.

MİT Müsteşarı Hakan Fidan
Gülen’den de ılımlı mesajlar geliyordu. Ancak ipler aslında, 7 Şubat 2012’de, cemaatçi savcıların ‘çözüm süreci’ni de hedef alarak MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı sorgulama girişimi sırasında büyük ölçüde kopmuştu. Bu ılımlı mesajlar ortamı düzeltmeye yetmedi. Gülen cemaatinin adeta kışlası olan dershaneler ve okullara el konması ve kapatılması hükümetin gündemine geldi. Hükümet, cemaatin zayıf noktasını, nereden sıkıştıracağını biliyordu. 2013’ün sonlarında, hükümetten dershaneleri kapatma adımı gelince, cemaate ait Zaman gazetesi sert bir kampanya başlattı. Gülen de örtülü ancak sert mesajlar vermeye başlamıştı.

Erdoğan, 2013’teki konuşmasında “Ne istediniz de vermedik” sözleriyle cemaate tepki gösterdi
Savaş başlıyor: Ne istediniz de vermedik!
Dershanelerin kapatılacağını Erdoğan açıklamıştı ve geri adım atılmayacağını, 2014’ten itibaren dershanelerin kapatılacağını da yine Erdoğan vurguladı. Ancak cemaatin tepkisi dinmiyordu. Erdoğan, bunun üzerine Kasım 2013’te, “Ne istediniz de vermedik” sözleriyle cemaate tepki gösterdi. Bu mesajını birkaç kez yineledi.
17/25 Aralık yolsuzluk iddialarında adı geçen dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış ile Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan; Erdoğan’ı Pakistan gezisi dönüşünde Esenboğa Havalimanı’nda karşıladı
Aralık’ta ise cemaatin yanıtı geldi. İstanbul’daki özel yetkili savcıların talimatıyla, 17 Aralık 2013’te Rıza Sarraf, dönemin Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan, Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir, iş adamı Ali Ağaoğlu ve üç bakanın oğlunun da (İçişleri Bakanı Muammer Güler‘in oğlu Barış Güler, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan‘ın oğlu Kaan Çağlayan, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar‘ın oğlu Abdullah Bayraktar) aralarında bulunduğu 80’den fazla kişi gözaltına alındı. Bu soruşturmada 24 kişi hakkında tutuklama kararı verildi.
Hükümetin soruşturmaya tepkisi sertti ve hemen harekete geçildi. Soruşturmayı yürüten cemaat savcıları hızla etkisiz kılınmaya çalışıldı. Ancak hemen ardından 25 Aralık adımı geldi. Savcılık, 30 isim için gözaltı talimatı verdi ancak emniyet bunu uygulamadı. Hızla göreve getirilen yeni savcılar soruşturmayı bu savcıların elinden aldı. Artık cemaatin “Fethullahçı Terör Örgütü / FETÖ” olarak anılacağı süreç başlamıştı.
17-25 Aralık’tan yaklaşık 3,5 sonra, KPSS soruşturması aniden akla geldi.
Savcı Şadan Sakınan, 3,5 yıldır yürüttüğü soruşturmada bir arpa boyu yol almamıştı. Sakınan, 17-25 Aralık’tan kısa süre sonra, 2014’te Konya’ya savcı olarak atandı. KPSS soruşturmasına ise savcı Yücel Erkman bakmaya başladı. Erkman, işe hızlı başladı. Kısa zamanda Sakınan’ın soruşturma değil soruşturmama üzerine çalıştığını anlamıştı.
Sakınan, delil niteliğindeki soru kitapçıklarını imha ettirmiş, Yalvaç’ta yürütülen ve ilerleme kaydedilen kopya soruşturmasını devralmış, şüpheli hiçbir ismi ifadeye çağırmayıp, daha ilgisiz kişilerin ifadelerini alarak hedef saptırmıştı.
Her sınavda şaibe ve zincirleme skandallara rağmen takipsizlik kararı!
Sakınan, bununla da yetinmemişti. Aynı dönemde önüne gelen hâkim-savcılık sınavında kopya çekildiği iddiasıyla başlatılan soruşturma dosyasını da takipsizlikle sonuçlandırmıştı.
2012’de yapılan ve iptal edilen bu sınava, hâkim-savcılığa geçiş yapmak isteyen 1546 avukat katıldı. 271 kişi 70 puan barajını geçebildi. Önceki yılki sınavda çok düşük puan alan 26 avukat, nasıl olmuşsa bu yıl ilk 50’ye girmişti. Başarılı adaylardan bazıları karı-kocaydı. Dört evli çiftin sınavdaki yanlışları bile ortaktı. Bazı adaylar, soru kitapçığında hiçbir karalama yapmadan matematik sorularını yüzde 100 doğru yapmıştı. Buna rağmen Sakınan, iptal edilen sınavı takipsizlikle kapattı. Bu karar da daha sonradan iptal edilecek ve diğer sınavlarla birlikte bu sınav da mercek altına alınacaktı.

Ali Demir’in ÖSYM Başkanlığı’nda yapılan 2011 Yükseköğretime Geçiş Sınavı’nda (YGS) şifre olduğu ortaya çıktı
Aynı dönemde 2010 Tıpta Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavı, soru hataları gerekçesiyle iptal edildi. O yıl içinde yapılacak 12 sınavın tarihi ertelendi.
Ali Demir’in ÖSYM Başkanlığı’nda yapılan 2011 Yükseköğretime Geçiş Sınavı’nda (YGS) şifre olduğu ortaya çıktı. Ali Demir önce reddetti, sonra “Şifre var, kopya yok” dedi. Şifre, soruların yanıtlarının sıralamasına ilişkin oluşturulmuş bir anahtardı. Cemaatin bu yanıt anahtarını kullandığı, soruların yeri değişse de yanıtların şifreyle bilinebildiği ortaya çıkmıştı.
Sınav sonuçları tüm bu tartışmaların gölgesinde açıklandı. Bazı öğrencilerin puanların yanlış hesaplandığı ortaya çıktı.